• Sonuç bulunamadı

Ġnsanlık DıĢı Muamele

BaĢvuranın ve kızının aile içi Ģiddetten korunmasına yönelik uygun tedbirlerin yetkililer tarafından alınmaması: ihlal Eremia / Moldova Cumhuriyeti – 3564/11

Karar 28 Mayıs 2013 [3. Daire]

Olaylar ve Olgular – Birinci baĢvuran, kendisini ikinci ve üçüncü baĢvuran olan iki genç kızlarının önünde döven ve eve sıklıkla sarhoĢ vaziyette gelen bir polis memuruyla evliydi. Yetkililer tarafından ceza almasının ve resmi bir uyarı almasının ardından polis memuru, Ģiddetin dozunu daha da arttırmıĢtır ve iddiaya göre 2010 yılının Kasım ayında neredeyse birinci baĢvuranı boğmuĢtur. Bir bölge mahkemesi, 9 Aralık 2010 tarihinde, polis memurunun ailenin ikamet ettiği evden ayrılmasını ve baĢvuranların hiçbiriyle irtibata geçmemesini gerektiren bir koruma emri düzenlemiĢtir.

Birinci baĢvuran 13 Kasım tarihinde, ceza soruĢturması baĢlatılmasını talep etmiĢtir. 16 ve 19 Aralık tarihlerinde baĢka vakalar meydana gelmiĢ ve polise bildirilmiĢtir. Polis memuru, 13 Ocak tarihinde, koruma emrini ihlal ederek ailenin ikamet ettiği eve girmiĢ ve Ģikayetini geri çekmediği takdirde birinci baĢvuranı öldürmekle tehdit etmiĢtir. Bu olay da polise bildirilmiĢtir. Polis memurunun

“önemsiz bir suç” iĢlemiĢ olduğuna iliĢkin maddi deliller bulunmasına rağmen, savcının, polis memurunun uyuĢturucu veya alkol kullanımı geçmiĢinin olmadığı ve “toplum için tehlike teĢkil etmediği” kararına varmasının ardından, ceza soruĢturması polis memurunun suçu tekrar iĢlememesi Ģartıyla bir yıllığına askıya alınmıĢtır. Bu karar temyiz aĢamasında bir baĢsavcı tarafından onanmıĢtır.

Hukuksal Değerlendirme – 3. Madde: Bölge mahkemesi 9 Aralık 2010 tarihinde, durumun kötü muameleye iliĢkin tıbbi delilleri sonradan elde eden birinci baĢvuran için bir koruma emri düzenlenmesini gerektirecek kadar ağır olduğuna kanaat

getirmiĢtir. Ayrıca baĢka saldırılara maruz kalma korkusu birinci baĢvuranda, SözleĢme’nin 3. maddesinin anlamı dahilinde insanlık dıĢı muameleye tekabül eden ızdırap ve endiĢe yaratacak kadar ciddi olmuĢtur;

dolayısıyla SözleĢme’nin 3. maddesi geçerli olmuĢtur.

EĢinin koruma emrini ihlal ettiği iddiası hakkında konuĢmak üzere birinci baĢvuranın savcıyla görüĢtüğü tarih olan 13 Ocak 2011 tarihinde, yetkililerin elinde polis memurunun Ģiddet içerikli davranıĢlarını sürdürme ve Ģiddete baĢvurmaya devam etme riskine iliĢkin yeterli deliller bulunmaktaydı. Birinci baĢvuran özellikle, ailesinin ikamet ettiği evin mahremiyetinde, bir polis memuru olarak her türlü direniĢin üstesinden gelmek üzere eğitilmiĢ olan kocasının Ģiddetine maruz kalma riskini yaĢamıĢtır. Birinci baĢvuranın bedensel ve psikolojik sağlığına iliĢkin tehlike, hızlı bir Ģekilde harekete geçilmesini gerektirecek derecede yakın ve ciddi olmuĢtur. Her ne kadar yetkililer polis memuruna ceza vermiĢ ve kendisini resmi olarak uyarmıĢ ve böylelikle tamamen pasif kalmamıĢ olsalar da, bu tedbirlerin hiçbiri etkili olmamıĢtır.

Ancak yetkililer gerekli giriĢimlerde bulunmak yerine, polis memurunun Ģiddet içerikli davranıĢına iliĢkin soruĢturmayı askıya almıĢ ve kendisine suçu tekrar iĢlemediği takdirde cezai sorumluluktan tamamen kurtulma olanağı sunmuĢlardır.

Polis memurunun birinci baĢvurana tekrarlayan saldırıları ve koruma emrine aĢikâr bir Ģekilde riayet etmemesi dikkate alındığında, savcının polis memurunun

“toplum için tehlike teĢkil etmediğine” ve aleyhindeki soruĢturmayı askıya alma kararını nasıl verdiği açık bir Ģekilde anlaĢılamamıĢtır.

Mahkemenin polis memurunun önemli bir risk teĢkil ettiği gerekçesiyle koruma emrini uzatmasından sadece dört gün sonra baĢsavcı da aynı karara varmıĢtır.

Mahkeme’nin görüĢüne göre, bu tür Ģartlarda ceza soruĢturmasının askıya alınmasının, polis memurunu Ģiddete baĢvurmaya devam etmekten caydırmak yerine, cezai sorumluluğa karĢı koruyucu etkisi olmuĢtur ve fiilen cezadan muaf tutulmasıyla sonuçlanmıĢtır. Dolayısıyla Devlet,

7 SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamındaki

pozitif yükümlülüklerini gözetmemiĢtir.

Sonuç: birinci baĢvurana dair ihlal tespit

edilmiĢtir (oybirliğiyle)

8. Madde: Bölge mahkemesi, 9 Aralık 2010 tarihinde, ikinci ve üçüncü baĢvuranın ruh sağlıklarının babalarının annelerine karĢı uyguladığı Ģiddete tanık olmalarının sonucunda kötü yönde etkilendiğine karar vermiĢ ve aynı zamanda ikinci ve üçüncü baĢvurana iliĢkin koruma kararının uzatılması emrini vermiĢtir. Yetkililer 2010 yılının Aralık ayında, polis memurunun hem koruma emrini ihlal ettiğinden, hem de birinci baĢvurana karĢı tehditkar ve onur kırıcı davranıĢlar sergilendiğinden ve bu davranıĢların ikinci ve üçüncü baĢvuranlar üzerindeki etkilerinden açıkça haberdar olmuĢlardır. Fakat Mahkeme, birinci baĢvurana iliĢkin olarak bu tür bir davranıĢın tekrar meydana gelmesini önlemek üzere herhangi bir giriĢimde bulunulmadığını veya bu konuda önemli adımlar atılmadığına karar vermiĢtir. 13 Ocak 2011 tarihinde gerçekleĢen baĢka bir saldırıya rağmen polis memuru, nihayetinde tüm cezai sorumluluktan muaf tutulmuĢtur. Dolayısıyla yetkililer, ikinci ve üçüncü baĢvurana iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 8. maddesi kapsamındaki pozitif yükümlülüklerini uygun bir Ģekilde yerine getirmemiĢlerdir.

Sonuç: ikinci ve üçüncü baĢvurana dair ihlal tespit edilmiĢtir (oybirliğiyle).

3. Madde ile Birlikte 14. Madde: Mahkeme, Devlet’in kadınları aile içi Ģiddete karĢı korumamasının, kadınların yasa ile eĢit Ģekilde korunması haklarını ihlal ettiğini vurgulamıĢtır. Mevcut davada, birinci baĢvuran kocasının devamlı Ģiddetine maruz kalmıĢtır ve yetkililer bu durumdan tamamen haberdar olmuĢlardır. Fakat mahkemeler, birinci baĢvuranın boĢanmasını hızlandırmayı reddetmiĢ, polisler iddiaya göre birinci baĢvurana suç Ģikayetini geri çekmesi için baskı yapmıĢ ve sosyal hizmetler 15 Mart 2011 tarihine kadar koruma emrini icra etmemiĢ ve hatta birinci baĢvuranın “kocası tarafından dövülen ne ilk ne de son kadın olduğunu” öne sürerek uzlaĢmaları önerisinde bulunmuĢlardır. Son

olarak, her ne kadar polis memuru karısını dövdüğünü itiraf etmiĢ olsa da, savcının polis memuru aleyhine yargılamaları Ģartlı olarak askıya alma kararının ardından polis memuru, esasen tüm sorumluluktan muaf tutulmuĢtur.

Bir araya gelen bu etkenler, yetkililerin birinci baĢvurana karĢı uygulanan Ģiddete iliĢkin eylemlerinin basit bir kusur veya gecikme olarak nitelendirilemeyeceğini; fakat bu tür bir Ģiddete tekrar eder Ģekilde göz yumduklarını açıkça göstermiĢtir ve bir kadın olarak birinci baĢvurana karĢı ayrımcı bir tutum sergilendiğini yansıtmıĢtır. Kadınlara Yönelik ġiddet, Nedenleri ve Sonuçlarına dair BirleĢmiĢ Milletler Özel Raportörü yetkililerin Moldova Cumhuriyeti’ndeki aile içi Ģiddet sorununun derecesi ve ciddiyeti ile kadınlar üzerindeki ayrımcı etkisini tamamen değerlendirmediklerine iliĢkin izlenimi desteklemekle yetinmiĢtir.

Sonuç: birinci baĢvurana iliĢkin olarak ihlal bulunmaktadır (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık müĢterek olarak 15,000 Avro (EUR)

ödenmesine hükmedilmiĢtir.

(Ayrıca bk. E.S. ve Diğerleri / Slovakya, no.

8227/04, 15 Eylül 2009, Bilgi Notu no. 122;

Opuz / Türkiye, no. 33401/02, 9 Haziran 2009, Bilgi Notu no. 120; A. / Hırvatistan, no. 55164/08, 14 Ekim 2010, Bilgi Notu no. 134; Hajduová / Slovakya, no. 2660/03, 30 Kasım 2010, Bilgi Notu no. 135; Kalucza / Macaristan, no. 57693/10, 24 Nisan 2012;

ve Valiulienė / Litvanya, no. 33234/07, 26 Mart 2013, Bilgi Notu no. 161)

5. MADDE 5 § 1 (a) Maddesi Mahkûmiyet Sonrası

BaĢvuranın hapis cezasının süresinin dolmasının ardından ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesi: ihlal bulunmamaktadır

Radu / Almanya – 20084/07 Karar 16 Mayıs 2013 [5. Daire]

8 Olaylar ve Olgular – 1995 yılında baĢvuran

cinayetten mahkûm edilmiĢ, kendisine sekiz yıl altı ay hapis cezası verilmiĢ ve azaltılmıĢ cezai sorumluluk nedeniyle bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmasına hükmedilmiĢtir. BaĢvuranın hastaneye yatırılması kararını verirken ceza mahkemesi, baĢvuranın Ģiddetli öfke patlamaları ve eylemlerini kontrol etmede düĢük kabiliyet ile nitelendirilen ciddi bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olduğuna ve kendini benzer bir anlaĢmazlık durumunda bulursa tekrar cinayet iĢleyebileceğine iĢaret eden bilirkiĢi beyanına dayanmıĢtır. Bu karar temyiz edilmediğinden, karar kesinleĢmiĢtir.

Cezaevinde dört yıl geçirdikten sonra baĢvuran, 1998 yılında bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmiĢtir. Fakat tutulmasının incelenmesi için gerçekleĢtirilen sonraki yargılamalarda, hastanenin tıbbi direktörü baĢvuranın “sorunlu bir kiĢiliğe”

sahip olmasına ve serbest bırakılması halinde tekrar cinayet iĢlemesinin muhtemel olmasına rağmen, esasen sürekli bir patolojik zihinsel bozukluktan muzdarip olmadığını ve terapi sürecini tamamlama konusunda istekli olmadığı sonucuna varmıĢtır. Ardından, cezaların infazından sorumlu mahkeme, baĢvuranın cezaevine geri gönderilmesine karar vermiĢtir ve baĢvuranın hapis cezasının geri kalanını bu cezaevinde infaz edilmiĢtir.

Fakat bu arada bölge mahkemesinin, suçun iĢlendiği tarihte baĢvuranın cezai sorumluluğunu azaltan ciddi bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olmadığına yönelik tıbbi direktörün görüĢünü doğrulayan baĢka psikiyatrik bilirkiĢi beyanlarına karĢın, baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmasını amaçsız olarak nitelendirmeyi reddetme kararı, temyiz mahkemesi tarafından onanmıĢtır.

Temyiz mahkemesi her ne kadar ceza mahkemesinin baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması kararının hatalı bir yasal nitelendirmenin sonucu olduğu kanaatine varmıĢ olsa da, bu nitelendirmenin cezaların infazından sorumlu mahkemeler tarafından yargı kararlarının kesinliğine iliĢkin anayasal ilkeyi ihlal etmeden düzeltmelerinin mümkün olmadığını değerlendirmiĢtir. Buna uygun

olarak baĢvuran, hapis cezasını 2003 yılının Ekim ayında doldurmasının ardından bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmiĢtir. Yerel mahkemeler, baĢvuranın 2006 yılında ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması hakkında yapılan baĢka bir incelemede benzer bir sonuca varmıĢtır ve Federal Anayasa Mahkemesi baĢvuranın anayasal Ģikayetini değerlendirmeyi reddetmiĢtir.

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı baĢvuruda baĢvuran, cezai sorumluluğunu azaltan veya kendisini cezai sorumluluktan tamamen muaf tutan bir hastalıktan muzdarip olmadığının, esasen hiçbir zaman böyle bir hastalıktan muzdarip olmadığının belirlenmesine rağmen tutukluğunun uzatılmıĢ olmasından dolayı, bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesinin özgürlük hakkını ihlal ettiğinden Ģikayet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 5 § 1 (a) Maddesi:

Mahkeme’nin ilk olarak, baĢvuranın ceza mahkemesi tarafından 1995 yılında mahkûm edilmesi ile 2006 yılından itibaren özgürlüğünden yoksun bırakılmaya devam edilmesi arasında yeterli bir nedensel iliĢki bulunup bulunmadığını belirlemesi gerekmiĢtir. Bu bağlamda Mahkeme, hem ceza mahkemesinin hem de cezaların infazından sorumlu mahkemelerin, baĢvuranın bir kiĢilik bozukluğundan muzdarip olduğu ve serbest bırakılması halinde baĢka suçlar iĢlemesinin muhtemel olduğu hususlarında hemfikir olduklarını kaydetmiĢtir. Ayrıca söz konusu kiĢilik bozukluğunun yasal nitelendirilmesi konusunda aynı fikirde olmamalarına rağmen, cezaların infazından sorumlu mahkemeler, ceza mahkemesinin yaptığı sınıflandırmanın yasal yürürlülük kazandığını ve değiĢtirilemeyeceğini kabul etmiĢtir. Bu bağlamda Mahkeme, bir mahkemenin bireyin tutukluluğunu uzatmayı gerekçelendirmek için bir ceza mahkemesinin verdiği nihai kararındaki bulgulara dayanmasının, bu bulguların yanlıĢ olduğu veya yanlıĢ olabileceği durumlarda dahi genellikle 5 § 1 maddesinin çerçevesinde bir sorun açığa çıkarmadığını kaydetmiĢtir. Kusurlu bir mahkûmiyet ancak

9 mahkûmiyet, adaletin alenen tanınmaması

sonucunda gerçekleĢmiĢse tutukluluğu yasaya aykırı kılmaktadır. Cezaların infazından sorumlu mahkemelerin toplumu koruma ve baĢvuranın kiĢilik bozukluğunun tedavi edilmesini sağlama hedeflerini gözettiği dikkate alındığında Mahkeme, söz konusu mahkemelerin baĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulması kararının, ceza mahkemesinin gözettiği hedeflerle tutarlı gerekçelere dayalı olarak vermiĢ olmasından memnun kalmıĢtır.

Dolayısıyla, SözleĢme’nin 5 § 1 maddesinin (a) bendine uygun olarak, baĢvuranın 1995 yılındaki mahkûmiyeti ile ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam etmesi arasında nedensel bir iliĢki bulunmuĢtur. BaĢvuranın tutukluluğunun bu Ģekilde devam etmesi iç hukukta yasal bir temele dayanmıĢ olup, baĢvuranın davasında iç hukuk içtihadı çerçevesinde öngörülebilir olmuĢtur. Ayrıca, yerel mahkemeler kararlarına detaylı gerekçeler göstermiĢtir ve iç mevzuatın uygulanabilir hükmünü yorumlamaları, ceza mahkemesinin kararının nihailiğini korumayı hedeflemiĢtir ve bu hedefin 5. maddenin amacına aykırı olduğu değerlendirilmemiĢtir. Son olarak, yerel mahkemelerin iç mevzuatı uygulaması, baĢvuranın yasaya aykırı baĢka eylemler gerçekleĢtirmeyeceği sonucuna varılabildiği sürece baĢvuranın serbest bırakılmasını imkânsız kılmadığından, baĢvuranın özgürlüğünden yoksun bırakılması keyfi olmamıĢtır. BaĢvuran bu koĢulu henüz karĢılamamıĢ olduğundan, tutukluluk kararının infaz edilmesi askıya alınmamıĢtır.

BaĢvuranın ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tutulmaya devam edilmesi 5 § 1 maddesinin gerektirdiği gibi “yasaya uygun”

ve “kanunda öngörülen bir usule uygun”

olmuĢtur.

Sonuç: ihlal bulunmamaktadır (ikiye karĢı beĢ oyla).

5 § 1 (b) Maddesi

Mahkeme Tarafından Yasaya Uygun Olarak Verilen Karar

Hakkında psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasına yönelik, yasaya aykırı olarak düzenlenen mahkeme emri bulunan kiĢinin karakolda tutulması: ihlal

Petukhova / Rusya – 28796/07 Karar 2 Mayıs 2013 [1. Daire]

Olaylar ve Olgular –KomĢularının, baĢvuranın davranıĢları hakkındaki Ģikayetlerini aldıktan sonra emniyet 2006 yılının Ocak ayında, baĢvuranın bir klinikte psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasını talep etmiĢtir. Sadece baĢvuranın söz konusu zamanda gönüllü olarak muayene edilmeyi reddettiğine iliĢkin emniyetin delillerine dayanarak klinik psikiyatristi yedi ay sonra, baĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesi için bölge mahkemesine baĢvuruda bulunmuĢtur. Bu talep, 18 Ağustos 2006 tarihinde baĢvuranın gıyabında kabul edilmiĢtir. Kliniğin 1 Aralık 2006 tarihli talebi üzerine baĢvuran polis memurları tarafından yakalanmıĢ ve karakola götürülmüĢtür. BaĢvuran nihayetinde mahkeme kararı hakkında bilgilendirilmiĢ, ruh ve sinir hastalıkları hastanesine nakledilmeden önce dört saat boyunca bu karakolda tutulmuĢtur. BaĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesine izin veren karara itirazları reddedilmiĢtir. BaĢvuran, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı baĢvuruda, 1 Aralık 2006 tarihinde karakolda yasaya aykırı Ģekilde özgürlüğünden yoksun bırakıldığından Ģikayet etmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 5 § 1 (b) Maddesi:

Bölge mahkemesinin 18 Ağustos 2006 tarihli kararı, baĢvuranın 5 § 1 (e) maddesi uyarınca

“akli dengesi yerinde olmayan” bir kiĢi sıfatıyla zorunlu olarak hastaneye yatırılmasına izin vermeyi değil, iddiaya göre baĢvuranın reddettiği psikiyatrik muayeneye tabi tutulmasını sağlamayı amaçlamıĢtır.

Dolayısıyla, baĢvuranın haklarına getirilen kısıtlamalar 5 § 1 (b) maddesinde belirtilen ve “mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen karara” riayet edilmesini sağlamak üzere özgürlükten yoksun bırakılmaya izin veren istisnai duruma dayanmıĢtır.

Dolayısıyla, mahkeme kararının yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin ve bu hükme uygun olarak uygulanıp uygulanmadığının

10 Mahkeme tarafından belirlenmesi

gerekmiĢtir.

Rusya mevzuatı uyarınca, zorunlu psikiyatrik muayeneler ancak istisnai koĢullarda ve sadece muayene olmanın reddedilmesinin bir psikiyatrist tarafından usulüne uygun olarak kaydedilmesi, delillerle desteklenmesi ve bir yargıç tarafından incelenmesi durumunda gerçekleĢtirilebilmektedir. BaĢvuran, muayeneye rıza göstermeyi reddetmediğini iddia etmiĢtir. Mahkeme’nin önündeki belgelerden, iddiaya göre baĢvuranın rıza göstermemesi yalnızca zorunlu muayene baĢvurusunda belirtilmiĢ olup, sadece psikiyatristin yedi ay önce bir polis memuruyla yapmıĢ olduğu bir görüĢmeye dayanılarak ispatlanmaya çalıĢıldığı görülmüĢtür. Daha da önemli olarak, bölge mahkemesi, baĢvuranın polis memuruyla görüĢmesinde muayeneye gerçekten itiraz edip etmediğini veya o tarihten itibaren kararını değiĢtirip değiĢtirmediğini gereğince teyit etmeksizin, baĢvuranın zorunlu olarak muayene edilmesine izin vermiĢtir.

Dolayısıyla, bölge mahkemesinin 18 Ağustos 2006 tarihli kararı yasaya aykırı olmuĢtur.

Kararın Rusya yetkilileri tarafından uygulanmasına gelince Mahkeme, bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilmiĢ karara riayet etmeme gerekçesiyle özgürlüklerinden yoksun bırakılan kiĢilerin, söz konusu karara uyma olanakları bulunurken, dolaylı veya doğrudan bir Ģekilde karara uymamıĢ olmaları gerektiğini vurgulamıĢtır. Yetkililer tarafından önerilen belirli tedbirlerin, bu tür tedbirlerin mahkeme tarafından emredilmesinden önce uygulanmasını reddetmek, muhakkak bağlayıcı bir yargı kararına riayet etmeyi reddetmek anlamına gelmemiĢtir. Doğrusu, 18 Ağustos 2006 tarihli kararın baĢvurana bildirildiğine veya kendisine bu karara riayet etme olanağı verildiğine iliĢkin herhangi bir delil bulunmamıĢtır. Üç ay önceden verilmiĢ olan karardan haberdar olmaksızın baĢvuran, muayene için bir psikiyatrik tesise doğrudan nakledilmek yerine, dört saat boyunca tutulduğu bir karakola götürülmüĢtür.

Kararın uygulanması için baĢvuranın tutulmasının neden gerekli olduğuna iliĢkin herhangi bir gerekçe gösterilmemiĢtir.

Dolayısıyla, baĢvuranın tutulması yasaya aykırı olmuĢtur.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak 3,000 Avro (EUR) ödenmesine

hükmedilmiĢtir.

6. MADDE 6 § 1 Maddesi (medeni) Mahkemeye EriĢim

Bir patent baĢvurusunun incelenmesi esnasında yaĢanan uzun gecikmelerin, itirazda bulunmak üzere mahkemeye baĢvurma hakkını anlamsız kılması: ihlal

Kristiansen ve Tyvik A.Ş. / Norveç – 25498/08 Karar 2 Mayıs 2013 [1. Daire]

Olaylar ve Olgular – BaĢvuranlar müĢterek olarak, Norveç Sınai Mülkiyet Ofisi’ne (NIPO) 1990 tarihinde bir patent baĢvurusu yapmıĢlardır. Patentlere iliĢkin bir yerel temyiz mercii olan NIPO nihayetinde baĢvuruyu, Temyiz Kurulu tarafından 2008 yılının Eylül ayında onaylanan bir kararı ile reddetmiĢtir. Patent baĢvurusu anılan tarihte kabul edilmiĢ olsaydı geçerli olacak olan yirmi yıllık koruma döneminin sadece iki yıl sonra süresi dolacaktı. BaĢvuranların Temyiz Kurulu’nun kararına yerel mahkemelerde itiraz etmiĢ oldukları görülmemiĢtir.

BaĢvuranlar, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları baĢvuruda, ulusal patent yetkilileri önündeki yargılamaların aĢırı uzun olmasının ve Patent Kanunu uyarınca patent korumasına konulan yirmi yıl kısıtlamasının sonucunda, mahkemeye eriĢim haklarının asılsız kılınmasının SözleĢme’nin 6

§ 1 maddesini ihlal ettiğini iddia etmiĢlerdir.

Hukuksal Değerlendirme – 6 § 1 Maddesi:

Mahkeme 6 § 1 maddesi kapsamında incelenen medeni yargılamaların uzunluğuna iliĢkin davalarda, dikkate alınması gereken dönemin muhakkak yetkili mahkemeye baĢvuru tarihinden itibaren baĢlamadığını;

fakat önceki idari aĢamayı da kapsadığını vurgulamıĢtır. Mevcut davada idari yargılamaların aĢırı uzun olduğu konusunda

11 Ģüphe yoktur. Önemli zaman aĢımı ve Patent

Kanunu’nun sağladığı yirmi yıllık koruma sınırlaması nedeniyle baĢvuranlar mahkemeye eriĢim haklarından yararlanamamıĢlardır. Bu durum, baĢvuranların mahkemeye eriĢim haklarının kısıtlanmasıyla sonuçlanmıĢtır ve bu kısıtlama 6 § 1 maddesi kapsamındaki güvenceye göre hem keyfi olmuĢ hem de söz konusu hakkın özünü ihlal etmiĢtir.

Sonuç: ihlal (oybirliğiyle).

41. Madde: Manevi tazminata karĢılık olarak birinci baĢvurana 15,000 Avro (EUR)

ödenmesine hükmedilmiĢtir.

Hukuki ehliyetinin geri verilmesini talep eden kiĢinin mahkemeye eriĢememesi:

ihlal

Nataliya Mikhaylenko / Ukrayna – 49069/11 Karar 30 Mayıs 2013 [5. Daire]

Olaylar ve Olgular –BaĢvuran 2007 yılında, ağır bir zihinsel hastalıktan muzdarip olduğu gerekçesiyle hukuki ehliyetinden mahrum edilmiĢtir. BaĢvuran giderek zihinsel sağlığına kavuĢmuĢtur. BaĢvuranın vasisi 2009 yılında baĢvuranın hukuki ehliyetinin geri verilmesine yönelik bir baĢvuruda bulunmuĢtur; ancak vasinin mahkeme huzuruna çıkmamasının tekrarlanması nedeniyle baĢvuru esas bakımından incelenmeden reddedilmiĢtir. 2010 yılında baĢvuranın kendisi, hukuki ehliyetinin geri verilmesi baĢvurusunda bulunmuĢtur. Fakat hem bu baĢvuru hem de sonraki itirazları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun baĢvurana bu tür bir baĢvuruda bulunma hakkını tanımadığı gerekçesiyle reddedilmiĢtir.

Hukuksal Değerlendirme – 6 § 1 Maddesi: Ġç mevzuata göre, bir mahkeme önünde, baĢvuranın hukuki ehliyetinin geri verilmesi konusunu, baĢvuranın vasisi veya vasi olan makam ileri sürebilmekteydi. Fakat vasinin baĢvurusu, vasi mahkeme huzuruna çıkmamıĢ olduğundan esas bakımından incelenmeksizin reddedilmiĢtir. BaĢvuranın bu yargılamalarda usulü bir statüsü bulunmamıĢtır ve yargılamalar üzerinde herhangi bir etkisi olmamıĢtır. BaĢvuranın

hukuki ehliyetinin geri verilmesine yönelik sonraki bireysel baĢvurusu da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kendisine bu tür bir baĢvuruda bulunma hakkı tanımadığı gerekçesiyle değerlendirilmemiĢtir. Fakat söz konusu Kanun’da, hukuki ehliyetsizlik deklarasyonunun kendiliğinden herhangi bir adli incelemeye tabi tutulması gerektiği belirtilmemiĢtir ve baĢvuran hakkında verilen tedbir kararı için herhangi bir zaman sınırlaması yapılmamıĢtır. Dolayısıyla, iç

hukuki ehliyetinin geri verilmesine yönelik sonraki bireysel baĢvurusu da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kendisine bu tür bir baĢvuruda bulunma hakkı tanımadığı gerekçesiyle değerlendirilmemiĢtir. Fakat söz konusu Kanun’da, hukuki ehliyetsizlik deklarasyonunun kendiliğinden herhangi bir adli incelemeye tabi tutulması gerektiği belirtilmemiĢtir ve baĢvuran hakkında verilen tedbir kararı için herhangi bir zaman sınırlaması yapılmamıĢtır. Dolayısıyla, iç

Benzer Belgeler