• Sonuç bulunamadı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ Mahkeme İçtihadına İlişkin Bilgi Notu. Sayı. 163 Mayıs 2013

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ Mahkeme İçtihadına İlişkin Bilgi Notu. Sayı. 163 Mayıs 2013"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme İçtihadına İlişkin Bilgi Notu

Sayı. 163

Mayıs 2013

(2)

Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Mahkeme Ġçtihadına ĠliĢkin Bilgi Notlarının Ġngilizce veya Fransızca orijinal metinlerine Mahkeme’nin internet sayfası www.echr.coe.int (Case-Law / Case-Law Analysis / Case-Law Information Note) üzerinden ulaĢılabilmektedir.

Bu çeviri Avrupa Konseyi ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin izniyle yayınlanmıĢ olup sadece Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğundadır.

Bilgi Notlarında yayınlanan hukuki özetler, HUDOC veritabanında da mevcuttur.

Mahkeme’nin Ġçtihat Bilgi ve Yayınlar Dairesi tarafından derlenen bu Bilgi Notu, Yazı ĠĢleri Müdürlüğü’nün özel ilgi arz ettiğini düĢündüğü söz konusu dönem süresince incelenen dava özetlerini içermektedir. Bu özetlerin, Mahkeme üzerinde bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Geçici versiyonunda, özetler normalde ilgili davanın dilinde hazırlanmakta olup, nihaî tek-dil versiyonu sırasıyla Ġngilizce ve Fransızca olarak çıkmaktadır. Bilgi Notu,

<www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=caselaw/analysis&c=>adresinden indirilebilmektedir.

<http://appform.echr.coe.int/echrrequest/request.aspx?lang=gb> adresinden çevrim içi form yoluyla yayın servisiyle irtibata geçilerek, yıllık 30 Avro (EUR) veya 45 Amerikan doları (USD) karĢılığında, bir dizin dâhil olmak üzere, basılı kopya üyeliği mümkündür.

HUDOC veritabanına, Mahkeme’nin internet sayfası (<http://hudoc.echr.coe.int/sites/tur/>) üzerinden ücretsiz ulaĢılabilmektedir. Veritabanı, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadına (Büyük Daire, Daire ve Komite kararları, kabul edilebilirlik kararları, tebliğ edilen davalar, istiĢarî görüĢler ve Ġçtihat Bilgi Notu’ndan hukuk özetleri), Avrupa Ġnsan Hakları Komisyonu’na (kararlar ve raporlar) ve Bakanlar Komitesi’ne (kararlar) eriĢim sağlamaktadır.

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Avrupa Konseyi)

67075 Strasbourg Cedex France

Tel : 00 33 (0) 3 88 41 20 18 Fax : 00 33 (0) 3 88 41 27 30 publishing@echr.coe.int www.echr.coe.int

© Avrupa Konseyi / Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi, 2013

(3)

ĠÇĠNDEKĠLER

3. MADDE ... 6

POZĠTĠF YÜKÜMLÜLÜKLER ... 6

ĠNSANLIK DIġI MUAMELE ... 6

BaĢvuranın ve kızının aile içi Ģiddetten korunmasına yönelik uygun tedbirlerin yetkililer tarafından alınmaması: ihlal ... 6

Eremia / Moldova Cumhuriyeti – 3564/11 ... 6

5. MADDE ... 7

5 § 1 (A) MADDESI ... 7

MAHKÛMĠYET SONRASI ... 7

BaĢvuranın hapis cezasının süresinin dolmasının ardından ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesi: ihlal bulunmamaktadır ... 7

Radu / Almanya – 20084/07 ... 7

5 § 1 (B) MADDESI... 9

MAHKEME TARAFINDAN YASAYA UYGUN OLARAK VERĠLEN KARAR ... 9

Hakkında psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasına yönelik, yasaya aykırı olarak düzenlenen mahkeme emri bulunan kiĢinin karakolda tutulması: ihlal ... 9

Petukhova / Rusya – 28796/07 ... 9

6. MADDE ...10

6 § 1 MADDESI (MEDENI) ...10

MAHKEMEYE ERĠġĠM ... 10

Bir patent baĢvurusunun incelenmesi esnasında yaĢanan uzun gecikmelerin, itirazda bulunmak üzere mahkemeye baĢvurma hakkını anlamsız kılması: ihlal ... 10

Kristiansen ve Tyvik A.Ş. / Norveç – 25498/08 ... 10

Hukuki ehliyetinin geri verilmesini talep eden kiĢinin mahkemeye eriĢememesi: ihlal ... 11

Nataliya Mikhaylenko / Ukrayna – 49069/11 ... 11

6 § 1 MADDESI (CEZAI) ...12

SĠLAHLARIN EġĠTLĠĞĠ ... 12

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ MAHKEME ... 12

Jürinin yönlendirilmesi riski bulunduğu gerekçesiyle sadece bir yargıç tarafından yargılanma: kabul edilemez ... 12

Twomey, Cameron ve Guthrie / Birleşik Krallık – 67318/09 ve 22226/12 ... 12

8. MADDE ...13

POZĠTĠF YÜKÜMLÜLÜKLER ... 13

ÖZEL HAYATA SAYGI GÖSTERĠLMESĠ ... 13

Ölümcül hastalığı bulunmayan kiĢinin intihar etmesine imkan veren ilacın reçetelendirilmesini düzenleyen açık yasal kuralların bulunmaması: ihlal ... 13

(4)

Gross / İsviçre – 67810/10 ... 13

Babalarının annelerine karĢı Ģiddetli saldırılarına tanık olmalarının sonucunda travmaya uğrayan kız çocuklarını korumak üzere yetkililer tarafından uygun tedbirler alınmaması: ihlal ... 14

Eremia / Moldova Cumhuriyeti –3564/11 ... 14

POZĠTĠF YÜKÜMLÜLÜKLER ... 14

ÖZEL HAYATA SAYGI GÖSTERĠLMESĠ ... 14

AĠLE HAYATINA SAYGI GÖSTERĠLMESĠ ... 14

Aile adı değiĢikliğine izin verilmemesi: ihlal ... 14

Garnaga / Ukrayna – 20390/07 ... 15

AĠLE HAYATINA SAYGI GÖSTERĠLMESĠ ... 15

Bir Hollanda vatandaĢının eĢi ve üç çocuğunun annesi olan kiĢinin turist vizesinin süresinin bitmesinin ardından ülkede ikamet etmeye devam ettiği gerekçesiyle hakkında düzenlenen tehcir emri: Büyük Daire lehine dosyadan çekilme ... 15

Jeunesse / Hollanda – 12738/10 ... 15

9. MADDE ...16

DĠN VE ĠNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ORTAYA KONMASI ... 16

Kamuya açık alanlarda peçe takmanın yasaklanması: Büyük Daire lehine dosyadan çekilme ... 16

S.A.S. / Fransa – 43835/11 ... 16

14. MADDE ...16

AYRIMCILIK ... 16

Yargı sisteminin, kadınların maruz kaldığı ciddi aile içi Ģiddete uygun karĢılık verilmesini sağlamaması: ihlal ... 16

Eremia / Moldova Cumhuriyeti – 3564/11 ... 16

Bir çocuğun nüfus cüzdanına, çocuğun annesinin kayıtlı medeni partneri olan ... 16

kadının adını dahil etmeyi reddetme: kabul edilemez ... 16

Boeckel ve Gessner-Boeckel / Almanya – 8017/11... 16

35. MADDE ...17

35 § 1 MADDESI ...17

ĠÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETĠLMESĠ ... 17

ETKĠLĠ ĠÇ HUKUK YOLU ĠSVEÇ ... 17

SözleĢme ihlaline iliĢkin yerel mahkemelerde veya Adalet ġansölyesi aracılığıyla tazminat talebinde bulunmama: kabul edilemez ... 17

Ruminski / İsveç – 10404/10 ... 17

ĠÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETĠLMESĠ ... 18

ETKĠLĠ ĠÇ HUKUK YOLU TÜRKĠYE ... 18

EriĢilebilir ve etkili yeni bir anayasal hukuk yolunun tüketilmemesi: kabul edilemez ... 18

Uzun / Türkiye – 10755/13 ... 18

Sanık aleyhine dava, ceza mahkemeleri önünde hala derdest iken idari mahkemelere tazminat davası açılmaması: kabul edilemez ... 19

Güvenç / Türkiye – 43036/08 ... 19

35 § 2 (B) MADDESI ...20 BAġVURUNUN DAHA ÖNCEDEN BAġKA BĠR MERCĠĠYE SUNULMUġ DĠĞER BĠR BAġVURUYLA ESAS

(5)

BAKIMINDAN AYNI OLMASI ... 20

Sendika görevlilerinin, baĢvuran sendikanın talebi üzerine baĢlatılan önceki bir uluslararası soruĢturma ile yakından ilgili olması: kabul edilemez ... 20

Cezaevi Çalışanları Sendikası (POA)... 20

ve Diğerleri / Birleşik Krallık – 59253/11 ... 20

1 NO.’LU PROTOKOLÜN 1. MADDESĠ...21

MAL VE MÜLK DOKUNULMAZLIĞINA SAYGI GÖSTERĠLMESĠ ... 21

BaĢvuranın kıdem tazminatının orantısız bir Ģekilde yüksek vergiye tabi tutulması: ihlal ... 21

N.K.M. / Macaristan – 66529/11 ... 21

Kamu çalıĢanlarının ücretlerinin, ek ödeneklerin, ikramiyelerinin ve emekli maaĢlarının düĢürülmesi: kabul edilemez ... 22

Koufaki ve Adedy / Yunanistan – 57665/12 ve 57657/12 ... 22

Polonya’daki eski komünist rejimde Devlet Güvenlik Hizmetleri’nde yapılan görev sonucunda kazanılan avantajlı emeklilik haklarından yararlanmasının engellenmesi: kabul edilemez ... 23

Cichopek ve Diğerleri / Polonya – 15189/10 et al ... 23

Eski polis memurunun emekli maaĢının kanunen hizmet ödeneğine dönüĢtürülmesi: tebliğ edilmiştir .... 23

Markovics / Macaristan – 77575/11 ... 23

MÜLKĠYETTEN YOKSUN BIRAKILMA ... 23

Otelin özelleĢtirilmesi vakasından on yıl sonra özelleĢtirmenin geçersiz kılınması ve sonraki tüm mal ve mülklerin tazminat olmaksızın devredilmesi: ihlal ... 24

Maksymenko ve Gerasymenko / Ukrayna – 49317/07 ... 24

1 NO.’LU PROTOKOLÜN 3. MADDESĠ...24

OY KULLANMA ... 24

Ülkeleri dıĢında ikamet eden vatandaĢların oy kullanma haklarına kısıtlama getirilmesi: ihlal bulunmamaktadır ... 24

Shindler / Birleşik Krallık – 19840/09 ... 25

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠÇTÜZÜĞÜ ...26

BÜYÜK DAĠRE LEHĠNE DOSYADAN ÇEKĠLME ...26

30.MADDE ... 26

Jeunesse / Hollanda – 12738/10 ... 26

S.A.S. / Fransa – 43835/11 ... 26

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ HABERLERĠ ...26

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠDEĞĠġTĠREN 15NO.’LU PROTOKOLÜN KABUL EDĠLMESĠ .... 26

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ WEB SĠTESĠNĠN YENĠ VERSĠYONUNUN AÇILMASI ... 27

EN SON YAYINLANANLAR ...27

YILLIK RAPOR 2012:AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ KARARLARININ ĠCRASI ... 27

(6)

3. MADDE Pozitif Yükümlülükler Ġnsanlık DıĢı Muamele

BaĢvuranın ve kızının aile içi Ģiddetten korunmasına yönelik uygun tedbirlerin yetkililer tarafından alınmaması: ihlal Eremia / Moldova Cumhuriyeti – 3564/11

Karar 28 Mayıs 2013 [3. Daire]

Olaylar ve Olgular – Birinci baĢvuran, kendisini ikinci ve üçüncü baĢvuran olan iki genç kızlarının önünde döven ve eve sıklıkla sarhoĢ vaziyette gelen bir polis memuruyla evliydi. Yetkililer tarafından ceza almasının ve resmi bir uyarı almasının ardından polis memuru, Ģiddetin dozunu daha da arttırmıĢtır ve iddiaya göre 2010 yılının Kasım ayında neredeyse birinci baĢvuranı boğmuĢtur. Bir bölge mahkemesi, 9 Aralık 2010 tarihinde, polis memurunun ailenin ikamet ettiği evden ayrılmasını ve baĢvuranların hiçbiriyle irtibata geçmemesini gerektiren bir koruma emri düzenlemiĢtir.

Birinci baĢvuran 13 Kasım tarihinde, ceza soruĢturması baĢlatılmasını talep etmiĢtir. 16 ve 19 Aralık tarihlerinde baĢka vakalar meydana gelmiĢ ve polise bildirilmiĢtir. Polis memuru, 13 Ocak tarihinde, koruma emrini ihlal ederek ailenin ikamet ettiği eve girmiĢ ve Ģikayetini geri çekmediği takdirde birinci baĢvuranı öldürmekle tehdit etmiĢtir. Bu olay da polise bildirilmiĢtir. Polis memurunun

“önemsiz bir suç” iĢlemiĢ olduğuna iliĢkin maddi deliller bulunmasına rağmen, savcının, polis memurunun uyuĢturucu veya alkol kullanımı geçmiĢinin olmadığı ve “toplum için tehlike teĢkil etmediği” kararına varmasının ardından, ceza soruĢturması polis memurunun suçu tekrar iĢlememesi Ģartıyla bir yıllığına askıya alınmıĢtır. Bu karar temyiz aĢamasında bir baĢsavcı tarafından onanmıĢtır.

Hukuksal Değerlendirme – 3. Madde: Bölge mahkemesi 9 Aralık 2010 tarihinde, durumun kötü muameleye iliĢkin tıbbi delilleri sonradan elde eden birinci baĢvuran için bir koruma emri düzenlenmesini gerektirecek kadar ağır olduğuna kanaat

getirmiĢtir. Ayrıca baĢka saldırılara maruz kalma korkusu birinci baĢvuranda, SözleĢme’nin 3. maddesinin anlamı dahilinde insanlık dıĢı muameleye tekabül eden ızdırap ve endiĢe yaratacak kadar ciddi olmuĢtur;

dolayısıyla SözleĢme’nin 3. maddesi geçerli olmuĢtur.

EĢinin koruma emrini ihlal ettiği iddiası hakkında konuĢmak üzere birinci baĢvuranın savcıyla görüĢtüğü tarih olan 13 Ocak 2011 tarihinde, yetkililerin elinde polis memurunun Ģiddet içerikli davranıĢlarını sürdürme ve Ģiddete baĢvurmaya devam etme riskine iliĢkin yeterli deliller bulunmaktaydı. Birinci baĢvuran özellikle, ailesinin ikamet ettiği evin mahremiyetinde, bir polis memuru olarak her türlü direniĢin üstesinden gelmek üzere eğitilmiĢ olan kocasının Ģiddetine maruz kalma riskini yaĢamıĢtır. Birinci baĢvuranın bedensel ve psikolojik sağlığına iliĢkin tehlike, hızlı bir Ģekilde harekete geçilmesini gerektirecek derecede yakın ve ciddi olmuĢtur. Her ne kadar yetkililer polis memuruna ceza vermiĢ ve kendisini resmi olarak uyarmıĢ ve böylelikle tamamen pasif kalmamıĢ olsalar da, bu tedbirlerin hiçbiri etkili olmamıĢtır.

Ancak yetkililer gerekli giriĢimlerde bulunmak yerine, polis memurunun Ģiddet içerikli davranıĢına iliĢkin soruĢturmayı askıya almıĢ ve kendisine suçu tekrar iĢlemediği takdirde cezai sorumluluktan tamamen kurtulma olanağı sunmuĢlardır.

Polis memurunun birinci baĢvurana tekrarlayan saldırıları ve koruma emrine aĢikâr bir Ģekilde riayet etmemesi dikkate alındığında, savcının polis memurunun

“toplum için tehlike teĢkil etmediğine” ve aleyhindeki soruĢturmayı askıya alma kararını nasıl verdiği açık bir Ģekilde anlaĢılamamıĢtır.

Mahkemenin polis memurunun önemli bir risk teĢkil ettiği gerekçesiyle koruma emrini uzatmasından sadece dört gün sonra baĢsavcı da aynı karara varmıĢtır.

Mahkeme’nin görüĢüne göre, bu tür Ģartlarda ceza soruĢturmasının askıya alınmasının, polis memurunu Ģiddete baĢvurmaya devam etmekten caydırmak yerine, cezai sorumluluğa karĢı koruyucu etkisi olmuĢtur ve fiilen cezadan muaf tutulmasıyla sonuçlanmıĢtır. Dolayısıyla Devlet,

(7)

7 SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamındaki

pozitif yükümlülüklerini gözetmemiĢtir.

Sonuç: birinci baĢvurana dair ihlal tespit

edilmiĢtir (oybirliğiyle)

8. Madde: Bölge mahkemesi, 9 Aralık 2010 tarihinde, ikinci ve üçüncü baĢvuranın ruh sağlıklarının babalarının annelerine karĢı uyguladığı Ģiddete tanık olmalarının sonucunda kötü yönde etkilendiğine karar vermiĢ ve aynı zamanda ikinci ve üçüncü baĢvurana iliĢkin koruma kararının uzatılması emrini vermiĢtir. Yetkililer 2010 yılının Aralık ayında, polis memurunun hem koruma emrini ihlal ettiğinden, hem de birinci baĢvurana karĢı tehditkar ve onur kırıcı davranıĢlar sergilendiğinden ve bu davranıĢların ikinci ve üçüncü baĢvuranlar üzerindeki etkilerinden açıkça haberdar olmuĢlardır. Fakat Mahkeme, birinci baĢvurana iliĢkin olarak bu tür bir davranıĢın tekrar meydana gelmesini önlemek üzere herhangi bir giriĢimde bulunulmadığını veya bu konuda önemli adımlar atılmadığına karar vermiĢtir. 13 Ocak 2011 tarihinde gerçekleĢen baĢka bir saldırıya rağmen polis memuru, nihayetinde tüm cezai sorumluluktan muaf tutulmuĢtur. Dolayısıyla yetkililer, ikinci ve üçüncü baĢvurana iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 8. maddesi kapsamındaki pozitif yükümlülüklerini uygun bir Ģekilde yerine getirmemiĢlerdir.

Sonuç: ikinci ve üçüncü baĢvurana dair ihlal tespit edilmiĢtir (oybirliğiyle).

3. Madde ile Birlikte 14. Madde: Mahkeme, Devlet’in kadınları aile içi Ģiddete karĢı korumamasının, kadınların yasa ile eĢit Ģekilde korunması haklarını ihlal ettiğini vurgulamıĢtır. Mevcut davada, birinci baĢvuran kocasının devamlı Ģiddetine maruz kalmıĢtır ve yetkililer bu durumdan tamamen haberdar olmuĢlardır. Fakat mahkemeler, birinci baĢvuranın boĢanmasını hızlandırmayı reddetmiĢ, polisler iddiaya göre birinci baĢvurana suç Ģikayetini geri çekmesi için baskı yapmıĢ ve sosyal hizmetler 15 Mart 2011 tarihine kadar koruma emrini icra etmemiĢ ve hatta birinci baĢvuranın “kocası tarafından dövülen ne ilk ne de son kadın olduğunu” öne sürerek uzlaĢmaları önerisinde bulunmuĢlardır. Son

olarak, her ne kadar polis memuru karısını dövdüğünü itiraf etmiĢ olsa da, savcının polis memuru aleyhine yargılamaları Ģartlı olarak askıya alma kararının ardından polis memuru, esasen tüm sorumluluktan muaf tutulmuĢtur.

Bir araya gelen bu etkenler, yetkililerin birinci baĢvurana karĢı uygulanan Ģiddete iliĢkin eylemlerinin basit bir kusur veya gecikme olarak nitelendirilemeyeceğini; fakat bu tür bir Ģiddete tekrar eder Ģekilde göz yumduklarını açıkça göstermiĢtir ve bir kadın olarak birinci baĢvurana karĢı ayrımcı bir tutum sergilendiğini yansıtmıĢtır. Kadınlara Yönelik ġiddet, Nedenleri ve Sonuçlarına dair BirleĢmiĢ Milletler Özel Raportörü yetkililerin Moldova Cumhuriyeti’ndeki aile içi Ģiddet sorununun derecesi ve ciddiyeti ile kadınlar üzerindeki ayrımcı etkisini tamamen değerlendirmediklerine iliĢkin izlenimi desteklemekle yetinmiĢtir.

Sonuç: birinci baĢvurana iliĢkin olarak ihlal bulunmaktadır (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık müĢterek olarak 15,000 Avro (EUR)

ödenmesine hükmedilmiĢtir.

(Ayrıca bk. E.S. ve Diğerleri / Slovakya, no.

8227/04, 15 Eylül 2009, Bilgi Notu no. 122;

Opuz / Türkiye, no. 33401/02, 9 Haziran 2009, Bilgi Notu no. 120; A. / Hırvatistan, no. 55164/08, 14 Ekim 2010, Bilgi Notu no. 134; Hajduová / Slovakya, no. 2660/03, 30 Kasım 2010, Bilgi Notu no. 135; Kalucza / Macaristan, no. 57693/10, 24 Nisan 2012;

ve Valiulienė / Litvanya, no. 33234/07, 26 Mart 2013, Bilgi Notu no. 161)

5. MADDE 5 § 1 (a) Maddesi Mahkûmiyet Sonrası

BaĢvuranın hapis cezasının süresinin dolmasının ardından ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesi: ihlal bulunmamaktadır

Radu / Almanya – 20084/07 Karar 16 Mayıs 2013 [5. Daire]

(8)

8 Olaylar ve Olgular – 1995 yılında baĢvuran

cinayetten mahkûm edilmiĢ, kendisine sekiz yıl altı ay hapis cezası verilmiĢ ve azaltılmıĢ cezai sorumluluk nedeniyle bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmasına hükmedilmiĢtir. BaĢvuranın hastaneye yatırılması kararını verirken ceza mahkemesi, baĢvuranın Ģiddetli öfke patlamaları ve eylemlerini kontrol etmede düĢük kabiliyet ile nitelendirilen ciddi bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olduğuna ve kendini benzer bir anlaĢmazlık durumunda bulursa tekrar cinayet iĢleyebileceğine iĢaret eden bilirkiĢi beyanına dayanmıĢtır. Bu karar temyiz edilmediğinden, karar kesinleĢmiĢtir.

Cezaevinde dört yıl geçirdikten sonra baĢvuran, 1998 yılında bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmiĢtir. Fakat tutulmasının incelenmesi için gerçekleĢtirilen sonraki yargılamalarda, hastanenin tıbbi direktörü baĢvuranın “sorunlu bir kiĢiliğe”

sahip olmasına ve serbest bırakılması halinde tekrar cinayet iĢlemesinin muhtemel olmasına rağmen, esasen sürekli bir patolojik zihinsel bozukluktan muzdarip olmadığını ve terapi sürecini tamamlama konusunda istekli olmadığı sonucuna varmıĢtır. Ardından, cezaların infazından sorumlu mahkeme, baĢvuranın cezaevine geri gönderilmesine karar vermiĢtir ve baĢvuranın hapis cezasının geri kalanını bu cezaevinde infaz edilmiĢtir.

Fakat bu arada bölge mahkemesinin, suçun iĢlendiği tarihte baĢvuranın cezai sorumluluğunu azaltan ciddi bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olmadığına yönelik tıbbi direktörün görüĢünü doğrulayan baĢka psikiyatrik bilirkiĢi beyanlarına karĢın, baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmasını amaçsız olarak nitelendirmeyi reddetme kararı, temyiz mahkemesi tarafından onanmıĢtır.

Temyiz mahkemesi her ne kadar ceza mahkemesinin baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması kararının hatalı bir yasal nitelendirmenin sonucu olduğu kanaatine varmıĢ olsa da, bu nitelendirmenin cezaların infazından sorumlu mahkemeler tarafından yargı kararlarının kesinliğine iliĢkin anayasal ilkeyi ihlal etmeden düzeltmelerinin mümkün olmadığını değerlendirmiĢtir. Buna uygun

olarak baĢvuran, hapis cezasını 2003 yılının Ekim ayında doldurmasının ardından bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmiĢtir. Yerel mahkemeler, baĢvuranın 2006 yılında ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması hakkında yapılan baĢka bir incelemede benzer bir sonuca varmıĢtır ve Federal Anayasa Mahkemesi baĢvuranın anayasal Ģikayetini değerlendirmeyi reddetmiĢtir.

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı baĢvuruda baĢvuran, cezai sorumluluğunu azaltan veya kendisini cezai sorumluluktan tamamen muaf tutan bir hastalıktan muzdarip olmadığının, esasen hiçbir zaman böyle bir hastalıktan muzdarip olmadığının belirlenmesine rağmen tutukluğunun uzatılmıĢ olmasından dolayı, bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesinin özgürlük hakkını ihlal ettiğinden Ģikayet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 5 § 1 (a) Maddesi:

Mahkeme’nin ilk olarak, baĢvuranın ceza mahkemesi tarafından 1995 yılında mahkûm edilmesi ile 2006 yılından itibaren özgürlüğünden yoksun bırakılmaya devam edilmesi arasında yeterli bir nedensel iliĢki bulunup bulunmadığını belirlemesi gerekmiĢtir. Bu bağlamda Mahkeme, hem ceza mahkemesinin hem de cezaların infazından sorumlu mahkemelerin, baĢvuranın bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olduğu ve serbest bırakılması halinde baĢka suçlar iĢlemesinin muhtemel olduğu hususlarında hemfikir olduklarını kaydetmiĢtir. Ayrıca söz konusu kiĢilik bozukluğunun yasal nitelendirilmesi konusunda aynı fikirde olmamalarına rağmen, cezaların infazından sorumlu mahkemeler, ceza mahkemesinin yaptığı sınıflandırmanın yasal yürürlülük kazandığını ve değiĢtirilemeyeceğini kabul etmiĢtir. Bu bağlamda Mahkeme, bir mahkemenin bireyin tutukluluğunu uzatmayı gerekçelendirmek için bir ceza mahkemesinin verdiği nihai kararındaki bulgulara dayanmasının, bu bulguların yanlıĢ olduğu veya yanlıĢ olabileceği durumlarda dahi genellikle 5 § 1 maddesinin çerçevesinde bir sorun açığa çıkarmadığını kaydetmiĢtir. Kusurlu bir mahkûmiyet ancak

(9)

9 mahkûmiyet, adaletin alenen tanınmaması

sonucunda gerçekleĢmiĢse tutukluluğu yasaya aykırı kılmaktadır. Cezaların infazından sorumlu mahkemelerin toplumu koruma ve baĢvuranın kiĢilik bozukluğunun tedavi edilmesini sağlama hedeflerini gözettiği dikkate alındığında Mahkeme, söz konusu mahkemelerin baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulması kararının, ceza mahkemesinin gözettiği hedeflerle tutarlı gerekçelere dayalı olarak vermiĢ olmasından memnun kalmıĢtır.

Dolayısıyla, SözleĢme’nin 5 § 1 maddesinin (a) bendine uygun olarak, baĢvuranın 1995 yılındaki mahkûmiyeti ile ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam etmesi arasında nedensel bir iliĢki bulunmuĢtur. BaĢvuranın tutukluluğunun bu Ģekilde devam etmesi iç hukukta yasal bir temele dayanmıĢ olup, baĢvuranın davasında iç hukuk içtihadı çerçevesinde öngörülebilir olmuĢtur. Ayrıca, yerel mahkemeler kararlarına detaylı gerekçeler göstermiĢtir ve iç mevzuatın uygulanabilir hükmünü yorumlamaları, ceza mahkemesinin kararının nihailiğini korumayı hedeflemiĢtir ve bu hedefin 5. maddenin amacına aykırı olduğu değerlendirilmemiĢtir. Son olarak, yerel mahkemelerin iç mevzuatı uygulaması, baĢvuranın yasaya aykırı baĢka eylemler gerçekleĢtirmeyeceği sonucuna varılabildiği sürece baĢvuranın serbest bırakılmasını imkânsız kılmadığından, baĢvuranın özgürlüğünden yoksun bırakılması keyfi olmamıĢtır. BaĢvuran bu koĢulu henüz karĢılamamıĢ olduğundan, tutukluluk kararının infaz edilmesi askıya alınmamıĢtır.

BaĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesi 5 § 1 maddesinin gerektirdiği gibi “yasaya uygun”

ve “kanunda öngörülen bir usule uygun”

olmuĢtur.

Sonuç: ihlal bulunmamaktadır (ikiye karĢı beĢ oyla).

5 § 1 (b) Maddesi

Mahkeme Tarafından Yasaya Uygun Olarak Verilen Karar

Hakkında psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasına yönelik, yasaya aykırı olarak düzenlenen mahkeme emri bulunan kiĢinin karakolda tutulması: ihlal

Petukhova / Rusya – 28796/07 Karar 2 Mayıs 2013 [1. Daire]

Olaylar ve Olgular –KomĢularının, baĢvuranın davranıĢları hakkındaki Ģikayetlerini aldıktan sonra emniyet 2006 yılının Ocak ayında, baĢvuranın bir klinikte psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasını talep etmiĢtir. Sadece baĢvuranın söz konusu zamanda gönüllü olarak muayene edilmeyi reddettiğine iliĢkin emniyetin delillerine dayanarak klinik psikiyatristi yedi ay sonra, baĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesi için bölge mahkemesine baĢvuruda bulunmuĢtur. Bu talep, 18 Ağustos 2006 tarihinde baĢvuranın gıyabında kabul edilmiĢtir. Kliniğin 1 Aralık 2006 tarihli talebi üzerine baĢvuran polis memurları tarafından yakalanmıĢ ve karakola götürülmüĢtür. BaĢvuran nihayetinde mahkeme kararı hakkında bilgilendirilmiĢ, ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmeden önce dört saat boyunca bu karakolda tutulmuĢtur. BaĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesine izin veren karara itirazları reddedilmiĢtir. BaĢvuran, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı baĢvuruda, 1 Aralık 2006 tarihinde karakolda yasaya aykırı Ģekilde özgürlüğünden yoksun bırakıldığından Ģikayet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 5 § 1 (b) Maddesi:

Bölge mahkemesinin 18 Ağustos 2006 tarihli kararı, baĢvuranın 5 § 1 (e) maddesi uyarınca

“akli dengesi yerinde olmayan” bir kiĢi sıfatıyla zorunlu olarak hastaneye yatırılmasına izin vermeyi değil, iddiaya göre baĢvuranın reddettiği psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasını sağlamayı amaçlamıĢtır.

Dolayısıyla, baĢvuranın haklarına getirilen kısıtlamalar 5 § 1 (b) maddesinde belirtilen ve “mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen karara” riayet edilmesini sağlamak üzere özgürlükten yoksun bırakılmaya izin veren istisnai duruma dayanmıĢtır.

Dolayısıyla, mahkeme kararının yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin ve bu hükme uygun olarak uygulanıp uygulanmadığının

(10)

10 Mahkeme tarafından belirlenmesi

gerekmiĢtir.

Rusya mevzuatı uyarınca, zorunlu psikiyatrik muayeneler ancak istisnai koĢullarda ve sadece muayene olmanın reddedilmesinin bir psikiyatrist tarafından usulüne uygun olarak kaydedilmesi, delillerle desteklenmesi ve bir yargıç tarafından incelenmesi durumunda gerçekleĢtirilebilmektedir. BaĢvuran, muayeneye rıza göstermeyi reddetmediğini iddia etmiĢtir. Mahkeme’nin önündeki belgelerden, iddiaya göre baĢvuranın rıza göstermemesi yalnızca zorunlu muayene baĢvurusunda belirtilmiĢ olup, sadece psikiyatristin yedi ay önce bir polis memuruyla yapmıĢ olduğu bir görüĢmeye dayanılarak ispatlanmaya çalıĢıldığı görülmüĢtür. Daha da önemli olarak, bölge mahkemesi, baĢvuranın polis memuruyla görüĢmesinde muayeneye gerçekten itiraz edip etmediğini veya o tarihten itibaren kararını değiĢtirip değiĢtirmediğini gereğince teyit etmeksizin, baĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesine izin vermiĢtir.

Dolayısıyla, bölge mahkemesinin 18 Ağustos 2006 tarihli kararı yasaya aykırı olmuĢtur.

Kararın Rusya yetkilileri tarafından uygulanmasına gelince Mahkeme, bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilmiĢ karara riayet etmeme gerekçesiyle özgürlüklerinden yoksun bırakılan kiĢilerin, söz konusu karara uyma olanakları bulunurken, dolaylı veya doğrudan bir Ģekilde karara uymamıĢ olmaları gerektiğini vurgulamıĢtır. Yetkililer tarafından önerilen belirli tedbirlerin, bu tür tedbirlerin mahkeme tarafından emredilmesinden önce uygulanmasını reddetmek, muhakkak bağlayıcı bir yargı kararına riayet etmeyi reddetmek anlamına gelmemiĢtir. Doğrusu, 18 Ağustos 2006 tarihli kararın baĢvurana bildirildiğine veya kendisine bu karara riayet etme olanağı verildiğine iliĢkin herhangi bir delil bulunmamıĢtır. Üç ay önceden verilmiĢ olan karardan haberdar olmaksızın baĢvuran, muayene için bir psikiyatrik tesise doğrudan nakledilmek yerine, dört saat boyunca tutulduğu bir karakola götürülmüĢtür.

Kararın uygulanması için baĢvuranın tutulmasının neden gerekli olduğuna iliĢkin herhangi bir gerekçe gösterilmemiĢtir.

Dolayısıyla, baĢvuranın tutulması yasaya aykırı olmuĢtur.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak 3,000 Avro (EUR) ödenmesine

hükmedilmiĢtir.

6. MADDE 6 § 1 Maddesi (medeni) Mahkemeye EriĢim

Bir patent baĢvurusunun incelenmesi esnasında yaĢanan uzun gecikmelerin, itirazda bulunmak üzere mahkemeye baĢvurma hakkını anlamsız kılması: ihlal

Kristiansen ve Tyvik A.Ş. / Norveç – 25498/08 Karar 2 Mayıs 2013 [1. Daire]

Olaylar ve Olgular – BaĢvuranlar müĢterek olarak, Norveç Sınai Mülkiyet Ofisi’ne (NIPO) 1990 tarihinde bir patent baĢvurusu yapmıĢlardır. Patentlere iliĢkin bir yerel temyiz mercii olan NIPO nihayetinde baĢvuruyu, Temyiz Kurulu tarafından 2008 yılının Eylül ayında onaylanan bir kararı ile reddetmiĢtir. Patent baĢvurusu anılan tarihte kabul edilmiĢ olsaydı geçerli olacak olan yirmi yıllık koruma döneminin sadece iki yıl sonra süresi dolacaktı. BaĢvuranların Temyiz Kurulu’nun kararına yerel mahkemelerde itiraz etmiĢ oldukları görülmemiĢtir.

BaĢvuranlar, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları baĢvuruda, ulusal patent yetkilileri önündeki yargılamaların aĢırı uzun olmasının ve Patent Kanunu uyarınca patent korumasına konulan yirmi yıl kısıtlamasının sonucunda, mahkemeye eriĢim haklarının asılsız kılınmasının SözleĢme’nin 6

§ 1 maddesini ihlal ettiğini iddia etmiĢlerdir.

Hukuksal Değerlendirme – 6 § 1 Maddesi:

Mahkeme 6 § 1 maddesi kapsamında incelenen medeni yargılamaların uzunluğuna iliĢkin davalarda, dikkate alınması gereken dönemin muhakkak yetkili mahkemeye baĢvuru tarihinden itibaren baĢlamadığını;

fakat önceki idari aĢamayı da kapsadığını vurgulamıĢtır. Mevcut davada idari yargılamaların aĢırı uzun olduğu konusunda

(11)

11 Ģüphe yoktur. Önemli zaman aĢımı ve Patent

Kanunu’nun sağladığı yirmi yıllık koruma sınırlaması nedeniyle baĢvuranlar mahkemeye eriĢim haklarından yararlanamamıĢlardır. Bu durum, baĢvuranların mahkemeye eriĢim haklarının kısıtlanmasıyla sonuçlanmıĢtır ve bu kısıtlama 6 § 1 maddesi kapsamındaki güvenceye göre hem keyfi olmuĢ hem de söz konusu hakkın özünü ihlal etmiĢtir.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak birinci baĢvurana 15,000 Avro (EUR)

ödenmesine hükmedilmiĢtir.

Hukuki ehliyetinin geri verilmesini talep eden kiĢinin mahkemeye eriĢememesi:

ihlal

Nataliya Mikhaylenko / Ukrayna – 49069/11 Karar 30 Mayıs 2013 [5. Daire]

Olaylar ve Olgular –BaĢvuran 2007 yılında, ağır bir zihinsel hastalıktan muzdarip olduğu gerekçesiyle hukuki ehliyetinden mahrum edilmiĢtir. BaĢvuran giderek zihinsel sağlığına kavuĢmuĢtur. BaĢvuranın vasisi 2009 yılında baĢvuranın hukuki ehliyetinin geri verilmesine yönelik bir baĢvuruda bulunmuĢtur; ancak vasinin mahkeme huzuruna çıkmamasının tekrarlanması nedeniyle baĢvuru esas bakımından incelenmeden reddedilmiĢtir. 2010 yılında baĢvuranın kendisi, hukuki ehliyetinin geri verilmesi baĢvurusunda bulunmuĢtur. Fakat hem bu baĢvuru hem de sonraki itirazları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun baĢvurana bu tür bir baĢvuruda bulunma hakkını tanımadığı gerekçesiyle reddedilmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 6 § 1 Maddesi: Ġç mevzuata göre, bir mahkeme önünde, baĢvuranın hukuki ehliyetinin geri verilmesi konusunu, baĢvuranın vasisi veya vasi olan makam ileri sürebilmekteydi. Fakat vasinin baĢvurusu, vasi mahkeme huzuruna çıkmamıĢ olduğundan esas bakımından incelenmeksizin reddedilmiĢtir. BaĢvuranın bu yargılamalarda usulü bir statüsü bulunmamıĢtır ve yargılamalar üzerinde herhangi bir etkisi olmamıĢtır. BaĢvuranın

hukuki ehliyetinin geri verilmesine yönelik sonraki bireysel baĢvurusu da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kendisine bu tür bir baĢvuruda bulunma hakkı tanımadığı gerekçesiyle değerlendirilmemiĢtir. Fakat söz konusu Kanun’da, hukuki ehliyetsizlik deklarasyonunun kendiliğinden herhangi bir adli incelemeye tabi tutulması gerektiği belirtilmemiĢtir ve baĢvuran hakkında verilen tedbir kararı için herhangi bir zaman sınırlaması yapılmamıĢtır. Dolayısıyla, iç mevzuatın açık ve öngörülebilir maddeleri gereğince baĢvuran, hukuki ehliyetinin geri verilmesi için bir mahkemeye bireysel olarak baĢvuramamıĢtır.

Hukuki ehliyetlerinden mahrum bırakılan kiĢilerin usule iliĢkin haklarına getirilen kısıtlamalar, bu kiĢilerin veya diğer kiĢilerin çıkarlarını korumak için veya adaletin düzgün bir Ģekilde uygulanması için haklı görülebilir. Fakat mevcut davada iç mevzuat tarafından izlenen yaklaĢım, ehliyeti olmayan kiĢilerin hukuki ehliyetlerinin geri verilmesi için bir mahkemeye doğrudan eriĢim hakları bulunmadığından, Avrupa düzeyindeki genel eğilime uygun olmamıĢtır. Ayrıca Ukrayna’daki duruma gelince, mahkemeye doğrudan eriĢimin bu kategoride yer alan kiĢiler için genel olarak yasaklanması istisnaya yer bırakmamıĢtır. Ġç mevzuatta da hukuki ehliyetin geri verilmesi konusunun bir mahkeme tarafından makul aralıklarla incelenmesini gerektiren herhangi bir tedbir de bulunmamıĢtır. Son olarak, yerel yetkililerin baĢvuranın durumunu, vasinin görevlerinin yerine getirilmesi de dahil olmak üzere incelemiĢ oldukları veya baĢvuranın çıkarlarını korumak üzere gerekli giriĢimlerde bulunmuĢ oldukları gösterilmemiĢtir.

Dolayısıyla, baĢvuranın hukuki ehliyetinin geri verilmesini doğrudan talep edememesi, konunun mahkemeler tarafından incelenmemesiyle sonuçlanmıĢtır. Bu hususa iliĢkin bir adli inceleme yapılmamıĢ olması, baĢvuranın hayatının pek çok yönünü etkilemiĢ olduğundan, ehliyetsiz kiĢilerin mahkemeye eriĢimine getirilen kısıtlamaları destekleyen meĢru hedeflerle haklı kılınmamıĢtır. BaĢvuranın sokulduğu durum, hukuki ehliyetinin incelenmesinin sağlanması olanağı hususunda adaletin tanınmaması

(12)

12 anlamına gelmiĢtir.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak 3,600 Avro (EUR) ödenmesine

hükmedilmiĢtir.

(Ayrıca bk. Stanev / Bulgaristan [BD], no.

36760/06, 17 Ocak 2012, Bilgi Notu no.

148)

6 § 1 Maddesi (cezai) Silahların EĢitliği

Bağımsız ve Tarafsız Mahkeme

Jürinin yönlendirilmesi riski bulunduğu gerekçesiyle sadece bir yargıç tarafından yargılanma: kabul edilemez

Twomey, Cameron ve Guthrie / Birleşik Krallık – 67318/09 ve 22226/12 Karar 28 Mayıs 2013 [4. Daire]

Olaylar ve Olgular – Dava 2003 tarihli Ceza Adaleti Yasası’nın 46. bölümü kapsamındaki jürinin yönlendirildiğinin anlaĢılması halinde, bir iddianame üzerine jüri önünde yapılan bir yargılamada, yargıcın jüri üyelerini ibra etme yetkisiyle ilgiliydi. Bu hüküm ayrıca, yargıcın jürinin yönlendirilmesinin gerçekleĢtiğine ve yargılamaya jüri olmadan devam etmenin davalı için adil olacağına kanaat getirdiği takdirde yargıcın yargılamayı tek baĢına sürdürmesine imkan vermektedir.

Yargılamalar sırasında “jürinin yönlendirilmesine yönelik ciddi bir giriĢimin”

meydana gelmiĢ olduğu gerekçesiyle yargılamayı yürüten ilk yargıç tarafından jüri üyelerinin ibra edilmesinin ardından, tek baĢına bir yargıcın yürüttüğü yargılamalarda birinci ve ikinci baĢvuranlar soygunla ilgili suçlardan mahkum edilmiĢlerdir. Yargılamayı yürüten ilk yargıcın bu karara varırken dayandığı belgeler savunma makamına tebliğ edilmemiĢtir; fakat müdafi, ibra etme önerisine iliĢkin Ģikayette bulunabilmiĢtir.

Ardından Temyiz Mahkemesi, jürinin yönlendirilmesine iliĢkin çok önemli bir tehlike bulunması nedeniyle yargılamanın jüri olmaksızın tek baĢına bir yargıç tarafından tekrar yapılması gerektiğine karar vermiĢtir.

Yargılamayı yapan yargıcın jürinin

yönlendirilmesine yönelik iddiaların ardından jüri üyelerini ibra etmesi ve yargılamayı tek baĢına yürütmeye devam etme kararı almasından sonra, dava konusuyla ilgili olmayan baĢka yargılamalarda, üçüncü baĢvuran üç müĢterek davalı ile birlikte sahtecilik suçundan mahkûm edilmiĢtir.

Suçlamalara temel teĢkil eden belgeler savunma makamına tebliğ edilmemiĢtir; fakat savunma makamı suçlamaların niteliğini ana hatlarıyla belirten bir özet metni ve yargıcın kararına ara temyiz baĢvurusunda bulunma izni verilmiĢtir. Yargıcın kamu yararı dokunulmazlığı ilkeleri kapsamında değerlendirdiği hiçbir Ģeyin savunma makamına tebliğ edilmesinin gerekli olmadığı, özet metinde tebliğ edilmeyen belgelere iliĢkin hususların doğru bir Ģekilde özetlendiği ve belgelerde yargılamayı yürüten yargıcın yargılamalardan çekilmesi gerektiğini ortaya koyan herhangi bir Ģey bulunmadığı görüĢüne vararak Temyiz Mahkemesi, yargılamayı yürüten yargıcın kararını ara temyiz aĢamasında onamıĢtır.

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları baĢvuruda tüm baĢvuranlar, jüri olmaksızın yargılamaların devam edilmesi doğrultusundaki kararın, kendilerine tebliğ edilmeyen belgelere dayanılarak verildiğinden Ģikayet etmiĢlerdir. Üçüncü baĢvuran ayrıca, diğerlerinin yanı sıra (inter alia), yargılamayı yürüten yargıcın, jürinin yönlendirilmesine iliĢkin tebliğ edilmeyen delilleri gördükten sonra, yargılamaya jüri olmaksızın devam etmeye yönelik kararını verirken önyargılı olarak hareket etmiĢ olma riskinin var olduğundan Ģikayet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 6 § 1 Maddesi:

BaĢvuranların kendilerine tebliğ edilmeyen belgelere dayanılarak jüri olmaksızın yargılamaya devam etme kararı hakkındaki Ģikayetleri hususunda, tebliğ edilmeyen belgelerin baĢvuranların suçluluğu veya masumluğuyla ilgili değil, jüri üyeleriyle iletiĢime geçme giriĢiminde bulunup bulunmadıklarına iliĢkin ayrı konularla ilgili olduğunun belirtilmesi önemli olmuĢtur.

Savcılık, sadece jüri üyelerinin ibra edilmesinin ve yargılamanın tek baĢına bir yargıç tarafından sürdürülmesinin gerekip gerekmediği hakkındaki usulü konuyla

(13)

13 bağlantılı olarak söz konusu belgelere

dayanmıĢtır. Savunma makamına uygun tedbirlerin sağlanıp sağlanmadığına karar verilirken, mahkûmiyet veya beraat kararındansa, yargılama biçiminin söz konusu olduğunun ağır basmıĢ olması gerekmiĢtir. Her iki durumda da, savunma makamına jüri üyelerinin ibra edilip edilmemesine iliĢkin Ģikayetlerini dile getirme ve jüri olmaksızın yargılamaya devam edilmesinin adilliğine iliĢkin tüm görüĢlerini bildirme imkanı verilmiĢtir. Mahkeme bir yandan, ilgili delillerin savunma makamına önemli kamu yararı gerekçeleriyle tebliğ edilmediğini, diğer yandan belirlenmesi gereken tek konunun yargılamanın 6. madde uyarınca ikisi de ilkesel olarak eĢit derecede kabul edilebilir yargılama biçimleri olan tek baĢına bir yargıç tarafından veya jüri ile birlikte bir yargıç tarafından yargılanmanın hangisinin yapılacağı olduğunu dikkate alarak, izlenen usulün savunma makamına yeterli tedbirler sağladığı görüĢüne varmıĢtır.

Jürinin yönlendirilmesiyle iliĢkili delillerin savunma makamına verilmeyebileceği koĢullar mevzuatta öngörülmemiĢtir; kamu yararı dokunulmazlığı kapsamına giren belge kategorilerinin, içtihat hukukunda açıkça belirtilmiĢ olmasından ötürü bu durum, savunma makamının haksızlığa uğramasına neden olmamıĢtır.

Mahkeme üçüncü baĢvuranın yargılamayı yürüten yargıcın, davaya tek baĢına devam etme kararını verirken önyargılı davranma riskinin var olduğuna iliĢkin iddiasını kabul etmemiĢtir. Yargılamayı yürüten yargıç, isnat edilen suçların bir unsuruyla ilgili olarak tebliğ edilmeyen herhangi bir belge görmemiĢtir ve deneyimli bir ceza yargıcı olarak, sadece savcılık makamının sunduğu delillerin makul Ģüphe ötesinde kanıt standartlarını karĢılaması halinde bir mahkumiyetin verilebileceğini açıkça anlamıĢtır. Söz konusu yasaya iliĢkin hükümler ceza gerektiren suçların isnat edildiği kiĢilerin jüriye müdahale etmeye kalkıĢarak adaletten kaçmalarına izin verilmemesi konusunda adaletin çıkarlarına hizmet etmiĢtir. Yargılama jüri üyelerinin ibra edilmesinin ardından ister ilk yargıç huzurunda ister birinci ve ikinci baĢvuranın

durumunda olduğu gibi yeni bir yargıç huzurunda devam etmiĢ olsun, yargılamayı yürüten yargıç önceki bir aĢamada jürinin yönlendirilmesine iliĢkin güçlü deliller bulunmuĢ olduğunu bilirdi. Dolayısıyla Mahkeme’nin görüĢüne göre, mevcut baĢvuruların her birinde savunma makamına karĢı gösterilen önyargı önemsizdir ve ayrıca söz konusu kamu yararı açısından haklı olmuĢtur.

Sonuç: kabul edilemez (açıkça temelden yoksun).

8. MADDE Pozitif Yükümlülükler

Özel Hayata Saygı Gösterilmesi

Ölümcül hastalığı bulunmayan kiĢinin intihar etmesine imkan veren ilacın reçetelendirilmesini düzenleyen açık yasal kuralların bulunmaması: ihlal

Gross / İsviçre – 67810/10 Karar 14 Mayıs 2013 [2. Daire]

Olaylar ve Olgular: BaĢvuran zamanın akıĢı ile gitgide güçsüzleĢtiğinden, bedensel ve zihinsel yetilerinin gerilmesinden muzdarip olmayı sürdürmek istemediğinden, yıllardan beri yaĢamına son vermek istediğini belirtmiĢtir. BaĢvuranın kendi kararlarını verme yetkinliğine sahip olduğu görülmüĢtür. Ölümle sonuçlanmayan bir intihar giriĢiminin ardından baĢvuran yaĢamını ölümcül dozda sodyum pentobarbital alarak sonlandırmak istediğine karar vermiĢtir. Fakat dört tıp doktoru talep edilen reçeteyi düzenlemeyi reddetmiĢtir.

Doktorlardan en az ikisi tıp mesleği ahlak kurallarının kendilerini söz konusu reçeteyi düzenlemekten alıkoyduğunu, uzun adli yargılamalardan çekindiklerini ve olumsuz mesleki sonuçlarla karĢılaĢma olasılığı bulunduğunu değerlendirerek baĢvuranın bu talebini reddetmiĢtir. Ġdari mahkemeler baĢvuranın itirazını reddetmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 8. Madde:

BaĢvuranın yaĢamına son vermesine imkan sağlayacak olan bir doz sodyum pentobarbitalin kendisine verilmesine

(14)

14 yönelik talebi, SözleĢme’nin 8. maddesi

uyarınca baĢvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkının kapsamına girmiĢtir.

Dava öncelikli olarak Devletin, tıp doktorlarının baĢvuranın durumundaki bir kiĢiye reçete yazma yetkilerinin olup olmadığını ve eğer böyle bir yetki varsa hangi Ģartlar altında kullanılabileceğine iliĢkin bilgileri içeren yeterli kurallar koyup koymadığı konusunu gündeme getirmiĢtir.

Ġsviçre’de intihara teĢvik etme ve intiharı destekleme yalnızca bu tür eylemlerin faillerinin söz konusu eylemleri “bencil nedenlerle” gerçekleĢtirmeleri halinde ceza gerektirmektedir. Ġsviçre Federal Yüksek Mahkemesi’nin içtihadı uyarınca, bir doktor Federal Yüksek Mahkeme’nin içtihadında öngörülen belirli koĢulların karĢılanması halinde, hastasının intihar etmesini sağlamak üzere sodyum pentobarbital reçetesi düzenleme yetkisine sahiptir. Federal Yüksek Mahkemesi konuya iliĢkin içtihadında, yaĢamlarının sonuna gelen hastaların bakımı hakkında bir sivil toplum kuruluĢu tarafından düzenlenen ve resmi kanun hükmünde olmayan tıbbi ahlak kurallarına atıfta bulunmuĢtur. Ayrıca bu kurallar, yalnızca doktorları geçmiĢteki deneyimlere dayanarak, birkaç gün veya birkaç hafta içerisinde ölümle sonuçlanabilecek olan bir sürecin baĢlamıĢ olduğu kararına varan hastalar için geçerli olmuĢtur. BaĢvuran ölümcül bir hastalıktan muzdarip olmadığından, baĢvuranın durumu açıkça bu ilkelerin uygulama kapsamına girmemiĢtir. Hükümet, kural niteliği taĢıyabilecek ilkeler ve standartları içeren baĢka herhangi bir belge sunmamıĢtır. Açık yasal kuralların bulunmamasının, baĢvuran gibi bir kiĢiye aksi takdirde talep edilen reçeteyi düzenlemeye meyilli olan doktorlar üzerinde caydırıcı etkisi olması muhtemeldir.

BaĢvuranın yaĢamının çok önemli bir yönüne iliĢkin talebinin sonucunun belirsiz olması, baĢvuranda kayda değer ölçüde ızdıraba yol açmıĢ olmalıdır. Belirli bir hastalığın sonucunda ölümün yakın bir zamanda gerçekleĢmesi olası değilse, bir kiĢinin kendi özgür iradesiyle yaĢamına son verme konusunda ciddi bir karara varması durumunda, tıp doktorlarının talep edilen

reçeteyi düzenleyebilecekleri koĢullar hakkında bilgi veren, Devlet tarafından onaylanmıĢ, açık kurallar bulunmuĢ olsaydı baĢvuranın içerisinde bulunduğu belirsizlik ve ızdırap engellenebilirdi. Mahkeme derin ahlaki ve etik etkiye sahip olan bu tür tartıĢmalı konularda gereken siyasi mutabakata varmakta güçlükler bulunabileceğini kabul etmiĢtir. Fakat bu güçlükler tüm demokratik süreçlerde mevcut olup, yetkilileri bu husustaki görevlerini yerine getirmekten muaf tutmamaktadır.

Yukarıdaki değerlendirmeler Ġsviçre kanunlarında reçete ile öldürücü dozda sodyum pentobarbital alma olanağı sunulmasına rağmen, bu hakkın kapsamını anlaĢılır kılan yeterli kurallar belirtilmemiĢtir.

BaĢvuranın öldürücü dozda sodyum pentobarbital almasına izin verilmesi talebinin esasına iliĢkin olarak, kapsamlı ve anlaĢılır kuralların düzenlenmesi öncelikli olarak yerel makamların görevidir. Buna uygun olarak Mahkeme, anlaĢılır ve kapsamlı yasal kuralların bulunmayıĢının baĢvuranın SözleĢme’nin 8. maddesi kapsamındaki özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal ettiğine karar vermekle yetinmiĢ ve söz konusu kuralların esasa iliĢkin içeriği hakkında bir tutum takınmamıĢtır.

Sonuç: ihlal (üçe karĢı dört oyla).

41. Madde: Herhangi bir tazminat talebinde bulunulmamıĢtır.

Babalarının annelerine karĢı Ģiddetli saldırılarına tanık olmalarının sonucunda travmaya uğrayan kız çocuklarını

korumak üzere yetkililer tarafından uygun tedbirler alınmaması: ihlal

Eremia / Moldova Cumhuriyeti –3564/11 Karar 28 Mayıs 2013 [3. Daire]

(Bk. 7. sayfadaki 3. madde) Pozitif Yükümlülükler

Özel Hayata Saygı Gösterilmesi Aile Hayatına Saygı Gösterilmesi Aile adı değiĢikliğine izin verilmemesi:

ihlal

(15)

15 Garnaga / Ukrayna – 20390/07

Karar 16 Mayıs 2013 [ 5. Daire]

Olaylar ve Olgular: Bir Ukrayna vatandaĢı 2004 yılının Mart ayında üvey babasının adından türetilmiĢ olan aile adını1(patronymic) değiĢtirme talebinde bulunmuĢtur. Nüfus Memurluğu, Nüfus Kayıt Kuralları’nda bir kiĢinin ancak babası adını değiĢtirdiği takdirde aile adını değiĢtirebileceğinin öngörüldüğü gerekçesiyle baĢvuranın bu talebini reddetmiĢtir. BaĢvuranın bu husustaki itirazı kabul edilmemiĢtir. Buna paralel olarak baĢvuran 2004 yılının Mayıs ayında asıl soyadını hem annesinin hem de üvey erkek kardeĢinin de soyadı olan, üvey babasının soyadıyla değiĢtirmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 8. Madde: KiĢi adının bir unsuru olan aile adını (patronymic) geleneksel olarak ilgili kiĢinin babasının adından türetilmektedir. Fakat Ukrayna mevzuatı bireylere adları konusunda kendi kararlarını verebilecek olgunluğa ulaĢtıkları zaman, doğduklarında kendilerine verilen adı değiĢtirme hakkı tanımaktadır. Bir kiĢinin baba adından türetilen aile adını (patronymic), babası artık bu adı taĢımıyor olsa dahi, taĢımaya devam edebileceği özellikle kayda değerdir. 1 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun’da, bir bireyin, babası ad değiĢikliği yapmıĢ ise, aile adını (patronymic) değiĢtirebileceği öngörülmektedir. Yerel yetkililer bu hükmün bir kiĢinin aile adını (patronymic) değiĢtirmesinin muhtemel tek dayanağının babasının ad değiĢikliği yapması olduğuna açıkça iĢaret ettiğini değerlendirmiĢlerdir. BaĢvuranın hakkına, kanuna mı yoksa kanunun yanlıĢ yorumlanmasına mı dayalı olarak kısıtlama getirildiği hususu taraflar arasında ihtilaf konusu olmuĢtur. Söz konusu tarihte çeĢitli hükümlerin yürürlükte olması, aile adını (patronymic) değiĢtirme hususunun yeterli açıklıkta formüle edilmediğini ortaya koymuĢtur. Nitekim Ukrayna mevzuatında bir kiĢiye hem adını taĢıma hakkının, hem de adını değiĢtirme hakkının tanınmıĢ olduğu konusunda Ģüphe bulunmamaktadır.

1 Ukrayna’da kişinin adı ile soyadı arasına babasının adı eklenmektedir.

Ukrayna’nın isim değiĢtirme sisteminin oldukça esnek olduğu görülmüĢtür. Bu sisteme göre bir kiĢi, ağırlıklı olarak ceza adaletine iliĢkin hususlarla alakalı çok özel Ģartlarda uygulanabilen önemsiz kısıtlamalar içeren özel bir usul aracılığıyla bir kiĢi adını değiĢtirebilmektedir. Bu durumda aile adını (patronymic) değiĢtirmeye getirilen kısıtlamaların iç hukukta düzgün ve yeterli bir Ģekilde gerekçelendirilmediği görülmüĢtür. Ayrıca baĢvuranın özel hayatı ve aile hayatının bu önemli yönü hakkında karar verme hakkından mahrum bırakılması için yerel yetkililer tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmemiĢtir; bu tür bir gerekçe baĢka bir Ģekilde de belirtilmemiĢtir.

Yetkililer söz konusu olan ilgili çıkarlarını dengelememiĢ olduklarından, baĢvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını güvence altına alma konusundaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemiĢlerdir.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Ġhlal bulgusu tüm manevi zarara karĢılık yeterli adli tazmin teĢkil eder.

Aile Hayatına Saygı Gösterilmesi Bir Hollanda vatandaĢının eĢi ve üç çocuğunun annesi olan kiĢinin turist vizesinin süresinin bitmesinin ardından ülkede ikamet etmeye devam ettiği gerekçesiyle hakkında düzenlenen tehcir emri: Büyük Daire lehine dosyadan çekilme

Jeunesse / Hollanda – 12738/10 [3. Daire]

BaĢvuran Surinam vatandaĢı olup, 1997 yılında Hollanda’ya turist vizesi ile giriĢ yapmıĢtır ve vizesinin süresinin dolmasının ardından burada ikamet etmeye devam etmiĢtir. BaĢvuran bir Hollanda vatandaĢıyla evlenmiĢtir ve çiftin bu evlilikten üç çocukları dünyaya gelmiĢtir. BaĢvuran pek çok sefer oturma izni baĢvurusunda bulunmuĢtur; fakat baĢvuranın bu talepleri menĢe ülkesindeki Hollanda elçiliği tarafından düzenlenen geçici oturma izni bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiĢtir.

BaĢvuran tehcir edilmek amacıyla 2010

(16)

16 yılında dört ay tutuklu kalmıĢtır. Nihayetinde

baĢvuran, hamile olduğu için salıverilmiĢtir.

Mahkeme’nin bir dairesi, 4 Aralık 2012 tarihinde baĢvuranın 8. madde kapsamındaki Ģikayetini kabul edilebilir olarak ve baĢvurunun geri kalan kısmını kabul edilemez olarak nitelendirmiĢtir. Daire 14 Mayıs 2013 tarihinde Büyük Daire lehine yargı yetkisinden feragat etmeye karar vermiĢtir.

9. MADDE

Din ve Ġnanç Özgürlüğünün Ortaya Konması

Kamuya açık alanlarda peçe takmanın yasaklanması: Büyük Daire lehine dosyadan çekilme

S.A.S. / Fransa – 43835/11 [5. Daire]

Dini vecibelerini yerine getiren bir Müslüman olan baĢvuran dinine, kültürüne ve kiĢisel inançlarına uygun bir Ģekilde yaĢamak için, gözleri dıĢında vücudunun tamamını kapayan çarĢaf ve peçe giymektedir. BaĢvuran bu kıyafeti hem kamuya açık alanlarda, hem de özel alanlarda özgür iradesiyle giydiğini; fakat düzenli olarak böyle giyinmediğini belirtmektedir. 11 Ekim 2010 tarihli 2010-1192 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 11 Nisan 2011 tarihinden itibaren Fransa topraklarında kiĢilerin kamuya açık alanlarda yüzlerini gizlemeleri yasaktır. BaĢvuran SözleĢme’nin 3, 8, 9, 10, 11 ve 14. maddelerinin ihlal edildiğinden Ģikayetçidir.

14. MADDE Ayrımcılık

Yargı sisteminin, kadınların maruz kaldığı ciddi aile içi Ģiddete uygun karĢılık verilmesini sağlamaması: ihlal

Eremia / Moldova Cumhuriyeti – 3564/11 Karar 28 Mayıs 2013 [3. Daire]

(Bk. 7. sayfadaki 3. madde) Bir çocuğun nüfus cüzdanına, çocuğun annesinin kayıtlı medeni partneri olan kadının adını dahil etmeyi reddetme:

kabul edilemez

Boeckel ve Gessner-Boeckel / Almanya – 8017/11 Karar 7 Mayıs 2013 [5. Daire]

Olaylar ve Olgular: BaĢvuranlar kayıtlı bir medeni birliktelik altında 2001 yılından beri birlikte yaĢayan iki kadındır. Ġkinci baĢvuran 2008 yılında bir erkek çocuk dünyaya getirmiĢtir. Çocuğa, ikinci baĢvuranın annesi olarak adlandırıldığı bir nüfus cüzdanı çıkartılmıĢtır. Formda baba adı hanesi boĢ bırakılmıĢtır. BaĢvuranlar 2009 yılında çocuğun birinci baĢvuran tarafından evlat edinilmesi hususunda mutabakata varmıĢlardır. Bölge mahkemesi evlat edinme izni vermiĢ ve çocuğun yasal olarak her iki baĢvuranın çocuğu statüsünü kazandığını beyan etmiĢtir. Bu arada baĢvuranlar bölge mahkemesinden, birinci baĢvuranın adını ikinci ebeveyn olarak dahil etmek suretiyle çocuğun nüfus cüzdanını düzeltmelerini talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar babanın çocuğun doğum tarihinde annesiyle evli olan kiĢi olarak öngörüldüğü Medeni Kanunun, annenin kayıtlı medeni birliktelik altında diğer bir kadınla birlikte yaĢadığı durumlarda gerekli değiĢikliklerle (mutatis mutandis) uygulanması gerektiğini ileri sürmüĢ ve bu birliktelik mevcutken doğan çocuğun biyolojik babasının gerçekten annenin kocası olmasının konu dıĢı olduğunu iddia etmiĢlerdir. Dolayısıyla medeni birliktelik mevcutken dünyaya gelen çocuklara, evlilikten dünyaya gelen çocuklardan farklı muamele edilmesi için herhangi bir gerekçe bulunmamıĢtır. Yerel mahkemeler baĢvuranların taleplerini ve sonraki itirazlarını reddetmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 8. Madde ile Birlikte 14. Madde: Birinci baĢvuranın nihayetinde

(17)

17 çocuğun ikinci ebeveyni olarak tam yasal

statü kazandığı göz önünde bulundurulduğunda, baĢvuranların SözleĢme’nin 34. Maddesinin anlamı dahilinde SözleĢme’de yer alan haklarının ihlal edilmesi suretiyle mağdur olduklarını iddia edip edemeyecekleri konusu gündeme gelmiĢtir. Fakat baĢvuranların Ģikayetlerinin niteliğini dikkate alarak ve birinci baĢvuranın ikinci ebeveyn olarak tanınması için evlat edinme iĢlemini gerçekleĢtirmek zorunda kaldığını göz önünde bulundurarak Mahkeme incelemesini baĢvuranların hala SözleĢme’de yer alan haklarının ihlal edilmesi dolayısıyla mağdur olduklarını iddia edebilecekleri varsayımına dayanarak gerçekleĢtirmiĢtir. BaĢvuranlar kayıtlı medeni birliktelik altında birlikte yaĢamakta ve çocuğu beraber yetiĢtirmekte idiler. Her iki baĢvuran ve çocuk arasındaki iliĢkinin SözleĢme’nin 8. maddesinin anlamı dahilinde

“aile hayatının” kapsamına girdiği sonucu çıkmıĢtır. Buna uygun olarak, SözleĢme’nin 8. Maddesi ile 14. maddesi geçerli olmuĢtur.

Ele alınması gereken ilk konu, ikinci baĢvuranın bir çocuk dünyaya getirdiği esnada kayıtlı bir aynı cinsiyet medeni birlikteliği altında yaĢamakta olan baĢvuranların durumunun, kadının farklı cinsiyetten bir kiĢiyle evliliğinden dünyaya bir çocuk getirmesine benzer olup olmadığıydı.

Mahkeme doğum tarihinde çocuğun annesiyle evli olan erkeğin çocuğun biyolojik babası olduğu doğrultusundaki aksi ispat edilebilir karineyi içeren Medeni Kanunun 1592 § 1 maddesine uygun olarak yerel mahkemelerin sundukları gerekçeyi dikkate almıĢtır. Bu yasal karinenin her zaman gerçek soy bağını belirleyemeyeceği gerçeğine bağlı olarak bu ilkenin yerindeliği sorgulanmamıĢtır. Mahkeme ayrıca cinsiyet değiĢtiren kiĢilerin veya taĢıyıcı annelik yöntemiyle çocuk sahibi olan kiĢilerin ebeveynliklerine iliĢkin herhangi bir davayla karĢılaĢmadığını kaydetmiĢtir. Buna uygun olarak, aynı cinsiyete sahip kiĢilerin birlikteliklerinde, partnerlerden birinin dünyaya bir çocuk getirmesi durumunda, çocuğun diğer partnerin evladı olduğu biyolojik nedenlerle reddedilebilir. Mahkeme bu koĢullar altında çocuğun ikinci partnerin

evladı olduğu doğrultusundaki bir yasal karinenin gerçek bir dayanağı olmadığını kabul etmiĢtir. Yukarıdaki hususlar dikkate alındığında, baĢvuranların kendilerini doğum tarihinde nüfus cüzdanına yapılan giriĢler konusunda evli bir karı kocanınkine benzer bir durumda buldukları söylenemez. Sonuç olarak SözleĢme’nin 8. maddesi ile 14.

maddesi ile birlikte alındığında bir ihlal olduğu görülmemiĢtir.

Sonuç: kabul edilemez (açıkça temelden yoksun).

35. Madde 35 § 1 Maddesi Ġç Hukuk Yollarının Tüketilmesi Etkili Ġç Hukuk Yolu – Ġsveç SözleĢme ihlaline iliĢkin yerel

mahkemelerde veya Adalet ġansölyesi aracılığıyla tazminat talebinde

bulunmama: kabul edilemez

Ruminski / İsveç – 10404/10 Karar 21 Mayıs 2013 [5. Daire]

Olaylar ve Olgular: BaĢvuran, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne sunduğu baĢvurusunda SözleĢme’nin 6 § 1 maddesine dayanarak, ömür boyu gelire iliĢkin olarak idare mahkemeleri huzurunda yürütülen yargılamaların usul bakımından adil olmadığından Ģikayetçi olmuĢtur. Davalı Hükümet, baĢvuran iç hukukta öngörülen Ģekilde Adalet ġansölyesi aracılığıyla yerel mahkemelerde tazminat talebinde bulunmadığından, baĢvurunun kabul edilemez olduğunu iddia etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 35 § 1 Maddesi:

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi Eriksson / İsveç (no. 60437/08, 12 Nisan 2012) kararında, Yüksek Mahkeme’nin 3 Aralık 2009 tarihli kararından (NJA 2009 N 70) itibaren, Ġsveç’te iddia edilen SözleĢme ihlallerini tazminat vermek suretiyle telafi edebilen etkin bir hukuk yolu bulunduğunu göz önünde bulundurmuĢtur. SözleĢme’nin 6. maddesinin önceden pek çok Yüksek Mahkeme davalarının konusu olduğundan ve

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu bağlamda, Mahkeme kural olarak, kendilerine sunulan delilleri incelemek ve değerlendirmek için daha iyi bir konumda olan ulusal mahkemelerin değerlendirmesinin yerine kendi

delilleri incelemek ve değerlendirmek için daha iyi bir konumda olan ulusal mahkemelerin değerlendirmesinin yerine kendi değerlendirmesini koyma yetkisine

ve bu durum keyfiliğe karşı uygun bir güvence teşkil etmektedir (Duran ve diğerleri / Türkiye (kabul edilebilirlik kararı), No. Mahkeme, dinlemelerin yasadışı olduğu ve

Nitekim devlet görevlileri tarafından kötü muamelelerin uygulandığı Mahkeme önünde tespit edilmese bile, başvuranın olayların yaşandığı dönemde

tarafından yürütülen soruĢturmanın etkinliğine iliĢkin olarak ise, Cumhuriyet savcısının soruĢturmayı zamanında baĢlattığını, baĢvuran hakkında

Mahkeme, başvuranın Ocak 2002 ve Nisan 2010 tarihleri arasında bir sosyal hizmet kurumunda tutulması nedeniyle Sözleşme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiğine; 1

Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak 30,000 Avro (EURO) ödenmesine hükmedilmiĢtir. Madde: Savunmacı Devletin geçici sığınma hakkı vermiĢ olduğu baĢvuranı,

Madde: Manevi tazminata karşılık olarak 30,000 Avro (EURO) ödenmesine hükmedilmiştir. Madde: Savunmacı Devletin geçici sığınma hakkı vermiş olduğu başvuranı,