• Sonuç bulunamadı

15. yüzyıla ait `Enfesü`l-Cevâhir` adlı yazma üzerinde dil incelemesi (giriş-inceleme-metin-sözlük)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "15. yüzyıla ait `Enfesü`l-Cevâhir` adlı yazma üzerinde dil incelemesi (giriş-inceleme-metin-sözlük)"

Copied!
327
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK DİLİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

15. YÜZYILA AİT “ENFESÜ’L-CEVÂHİR” ADLI YAZMA ÜZERİNDE DİL İNCELEMESİ

(GİRİŞ-İNCELEME-METİN- SÖZLÜK)

İSMAİL TAŞ

2501060130

Tez Danışmanı

PROF. DR. MUSTAFA ÖZKAN

İSTANBUL 2008

(2)

ii

(3)

iii

ÖZ

Kur’an tercümeleri, Türklerin İslam dinini kabul etmesinden sonra ortaya çıkmış eserlerdir. Türk dilinin tarihî gelişimi içerisinde bu tercümelerin çok önemli bir yeri vardır. Kuran’ın Türkçeye tercümesi değişik şekillerde olmuştur. Bazen tefsir niteliğinde bazen de kelime kelime tercüme teknikleri kullanılmıştır. Kelime kelime yapılan bu tercümeler satır altı veya satır arası olarak adlandırılmaktadır.

İncelemesini yaptığımız eser XV. yüzyıla ait bir tefsirli tercümedir.

Çalıştığımız eserin ismi Tercüme- i Tefsir-i Ebu’l-Leys es-Semerkandi adıyla da bilinmektedir. Ebu’l-Leys es-Semerkandî tefsirinin 15. Yüzyılda Anadolu’da Ahmed-i Dâî, İbn Arabşah ve Ebu’l-Fazl Musa bin Hacı Hüseyin el-İznikî tarafından ayrı ayrı Türkçeye tercüme edildiği kabul edilmektedir. Musa el-İznikî’nin aynı zamanda Hâzin-i Bağdadî’nin Lübâbü’t-te’vîl fî Ma’âni’t-tenzîl’ini Türkçe’ye Enfesül-Cevâhir adıyla tercüme ettiği de iddia edilir. Bu araştırmada varılan sonuç şudur: Mûsâ el-İznikî, Ebu’l-Leys es-Semerkandî ve Hâzin-i Bağdadî tefsirlerini ayrı ayrı Türkçeye çevirmiştir. Enfesü’l-Cevâhir, İznikî’nin Ebu’l-Leys es-Semerkandî tefsiri tercümesine verdiği isimdir. İbn Arapşah ise İznikî’nin tercümesini kısaltmıştır. Ahmed-i Dâî’ye atfedilen “ Tercüme-i Tefsir-i Ebu’l-Leys es- Semerkandî” ise İznikî’nin Enfesü’l-Cevâhir’inin nüshalarıdır.

(4)

iv

ABSTRACT

Translations of the Quran are the works coming into the picture after the Turks’ embracing Islamic religion. These translations have a great importance for historical development of Turkish language. The Quran has been translated into Turkish in several ways. They were sometimes gloss and the other times were verbal translations. Verbal translations are called “interlinear translations”.

Our study is about translation of Quran into the Turhish. It has been named Anfas al- Djawâhir. Also named Abu’l-Layth al-Samarkandi’s Qur’an commentary translations. It is claimed that Abu’l-Layth al- Samarkandi’s Qur’ân commentary has been translated into Turkish, in the 15th century, by Ahmed-i Dai, Ibn Arabshah and Musa al-Izniki separately. It is claimed too that Musa al-Izniki has tranIt is claimed that Abu’l-Layth al-Samarkandi’s Qur’an commentary has been translated Khazin-i Bagdadi’s Lubab al-ta’vil fi Ma’ani al-tanzil under the title Anfas al-Djawahir into Turkish. In this study demonstrates that Musa al-Izniki has translated Khazin-i Bagdadi’s Lubab al-ta’vil fi Ma’ani al-tanzil and Abu’l-Layth al-Samarkandi’s Qur’an commentary (Tafsīr al-Qur’ān) into Turkish separately. He has translated Abu’l-Layth al-Samarkandi’s Qur’an commentary under the title Anfas al-Djawahir.

Anfas al-Djawahir has been shortened by Ibn Arabshah. Translation of Abu’l-Layth al-Samarkandi’s Qur’an commentary, attributed to Ahmed-i Dai, is a copy of Izniki’s Anfas al-Djawahir.

(5)

v İÇİNDEKİLER

ÖZ iii

ABSTRACT iv

ÖNSÖZ v

İÇİNDEKİLER vi

KISALTMALAR ix

KULLANILAN TRANSKİRİPSİYON ALFABESİ x

GİRİŞ 1

BİRİNCİ BÖLÜM: KUR’AN-I KERİM’İN TÜRKÇE TERCÜMELERİ 7

1. İLK TERCÜMELER 7

2. KUR’AN-I KERİM’İN DOĞU TÜRKÇESİNE TERCÜMELERİ 10

2.1. Türk İslam Eserleri Müzesi 73 Numarada Kayıtlı Nüsha 10 2.2. Özbekistan İlimler Akademisi 2008 Numarada Kayıtlı Nüsha 12

2.3. Raylands Nüshası 14

2.4. Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Nüshası 16

2.5. Topkapı Sarayı III. Ahmet Bölümü Nüshası 19

2.6. Müellifi Meçhul Anonim Orta Asya Tefsiri 23

3. KUR’AN-I KERİM’İN ANADOLU TÜRKÇESİNE TERCÜMELERİ 29

3.1. Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi 31

3.1.1. Kısa Sure Tercümeleri 33

3.1.1.1. Mustafa bin Muhammed 36

3.1.1.1.1. Müellifin Adı 36

3.1.1.1.2. Yaşadığı Zaman 39

3.1.1.1.3. Yaşadığı Yer 40

3.1.1.1.4. Temas Ettiği Şahıslar 41

3.1.1.1.5. Kültür Birikimi 42

3.1.1.1.6. Eserleri 42

3.1.1.1.6.1. Mülk Suresi Tercümesi ve Nüshaları 43

3.1.1.1.6.2. Fatiha Suresi Tercümesi ve Nüshaları 51

3.1.1.1.6.3. İhlâs Suresi Tercümesi ve Nüshaları 51

3.1.1.1.6.4. Yasin Suresi Tefsiri ve Nüshaları 52

3.1.1.1.7. Eserleri Üzerinde Yapılan Çalışmalar 53

(6)

vi

3.1.1.2. Hatiboğlu Muhammed 56

3.1.1.2.1. Hayatı ve Eserleri 56

3.1.1.2.2. Manzum Mülk Suresi Tefsiri: Letâyifnâme 58

3.1.1.2.3. Letâyifnâme Üzerinde Yapılan Çalışmalar 73

3.1.2. Satır Arası Tercümeler 74

3.1.3. Tefsirli Tercümeler 75

3.2. OSMANLILAR DÖNEMİ 76

3.2.1. Kısa Sure Tercümeleri 76

3.2.2. Satır Arası Tercümeler 76

3.2.2.1. Bursa Yazma ve Eski Eserler Kütüphanesi Nüshası 76

3.2.2.2. Muhammed bin Hamza’nın Satır Arası Kur’an Tercümesi 77

3.2.2.3. Manisa İl Halk Kütüphanesi 931 Numaralı Nüsha 78

3.2.2.4. Sivas Kongre ve Etnografya Müzesi E.Y. 84/176 Numaralı Nüsha 79

3.2.3. Tefsirli Tercümeler 80

3.2.3.1. Ahmed-i Dâ’î 81

3.2.3.2. İbn Arapşah 81

3.2.3.3. Musa bin Hacı Hüseyin el-İznikî 82

3.2.3.4. Müellifi Meçhul Cevâhirü’l-Asdaf 83

İKİNCİ BÖLÜM

1. MUSA BİN HACI HÜSEYİN EL-İZNİKÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ

85

1.1. Hayatı 85

1.2. Eserleri 86

1.2.1. KitÀbu’l-MièrÀc 86

1.2.2. Terceme-i Tefsìr-i Ebu’l-Leyå veya Enfesü’l-CevÀhir 86

1.2.3. Úıãasu’l-EnbiyÀ 87

1.2.4. Terceme-i Óıãnu’l-Óaãìn fì-Minheci’d-dìn 87

1.2.5. ZÀdu’l-èİbÀd 88

1.2.6. Terceme-i Faãlu’l-ÒitÀb 88

1.2.7. Münebbihü’r-RÀúidìn 88

2. ENFESÜ’L-CEVÂHİR’İN GENEL TANIMI 89

2.1. Eserin Adı 89

2.2. Konu, Şekil, Hacim 94

(7)

vii

2.3. NÜSHALARI 94

2.3.1. Ankara Milli Kütüphane’de Bulunan Nüshaları 95

2.3.2. Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi’de Bulunan Nüshalar 99 2.4. ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZ NÜSHANIN TANIMI

101 2.5. YAZILIŞ TARİHİ

102 2.6. ESERİN İZNİKÎ’YE AİTLİĞİ

102 2.6.1. İznikî’nin “ DÀèì ” Mahlasının Yer Aldığı Diğer Eserleri 102

2.6.1.1. “ Terceme-i Faãlu’l-ÒiùÀb ” Eserinde 103

2.6.1.2. “Terceme-i Óıãnu’l-Óasìn Fì Minheci’d-dìn”Eserinde 104

2.6.1.3. “Münebbihü’r-RÀúidìn” Eserinde 106

2.6.1.4. “ZÀdu’l-èibÀd” Eserinde 110

2.6.1.5. Ankara İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi 37486 Numaralı Nüshada 113

2.7. NÜSHA KARŞILAŞTIRMASI 115

2.7.1. Bursa Yazma ve Eski Eserler Kütüphanesi’nde Bulunan Nüshalar 115

2.7.1.1. Ulu Cami nr. 436 117

2.7.1.2. Ulucami nr.: 435 121

2.7.2. Ankara İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi 37486 Numaralı Nüsha 134 2.7.3. Kütahya Vahit Paşa Kütüphanesi 4286 Numaralı Nüsha 138

2.8. ESER ÜZERİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR 141

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: METİN 144

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: SÖZLÜK 195

SONUÇ 303

KAYNAKÇA 306

(8)

viii

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.y. : Adı geçen yazma ag.m. : Adı geçen makale èa.m. : Aleyhi’s-selam Ank. : Ankara

Arş. : Araştırmaları Bkz.: Bakınız bsk.: Baskı C. : Cilt

DTCFY : Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Yayınları

Enst. : Enstitü Fak. : Fakültesi haz. : Hazırlayan İst. :İstanbul

MEB : Milli Eğitim Basımevi nr. : Numara

r.ê.h. : Radiya’l-lahu anh

r.ó : Rahima’l-lahu Aleyh s. : Sayfa

S. : Sayı

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü TDA : Türk Dünyası Araştırmaları TDE : Türk Dili ve Edebiyatı TDK : Türk Dil Kurumu TTK : Türk Tarih Kurumu Ü. : Üniversite

vd. : ve devamı vr. : Varak Yay. : Yayınevi

YEBEK: Bursa Yazma ve Eski Eserler Kütüphanesi

(9)

viii

TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

أ: a, e, é آ: À,a ب: b پ: p ت: t ث: å ج: c چ: ç ح: ó خ: ò د: d ذ: õ, d, đ ر: r ز: z ژ: j س: s ش: ş ص: ã ض: ø, ê ط: ù ظ: ô ع: è غ: à

ف: f ق: ú ك: k, ñ, g ل: l م: m ن: n

و: v, u, ü, ÿ, o, ö ه: h, a, e

ي: y, i ى: y

(10)

1

GİRİŞ

KUR’AN TERCÜMELERİNİN DİL BAKIMININ DEĞERİ

İnsanı öteki canlılardan ayıran ön önemli özellik şüphesiz ki dildir. İnsanoğlu dil sayesinde düşündüklerini ve gördüklerini tespit edebilmekte ve bunları kuşaktan kuşağa aktararak bir kültür birikimi sağlamaktadır. Dil, insanlar arasında, gerek bireysel gerekse kitlesel, iletişimi sağlayan bir araç olarak kullanılmaktadır.1 Aslında dil tanımlaması çok farklı şekillerde yapılmıştır ve her araştırıcıya göre de bir yönüyle farklılık göstermektedir.

Ancak bunların her birine bakıldığında ortak olan dilin iletişimi sağlayan bir fonksiyonda yer almasıdır. İletişim, adeta insanın var oluşuyla ve var olma misyonuyla özdeşleşmiş haldedir.

İletişim insanın bilgi faaliyetine bağlı olarak ortaya çıkıp, dallanıp budaklanarak gönümüzde daha da bir önemli hale gelmiştir. İleten insan, dil ile hangi tür seviyede olursa olsun bir bilgi parçacığını iletir. Öyleyse, ileten insan aynı zamanda bir bilen ve bildiğini zannettiği şeyleri ileten insandır.2 Bu iletim ise, her türlü boyutuyla, dil ile gerçekleşmektedir.

Dil, üstün bir sanatkârın elinden çıkmış harikulade eşsiz bir yapıya benzemektedir.

Seslerin alelâde bir şekilde bir araya gelmesiyle kelimeler, alelâde kelimelerin bir araya gelmesiyle cümlelerin oluşması asla görülmemiştir. Bütün sesler bir amaç, bir düzenli yönlenişle bir araya gelmekte ve kişinin düşünce yapısına göre şekillenerek bir mesaj vermektedir. Kelimelerin bir araya gelmesi sonucu oluşan yapıda anlatılmak istenen bir olgu varsa buna cümle denmektedir. Yoksa anlamsız sesler örgüsünden oluşmuş çağrılara dil diyemeyiz. Dilin bir amaç uğruna belli bir şekilde kullanılması söz konusudur. Tıpkı eşsiz güzelliğe sahip bir bina inşa etmek gibidir. Tahta ile taş yahut maden ile çini gibi farklı malzemelerin bir arada kullanılmasında amaç, basit ve ilkel zıt ifadeleri yaratmak yerine, tabiî ve sunî olanın, erkek ve kadının tezatlı ama aynı zamanda birbirine saygılı güzellikleri gibi bireysel güzellikleri vurgulanmaktadır.3 Tıpkı bir bina yapımında bu kural göz önüne alınması gibi dilde de bu önemlidir. Burada anlatılmak istenen her sesin bir amaç uğrunda belli bir düzen içerisinde bir araya gelmesiyle dil olarak tanımlanmasıdır. Ancak bu noktada güzellik ifade etmektedir. Dil, bir düşüncenin aktarımını sağlamaktadır.

Kelimelerimiz bizim düşüncelerimizdir. Çünkü dilin taşıyıcısı olan insan, ancak dilin kelimeleriyle birlikte düşünebilir, düşüncelerini fikirler olarak ifade edebilir. İnsanın içindeki duygulanmaların, bilgilerin ve iç tefekkürün ses kalıpları içinde şekillenmesi ise dil ile olur.4

1 Mustafa Özkan, Hatice Tören, Osman Esin, Yüksek Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım, Filiz Kitabevi Yay., İstanbul 2006, 2.baskı s. III

2H.Mustafa, Açıkgöz, İletişim Felsefesine Giriş, , Birey Yay., İstanbul 2003, 2.baskı s. 21

3 Turgut Cansever, İslam’da Şehir ve Mimari, İstanbul 1995, s. 15.

4 Mustafa Özkan, Osman Esin, Hatice Tören, a.g.e., s.33

(11)

2 Düşünce dünyamız sürekli bir ilerleyiş içerisindedir. İnsan somut olan düşünceden soyut olan düşünce sistemine doğru ilerler. Düşüncelerin dil ile ifade edildiği göz önüne alınırsa dil bir yandan düşünceyi oluştururken kendi varlığını da düşünceye borçlu olmaktadır. Bir milletin dili o milletin dünya görüşünden ayrı olamaz. Bu dünya görüşü dili belirler ve geliştirir. Bu yüzden de bir millet ancak dilini yetkin bir seviyeye eriştirdiği zaman fikrî bir ilerleme kaydedebilir.’ 5

Dilin taşıyıcısı olan insan, ancak dilin kelimeleriyle birlikte düşünebilir, düşüncelerini fikirler olarak ifade edebilir. İnsanın içindeki duygulanmaların, bilgilerin ve iç tefekkürün ses kalıpları içinde şekillenmesi ise dil ile olur.6 Bütün bunları düşündüğümüzde tarihi devirler içerisinde dilimizin gelişimini görmemiz açısından sade bir dil ile yazılmış olan Kur’an tercümelerinin önemi daha da iyi anlaşılmaktadır.

Kültürlerin taşıyıcısı ve temel unsuru olan dil hiçbir zaman durağan halde olmamıştır. Bir milletin duygu ve düşünce hazinesi dil vasıtasıyla nesilden nesle aktarılır.

Türkçe de yüzyıllar boyu akıp gelen bir nehir gibi, içinden geçtiği her topraktan bir unsur almıştır.7Türkçenin tarihi gelişimi seyrine baktığımızda ilişkide bulunduğu kültürlerden etkilenmiş ve yeni kavramları haznesine katmıştır.

Eski Anadolu Türkçesi, Anadolu Selçukluları Devleti’nin kuruluşundan sonra XIII- XV. yüzyıllar arasında gelişme kaydeden yazı ve konuşma dilinin adıdır.8 Eski Anadolu Türkçesi’nin ilk dönemlerinde daha sade olan dil giderek bu özelliğini kaybetmiştir. Yabancı kelimelerin varlığı XIII. yüzyıldan XV. yüzyıla doğru gittikçe çoğalmıştır. Yazı dilinin konuşma dilinden uzaklaşarak bir aydın zümre dilinin oluşmaya başladığı görülmektedir.9 İşte bu süreç içerisinde Türk dilinin gelişmesi ve zenginleşmesi bakımından Kur’an tercümelerinin önemi büyüktür.

Dil, edebiyat ve kültür bir milletin tarihi ile yakından ilgilidir. Türkler XI. yüzyıldan itibaren Müslüman olmaya başlamışlar ve yeni bir kültür ve edebiyat geliştirmişlerdir.

Kutadgu Bilig, Atebetü’l-hakayık, Divânü Lugâti’t-Türk ve Dîvân-ı Hikmet gibi eserler bu dönemin eserleridir. Bu dönemde, İslam’ın kutsal kitabı olan Kur’an’ı anlamak ve dinin esaslarını hakkıyla öğrenebilmek için onu Türkçeye tercüme etmişlerdir. Bu tercümeleri klasik edebî dilin kurulmasını sağladığı gibi, Türkçenin daha olgun bir duruma gelmesine de hizmet etmiştir.10

Halka dini öğretmek amacıyla yazılan Kur’an tercümeleri, sade bir dille yazılmıştır.

İslami kavram ve terimlere halkın anlayabileceği Türkçe karşılıklar bulunmuş ve anlatımın sadeliği için ayrı bir özen gösterilmiştir. Mukaddes bir eserle ilgili olmaları dolayısıyla bu eserlerin tercümesine, gerek yazılmaları sırasında, gerek istinsahları sırasında, ayrı bir

5 Mustafa Özkan, Osman Esin, Hatice Tören, a.g.e.,s.33–34

6 Mustafa Özkan, Osman Esin, Hatice Tören, a.g.e.,s.33

7 Mustafa Özkan, İnsan İletişim ve Dil, İstanbul 2008, 3F Yay., s.79.

8 Mustafa Özkan, Türk Dinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, İstanbul 2000, s. 40.

9 Mustafa Özkan, a.g.e., s. 40.

10 Mustafa Özkan, İnsan İletişim ve Dil, İstanbul 2008, 3F Yay., s. 84-85.

(12)

3 ehemmiyet gösterilmiştir. Bu bakımından Kur’an tercümeleri, Türk dilinin gelişme ve olgunlaşma devrelerini takip etmek maksadıyla yapılacak çalışmalar için oldukça önemli eserlerdir.11

Bir kültür ve medeniyetin daha sonraki kuşaklara aktarılması, diğer medeniyet havzasındaki bilgilerin başka bir medeniyet havasına aktarılmasında şüphesiz tercümelerin rolü büyüktür. İslamiyet’in kabulüyle özellikle Kur’an tercümeleri yapılmıştır. Bu tercümeler, daha önce de değindiğimiz gibi, klasik edebî dilin oluşması yanında Orta Asya’nın çeşitli Türk köşelerinde Türkçenin daha olgun bir duruma getirilmesinde önemli rol oynamıştır.12

Kur’an tercümeleri başlıca iki kola ayrılabilir. Bunlardan birisi satır arası tercümeler, diğeri de tefsirli tercümelerdir. Satır arası tercümeler, Kur’an’ın ayetlerinin altına daha küçük ve farklı hatla kelime kelime Türkçelerinin yazılması şeklinde yapılmaktadır. Kimi zaman Farsçalarıyla birlikte yapılan bu tercümeler, farklı mürekkep kullanılarak belirginleştirilmiştir. Bu tercümeler Türkçenin tarihi sözlüğünü oluşturmak bakımından son derece önemlidir. O dönemde Türkçe bir kelimenin nasıl anlam bulduğunu anlayabilmek için bugün Arapçalarıyla karşılaştırmak suretiyle detaylı bilgi edinilebilmektedir. Böylece atalarımızın dini kavram ve terimlere o dönemde nasıl karşılıklar verdiğini görebilmekteyiz.13

Kur’an tercüme türlerinden bir diğeri ise “Tefsirli” tercümelerdir. Bu tercümeler Arapça kelimelere tek tek anlam vermekten ziyade bir bütün olarak açıklama yoluna başvurmaktadır. Kısa hikâye ve anlatı türleriyle zenginleştirilen bu tercümeler Türkçenin cümle yapısının gelişimini görmemiz açısından oldukça önemlidir. Kur’an tercümeleri, Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden sonra dillerinde meydana gelen değişmenin aldığı yeni istikameti belirtmeleri ve ayrıca İslam dini ile gelen yeni kavram ve terimlere nasıl anlamlar verdiklerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu bakımından bu tercümeler Türk dilinin dil yadigârları olarak değerlendirilmelidir. Kur’an’ın ilk tercümeleri Türk dilindeki ölmüş ve unutulmuş kelimeleri görebilmek ve belki de onları yeniden kullanım alanına kazandırabilmek için en canlı kaynaklardan birisidir.

Abdülkadir İnan “Makâleler ve İncelemeler” adlı kitabının ikinci cildinde Kur’an tercümelerindeki İslâmî terimlerin Türkçe karşılıkları hakkında şöyle demektedir:

“Türk dili tarihini öğrenme ve Türk dilinin olgunlaşma ve gelişme süresini takip etme ve inceleme için eski Kur’an tercümelerinin önemi büyüktür. Hele İslâm’dan sonra

11 Abdülkadir İnan, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Tercümeleri Üzerinde Bir İnceleme, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1961, s. 14.

12 Mustafa Özkan, a.g.e., s. 88-96.

13 Ahmet Topaloğlu, XV. Yüzyıl Başlarında Yapılmış Kur’an Tercümesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1976, 1/1; II. Cilt, Sözlük, İstanbul 1978, s. XVII.

(13)

4 Türk dilinin gelişmesinde aldığı yeni istikameti, İslam dini ile gelen yeni kavramları ifade için İslâm’dan önceki Türk kültürü devrinin dil hazinesinden (Budizm, Manihaizm, Şamanizm terimlerinden) nasıl faydalanıldığını öğrenmek için bu Kur’an çevirmeleri değerli gereçler vermektedir… Şunu da kaydedelim ki biz Kur’an tercümesinden Kur’an’ın kelimesi kelimesine yapılan çevirmelerini anlıyoruz. Kur’an’ın tefsiri çevrileri Türk filolojisi bakımından başka türlü değeri haizdirler”14

Selçukluların yıkılıp, Anadolu’da Beyliklerin kurulmasıyla birlikte milli dile itibarın da arttığı görülmektedir. Özellikle Karaman ve Osmanlı Beylerinin milli dillerine büyük önem vermeleriyle,15 birçok Türkçe dini kitap yanında, cüz’i veya tam Kur’an tercümelerinin meydana getirildiği görülmektedir. Önceleri namazda okunan kısa sureler ile Yasin, Tebâreke gibi surelerin tercüme ve tefsirleri yapılır. Daha sonra ise tam tercümeler ve büyük tefsirler meydana getirilir.16

Yüksek lisans çalışmamıza konu olan eser de XV. yüzyılda yazılmış bir tefsirli tercümedir. Türkçenin söz varlığı açısından önemli olan bu eserde, İslam dininin kavramlarının karşılığı olan Arapça kelimeleri karşılamada Türkçe kelimelerin oranı fazladır. İslam dinine ait pek çok Arapça kavramı karşılamak için yer yer eski dönemlere ait dinî terimler kullanılırken bir yandan da Türkçe isim ve fiil köklerinden Türkçe yapım ekleriyle yeni terimler türetilmiştir. Türkçe, bu yolla pek çok terim ve genel söz varlığı kazanmıştır.

Çalışmamıza konu olan eserin ismi Enfesü’l-Cevâhir’dir. Enfesü’l-Cevâhir, içerdiği Türkçe kelimeler bakımından devrin dil yapısını, kelime hazinesini, anlam dünyasını ve düşünce yapısını çok ince bir çizgiyle bizlere sunmaktadır. Bu çalışmamızda, Türkçenin gelişim serüvenini daha açık görebilmek maksadıyla, eserin leksikolojik ve anlambilimsel olarak incelenmesi de amaçlanmıştır. Bu amaçla eserin kime ait olduğunu, hangi dönemde yazıldığını, nüshalar arası ne gibi farklar olduğunu, metnin tam ve doğru tespit edilmesi için birçok nüsha incelenmiş ve değerlendirmede bulunulmuştur.

14 Abdülkadir, İnan, Makaleler ve İncelemeler cilt II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991, s.

141

15 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, İstanbul 1977, s. 210.

16 Abdülkadir, İnan, Kur’an’ın Türkçe Tercümeleri Üzerine Bir İnceleme,Ankara 1961, s. 14.

(14)

5

I. BÖLÜM

KUR’AN-I KERİM’İN TÜRKÇE TERCÜMELERİ

1. İLK TERCÜMELER

Türkler, tarih boyunca pek çok dine mensup olmuş ve mensup oldukları dinin gereklerini tam anlamıyla benimseyip hayatlarının merkezinde tutmuşlardır. İnanç dünyasına girdikleri dinin talimatlarını ve esaslarını öğrenme ihtiyacı duymuşlar ve bu sebeple kutsal metinleri tercüme etme yoluna başvurmuşlardır. Türkler, Uygurlar döneminde dahi mensup oldukları dinin kutsal metinlerini akıcı bir Türkçe ile tercüme etmeyi başarmışlardır. Türklerde bu tercüme etme geleneği Uygurlar döneminde özellikle Budizm ve Manihaizm metinlerinde görülmektedir.1Bu da bize Türklerin bir tercüme geleneğine sahip olduklarını göstermektedir.

IX. yüzyılda İslamiyet’le tanışan Türkler, yeni dini anlamak, onun gereklerini yerine getirmek ve kabul ettikleri dini hayatlarına daha doğru bir şekilde tatbik etmek için tercüme faaliyetlerine girişmişlerdir. Bu tercümelerin ilk olarak kısa sûrelerin tercümeleri şeklinde olduğu düşünülmekle birlikte elimizde bu dönemler için kesin kanıt bulunmamaktadır. X. yüzyılda Karahanlı Devleti’nin de kurulmasıyla birlikte, İslam dini resmi din olarak kabul edilmiştir. Bu dönemden sonra tıpkı Uygur sahasında olduğu gibi, başta Kur’an tercüme ve tefsirleri olmak üzere pek çok dini nitelikli eser Türkçeye kazandırılmıştır.2 İşte bu tercümeler içerisinde yer alan Kur’an tercümeleri de, İslam dininin Türk toplumu arasında yayılmasında etkili

1 Murat Küçük, “Eski Anadolu Türkçesi Dönemine Ait Satır Arası İlk Kur’an Tercümesi (İnceleme-Metin-Dizin)”, Ankara Üniversitesi SBE., Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, (Basılmamış doktora tezi), Ankara, 2001

2 Murat Küçük, a.g.e; s. XI

(15)

6 olduğu kadar, Türk dilinin kavramlarının ve söz varlığının gelişmesi açısından oldukça önemlidir.

Kur’an’ın Arapça dışındaki diğer dillere tercümesine İslamiyet’in daha ilk yıllarında başlanmıştır. Hatta Mekke döneminde dahi bazı kısa sûrelerin ve

“Besmele”nin farklı dillere çevrildiği bilinmektedir. 3Kur’an’ın yabancı dillere tercüme edilmesine İslamiyet’in ilk yıllarında başlandığı bazı araştırmacılar tarafından, örneklerle tespit edilmiştir.4Hz. Peygamber döneminde bazı küçük sûreler Farsçaya çevrilmiştir. Selman-ı Farisî’nin Fatiha Sûresi’ni Farsçaya tercümesini yaptığı bilinmektedir.5Ahmet Topaloğlu, M.Hamidullah’tan aktardığına göre, Kur’an-ı Kerim’in 100’den fazla dile tercüme edildiğini bildirmektedir.6

Kur’an-ı Kerim’in kutsallığı göz önünde tutularak, gerek ilk yazılışlarında gerek istinsahları sırasında, tercüme ve tefsirleri büyük bir itina ile hazırlanmıştır. Bu bakımdan Kur’an’ın Türkçe tercüme ve tefsirleri Türk dilinin hem çeşitli dönemlerini hem de gelişimini aksettirmesi bakımından herhangi bir yorum getirmeyecek kadar itina ile hazırlanmış önemli kaynaklar arasında yer almaktadır.

Türkçenin tarihi gelişim seyrini görebilmek ve doğru tespit edebilmek açısından bu kaynaklar son derece önemlidir.7Türk dilinin tarihsel sözlüğü için değer biçilmez kaynaklar olan bu tercüme ve tefsirlerde, ibadet ile ilgili birtakım dinî kavramların dışında genellikle Türkçe kelimeler kullanılmıştır. Bu tür eserler, hemen her zaman Türkçeyi, Arapçayı ve Farsçayı çok iyi bilen kimselerin ürünü olmuştur. Bu yüzden

3 Hidayet Aydar, Kur’an-ı Kerim’in Tercümesi Mes’eleri, Marmara Üniversitesi, SBE., Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Tefsir Bilim Dalı, İstanbul, 1993 ( Ayrıca bu eser, Kur’an Okulu Yayıncılık tarafından 1996 yılında basılmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Dr. Hidayet Aydar, Kur’an-ı Kerim’in Tercümesi Meselesi, Kur’an Okulu Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul 1996.

Ayrıca daha ayrıntılı bilgi için bk. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 1988, 1/69. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakatu’l Müfessirin, Bilmen Yay., İstanbul, 1973, s. 100

4 Ahmet Topaloğlu, XV. Yüzyıl Başlarında Yapılmış Kur’an Tercümesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1976, 1/1; II. Cilt, Sözlük, İstanbul 1978

5 Hidayet Aydar, a.g.e., s. 48

6 Kur’an’ın tercüme tarihiyle ilgili daha fazla bilgi için bk. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi (Çev. M. Sait Mutlu), Diyane İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 1991; Ömer Rıza Doğrul, Kur’an Nedir?, İstanbul 1927, s. 79-96

7 Muhammet Yelten, “ Anadolu Sahasında Yapılmış Sûre Tefsirleri ve Bu Tefsirlerin Türk Dili Açısından Önemi”, İlmî Araştırmalar 9, İstanbul 2000, s. 249-254.

(16)

7 Kur’an metni için verilen karşılıklar titizlikle seçilmiş, her kelimenin verdiği anlamın karşılığı aranmıştır.8

Birçok araştırmacının ittifak ettiği üzere Kur’an ilk olarak bir bütün halinde Sâmanoğullarından Emir Mansur bin Nuh ( h. 350-365/ m. 961-976) zamanında Farsça’ya çevrilmiştir. Taberî tefsirinin tercümesi olan bu eser, Horasanlı ve Mâverâünnehirli bilginlerden kurulan bir heyet tarafından kaleme alınmıştır.9 Zeki Velidi Togan’a göre, bu heyet içerisinde Türk üyeler de bulunmakta idi.10 Kur’an’ın ilk tercümesi ise, yine Zeki Velidi Togan’a göre, Farsçaya yapılan tercüme ile aynı zamanda, belki de aynı heyetin Türk üyeleri tarafından meydana getirilmiştir. Bu tercümenin satır arası bir çeviri olduğunu, Taberî tefsirinin Farsça çevirisine dayandığını da sözlerine eklemektedir.11 F. Köprülü ve fikirlerini Köprülü’ye dayandıran A. İnan ise, Kur’an’ın ilk Türkçe tercümesinin Farsça tercümeden yaklaşık olarak bir asır daha sonra XI. yüzyıl başlarında yazıldığını belirtmektedir.12 İlk tercümelerde Kur’an ayetlerinin satır arasında kelime kelime Farsça- Türkçe tercüme edildiği görülmektedir. Bu sonuç göz önüne alınırsa Zeki Veli Togan’ın görüşü daha da netlik kazanmaktadır. Türklerin İslamiyet’ten önce de dini metinleri tercüme geleneğine sahip olduğu bilinmektedir. Daha önceki tercümelerin de satır arası şeklinde olduğunu düşünürsek ilk tercümelerin bu geleneğin devamı olduğunu düşünmek de mümkündür.

Kur’an-ı Kerim’in Türkçeye ne zaman, kim tarafından tercüme edildiği henüz netlik kazanmamıştır. İlk tercümelerin bugün elimizde bulunmayışı sebebiyle kesin hüküm belirtilememektedir. Ancak Türklerin daha önce de bir tercüme geleneğine

8 Muhammet Yelten, a.g.m., s. 253

Ayrıca bkz.: Emek Üşenmez, “Türkçe İlk Kur’an Tercümesi ve Tercümedeki İslâmî Terimlerin Türkçe Karşılıkları Üzerine”, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 1, Kütahya 2006, s. 89-99

9 Ahmet Topaloğlu, a.g.e., s.2

10 Zeki Velidi Togan, “ Londra ve Tahran’daki İslami Yazmalardan Bazılarına Dair”, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, III, 1959-1960, İstanbul 1960, s. 135-138

11 Zeki Velidi Togan, a.g.m., s. 135 Ayrıca bkz.: Hidayet Aydar, a.g.e., s. 43

12 M. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1926, s. 192 (3. Baskı, İstanbul 1981)

Abdülkadir İnan, “Kur’an-ı Kerîm’in Türkçe Tercümeleri Üzerinde Bir İnceleme”, Ankara 1961, s. 8

(17)

8 sahip olduğu göz önüne alınırsa ilk Kur’an tercümelerinin bu geleneğin devamı olduğu düşünülebilir. Araştırıcıların çoğunluğunun ittifak ettiği üzere ilk Türkçe Kur’an tercümesi Farsça çeviriden örnek alınarak kaleme alınmıştır. Doğu Türkçesiyle yapılmış mevcut tercümelerin, bu ilk nüshadan istinsah edildiği kabul edilmektedir. Bugün bilinen en eski nüsha Türk İslam Eserleri Müzesi 73 numarada kayıtlı, 734/ 1333 istinsah tarihli olan nüshadır.

2. KUR’AN-I KERİMİN DOĞU TÜRKÇESİNE TERCÜMELERİ

Yapılan son araştırmalara göre Kur’an-ı Kerim’in Doğu Türkçesine çevrilmiş altı nüshası bilinmektedir.13 Bunlardan dördü satır arası, ikisi de tefsirli tercüme niteliği taşımaktadır.14 Bu tercümeleri sırasıyla belirtelim:

2.1. Türk İslam Eserleri Müzesi 73 Numarada Kayıtlı Nüsha15

Yapılan son araştırmalara göre Doğu Türkçesiyle yapılan en eski Kur’an tercümesi, Şirazlı Muahammed b. Hacı Devletşah tarafından H. 734/M. 1333-1334’te istinsah edilen nüshadır.16 Eserin müstensihi Şirazlı olduğuna göre, Şiraz’da

13 Bu konuda bilgi için bkz.: Tören, Hatice, Eski Anadolu Türkçesi Dönemine Ait Amme Cüzü Tefsiri, Mustafa bin Muhammed, Cilt I:Metin-İnceleme-Tıpkıbasım, Cilt II: Sözlük, Çantay Yay., İstanbul 2007., C. I, s. 2 vd.

14 Gülden Sağol, Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi ( Giriş- Metin- Sözlük) I-II, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Dili Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), İstanbul, 1993. (Gülden Sağol, An İnter-Liner Translation of the Qur’an İnto Khwarazm Turkish, The Department of Near Eastern Languages and Civilizations, Harvard University, 1999)

15 Burada “Nüsha” ifadesi diğer araştırmacılar tarafından kullanılan bir ifade olduğu için tercih edilmiştir. Hâlbuki “Nüsha” ifadesini aynı eserin farklı zaman ve yerde veya farklı müstensihlerce yazılmış, aynı eserin kopyaları için kullanmak daha doğrudur. Bu eserleri incelediğimizde gördüğümüz üzere, her birinin ayrı bir eser olarak değerlendirilmesi daha doğrudur. Birçok araştırmacı da her birinin ayrı birer eser olarak belirttiği halde “nüsha” ifadesini kullanmayı tercih etmiştir. Bu sebeple biz de bu ifadeyi kullandık.

16 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXV.

Ayrıca Bkz.: İbrahim Taş, Çağatayca Kur’an Tefsiri, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Dili Anabilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2001.

(18)

9 yazılması kuvvetle muhtemeldir. Eser satır arası Kur’an tercümesi niteliğinde olup tam bir nüshadır. 902 sayfadan oluşan eserin her sayfasında 9 satır bulunmaktadır.

Türkçe çeviri kırmızı mürekkeple Arapçalarının altına daha ince bir yazı ile yazılmıştır. Bu nüshadan ilk defa Abdülkadir Erdoğan bahsetmiştir.17 Gülden Sağol, Abdülkadir Erdoğan’ın eserin baştan sona Oğuzca tercüme edildiği görüşüne katılmayarak yanlış değerlendirmede bulunduğunu belirtir.18 Sözlerine devam ederek eserin dilinin aslında XII-XIII. yüzyıllara ait Karahanlı Türkçesi olduğunu belirtir.

Ayrıca eserde yer yer Oğuz-Kıpçak unsurlarına rastlandığını da sözlerine eklemektedir. Abdülkadir İnan ise, bu tercüme ile “ Anonim Kur’an Tefsiri”ni ve Gülden Sağol’un üzerinde doktora çalışması yaptığı nüshayı19 karşılaştırarak her üç metin arasında benzerlikler bulunduğunu belirtmektedir.20

Eserin tercümesinde Arapça ve Farsça kelimeler çok az kullanılmıştır. 70- 108. sayfalar arasına baktığımızda bu daha da belirgin olarak görülmektedir. Bu bölüm gerek biçim bilgisi gerekse söz varlığı bakımından metnin diğer bölümlerinden farklıdır.21 Bu durum, eseri istinsah edenin kullandığı bir kısmın eksik olduğunu, istinsah edenin kendisi veya bir başkası tarafından yazmanın XIV. yüzyıl diline yeniden çevrildiğini göstermektedir.22

Eserin bilinen tek nüshası Türk ve İslam Eserleri Müzesi 73 numarada kayıtlı bulunmaktadır. Kayıt bilgilerine göre eser, İl-Òanì Ebÿ Saèìd’in hükümranlığı (1317- Hamza Zülfikar, Çağatayca Kur’an Tefsiri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ( Basılmamış Doktora Tezi ), Ankara 1970

17 Abdülkadir Erdoğan, “ Kur’an Tercümelerinin Dili Meselesi”, Vakıflar Dergisi, c. I, Ankara 1938, s. 47-48

18 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXV

19 Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa Camii, nr. 2 Eser daha önce Millet Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 951 kayıtlı bulunmaktaydı.

20 Abdulkadir İnan, “ Eski Kur’an Tercümelerinin Dili Meselesi”, Türk Dili, c. I, sayı 7, Ankara 1952, s. 19-22

21 İbrahim Taş, a.g.e., s. XII

22 Eckmann, Janos; “ Eastern Turkic Translations of Koran”, Studia Turcica, haz. L. Ligeti, Bibliotheca Orientalis Hungarica XVII. Akademiai Kiado, Budapest 1971, s. 151

Ayrıca bkz.: Janos Eckmann, “ Doğu Türkçesinde Bir Kur’an Çevirisi (Rylands Nüshası), Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar, hz., Osman Fikri Sertkaya, Ankara 1996

(19)

10 1336) döneminde yazılmıştır. Başta da belirttiğimiz gibi araştırmacıların ortak kanaati eserin Muhammed ibn-i Hacı Devletşah tarafından yazıldığıdır.

Bu eser üzerinde Abdullah Kök tarafından doktora çalışması yapılmıştır.23 Abdullah Kök, çalışmasını esas olarak üç bölüm üzere şekillendirmiştir. Birinci bölüm inceleme kısmıdır. Bu kısımda Türkçe Kur’an tercümeleriyle ilgili kısaca bilgi verilmiş ve incelenen eserin gramer ve yazım özelliklerine değinilmiştir. Eser tanıtımının yanında dil açısından önemi üzerinde durulmuştur. Metin kısmında eserin transkripsiyonlu metni verilmiştir. Dizin kısmında ise eserin ayrıntılı bir dizini hazırlanmıştır.

2.2. Özbekistan İlimler Akademisi 2008 Numarada Kayıtlı Nüsha Satır arası Kur’an tercümelerinden bir diğeri ise Özbekistan’da bulunmaktadır.

Bu eser, Taşkent’te Özbekistan İlimler Akademisi Kütüphanesi numara 2008’de bulunmakta olup 270 varaktan oluşmaktadır.241-3. ve 19-22. yapraklar dışında Arapça metin, satır arası olarak Farsçaya ve Türkçeye tercüme edilmiştir. XIII.

yüzyıla ait olduğu sanılan bu nüsha Karahanlı Türkçesi ile kaleme alınmıştır.25 Yazmada 2. sûre eksik olarak, 3-5. sûrelerin 1-117. ayetleri, 6. sûrenin 71-136.

ayetlerinin bulunduğu belirtilmektedir.26

Eser üzerinde birçok araştırmacı tarafından inceleme ve araştırma yapılmıştır.

Bu araştırmacılardan birisi olan A. A. Semenov eserin dili konusunda bazı fikirler

23 Abdullak, Kök, Karahanlı Türkçesi Satır-Arası Kur’an Tercümesi (TİEM 73 Iv 235v/2) Giriş- İnceleme-Metin-Dizin, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi) Ankara 2004.

24 Janos Eckmann, a.g.m., s. 155. Ayrıca bkz.: Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVI

25 Janos Eckmann, “ Eastern Turkic Translations of the Koran”, Studia Turcica, c. XVII (1971), s.

1554-55

Ayrıca bkz.: “ Kur’an’ın Doğu Türkçesine Tercümeleri”, Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar, hz. Osman Fikri Sertkaya, Ankara 1996

26 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVI

(20)

11 ortaya koymuştur. Yazmayı tasnif eden Semenov, tercümenin XIII. yüzyıla ait olduğu ve dilinin Karahanlı Türkçesi olduğu yönünde hemfikirdir.27

Araştırmalarım sırasında öğrendiğim üzere bu eserin, Arş. Gör. Emek Üşenmez tarafından yakın zamanda Özbekistan İlimler Akademisi Kütüphanesi’nden, adı geçen numaradan tespit edilerek, CD görüntüleri alınmıştır.

Eserin CD görüntülerini incelediğimiz şunlar göze çarpmaktadır:

Eser, çok dikkatli ve itina ile hazırlanmıştır. Harekeli nesih hattıyla, satır arası Kur’an tercümesi olarak hazırlanmıştır. Eserin elimizde olan ilk sayfasında, Arapça kısım yer almaktadır. Daha sonraki sayfalarda ayetler orijinal halleriyle verilmiş, her bir kelimenin altında yukardan aşağıya doğru ince bir hatla yazılmış Farsçaları yer almaktadır. Farsçaları verilen her bir kelimenin Türkçesi de yer almaktadır. Türkçesi, Arapçalarının altında aşağıdan yukarıya doğru ince bir hatla yazılmıştır. Tercüme genelde kelime kelime Türkçeleri verilmek sûretiyle yapılmıştır. Ancak kimi yerde Arapçaları birkaç kelimeyle açıklanmıştır. Ayet sonlarında altın kaplama şeklinde çiçek motifleri yer almaktadır. Allah kelimesi de yine altın yaldız ile yazılmıştır.

Eser, Türk dilinin tarihi gelişimini gözler önüne sermesi bakımından ve o dönem kelime kadrosonu tespit etmemiz açısından oldukça önemlidir. Eser üzerinde, araştırmacılar veya kütüphane görevlilerince günümüz rakamlarıyla yazılmış ayet numaraları ve çeşitli numaralar yer almaktadır. Ayrıca yer yer kısa notlar düşülmüştür.

Aşağıda incelemesini yaptığımız eserden birkaç örnek bölüme yer verelim:

27 A. A. Semenov, “ Sobranie vostoçnıh rukopisey”, Akademi Nauk Uzbekskoy SSSR, IV, Taşkent 1957, s. 45-46

(21)

12

28

29

2.3. Rylands Nüshası

Bir diğer satır arası Kur’an tercümesi ise İngitere Manchester, John Rylands Kütüphanesi, Arabic MSS. 25-3821’de kayıtlıdır.30 Eser, satır arasında Farsça ve Türkçe tercümeleri ihtiva etmektedir. Tamamı 30 cilt olan eserin 14 cildi mevcuttur.

Elde bulunan 14 cildin 1145 varak olduğunu bildiren Gülden Sağol, bunlarda da

28 Özbekistan İlimler Akademisi Kütüphanesi, nr. 2008, vr. 4a

29 Özbekistan İlimler Akademisi Kütüphanesi, nr. 2008, vr. 5b

30 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXV.

İbrahim Taş, a.g.e., s. XII

(22)

13 eksiklikler olduğunu bildirmektedir. Bu 14 cildin haricinde aynı tercümeye ait olan iki varak da Dublin, Chester Beatty Kütüphanesi, nr. 1606 ve nr. 1630’da kayıtlı bulunmaktadır. 31 Eser üzerinde inceleme yapan J. Eckmann, bu varaklarda bulunan 4. sûrenin 176. ayetini, 5. sûredeki besmelenin tercümesini ve 27. sûrenin 73-75.32 ayetlerinin transkripsiyonu ile İngilizce çevrisini yayımlamıştır.33

Yazmanın her sayfasında üçer satır şeklinde Arapça, Farsça ve Türkçe karşılıkları bir arada bulunmaktadır. Bu sebeple oldukça hacimli bir eserdir. Eserin nerde ve kimin tarafından yazıldığı araştırıcılar tarafından tespit edilememiştir.

Bunun sebebi eserin baş ve son kısımlarında eksiklikler olması olabilir. Gülden Sağol’a göre eser Karahanlıcanın son ürünleri veya Harezm Türkçesinin başlangıç dönemi arasında olmalıdır.34 J. Eckmann ise eserdeki bazı dil özelliklerini ve yazının biçimini göz önüne alarak, eserin XIII. yüzyılın ikinci yarısı veya XIV. yüzyılın ilk yarısından önce istinsah edilmediğini bildirmektedir.35 Bu nüshada dikkat çekici bir diğer husus ise Türkçe karşılıklarının Arapça ve Farsçaları ile bağdaşmamasıdır.36 Bu Türkçe karşılıklarının kendisinden istinsah edilmiş olan başka Farsça ve Türkçe tercümelerin bulunduğunu akla getirmektedir. Ayrıca bu nüshayı istinsah eden kişinin eserin yazıldığı dilleri tam olarak bilmeyip, hangi kelimenin altına Türkçe karşılıklarının yazılması gerektiğini bilmemesinden de kaynaklanabilir. Bu konuda elimizde kesin delil olmadığından dolayı bunun nedeni tahminden öteye gidememektedir. Bu nüsha üzerinde araştırma yapan bir diğer kişi de Robert

31 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXV

32 Gülden Sağol a.g.e. s. XXV’de 71-73 ayetler olduğunu bildirmektedir.

33 Eckmann; “ Two Fragments of a Koran Manuscript with Interlinear Persian and Turkic Translations”, CAJ, c. XIII/4 London 1969, s. 287-290

Ayrıca J. Eckmann, bu nüshanın sözlüğünü hazırlamıştır: “Middle Turkic Glosses of the Rylands İnterlinear Koran Translation”, Budapest 1976

34 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVI

35 Janos Eckmann, “ Eastern Turkic Translations of the Koran”, Studia Turcica, c. XVII, 1971, s.

154

36 İbrahim Taş, a.g.e., s. XII

Ayrıca bkz.: Hamza Zülfikar, Çağatayca Kur’an Tefsiri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ( Basılmamış Doktora Tezi ), Ankara 1970

(23)

14 Dankoff’dur. Dankoff da eserin XIII. yüzyılda istinsah edilmiş olduğunu bildirmektedir.37

Araştırmam sırasında sözü edilen nüsha üzerinde yapılan rastladığım en son çalışma Aysu Ata’nın çalışmasıdır. Aysu Ata bu eserin Karahanlı Türkçesi dönemine ait olduğunu düşünmektedir.38 Karahanlı Türkçesi dönemine ait olduğu düşünülen (Rylands Nüshası) Türkçe Kur’an tercümesi, Aysu ATA tarafından “Türkçe İlk Kur’an Tercümesi, Karahanlı Türkçesi” adıyla 2004 yılında Türk Dil Kurumu Yayınları:854 numara sırasıyla bilim âlemine sunulmuştur. Aysu ATA’nın bu çalışması GİRİŞ, METİN, NOTLAR ve DİZİN olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Yazar giriş bölümünde eser üzerinde yapılan çalışmalardan, Rylands Nüshası’ndan ve Kur’an tercümelerinden bahseder. Kullandığı çeviri yöntemini de gösteren Ata, bu eserin Türk dili açısından önemine de değinmiştir. Bu bölümde ayrıca Doğu Türkçesiile yazılmış Kur’an tercümelerinden de söz edilmiş olup eser üzerine yapılan çalışmalardan bahsedilmiştir.39

Araştırmanın METİN bölümünde açıklamalar sûre, ayet, satır, varak ve cilt numaraları verilerek aktarılmıştır. Araştırmacı yer yer dipnotlarla açıklamalara da yer vermiştir. Eserin son kısmına Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere ayrıntılı bir dizin eklenmiştir. Türkçe dizinde bütün kelimeler tek tek belirtildikten sonra kelimelerin alıntı olup olmadığı parantez içinde belirtilmiştir. Kelimelerin anlamları arasındaki ince ayrım farkları belirtilerek bu kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıkları da belirtilmiştir. Dizin içerisinde aynı kökten gelen farklı kelimeler de belirtilerek açıklamalarda bulunulmuştur. Aynı fiil kökünden türeyen diğer kelimeler ise ana fiil maddesi altında sıralanmıştır.

37 Robert Dankoff, “ Some Notes on the Middle Turkic Glosses”, Journal of Turkish Studies, 5, 1981 (1983), s. 41

38 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Aysun Ata, Türkçe İlk Kur’an Tercümesi, Karahanlı Türkçesi, Türk Dil Kurumu Yay.: 854, Ankara 2004

39 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Aysun Ata, a.g.e.

(24)

15 2.4. Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Nüshası

Satır arası nitelikte olan bir başka Kur’an tercümesi de İstanbul’da, Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa Camii numara 2’de kayıtlı bulunan nüshadır.40 Bu eser üzerinde en kapsamlı çalışmayı Gülden Sağol yapmıştır.

Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde doktora çalışmasını 1993 yılında tamamlayan Sağol, eserin 1363 tarihinde istinsah edildiğini bildirmektedir.

Eserin nerede ve kim tarafından yazıldığı konusunda kesin hükme varamamıştır. Eser Harezm Türkçesi ile kaleme alınmıştır.41

Harezm Türkçesi ile yazılmış satır arası Kur’an tercümesi olarak tespit edilen eser Süleymaniye Kütüphanesi’ne getirilmeden önce Millet Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 951’de kayıtlı bulunmaktaydı. Eser üzerinde doktora çalışması yapan Gülden Sağol, eserin ayrıntılı bir tanıtımını yapmaktadır.42

(1)

FÁTİÓATU’L-KİTÁB

[1b/1] Tangrı atı birle başlayur men; üküş raómetlig, Raómeti lÀzım.

1. (2) Ögmek Tangrıàa, èÀlamlarnıng erkligi 2. Üküş raómetlig, raómeti lÀzım.

3. Erkligi (3) cezÀ künining.

4. Sangayoú úulluú úılur miz taúı oú yÀrí tileyüz miz.

5. Köndürgil bizge, yolàa (4) köni.

6-7. Ol kim irseler yolınàa kim edgülük úıldıng anlarnıng üze; öfke úılınmışdın öngin anlarnıng [üze], taúı azàa[nlardın öngin].43

40 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVI

41 Janos Eckmann, “ Eastern Turkic Translations of the Koran”, Studia Turcica, haz. L. Ligeti, Bibliotheca Orientalis Hungarica XVII. Akedemiai Kiado, Budapest 1971, s. 155-156

42 Gülden Sağol, Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi ( Giriş- Metin- Sözlük) I-II, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Dili Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), İstanbul 1993, s. XXXVIII-XL

43 Gülden Sağol, a.g.e., s. 2 (91)

(25)

16 Yukarda eserde yer alan Fatiha Sûresi tercümesinden de anlaşılacağı üzere eserin dili Harezm Türkçesidir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde eseri inceleme imkânımız oldu. Eserin cildi tamir görmüş, altta kahverengi meşin bir cilt, üstte ise yeşil bez bir cilt bulunmaktadır. Miklepli, sertaplı ve beyaz şirazelidir. Cildin altında eflatun renkli boş bir sayfa bulunmaktadır. Daha sonra iki boş sayfa yer almaktadır.

Fatiha ve Bakara sûrelerinin Medenî ve Mekkî oldukları, kelime ve harf sayıları, bu sûrelerin faziletleri konusunda bilgi verilen sayfa daha sonra gelmektedir. Eser Gülden Sağol’un doktora çalışmasında belirttiğine göre 196a/196b sayfaları hesaba katılmazsa tam bir nüshadır. Asıl tercüme 583b’de bitmektedir. Kütüphane kayıtlarına göre, varak ölçüsü 22 cm. x 33.8 cm., yazı ölçüsü 17.5 cm. x 25.5 cm.’dir.

Kalınlığı ise 13.5 cm.’dir.44

583b’de Hekimoğlu Ali Paşa’ya ait bir vakıf mührü bulunmaktadır. Yine aynı sayfada yer alan kayıtta metnin Rebiülâhir ayının ortalarında 764’te istinsah edildiği belirtilmektedir. Mütercim adı ve müstensihinin adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

Eserin sonunda siyah ve kırmızı mürekkeple yazılmış bir kısım bulunmaktadır.

Gülden Sağol bu bölümün muhtemelen ciltleme sırasında karıştırılmış olabileceğini belirtir.45 Eserin ilk üç sayfasında Kur’an’daki sûre, ayet, söz, kelime ve harf sayıları verildikten sonra, en doğrusunu Allah’ın bileceğini, Kur’an okunduğunda hikmetini ve rahmetini kullarının üzerine yaydığını ifade eden bölüm bulunmaktadır. Daha sonra hatim duası ve Allah’a yakarış bölümü bulunmaktadır. Gülden Sağol’un belirttiğine göre 585b-586a’da Kur’an falına nasıl bakılacağı ile de ilgili bir bölüm bulunmaktadır. İncelemelerim sırasında bu bölüme de rastladım. Ayrıca 586a’da Hekimoğlu Ali Paşa’ya ait bir vakıf kaydı ve mühür bulunmaktadır. Buradan hareketle eserin Hekimoğlu Ali Paşa tarafından vakfedildiği söylenebilir. 46

44 Eserin ayrıntılı tanıtımı için bkz.: Gülden Sağol, a.g.e., Giriş kısmı, s. XXXVIII- XLII

Ayrıca bkz.: Z.V.Togan, “Londra ve Tahran’daki İslâmî Yazmalardan Bazılarına Dair”, İTED, c.

III (1959-1960), s. 135

45 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXXIX

46 Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa, nr.: 2

(26)

17 Eser hakkında araştırma yapan bir diğer araştırmacı da Z.Velidi Togan,

“Anonim Kur’an Tefsiri”nin Türk İslam Eserleri (TİEM) 73 numarada bulunan nüshanın daha sonraki bir zamanda yazılan eksik bir nüsha olduğunu belirtir.47 Bahsettiğimiz bu nüshanın ise TİEM 73 numaralı nüshanın Sirderya ve Horezm tarafları şivelerine uydurulmuş bir şekli olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtir. 48 Abdülkadik İnan ise, “ Anonim Tefsir” olarak bilinen TİEM 73’te kayıtlı nüsha ile Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan bahsettiğimiz nüshanın bazı bölümlerini karşılaştırmıştır. Her üç nüshanın bir asıl nüshaya dayandığını, tercümelerin birbirine çok yaklaştığını belirtir ve her üç müstensihin asıl nüshaya yakın kopyadaki bazı kelimeleri okuyamadıklarından dolayı aynı kelimelerin tercümesinde de eksikliklerin olduğunu belirtir. 49 Eser üzerinde doktora çalışması yapan Gülden Sağol, kendisinin de her üç nüshanın bazı bölümlerini karşılaştığını belirtmektedir. Ancak bazı benzerliklerin olması bu üç nüshanın da aynı olduğunu göstermeyeceğini de sözlerine eklemektedir. Nüshaların tam metinlerinin, bütünüyle incelendikten sonra karşılaştırma yapılması gerektiğini ve ancak bu şekilde kesin sonuca ulaşılabileceğini belirtir.50 Satır arası Kur’an tercümelerinin birbirine benzerlik göstermesi hepsinin aynı metnin tercümesi olduğundan kaynaklandığını akla getirmektedir. 51

Eser hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: Gülden Sağol, a.g.e.

Ayrıca gerek Doğu Türkçesine gerekse Eski Anadolu Türkçesine çevrilmiş Kur’an tercüme ve tefsirleri üzerine yapılmış çalışmaların açıklamalı bir kaynakçası için bkz.: Gülden Sağol, “ Kur’an’ın Türkçe Tercüme ve Tefsirleri Üzerinde Yapılan Çalışmalar”, Türklük Araştırmaları Dergisi, İstanbul 1997, c. 8, s. 379- 396.

47 Z. V. Togan, “ Londra ve Tahran’daki İslami Yazmalardan Bazılarına Dair”, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, c. III (1959-1960), s. 135

48 Gülden Sağol, a.g.e., s. XL

49 Abdülkadir İnan, “ Eski Kur’an Tercümelerinin Dili Meselesi”, Türk Dili, c. I, sayı 7 (1952), s.

21

Ayrıca bkz.: Abdülkadir İnan, “ Eski Türkçe Üç Kur’an Tercümesi”, Makaleler I, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 1998

50 Gülden Sağol, a.g.e., s. XL

Ayrıca bkz.: Abdülkadir İnan, “ Eski Kur’an Tercümelerinin Dili Meselesi II”, Makaleler I, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 1998

51 Eser hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz.: Gülden Sağol, a.g.e.

(27)

18 2.5. Topkapı Sarayı III. Ahmet Bölümü Nüshası

Doğu Türkçesinde yapıla Kur’an tercümeleri arasında, satır arası tercümelerden başka tefsirli tercümeler de yer almaktadır. Bunlardan birisi Şeyhbaniler devrinde, XVI. yüzyılın ilk yarısında istinsah edildiği bildirilen eserdir.

Bugün bilinen iki nüshası vardır. Bunlardan birisi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmet Bölümü, nr. 16’da bulunmaktadır. Bu nüshanın istinsah tarihi H. 950/M. 1543-1544 olup her biri 308 varaktan meydana gelen iki cilt halinde yazılmıştır. Her sayfasında 29 satır bulunmaktadır. Birinci cildin ilk sayfasında yer alan şiir, Hamza Zülfikar tarafından incelenmiştir.52 Bir diğer nüsha ise Konya Mevlana Müzesi Kitaplığı, nr. 66624/921’de muhafaza edilmektedir. Bu nüsha 1304 sayfa olup istinsah tarihi H. 20 Rebiülevvel 951/ M. 11 Haziran 1554’tür. Tefsirin her sayfasında 29 satır bulunmaktadır.53

Eser üzerinde araştırma yapan A. İnan, Konya nüshasına dayanarak tefsirin telifinin Özbek hanlarından Ubeydullah Han zamanında yapılmış olabileceğini, tefsircinin ise Özbekler zamanında sadeleşmeye başlayan yazı dilinin haricinde Çağataylılar döneminde oluşmaya başlayan edebî dile bağlı bir müellif olduğunu savunur.54 İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüsha üzerinde doktora çalışması yapan Hamza Zülfikar ise eserin meydana getirildiği zaman ile Ubeydullah Han’ın Terceme-i ÚavÀèidü’l-ÚuréÀn ve FevÀéidü’l-FurúÀn adlı eserini ve A. İnan’ın Konya nüshasındaki “Şeyh Ubeydullah Kaddese’llÀhu sırrahu” sözünü örnek göstermesine dayanarak bu tefsirin büyük ihtimalle Ubeydullah Han veya onun teşvikiyle orijinal bir nüshaya dayanılarak meydana getirildiğini belirtir.55 Eser

52 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVII

53 Bu eser hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: İbrahim Taş, Çağatayca Kur’an Tefsiri 21a- 41b, Giriş- Metin-Dizin, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalı (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2001

Ayrıca bkz.: Hamza Zülfikar, Çağatayca Kur’an Tefsiri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ( Basılmamış Doktora Tezi ), Ankara 1970

54 Abdülkadir İnan, “ Şeyhbanlı Özbekler Çağına Ait Bir Çağatayca Kur’an Tefsiri”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 2. bsk., Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 1962, s. 61-62

55 Gülden Sağol, a.g.e., s. XXVIII

(28)

19 üzerinde en kapsamlı çalışmayı Hamza Zülfikar yapmıştır. Konya nüshasını da inceleyen Hamza Zülfikar, eserin Ubeydullah Han’ın adına veya onun teşvikiyle yapılmış olduğu görüşünü daha sonraki araştırmalarında pekiştirmiştir.56

Dili Çağatayca olan tercümede Arapça metnin parça parça verildiği görülmektedir. Daha sonra kelime kelime çeviri veya uzun hikâyelerle açıklama yapılmaktadır.57Aşağıda İbrahim Taş tarafından yapılmış yüksek lisans çalışmasından aldığımız örnek metin yer almaktadır.

Ayrıca bkz.: Hamza Zülfikar, “ Çağatayca Bir Kur’an Tefsiri”, Türkoloji Dergisi, c. 6, Ankara 1974, s. 153-195

56 Hamza Zülfikar, “ Çağatayca Bir Kur’an Tefsiri”, Türkoloji Dergisi, c. 6, sayı: 1, Ankara 1974 ( Makalenin sonunda iki nüshası bulunan Çağatayca Kur’an Tefsiri’nin ses ve imla özellikleri üzerinde durmuştur. Eserden örneklerle eserin dili hakkında kanaatini belirtmektedir.)

57 Ayrıntılı bilgi için bkz.: İbrahim Taş, a.g.e.

(29)

20 XVI. yüzyılda, Özbekler döneminden kaldığı düşünülen bu nüsha, örnekten de anlaşılacağı üzere, o dönemde Özbeklerce başlatılan sadeleşme eğilimini yansıtmamaktadır. Eserin kendi adına veya teşviki neticesinde yazıldığı düşünülen

‘Ubeydullah Han’ın Türkçeye çok büyük önem verdiği bilinmektedir. Bu dönemde Özbek emirlerinin de Türkçe’den başka dil bilmedikleri düşünülürse eserin dilinin sade bir Türkçe ile yazılması gerektiği düşünülebilir. Ancak yazmanın diline bakıldığında Özbekler döneminde sadeleşmeye başlayan yazı dilinden çok Çağataylılar döneminin dil özelliklerini göstermektedir. Yazmanın Türkçe sözcük bakımından taşıdığı değer ise inkâr edilemez bir gerçektir.58

Yazmanın varlığını ilk kez Janos Eckmann duyurmuştur.59 Yazmada eserin nerede yazıldığına dair kesin kayıt bulunmamaktadır. Eserin Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi’nde bulunan nüsha üzerinde bir çalışma yapan Hamza Zülfikar, tefsirin yazarının Ubeydullah Han olabileceğini belirtmektedir. “ Eserin karanlıkta kalan bir tarafı da çeviriyi yapan kimsenin kimliğidir. Bunun yukarıda söylediğimiz 1533

58 Hamza Zülfikar, a.g.m., s. 179

Ayrıca eser hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz.: İbrahim Taş, a.g.e. s. XVI

59 Janos Eckmann, “ Doğu Türkçesinde Bir Kur’an Tercümesi (Rylands Nüshası)”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1967, s. 53

Referanslar

Benzer Belgeler

EĞİTİM YÖNETİMİ, DENETİMİ, PLANLAMASI ve EKONOMİSİ BİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ.. ORTAOKULLARIN TEMİZLİK İHTİYAÇLARININ

İkisinde (36a/13) yaàmuruð evveldùr; bişinde yir Àltında olan cÀnverler gizlenùr; yidisinde (36a/14) ŞÀm‟da zeytÿn dirùrler ve bulutlar çoö olur ve deðiz ıż÷ırÀba

Bütün bu eleştirilerin ardından Gaulejac, “Bağ Maldan İyidir” başlıklı ön üçüncü ve son bölümde işletme hastalığının şifası olabilecek çözüm

12 Maksiller sinüste medial, posterior veya inferior bölge tutulumu varsa, transnazal endoskopik medial maksillektomi yapılmalıdır.17 Maksiller sinüs anterior ve lateral

On the other hand, if Kant thinks that this self is a kind of pure principle which supplies to one more than being the transcendental condition and the synthesis of one’s

Frekansa bağlı olarak gözlemlenen bu durumun baĢlıca sebepleri metal kontaklar ile yarıiletken malzeme arasındaki seri direncin kapasitansı etkilemesi, yasak enerji aralığı

In out-of-sample analysis, two different statistical loss functions over forecast horizons of 1, 5, 10, 15, 20, 60, and 120 days are used to compare forecasts of daily stock

Suat Eroğlu’nun savunduğu sözde örgütlenme, aslında onun kendi kusursuzluğunu yansıtmaya çalışmasından ileri gelmektedir: “Bütün dedikleri, verdiği emirler, on