Bibliografl:
İ S T A N B U L S U L A R I
Yazan: Dr. Sadi Nâzım Nirven 1 9 4 6
Hal'k Basımevi İstanbul
Bu senenin ilk ayında Dr. Sadi Nâzım Nir-ven, milli kütüphanemize İstanbul Suları adlı Gü-zel bir eser hediye etti. Garp kültür 'âleminde in-tişar etmiş tıp tretelerine ismini koydurmağa mu-vaffak olmuş College de France'm eski asistanla-rından değerli doktorumuz Sadi Nâzım şehrimizin sularını ilk defa tasfiye ettiği gibi yine ilk defa ola-rak Halicin kıyılarında Boğazın iki sahilinde ku-rulmuş 500 senelik İstanbulda Osmanlı Türklerinin vücude getirdikleri su medeniyetini cidden emek verilmiş kitabile ortaya koyuyor.
Uzun senelerdenberi derlendiğini bildiğim bu kitapta doktorun kaleminden Türk mimarları-nın şehrin muhteşem su âbidelerini yaratışlarını su işlerindeki dünyaca tanınmış geniş
teşkilâtları-mişler ve azamî % 12 tenzilât yapmışlardır. İşletme, eksilt-me ve arttırma kanunu çerçevesi içinde hareket ederek en fazla tenzilât yapan firmaya işi ihale etmiş ve müteahhidin durumunu kâfi derecede incelemeye lüzum görmemiştir.
Elektrik idaresi, eksiltme kanunu dışında hareket ede-bileceği gibi mahdut münakaşa da yapabilirdi. Halbuki idare münakaşada yalnız teknik cihetlerden tahdit edici k a -yıtlar koymakla iktifa etmiş, b u suretle garajın inşası içiıı altı ay gibi bir zaman kaybedilmiştir.
Diğer taraftan garajın projesi için de bir çok tanınmış mühendis ve mimarlar itirazlarda bulunmuşlar ve 50 metre açıklığa lüzum olmadığını, bunun inşaatı bir kaç yüz bı;ı lira pahalıya mal etmekten başka bir işe yaramıyacağma işa-ret etmişlerdir.
Hakikaten başka memleketlerde garajlarda daha ikti-sadî inşaat sistemleri tatbik edilmekte olduğundan, proje-nin değiştirilmesi yerinde bir hareket olacaktır.
TEKNİK ÜNİVERSİTE «YOL, KÜRSÜSÜ BOŞ!.. Teknik Üniversite Yol Profesörü Mukbil Gökdoğanın Mi-marî Fakültesine geçmesi üzerine, İsveçten Profesör «Palın»
angaje edilmişti. Fakat Profesör bu güne kadar işe başlıya-mamıştır.
- Memleketin çok muhtaç olduğu bu mühim şubenin uzun müddet profesorsüz kalması telâfisi güç bir zarar yarat-maktadır.
nm hikâyelerini zarif bir uslûibun anlatışları içinde dinliyoruz.
Şüphesiz İstanbul Suları üzerine bir takım makaleler, Bizansa ait çıkmış kitaplar içinde yer almış yazılar vardır. Fakat doktorun kitabında ilk defa olarak şekillendirdiği şey büyük Türk mimar-larının İstanbulda kurdukları yalnız Türklere ait olan su medeniyetidir.
Bir biyolojist olan Sadi Nirven ıbize ki-tabın ilk sayfalarında suyun insan organiz-masına yarayış tarzını öğretirken yine onun kaleminden ta Maveraünnehir Türklerinden İstan-buldaki Osmanlı Türklerine gelinciye kadar su iş-lerinin bir medeniyet eseri olarak nasıl bir tekâ-mül seyri takip etmiş olduğunu da öğreniyoruz. 500 sene evvel İstanıbulu Türklerin baştan kurma-ğa başladıkları günden itibaren süratle gelişen su İşlerinin Türk mimarlarının kudretli ellerinden ne büyük terakkilere mazhar olduğunu kitabın say-falarını çevirerek takip etmek de ayrı bir zevk oluyor.
Burada kitabın uzun uza daya bahislerini sıra-lamak kabil değildir.
Yalnız su nazırlığı teşkilâtı bahsinde Sinan mektebinin, Teceddüt devrinin, Lâle devrinin, Barok ve ampir devirlerinin güzide mimarlarının hassa ser mimarı olmadan evvel su nazırı olarak su işlerinde de önemli roller oynadıklarını görü-yoruz.
İstanbulun meşhur kırkçeşme sularını Büyük Fatih II. ci Mehmetten yarım asır evveline ıgelinci-ye kadar Belgrad ormanlarrndaki bentlerinden çı-karak, kemerleri, galerileri geçerek İstanıbuldaki geniş hazineli mermer çeşmelerden akışlarına ka-dar görmek kabil.
Halkalı sularının adları bile mazinin zevkli hâtıralarını uyandırıyor. Sonra İstanbulun güzel köşelerini... isimleri içe serinlik veren taze suların Çamlıca, Kayışdağı, Sarıyer suları... Kitap İstan-bulun artık tamamen tatlı bir mazi olmuş su baş-larının ince tehassüsleri ile doludur.
Türk sanat kütüphanesine güzel bir kitap verdiğinden dolayı doktora teşekkür ederken oku-yucularımıza da eseri tavsiye etmekle derin bir haz duyuyoruz.
Zeki Sâyar