• Sonuç bulunamadı

A R K İ T F. K T D e r g i si ' - a h . Jl Z E Kİ S A V A ^. ü J l j l iı I c ^ V c ^ t ^ v i t c.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A R K İ T F. K T D e r g i si ' - a h . Jl Z E Kİ S A V A ^. ü J l j l iı I c ^ V c ^ t ^ v i t c."

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A R K İ T F . K T

D e r g i s i ' - a h . J l Z E K İ S A V A ^ .

ü J l j l i ı I c ^ V c ^ t ^ v i t c .

İ

İSTANBUL VE Ş E H İ R C İ L İ K

VI?? r /

d

M İ M A R Alişanzadi -edat Hakkı

istanbul b u son senelerde m ü h i m safhalar ge- çirdi, eski m i l y o n l u k paytaht halinden 600,000 kişilik bir şehir .vaziyetine g i r d i :

Bu suretle hem nufusu yarıya inmiş, hem de başlıca refah ve servetinin en b ü y ü k bir a m i l i n i kaybetmiş oldu.

Fazla olarak gayet b ü y ü k yangınlar şehrin üçte birini harabetrniştir.

Memleketçe u m u m î m a l i vaziyetin m ü ş k ü l bir sıHvıda olması, bittabi istanbul şehirciliğinin ser- besce inkişafına ayrıca m a n i olmuştur. B u n d a n başka ...uhtelif mahallerin çok d a ğ ı n ı k , u m u m i y e t l e şehrin, - radıki nufusu için fazla b ü y ü k olması, şehircinm karşısına bazı sualler çıkarıyor: Istanbulun h u d u d u ne o l m a l ı ? Ş<ıhir ne tarafa doğru i n k i ş a f etmeli ?

H a n g i taraflarının i h m a l i doğrudu1 1 ^ f f u g m verleri i m a r m ı edilmeli, yoksa bahçe, b< An> p a r k l i n i m i almalı? U m u m i y e t l e Isk; />ulbn i m a n için nasıl bir program takip edilme!' istanbul sanat şe- hirlerinden addedilir. H e r tara f^a d a ğ ı n ı k b ü y ü k , k ü ç ü k tarihî san'at eserleri ^ a r o ' ı r , k i b u n l a r ı n R o m a ve A t i n a d a o l d u ğ u gib' d'm a yaşaması arzu edilir. Bu gibi şehirlerde şeh t n'n vazifesi her za- m a n soiiderece naziktir.Zira ) ^ r a f t a n asrın tekem- m ü l â t ı n ı takip ederek beniı'e ı n'-Ji ve diğer taraf- tan meşhur abidelerini m u l f ö2* etmeli. Bu abide- lerin muhafazası, yalnız a s ı ' ^n d n ı n harabiden kur- tarılmasile bitmez. A bideni j m u h i t i m ü m k ü n o l d u ğ u kadar ya eski h a l i n i m ı 'u f a z a etmeli, veya asıl abidenin güzelliğini b o z 'v a c a^ bir tarzda i m a r

(2)

edilmelidir. Bu abidelerin tesir dairelerinin Istan- bulda birbirine çok yakın o l d u ğ u n u ve i m a r serve- timizin kıt o l d u ğ u n u düşünürsek, şehircinin vazife- sinin ne kadar g ü ç o l d u ğ u n u anlarız. Bazı şehirler i m a r ve asrileşmek hususunda fazla i h m a l k â r dav- ranarak, eski hallerini o l d u ğ u gibi muhafaza ederler, ve seyyahların ve artistlerin b i r ziyaret yeri olurlar.

Böyle şehirler gayrı sıhhî ve yaşanmaya gayri mü- saittir. (Venedik, B r u j ) gibi B u n a m u k a b i l , bazı şe- hirler, ancak birkaç m ü h i m abide muhafaza eder, diğer yerlerini en asri bir şekilde i m a r eder. (Ber- lin gibi). Bu suretle Berlin hem güzelliğini hem de karakterini kaybetmiştir. Bu her iki imar siyaseti- n i n iyi olmadığı ve ikisinin arasında, mübalağasız bir tarzın tercihi daha doğru o l d u ğ u aşikârdır.—İşte bu gayet m ü ş k i l vazifeyi istanbul belediyesi üzerine üıiüştır: Arasıra bir ecnebî mutahassıs celbediliyor.

Bn ecnebiden her zaman mucizeler bekleniliyor, ış i bitirip gittiği zaman, ihzar ettiği pilânlar bele- diyenin malı oluyor, ve depolarda muhafaza olunu- yor. Şehrin i m a r ı n d a da hangi yolun takip edileceği mecM'i' kalıyor.

l ! e d i y e reisleri, sık sık değiştiği için, hiç biri- n i n , )ir işi nihayetine erdirmeğe vakti olmıyor.

E u n u . ı için Istanbulda şehircilik noktai nazarından çalışma güçleşiyor. Istanbulda bir gezinti yapar- sajj. hs. »ca iki şey dikkatimizi celbeder : Eski Is- tay >ul t • - taraftan kayboluyor, diğer taraftan yerine yA \ve v.ıbancı b i r istanbul meydana geliyor. Eski Istanbulda, h a l k ı n b u g ü n k ü ihtiyaçlarına tekabül etmiyen h. .ı'ar, muazzam k ; n a k l a r ve medreselerin yıkılmasına müsaade ediliyor veya buraları depo haline ifrağ ediliyor.

J k ^ a z ıçirf.e eski b ü y ü k yalılar ve saraylar da a y n i akıbete Yaruzdurlar. Y a n i depo vazifesini gö-

rüyor, ve hattâ\ aridatı vergisini ödeyemediği zaman yıktırılıyor. B ö Ve c e boğazın en güzel yalıları, daha eskimeden hcdrW]jliyor. Bu da kâfi değilmiş gibi, arsaların ü z e r i n e t ö m ü r depo ediliyor.Bu suretle tabiî güzellikler de J<ay oluyor,ağaçlar kuruyor. İnsan boşu boşuna Boğaziçile1 k ö m ü r deposu arasındaki müna- sebeti arar. A r a m a La doğru değildir. Belediye buna karşı bir şey yapan z mi y d i diye d ü ş ü n ü r ü z . Yoksa b u halin istanbul i ,n n e kadar zararlı o l d u ğ u n u n f a r k m d a değil m i . -^lediyenin böyle bir vaziyete i m k â n bırakması, I s ı . ^ u l u n güzelliğini muhafaza edeceğinden büsbütün a i d i n i kesdi, hissini veriyor.

Fakat eğer öyle olsaydı ka (ja r m a s r af la taksim

inşaatını yapar m i y d i , lstanbulun en güzel yerlerin- den biri olan Boğaz içini kendi haline b ı r a k m a k değil, zorla mahvetmek, çok ağır bir harekettir. Bo- ğaz içindeki i m a r faaliyeti apartmanlar ve yüksek tütün depoiarı vücuda getiriyor. Bu gidişle boğaz bir sanayi ve fabrika semti oluyor ve istanbul" bey- nelmilel güzellik şöhretini kaybediyor.

Bittabi b u n u n l a şehrimizde sanayiin inkişafına itiraz etmiyoruz, fakat her teşekkülün m ü n a s i p bir m u h i t i olur. lstanbulun her tarafı sanat eserlerde d o l u d u r . Bu eserler ya dinî veya sivildir.

Ç a m i , çeşme, medrese gibi d i n î abidelere Evkaf idaresi tarafından bakılıyor. B u bakılma, her ne kadar eksik de olsa, hiç olmazsa mevcuttur ve onun için ayrı bir daire vardır. Bu idarenin altında bu- lunan binalar kıymetlerine göre tamir görürler, ve o kadar kıymetleri olmıyan binalar, diğerlerinin tami- rine engel olmasın diye, harabiye terkedilmiştir, yani içinde m u h a c i r yerleştirilmiştir, veya boş bıra- kılmıştır.

E n m ü h i m eserlerimiz b u şekilde muhafazaya alınmıştır.

M e m l e k e t i m i z d e zannedilir k i , evkafa ait olmıyan bina, muhafazası lâzım gelen asarı atikadan bir eser değildir. Istanbulda b u suretle bir çok sanat eser- leri m a h v o l m u ş t u r . Bu binalar, eski evler sivil binalar ve ya yalılardır. Bunların kıymetleri eskilik- lerinde değil, nefis birer T ü r k sanat n ü m u n e l e r i olmalarındadır.

B u eserler çok az kalmıştır. Ve her sene azal- maktadır. Bunların hiç olmazsa bir kaçının muhafa- zası lâzım gelmez mi?

B u n l a r meyanında Anadolu Hisarında k ö p r ü l ü yalısı, Beyazıtta camiin arkasında bir hane, bunun gibi bir kaç bina daha kalmıştır.

B u münasebetle A m c a Hüseyin paşa yalısından ayrıca bahsetmek istiyoruz:

B u yalı çok harap bir haldedir, ve k i m i n tara- fından tamir göreceği belli olana kadar, denize dö- k ü l m e k ihtimali çoktur. Kıymeti telafi edilemez.

Bu yalıyı muhafaza için her fedakârlık azdır. Türk- l ü ğ ü n yüksekliğini bu ev kadar hangi yeni eser gösterebilir?—Her yerde eski şeyler yıkılır, yerlerine yenisi yapılır, veya yapılmaz. Istanbulda yeni olarak ne y a p ı l ı y o r ? lstanbulun hudutlarını tevsi etmek suretile imar faaliyeti göstermesi ihtimal ve mantık dahilinde değildir. Zira, zaten b u kadar dağınık ve boş yangın yerleri, şehrin i m a r faaliyetine elverişli

(3)

ve kâfidir. Istanbulda şimdiki inşaat sahaları, Fatih, Laleli, Ayaz paşa, Firuz ağa, Maçkadır. Buralarda her konforu haiz, modern apartmanlar ve kagir evler yapılıyor, ve bu inşaata belediye kanunu ne- zaret ediyor. lstanbulun, imara mühtaç bütün yanmış ve boş yerlerinin haritaları var. Evelleri, umumi- yetle böyle yerlerde imar,pilân dahilinde yapılmazdı.

Fakat öyle olduğu halde tabii olarak bir intizam vardı.

Yangın yerleri evelden çabuk dolardı. Her ferd kendi evini, eski yerinde yeniden inşa ederdi ve ya arsasını satardı. Fakat sokakların eski vaziyeti ka- lırdı. Şimdi, yangın yerlerini yeniden, asri bir pilân üzerinde imar etmek istiyoruz. Tarh ettiğimiz so- kakların eski sokaklarla hiç alâkası yok, binaena- leyh arsaların vaziyeti değişiyor, bu ise her yerde ve her zaman müşkül bir iştir ve imarı eeçiktirir.

Yeni tasavvur olunan boşu boşuna geniş yollar ar- salara yüktür.

Şimdi pilân üzerinde çalıştığımız bir terakkidir.

Fakat terakki hakikatta da var mı ve gözüküyor mu? Zira yangın yerlerinin çoğu hâlâ boş durmak- tadır. Bu yalnız, lstanbulun nüfusunun azaldığına m ı müstenittir? Yoksa yeni haritaların bu hususta tesirleri var mıdır? Bundan başka bu yerlerin şim- diki şekilde imarını istemek doğru mudur? istanbul imarında bugün tatbik edilen haritaları tetkik ede- lim. istanbul, imarı için dört köşe ada şekli ve hattı müstakim üzerinde yollar prensipini takip ediyor.

Bu basit usuiün tatbikinde bazı şeyleri unutmamak lâzımdır. Bunların arasında bilhassa arazinin şekli vardır. Ş i m d i k i vaziyete göre sokaklar, ya fazla meyilli oluyor, veya birdenbire bir uçurumun karşı- sında duruveriyor.

Arazinin hututunu takip etmiyor. Sokaklar ara- ziye ehemmiyet vermediği gibi, güneşin istikametine rüzgârın istikametine, güzel bir nezarete ve ya bi- naya bakmıyor, bakıyorsa tesadüfen. Sokaklar Fatih- de, iki katlı binalar yapıldığı bir yerde çok geniş, Maçkada, sekiz katlı apartmanların önünde çok dar.

Acaba Fatihdeki ev sahipleri, Maçkadaki apart- man sahiplerinden daha çok yol parası m ı veri- yorlar? Yangın yerlerinde sokaklar düp düz. Önle- rine eski bir hamam ve ya cami çıkarsa, yarısını alıp götürüyor ve istikametinden şaşmıyor.

Fakat bu istikametler ekseriya muayyen bir nok- tayi istihdaf etmiyor.

Meskenler için Fatih tarafında müsait şarait var.

Arsalar fazla derin değil, çünki adalar çok küçük ve sokaklar çok. Beyoğlu cihetinde apartman yapılı- yor, demek nufus daha sık, fakat adalar büyük ve sokaklar az. Bir apartman derinliğinin mesela

% 10 nispetinde cephesi olan arsnlara yapılıyor, tki tarafı kapanınca, binanın ferahlığı kalmiyor, fi- atlar iniyor. Bir de, bütün ada böyle 8 katlı bina- larla dolunca burası güneş ve hava almıyor.

Fakat, istanbul kendini süslemek için de çalışı- yor. Beyazıt ve Fatih meydanları, park ve geniş caddeler yapılıyor.

Bunların içinde Gülhane parkı ve başka bahçeler çok faideli ve güzel eserlerdir, istanbul eskiden ta- bii olarak bahçelikti. Şimdi ise bahçeli ev inşa et- mek yavaş yavaş ortadan kalkıyor, ve istanbul ka- palı bir şehir halini alıyor. Bunun için ayrıca bah- çelere, yani parklara htiyacı vardır, ve Gülhane parkı bu istikamette ilkadım atışımızdır.

Beyazıt meydanının meşhur havuzundan o kadar şikâyet edilmiştir ki insan bu havuzda fazla bir çir- kinlik arıyor, fakat bulamıyor. Hem de yazın e'ra- fında oturanlar muhakkaktır ki bu havuzun mevcu- diyetinden şikâyet etmiyorlar.

Meydan hususunda en son eserimiz taksim mey- danıdır. Taksim meydanı yuvarlaktır. Dört kö- e, alii köşe de olabilirdi; iş bir hendese şeklinde olduktan sonra.. Fakat yuva: lak bunların arasiiıda en az mü- nasibi. Zira etrafındaki adaların hiç birinir şekline uymıyor.

Taksim meydanı ve abidesi Pariste Ftual mey- danı ve abidesine benzetilerek yapılmış'.ır. Fakat aksi gibi bu Etual meydanı ortasındaki abideye ve abide de meydana uymiyor. Tabii bu sebepten do- layı bizim taksim abidesi yerinde değil. Bu abideye mukaddes vazifesine binaen para esirgenmemiştir;

ve bu vazifede lstanbulun yegâne inşaatı olmak do- layisile mevcut veya gayrı mevcut güzelliği hakkın- da münakaşa etmek borcumuzdur.

Heykelleri galiba neticede bizi tatmin etmiştir.

M i m a r olmak sîfaiüe bundan bahsetrneyip mimari- sini tetkik e d e l i m :

Anlaşılmamış Selçuk motifleıinden tenasüpsüz, bir kalfa işinden daha iyi olmıy.T/i bıı takın musat- talı derinliğinden makûs cihetlere iki grup çıkıyor.

Bu abidenin sunî gösterişile, Türk ruhunun saf doğruluğu arasında ne münasebet var?

(4)

Sonra o dağlar taşıyabilecek hissini veren, fakat mütenasip kaidenin üstünde tak pek zaif kalıyor.

Selimiye kışlasını devrilmiş bir bilardo masasına benzettikleri gibi bu taksim eserini bir arkadaşını fazla büyük bir masanın ortasında bir konsol sa- atine benzetmişti.

Bir az düşünürsek anlarız ki istanbul dev adım- larile simasını değiştiriyor. Bu değişiklikle güzelli- ğini de yavaş yavaş kaybediyor dersek mübalağa etmiş olmayız.

istanbul, tabiî vaziyeti, mantıkî ve güzel imarile evelleri yegâne idi. Camiler yerinde, evler arazinin üstünde oturaklı, en münasip ve akıllı bir şekilde yapılmıştı, tnsan eli tabiatın elile her her çalışmış;

hiç bir zaman yerine uymıyan bir inşaat yapmak zevksizliğinde bulunmamıştı.

Eskiden vücude gelen bu yegâne şehir ve sokak tarhı her bir ferdde mevcut bir tabiat hissinden doğuyordu.

Şimdi ise, ister büyük şehir hayatına alışmış olalım, ister avrupadan gelen fikirler bizi şaşırtmış' olsun, her nedense, tabiat ile olan eski rabıtalar kalmadı.

Istanbuldaki inşaat elli sene evel frenklerin te- .sirile, ve Galata ve Beyoğlunda başlamak üzere g'tlikçe toprak ve tabiatla münasebetini kesmiştir.

Beyoğlundan sirayet ederek bu hareket şimdi bütü.ı Istaııbulu almaya başlamıştır.

Bu binalar ya yapılışlarından dolayı veya müsa- a le edilen irtifalarından dolayı muhitlerine fena tesir ediyorlar.

İşte netice:

Denizden görünüş itibarile istanbul ciheti eski mütenasipliğini az çok muhafaza etmiş, yalnız yeşil- lik azalmış.

Beyoğlu cihetine gelince, burası - meyus m u ola- lım, m e m n u n m u diye soranlar olacak - hiç olmazsa Nevyorka benziyor. Apartmanlar birer Gratteciel gibi eski evlerin ve ya çıplak toprağın üstünden yükseliyor.

Fakat eldanmıyalım. Dalıa bir Amerikan şehrine benzetemedik. Unutmıyalım ki bu gidişle, eğer ser- vet ve iyi zamanlar yardım ederse, istanbul hiç bir zaman şimdiki büyük bir balkan şehrinden daha güzel olmayacak. Bilâkis ekseri balkan şehirlerin- deki intizamda da olmıyor. Zira tabii avarızından istifade edilmedikçe bunlar şehrin muntazam yapı- lışına bir maniden başka bir şey olmıyacaklardır.

Istanbulda bu hal artık devam etmemeli. Buna mani olmak bizim, Türk mimarlarının vazifesidir.

Fakat bu vazifemizi kuru tenkitle görmüş olmayız.

Tenkit etmek her zaman kolaydır. Bu şimdiki vazi- yete karşı çareler aramalıyız.

Şimdiye kadar yapılan hatalar hangileridir? Na- sıl tashih edilebilir ? Yeniden yapmamak için ne yapmalı ?

Bütün bu işler fazla m ü h i m , ve bir kaç ferdin, ecnebinin veya tesadüfün eline bırakılamaz, bütün istanbul ahalisi bu işle alâkadar değil midir? Ve bittabi bütün istanbul mimarları bu işle alâkadar olmamalı mıdırlar? Her bir mimarın vazifesi yalnız bina inşa etmek m i d i r ?

Hayır onun daha yüksek vazifeleri vardır.

Millet memleketi imar etmek istiyor; iyi imar etmek istiyor. Fakat iyinin nasıl olduğunu nereden bilsin, kim bildirsin? Şehir, şehircilik noktai naza- rından kâfi derecede ehemmiyet görmiyorsa kim bildirecek? K i m millete inşaatta ve ev hayatında frenk taklitçiliği ile hakiki asriliğin farklarını gös- terecek. Memleketin güzelliğini muhafaza için bir m e m u r varmı dır? Yoktur. O zaman kim memleketi vahşî ellerin çirkin eserlerinden muhafaza edecek?

istanbul ahalisi şehircilik hususunda eski ile ye- niyi doğru tefrik edemiyor. Mevcut eski eserlere karşı ecnebi kaldı; frenklerin evlerini anlamadan taklit etti . istanbul ahalisini bu hususta tenvir edecek kimdir. T ü r k ü n mimarîdeki en temiz hassa ve zevklerini yerciden aşılayacak k i m d i r ?

Mimar. En mukaddes vazifesi budur ve vatana karşı borcu budur. İnşa etmek ve iyi inşa etmek.

Ve inşa ederken şehre karşı mesuliyetini unutma- mak. Zira her inşaat, ne kadar küçük olursa olsun şehrin çehresinin teşekkülünde bir unsurdur. Bunu yapı sahibine de iyice anlatmak lâzımdır.

Memleketin gayrı bediî surette imar edilmeme- sine çalışmak, m i m a r î m i z i n yükselmesi için müca- dele etmek, bu uğurda çalışmak isteyen mimar ve inşaat mühendisi arkadaşları bjribirine ve mem- lekete tanıtmak ve mesailerimi birleştirmek, mimar ile yapı sahiplerinin yekdiğerine karşı vaziyetlerini tesbit etmek, memlekette mimara ve sanata karşı daha çok hürmet ve itimat uyandırmak gaye ve vazifesile bu mecmuamızı çıkarıyoruz.

Bu hususta bir hizmet görebilirsek bahtiyarız.

Bu nüshamız belki arkadaşlarımızı tatmin etmi- yecek. Fakat mecmuamızı gittikçe tekemmül ettir- rniye çalışacağız . '

Referanslar

Benzer Belgeler

Adreslerini değiştiren aboneler

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

Türkiye’nin birçok farklı coğrafyasından bir araya gelen üyelerimiz sayesinde çok farklı kültürleri tanımamızın yanı sıra yanı sıra çok renkli sohbetlere de ev

zmir l Müdürlü ümüzce 12 Ocak 2009 tarihinde Ortopedik Özürlüler Derne inde zmir Büyük ehir Belediyesi Yerel Gündem 21 toplulu una, Kurumuzun hizmetleri, özürlülere

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

âmiline kadar bağlı iseler belediyeler de boş sahalardan isti- fade ekonomisinde ayni âmile ayni derecede bağlıdırlar. Sa- tın alman toprakların inşaat arsası olarak «ne

Dede Korkut’un Günbed Yazmasında Geçen 50 Moğolca Kelime (s. 55-82) başlıklı yazıda, yazmada geçen kırk sekiz kelime ele alınmaktadır. Bu kelimeler arasında.. kurban,

Öğrencilerimiz yaşadıkları aile ve akraba çevresinden yapacakları araştırma sonucunda öğrenecekleri Şarkışla ilçesine özgü yemeklerle ilgili çalışmaları okul