• Sonuç bulunamadı

Yıl 1935 İstanbul. Fiatı 1 Lira.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yıl 1935 İstanbul. Fiatı 1 Lira."

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A Y L I K Y A P I S A N A T I . Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A TtlF S A N ' A T L A R D E R G İ S İ

Yazı v e r e s i m l e r : İnhisarlar i d a r e binası. Antalya. Mimar Tahir Tuğ. • I s t a n b u l d a b e t o n ş o s a l a r . Mü- h e n d i s G. Alnar • E s k i ş e h i r d e iki e v . Mimar İ z z e t Baysal • Z o n g u l d a k a m e l e e v l e r i , ilk o k u l v e y e - m e k h a n e , m u t f a k , ç a m a ş ı r l ı k binaları. Mimar S e y f i Arkan • C e r r a h p a ş a h a r i c i y e kliniği. Mimar A h m e t Sabrl • E s t e t i k t e r b i y e v e m i m a r î . Fazıl A h m e t • İdare b i n a s ı p r o j e s i . M i m a r Tahir T u ğ • A y a s o f y a e t r a f ı n d a Türk s a n ' a t e k l e r i . M i m a r K e m a l Altan • S i y a v e ş paşa kasrı. Mimar K e m a l Altan • Melek Cel&l v e Ihab H u l û s î s e r g i s i • A r s ı u l u s a l 5 inci i z m i r p a n a y ı r ı . D e k o r a t ö r i. Hakkı O y g a r | D u y u m l a r •

5 I n c I Y ı l 1 9 3 5 İ s t a n b u l . F i a t ı 1 L i r a . S A Y I :

(2)

/ t

A R K I T E K T

M o n a t s h e f t f ü r B a u k u n s t , S t a e d t e b a u u n d D e k o r a t i o n H e r a u s g e b e r : A r c h i t e k t A b i d i n M o r t a ş u. Z e k i S a y â r . A n a d o l u Han 2 4 . i s t a n b u l , 5. J a h r g a n g - N o . 9 - 1 9 3 5 .

Venvaltungsgebiiude der M o n o p o l e in Antalya Architekt Tahir T u ğ S. 245

Betonstrassen in İstanbul Ing. G. Alnar 24?

Z w e i Wohnhâuser in Eskişehir Arch. izzet Baysal 250 Arbeiterwohnviertel ( m i t Schulfîebâude, Bad. Wâscherei u. s. w . ) in Zonguldak » Seyfi Arkan 253 Klinik fiik Chirurgie, Gehirn- uDd Lungenkrankheiten in istanbul » A h m e t Sabri 259 Aesthetische Erziehunj; und Baukunst Fazı! A h m e t 26!

Entvvurf für ein Verwaltunfîssfebâude 0 Arch. Tahir Tuğ 262

Anbauten u. Reparaturen türkischer Baukünstler um u. in der Hagia Sophia » Kemal Altan 264 Altes Wohnhaus in Bakırköy » » » 268

Kunstausstellung M e l e k Celâl u. Ihab Hnlûsi 270 5. Internationale Messe in izmir 1. Hakkı Oygar 274

Nachrichten 277

A R K İ T E K T

R e v u e M e n s u e l l e d ' A r c h i t o c t u r e , d ' U r b a n î s m e e t d ' A r t D e c o r a t i f A r c h . A b i d i n M o r t a ş e t A r c h . Z e k i S a y â r .

A n a d o l u H a n N o . 24. İ s t a n b u l . 5 e m e A n n e e . N o . 9 - 1 9 3 5

La maisoıı d'administration des M o n o p o l e s â ( A n t a l y a ) Arch. T a h k T u ğ P. 245

Chaussees en beton â istanbul Inp;. G. Alnar 247 l)eux maisons â ( Eskichehir ) Arch. izzet Baysal 250 L e quartier d'ouriers â Zonguldak » Seyfi Arkan 253 Un Pavillon â l'Hopital de ( D j e r r a h P a ş a ) ' A h m e t Sabri 259 L'education esthetique et l'architecture Fazıl A h m e t 26I Projeı d'une maison d'administration > Arch. Tahir Tuğ 262 L'ancien ensemble des oeuvres architecturales turques pres de la mosquee

Ste. Sophie » Kemal Altan 264 Architecture ancienne » » » 268 L'ne exposition de peintures et des affiches M " n M e l e k Celal et decorateur Ihab Hulusi 270

L e 5""- foire Internationale de ( Smyrne ) I. Hakkı Oygar 274

Nouvelles 277

(3)

İ n h i s a r l a r i d a r e b i n a s ı - Antalya

M i m a r Tahir Tuğ

Projesini evvelki sayılarımızın birinde neş- rettiğimiz bu bina Antalyada inşa edilmiştir. Ze- min katta satış mağazası ile mamulât ve tıız de- poları, bodrumda sığmak ile şarap kavı, birinci katta idare odaları, üst katta ise evvelce düşünü- len hademe ve evrak deposu yerine sonradan görülen lüzum üzerine direktör ikametgâhı konmuştur. Bu son tadil cephenin sol tarafının nisbetini biraz bozmuştur. Bina yapılırken oda pencerelerine itiraz edilmiş isede yapının sonun- da itirazların yerinde olmadığı görülmüştür. BdI

İki y a n v e g e c e g ö r ü n ü ş ü .

(4)

ttflMfMn!

K ö ş e g ö r ü n ü ş ü , çatı terası v e k a t plânları.

ziyalı ve fazla sıcak olan Antalya için pencere nisbetleri çok uygun ve kâfi gelmiştir. Bina f e - rah, aydınlık ve Antalya için inşaat örneği ola-

cak temizlikte bir işçilikle meydana gelmiştir.

Binanın çıkıntılı olan kısımları edelputz, diğer kısımlar düz çimento sıvadır.

(5)

T a r a b y a y o l u

I s t a n b u l d a y a p ı l a n b e t o n

ş o s a l a r

Belediye fen heyeti

Geçen sene ve bu sene, İstanbulda iki be- ton şosa yapıldı: (Hacı Osman - Tarabya) ve

(Heybeliada Büyük tur) şosaları.

Bunlardan birincisi 2-|-800 kilometre, ikin- cisinin de beton kısmı 4-)-200 kilometredir. Bu suretle İstanbul şehri iki sene içinde 7 kilo-

metre beton şosa yaptırmıştır. Her iki şosanın plâtform eni 5 metredir.

İstanbulda yapılan beton şosalar asıl be- ton şosalar değildirler. Bunların ancak bazı yo- kuşlara tesadüf eden virajları ve Tarabyada köy içerisine tesadüf eden kısmı asıl beton şo-

(6)

Y e n i T a r a b y a v e H e y b e l i a d a y o l l a r ı n d a n g ö r ü n ü ş l e r .

(7)

sa olarak yapılmıştır. Bununla beraber bu kısım- larda da şosaya ancak 12-14 santimetre kalınlık verilmiş ve Amerikada ve batıda yapılan beton şosalar kadar ehemmiyetli kalınlıklar tatbik e- dilmemiştir.

Esas itibarile, gerek (Hacı Osman - Tarab • ya) ve gerekse (Heybelada, Büyük tur) şosaları Sandwich usulile Macadam - Mortier olarak yapılmışlardır. Macadam - Mortier sisteminde şosaların, 20 - 25 santimetre kalınlığında tek veya çift katlı asıl beton şosalar kadar ağır ve fazla trafiklere dayanmadığı malûmdur. İstan- bul Belediyesi Fen Heyeti de «Macadam - Mor- tier» şosalarm kıymetini mübalâğa ederek bü- yük hülyalarla işe başlamış değildir. Mesele;

katranlı, âdi Macadam şoısalardan ve hatta biz- de yapılagelen bazı asfalt şosalardan memlekete daha uygun ve yerli malı ile yapılabilecek ve tamir edilebilecek bir sistem arayıp tecrübe et- mekten ibarettir.

Şimdiye kadar yapılan iki şosa fena ne- tice vermediler. Fena netice vereceğe de ben- zemiyorlar. Bu şosalar, üzerindeki bugünkü tra- fik değişmezse iyi bakılmak ve az bir tamir ile on sene kadar dayanabilecek gibi gözüküyor.

Dokuz aydan beri araba ve otomobillere açık olan Tarabya yolunda henüz hiç bir bozukluk yüz göstermemiştir. Heybeliada Büyük tur yolu yapılır yapılmaz, bu yol da otomobillerden da- ha ziyade muzır olan, beygirli arabaların geç- mesine açıldığı halde isteğe yer bırakacak ya- ralar almamıştır.

Macadam - Mortier şosalarm metre murab-

baı Hacı Osman - Tarabya yolunda 180 kuruşa çıkmıştır. Şantiyenin organizasyonunda yapı- lan değişiklikler sayesinde bu fiyat Heybelide 150 kuruştan daha aşağılara indirilmiştir. Bu fiyatların içinde tabiî, çürük yerlerde her türlü yollarda yapılmasına mecburiyet hasıl olan te- mel fiyat: yoktur.

Macadam - Mortier şosalarm ilk yapılış fi- yatı katranlı şosalardan pek azdır. Katranlı şo- salarda sık sık tesadüf edilen dalgalanma, kay- paklık, Macadam - Mortier şosalarda yoktur.

Hem daha az bombumanlı ve çok daha düzgün bir yol elde edilmektedir. Trafik değişirse on?

göre bir revetman yapmak ta her vakit kabildir.

İstanbulda yaplıan Macadam - Mortier şo- salarda kırma taş kalınlığı 15 santimetredir. Bu kırma taş n üst kısmının vasati 8 santimetresi silindiraj ile beton haline getirilmektedir. Alt tabaka kırma taş olarak kalmaktadır. Kullan;

lan dozaj ekseriyetle bir metre mikâbı kuma 700 kilogram çimentodur. Bu suretle 18 kilogram çimento harcanmaktadır.

(Yunus) markalı çimentolardan, Bakırköy, Arslan ve Türk çimentoları daha iyi netice ver- mektedirler. (Yunus) çabuk donduğundan şo- sayı yapmak güç oluyor.

Çimentonun üst yüze terleyen şerbeti tra- fikle aşındıktan ve kırma taşlar mozayık şekli- ni aldıktan sonra % 20 bitüm ilâvesile şosa kat- ranlanmaktadır. Katran ve bitümün miktarı metre murabbaına en çok 850 gramdır.

G. Alnar

istanbul Belediyesi Yollar Direktörü

(8)

V2.R K . A T I V J . A N I

Birinci ev. Ö n g ö r ü n ü ş v e k a t plânları.

E s k i ş e h i r d e i k i e v

M i m a r İzzet Baysal

I .

Bu yapı Eskişehirin istasyon bulvarı üze- rindedir. 96 metre karelik bir yer kaplamakta- dır. Belediyenin bu cadde için çizdiği 8.5 metre- lik yüksekliği içinde bodrum, zemin ve birinci katlara taksim edilmiştir. Alt ve üst katlar ayrı ayrı antrelerle işliyecektir.

İki ailenin serbestçe kullanacağı bir kira evi olan bu yapının dairelerinde üç oda, mutfak, banyo, helâ; bodrum katında da çamaşırlık ve depolar vardır. İskelet tuğla, döşemeler beto- narmedir.

Bu kira evi 4,000 liraya mal olmuştur. Su ve elektrik tesisatı bu para içindedir.

(9)

Birinci ev. Ö n v e > r k a g ö r ü n ü ş l e r , " ç i f f a n t r e tafsilâtı.

I I .

Bu ev, Eskişehirin çarşıya yakın bir cadde- si üzerindedir. Üç yol ağzı gibi işlek bir yerde plan arsanın üzerine yapı şöyle yerleştirilmiştir:

Bir katma dükkânlar konulmuştur. Diğer katlar oturmıya mahsustur. Üst katta görünen çıkıntılar ve balkonlar arsanın çarpık vaziyeti- ni gözden kaçırmaktadır. Yapı 200 metre kare bir yer kaplamaktadır. Konstrüksiyon umumi-

(10)

İkinci e v . G ö r ü n ü ş l e r v e kat plânları.

yetle kârgirdir. Döşemeler betonarme yapılmış- Üç dükkân, yedi oda ve diğer kısımlarile

t ı r > bu bina, 9,000 liraya çıkarılmıştır.

Z i n Î N K A T PLAIHI

m

(11)

M.K. I. ÂMELE EVLERİ MÂHALL

M İ M A R : SEYFETTİN

MEVCUT ÜCÜMCÜ DEDECE SOKAKLAG

YENİ VAPllACAK =

ÜCÜNCÜ DERECE SOKAKİAR VESIL MEVOANLIKIAR

I 5TANEUL - -t 9. <1934-

' " ' . M İ K Y A S 1 . 2 0 0 0

A m e l e e v l e r i , i l k o k u l , m u t f a k v e ç a m a ş ı r l ı k b i n a s ı .

Kozlu - Zonguldak M i m a r Seyfettin A r k a n

Memlektimizin çok verimli bir köşesi olan Zonguldakta yapıcılık bakımından büyük bir çalışma başlamıştır. Cümhuriyet rejimine kadar yabancı ellerin menfaatine yarayan, dolayısile Türk kültür ve karakterine biç uymamış olan

bu yurt köşesi çok bakımsız kalmıştır. İçinde çalışan Türk halkına, mühendisine ve amelesine uygunsuz olarak yapılmış olan bir takım bara- kalar arasında şimdi bilgi ve teknik esaslarına uygun eserler inşa edilmeğe başlanmıştır. Halk

(12)

evinden başlayan ilk Türk mimarlık hareketi şehir içinde ve civarında yeni ve modern Türk mahalleleri ortaya çıkarmıştır. Bu arada Sömi- kok fabrikası civarında büyük bir amele ve mü-

hendisler mahallesi de yeşil ağaçlar içinde ve etüdlü bir plân dahilinde doğmağa başlamıştır.

Beş sene içinde tamamlanacak olan bu önemli çalışmanın programı dikkatle çizilmiş ve ilk o-

(13)

ZornıoM: İ & Ü B S a r n AMOC MAİUUUESİ hmcKrca Ao«rTtur_5cYfCT"Tİn Enwn

O

mı ı n ı ı m m m m m m mmmzrr.;

t i t

S B B B B B 1 b S B B B B B

B B B B B 5 B B B B B B

İlkokul binası. G ö r ü n ü ş l e r v e k e s i m . O k u l 5 dersanelidir. A y r ı c a k ü t ü p a n e , j i m n a s t i k salonu, yemek salonu ve g a r d r o b l u koridorlar

yapılmıştır.

Zormmt \6nxb Jcucıi

Anar riAmuıra kitfUüTm A-İ2 riAUTAl [İiM&fia

ADiin:ja.5cr>ırrTÎn Ecwn

n

SaEfflBEEffiSfflHffifflEEEffl tSBElfflfflffl

larak Sömikokta çalışacak olan bekâr işçi ev- leri, bunlara ait duş, çamaşırhane, aş evi ve ye- mekhaneler, bir okul, ustabaşı ve evli işçi evlerinin bir kaç tipi yükselmeğe başlamıştır.

Bu sene yapılan inşaat mahallerinin ancak

bir kısımdan ibarettir. Arazi çok apik olduğun- dan yerin durumuna uygun iki ana yol bu ma- halleyi şehire bağlamaktadır. Evler ikinci dere- ce patika yollarla bu ana yollara bağlanmıştır.

J3u plâna nazaran yollar tamamile açılmıştır.

(14)

İlkokul kat plânları.

|ı|)

T i

iminin: TTtTnTTl ffitrn

• 1

Y e m ş k h p n e , m u t f a k , ç a m a ş ı r ve çluş binası arka g ö r ü n ü ş ve alt kat plânı,

(15)
(16)

Y e m e k h a n e , o f i s v e d e p o , d u ş katları pl&nları.

MİMAR ifYFI AKKAN

(17)

M a k e t v e v a z i y e t plânı.

C e r r a h p a ş a h a s t a n e s i h a r i c i y e p a v i y o n u

Belediye fen heyeti

Mimar A h m e t Sabri

Proje belediye tarafından Cerrahpaşa has- tanesinin yanında yaptırılacak olan hariciye kliniğidir.

Bina 150 yataklı cerrahî, dimağ, ve tüber- küloz hastalıklarına ayrılan bir kısımla Auditu- varlı bir polikliniktir ve asistan ve hemşireler kısmından ibarettir.

Yatak odaları kamilen denize manzarası o- lan cenup cihetine alınmış ve boydan boya gi- den balkonlar her odanın önünde bir teras te- min etmiştir. Bu balkonlar, alttaki odaların gü- neş almasına mani olmamak için, kademe şek-

linde geri çekilerek yapılmış, bu kısmın bir ta- rafı kadınlara diğer tarafı erkeklere tahsis o- lunmuştur.

Poliklinik kısmı yatak holünün ortasına a - muden alınmış, bu suretle erkek ve kadın kısım- larile en kısa bir yoldan, doğrudan doğruya bir- leşmiştir. Binanın irtifaı arkadaki hastahanenin manzara ve ışığını kapamamak için yalnız iki katlı olarak yapılmıştır.

Proje tanziminde hastane baş hekimliğile en sıkı bir kontak dahilinde çalışılmış, en kü- çük teferruatına kadar doktorların fikirlerine ve tıbbî tecrübelerine riayet edilmiştir.

(18)

CERRAH PA$A BİRİNCİ HARİCİYE KILINl'Ğİ M-1:20Qj

Kat plânlar».

CERRAH PAŞA BIRINCI HARİCİYE KIL İN İĞİ M-t200

C E S 3 A H PA$A BİRİNCİ HARİCİYE KILINİĞİ M-T-2C0

(19)

E s t e t i k

t e r b i y e v e

Fazıl A h m e t

m i m a r î

Bugünün zihin hayatında müterakki bir insanın tam ve kâmil bir fikir ve irfan terbiye- sine malik olduğunu iddia edebilmemiz için o insan"n kafa serveti ve zevki içinde estetiğin ne kadar yer tuttuğunu behemehal aramak mec- buriyeti vardır. Vaktile fikir terbiyesi davası bu noktayı en ileriye gelen ehemmiyet safına geçir- miyordu. Lâkin günden güne kafalarda, ruhlar- da ilmin, sanatın, felsefenin yeni yeni bir takım fütuhatı bu meselenin ne büyük bir önemi oldu- ğunu iyice ortaya koydu.

Şimdi kendi kendimize soralım: Estetik terbiye ne demektir? Mademki terbiye denilen mefhum, insanın gerek cismanî, gerek ruhî bü- tün istidat ve melekelerine azamî inkişafı- temin etmek manasında bir anlamdır. Ve mademki (estetik) diye de gerek çizgi, gerek renk ve ge- rek ses ile insanların ruhunda bediî heyecan- ları vücude getirmek vasıtalarının ilmine diyo- ruz. Şu halde (estetik terbiye) düsturundan a- şağıdaki manaları anlıyabiliriz:

1 — Estetik terbiye, iptida beni nevimizi . güzel sanatların bizim varlığımıza, duyarlığı- mıza ilham edebildiği bütün nefaset, ulviyet, incelik ve saire ihtizazlarını hüviyetimizin bol bol, derin derin ve her zaman yeni bir şevk du- yarak zapt ve kaydedebilmesini temin etmektir.

2 — Bizi bu güzel sanatların ilham kaynak- larından dökülen temiz tatlara, şeffaf ve asil duygulara, nefis ve seçkin heyecanlara alıştıra- rak kendimizi adi ve bayağı bir çok temayülün alçaltıcı, kirletici tasallutundan kurtarmaktır.

3 — Uzun asırlardan beri cedlerimizin, muhtelif itikatlar, kanaatler ve maişetler orta- sında hayatı, cihanı, güzelliği anlayışlarının, an- latışlarının bin bir şivesini, üslûbunu gösteren namütenahi sanat eserleri karşısında zekâmızı, muhakememi?!, bileyerek irfanımızı genişlet- mek, derinleştirmek, ziynetlendirmek ve büs- bütün medenileştirmektir.

O halde?

O halde cevap pek basit, pek sarih değil mi?

Yani yukarıda söylediğimizi tekrar etmek mecburiyetindeyiz.

Bugün, yarının faaliyet, medeniyet ve ir- fan alanına çıkarmak için büyüttüğümüz gen- ci (estetik) terbiye ile de tıpkı (fizik) terbiye, ile olduğu gibi teçhiz etmek mecburiyetindeyiz.

Yani o gencin nasıl cismanî uzviyetini sağlam bilekler, kavi adaleler, canlı, cevval ve sıhhatte cihazlarla perkleştirmek istiyorsak, ayni suretle kendisinin .manevî, fikrî, (organizmasını) da böylece medenî ve müterakkî bir estetiğin icap- larile silâhlandırmamız vazifesi karşımıza di- kilmiş bulunuyor.

Bu lüzumu ortaya sürdüğümüz zaman ise bilhassa bizim çoktan beri zevk yoksulu kal- mış gibi görünen şu güzel toprağımıza - behe- mehal ve behemehal mimarîyi hiç unutmamak, bilâkis pek sık hatırlamak ödevi vardır.

İrfanı, zevki selimi, sanat terbiyesi mamur olan bir baş, bir idrâk, düşünülüşü, kuruluşu, yapılışı ve bezenilişi virane denilecek kadar mimarî fukarası bir yurt içinde, ancak harabe- lere hapsedilmiş bir idrâk mazlumu, suçsuz ve günahsız bir asalet menfisinden başka bir şey değ.ldir. Pek haklı olarak derler ki, her milletin yakın bir tarih çağı içindeki medeniyet değeri- ni bize en ziyade sıhhatle gösteren miyar, mi- marî eserleri olmuştur. Her devirde mimarî bü- tün bir medeniyetin hulâsasıdır.

Demek oluyor ki bu büyük, derin, geniş ve harikulade sanatın bugünkü (rasyonel), muk- tesit, fen ve hıfzıssıhhacı realizm asrı içindeki manasından, ehemmiyetinden, değerinden ha- bersiz kalmış bir cemiyet, diğer haberdar oldu- ğunu iddia ettiği mefhumları asla kavramamış, kamlot eşyayı, en temiz mal zan edecek kadar anlama terazisi bozuk bir heyet mevkiine dü- şer. Sosyoloji bakımından hiç mübalâğalı ve te- melsiz bir hüküm vermiş olmak tehlikesine düş- meden iddia edebiliriz ki; bir şehrin mimarisi, oradaki her nevi hayatın gerek yükselme, gerek duraklayıp yerinde sayma hareketini, gerek zevklerdeki asalet, kuvvet veya düşüş, devriliş,

(20)

aşağılayış ve nihayet soysuzlaşıp büsbütün mahvoluş grafiğini en yalansız gösteren soysal bir belgedir.

Bugünkü kanına yeni bir (oksijen) alarak tap taze ve asri varlığını ta temelinden çatısına kadar kurmak savaşına girmiş olan Türk oğlu hakikati asla unutmadı. Onun her aydınlık baş- lı ferdi bilmeli ki; bizim zaten bütün davamız, ter temiz ve asri bir yurt kurmak olduğu, yeni

işimiz içtimaî mimarlık, edebî mimarlık, sıhlıî ve medenî mimarlık ilh... olduğu gibi bütün bunların tesis edileceği toprakta da en mühim bir iş mimarlığın asıl kendisidir. O, ne kadar ilerler, o ne kadar hak ve vazifesini bilirse bu yurt ta o kadar mamur olabilecektir. En müte- rakkî manada mamur, en ışıklı ve geniş manada mamur ve nihayet en güzel ve estetik manada mamur!

İ n h i s a r l a r i d a r e b i n a s ı p r o j e s i

M i m a r Tahir Tuğ

Proje evvelâ Sıvasın hükümet maydanına nazır eskiden mezarlık olan üç yol ağzı geniş bir

arsanın ortası için düşünülmüştür. Sonradan vilâyetin verdiği istasyon caddesinde köşe başın- daki arsa şehrin daha işlek ve daha güzel bir yeri olması dolayısile binanın burada yapılma- s'na, karar verilmiştir. Binadaki bütün hareket- ler köşeye toplanmış ve kitleler orada bağlan- mıştır. Esas antre ve mağaza vitrinleri bu kı- sımdadır. Binanın çatısı evvelâ gizli olarak dü- şünülmüş sonradan şehirde fazla soğuk ve kar olduğu göz önünde tutularak çatı yükseltilmiş-

tir. Projenin bodrum katında kömürlük, kalori- fer, müskirat depoları ve sığınak; zemin katta kaçak eşya deposu, mağaza, mamulât depoları vardır. Birinci kat tamamile idareye tahsis edil- miş olup'arada sığınağa ve avluya inmek için tali bir merdiven vardır. Üst kat direktör ika- metgâhı olarak yapılmıştır. Binanın inşaatı; bod.

rum ve temelleri taş; diğer katlar tuğla, döşe- meler betonarme, çatı ahşap ve kiremit örtülü- dür. Sıvası düz çimento sıvadır, arka tarafında tuz ambarları vardır.

(21)

İ9Z

(22)

Tarih köşesi:

A y a s o f y a e t r a f ı n d a T ü r k s a n ' a t e k l e r i

Mimar K e m a l Altan

İstanbul alındığı zaman mimar Kemalet- tin ile mimar Muslahettin Ayasofyayi kiliseden camie çevirmişlerdi. İlk yapılan minarenin ka- idesi ve kaide üstüne gelen kısmın üzeri yonma taş ile yapılmış gövde sathı ise tuğla işlenmişti.

Sonradan minare yüzü, sıvanarak beyaz renkli badana yapıldığı için tabiî güzellikteki ilk alacalı şeklini kaybetmişti.

Sultanahmet çeşmesi karşısında bulunan - taş sathında şekillenmiş çubuklu, oyuklu yol- lar olan - diğer minare ise İkinci Beyazıt dev- rine ait mimar Hayrettinin eseri olduğu söyle- nir. Halbuki Hayrettinin yapmış olduğu cami- lerde minare zevki, daima kendini belli et- mektedir. Divanyolu başında bulunan «Firuz ağa», Çemberlitaşta «Atik Alipaşa» camilerils

«Bayazıt camii» nin minarelerine bakarsak Hay- rettine mahsus mimarî bir ifade buluruz.

Böyle çubuklu, oyuklu şekilde gövde işleme- leri olan minareleri en çok Koca Sinan yapmış- tır. Sinan; Ayasofyanın diğer cihetindeki birbi- rine benziyen iki minareyi (Hicrî 931) de m a - bedin ağır ve gobat cüssesine göre kalın gövdeli olarak yaptığı zaman Ayasofyayi de beraber tahkim etmişti.

Ayasofyanın daha yapılışında bünyesi sa- kattı. İnşaatı 5 senede tamamlanmıştı. Yapıl- dığı tarihten 20 sene sonra da kubbesi çökerek yıkılma tehlikesi göstermişti.

Mimar Miletli İzidorun yeğeni genç İzidor tarafından kubbesi, (30 kadem yükseltilmek su- retils) yeniden yapılıp tamiri dahi inşası kadar 5 sene sürmüştü.

989 da ikinci Bazil zamanında çöken kubbe- si tekrar onartılmıştı.

1317 de ikinci Antranik tarafından kubbede ve mabedin esa;3 yerlerinde mühim tamirler ya- pılmış olduğu halde 1346 da beşinci Jan Paleo- log zamanı, şark tarafındaki ayakla beraber as- kı kemeri çökmüş olmakla kubbenin bir kısmı yıkılmağa başlamıştı.

En sonunda Türkler eline geçen bu sakat, kocam1 ş tarihî anıt, bizim bakımımızla, koru- mamızla bugünkü uzun ömrünü bulmuş ve öz malımız sırasına geçmişti.

Türk mimarları Ayasofya için çok çalışmış- tı. Büyük kubbeyi tutan içteki kalın ayakların açılmamasını temin için, ayaklar hizasında dış- tan kuvvetli dayakları Koca Sinan yapmıştı.

Son Cümhuriyet devrimizde bile (1926 da) A y a - sofya kubbessinin sabit müşirelere göre vaziye-

(23)

D ı ş a r d a v e i ç e r i d e i l â v e l e r .

tini tesbite ait mukavemeti ec;am hesabatı ile projeleri yapılarak kubbe ve duvarlarındaki in- hirafların ilk zamanlarına ait tağyiri şekilleri olduğunu merhum hocamız mimar Kemalettin bir raporla bildirmiş, bunun üzerine 50 bin lira sarfile kubbesi tamir ve tahkim edilmişti.

Ayasofyanm içini dolduran, etrafını saran bir çok önemli Türk ekleri bu manzume ile be- raber kaynamıştı.

Üçüncü Ahmedin yaptırdığı hünkâr mahfeli Bizans san'atile imtizaç eden Türk ruhunun en ince bir zevkidir. Üçüncü Murat zamanında mi- mar Sinan tarafından yapılmış olan minber ile

müezzin mahfeli ve üç adet mermer kürsü, Bi- rinci Mahmut devrine ait kütüphane kısmı en temiz ulusal örneklerdir. Bizanslılar mimariden ziyade mczayik süsler üzerinde marifetlerini göstermişlerdir. Altın yaldızlı - bir nevi şeker taşı cinsinden - ufak, ufak tanelerden mürek- kep mıh şeklinde kakma olarak işlenmiş bu mo- zayiklara karşı, Türkler, kabartma nakış üze- rine olan çinilerin renk ve tertibindeki seçilmiş güzelliklerile satıh kaplama hünerlerini meyda- na koymuşlardır.

Bizanslıların taş oyma işleri belli başlı ken- ger denilen akant yaprakları olup bunlar da

(24)

Birinci M a h m u t m e k t e b i . Görü- n ü ş v e k a t

plânları.

en çok kemerlerde, sütun başlıklarında tezyini şekil almıştır.

Türkler yekpare mermerleri dantel gibi ga- yet musanna işlemede, birbirine geçme hendesi şekiller üzerine yonmada ve oymada en üstün, en ince kabiliyeti göstermişlerdir.

Modül hesabile yapılmış temiz bir Türk sü.

tununun, istalâktit üzerine çok san'atlı işlenmiş bir Türk başlığının, somaki ve granitlere ince kalem ile zıvana açılarak taşların ek ve kenet suretile kavsine göre düzgün tertibini gösteren yüksek bir Türk kemerinin güzelliklerini Bizans san'atında hiç bulamayız.

Ayasofyanm plân tertibine ve kuruluş esa- sına gelince: '

Mabet içinde; iki yanı dehliz kalmak üzere dört kalın ayak üzerine oturan 31 metre kutrun- daki büyük orta kubbe sahasını, 18 metre açık- lığında bulunan iki geniş yarım kubbe açmış ve bu yarım kubbeler tekrar üçer küçük yarım kub- beye taksim edilmiştir. Ayaktan ayağa çevrile- rek bağlanan dört askı kemerinin tam re's nok- taları orta büyük kubbenin kaide kasnağı al- tında özengi yahut kilit taşı payı teşkil ettire- cek nisbetli bir kalınlık arası bırakmamıştır.

Bütün kuvvet gerginliklerini kendi arala- rında çarpıştıran bu teşkilâtı, Türk mimarların- dan Hayrettin ile Koca Sinan zaif bularak, ilkin Hayrettin Bayazıt camisini, sonra da Koca Sinan Süleymaniye ile Tophanedeki Kılıç Alipaşa ca- miini yaptıkları zaman Türk mimarisinde daha fennî esaslar göstermişlerdir.

Ayasofya önünde «Mimar Sinanın, mimar Davudun, mimar Mehmedin» üç usta eseri görü- lür. Bunlar; Bizans mimarisine karşı san'at üs- tünlüğünü koyan türbelerdir.

Çifte kubbeli olan her üç türbenin mimari şekillerini güzelleştiren mermer satıh kaplama- larmdaki çok temiz işçiliktir. İkisi; altı köşe plân üzerine olup birbirine benzer; ortadaki İkinci Selime ait olan Koca Sinanın eseridir. İçinde sekiz sütun taksimatı vardır. Bu türbelerin dış şekillerinden ziyade iç güzelliğini arttıran çok tatlı desen üzerine renkli kabartma çini pano- ların birbirine yaraşmış tertipleridir. Yabancı gezicilere bu türbeleri açıp göstermek bu vesile ile Türk sanatını kendi özlüğü üzerinde tanıt- tırmak çok önemli bir hizmet olur.

Ayasofyanm avlusu içinde Birinci Mahmu- dun yaptırığı şadırvanla mektep ve imaret bi- naları görülür.

Birinci Mahmut devrinde - Hekimoğlu Ali paşa gibi yüksek bilgili büyüklerin çalışmasile - mimariye fazla bir önem verilmiş ve bu sebeple güzel san'atlarda bir çok medenî ezerlerimiz ya- pılmıştı.

Birinci Mahmuda ait Ayasofya avlusundaki mektep binasının zemin katı evvelce bir esnaf kahvesi halinde idi. Kemer teşkilâtını kapatan eski kötü camekânlarını, çerçivelerini ve içinde- ki derme çatma tahta peyke döşemelerini kal- dırıp eserin restore suretile tamir edilerek göz önündeki önemli biçimini göstertmek lâzımdır.

f]

1 - 1

1 L I I

m

1 I ı

ı • D r

ti i r ı r ' o '

dJ 1

(25)

Yaptığım kat plânlarından ve yüzden görü- nüş resminden esasının ne kadar sade temiz olmak üzere mimarî bir değer taşıdığı görülmek- tedir. Sonra bu mektep binasının yanındaki o güzel şadırvanın da mimari teşkilâtı - her dili- nin ölçüsü 3.90 mesafe açıklığını gösteren - sekiz sütun üzerine olup üstü kubbeli, geniş bir sakaf ve saçakla örtülüdür.

16 köşe üzerine yapılmış elan orta sebil ma- halinin mermer musluk aynasının kenarları ya- rım yuvarlak işlenmiştir, tekrar bunun üzerine ayni taksimatta bronzdan ince iş döküm sure- tile yapılmış çok musanna motifli ve şekilli bir havuz parmaklığı dolaşmaktadır. Kubbe ve sa- çak altı tavanları da altın yaldız üzerine ka- bartma nakışlıdır.

İmarete gelince; bu binaya Suluanahmet çeşmesi karşısında rokoko tarzında yapılmış süslü bir tak şeklinde bulunan merasim kapısın- dan girilir.

Yonma taş sathı araları sıravari tuğla ile öz biçimde çok önemli yapılmış olan bu medenî izeı-in bugün ambarlıktan kurtarılamsı, mükem- mel bir teşhir salonu halinde tamiri ilk sıra iş- lerden olmalıdır.

Adliye ciheti köşesindeki Sultan İbrahimin mimarbaşı Kasıma yaptırdığı sebilin - sebiller, çeşmeler belediye elinde olduğu için - artık. A- yasofya müze olduktan sonra eklerinden sayıla- rak hiç olmazsa içindeki molozlarının temizlet- tirilmesi lâzımdır. Sonra da o sıra dükkânla- rının kaldırılması teşebbüsüne biran evvel so- nuç verilmelidir. Ayasofyanın; - Türkler elin- deki - ilk zamanına ait hududu Fatihin vakfiye- sinde böyle gösterilmiştir: [1],

[1 — Nefsi büyük kilise «Ayasofya», yeni kalai sultaniye «Topkapı surları» civarındadır.

2 — Şarkında kenisei sultaniye «Aya İreni kilisesi» dir.

3 — Batısında Ayasofyaya imam tayin e- dilenlerin oturmasına tahsis edilen bina ile sa- atçi Hamza Balinin bulunduğu kenisei sultani- yedir. «Avlusunda ayrıca bir Bizans tekkesi ha- linde kilise bulunduğu anlaşmıyor.»

4 — Şimalinde Ayasofya tetimmatından olan medrese arasında üstü damlı tarikiâm].

Biz şimdi Ayasofya etrafının düzeltilmesi için yalnız bir hududundaki Topkapı sarayı sur- ları duvarına bitişik derme çatma evleri oradan silmeği ve o yolun tarihî şerefini meydana koy- mağı düşünmeliyiz. O zaman dört ciheti açık kalacak olan Ayasofyayi güzelleştirecek güzel sanat ekleri, etrafına önemini bir kat daha taşırmış olacaktır. Biz her zaman bu Türk var- lıklarını koruyarak göz önündeki özlüklerini be- lirtmeliyiz!

[ 1 ] Bu vakfiye Topkapı sarayi müzesi müdürü Tah- sin tarafından arapça olarak neşredilmiş Son posta mu- harrirlerinden İbrahim Hakkı tarafından Türkçeye çev-

rilmiştir. İ ç e r i d e ilâveler.

(26)

r x r r z u

&

i l j n m

-U l N D i If

Alt t o n o z l a r v e h e n d e k , iç g ö r ü n ü ş , k a t plânı.

Medenî izerlerden

S i y a v e ş p a ş a k a s r ı

M i m a r K e m a l Altan

Koca Sinamn Siyaveş Paşaya yaptığı kas:r sular üstünde zarif bir fıskiye motifi gibidir. Bu kasra ait olan resimlerin altında izahat veril- miştir.

Görülen plâna göre, kasrın ilk şekli tadile uğramıştır. Sonradan - çirkin bir yama gibi - uydurma ilâve kat çıkılmasından dolayı dış görünüşünden de bellidir ki, orta büyük kub.

besi yarım şekil almıştır.

Kasır, çok sağlam malzeme ve temiz işçilik

ile yapılmıştır. Taşları Bakırköyünün kefeği cin- si olup bütün yonma suretiyle kaplanmıştır. Bu önemli izeri İstanbul Müzeler idaresi korumak için kendi eline almağa çalışmaktadır. Şimdi.

Bakırköyünde - Siyaveş Paşa adından galat o- larak - «Çavuş başı» denilen bu çiftlik, kireç deposu halinde kullanılmaktadır. Anıtlar müca- delesinde ilkin hatıra gelecek işlerden biri büyük ustamız Sinamn bu önemli mimarî örneğini kur- tarmak olmalıdır.

(27)

Kasrın b u g ü n k ü halinden iç v e dış g ö r ü n ü ş l e r .

(28)

G e l i n c i k l e r . Melek Celâl

M e l e k C e l â l v e I h a b H u l u s i s e r g i s i ,

istanbul

Mısır apartmanında güzel bir tertiple açı- lan sergide İhab Hulusi ve Bayan Melek Celâl eserlerini bir arada teşhir ettiler.

Ticarî, endüstriyel sahalarda bizde a- fişe hiç bir ehemmiyet verilmediği zamanlarda Avrupada Pübliîite tahsilinden dönen İhab Hu- lûsi memleketimize teknik bilgiye dayanan bir

(Art commercial) getirmiştir.

Bidayette bugünden ziyade müşterilerinin isteklerini eserlerinde yerine getirmek mecburi- yetinde kalan san'atkâr bu sergisinde bize ilk zamanlardaki afiş telâkkisile bugünkü farkları canlı afişlerle gösteriyor.

Ticaret ve endüstride olduğu gibi bir mem- leketin propagandasında büyük yer alan Pübli- ısite san'atı malının sürümünü artırmak, geniş piyasalarda malını tanıtmak istiyen her tücca- rın kıymetini çok iyi bilmesi lâzım gelen bir şube olduğu halde bizde henüz kâfi derecede geniş bir alâka uyandıramamıştır.

Bu sebepten bu gibi işlere ihtiyaç gören mü- esseseler bile san'atkârm kendilerinden çok da- ha iyi bildiği bu işlerde serbest çalışmasına im- kân bırakmamaktadırlar.

İlk ve bitmiş bir kompozisyonun tatbikinde büyük farklar gördüğümüz İhab Hulûsinin afiş- lerindeki ilâveler hep bu yanlış düşüncelerden ileri gelmiştir.

Dış memleketlerde Türk sigaralarını tanıt- mak için yapılan bir afiş basılmağa verildiği ,sı- rada kırmızı fon üzerine yaldızlı bir alâmeti f a - rika ilâvesi afiş kompozisyonu üzerindeki bütün manayi bozmuştur. Hemen, hemen bütün eser- lerinde bu gibi müdahalelerle karşılaşmış olan İhab Hulûsi bu sergisile demek istiyor ki:

Her afişin veya diğer işler için yaptığım kompozisyonumun bir de tatbik edilen şeklini teşhir ediyorum. Ben kompozisyonlarımı bilerek yaptım. Bana bu işleri verenler eserlerimi bu şekle soktular. Bütün bu hatalarla beraber a- sılları güzel olan bu ilk afiş ve Püblisite sergi- sindeki eserlerde bilgi ve kuvvetli bir tekniğin tamamladığı biıyk bir san'at kıymeti vardır.

Bayan Melek Celâlin eserleri arasında bir kaç natürmort uygun renk etütlerile, kompo- zisyonlarda umulmıyacak bir fırça hakimliğile göze çarpmaktadır.

(29)
(30)
(31)

İ s t a n b u l . K u m b a r a . A s t m i n . I h a b H u l û s î

i A^Z)

( H A P >

H V L V > I

273

(32)

U z a k t a n g e n e l g e c e g ö r ü n ü ş ü .

A r s ı u l u s a l

b e ş i n c i İ z m i r

p a n a y ı r ı

Panayır , bir plâna dayanan, en titizlen memnun edecek kadar temiz asfalt yollu bir saha üzerinde her sene açıldığı yerde ku- rulmuştur. Şehrin bütün büyük yollarının bir- leştiği ve Atatürk anıd_nm bulunduğu meydan- da olan panayır yeri açık, serbest bir meydan ol- ması, paviyon bölüklerinin tatbik edilen bir plânla hazırlanması panayır komitesine ve pa-

viyon sahiplerine güzel bir panayır hazırlamak imkânını vermiştir.

Panayir komitesinin, ekonomik, endüstriel, ve ticarî durumlar için açtığı bu panayırı iç veya dış memleketlerde yerli firmaların ihtiyaçlarını düşünerek modern panayırcılık ihtiyaçlarına cevap verecek bir organizasyonla tertip etmiştir.

Komitenin gezicilerin de panayırda görecekleri

S o v y e t p a v y o n u n u n içi ve İ t a l y a n p a v y o n u .

t s u k a

274

(33)

G a z i n o , antre ve m u h t e l i f p a v y o n l a r ı n g ö r ü n ü ş U . (Aşağı soldaki barellef I. Hakkı Oygarındır)

(34)

güzel pavyonlardan başka onlara dinlenecek bir yer aramış olması şehircilik bakımından İzmir için bir çok kazançlar temin et- miştir. Eu maksatla panayırın antresinden pa- nayır gazinosuna kadar güzel bir pasifikle u- zayan parkın üzerindeki muhtelif havuzlar, ış.klı sütunlar ve bir çok gizli ziya veren ref- lektörlerle bu park geceleri geniş, zengin bir eğlence yeri olmaktadır.

Büyük gazino da, yine halkın eğlence ihti- yaçları için düşünülmüş yep yeni dekorları ve bel ışıklarile İzmirlilerin panayır müddetince dinlenecekleri, eğlenecekleri bir yer olmuştur.

Ekonomik, endüstriel ve tecimsel sebeplerden değan Arsıulusal İzmir panayırı her sene daha ileri bir adımla inkişaf ederken şehircilik ba- kımından İzmire olan sanat ve kültürdeki ka- zançları çok büyüktür.

Bugüne kadar yalnız Ankara ve İstanbulda toplanan sanat hareketlerinden uzak kaim ş o- lan İsmirde yanılmıyorsam hiç bir güzel sanat- lar sergisi açılmış değildir.

Zengin ve cömert topraklarının bol verim- leri çok eski asırlardan beri muhtelif medeni- yetlerin görülmesine sebep olan Ege bölgesi her adımında hiç bir yerde göremiyeceğimiz kadar zengin ve sanat kıymetleri çok yüksek izerlerle doludur.

Her bakımdan kıymeti çok yüksek olan Ege bölgesinde Arsıulusal İzmir Panayırı ekonomik kazançlarla bugün Avrupalıların endüstri ola- rak kabul ettikleri turizm için de rol oynıya- fcileceği gibi kültür ve sanat terbiyesinde de halka açılan bir panayır değil güzel bir sanat sergisi dir. Hayatla alâkası olan ve bugün ticaret ve sanayide yüzde yüz yer almış olan tatbikî sanatların bütün yenilikleri bu gibi büyük Ar- sıulusal panayır v.e sergilerde gösterilir.

İşte İzmir, yerli, ecnebi bütün endüstri ve tecim adamlarına kendilerini göstermek, malla- rının iç ve dış piyasalarda sürümünü arttırmak için kurduğu panayırla bugünün dekoratör ve mimarlarına da çalışacak bir yer hazırlamış olu- yor.

Favyonlar:

Scvyet: Panayırda büyük Sovyet Rusyalım pavyonu en büyük bir yer kaplamaktadır. Sov- yet endüstri ve toprak ürünlerile madenlerini, ağır endüstrinin. çıkardığı makine nümuneleri, kültür ve propaganda kısmile tamamlanan bu pavyon sergicilik bakımından zengin, modern etalâjlarda zevkle ve güzel kompozisyonlar için- de teşhir edilmiştir.

Kültür ve propaganda kısmı büyük fotomon- tajlarla, canlı kompozisyonlar içindedir. İfade etmek istedikleri manayı açıkça anlatan bu gü- zel eserlerle Sovyetler dış memleketlerden işti- rak; edenler arasında İzmir panayırına ehemmi- yet vermiş birinci derece zengin bir pavyondur.

Banko di Roma: İtalyan pavyonu, sergici- likte çok ileri gitmiş olan İtalyanm, bu pavyonu, dış mimarî ve iç kompozisyonları itibarile çok zayıf, İtalyadan gelmiş olduğu belli olan tu- rizm ve endüstriye ait foto montajlar pavyonun en güzel parçasıdır.

Yunan pavyonu: Elen tarzında klasik bir pavyon, içteki etalâjlar daha iyi olabilirdi. Tu- rizm köşesinde canlı afişler, vitrinlerde güzel broderi ve seramik işleri görülecek eserlerdir.

Yugoslavya: Büyük agrandismanlarla ya- pılan fotoğraf kompozisyonlarile, Yugoslavya- nın turizm bakımından olan zenginliğini gös- teren güzel canlı bir propaganda pavyonu.

İran: Halı ve mensucatının şöhreti dünyaca tanınan bu pavyonda, zengin halı ve brokatlar, karakteristik İran motiflerinin en güzellerile dokunmuş parçalard r. Ziya tertibatı bu zengir eşyaların kıymetini arttıracak kadar bile olma- ması, dahilî dekorasyonda büyük bir noksanlık- tır. Bu da ziyanın maske edilmesinin yanlış anlaşılmasından ileri gelen bir hatadır.

Alman şimik endüstri boya pavyonu: Pa- nayırın içerisinde en güzel bir sergi nümunesi, boyaların kumaşlar üzerinde tatbikatından alı- nan neticeleri farklı parçalarla vitrinlerde teş- hir tarzı çok güzel olan bu pavyon panayırın da muvaffak olmuş kısımlarından biridir.

Yerli pavyonlar: Sümerbank: Modern bir mağaza mimarisinin iyi bir cephesi, içteki zen- gin etalâjlar ve malların teşhirinde aranarak bulunmuş güzel sitant kompozisyonlarile iyi bir bütünlük ve güzel bir- ahenk elde edilmiş. Statik ve propaganda köşesi zayıf.

İş Bankası: Ankara ve İstanbul sergilerin- de görülmüş pano ve yazılarla tertip edilen bu büyük pavyonda daimî İtalyan Faşist sergisi kitabından alınmış kopye resimler fazla.

Işık tertibatında tatbik edilen maske etmek usulü teşhir edilen eşyayı göstermiyecek kadar yanlış hesap edilmiş. Ticari ve sınaî bir panayır da kurulan böyle büyük bir pavyonda İş Ban- kasın n güzel İpek ve Yüniş fabrikalarının ve diğer şubelerin çıkardığı malların teşhiri aran- ması lâzım iken bir çok yazı, resim ve rakamla dolu.

Ziraat Bankası: Dış mimarî ve iç dekoras- yonu ile güzel bir pavyon. Numunelerin teşhiri, grafik kompozisyonları iyi tertip edilmiş. Gizli ışık tertibatı dışta pavyona güzel bir efe veren, içte teşhir edilen eşyanın kıymetlerini arttıran bir buluşla yapılmış.

İnhisarlar: Plâstik alüminyum kaplı, gece gündüz gümüş bir efe ile panayır sahasında hâ- kim bir vaziyette duran bu pavyon inhisarların bugüne kadar memlekette yaptığı en güzel bir sergi binası. Dekorasyon itibarile vitrinlerinin taksim ve tertibi iç ve dışta bulunan ışık kom- pozisyonları ile panayırın en güzel bir parçası.

276

(35)

Dış mimarisi Brüksel sergisindeki İngiliz pav- yonunun tamamen kopyesi olmasaydı ne güzel bir eser olacaktı.

Evkaf: Ege bölgesinin tarih ve sanat dolu kıymetli ecdat yadigârı eserlerinin çok güzel fo- toğraflarile tertip edilmiş küçük ,modern, zen- gin bir pavyon. Türkçe, Fransızca basılmış bro- şürlerle Evkafın her zamanın ihtiyaçlarına yar- dım eden bir hayır müessesesi olduğunu evkafı yanlış anlamış olanlara gösteren bu pavyon, panayırda Ege bölgesinin turizm ve sanat pro- pagandasını yapan kıymetli bir sergi.

Turyağ: Mısır mimarisini andıran modern bir cephe etalâj ve dahilî dekorasyonu itibarile güzel, zengin bir pavyon.

Şark Sanayi: Yeni ve sergicilik bakımından orijinal bir pavyon. İki vitrin içinde teşhir edi- len kumaşların tertibi pavyon ve vitrinlerde a- ranan ışık kompozisyonu çok zengin ve güzel bir buluş.

Diğer pavyonlar arasında deri işleri, men- sucat ve daha bir çok görülecek pavyonlar var- dır. Her birinden ayrı ayrı bahsetmek imkânı olmayan, ancak her sene ehemmiyeti artan Arsı- ulusal İzmir Panayırının bütünlüğündeki gü- zelliği tamamlıyan bu küçük pavyonlar da emek verilerek güzel buluşlarla yapılmıştır.

Güzel Sanatlar A k a d e m i s i Seramik M.

Dekoratör i. H a k k ı O y g a r

D u y u

Kiremit fiyatları:

Türkiyede mevcut bütün kiremit fabrikala- rı aralarında tröst yaparak fiyatları yükselt- mişlerdir. Buna sebep Trakyada göçmen evleri inşaatına lüzumu olan 3 - 4 milyon kiremidin satın alınmasıdır. İstanbul piyasasında kiremit fiyatları 1 ve 1,5 kuruş kadar yükselmiştir. Bun- dan başka son zamanlarda çıkan mallar nefa- set itibarile son derece fenadır. Sürümün ço- ğalması fabrikaları bu dikkatsizliğe sevketmek- tedir.

Metro buhranı

Ölçü kanununun tatbiki üzerine son za- manlarda piyasada, yapılarda kullanılan tahta, çelik metro ve şerit buhranı meydana gel- miştir. Yapı için çok lüzumlu olan metronun bulunmamasından sıkıntı çekilmektedir. Piya- sadaki metroların birer tarafı parmak taksi- matı olduğundan ve kanunen (Sistem metrik) ten başka ölçülerin memleket içinde kullanıl- ması yasak olduğundan, mevcut malların sa- tılmasına müsaade edilmiyor.

Bu suretle tahta metroların yarda taksi- matı kazınarak piyasaya çıkarıldığı, fakat ev- velce (10) kuruş olan fiyatların, buhrandan do- layı (35) kuruşa kadar yükseldiği görülmüştür.

Sıvasta çimento fabrikası:

Büyük sevinçle öğrendiğimize göre, (Sivas) ta Sumerbank tarafından bir çimento fabrikası- nın kurulmasına karar verilmiştir. Bu suretle

doğu Araadoluda, 'nakliyattan dolayı fiyatları yükselen çimentolar, ucuzlıyacak, dolayısile sar- fiyat çoğalacaktır. Yurdun bayındırlığı bakımın, dan hayırlı olan bu kararı alkışlarız.

m I a r

Birlik nizamnamesi

— Güzel Sanatlar Birliği Mimarî Şubesi nizamnamesi vilâyetten tasdikten çıkmış ve ba- sılmıya başlanmıştır.

Arsıulusal Mimarlar Kongresi:

Romada toplanan kongreye Türkiye namı- na Nafıa Bakanlığı binalar Şefi Mühendis Kâ- zım Dinç Er Arslan ile yine Nafıa Bakanlığı şe- hircilik Bürosu Şefi Mimar Burhan Arif iştirak etmişlerdir.

Çubuk demir fiyatları:

Son zamanlarda çok yükselmiştir. Fazla sarfiyat olduğu gibi Almanyadan başka memle- ketlerle ticarî anlaşma olmadığından Alman- ya demir fiyatlarına zam yapmıştır. Bu sebepie piyasa kiloda 1 - 1,5 kuruş yükselmiştir.

Ankaranm yeni mezarlığı

Ankara şehri mezarlığı krokileri yarışması yapılmıştır. Yarışmaya 12 mimar girmiş olup bunlardan 6 sı Viyanalı, biri Almandır.

Birinciliği Prof. Martin Elzeısser, ikinciliği Dr. İng. Frans Raydi ve arkadaşı mimar Jozef Şilhol, üçüncülüğü de mimar Affan Sugal ve ar- kadaşı mimar Nizameddin kazanmışlardır.

Serbest mimarların kazanç vergileri Maktu kazanç vergileri derecelerinin tayini bir komisyon tarafından Birlikte yapılmış- tır. Komisyon, Abdullah Ziya, Zeki Sâyar, Ada- mandidis, Avadis Saraf ye Jan Tülbentçiden i- baretti. Çalışma bir buçuk ay sürmüştür. Bu müddet zarfında mimarların meslekî ehliyet ve dirayetleri nazarı itibara alınmaksızın, sırf iş ve kazanç vaziyetleri incelenmiştir. Buna nazaran yapılan sınıflandırmayı aşağıda neşrediyoruz:

277

(36)

G. S. Birliği mimari şubesinden:

Serbest Mimarların maktu kazanç vergilerinin tayininde nazarı dikkate alınan hususat hakkında esbabı mucibe raporu Diğer serbest meslek erbabı gibi mimarların da maktu kazanç vergilerinin tayini için sınıflara ayrılmaları 2851 numaralı kanunla birliğimize bırakılmıştır. Mimarları sınıflara ayırmak için birliğimizde bir komisyon seçilerek mükelleflerin şimdiye kadar verdikleri vergiler bugünkü mali ve iş durumları esası tutulduğu gibi aşağıda yazılan hu- suslar da göz önünde tutularak mimarların sınıfları komisyonumuz ta- rafından tayin edilmiştir.

Şöyle ki:

1 — Şehrimiz belediyesi 1035 numaralı kanunun mevcuduna rağmen diplomasız kimselere yapı rühsatnamesi vermektedir. Kalfalar bu suretle üç katlı yapılara kadar müsaade almakta ve bu su- retle mimarların kazancına mani olmaktadırlar.

•2 — Ecnebi mimarların Türkiye Cümhuriyeti içinde mimarlık etme- leri kanunen henüz menedilmemiştir. (Doktorluk ve avukatlık ve diğer serbest meslekler gibi) Bu sebeple bir çok yabancı mi- marlar Türk mimarlarına rekabet ederek memlekette serbestçe çalışmaktadırlar.

3 — Mimarlık ve yapı işleri kanunlar ile memleketimizde maalesef mimarlara tahsis edilmemiştir. Elektrik, su^ yol mühendisleri yapı rühsatnamesi alabilmekte ve yapı yapmaktadırlar. Halbuki mimarlardan gayri ancak inşaat mühendislerine yapı rühsatna- mesi verilmemesi iktiza eder.

4 — Belediyeler yapı ruhsatnamesi verirken bunları istihsal edenle- rin hüviyetlerini tahkik etmemektedirler. Bu sebeple memur, üc- ret'i vc herhangi şirket ve müessese mimarları yapı ruhsatnamesi almaktadırlar. (Bu suretle bunlar dahi serbest mimarlara re- kabet etmektedirler.)

5 — Büro sahipleri mimarlar evvelce vilâyetleri^ ve devletin bir çok proje ve mimari işlerini ücret mukabilinde yaparlar ve bu su- ret'e bürolarım çalıştırırlardı. Yeni Nafia teşkilât kanunu bütün devlet yapıları projelerinin Nafia bakanlığında yapdırılmasını âmir olduğundan, proje ve kontrol ile geçinen yani hakiki mi- mardık müşkül ve dar bir kazanç sahası içinde kaldığı açıkça görülür.

Bugün kanunlar ile mimarlara tahsis edilmeyen mi- marlık sahasında müstevlilerin mevcudiyeti, diğer ihtisas sahip- lerinin mimari işler yapmaları, belediyelerin lâkaydi ve ihmali, ecnebi mimarların serbestçe çalışmaları. Devlet projelerinin mi- marlara yaptırılmaması gibi engeller diplomalı mimarları hayatlarını kazanmak için yapı müteahhitliğine sevketmektedir. Bugün memle- ketimizde mimarlık ederek hayatını kazanan tek bir meslektaşımız yoktur. Yapı müteahhitliği ise herhangi bir sermayedarın yapabileceği veya yapmakta olduğu ticarî bir iştir ki bunun da vergisi mukavele- lerden maktuan alınmaktadır. Serbest meslek erbabı için tarhedilen maktu kazanç vergisi ise meslekî müktesebat ve san'atı yüzünden para kazananlara ait bir vergi olduğundan yalnız mimarlık ederek hayatını müreffeh bir surette kazanan bir mimar halen memleketimizde mev- cut olmadığından komisyonumuz uzun incelemelerden sonra yukarı- daki sebepleri esas tutarak mimarları sınıflandırmış ve ancak fevkal- âde sınıfa girebilecek kazanç temin eden kimsenin maalesef mevcut olmadığına karar vermiş olduğunu saygılarımızlda bildiririz.

Komisyon başkanı Sekreter *

Birinci sınıf mimarlar

DIMITRI PEÇILAS 1880 - 1035

Güzel San'atlar birliği mimari şubesi üyelerinden mimar Dimitri Peçilas ölmüştür. Dimitri Güzel San'atlar akademisin- den (1900) yılında mezun olmuş ve bugüne kadar yurdumuzda bir çok binalar vücude getirmiş bir mimardır.

Bütün hayatınca dürüst ve namuslu bir insan olarak ya- şamıştır.

Kederli ailesine ve Güzel San'atlar birliğine taziyelerimi- zi bildiririz.

ikinci sınıf mimarlar

Üçüncü sınıf mimarlar

Dördüncü sınıf mimarlar

Zühtü Başar S e y f i A r k a n

Yorgiyadis Sedat Hakkı Tahsin Sermet

Abdullah Ziya Abidin Mortaş Arif Hikmet

Ahmet Burhanettin Aram Bardizban Aram Şekerci Avadis Saraf Apostol Pistikas Dimitri Çilemis Hüsnü

İbrahim

Jan Tülbentçi Sırrı Bilen Muzaffer Tolun Toma Ağaoğlu Vahram Krizep Toı-kum Çubukçu Yahya Ahmet Zeki Sayâr İstepan Ara Nihat Vedat Hasan Adil

Arif Şayia Yeni Dünya

Viktor Adamandidis Alâattin

Bekir ihsan İstepan Papazyan Herant Karyolacı Anriko Konsoli Zeki Kemal Osep Basmacı Piyer Tülbentçi Rebii Refik Simon Lokmagöz Şevki BalmumcugiL Mehmet Vedat İstepan Kalfaoğiu Şinasi

Armanak Astarcı Agop Çırak Bere

İstepanyan Muzaffer Hasan

Röne Haik Simonidis Tahir

Torkum Setyan Vangel Ranos İzzettin Nuri Mecit

Nurettin

278

Arkitekt. Aylık yapı san'atı, şehircilik ve dekoratif sanatlar dergisi. İmtiyaz sahibi M. Zeki Sayâr Neşriyat müdürü: Mimar Abidin Mortaş.İdare yeri: Anadolu han No: 24. İstanbul. Basıldığı yer:

Matbaacılık ve Neşriyat T. A. Ş. Klişe Kenan

(37)

İyi a y d ı n l a t m a d a i r e s i

Telefon: 44000 Dahili : 34

Metro han Beyoğlu

E l e k t r i k

ş i r k e t i n i n t e n v i r a t

Mühendisleri

P a r a s ı z o l a r a k

s i z e

• B

I y I a y d ı n l a t m a

p r o j e l e r i y a p m a y a

a m a d e d i r .

(38)

CiHEMTOS

HER TÜRLÜ

Y A P İ Y A

EN ELVERİŞLİ

Ü M E N T O i

B A K I R K Ö Y Ç İ M E N T O T Ü R K A M O N i H

* İ R K E T İ i I T A M B U L

T E L E F O N . İ D A R E H A N E 2 1 7 6 8 , F A D R i K A i 6 _ 7 o . i J T A N D U L

* t n c ü V A K I F H A N * t n c o K A T T E L G R A F A D R E / i = C İ M E N T O

Referanslar

Benzer Belgeler

Ege bölgesinde Bergama köylüleri ile başlayan temiz çevre hakkına doğrudan eylemle sahip çıkma geleneği devam ediyor. Son olarak da Balıkesir'in Bandırma ilçesine bağlı

salidir. inkısam ve ölçülülük hususunda mimarînin kabili- yetini tebarüz ettiriyor. Maksada uygun, vuzuhlu şekillerle binanın heyeti güzel bir inkısam gösteriyor ve bu

Binanın monolit yani yekpare ve endeformabil yani da- ğılmaz ve parçalanmaz şekilde inşası lâzımdır. Eldeki muhtelif vasıtalarla malzeme gibi işçi ve usta gibi malî

Nevyorklular ise senelik millî gelirlerinin (3,9) mislini, Berlinliler (3.5) mislini vereceklerdir. Bu hale göre Berlin şehrinin şehir ahalisi için «en ucuz» şehir

3 üncü Ahmed zamanında, Üsküdarda yeni Valde, Ah- med İye camileri gibi kıymetli eserler vücude getiren bilhassa Şehzade başındaki Sadrıazam Nevşehirli İbrahim Paşa

Cephe miz değifmi», Karo Esaslı onânm Taş+Tug Aynı Cad Cephe miz dcgijmi} Kare Esaalı onanm Ta&lt;+Tug Aynı Cad Cephe miz değifmi) Kare Esaalı onarım Taı^Tuğ Aynı Cad

Halk için sadece türkü söyleyip türkü yakmıyordu, örgütlü bir eylemin içinde de kendini gösteriyordu.. 1952 yılında uzun sürecek bir yitmenin karanlık

ölümünü gören talihsiz bir adamdı.84 yaşında