• Sonuç bulunamadı

:"';; ~ ~... O M:;'!... ,M-lfA sh. öt- - '\ ;k-" :;~~:...:;

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share ":"';; ~ ~... O M:;'!... ,M-lfA sh. öt- - '\ ;k-" :;~~:...:;"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

:"';;·~ ~ ... O ·M:;'!. ... ö t -

, M - l fA · s h

- '\ ;k-" :;~~:...:;

·-:

(2)

T A R H

ORTAZ.AMAN TÜRK-İSLA-M DÜNYA&INDA

D ı N

Prof. A MEZ

- Ba~ı geçen sayıda -

.·:' Sufile~ 3./9. ve 4./ ı O asırlarda fatalizme, evliyalara ve MÜ h a m -

m e d' e tazimi hedef tutan üç esas ile islamiyetİn dini cereyanlarına, bugüne kadar muhafaza etmiş olduğu başlıca istikameti gösteren hatları çe~iiıiş bulu- nuyordu. Necat için emniyeti, Ahret' de kaderin korkunç meşkUkiyetini herta- raf olmasını sUfilik dahi te'min ederqemişdi. 386/996 senesinde SO.fi tarika- ti hakkında bir eser yazmı§ olan abidlerden M a k k i ölüm döşeğinde bu:

lunuyordu; talebel~rinden birine dedi ki: «Eğer şahs~a iyiliğin mukadder ol- duğunu farkedersen cenazem taşınırken cesedimin üzerine şeker ve badem serpdikden sonra: ~u akıl içind_ir! deyesin». O zaman ona dedim ki, diye ta- lebesi ilave etdi: Bunu nasıl anlayabileceğim?», «Ölürken bana elini uzat. E- ğer elini sıkarsam, Allah bana iyman nasib etmiş demek olur. Eğer elini tut-

mayıb salıverirsem o zaman _bana kötü bir akıbet mukaddremiş çlemek olur;

yalıında oturuyordu m: ölürken elimi tutup kuvvetiice sıkdı, cenazesi dışarı çıkarılırken cenaze üzerine şeker ve. badem saçdıkdan sonra: Bu akıl için- diri dedim.» [ ı32]». Aynı hikaye M a ~ e r .d i (vefatı 450/ ı 058) nin hayatına· da girmişdir: «Eserlerinden hiçbirini neşretmemiş bulunuyordu. Ö- lümünün yaklaşdığını anlayınca dedi ki: Filan ve filan mahaldeki yazıların hepsi de benimdir, bunları şimdiye kadar neşretmedim; çünkü bunun için hiçbir halis heves duymamıı.ıdıml Ölüm bana yaklaşıb da şuuromu kaybede- cek olursam elini elimin içine koy; eğer elini tutub sıkarsam, kit.ablan al ve derhal Dicle nehrine fırlat, fakat elimi uzatıb da elini tutmazsam, anla ki ki- tablar selametdedirler». Filhakıyka ikinci hal va ki oldu

I

ı 3 3] . Rikkati mu- cib bir keyfiyetçlir ki birçok yabancı şahısiann hal tercümelerinin ·sonlarında merhum mübarek zat bir dostunun veya talebesinin rüyasına girdiği, inayet-i ilahiyeye mazhar olduğunun alarnetini taşıdığı ve rüya gören kimsenin ~la-

[132] Ibn al • Cauzi, Berlin, fol. 139 b. (133] es Subki.,

m,

304.

854

(3)

ORTAZAMA..~ 'TÜRK - İSLAM DÜNYASINDA DİN B55

h' ın bu lutfuna ne suretle nilil olduğunu sorduğu görülür. İslamiyetde cennete ula§mak için mevcud yegane ~min yol müşriklere karşı harbde şehid düşmek­

dir. Bunun askeri ehemmiyetini Kayser N ·i k e p h o r o s ·bizzat görmüş·

d tir. N i k e p h o r o s 4./ı O. asırda müslümanların en büyük düşmanı idi.

Kayser de bbkı müsülmanlar gibi müşriklere karşı yapılan harbde ölecek o·

lan askerin de şehi.d olarak iTan edilmesini .istemişdi. Fakat mali sebeblerden dolayı küskün olan kilisa bu teşebbüsü reddetdi. [ 134 ı.

.

· Bu faaliyet kabararak başka şekiller albnda de.rhal islam nazariyab hu·

dudları · haricin e taş dı ve gayrı- Avrupa i, bilhassa şai:ka mahsus ikinci bir kol teşkil etdi. Bunlar duyguların ilahileşdirilmesiyle kalmadılar, belki illubiyet hassasını iradeye de teşmil etmek istediler ve bunun manbki netiyeesi olarak da üliihiyet kuvvetini haiz olmak iddiasına kalkdılar. Böylece devletin huzôr ve sükiinu için bu hal çok tehlikeli olmaya başladı; 300/912 senesine aid ra- fız ve i'tizale düşenierin listeleri bilhassf!. zengindir. 309 /9ı2 tarihinde İ-1 al- l a c Bağdad' da zalimane iydam edildi [ ı 35]. H a l 1 a c birçok meŞhur

sufilerin ve ezcümle C u na id' in halka-i tedrisinde bulunmuşdu; B ir u n i

[

ı 3 6 ı onu stifi tesmiye ediyordu, F i h r i s t' in [ ı 3 7] ka:vlince H a 1 I a c kendini kibarlara karşı şiy 'i, halka karşı da sufi olarak vasıflandınyordu. Gün·

de 400 rekat namaz kılarmış [ ı3sı. F i h r i s t , H all a c' ın ölümünden 66 sene sonra onun 4 7 eserini zikrediyor [39 ı .i bunlardan bir tanesini M a s s i g n o n neşrederek hakkıp.da iyzahat vermişdir. Hayrete şayan va·

kıfane bir kudret ve liyakatle eski agnostik şecereyi ortaya k~yan H a I I a -

c'ın lisanı en ince fikir silsilelerini ve enel-hak nazariyesinin kudretli hamle- lerini takib etmekdedir i öyle ki agnostik .ilahilerin en güzel parçalarını hatır•

latmakdad1r. H alla c'ın metodu da tamamıyle M u't az i ll a h'nın me- todudur. İnsani ve tesadüfi olan bütün hususlardan tasfiye edilmiş olan Allah fikrini bu cevher intikada verdiği «hak» ismini onlardan almışdır. Bu Allah mevhumunda iki ayrı telakkinin, beşeri ve ilahi hüviyet, - k i

i

s a'nın hü- viyeti etrafında süryani mücadelelerinden iktıbas edilen iki yabancı kelime o- lan nasut ve lahtit kelimeleri ile kasdediten .ma'na - mevcudiyeti, Allah'ın insani kalıb içinde (nasut) kıyamet gününde adaleti tatbik etmesi [ 140]~

[134] K r u m b a c h e r, Geschichte der byz. Literatur 2, s. 985.

[135] En son onun hakkmda, ZDMG 52, s. 468 ff, ve de Goeje, 'Arib 86 ff. ve bilhas·

sa M a 8 s i g n o n , Kitiib al • Taviisin, par al • Hallaj (Paris 1913) ve An a al • HtuJq im lsliim

m,

s. 248 ff.

[136] Chronol. übers. s. 194.

[137] 8. 190.

[138] KQ§/ el • TTUlhcub transl. Nichol·

l!On, 8. 303 ..

[139] s. 192; bak: Massignon, aynı e-

ser; B i r ii n i , İndia, Ühers., s. i25, de

«Buch der Konzentration des Grösste~ ve

<illnch der Konzentration des Klı-.insteıa ola·

rak iki kitabdan bahsediyor ki ıstılahlar ha·

kımından faydalıdır. Kitiib es • saihUr fi naqı

ed·duhür'u Sii.filer'in müverrihi de okumuşdur (es Sulaıiıi, vefatı 412/1021); bu ki tab ckü·

çük. ve dört köşe bir cild idi~ ki içinde H a l- l

a

c'm manzılmeleri vardı (es • Subki III.

61).

[140] M a 8 s i g n o n , s. 131.

[141] M a 8 8 i g n o n , s. 130

(4)

356 ü L K ü , BİRİNCİKANUN 1940

Allah'ın evvel emirde tekvin hadisesinden evvel kendini insan olarak tasvir

·etmesi [ 141] - ilk insan Yunanca Prôon anthrôpos agnostizme mensub (H i I ge n fe 1 d, Ketzergeschichte s. 294) - v e yine Allah'ın tekvinden evv~f mahlUk şeklinde vazıhen tecelli ederek «kaş kaşa yaklaşarak görebil- mesini kainata te' min etmesi» [ 142] gibi hususlara bakılacak olursa hıristi­

yan agnostizminin acayib aleminin ortasında bulunulduğu görülür .ki o c!a es- ki mitlerin soluk akislerinden başka birşey değildir. Bu yakınlık teferrua- tına kadar isbat edilebilir: (İrenaüs) B a ~ i I i d e s' e gö_re iyiden evvela

akıl (Logos,) sonra hikmet .(Phronesis), sonra kuvvet .(Dynamis}, daha sonra ma ri fet (Sophia) [ 14

31

çıkıyor. İ-1 a I 1 a c T a s i n' de Allah etra- fında dört dai!e çeviriyor ki bunu kimse anlayamaz: 1 - iradesi (m a ş i' a h), 2 - h ~ k m a h , 3 -q u d r a h , 4 - m a 'I u m a h yanj vahy [ 144]. Bu · naz~iyenin C e I s u s'un. agnostikler nezdinde bulduğu dairelerle mecaz o- larak. tasvir edilmesi keyfiyeti Dürzi kitıablannda da bulunduğu ayrıca ma- lfundu~. İdrak ( S y n e s i s) orada Rhombe (yani zaviyeleri kaime olma- yan bir nevimaine yakın dört dılılı mllsavi şekil) olarak [ 145], K i t . a t - t aV a s ı n (s. 31) de ise mustatil olarak tasvir edilmişdir.· Bir hane araş­

d}rılması netiy~esinde kitabiarı Çin kağıdına yazılmış ve bazılarında: yaldız k~llanılmış olarak canfes ye ipek geçirilmiş ve kıym~tli deri ile tecüd edilmiş olarak bulunmuşdur [ 146]. Bu tezhib ve tecüd tarzında dahi agnostik adet görülmekdedir. Maniheistler'in mukaddes kitabiarı da keza mükemmel ve ziynetli kablaı:la teçhiz edilmişdi [ 147]. İ

s

a'ya kat'i bir alakayı en yüksek ideal telakki eden müşterek tenzih ve tasfiy_eyt? aid agnostik kademe de bu:- rada görülmekdedir. «Ü abidane bir hayata kendini vererek kat kat yüksek- lere tırmandı ve nihayet vücudunu ta~tle tathir e.den, · kalbini hasenat ile dol- dı.i~an ve huzU.zatdan ·~yrılan· bir kimsenin safiyet ve nezahat kademelerinde

yükseleceğine ve en sonunda da tabiatınin şehevilikden büsbütün kurtulaca- ğına iyman ·etdi. V e nihayet o kimsede maddi buzuzatdan bir eser kalmaya- . cak olursa İ sa ruh-ı Allah'ın onda tecelli edecek ve o zaman· onun bütün

a'mali Allah'ın ve onun bütü!l emirleri Allahın olacakdı. Ve O, bu dereceye ulaşmışdı.» İşte zamanen müehhar olan bir asırdaşı H a ı ı a c nazariyesini hu yolda tasvir etmişdi [ 148] . · .

H a I I a c kendinden bahsederken şöyle terennüm etmekdedir:

«Ruhun ruhumla, şarabın berrak su ile karışması gibi karışdı [1 49 ~

V e: «Ben hasretini çekdiğim şahsiyetim ve hasretini çekdiğin o, bepim, biz iki 111huz ki bir cesedde mukim bulunuyoruz, beni gö- ren onu, onu gören beni de görür [ 1 5 O

1 .

[142) M a s s i g n o n , aynı yerde.

[143) H i ı g e n f e 1 d , s. 199.

[144) ed. M a s s i g n o n , s. 56.

[145) H i I g e n f e ı d , s. 278.

[146] '4rib, s. ·go M ı s k'e göre.

[147] Ibn al -Cauzi, fol. 59a.

[148] ·ı s t a c h ri , de Goeje, s. 184. f.

[149] M a s s i g n o n , s. 134.

[1501 Aynı yerde. Tavasin'de bu levha·

bulmak mümkün olmadı. Muhtelif inkişaf zamanları mevzu·ı bahs olsa gerek. ·

(5)

ORTAZAMAN TÜRK - İSLAM DÜNYASINDA DİN 357

Hak ile hak olmayı, şu g·arib olduğu kadar mükemmel olan tasvirlerle ifade ediyor: «Kelebek·ışığa-doğru uçuyor ve kendini ifna etmesiyle de alev oluyör» [ 15 1 ı .

«Sen bana kalbin gışasıyle kalb' arasındaki kadar yakınsın, göz yaş­

lan gibi kirpiklerden akarsın» [ 152ı.

Onunla birçok defalar konuşmuş olan E s ~S

u

I ı onu hikmet tasiayan bir cahil olarak tavsif ediyor. 'Nazariyelerine en yüksek mahfiilere kadar ta~

raftar bulmuşdu [ 15 3] ; saray erkanı ve b~hassa kudretli Saray Müşürü N a :.

s ı r' ın ona mütemayil bulunduğu rivayet edilmekçleydi. Halife tarafından nas-

bedilmiş olan bir kadı da onu mahkum etmekden istinkaf etmişdi. Halifenin

sarayında sekiz sene'hafif bir mahbusiyet hayatı yaşamışdı. Bilahare sırf çev~

rilen entdkalar yüzünden idama mahkUın olduğu intıbai mevcuddur. Ellıniz~

deki haberlerin çoğu yalnız düşmanlar tarafından gelenler olub şukadar ki . bu haberlerden H all a c'ın Bağdad'ın yüksek tabakası indinde fevkal'ade

bir intıba bırakmış olduğu anlaşılmakdadır. Bunu te'yid· eden bir keyfiyet de I b n a 1 ~Ca uz ı ile e d- Daha b i'nin onun hakkında kitablar tertib etmeleridir; maalesef bu kitablar kaybol~uşdur. Bir tek hususi biyografi ise islamiyetde çok insanlara nasib olmu§ değildir. H a 1 I

a

c Sufiler'in akaidi üzerine büyük bir nüfuz icra etmişdir; onun şehadetine rağmen birçok taleb e~

leri onun nazariyelerini devam etdirmişlerdir; bunlar arasında bilhassa S a • I i m i j j a h tarıykati vardır. 5./ ll. asırda H u c v ı r i Babilonya' da H a I~

ı a c tarafdan olduklannı söyleyen 4.000 kişiye tesadüf etmişdi [ 154].

Aynı H u c V ir i «H all a c'ı kalben aziz tutduğunu ve sufi reisl~

rinden pek azının onun ruh safvetini ve zühd ve takv~sınd~ ciddiyeti inkar etdiklerini» tasdik etmekdedir [ 155]. Bağdad'da Ab u l'a I a (vefatı 449/

105 7) zamanında .hala H a 1 I a c' ı bekleyen insanlar vardı ki bunlar H a l- l a c'ın cesedinin hacalet aver bir şekilde kazıkiara kakıldığı Dicle kenarında

ona muntazır bulunuyorlardı [ 15 6 ı

.

. Bu zamanın diğer rafiz ve i'tizB.l hareketlerinin arkasında da hıristiyan­

lık nazariyeleri tedavül etmekde idi. K

u

f a h' da K a ş f bütün dünyada ilk yaratılan ruhun İ s a ruhu ~lduğunu ve ondan sonra da A ı i'nin yaratıl-

. .

dığını talim ediyordu [ 15 7 ı

.

Bunun gibi Ş a I m a g a n i d e - W a s i t

de Babilonya köylerinden birinden neş'et etmişdi-ruh-ı Allah'ın onda te-

[151] M a s s i g n o n , s. 17 152 M a. s s i g n o n , s. 133.

[153) I st ah r i'ye göre (s. 149) bilhassa Babilonya, Mezopotamya ve Medya'da. I b n H a u q a l'a göre Fatı~er'in murahhaslığıy·

le i§e ba§lamı~dır.

[154] Kaşf el mahcub, son tercümesi, s. 260.

(155] Aynı eserde, s. 155 f.

[156] JRAS, s. 347.

[157] /bn. Haml IV, 185.

(6)

858 üLKü. BİRİNCİKANUN 1940

celli etdiğini ilan etmişdi

1.1

58]. 322 devezir I b ı:ı M u q I ah tarafından

iki tarafdanyle mahke~eye celbediJmişdi. Bunlar teberri makamında All~h·

lannı döğeceklerdi; biri sonunda ona bir darbe vurdu; diğeri elini kaldırdı, fa·

kat eli titredi ve Ş a I m a g a n i'nin başını ve sakalım öperek .«Efendim!»

diye haykırdı. Bunun üzerine şeyh ve müridier prangaya vuruldu ve kırbaç·

·Iandıkdan sonra yakıldı. Ş a 1 ma g an i Allah'ın her bir eşyada, o e~yanın

kuvvet derecesine göre mesken tutmakdadır ve herbir eşyanın nakizini yaratmakdadır, mesela

A

d e m'i yarat;rken aynı. zamanda ibiisi yaratmış olub her ikisinde de mekan tutmakdadır. İ b r a h i m'in zıddı da N e m • r u d idi, H a r u n'a karşı Fir'avn'i yaratdı. D a V u d'un karşısına

C a 1 u t'u çıkardı. Her bir şeye en yakın olan kendi zıddıdır, mesela ha·

kıykatin zıddı, hakıykate rehber olmak haysiyetiyle, bizzat hakıykatden daha yüksekdir [159]. Ma s'u d i onu Ş i'a h'ya rnensub sayar [160]. Filha·

layka ~ 1 i'yi ülUhiyetin tam tecessüdünde. kendi selefi ol~rak telakki· et·

mekle beraber . H a s a n ile H ü s ey i n'i onun oğullan telilli etmez;

çünkU Allah'

ın

ne

babası,

ne de

oğlu .

olamaz.

A

d e m' de

gösteril~iş

olan Allah • insan telillilerinin ~affesini kendi üzerinde temerküz etdirmiş olan A 1 i' nin son selefi İ s a idi. M u s a ile M u h a m m e d' in ald abcılardan ma'dud olduğu 'söyleniyordu ki bunlar A ı i'yi .aldatmışlardı. <r-A ı i M

h a m ~ e d' e gar ehlinin mağarada kaldıkları gün adedi kadar sene, yani 350 sene, mühlet vermişdi, buna nazaran islam ahkamı yıkılacakdı, bu müd·

dete şimdi yaklaşılmış bulunuluyordu. Kur'an ahkamının bedahat ve saraha·

ti manevileşdirildi. Cennet: ise bu ~rkanın hükümlerinin bilinmesi ve bu fır·

kaya mensubiyet, cehennem ise bu ahkamın bilinmemesi ve o fırkanın Üm•

metinden uza,kda bulunmakdı. Onun tarafdarları namaz, oruç ve abdesti ter· ..

ketdiler; bunlara ahlaksızlık ve kadınlarla ülfet isnad edildi. Oğlancılık bun·

larca lazım addediliyordu; çünkü böylece fail mef'ule ziyasını nüfıız etdiri·

yordu [ 161]. Bu fıkra katiyen bir köylü i'tikadı değildi. Bu fıkranın hanisi bir katibdi ki Bağdad' da vezir I b n e 1 • F u r a t . nezdinde teveccüh ve i·

tibara inazhardı ve birçok vazifeler görürdü. Onunla beraber ölen m~ridi

1

br ah i m i b n Ab i 'Au n muharrir ve yüksek bir me'murdu, aynı zamanda şairdi ve B a n u W a h b vezir sülalesinden olan vezir bu ada·

mın ülUhiyetine inan~ışdı [ 162].

· M e h d i fikirlerinden çıkan hareketler de büsbütün başkaydı; şimdi·

[158] Kitabiyatt Schreiner~de (s. 472) tertib edilmişdir. lbn Hauqrde s. 211 yok- dux, daha sonra basılmış olan J

a

q

a

t'un Irşad el arib I, s. 296 'inde J

a

q

u

t Ş a 1 • m a g

a

n i d'avası hakkında Halife el -Ra- di'nin N a s r i b ıi A h m e d'e gönder- diği bir tahriratdan bahsetmişdir ki bunu

Merv'de okumuşdur.

[159] ü i q il t , İrşıid I, 302.

[160] Taİıbih, s. 397.

[161] Bo, Kaşf el • mahcü.b, s. 416 ile te'yid edilmekdedir: «Oğlancılık Bulilliler tarafından evlia-u-Ilah ile Siifi müridieri üze.

rioe sürülen bir leke olarak gösterilmekdedir.»

(7)

ORTAZAMAN TÜRK- İSLAJ;l DÜNYASINQA DiN 859

ye kadar zikri geçenler eski akaidin iyeabiarına uygun olarak yollarını tayin eden münferid Allah arayıcılarıydı. Bunlarda en garibe giden keyfiyet garib mev'izaları için böyle bir iyrnanı beslemeleriydi. M

e

.h d i itikadı ise öte~

denberi siyasetdi, halk kitlesine çarpdığı için başka gfuıa muvafakıyetler ka~

zandı. Daha 3./9·. asrın ortalarmda Ha m da n Q urma t [ ı63] Babi~

lonya'nın müt~heyyiç halkını ayaklandırdı; fakat buiıların isyanı aI~

M

u'~

t a d i· d tarafından tamamıyle basdırıldı. Ancak propaganda Arabistan'a te~

veccüh etdiği zaman siyasi ehemmiyeti büyüdü. Orada isyan için her nevi'den büyük depo mevcuddu ki bunlar ortaya çıkacak bir reisin etrafında yağmacı~

lık ve katil fiilinde bulunarak ve müreffeh kasaba ve köyleri istilaya hazır bulunuyorlardı.

289/90ı senesinde Karmatlar'ın muktedir hallfesi a 1 ~M u't a d i~

ıztırablı bir kalb hastalığından dolayı ölüm döşeğ~nde yatıyordu [ ı 64]. Bahtı

ona Iki parlak ordu kumandanı bahşetmişdi; bunl~r Arabistan'ın serkeş kuv~

·vetlerini teşkilatlandırarak henüz yeni olan islamiyetdenheri adanın görmemiş

olduğu büyük bir harekete hazırlamasını te'mine muvaffak oldular: 3./9. asır sonlarına doğru Suriye müdhiş bir suretde tahrib edildi; · 4./ ı O. asrın baş~

larına doğru taarruzlar Babilanya'ya tevcih edildi: Basra. ve Küfe feth ve

yağma edildi, Bağdad dehşetlerin en müdhişine tutuldu ve Mekke ile şark a~

rasındaki yollar kesildi. 3ı6/928 senesinde Karmat çeteleri Sincar dağlarının

içine kadar dağıldılar [ ı65]. 31 7/929 senesinde sıra alayının sükıinetle mu~

kaddes şehre girmesine müsaade etdikden sonra, şayan~ı hayret derecede az bir kalabalıkla - 600 süvari ve 900 piyadeden bahsedilmekdedir - Kar~

matlar şehre hücum etd~ler, Ka'be'ye.girdiler, oradakileri katletdiler; Ka'be'~

nin haznesini gasbetdiler ve hatta Hacer~i Esved'i bile alıb götürdüler. Galib~

leri civarda bulunan bedevilerden başka ta'ciz eden olmadı; Mekke ahalisi kendi mabedlerinin yağma~ına hararetle iştirak etdiler. Hadise, zamanında,

bizim beklediğimiz te' siri yapmadı. Ancak daha sonra gelenler bu hadiseden fevkalade hiddetlendiler; o zamanlar d ine karşı lakayd olanlar pek çokdu;

muaşeret adabı henüz bunları riyakarlığa sevketmemekdeydi. Diğer tarafdan kemal yolunda yükselmeye çalışan silfizmin et'rafında toplanan abidlerin na~

zarında Hacer~i Esved' den daha yüksek şeyler vardı ve ehl~i sünnet bile Ha~

cer~i Esved' i azçok bozuk bir vcidanla takdis ediyorlardı. Bu Karmat isya~

nınm yükseldiği en son noktasıydı. Şarka doğru diğer çabulcu sürüleri Per~

[162] Kit. al • 'Ujun IV, 184 b.

[163] Bu isim hakkında birçok etimo- lojik ihtimiller vardır; bunlardan '\'aI I er'- in muhtemel gördüğü, Grek grameriyle olan aJakayı hakıykate en yakın addediyorum, çünkü bu aJlika 4./10. asrın Babilonya dili argosunda görülmekdedir. A b ı1 D 4 I a •

f'ın manzUınelerinden birinde (s. 184) bir Qarmat, c.muska yazan> bir adam olarak gÖ·

rülmekdedir.

[164) ::\I a q r i z i , Itti'az ed. ed. Bunz'

s. lll. .

[165) lbn al • Athir

vm;

133; 'Arib, s.

134.

(8)

360 ü L K Ü , BİRİNCİKANUN 1940

sis'in içine kadar girdiler; çöl hemeri de geçilmez ~ir haldeydi ve Bağdad pa- zarlim korkudan birkaç defa kapandı. Fakat sa:ray diplomasisi bu tehlikeyi

baltalamanın yolunu buldu: Karmat kıt'alan haliEelerin hizmetine girdi; 327/

~38 senesinde asiler hükfunetle bir muahede imzaladılar ve beher sediye üe yük develeri başına muayyen bir meblağ mukabilinde Haç kervanını geçirdi- ler ~e 339/950 senesinde Hacer-i Esved tekrar Mekke'ye iade edildi. Zayıf bir dev~ mukadd~s taşı taşıyabildi ve hatta üstelik semirdi, halbuki on iki se- ne evvel kuvvetli develer, onu taşırlarken, yükün altında yıkılmışdı. Hacer-i Esved'in maruz kaldığı işkence bununla da bitmiş çleğildi. 413/1022 sene-.

sinde bir Mısırlı- hallfe H ak i m'in tarafdarlarından biri olması muhte- meldi - ·bir tokmak ile taşı ikiye böldü. M ücrim öldürüldü; t~ş da misk, ver- ni ve saire ile tamir edildi [ 166]. Karmatlar asrın ortasında -Mısır ve Suriye'- ye karşı istilalarıyle F atımil er' in ileri hareketini himaye etdiler, fakat 3 5 8/

968 sbnesinde Bağdad halifesiyle kat'i sulh yapdılar ve tekrar bütün minber- lerd·~ onun namına dua edildi. Hallfe onlara para ve silah ver~ i [ 16 7] . Mes·

leklerinin başında olduğu gibi Suriye istilalarına hedef oldu, fakat düşman şimdi eski müttefikleri F atımiler' di. Galib geldikleri mahallerde Abbasiler'in siyah sancağını şere'f mevkiine yükseltdiler [ 1 68] . Nihayet mağlub oldukla-

rından her sene ıriuayyen bir para vermek suretiyle Arabistan'a döndüler. V e en sonra da birkaç sene içinde Bujiler tarafından kat'i olarak Babilonya' dan

çıknldılar. Asrın sonunda bunlar Arabistan'ın şark sahilinde hala küçük bir devlet teşekkülüne malik bulunuyorlardı, fakat bunlar artık Mekke camileri·

ni ciddi suretde rahatsız etmeyorlardı ise çle Basra'nın kapıları önünde güm·

rük resmini hala alabiliyorlardı [ 169]. 443 senesinde lranlı Na s ir H o s- r a u bunların başşehri olan Lahsa'yı ziyaretinde Arabistan Karmat devleti- ni te' sis etmiş olan adanun mezarı önünde, avdetinde tekrar binebilmesi için

eğerli bir at bulundurulduğunu görmüşdü. [ 1 70] . Seyyahlardan bazılarının

M a 'a r r l'ye hikaye etdiklerine göre Yemen' de 'kendilerini beklenilen M e h - d i telakki eden ve bu telakkiye inananları bularak onlardan para alan pek çok kimseler mevcud imiş [ 1 71 ] . Bütün bu Mehdi hareketlerinde esasen mevcud olan dini atakanın yüzde n is b eti pek az olmakla beraber M e h d i'- yi tasdik etmek için iyman ile para hırsının ne derece bir rol oynadığını bu- lub çıkarmak mümkün değildir. Maamafi şu nokta dikkate değer ki Yemen daima fikri faaliyetler hususunda dünyanın en acaib memleketlerinden biri

olmuşdu ve vicdanı itibarıyle bilfarz Moğol vicdanından çok daha az Avrupa

vicdanına yakınlık arzediyordu. «Bu şehir i;laima serkezşcuyane fikirler için

[166] I b n a l • C a u z' 170 b.

[167] e s •

s a

b i ' Ibn al Qalinisi'de

A.medr~z tab'ı, s. If:

[168 ] M a q r i z i , Itti'az, s. 133.

[169] M u q a d.,' s. 133.

[170] Tercüme, s. 228; Abul'ala el. Ma'·

arn'ya da hikaye edilmişdi. (JRAS 1902, s.

928).

[171] e l • M a'a r r i , aynı eserde.

(9)

ORTA.ZAMA.N TÜRK - İSLAM DÜNYASINDA DİN 361

bir ilticagah ve dini ticarete alet edinen ve riyakarlıkla adi kazanÇ temin e·

derilere bir yuva olmuş.du. [ 172]. Zaten Karma:tlar'm mehdilik hareketleri

es~sen sağlam bir müslümanlığa dayanmayorau. ~!J~kis bu hareketin 'arka·

sında daima Karmatlar' da maddileşmiş olan Allah ( h u 1 u

i

i ;

!

a h) hı·

ristiyan • agnostik nazar.iyesi hazır bir halde bulunuyordu. M u h . i b n

1

s m

a

'i 1 i b n C a' f a r' m ülôhiyetini ne§ir ve telkin eden bir fırka var~ ı ki bunlar Karmatlar' dı; bunla.nn arasında A b u ·S a 'i d e 1 •

C

u b b a'i' nin ve oğullarının ülôhiyetini tedvin edenler olduğu gibi 'U b a i d a 1 ı a h ile bugüne kadar gelib geçen halefierinin de ülôhiyetine inananlar ve niha·

yet Ku fe' deki A b u ı h a t t a b i b n A b i Z e i n a b - k i tarafdarları

Küfe' de en son 1 000 i tecavüz etmişdi - . in ülôhiyetini tanıyanlar da vardı.

Karm~tlar' m arasında yine birtakımları vardı ki A b u I h a t t

a

b taraf·

darlanndan Kufeli bir buğday taeiri olan M a'm a r'ın ülôhiyetini ne§ir ·ve telkin ediyorlartiL Allah bunların hepsine birden lanet etsin 1 [ 1 7 3] . ·

[172] el . Ma'arri keza.

- Bitmedi- Alnumcadan çeviren: CEMAL KÖPRJLJ

Referanslar

Benzer Belgeler

‹lk Mars uçufllar›nda, gezegenin yüzeyindeki devasa çarp›flma izlerine, Günefl Sistemi’nin en büyük ya- narda¤lar›na, en karmafl›k ve uzun kanyonlara sahip olan

Özellikle bu bölgelerdeki Ay topra¤›, pek çok say›da çok küçük göktafllar›n›n çarpmas›yla koyu bir renk alm›fl durumda.. Ay'dan getirilen kaya örneklerinin

I. X noktasına, odak uzaklığı f olan çukur ayna yerleştiri- lirse A noktasındaki aydınlanma 5E olur. X noktasına, odak uzaklığı 0,5f olan çukur ayna yer- leştirilirse

3. Kasabadan şehre giden bir öğrenci servisi 60 km/sa hızla giderse, verilen süreden 15 dakika geç varıyor. Bir traktör A dan B ye doğru 16 km/saat hızla yola çıkıp 1,5

Kimya Mühendisleri Odas Sürek- li Eğitim Merkezi Yönetmeliğinin hayata geçirilmesi yönünde çalş- malar hzlandrarak bütün Şube- lerimizde, Bölge

08-10 Mayıs 2008 tarihlerin- de TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Güney Şubemizce Adana’da yapılan Bitkisel Yemeklik Yağlar Sempozyum ve Sergisi’nin Düzen- leme Kurulu

Yabancı sermayeye ilâç aktif maddeleri yapmaları hususundaki telkinler üzerine karşı tedbir o'arak yabancı fabrikalar (dışarıda ya- pıp memleketimize satmak istedikleri)

o KUYRUK SISTEMLERİNDE GEÇİŞ DEVRESİ VE KARARLI DURUM 2.Hafta o SAYMA SÜRECİ. 3.Hafta o