• Sonuç bulunamadı

SEIBaş rollerde KL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SEIBaş rollerde KL"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Üçyol istikametine ilerliyordu

Köylerdeki teşkilât birkaç .gün Zarfında oldukça kuvvetlenmişti. A y ­ ni zamanda, işgal altında bulunan Germencikte de küçük bir teşkilât vücuda getirilmişti.

Bu sırada Yunanlılar; Çinede bulu­ nan 57 nci fırka karargâhından ve orada yapılan millî teşkilâttan şüp- helenmektelerdi... Nihayet bir gece Germencikteki küçük teşkilât, ora­ daki Yunan taburunun karargâhına bir baskın yapmış; elbise ve malze­ me depolarım ateşlemişti .

Yunanlılar, bu acı darbe altında birdenbire sersemlemişlerdi,. Fakat bu cüretkârane hareketi, Çinedeki kuvvetlerin büyük bir faaliyete ge­ çeceğine başlangıç zannederek onlar da mukabil faaliyete geçmişler; der­ hal korkunç bir tedhiş siyasetine gi­ rişmişlerdi.

Bir taraftan Reşadiye köyünü ya­ karlarken, diğer taraftan da şüphe­ lendikleri kimseleri kurşuna dizmiş­ lerdi. Bu arada, nahiye müdiri E- min beyi de evinden alıp götürmüş­ ler; ve derhal Aydına göndermişler­ di.

Emin beyin evinde saklı bulunan Galip hoca, çok müşkül bir vaziyet karşısında kalmıştı. Artık burada, bir dakika bile barınamıyacaktı. Fa­ kat; zavallı Emin beyin ihtiyar ana­ sı ile çocuklardan mürekkep sekiz nüfusluk ailesini kimlere bırakıp da kaçacaktı?.. Onları da beraber alıp bir tarafa çekilmekten başka çare kalmamıştı.

Galip hoca, aile efradım başına [toplamış, gidilebilecek yerler hak­ kında müzakereye başlamıştı. Lâkin tam o anda ev basılmış;. kapıda ko­ nuşulan sözlerden, Galip hoca adı ile dolaşan Celâl beyin keşfedilmiş ol­ duğu anlaşılmıştı.

Galip hoca; ele geçtiği takdirde, hem kendisi, hem de kendisini sak- hyan aile mahvolacaktı. Artık yapı­ lacak bir iş varsa; o da ele geçme­ den ortadan kaybolmaktı.

Bu kararı veren Galip hoca arka taraftaki bahçe duvarından yandaki eve atlamış; oradan da başka bir so­ kağa fırlamıştı. Evlerde ve sokaklar­ da kimse kalmamıştı. Kasaba, hemen kâmilen boşalmış; halk şuraya bu-» raya kaçmıştı.

Galip hoca, koşa koşa — silâhlı teşkilât yapılan — en yakın bir kö­ ye gitmiş; orada, kendisini tanıyan­ lar tarafından ihata edilmişti. Vazi­ yeti birkaç kelime ile onlara anlat­ tıktan sonra:

— îlk yapılacak iş, Emin beyin ailesini kurtarmak.

Demişti.

Köyün teşkilâtı derhal harekete geçmişti. B ir taraftan silâhlı kuv­ vetler Germenciğin yakınına gelmiş; diğer taraftan da kasabaya beş altı kadın gönderilmişti. Bu cesur ve fe­ dakâr kadınlar, biraz sonra Emin be­ yin ailesini getirmişlerdi.

Galip hoca, derhal bu ailenin ziya­ retine koşmuştu, Fakat gördüğü ve işittiği şeylerden pek fazla müteessir olmuştu... Emin beyin büyük oğlu­ nun başı bıçaklarla yarılmış; zavallı çocuğun yüzü, gözü bütün elbiseleri kan içinde kalmıştı. Çünkü evi ba­ sanlar orada aradıklarım bulamayın­ ca hiddetle o masum yavrucuklara saldırmışlar; onları fena halde hır­ paladıktan sonra çocuğun başını bı­ çaklarla yaranışlardı.

Galip Hoca, Emin Beyin ailesini emin bir yere yerleştirdikten sonra Çine yolunu tutmuştu... Ve orada, 57 inci Fırka Kumandam Miralay Şefik ve Binbaşı Hacı Şükrü Beye mülâki olmuştu. Bu sırada Aydın’a hücum hazırlığı görülüyordu.

Galip Hoca, günlerdenberi çektiği meşakkatlerden yorgun ve bitap bir hale gelmesine rağmen, Aydın harp­ lerine iştirak etmiş; bitkin bir halde şehire girmişti. Ve şehirde, Meclisi Umumî Tasından Reşit Beyin evin­ de misafir edilerek yayan yürümek­ ten derin yaralar açılmış olan ayak­ ları orada pişmiş soğan bağlamak suretile bir iki giin tedavi edilmişti.

Fakat üç gün sonra Yunanlıların Avdım istirdat etmesi üzerine, o da arkadaşlarile beraber Umurlu istika­ metine çekilmişti. Bu sırada Komi­ ser Hamdi Beyin acilen Nazilliye av­ deti icap etmiş; maiyetindeki kuvve­ ti, kâmilen Galip Hocanın emrine ver mişti.]

işte bu sırada, Demirci Mehmet Efendi, maiyetinde iki yüz kızanı ile evvelâ (Uçyol) istikametine ilerle - mis, ve oradan da Umurluya gelmiş­

ti.,. Ancak şu var ki, Nazilliden ge­ çerken kasabanın eşrafından bazıla­ rını da - zahiren mücadeleye iştirak ettirmek, fakat hakikatte bunları re­ hin olarak elinde bulundurmak mak- sadile - Umurluya beraber getirmiş­ ti.

Umurluda, derhal teşkilâta girişil­ miş ve millî cephe teessüs etmişti. Ve . bu cepheye göğüs gerenlere (müca­ hit )namı verilmişti (1 ). Cephe, muh telif mücahit mıntakalarına taksim edilmişti. Bu mıntakalara kumanda 1 eden - ve millî mücadele tarihinde isimleri tekrim ile anılması lâzımge- * len kahramanlar şu zatlardan mü- 1 rekkepti:

1 — Menderes nehrinin geçtiği o- . va kısmında, mücahit Yüzbaşı Nuri c ri Bey. L Zeybekler arasında, (Arap f;

Alaşehir Kuvayi Milliyesint teşkil . eden Hüseyin Paşa Zade Mustafa B. I Yüzbaşı) namile yad edilen bu zat, sonraları 3 taburdan teşekkül eden (menderes Alayı) Kumandanlığını der uhde etmiştir.]

2 — Aydının dağ cephesinde, o ci­ var köylülerinden (Danişmentli Is - mail E fe ).

3 — Umurlunun şimalindeki sırt­ larda, (Yörük Ali E fe) [Yörük Ali Efeye, Aydın harplerinde askerî iktidar ve fedakârlığı ile tanınmış o- lan Mülâzımıevvel Zekâi Bey refakat etmekte ve harplerde kumandayı bizzat deruhde eylemekte idi.]

4 — Uçyolda, (Çamlıcalı Hüseyin E fe) TBu zat, cür’et ve cesareti ka­ dar terbiye ve nezaketi ile de meşhur idi.]

5 — Adagide ile Tire arasında, ' (Gökçen Haşan E fe ).[B u zat,meşhur Çakırcalı Efenin akrabasından ve arkadaşlarından idi. Evvelce arzetti- ğimiz veçhile, Celâl Beyin ilk telkini üzerine millî ve vatanî vazifeyi bü­ yük bir memnuniyetle kabul etmiş; bir müddet sonra da harekete geç­ mişti... Düşmana müteaddit baskın­ lar yapmış; bütün o havalide, unu - tulmaz şan ve şeref kazanmıştır. Bu­ na binaen Gökçen E fe ile mücahitleri bu yeni teşküâta tâbi tutulmıyarak kendi mmtakalarında millî bir kuv­ vet halinde serbest bırakılmıştır.

6 — Bademiyye cephesinde, Na­ zilimin Sinekçiler köyünden (Haşan Hüseyin E fe) [bu zat ta, adı unutul- mıyacak millî kahramanlarımızdan olup çetin bir müsademede şehit düş­ müştür. 57 inci Fırkanın gayretli ve fedakâr zabitlerinden Mülâzım Kâ­ zım Bey, bu müfrezenin harp işleri kumandanı idi.]

7 — Balyanbolu cephesinde, Bal- yanbolulu (Koca Mustafa E fe ).

8 — Daha şimalde, (Keleş Meh­ met E fe ).

Ve nihayet şimale doğru sırasile: ödemişin Kilis nahiyesinden (Mu­ sa B ey), (Murat B ey), (Kara A h­ met E fe ).

[Bu kuvvetler, sonradan askerî teşkilâta tâbi tutularak Jandarma Yüzbaşısı Rıfat Beyin kumandasına verilmişti.]

Aydın millî cephesine mücavir o- lan diğer cephelere gelince:

l Arkası var] (1 ) Bu zamana kadar Millî mücadele ef­ radına (çete) denilmekte idi.

S E I

(2)

4

No. ıs

Ziya ŞAKIR

Sel

gibi

istilâ

kuvvetlerine

karşı koyan Türk mücahitleri

[(Denizli) Heyeti milliyesi tarafından (Zeybek ordusu kumandanı) unvanı verilen Binbaşı Hacı Şükrü Bey (M erhum )

Bozdağda, (Postlu Metasn E fe) - nin varlığı, mühim bir kuvvet teşkil ediyordu. Tire karşısında. Mehmet E fe ; onun günbatı tarafında Dur­ muş Ali Efelerin müstakil kuvvetle­ ri, düşmana sık sık baskm yapıyor - Iar ve pusu kurmakla meşgul oluyor­ lardı.

Bektaşi babalarından Hüseyin Ba­ banın himmeti ve Davas milli heye­ tinin gayreti ile toplanan 200 mev- cıtlu bir mücahit müfrezesi de, Hü­ seyin Babanın mahdumu, ihtiyat za­ bitlerinden (....) beyin kuman­ dasında olarak Başçayır mevkiinde bulunuyor ve karşısındaki düşman kuvvetlerini yerlerinden kımıldatmı­ yordu.

Sökede, bütün masrafları Söke he­ yeti milliyesi tarafından deruhde edi­ len 150 - 200 kişilik millî bir kuvvet teşekkül etmiş; Söke Mevki Kuman­ danı Binbaşı Saip Beyin kumanda­ sına teslim edilmişti.

Kuşadasında da 100 - 120 müca - hitten mürekkep millî bir müfreze teşekkül etmiş; bunların kumandası­ nı da (Kuşadalı Haşan Beyzade Mah mut Esat Bey) deruhde eylemiş­

ti.

işgal altına giren yerlerde esir ol­ mamak için geri çekilen nizamiye ve jandarma zabitlerde, terhis oldukları için memleketlerine dönen ihtiyat za­ bitleri, bütün bu müfrezelerde gönül­ lü olara’ - vazife almışlardı.

Artık her tarafta teşekkül eden millî heyetlerin gayreti sayesinde Kuvayi Milliyenin iaşe işleri de yo­ luna girmiş; 57 inci Fırka Sertabibi Binbaşı Galip Beyin himmet ve gay­ reti sayesinde Çinede bir hastane te­ sis edilmişti. Bu hastane, hem mü­ sademelerde yaralanan mücahitlere, hem de hicret felâketine uğrıyan za­ vallıların hastalarına yardım edecek­ ti.

Ayni zamanda şimendifer memur­ larının vaziyeti de ıslah edilmişti. Kuvayi Milliyenin elinde bulunan şi­ mendifer hattı kısımlarındaki - ca­ suslukları tahakkuk eden - Rum me­ murlar kamilen defedilmiş; bunların yerine - Umumî Harbin son senele­ rinde, îzmirde Celâl Bayar Beyin himmetile açılan şimendifer mekte­ binde yetişmiş olan - Türk memurlar yerleştirilmişti.

işlerin bu suretle yoluna girmesi Ve cephenin kuvvetlenmek istidadını göstermesi; vatan ve Türk düşman­ larının pabuçlarma taş kaçırmıştı. Bahusus İtalyanların Menderes köp­ rüsü üzerinde Yunan taarruz kuv­ vetlerini durdurması, birtakım iğ - renç bühtan ve iftiralara yol açmış­ tı.

Sel gibi akan istilâ kuvvetlerine karsı koyan Türk mücahitleri bar­ barlıkla itham ediliyor; Paristeki sulh konferansına, Istanbulda itilâf mümessillerine yüzlerce şikâyet tel­ grafları çekiliyordu.

Elimizde bulunan bu telgraflardan birini aynen buraya dercediyoruz; asıl (suçlu) olanların, kendilerini ne Ouretle (güçlü) göstermek istedikle­

rini, okuyanların vicdanına arzeyli- yoruz:

— Suret —

[Türklerle İtalyanların işgal ettik­ leri mevakide, hıristiyan ahali, müt­ hiş suimuamelelere hedef olmakta­ dır. Hesapsız Türk çeteleri, Türk za­ bitlerinin sevk ve idaresinde, faali­ yette bulunmaktadır. Hıristiyan hal­ kın mal ve canları tamamen tehlike­ dedir. He. ı bu çeteler tarafından hıristiyanların köyleri yakılmakta ve

j

ahalisi de kesilmekte, malları da yağma edilmektedir. İtalyanların tahtı işgalinde bulunan Söke, Kuş­ adası,Küllük ve Muğla havalisi hıris- tiyan aleyhtarı hareketlerin merkezi olmuştur. Italyan torpitoları, cepha­ ne ile beraber çete rüesasını taşı­ maktadır. Bu mıntakalarda Italyan askerlerinin bulunması, ve bunların bitaraf kalması, Türkleri teşci ve tahrik etmektedir. Buna binaen, bu­ ralardan İtalyanların uzaklaştırılma­ sını insaniyet ve adalet namına istir­ ham ederiz.]

Söke Metrepolidi: Aleksandros, Aydın Metrepolidi: Smaragdos, İz­ mir Metrepolidi: Hristos Tomoz, Ayaslug Metrepolidi: Yuvakim.

Yeryüzünde bütün insanları sulhe ve iyiliğe götürmek için şeriat ku­ ran Isa Peygamberin birer vekili ol­ dukları iddiasında bulunan bu papaz efendiler, yalan söylüyorlar; taptık­ ları geriatin en büyük umdesi olmak lâzımgelen doğruluğu ayakîarınm al­ tında çiğniyerek Türklere ve hattâ Italyanlara. karşı iftirada bulunuyor­ lardı.

Türkler; yurtlarını, ırzlarını, na­ muslarını müdafaadan başka bir şey yapmıyorlar^; kendilerine çevrilmiş bir silâh görmedikçe; parmaklarının uçlarını bile kımıldatmıyorlardı. Italyanlara gelince; yanlış bir siya­ setin icabı olarak haksız yere çiğne­ dikleri Türk topraklarında Türkün sabır ve tahammülünü taşırmaktan çekiniyorlar; mütevazı ve iğreti bir misafir vaziyetini muhafazadan baş­ ka bir şey yapmağa muktedir olamı­ yorlardı. Türklere cephane taşıdıkla­ rı, yalandı. Türklerin (çete) rüesa- sını taşıdıkları, yalandı. Türkleri teş­ ci ve tahrik ettikleri de kamilen ya­ landı.

Türkleri coşturan ve cihan tari­ hinde hiçbir milletin tahammül ede- miyeceği fedakârlıklar arkasında koşturan kudretin ilham membaları, büsbütün başka idi. Hiç şüphesiz ki, bu membaın ulvî ve rabbani kudreti­ ni; kalplerinde doğdukları ve yaşa - dıklan yurda ihanetten başka hiçbir his bulunmıyanlar anlıyamaz, ve id­ rak edemezlerdi. Onun için işte böyle iftiralardan çekinmezlerdi.

OsmanlI padişahlarınm zavallı Türk milletine yaptıkları ihanetler­ den biri daha tahakkuk etmişti. Fa­ tih denilen padişahın (Rum kilisesi)- ne verdiği imtiyaz, asırlarca Türk yurdunda gizli bir kin ve ihanet şe­ bekesi yaşatmıştı.

(3)

IA1.TAMATMİ

No. 15

Ziya ŞAKIR

Demirci Efeden sonra H acı Şükrü

Bey de bazı emirler vermişti

Bu t e l g r a f ayni zamanda şube reislerine aynen gönderilecek» tir.

20 Temmuz 1335 Demirci Mehmet Efe Demirci Mehmet E fe efrat hak­ kında şiddetle bu emri verirken, bin­ başı Hacı Şükrü Bey de mülâyemet- le ve iyi vaitlerle zabit ihtiyacını te­ min için şu emri vermişti:

Emir sureti — Aynen —

Kalbi vatan aşkile memlû, istik­ lâli millet için istihkarı hayatı min­ net addeden ne kadar ihtiyat zabita- nı varsa, kendilerine orduda verilen muhassesat kadar bir para ile Kuva- yi milliyemde istihdam edeceğim. Bu suretle gelecek zabitanın, hemen gönderilmesi hususunun icap eden­ lere tebliğ ve sürati imbasını rica e- derim.

Aydın ve havalisi Zeybek Ordusu Kumandanı

Hacı Şükrü

Hamiyetli bir zümrenin gösterdiği bu kıymetli faaliyete rağmen, Istan- buldan sıksık talimat alan muhalif­ ler rahat durmuyorlar; bu millî faa­ liyeti sektedar edecek her vasıtaya başvuruyorlardı.

(Köşk - Umurlu) cephesinin he­ men gerisinde bulunan Nazillide, a- detleri mahdut şahıslardan mürek­ kep olan bir fesat kaynağı, için için çalışıyor; millî cepheyi içinden yık­ mak işiyordu. Bu maksatla da İstan­ bul hükümetine, Dahiliye nezaretine birtakım şikâyet telgrafları çekili - yordu.

Elimizde bulunan ve o zamanın ruh ve zihniyetini ortaya koyacak o- lan bir telgrafı, misal olarak arzedi- yoruz:

— Aynen ve harfiyen —

Kırk sekiz saattenberi Kuvayi Milliyenin e f’al ve harekâtı memle­ kette asayişin inhilâline ve anarşi - nin başgöstermesine sebep olmuştur. Şöyle ki:

1 — Kuvayi Milliyenin esliha ve cephaneye olan ihtiyacı fevkalâdesi ve mevcut esliha ise milletin oldu­ ğundan bahisle Cbir kelime okuna­ m ıyor) Kuvayi Milliyesi, jandarma deposunu açarak tüfek ve cephane­ leri ahzetmişlerdir.

2 — Tavas Kuvayi milliyesi dahi debboyda mevcut esliha ve cepha­ neyi ayni maksatla almak istiyorlar. 3 — Yüz elli silâhlı maiyete malik zurnacı ve tahtacı İbrahim nam (o- kunamıyor) Saray kazasının Kadı­ k öy nahiyesini 14-15 temmuz gecesi nısfılleylden sonra gelerek devriye- de tesadüf ettikleri jandarmalar üze­ rine kasten hücum ve yedlerindeki silâh ve cephanelerini aldıkları gibi karakolda olan iki jandarmanın dahi ayni suretle esliha ve cephanelerini alırlar. Badehu nahiye müdürü ile be lediye reisini nezdlerine celp ve e f­ ratlarının iaşelerinin temini için der­ hal iki bin lira toplanmasını ve bu bapta mümanaat ve muhalefet gös­ terilecek olursa, nahiyeyi yakacak - larını beyan etmelerine mebni meb­ lağı mezkûr toplanarak verilmiştir.

Bugün de yedi yüz nefere malik Demirci Mehmet E fe dahi Saray kö­

yüne gönderdiği bir mektupla beş bin lira ile 150 çuval un bir haftaya kadar gönderilmezse, bizzat gelerek j fazlasile alacağını bildirmiştir.

4 — Umum çeteler, mahpusların behemehal tahliyesini taleple hükû - meti tehdit etmektedirler.

5 — Livanın vaziyeti, nezaket ve ehemmiyet kesbetti. Bölüklerden kuvvet jfrazile Kuvayi milliyeye mu­ kavemette bulunmağa nüfuzu hükü­ metin büsbütün kıyam (bir kelime okunamıyor) sebep olacağından, bu­ na mahal vermemek üzere vakit ka­ zanarak kuvvet vüruduna kadar nü­ fuzu hükümeti inhilâlden vikaye o- lunamıyacağından, jandarmalarla mülâyimane ve basiretkârane hare­ kete mecburiyet hâsıl olmuştur.

6 — Vakti muayyen geçer de De­ mirci Mehmet Efenin dediği gibi biz­ zat icraata kıyam edecek olursa, ken dişine karşı mukabele edecek olur­ sak, muvaffak olacak kuvvetimiz yoktur.

(Galeyan, umumîleşmekte olduğu gibi, mevcut jandarmanın da kuva­ yi milliyeye iltihak etmeleri bait de­ ğildir. Ahaliden kat’iyyen muavenet olamıyacağı şöyle dursun, esasen meselede saikai intikam ile birtakım Iarının parmağı olduğu istidlâl olu­ nuyor. Maksatları, bu suretle bir fe ­ nalık çıkarmak, hükümeti müşkül bir mevkide bırakmak ve hükümeti bu fenalığın müsebbibi göstererek ilerisi için kurtulmak ve bu suretle aleyhtarlarından intikam almakla beraber gözlerini yıldırmaktır.

(Arkası var) Açık muhabere:

[E . F. P. - Bay Fahrettin]: — Alâkanıza pek çok teşekkürler ede­ rim. Bu hafta içinde, hangi gün arzu buyurursanız, sabahlan 11 - 12 ara­ sında teşrif ediniz. Adresim: Çem» berlitaş karşısında Turan Apartma­ nı N o : 3 tür.

Z. Ş. *

[ “ Tan” Söğüt A ytan Bay Fuat Süm ere]: — Gösterdiğiniz alâkaya müteşekkirim. Gönderdiğiniz adres­ ler, çok muhtasardır. O adresleri da­ ha mufassal biliyorsanız, lütfetmeni­ zi rica ederim.

Z. Ş. *

[Antalya Ticaret Odası Başkâtibi Bay M a cit]: — Uzun mektubunuz, bizim yazdıklarımızı aynen tekit edi­ yor. İtalyanların işgal gecesi, gör­ dükleri karaltıya karşı açtıkları ateşte, yalnız iki merkebin öldüğünü ve bunların parasının da ertesi günü sahiplerine verildiğini yazıyorsunuz. Biz o hâdiseyi, Antalya Mevki Ku­ mandanının kendi merciine çektiği bir telgrafa istinaden yazmıştık. Telgraf; resmî bir vesika olduğu için, mündericatını kabulde tereddüt etmedik. Alâkanıza ve zahmetinize teşekkür ederim.

Z. Ş. *

[Alaşehir: Hasağası oğlu, Bay Mehmet P ertev ]: — Lûtfunuza te­ şekkür ederim. Resim, derhal adre­ sinize iade edilecektir.

Z. Ş.

BAYANLAR

M evsimin en büyük musikili filmi

10,000 figüran

14 yıldız

D IC K P O W E L L

R U B l K E E L E R

J O A N B L O N D E L

Z A Z U P lT T C

G U Y K lB E E

H U G H H E R B E R T v

3 0 0 genç dansöz kız

m^ m 1m

Pek yakında

Doyçe Bank und

Diskonto

f

Geçelşaft İstanbul Şubesinden

t

13888 sayılı kararnamenin beşinci maddesi hükümlerine tevfikan 17-12-933 ve 16-1-934 tarihlerinde müşterimiz Arşak Mintanciyan, dö­ vizleri altı ay sonra Bankamız tara­ fından alınmak üzere, namımıza Mer­ kez Bankasına yatırmış olduğu meb­ lâğa ait 156 ve 187 sayılı 17-1-934 ve 16-7-34 tarihli FF.1682.15 ve 1932.85 Fransız franklık makpuzları zayi et­ miş olup bankamız yenilerini almış olduğundan mezkûr zayi makpuzların hiç bir kıymet ve hükmü kalmadığı­ nı beyan ve ilân ederiz. 2100

Satılık

Ç O K K I Y M E T T A R

V E M Ü H İ M B İR A R S A

îstanbulda Mahmutpaşada Şe­ ref sokağında mefsuh ittihat ve Terakki merkezi umumîsi olan merhum A rifi Paşa konağının arsası temel taşları ve derunun- daki mahzen ile birlikde satılık­ tır.

Talip olanların Beşiktaş ikin­ ci Sulh Hukuk Mahkemesine 20 Mart 936 saat 14 de müracaat eylemeleri ilân o l u n u r . ^ *

(4)

No. 76

Ziya ŞAKIR

İstanbul

hükümetinin

millete

ihaneti artık gün gibi aşikârdı

[Bundan başka, etvarlarile bazı harekâtta bulundukları gibi filen de anarşi suretile hükümetin ehemmi­ yeti kalmadığını ahaliye ifham eylemektedir. Hal böyle devam eder ve gözleri karşısında mühimce bir kuvvet görmiyecek olurlarsa, halen baş göstermiş olan anarşi, az zaman sonra önü alınamıyacak bir raddeye geleceği mutlak ve muhakkaktır

[Bazı yüzlerce silâhlı ve silâhsız çeteler ve bunlar meyanmda birta­ kım (haşarat) bulunuyor. Bazan bu­ radan birkaç (sebükmağzan) in delâlet ve sevkile öteye beriye saldı­ rıyorlar.

[13/14 Temmuz 335 gecesi, Or­ takçıdan Kavasoğlu çetesinden iki şahıs ile SaraykÖyden üç dört (de- ni), sarhoş olarak bazı hıristiyanla- ra taarruzla para talep etmek cesa­ retinde bulunmuşlarsa da, yetişilerek Sarayköylüler derdest ve Ortakçılı- lar firara muvaffak olmuşlardır. Za­ ten ahalii mevcudenin kısmı azami hıristiyanlara taarruz fikrini besle­ mekte oldukları hal ve kallerinden ve ahvali cariyeden anlaşılmaktadır. Böyle bir sırada Demirci ve saire gibi çeteler gelip icraatta bulunacak olurlarsa, Kadı nahiyesinde olduğu gibi ahalinin evbaşr kısmı ve belki kıs mı azami, yağmacı ve bu meyanda hıristiyanlara taarruzla beraber da­ ha büyük fecayie cür’et edecekleri melhuzu kavidir.

[Bunun için civar taburların gön­ derilmesine emir veya iki tabur ni- zamiyenin serian sevk ve irsaline de­ lâletle neticenin emir ve iş’ar buy- rulması, kemali ehemmiyetle (ve bu bapta makamı mutasarrifice dahi Dahiliye Nezareti Celilesine de mü­ racaat edildiği) berayi malûmat ar- zolunur.]

Bu şifreli telgraf, (16/7/335) fa­ tihinde (48 şifre) numarasile Deniz­ li Jandarma Kumandanlığı maka­ mından İstanbul Umum Jandarma Kumandanlığına çekilmiştir.

Biz, bu telgraf mündericatmı tah­ lil edecek değiliz. Bunu, okuyanların takdirine bırakarak, sadece şunları söylemekle iktifa edeceğiz:

1 — Zurnacı ve Tahtacı Efelerin mahalli zenginlerinden para isteme­ leri ile Demirci Mehmet Efenin Sa- rayköyünden para ve un istemesi... Bunlar gönderilmediği takdirde icra­ ata geçmekle tehdit etmesi.. Bunlar, doğrudur. Fakaaat... Bu paralar, (zeybeklik devri) nde olduğu gib; çam ormanlarında soğuk sulu pınar başlarında kuzu çevirmesi yapmak için istenilmemiştir. Ancak ve an­ cak, Türk ırkmı imha için her türlü zulüm ve vahşeti irtikâptan çekinmi- yen yabancı komitecilerle, mübarek Türk topraklarını haksız yere çiğni- yen düşman istilâ ordusunun önüne gerilen bir avuç kahramanı yaşat - mak için istenilmiştir.

2 — Hükümet; memleketin müda­ faasında ihmal ve kayıtsızlık göste­ rir.. Bahusus, memleketi istilâ eden düşmanlarla birleşirse; milletin de artık (kanun) çerçevesini kırıp ma­ lının, canmın, ırzının vikayesi için her vasıtaya baş vurması; pek tabiî dir.

3 — İstanbul hükümetinin mille­ te karşı ihaneti, artık güneş kadar, ay kadar, deniz kadar açık ve sarih olduğu halde - telgrafta yazılı olduğu veçhile - tabur tabur asker isteyip te, bu (hükümetin nüzufu) nu ida­ meye çalışmak; milletin öz evlâtla rından mürekkep olan (Kuvayi Mü- liye) yi (arkadan vurdurmağa ha­ zırlanmak) demektir.

4 — Hürriyet ve itilâf ve Ingiliz Muhipler Cemiyeti fesat ocaklarında pişirildiğine hiç şüphe olmıyan bu fikirlerin en hayrete şayan olan ci­ heti, daha hâlâ (saikai intikam) 1ar- dan bahsedilmesi.. Daha hâlâ, Kuva­ yi Milliyenin gölgesi altında bir (it­ tihatçılık) umacısının bulunduğuna hükmedilmesidir... Bilhassa Padişah Vahdettinin dimağında bir ejder ha­ yalî halinde vaşıyan bu umacının; bütün muhaliflerin elinde, - milletin korkak unsnnmun-dehsete düşürecek bir vasıta olduğu, bu şifreli telgrafla da teeyyüt btmiştir. Nitekim, - bir­ az sonra arzedeceğiöıiz - mühim bir hâdise dolayısile, Denizli hükümeti­ nin en yüksek erkânmdan bir zat bi­ le (Galip Hoca - Celâl Bey) i bu söz­ lerle tehdit etmiştir,

5 — Ve nihayet Istanbula çekilen fcu kabîl telgraflar; - sanki mevcut

düşmanlar kâfi gelmiyormuş gibi - öteki düşmanları da memleketin ba­ şına üşürmek için tertip edilmiş bi­ rer plâı dan ibarettir.

Nitekim, - diğer emsali gibi - bu şifreli telgrafın çekilmesini mütea­ kip ta hem Dahiliye ve hem de Harbiye Nezaretlerinden derhal ce­ vap gelmiş;

[Yunan işgali, muvakkattir. Ku­ vayi Milliyenin teşekkülüne lüzum yoktur. Bunları dağıtınız ve müte­ şebbislerini de yakalayınız..

Diye de emirler gelmişti.

Bu şifreli telgrafta en memnuniye­ te şayan bir şey varsa, o da; Deniz­ li halkının hamiyet ve vatan muhab­ betini, memleketin fedakâr bir un­ suru olan jandarmaların vazifeper- verliğini gösteren iki cümle idi. Bu iki cümle de:

[Galeyan, umumileşmektedir. Mev cut jandarmanın, Kuvayi Milliyeye iltihak etmeleri, bait değildirj keli­ melerinden ibaretti.

Bir taraftan hükümet taraftarla­ rının bu aykırı düşünceleri devam ederken, diğer taraftan da fesat ve ihanet makinaları harekete gelmiş­ lerdi. Müstevliler, para ile satınaldık- ları, (Kavalalı Müderris Hafız Meh­ met) ile (Abdullahzade Mehmet Emin) ismindeki ulema kıyafetinde iki dinsiz ve vatansızı Aydına ge­ tirmişlerdi. Bunlara; istilâ ordusu­ nun (medeniyete, insaniyete hizmet eden ve bilhassa Türklere refah ve saadet getiren bir kuvvet) olduğuna dair beyannameler yazdırıyorlar; bir taraftan bu beyannameleri Aydın ve havalisinde neşrederlerken, diğer ta­ raftan da - hususî mektuplara leffe­ derek - Türk millî cephe gerisine hic­ ret eden Aydınlılara gönderiyorlar; Dunları memleketlerine avdete teşvik ediyorlardı.

Bir gün, bu mektupları hâmil o- lan Aydınlı (Tevhit Efendi) isminde bifi, cepheden geçerken yakalanmış; üzerinde bu mektuplardan başka bir de (Alemdar) gazetesi yakalanmıştı.

İstanbul hükümetinin en sefil ve hayasız bir propaganda vasıtası olan bu gazetede, Aydın Kuvayi Milliyesi hakkında çok mühim bir yazı vardı.

Bu yazı, (Aydın cephesini teşkil eden Kuvayi Milliyenin bir sürü eş- kiya zeybeklerden ibaret) olduğunu iddia ediyor; (Hacı Şükrü) ve (De­ mirci E fe) isimlerini takınarak bu eşkiya sürüsünün başına geçenlerin de yakında hükümet tarafından der­ dest edileceğinden ve (cezayı seza)- larmm verileceğinden bahsediliyor­ du.

Dahiliye Nezaretinin resmî bir tebliğine atfen yazılan bu yazı, bü­ tün cephede derin bir teessür husu­ le getirmişti. Memleketin felâketine ve istilâ ordusunun zulmüne karşı göğüs gerenler, hayatları pahasına sarfettikleri mesainin hükümet tara­ fından bu şekilde karşılanmasından derin bir nefret hissetmişlerdi.

En dikkate şayan olan bir şey var ise, İstanbul hükümetinin gafleti; |

(Hacı Şükrü) ve (Demirci Mehmet E fe) isimlerini birer takma ad zan­ nederek bu isimlerin arkasında birer ittihatçı çehresi görmesi, veyahut görmek istemesi idi.

Cephede, Alemdar gazetesindeki bu yazıların dedikodusu devam eder­ ken; iki meş’um havadis daha akset­ mişti.

Biri, Kuvayi Milliyeyi dağıtmak ve müşevviklerini tedip etmek için Is- tanbuldan bir (kuYvei seferiye) gönderileceği;

Diğeri de; hükümeti merkeziyenin gösterdiği arzu üzerine, Anadoluda- ki askerî depolarda bulunan silâh ve cephanelerin kâmilen Istanbula nak­ ledileceği...

Bilhassa bu ikinci haber, cephe­ deki vatanperverlere dehşet vermiş­ ti. Eğer, bu mesele tahakkuk eder­ se... Şu halde bütün Türk milleti, si­ lâhtan tecrit olunarak elleri kolları bağlı bir halde düşmana teslim edi­ lecek demekti.

Yine bu sırada, bu iki havadisi te­ yit edecek mühim bir haber daha

;elmişti. O da; (Umum Jandarma Kumandam Kemal Paşa) nm Balı- cesire gelmesi ve mühim bir vazife ile cephe gerilerine doğru bir seya­ hat icra etmesi idi.

Kemal Paşanın bu seyahati etra­ fında birçok dedikodu zuhûr etmiş-1

ti:

1 — Kemal Paşa, Kuvayi Milliy ye iltihak eden jandarmaları topla mağa geliyor.

(5)

N o . 78

Ziya ŞAKİR

Fırka kumandanı tevkif haberini

alır

almaz

Naziliiye gitmişti

göndereceğini vaa iSüz binlerce müsliiman açıkta, aç

ve çıplak, sefaletle pençeleşiyor. Memlekette hiçbir şey olmamış gibi İstanbul sakin ve samit dururken harekâtımızın ne gibi esasa matuf olduğunu bu züppe paşa, eski usulde jurnalcilik şeklinde anlamağa gel­ miş... Biz de bilmukabele beş bin tü­ fek, on beş bin sandık cephane, bin bomba, dört makinalı tüfek, bir kud­ retli cebel takımı ve bi: atım cepha- nesile beraber teslimine talikan, zey­ bekçe esir ettik.]

Hacı Şükrü Beyin coşkun bir asa­ biyetle yazdığı şu satırlarda, Kemal Paşa çok ağır itham altında ezilmek­ te, hattâ bir anlık hissi galeyanı ne­ ticesinde, hayatı da tehlikeye girmek istidadını göstermekte idi.

Kemal Paşaya gelince; züppe de­ ğil, bilâkis ağırbaşlı., ve sonra bir jurnalci gibi değil, çok açık kalpli görünmekte idi.

Fırka Kumandam Miralay. Şefik Bey, Kemal Paşanın tevkifini haber alır almaz, derhal Naziliiye gitmiş; etrafı, Demirci Efenin kızanlarile çevrilmiş olan konağa girmişti. O esnada Kemal Paşa, yalnız değildi. Nazilli heyeti milliyesine mensup bir kaç misafir ile görüşmekte idi. Balı­ kesir mıntakası Jandarma Müfettişi Kaymakam Hurşit Bey de Paşanın refakatinde bulunduğu için o da ken- disile beraber tevkif edilmişti.

Kemal Paşa, Miralay Şefik Beyi görür görmez, münasip bir lisan ile yapılan muameleden şikâyet etmiş­ ti. Şefik Bey ise, meselenin her hal­ de bir (suitefehhüm) den ileri gel­ miş olduğunu söyliyerek paşayı bi­ raz teselli ettikten sonra:

— Her halde, zatı âlileri, İstanbul hükümetinin yanlış hareketine kur­ ban oldunuz, zannederim. Siz de tak­ dir buyurursunuz ki, İstanbul hükü­ metinin Kuvayı Milliyeye aleyhtar bulunması, doğru bir hareket değil­ dir.

Demişti.

O zaman Kemal Paşa, derhal Şe fik Beyin bu sözlerine iştirak etmiş; evrak çantasını getirterek içinden çıkardığı birçok müsveddeleri Şefik

Beye vermiş:

Bakınız.. Bunlar, Balıkesirden ve Uşaktan Istanbula yazdığım şif­ reli telgraflardır. Okuyunuz. Göre­ ceksiniz ki, hepsi de Kuvayı Milliye- nin lehindedir.

Diye mukabele etmişti.

Halbuki Umurlu - Köşk cephesin­ de; Kemal Paşanın her uğradığı yer­ den, İstanbul hükümetine sadakat telgrafları çektirdiği hakkında bir­ çok şayialar işitilmiş ve bu da her­ kesi, Kemal Paşa aleyhinde heyeca­ na getirmişti.

Şefik Bey, bu şifre müsveddeleri­ ni gözden geçirirken, Kemal Paşa sözüne devam eylemişti:

— Görüyorsunuz ki, muhtelif tel­ graflarla kuvayi milliyeye yardım edilmesini tavsiye ediyorum, hattâ bunda geç kalmış olduklarından do­ layı İstanbul hükümeti ricalinden şi­ kâyette bulunuyorum. Ben de bu mil­ letin efradından değil miyim?.. Mil­ letimi, maruz kaldığı bir felâketten esirgemek istemez miyim... Maama- fih .kabahati tamamiyle İstanbul hükümetine bulmayınız. Vaziyeti bu hale getiren sebepleri biraz da taşra­ da arayınız. Anadoluda, kraldan zi­ yade kral taraftarı olan bazı valiler, mutasarrıflar, kaymakamlar var. Bunlar, biribiri arkasına kuvayi mil­ liye aleyhinde şikâyette bulunuyor­ lar. İstanbul hükümetini, yanlış te­ lâkkilere sevkediyorlar... Asıl, bu ze­ hapları tashih etmek lâzım. Beni bu­ rada, bu suretle alıkoymaktan ne çı­ kar. Söyleyiniz, bıraksınlar. Istanbu­ la gideyim. İstanbul hükümetini, ku­ vayi milliye lehine ikna edeyim. Hat­ tâ, hükümetten muavenet temin et­ mek için de elimden gelen gayreti göstereyim.

Diyordu,.

Miralay Şefik bey, bu fırsattan is­ tifade etmek istedi:

— Hay, hay... Bir an evvel Istan­ bula avdetiniz için icap edenler nez- dinde teşebbüsata girişirim. Ancak şu var ki, buradaki misafirliğiniz, Istanbula yanlış bir surette akset­ tirilir. Lüzumsuz bir heyecana se­ bebiyet verir. Eğer arzu ederseniz, Istanbula derhal şifre ile bir rapor gönderin. Bunda, kuvayi milliyenin meşru maksatlarından bahsedin. Hem orada, hem de burada hüsnü te­ sir hâsıl edeceğine eminim.

Dedi... Kemal paşa, bu teklifi memnuniyetle karşılıyarak, derhal

bir rapor yazıp detti.

İstanbul hükümeti, Kemal paşanın bu suretle tevkifinden pek fazla te­ lâş etmiş; kuvayi milliyenin, umum jandarma kumandanım hapsedecek derecede kuvvetlenmesine ve cüret göstermesine hayret eylemişti. Fakat garibi şurasıdır ki; mevkuf paşanın her ne suretle olursa olsun (şakiler) elinden tahlisi için Denizli mutasar­ rıfına emir vermekten ileri geçeme­ mişti.

Denizli mutasarrıfı, Kemal paşayı kurtarmak için, — bazı zevatla — Naziliiye gelmiş ve Demirci efe ile müzakerata girişmek için Köşke ha­ ber göndermiş; Efeyi Naziliiye da­ vet etmişti. Fakat Efeyi davete ge­ lenler; -Efe ile gizlice görüşerek:

— E fe!... Sakın Galip Hocayı be­ raber getirme. Sen, onun kim oldu­ ğunu bilmiyorsun. Naziliiye gelirsen

i

öğrenirsin, öğrendikten sonra da, Kemal paşayı bırakır, onu kurşuna dizersin.

Demişlerdi.

Zeki bir adam olan Demirci Efe, ayni zamanda sakin, mutedil ve mu- hakemeli bir ruha da malik olduğu için bu sözleri dinlemiş; bunda mü­ him bir maksat olduğunu hisseyle- mişti. Günlerdenberi yanında bulu­ nan (Galip hoca) mn efal ve hare­ kâtını şöylece gözden geçirmiş; kal­ binde memleket ve millet aşkından başka hiçbir his, hiçbir menfaat his­ si taşımıyan bu saf düşünceli şahsi­ yete karşı en küçük bir şüpheyi da­ vet edecek, en küçük bir şey bile ha­ tırına gelmemişti.

Fakat bundaki maksadı lâyıkiyle anlıyabilmek için Galip hocayı göre­ rek:

— Hoca!.. Ben, Naziliiye gidiyo­ rum. Boş yere sen rahatsız olma. Bu­ rada kal.

Demişti.

Fakat; Galip hocanın yüksek ze­ kâsı, Demirci Mehmet Efenin bu söz­ lerindeki gizli muammayı, bir anda halledivermişti.

Nazillide, bir taraftan Denizli mu­ tasarrıfı Kemal paşanın serbest kal­ masını temine çalışırken, diğer ta­ raftan da Denizli Hürriyet ve itilâf fırkasının hararetli taraftarları ta­ rafından Efenin kulağına bazı şeyler söylenmişti. Efe, Galip hocayı şid­ detle müdafaa etmek istemişti. Fa­ kat:

— Galip hoca kimdir, biliyor mu­ sun, Efe.

O, Izmirdeki ittihat ve Terak­ ki kâtibi mes’ulü Celâl beydir... Se­ nin, ittihatçılardan çekmediğin kal­ madı. Hadi, bunları unut. Celâl beyin de iyi bir adam olduğunda asla şüp­ he etme. Fakat şu var k i; bütün mil­ let ittihatçılara düşmandır. Eğer ya­ rın Galip hocanın hakikî hüviyeti an­ laşılır da Celâl bey olduğu meydana çıkarsa, seni en evvel terkedecek o- lan, bizzat kendi kızanlarındır. Sana, senet verelim. Bu dağların başında bir tek başına kalacaksın... Eğer sen yanına işgüzar, okur yazar adam is­ tiyorsan, avukat îlhami efendiyi ve­ relim.

Arkası varl

T A N

G ündelik S iy a sa l G azete

T E L E F O N i î *21 i5İeri.!C L C r U I N \ idare işlen .2431924310

T E L G R A F : “ T A N , , Istanb

A B O N E

Türkiye için Dışarı içiı Lira K. Lira K. Bir aylık 1 50 — — 3 4 — 8 -6 7 50 14 -1 yıllık 14 — 28 -İ L Â N

Hânlar İçin ilâncılık Şirketlerine mü­ racaat edilmelidir.

Küçük ilânlar doğrudan doğruya tdaretnizce alınabilir.

Küçük ilânların 5 satırlığı bir defalık 30 kuruştur. 5 satırdan fazlası için sa­ tır başına 5 kuruş alınır Bir defadan c»-rla için vekûndan %10 kuruş indiriliı

İ L A N

Şambr D ö Komers Fransez d’îstan- bul Cemiyetinin senelik toplantısı 4 Nisan 1936 tarihine müsadif cumarte si günü öğleden sonra saat 15 te Beyoğlunda Meşrutiyet caddesinde Unyon Fransez binasında akdedilece­ ği alâkadarlara ilân olunur.

(6)

No. 79

Ziya

Bu işten sonra ikinci bir plânın

tetkikine

girişmişlerdi

Diye yapılan sinsi tehditler ve mü essir telkinler altında, kalarak artık Celâl Beyle alâkayı kesmek lâzım - geldiğine hükmetmişti.

Demirci Efe, Kemal Paşanın ika­ metgâhım ihata eden nöbetçilerin derhal kaldırılmasını emretmiş; ar­ tık serbest kalan paşayı bir misafir sıfatile Köşkteki karargâhına getir­ mişti.

V e Köşke avdet ettiği zaman da Celâl Beyi bir tarafa çekmiş:

— Bey!.. Sizi, birçok çekemiyen- ler var. Zaman, bunlarla uğraşmağa müsait değil. İkimiz de, fedakârlık edelim. Ben, sizin ayrılığınıza katla­ nayım. Siz de, bir müddet için bura­ dan kaybolunuz.

Demişti.

Esasen Celâl Bey, böyle bir teklif karşısında kalacağını tahmin etmiş­ ti. Fakat, onun için ne böyle tesir­ ler ve ne de böyle teklifler; hiçbir kıymeti haiz değildi. Vatan ve millet hizmeti, nerede olsa, görülebilirdi. Esasen artık kuvvetlenen bu cephe­ yi, hamiyetli müdafilerine terkede-, rek daha zayıf cephelerde iş ara­ mak, kendisine daha hoş gelmişti. Onun için hazin bir vedadan sonra Köşk cephesinden ayrılan Celâl Bey, artık (Galip Hoca) lıktan da istifa et m iş; kendisini cani gönülden seven ve tanıyan A khisarlılam kurdukla­ rı cepheye giderek, karargâhı (K o­ yuncu Ali) de bulunan (Millî Alay Kumandanlığı) m deruhde etmişti.

Bu hâdise, cephedeki münevver kumandan ve zabitlerin hisleri üze­

rinde bir sarsıntı husule getirmişti. Çünkü, Celfi Beyi feda edecek ka­ dar zayıf kalplilik gösteren Demir­ ci Mehmet Efenin; artık bugünden itibaren Hürriyet ve İtilâf Fırkası­ nın tesiri altında kalmak imkân ve ihtimalinden endişe edilmişti.

*

Şu anda, bu havalideki halkın his­ siyatı; bıçakla kesümış gibi ikiye ay­

rılıyordu :

1 — Milliyetperverler. [Bunlar; bilâkaydüşart, millî mücadeye ta­

raftar bulunuyorlardı. ]

2 — Hürriyet ve İtilâf Fırkasına mensup olanlarla, bunların tesiri al­ tında kalanlar. [Bunlar, millî müca­ dele taraftarlarını - tıpkı İttihatçı­ lar gibi - yıkıcılıkla itham ediyorlar; memleketin böyle harp ve cidal ile değil; ancak ve ancak İstanbul hü­ kümetinin siyasetile kurtulabilece­ ğine hükmeyliyorlardı.]

Maamafih, şunu da söylemek icap eder ki, milliyetperverlerin ekseriyet teşkil ettiği yerlerde bunlardan bir kısmı kanaatlerini gizliyorlar; mü­ cadeleye taraftar gibi görünüyorlar ve hattâ, bu işlerde ve millî heyetler­ de, vazife bile deruhde ediyorlardı.

Onların bu hareketleri de gizli bir plân takip etmekten ve (kuvveti, içinden yıkmak) siyasetinden iba - retti. Nitekim, ayni maksatla Demir­ ci Mehmet E feyi elde etmeğe teşeb­ büs eylemişlerdi.

Celâl (Bayar) Beyi, Demirci E fe­ nin yanından uzaklaştırmağa mu­ vaffak olduktan sonra, ikinci bir plânın tatbikine girişmişler; ve bü­ tün gayretlerini, E fe ile zabitanın arasını bozacak sebepler hazırlama­ ğa hasretmişlerdi... Fakat zabitler, bu plânı keşfetmekte gecikmemişler, her ne olursa olsun; Demirci Efe île bozuşmamağa karar vermişlerdi.

Hürriyet ve îtilâfçılar, maksatla­ rına muvaffak olmak için iyi bir ba­ hane bulmuşlar; (Aydın Kuvayi Mil­ liye Kumandanlığı) unvanını par­ maklarına dolamışlardı. Askerlerin nüfuzunu kırmak için bu unvanm, yalnız Demirci E feye münhasır kal­ masını istiyorlar; bilhassa Hacı Şük­ rü Beyden bu unvanı kaldırarak o- nun nüfuzunu kırmak için bir çare düşünüyorlardı.

Ve nihayet buna muvaffak olmuş­ lardı... Bir gün Nazilli heyeti mer- keziyesinden bir zat, Hacı Şükrü Beye gelmiş; İtalyanların kendileri­ ne külliyetli miktarda silâh ve cep­ hane vereceğinden bahsetmiş:

__ Bu mesele hakkmda bizimle müzakereye girişmek için bizi (Ba- radiz) istasivonunda bekliyorlar. Gi­ delim. göriGelim.

Demişti... Hacı Şükrü Bey, bunu bir hakikat zannetmiş; yanında De­ nizli heyeti merkeziyesine mensup iki zat ile hususî bir trene binerek Burdur hattı üzerindeki Baradiz is- tasiyonuna gitmişti. Fakat orada bir Italyan heyetile mülâkata girişe­

ceğini zanneden Hacı Şükrü Beye, şu karar tefhim edilmişti:

— Şu dakikadan itibaren Kuvayi Milliye ile alâka ve rabıtanız ke­ silmiştir. Artık geri dönemezsiniz.

Hacı Şükrü Bey, bu karara boyun eğmek mecburiyetini hissetmişti. Çünkü en küçük bir muhalefet, hiç şüphesiz ki ölümle neticelenecekti. Buna binaen bu zat, ilk vasıta ile Afyonkarahisarına hareket etmişti.

Bu hareket 57 inci Fırka erkânına pek ağır gelmişti. Fırka Kumanda­ nı Miralay Şefik Bey, Demirci Meh­ met Efeye müracaat ederek bu me­ sele hakkında izahat istemişti. Efe, buna cevaben boynundaki meşin çantadan bir telgraf çıkarmış. Şefik Beye göstermişti. Ve sonra:

— Bak!.. Hacı Şükrü, bizi biribi- rimize katacaktı. Ben şimdiye ka­ dar bunu kimseye göstermedim.

Demişti... Gösterdiği telgraf, De­ mirciyi zabitan aleyhine kışkırtacak bir mahiyette idi. Ve bu telgraf ta açık olarak çekilmişti.

Hacim Muhiddin

Hacı Şükrü Beyin Demirci Efeye böyle mühim bir mesele hakkında bu suretle - açık - telgraf çekmesi, her türlü akıl ve mantık düsturları­ nın haricinde idi. Bu telgrafın uydu­ rulmuş, efenin bu suretle kandırıl­ mış olması, şüphesizdi.

Fakat; vaziyeti bu derece bulan­ dıracak kadar ileri gidenlerin sinir­ lere verdikleri şu gerginlik karşısın­ da artık meseleyi daha ziyade deş­ mek mümkün değildi.

Aydın harplerinde cidden hizmet ve fedakârlık etmiş olan Hacı Şük­ rü Beyin de bu suretle cepheden uzaklaşması, arkadaşlarının üzerin­ de çok acı tesirler husule getirmişti. En ziyade endişeyi mucip olan ci­ het; Demirci Mehmet Efenin artık menfi cereyanlara sürüklenmek is­ tenilmesi idi. Yeni yeni efenin etra­ fını alanların, bu saf adamı istisma­ ra yeltendikleri, açıktan açığa g ö ­ rülmekte idi. Efeyi, Nazillide (For- bes Şirketi) nin muhteşem bahçeli bir şatoya benziyen evine yerleştir­ mişler; adeta bir küçük hükümdar pozu vermişlerdi... Ayni zamanda efeye, sık sık sokağa çıkarak halkın arasında dolaşmanın (büyük adam­ lara) yakışmıyacağını söylemişlerdi Hattâ efenin bu şatoya girip çıktığı zaman orada bulundurdukları alkış­ çılara:

[Arkası v a r!

* Açık muhabere:

(Beşiktaş Serencebey, A. Vedat) imzalı mektuba cevap: Bahis buyru­ lan (Gizli Cemiyet), programımıza dahildir. Yakında, İstanbul hâdisatı- nı naklettiğimiz zaman bu cemiyetin hazırladığı BabIâli baskınından^ ve bunun ne suretle meydana çıktığın­ dan bahsedeceğiz.

Aydın cephesinde Kuvayi Milliye- ye iltihak eden süvari bölüğü, jM ai- yeti Seniye Süvari Bölüğü) değildir. Bu bölük, (Heyeti Nasıha) namı al­ tında (Aydın - Antalya - Konya) ya gönderilen ve (Şehzade Abdürrahim tarafından riyaset edilen heyetin re­ fakatine verilen kırk neferlik bir sü vari bölüğü idi. Merkezi tzmirde bu­ lunan 17 inci Kolordudan ayrılara)! heyetin maiyetine gönderilmişti. îz- mirin işgal edilmesi ve heyetin de Konyadan avdet eylemesi üzerine bu bölük (Dinar) da kalmış .sonra ku­ mandanı Mülâzım (veyahut Yüzba­ şı) Mufahham Beyle beraber Aydın cephesine gelmiş, Kuvayi Milliyeye

iltihak etmişti.

Alâkanıza teşekkürler ederim. Z. Ş.

(7)

»

No. 80

Ziya ŞAKIR

A rtık Kuvayı Milliye Demirci

Efenin nüfuzu altında idi

— Mağrur olma efem... Senden büyük Allah var.

Diye bağırtarak bu mütevazi Türk evlâdına zorla hükümdarlık ruhu aşı lamaya çalıştıkları bile rivayet edil­ mekte idi.

Fakat dağlara bile sığamıyan efe­ ye, bu hileli çember içine sıkışmak pek güç gelmişti. Ara sıra, mavzerini omzuna asarak geceleri kahveye git­ tiği bile görülmekte idi.

işin asıl feci noktası, efenin istis - mar edilmesi meselesi idi. Efenin kâ­ tipliği ve yahut mabeyinciliği işini de ruhte etmiş olanlar, Nazilli istasyo - nunda bir yazihane tesis etmişlerdi. Burası, (Efenin kitabet dairesi - ya­ hut - hükümet merkezi) idi. Kapısın­ da silâhlı zeybekler beklemekte idi. Buradan efe namına etrafa mektup­ lar yazılıyor, emirler veriliyor, tel - graflar çekiliyordu.

Bir gün ansızın (Alaşehire), iki üç kişiden mürekkep bir heyet gelmiş - ti. Bunlar; Demirci Mehmet E fe tara fından gönderildiklerini ve kaza dahi ündeki damızlık keçileri toplayıp gö­ türeceklerini söylemişlerdi. Bu hava­ dis, halk arasında şayi olur olmaz

halk telâşa düşmüş;kaza kaymakamı na şikâyete gelmişlerdi... Kaymakam Bezmi Nusret Bey, epeyce büyük bir tehlikeyi göze almış; bu adamları jan darmalara yakalatmış; (Efem !.. Bu adamlar, keçi hırsızlığı yapıyorlar. V e ser/h mübarek adını da öne sürü­ yorlar; kirletmeye çalışıyorlar. Ceza­ larım vermek için bizzat size gönderi yorum)

Diye bir de mektup yazarak Demir ci Mehmet Efeye yollamıştı... Efenin bu adamlara ne ceza verdiğini bilmi- yoruz.Fakat bu cezanın herhalde pek şiddetli olduğunu, Alaşehir kayma - kamına - cevaben gelen - teşekkür - nameden anlıyoruz.

Demirci Mehmet Efenin kurnaz - lıkla etrafını alan bir iki kişi artık açıktan açığa onu hükümdarlığa ha­

zırlıyorlar; ve hattâ, gittikleri yo- lün doğru olmadığmş söyliyen bazı mühim zevata:

— Kavalalı Mehmet Ali ağayı, Mı sır Hidivi Mehmet Ali Paşa yapan, onun akıl kâhyası Sami Bey idi.

Demekten bile çekinmiyorlardı. Vaziyeti inceden inceye tetkik e - denler, bu hali şunun veya bunun şah sî düşüncesi olarak telâkki etmiyor - lar; ihdas edilen bu vaziyette, ecne­ bi bir hükümetin gizli bir arzusuna hizmet edildiğinedn endişe eyliyorlar di. (Halbuki efe, mukaddes Türk câ miasından bir adım bile uzaklaşmak istemiyen halis bir Türk evlâdı idi. Nitekim, Konyada (deli başı) takibin den avdetinde, -ileride izah edeceği­ miz sebeplerle - maiyetindeki kuvvet dağıtılarak hakkında takibat icra e- dildiği zaman, ne Italyanlara ve ne de Yunanlılara iltica etmeyi aklından bile geçirmemiş; milletine karşı mu­ habbet, sadakat ve merbutiyetini gös

termişti.)

Çok dikkate şayandır ki; Demirci Efe, kendisine yapılan telkin ve te­ sirlere karşı, askerlere olan hürmet ve muhabbetini muhafaza ediyordu.. Fakat artık Kuvayi Milliye, tamami- le Demirci Efenin nüfuz ve kudreti altına girmiş bulunuyordu.

*

Bu sırada, (Aydm ) harpleri esna­ sında yapılan fecayii tetkik için iti - lâf devletleri generallerinden mürek­ kep bir heyetin yola çıktığı işitilmiş ve bu heyet (10 eylül 335) te (Çine) ye gelmişti.

Bu heyeti teşkil eden generaller, şunlardan mürekkepti:

Fransız generali — Binozet İtalya generali — Dalolyo Amerikalı Amiral — Bristol Ingiliz Amirali — Heyk

Bu heyetin arasmda - tstanbulda İç Erenköyünde Cesim bağı, köşkü ve şaraphanesi bulunan - ve gayet iyi türkçe konuşan Ingiliz binbaşısı üniformalı (şarapçı Tomson) da bu­ lunuyordu.

Heyete, Ingiliz amirali Heyk riya­ set ediyordu... İlk defa, 57 inci fırka kumandanı miralay Şefik Bey istic - vap olunmuş; ve kendisine en evvel

şu sual sorulmuştu :

— Aydın muhitinde vukua gelen h H ’ sat hakkında malûmatınız, ne - dir?...

Nihayet sua'ler, şu noktalar üze - rinde temerküz etmişti:

1 — Aydını istirdat etmek için Tiirklerin gösterdikleri harekete Yu­ nanlılar mı sebebiyet vermişlerdir?.. Yoksa, Türk kumandanlarının bir ter tibi eseri midir?.. Eğer bu, millî bir

kıyam ise, Türk nizamiye kıt’ alan, niçin bu harekete iştirak etmiştir?..

2 — Aydım terkeden Türk halkı, niçin yurtlarına dönmemektedir. A- caba Yunanlılardan mı çekiniyorlar; yoksa, Türk kuvvetleri tarafından mı menediliyorlar.

3 — Aydm muharebesi neticesin - de, Aydından dahile nakledilen Rum ahali niçin kaldırıldı. Bunlar, iade e- dilemez mi?..

Bu heyet azasının haleti ruhiyesi - şu şekilde göze çarpıyordu:

Ingiliz amirali, Heyk — Daima es­ rarlı bir sükûnet gösteriyor. Ve âde ta, itilâf devletlerinin yanlış siyaseti yüzünden zuhura gelen bütün bu fa ­ ciaların, mânevi mesuliyeti altında eziliyormuş gibi, muztarip ve üzüntü

lü görünüyordu.

Amerikalı amiral Bristol — Vakur çehresinde, pek açık ve bariz bir bi­ taraflık, derin bir hüsnüniyet göze çarpıyordu.

İtalya generali Dalolyo — Yunan­ lılar aleyhine zuhur eden ifade ve de lillerden büyük bir memnuniyet his - settiği açıktan açığa anlaşılıyordu.

Fransa generali Binozet — Nakle­ dilen facia safahatında, Türk zabit - lerinin de mesuliyetine dair deliller

yakalamıya çalışıyor.

Heyet; kumandan ve zabitandan sonra, Yörük E fe ve sair birkaç millî kumandanla Çinede bulunan A y dınlılardan bazılarını da din'emiş: er tesi gün de Nazilliye giderek tahki - katım ikmal eylemişti.

Bitaraflıktan ayrılmamış olan bu temiz ruhlu askerler; nihayet vicdan larına ittiba etmişler; Avdın faciasın da, Türklere tahmil edilecek hiçbir mesuliyet görememişlerdi.

*

Bu hâdisat arasmda Hâcim Mu - hiddin Bey (Alaşehire) gelmiş; Ba- lıkesirde olduğu gibi bir kongre akdi­ ni teklif etmişti. Civardaki kazaların gönderdiği murahhaslarm iştirakile Hâcim Beyin riyasetinde toplanan bu kongrede Millî Müdafaaya devam için mühim kararlar verilmiş, ve bilhassa istilâdan korkan halk ile cephelerde müdafaa ile meşgul olan kuvvetlerin maneviyatı yükseltümişti..

Bu münasebetle şunu da zikrede - lim ki, İzmir valisi kambur izzet Bey, daha hâlâ kendisini mülhakattaki va ziyete hâkim zannetmekte idi. Buna binaen, Hâcim Beyin Alaşehire gele rek bir kongre akdine teşebbüs edece ğini Hüriyet ve itilâf Fırkası mensup la m d an haber alır almaz, derhal (Hâ cim Beyin derdestile mahfuzen Izmi- re izamı) için Alaşehir kaymakamı Bezmi Nusret Beye emir vermişti. Hâ cim Bey bu emirden haberdar olur olm az;

(Alaşehir kaymakamı, hamiyetli bir gençtir. Arzunuz veçhile beni derdest ettirmez. Eğer mutlaka der destimi istiyorsanız, bizzat gelmeniz lâzımdır)

Diye bir cevap yazmış, bunu Bez­ mi Nusret Beye gösterdikten sonra, İzmir valisine çekmişti.

Bu da; Kuvayi Milliye erkânının, artık kendilerine güvenebilecek hale geldiklerini göstermekte idi.

Balıkesir ve Alaşehir kongreleri - nin temin ettiği faydalar (Nazilli) li- lerin nazari dikkatini celbetmiş, ora da da bir kongre akdine teşebbüs o- lunarak Aydm, Menteşe, Denizli, Bur dur, İsparta, Antalya livalarile Öde­ miş, Kuşadası kaza ve nahiyelerin - den birer murahhas davet edilmişti.

(Arkası var)

S ü n d elik S iy a sa l G a zetı

f E L E F O N {

tdare işleri ¡ 24310Yazı işleri ı 24319

r E L G R A F:

‘ T A N,, latanb

A B O N E

Türkiye içir Dışarı tçn Lira K Lira K Bir ayltk 1 50 — — 3 4 - 8 -6 7 50 14 — 1 yıllık 14 — 28 —

İ LAN

Hânlar için tlâncılıb Şirketlerine mü acaat edilmelidir

Küçük ilânlar doğrudan doğruya daremizce alınabilir

Küçük ilânların 5 satırlığı bir defalık İ0 kuruştur. 5 satırdan fazlası için sa­ tır başına 3 kuruş almrr Bir defadan

(8)

4

No. 8i

Ziya ŞAKIR

Bu hareket, Tü rk milletine karşı

'tertip ettikleri ilk kanlı suikasttı

Bu kongrede de Kuvayi milliye­ ttin yiyecek, giyecek, silâh, cephane ve saire gibi ihtiyaçlarile istihbarat işleri hakkında mühim kararlar ve­ rilmiş, bütün bu işleri muntazam bir surette yürütmek için Nazillide kırk beş kişiden mürekkep daimî bir he­ yeti merkeziyenin bulundurulması takarrür etmişti.

Görülüyor ki, diğer cephelerde ol­ duğu gibi, Aydın cephesi de oldukça kuvvet kesbetmiş, ve işler de bir hay­ li intizama girmişti. Şimdi...

*

(Ayvalık) tan başlayarak Akdeni- zin cenup sahillerine kadar uzayan (Türk Millî Müdafaa) cephesinin koca ciltler dolduracak kadar bol ve mebzul olan şerefli menkıbelerini - mümkün olduğu kadar ihtisar ede­ rek - arzettikten sonra, bıraktığımız yere - yani Ahmet Anzavurun, tüy­ ler ürperten cinayetlerine - dönüyo­ ruz.

Padişah Vahidettin İle taraftarla­ rının takip ettikleri kanlı siyasette, kör bir âlet olarak kullandıkları bu adamın Bandırmaya nasıl çıktığını; çevirdiği mahirane manevralarla ba­ ğına bir güruh serseriyi nasıl topla - dığını, 61 inci fırka kumandanı Mi­ ralay Kâzım Beyi aldatmak için na­ sıl bir mektup yazıp yolladığım ar- zetmiş; ve içinde kabul edilmesi im­ kânı olmıyan şartlar bulunan bu mek tubun cevapsız kalması üzerine, An­ zavurun derhal harekete geçtiğini de ilâve eylemiştik.

Bu hareket, padişah ile taraftar­ larının, Türk milletine karşı tertip et­ tikleri ilk kanlı suikastti. Vakıa bun­ dan evvel de Adapazarı havalisi ile

(Bozkır) da da böyle teşebbüslere gi­ rişmişlerse de, gerek mürettipleri, ve gerek failleri bunlarda esaslı bir surette muvaffak olamamışlardı. Fa­ kat şimdi... Türk milletinin hayatına kastedenler, müsbet bir saha üzerin­ de yürüyorlar; yurtlarım, milli tıa-

yat ve istiklâllerini korumak için düş mana göğüs geren Türk evlâtlarını arkadan hançerlemiye hazırlanıyor­ lardı.

Maamafih, Anzavur, henüz tered­ düt ediyordu. Daha doğrusu o ara­ lık herkesi şiddetle alâkadar eden

(Mebusan Meclisi intihabı) nm neti­ cesini bekliyordu.

Hürriyet ve itilâf fırkasile bütün muhalifler tarafından yapılan şid - detli propaganda müessir olur da, e- ğer fırka namzetleri kazanırsa; cep­ hedeki bulunan Kuvayi Milliye ku­ mandanlarının bir anda mâneviyatla- rının kırılacağım ümit ediyor; o za­ man maksadına daha kolaylıkla vâ­ sıl olacağına kanaat besliyordu.

335 senesi teşrinisani iptidalarmda tnillî mücadele mıntakasında mebus­ lar seçilmiş ve kâmilen (Millî müda­ faa taraftarları) na rey verileceği ta­ hakkuk etmişti. Ayvalık kahramanı ve o mmtakamn kumandam olan (172 inci alay kumandanı) kayma­ kam Ali Bey (1) A fyon Karahisar halkının umumî talebi üzerine mebus namzedi ilân edilmişti. Ve bu coşkun istek üzerine mebusluğu kazanacağı hiç şüphesizdi.

Vatanperverlere karşı bu şekilde tezahürat gösterilmesi, artık Anza- vuru harekete sevketmişti. Çünkü bi­ ra« daha geçerse Ali Rıza Paşa ka­ binesi daha ziyade kuvvetlenecek ve­ yahut iktidar mevkiine büsbütün mil­ liyetperverler gelecek; o takdirde ar­ tık hazırlanan facia, başlamadan ni­ hayete erecekti... Bu mülâhazaya bi­ naen, Anzavur; hazırladığı kuvvetle­ rin (Manyas) ta toplanması için her tarafa haber göndermişti.

Anzavurun hareket hazırlığı, pek tabiî olarak Balıkesirde büyük bir endişe tevlit eylemişti. Zira, bu isyan hareketini tedip için cepheden bir kuvvet ayırmak icap edecekti. Bu­ nu hisseden düşman ise, hiç şüphe­ siz ki şiddetli bir taarruza geçecek­ ti. Sonra... Aslen ve ırkan Türkten (1 ) Bayındırlık bakanı Bay Ali Çetinka ya.

başka hiçbir şey olmıyan Çerkezler gibi kıymetli bir kardeş unsurla kan­ lı bir mücadeleye girişilmesi, arzu e- dilen bir şey değildi.. Fakat ne çare ki, hain ve dessas bir siyaset, iki öz kardeşi biribirine düşman etmişti. Artık, silâha karşı silâhla mukabele etmek, zaruret hükmüne girmişti.

61 inci fırka kumandanı Miralay Kâzım Bey, bir taraftan Susığırlığa kuvvet sevkederek mukabele tertiba­ tı alırken, diğer taraftan da sabık Edremit kaymakamı, şimdi de Ayva­ lık cephesinde bir millî müfreze ku­ mandanı olan (KÖprülülIl Hamdi Bey) i, Anzavura nasihat vermiye göndermişti.

Anzavur, Hamdi Bey vasıtasile tebliğ edilen Kâzım Beyin tekliflerim kâmilen reddetmiş, artık filen hare­ kete geçmişti. Yanında yüz süvari olduğu halde, Bür’atle (Susığırlık)ı basmış; hükümet dairesile askerî müesseseleri ve sair icap eden yerle­ ri işgal eylemişti.

O sırada Susığırlıkta 50-60 kadar zabit ve asker bulunmakta idi. Bun­ lar da, oradaki topları ve müessesa- tı muhafaza etmektelerdi. Anzavur, zabitlerin bir araya toplanarak hap­ sedilmesini emertmiş; efradı da kış­ la meydanında içtima ettirerek bun­ lara bir nutuk söylemişti... Manzara, hem gülünç ve hem de acıklı idi. Boy­ nunda bir Kur’anıkerim kesesi asılı olan Ahmet Anzavur, yüksek bir ye­ re çıkmış; eline ne olduğu belli olmı- yan boru gibi bükülü bir kâğıt al - mış:

— Elimde Fermaaan.. Boynumda Kur’aaan.. Göğsümde iman olarak karşınıza çıkıyorum; ey askerler!..! Ben, padişah ve halifemizin bir ku­ mandanıyım. Şu gördüğünüz asker-j ler de onun yani halifenin ordusu-1 dur. Halifenin ordusuna el kaldırma-

i

dığınız için sizi öldürmüyorum. Esir etmiyorum. Kâmilen serbest bırakı­ yorum. Köylerinize gidiniz. Rahat

rahat zevk ve safa ediniz. Hain ve mel’un ittihatçılar, muharebe baha- nesile, sizi senelerce evlerinizden barklarınızdan mahrum ettiler.

Şimdi de, gûya Yunan ordusu ge­ lecekmiş te buraları istilâ edecekmiş, diye sizi daha hâlâ silâh altında inim inim inletiyorlar. Yalanlara, inanma­ yın. ittihatçıların sözlerine kanma­ yın. Yedi düvel bir araya gelse, padi­ şah ve halifemizin bir sözü onları durdurmıya kâfidir... Buradaki ku­ mandanlar, sizi aldattılar. Çoluk ço­ cuğunuzdan mahrum bıraktılar. On­ lar, Enver Paşanın köleleridir. Hep­ si de padişahımız tarafından azledil-1 mişlerdir. Yakında yeni kumandan-

i

lar gelecektir. Şimdi size, padişahı-

j

mız namma terhis tezkerelerinizi ve-j receğim. Hepinizi köylerinize gönde­ receğim.

Diye; gülünç olduğu kadar hazin; i hazin olduğu kadar feci sözler s ö y -' lemiş; ellerine de hakikaten uydur­ ma birer terhis tezkeresi vermişti.

Anzavurun böylece hareektten maksadı; avamın ruhunu cezbetmek üzerine gönderilecek kuvvetleri ko­ laylıkla inhilâle sevketmekti.

Boynunda Kur’an olduğundan bah­ seden adam, durup düşünmeden ya­ lan söylüyor. Beş on kilometro iler­ de, düşmanın yaylım ateşleri masum Türkleri al^ kanlar içinde yerlere se­ rerken, hâya ve vicdandan mahrum komiteciler, Türk kızlarının ırz ve namuslarım meşum ayaklarının al­ tında çiğnerlerken; bu adam daha hâlâ ittihatçıların kendilerini aldat­ tığından, daha hâlâ düşman istilâsı­ na dair gelen haberlerin yalan oldu­ ğundan bahsediyordu.

(Arkası var) Beyoğlu Dördüncü Sulh Hukuk Mahkemesinden : Şişli Fransız Lape hastahanesinde akıl hastalığından dolayı tedavide bulunan Osman Nuri kızı Leman hacredilerek Akasaray Çorap fabrikası yanında Hilmi bey a partmanında 3 sayıda mukim annesi Şükrüyenin vasi tayin edildiği ilân

olunur. .

İşte herkesin beğendiği — Herkesin alkışladığı film

BROADWAY MELODY1936

A şk - Neşe - Zevk - Musiki - Şarkı - Rövü ve 2 saat

k £1 İl i k i l

Baş rolde : Y E N İ D O Ğ A N Y I D I Z

E L E A N O R

P O W E L L

(9)

gülünç b ir mektup yollamıştı

Dindarlık doğruluk demekti. Hal­ buki saf ve masum Türk askerinin karşısında boynundaki Kur’andan ve dindarlıktan bahseden bu adam ise, hayatında bir kere bile doğruluğun ne olduğunu bilmemişti... Etrafında­ kilere riyakârlık taslamak için beş vakit namaz kılan ve aptessiz yere basmıyan bu adam; (vatan muhab­ beti, imandan gelir) diye söylenen mübarek kelâmı kapkara diliyle sil­ miş; dinin bütün mukaddesatını, mü- levves ayaklariyle çiğnemişti.

Anzavur, Susığırlıkta kolayca ka­ zandığı bu muvaffakiyeti, tantanalı telgraflarla padişaha bildirdikten sonra artık maiyetindeki haşarat sü­ rüsüne (Halife ordusu) namını ver­ mişti. Ve, en kısa yoldan Yunanlılar­ la birleşmek için Balıkesir üzerine i- lerlemek istemişti. Fakat Balıkesirde şiddetli bir mukavemet göreceğini hisseder etmez, yeni bir plân tertip etmiş, Kâzım beye şu garip ve gülünç

mektubu göndermişti: Aynen ve harfiyyen

Fırka 61 Kumandam Miralay Kâzım Beyefendiye;

Mirim!.

Bendenizi bir şaki gibi takip için a - ' sakiri nizamiyeyi Balıkesirdeki ku- vayı milliye emrine verdiğinizi mev- sukan öğrendim. (Bir kelime okuna­ mıyor) Susığırlıkta gördüm. Bilirsi­ niz ki millet efradı siyasî içtihatla­ rında hürdürler. Ben ve arkadaşla­ rım, ahzıasker şubelerinin ve nice levazım ve sevkiyat zabitanınm, huy­ suz kumandanların, malen, bedenen, manen, maddeten tezlil eylediği ma­ sum milletin ve ittihatçıların hazîzi mezellete düşürdükleri siyaseti islâ - miye ve Osmaniyeyi, yeni türeyen Balıkesirdeki ittihatçılardan kurtar­

mak, ve Yunan cephesine karşı ha­ kikî ve parasız hizmete amade bir millet ordusu vücuda getirmek az- mindeyim. Bu itibarla, hükümeti as­ keriye aleyhinde hiçbir veçhile hare­ kette bulunmak fikrinde değilim. Bi­ naenaleyh havenei ittihadı himaye e- dercesine bana karşı gelmek isterse­ niz; sizi, vazifei askeriyesi haricine çıkmış ve yegâne düşmanım olan it­ tihatçılara iltihak etmiş bir çete ad­ detmekte mazurum. Bundan dolayı tevellüt edecek mesuliyeti harbiye, doğrudan doğruya size ait olacaktır.

Susığırlıkta, aleyhime istimal olun mak üzere gönderdiğiniz bazı esliha ve teçhizatı berayı muhafaza aldım. Ne vakit, hükümeti askeriye mü­ messili sıfatiyle bitaraf kaldığınızı şerefi askerî namına emir ve iş’ar e- derseniz, teçhizatı mezkûreyi iadeye amadeyim.

Yarın; Balıkesir halkı ile temas et­ mek üzere geldiğim zaman, vazifei Tesmiyenizi bitarafane istimal ettiği­ nizi görmek isterim azizim.

14 teşrinisani 335

İzmit mutasarrıfı sabıkı Ahmet Anzavur Bu basit ve cahil adam, karşısında- kileri de kendi ayarında zannediyor: onları kelime oyuncakları, ve amiya­ ne tehditlerle avlıyabileceğini tahmin eyliyordu.

Fakat Balıkesir kuvayi milliye er­ kânı ile fırka kumandam Kâzım bey; artık son kararlarım vermişler­ di. Bu adamm Susığırlıkta yaptığı küstahlığın cezası olmak üzere ona şiddetli bir darbe indirecekler; yüre­ ği vatan acısıyle yananlara dokun­

manın iyi bir netice vermiyeceğini bildireceklerdi.

Balıkesir umumî kongresinde veri­ len karar mucibince, kuvayi milliye- nin girişeceği mühim hareketler için, her ay toplanan aylık kongreden karar alınması lâzımgelmekteydi. Fa kat meselenin ehemmiyetini nazarı dikkate alan Balıkesir heyeti merke- ziyesi, her mesuliyeti deruhte etmiş; Anzavura karşı derhal bir kuvvei se­ feriye çıkarılması lüzumunu tasvip eylemişti.

Bunun üzerine cepheden bir kısım kuvvet çekilerek millî ve nizamiye efradından mürekkep bir müfreze tertip edildiği gibi, 56 ncı fırka ku­ mandam miralay Bekir Sami beye müracaat edilerek yardım istenilmiş­ ti.

Bu sırada Anzavur, başına topla­ dığı kısmı azami (Manyas) lılardan mürekkep bir kuvvetle Balıkesir is­ tikametine ilerlemiş; kasabadan 20 kilometre şimalde, (Demirkapı) mev kiinde tevakkuf eylemişti. Bu tevak­ kuftan maksadı; Biga, Bandırma, Gönen, Kirmastı ve saireden gelecek olan kuvvetleri beklemek, ansızın Balıkesire hücum ederek (Susığırltk) ta olduğu gibi kolayca bir muvaffa­ kiyet elde etmekti.

Lâkin, 61 nci fırka kumandam mi­ ralay Kâzım bey, buna meydan ver­ memişti. lik darbeyi kendisi indir­ mek için, derhal harekete geçmişti. Ayni zamanda, Bursadan (Kayma­ kam. Rahmi bey) kumandasında bu­ lunan 174 üncü piyade alayı ile Ban­ dırmadan yüzbaşı Selim bey maiyye- tinde bir müfreze tahrik eylemişti.

Bu üç kuvvet; hemen ayni zaman­ da, Demirkapı mevkiine yaklaşmış; Anzavurun kuvvetini kuşatmıştı. | ilk defa olarak müsademe sahnesine bir süvari müfrezesile (Köprülü

j

lü Hamdi bey atılmıştı. Demirkapınm cenubunda Anzavurun atlılariyle çar pışmaya başlamıştı. Arkadan da topçu ve piyade kuvvetleri ateş aç­ mıştı. Anzavur, hiç ümit etmediği böyle bir baskın karşsıında şaşırmış­ tı. Uç taraftan yediği şiddetli ateş al­ tında, ancak iki saat kadar dayana­ bilmiş, ondan sonra perişan bir hal­ de kaçmıştı. Hattâ kaçarken, binek atını bile Demirkapıda bırakmıya mecbur kalmıştı.

Bu çarpışma, kuvayi milliyenin lehine olarak neticelenmişti. Bu iti­ barla şayanı dikkatti. Fakat gerek bu çarpışma, ve gerek bu muvaffa­ kiyet (millî mücadele tarihi) nde a- sıl başka bir noktadan haizi ehem­ miyetti. O da; (millet) ile (padişah ve halife) arasında ilk çarpışmanın bu suretle vukua gelmesi ve netice- lenmesiydi.

Şu anda, millet kuvvetlerinin kar­ şısına çıkan Anzavurun haşarat sü­ rüsüne, (halife askerleri) denilmek­ teydi. Ve bu halife askerlerinin de, — müsademe mahallinden beş on ki­ lometre geride bulunan — Yunan is­ tilâ ordusu ile alâka ve rabıtası hiç bir tevil ile inkâr edilemezdi. Nete- kim, Demirkapıda bu müsademe baş­ ladığı anda, Ayvalık ve Soma cephe­ lerinde de Yunan kuvvetleri taarru­ za geçmiş; Yunan ve Anzavur kuv­ vetlerinin — iki ateş arasında kalan bir avuç Türk kahramanını bir ham­ lede ezip geçerek — el ele vermek esasına müstenit bir plân takip et­ tikleri tezahür eylemişti.

! Arkası varl

Haşan müstahzaratından

Nesrin Kolonya ve Losyonları

75 derece

Limon çiçeği, Yasemin, Leylâk, Divinya, har çiçekleri, Origan, Zanbak.

Nesrin kolonya ve Losyonları

>* » **

M M n

M M »*

M M

M M »»

Revdor, Şipr, Fujer, Fulya,

Ba-1/24 litre 12 1 /2 Kr. 1/16 99 20 1 /8 99 35 1 /4 99 60 1 / 2 99 100 1 99 200

„ litre île kapalı ve açık 250 „ Camkapa.şişeler 1 /8 lit. 70 „ Camkapa.şişeler 1 /4 lit.100 „ Camkapa.şişeler 1 /2 lit.150 Tıraş Kolonya ve Losyonları 60 derece

Tıraş Tuvalet Kolonya ve Losyonları 1 /8 Litre 1 /4

1/2

30 50 80 9» tf 99 » 99 99

Referanslar

Benzer Belgeler

Akademik Erteleme Davranışıyla Baş Etme Beceri Eğitimi Psikoeğitim Grup Yaşantısının Üniversite Öğrencilerinin Akademik Erteleme Davranışlarına Etkisi"

Ödül) Genel fonksiyonların yerleşme nokta- ları, Osmaniye ve Gazi caddeleriyle fonk- siyonel ilişkilerin doğru kurulması, câmi platformunun görsel olarak ve ulaşım

Meselâ lügatlerimizde pendentif karşı- lığı dört duvar üstüne bindirilen kubbele- rin köşelerde taşan kısımları altına müsel- lesi şekilde yapılan kemerler gibi uzun ve

Soğuması için en az 1-2 saat beklendikten sonra, RTV silikon kalıp yavaşça çıkartılarak, dış bü- key optik reçine kareleri ile kaplı lapın üzerine fırça ile

Polonya Az~nl~k Okulu'nun ortaya ç~k~~~n~~ tam olarak anlayabilmek için Edirne'de Bulgar Cemaati ve Katolik Bulgarlar üzerinde durulacakt~r.. Bu makalenin amac~~ Polonya

Ayrıca yöneticiler geleneksel ürünlere göre organik ürünlerin fiyatlarının nispeten daha yüksek olması nedeniyle tüketicilerin algıladıkları finansal riskin yüksek

Muammer Hoca/A¤abey, tasar›m›n› ve uygulamalar›n› yapm›fl oldu¤u çok say›da fabrika binas› ile sanayileflmemizde, mimar olarak büyük katk›larda bulunmufltur..

En son milâdın XII inci asrında teessüse başlıyan ve yine hudutları ta mavi Tıma kaynaklarından Kora denizine kadar uzayan geniş ülkenin sahibi büyük Moğol dsvletini