• Sonuç bulunamadı

(Aca)İbül’ L-Mahlukat giriş, metin, inceleme, dizin-sözlük

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(Aca)İbül’ L-Mahlukat giriş, metin, inceleme, dizin-sözlük"

Copied!
330
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

èACÁéİBÜ’L-MAḪLŪKĀT GİRİŞ, METİN,

İNCELEME, DİZİN-SÖZLÜK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Şerife Burcu AL

Enstitü Anabilim Dal ı: Türk Dili ve Edebiyatı Enstitü Bilim Dal ı: Eski Türk Dili

Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Selçuk KIRBAÇ

HAZİRAN-2010

(2)
(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya baĢka bir üniversitedeki baĢka bir tez çalıĢması olarak sunulmadığını beyan ederim.

ġerife Burcu AL 22 Haziran 2010

(4)

ÖNSÖZ

Yerli ve yabancı pek çok araĢtırmacı tarafından değiĢik dönemlerde èAcâéibù‟l Mahløkât türünde eserler yazılmıĢtır. Ancak bu türde yazılmıĢ en eski ve en önemli eser olma özelliğini taĢıyan, aynı zamanda kendinden sonra yazılmıĢ eserlere de kaynaklık eden Ali bin Abdurrahman’a ait èAcâéibù‟l-Mahlûkât’ın önemi daha da büyüktür.

Tezimizde, bu değerli eserimizin 35.-70. varaklarının metin, inceleme ve dizin-sözlük çalıĢmaları yapılmıĢtır.

Bana bu tezi hazırlama fırsatını sunan ve tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen danıĢman hocam Yrd. Doç. Dr. Selçuk KIRBAÇ’a, beni bu yaĢlara getiren ve eğitimim için üstün fedakarlık gösteren biricik anneme ve beni hep daha fazlası için cesaretlendiren sevgili eĢime teĢekkürlerimi sunarım.

ġerife Burcu AL 22 Haziran 2010

(5)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ...iii

ÖZET ... iv

SUMMARY ... v

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: ESER HAKKINDA BİLGİ ... 4

1.1. Türk Edebiyatı’nda èAcāibù‟l-Maòlūkāt Tercümeleri ... 4

1.2. Eserin Konusu ... 5

1.3. Eserin YazılıĢ Tarihi ... 6

1.4. Eserin Müellifi ... 7

BÖLÜM 2: METNİN TRANSKRİPSİYONU ... 8

BÖLÜM 3: SES BİLGİSİ İNCELEMESİ ... 58

3.1. Ünlüler ... 58

3.1.1.Ünlü DeğiĢmeleri ... 58

3.1.1.1. i / e DeğiĢmesi ... 58

3.1.1.2. ü / i DeğiĢmesi ... 59

3.1.2. Ünlü DüĢmesi ... 59

3.1.3. Ünlü BirleĢmesi ... 60

3.1.4. Ünlü Uyumu ... 60

3.1.4.1. Ġncelik-Kalınlık Bakımından ... 60

3.1.4.2. Düzlük-Yuvarlaklık Bakımından ... 61

3.2. Ünsüzler ... 64

3.2.1. SızıcılaĢma ... 64

3.2.1.1. ú > ò ... 64

3.2.1.2. à > v ... 64

3.2.1.3. b > v ... 65

3.2.2. ÖtümlüleĢme ... 65

3.2.2.1. k > g ... 65

(6)

3.2.3. Ünsüz Türemesi... 68

3.2.3.1. ĠkizleĢme ... 68

3.2.4. GöçüĢme ... 69

BÖLÜM 4: DİZİN-SÖZLÜK ... 70

4.1. KiĢi Adları Dizini ... 258

4.2. Yer Adları Dizini ... 263

SONUÇ ... 280

KAYNAKLAR ... 281

EKLER ... 285

ÖZGEÇMİŞ ... 322

(7)

KISALTMALAR LİSTESİ

a.g.e. : Adı geçen eser bk. : Bakınız nu. : Numara

s. : Sayfa

(8)

Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti

Tezin Başlığı : èAcāéibü'l-Maḫlūkāt GiriĢ, Metin, Ġnceleme, Dizin-Sözlük

Tezin Yazarı : ġerife Burcu AL Danışman : Yrd.Doç. Dr. Selçuk KIRBAÇ

Kabul Tarihi : 22.06.2010 Sayfa Sayısı : VII (ön kısım) + 285 (tez) + 37 (ekler)

Anabilimdalı : Türk Dili ve Edebiyatı Bilimdalı : Eski Türk Dili

14. yy’da Ali Bin Abdurrahman tarafından coğrafya alanında yazılmıĢ bir eser olan èAcâéibü'l-Maḫlûkāt, Osmanlılar’da coğrafya yazıcılığının ilk örneğini oluĢturur. Bu özelliğiyle kendinden sonraki eserlere de kaynak teĢkil eden èAcâéibü'l-Maḫlûkāt, Dünya’nın yuvarlaklığı konusuna da değinen ilk eserimiz olması nedeniyle incelenmeye değer bulunmuĢtur.

Eserimiz sadece coğrafyayı ilgilendiren konular dıĢında, tarihi olaylara ve Ģahsiyetlere değinmesi, dönemin sosyal yaĢantısını tüm yönleriyle ele alması yönüyle de önemli bir yere sahiptir.

Eserimiz 176 varaktan meydana gelmektedir. Tezde, metnin 35.-70. varaklar arasındaki 35 varaklık kısmının metin incelemesi, metin transkripsiyonu, ses bilgisi incelemesi ve dizin-sözlük çalıĢması yapılmıĢtır.

Anahtar Kelimeler: èAcāéibü'l-Maḫlūkāt, Ali b. Abdurrahman, Coğrafya.

(9)

Title of the Thesis : èAcāéibü'l-Maḫlūkāt Introduction, Text, Analysis, Index-Dictionary

Author : ġerife Burcu AL Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Selçuk KIRBAÇ

Date : 22.06.2010 Nu. of pages : VII (pre text) + 285 (main body) +37 (appendices)

Department : Turkish Language Subfield : Ancient Turkish Language and Literature

èAcâéibü'l-Maḫlûkat, written by Ali Bin Abdurrahman in the field of geography in the 14. century, sets the example of geopraphical writing in Ottoman's. èAcâéibü'l- Maḫlûkat, the source for following works, is worth to studying because it is the first work which mentioned the roundness of world.

This work is precious not only for dealing with the subject about geography, but also for studying historical events and personalities and social life of this century thoroughly.

The work consists of 176 sheets of paper. In this thesis, 35 sheets of paper, between 35-70, are studied textually, also text transcription, phonetics analysis and index- dictionary studies are done.

(10)

GİRİŞ

Eser tek nüsha olup, halen Ġstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde TY 00524 DemirbaĢ Numarası ile kayıtlı bulunmaktadır. 176 varaktan meydana gelen eserimiz, 213x150 mm boyutlarındadır. Hattı harekesiz, okunaklı nesihtir, satır sayısı 15’tir. Metinde siyah, baĢlıklarda ise kırmızı mürekkep kullanılmıĢtır. Kağıt krem renkli, orta kalınlıkta, aharlıdır. 1-b’de, eserin adı geçen tezhipli ser-levha bulunmaktadır. Her varak altın yaldızla çerçevelenmiĢtir. Varakların b yüzleri müĢèirlidir. Eserin deriden cildi üzerine ebru yapıĢtırılmıĢtır.

Eserin oijinal nüshası, maalesef, mevcut değildir. Gerek baĢ taraftaki tezyinattan, gerekse son sayfadaki H.99 tarihinden, eserin 17. asırda istinsah edildiğini anlıyoruz.

Ali b. Abdurrahman tarafından kaleme alınan eserin müellifi hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz.

Eser iki kısma ayrılır: Birinci kısım kâinatın yaradılıĢı, gökler, yıldızlar, od kürresi, hava kürresi, su kürresi ve kürre-i arz ile iklimlerden; ikinci kısım ise denizler, adalar, mağribden maĢrıka kadar Ģehirler, kaleler ve buralardaki insanlardan bahseder.

Eserin değindiği en önemli noktalardan biri de Dünya’nın yuvarlaklığı meselesidir. Ali bin Abdurrahman yeryüzünün Ģekliyle ilgili “ Bazı mezhep oldur ki, kalkan suretindedir. Ve bazı mezhep tabıl suretindedir; ve bazı mezheb de yarı topun paresi gibidir. Ve sahih kendüye ki, hukemâ ihtiyarıdır, oldur ki müdevverdir. Kürre gibi kılmıĢtır. Müdevver olduğuna delil oldur ki, her yerdeki adem dursa, baĢı göğe ve ayağı yerde ola.” ifadelerini kullanmıĢtır.

Bu konu Osmanlı-Türk eserlerine -Osmanlı devrinin ilk coğrafi eseri olması nedeniyle- ilk defa Ali bin Abdurrahman vasıtasıyla girmiĢtir. Bu dönemdeki tek coğrafya çalıĢması, Ali bin Abdurrahman'ın èAcāéibü’l-Maḫlūkāt adlı yapıtıdır.

(11)

BÖLÜM 1: ESER HAKKINDA BİLGİ

Ortaçağ Ġslam coğrafyacılığı, matematik tabanlı olmayıp daha çok anlatıma dayalıdır.

Ġslam dünyası coğrafyasını, konularına göre sınırlandıracak olursak baĢta, kozmoloji içinde ele alınan suret-i arz (yeryüzü Ģekilleri) ve iklimlerden bahseden eserleri zikretmek gerekir. Ancak asıl yoğunluk, bölgesel coğrafya konusunda olup, komĢu ülkeler ve Ģehirlerin nesir, bazen de nazım Ģekillerinin anlatıldığı ülkeler coğrafyası ile Ģehirlerin birbirine uzaklıklarını gösteren askerî maksatlı veya daha çok hac için hazırlanmıĢ olan “menzil” coğrafyacılığı esas yoğunluğu oluĢturur. Buna mukabil Ġslam dünyasında, coğrafya alanında fiziki coğrafya ve kartografya dalları daha az ilgi görmüĢtür. Bunlar dıĢında èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt tarzı kozmoloji, zooloji, botanik ve coğrafya karıĢımı eserler de Ġslam dünyasında sıkça kaleme alınmıĢtır (KAÇAR, 2008:29).

Osmanlı Ġmparatorluğu dönemindeki coğrafi çalıĢmalara bakıldığında da, Ortaçağ Ġslâm Coğrafyası ile Batı Dünyası’nın Modern Coğrafyası arasında kalan boĢluğu doldurduğu ve aradaki bağlantıyı kurduğu gözlenir. 14.yüzyıla kadar dünya genelinde daha çok Arapça ve Farsça yazılan coğrafya eserleri, ciddi bir Ģekilde Batı’da ancak 18. yüzyılın sonlarından itibaren yazılmaya baĢlanmıĢtır. Coğrafya alanında, 14. yüzyıldan 18.

yüzyıl sonlarına kadar olan 5 asırlık bir dönemdeki boĢluğu, Osmanlıca yazılmıĢ coğrafi eserler doldurmuĢtur (AK, 1993:62-66).

ÇalıĢma sahası yeryüzü olan coğrafya, Osmanlı döneminde de yeryüzünün tasviri olarak algılanmıĢ ve bu yöndeki çalıĢmalara ağırlık verilmiĢtir. Ġslâm dininin uygulanması esnasında (namaz, oruç, hac ve zekat), zaman ve yer tayinleri önem kazandığından, matematik coğrafya ile ilgili araĢtırmalar yoğunluk kazanmıĢtır. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde coğrafya alanında, daha ziyade Arap ve Fars eserlerinin etkisi altında kaldığı dikkati çeker. Bursalı Kadızade-i Rumi (ö.1432), Ali KuĢçu (ö.1474) ve Ali KuĢçu’nun torunu Mahmut Mirim Çelebi (ö.1525)’nin çalıĢmaları bu yönde olmuĢtur.

Ġlk Türkçe coğrafi eser olarak bilinen èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt ise aslında bir kozmoğrafya kitabıdır (TAESCHER 1928:271-314).

Osmanlılar’ın ilk devirlerine ait eserlerde, coğrafi bilgi az ve tertip sistemsizdir. Daha

(12)

tasvir ve tavsiflere çok rağbet göstermiĢler, kozmoğrafya’ya bizzat kâinatın hâlikından baĢlamıĢlar, astronomi, mineraloji, botanik, zooloji, beĢeri mevzular ve her türlü hurafeler yanında, coğrafi bilgilere küçük bir yer vermiĢlerdir (TÜRKAY 1959:1).

Osmanlılar’ın coğrafya ilmi ile olan münasebetleri de, Ortaçağ’ın diğer bütün ilimlerinde olduğu gibi, her Ģeyden önce naklȋ ve edebȋ bir mahiyet arzeder.

Osmanlı müelliflerinin kaleme aldıkları coğrafi eserleri baĢlıca üç kategoriye ayırmak mümkündür:

Birincisi, amelȋ ve intifaȋ coğrafyaya ait olanlar ki, deniz coğrafyalarını bunlara en güzel misal olarak gösretebiliriz. Ġkincisi, ilmȋ coğrafyaya dair olanlar ki, tavsifȋ ve matematik eserlerle, astronomi ve kozmoğrafya kitapları bu kategoriye dahildir. Nihayet üçüncü grubu da, seyahatnameler teĢkil eder (TÜRKAY 1959:2).

Ahmet Bîcân eserinin önsözünde èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt türünün konusunun aslında Yunan’dan geldiğini söyler. Gerek Arap Edebiyatı’nda gerekse Ġran Edebiyatı’nda bu konuda eserler yazılmıĢ Aristo’nun Teofrast’ın ve meĢhur coğrafya bilgini Batlamyos’un eserlerinin bir özü verilmeye çalıĢılmıĢtır. ĠĢte bu tür kitapların çoğuna hem Arap Edebiyatı’nda hem Ġran Edebiyatı’nda hem de Türk Edebiyatı’nda èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt adı verilmiĢtir (Kâtip Çelebi 1971:1127-28).

Bizde coğrafya ilminin baĢlangıcı için, kronolojik bir tarih bulmak icap eder ki, o da, Ģimdiye kadar yapılan tetkiklere nazaran, Ali bin Abdurrahman’ın Edirne’nin yeni payitaht olduğu sırada, Türkçe olarak yazdığı “ èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt” adlı eserin telif tarihi (Takriben 1365-1370) olabilir (TÜRKAY 1959:4).

Osmanlı Devleti, önceki Anadolu Uygarlıkları’ndan, Ġslam’dan ve Selçuklular’dan kaynaklanan zengin bir bilgi hazinesine sahipti. Bununla birlikte 14. yüzyıla değin coğrafyaya ilgi gösterilmedi. 14. asrın elde mevcut tek coğrafȋ mahsulü, Ali Bin Abdurrahman’ın “ èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt” adlı kitabıdır. Bu eser hem ilk coğrafȋ eserimiz olma özelliğiyle hem de 14. asır Türkçesi’ni yansıtması nedeniyle büyük önem taĢır.

Ġstanbul ve Avrupa kütüphanelerinde Osmanlı Türkiye’sine ait bundan daha eski bir kitap yoktur.

(13)

1.1. Türk Edebiyatı’nda èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt Tercümeleri

èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt adı altında pek çok tercüme yapılmıĢtır. Ancak bunların en eskisi Ali b. Abdurrahman’a ait èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt’tır. Eser, Edirne’nin fethinden sonra yapılmıĢ olması itibariyle bu konudaki ilk tercüme olma özelliğini kazanmıĢtır.

èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt’ın ikinci tercümesi ise, I. Mehmed zamanında yapılan tercümedir.

“Her ne kadar Ġsmail UzunçarĢılı1, Blochet2 ve Adnan Adıvar3 bu eserin mütercimi olarak Rükneddin Ahmed adında birisini gösterirlerse de elimizdeki iki nüshasında bunu teyit edecek bir kayıt yoktur.4

Eser, Ali b. Abdurrahman’ın eserinden neredeyse üç misli büyüktür ve Farsça èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt tercümesiyle birlik göstermektedir.

Üçüncü tercüme, öteki tercümelerden daha kısa olmasına rağmen en çok tanınan ve en çok okunan tercüme olan Yazıcıoğlu Ahmet Bîcân’ın tercümesidir. Eserin tercüme tarihi 857/1453’tür. Bu eser de Farsça tercümelere dayanmaktadır.

Dördüncü tercüme Mustafa b. Muslihiddin bin ġaban tarafından yapılan Kitâb-ı èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt ve Garâéibù‟l-Mevcûdât adlı tercümedir. Eser Kazvînî’nin eserine dayanır.

BeĢinci eser ise varlığından sadece Kâtip Çelebi’nin bahsettiği, 965 yılında Bosna kadısı olan Gınaî adlı bir Ģahsın tercümesidir. Bu eserle ilgili tüm bilgimiz bundan ibarettir.

Altıncı tercüme 977/1569 yılında Eyyüb b. Halil tarafında yapılan Tezkiretù‟l èAcâéib ve Tercùmetù‟l-Garâéib adlı eserdir. Eserin bir nüshası Viyana’da bulunmaktadır.

Yedinci tercüme, varlığını Rieu Katalogundan öğrendiğimiz Hüseyin Efendi b.

Muhammed Mustafa’nın 1109/1697 yılında yaptığı èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt tercümesidir.

1 Ġ. Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, I (2. BasılıĢ, Ankara 1961), s.537.

2 E. Blochet, Catalogue des Manuscrits Turcs, II (Paris, 1933), nr. Suppl. Turc 1339.

3 A. Adnan Adıvar, a.g.e., s.14.

(14)

Sekizinci tercüme 1111/1699 yılında Hacı Ġsmail PaĢa’nın emriyle Molla Taha bin Muhammed tarafından yapılan tercümedir. Eser bir mukaddeme, üç makele ve bir hatimeden oluĢmaktadır.

Dokuzuncu tercùme, yine aynı adla Mehmed bin Mehmed Rodosî-zâde‟ye ait 1113/1701 yılında yapılan tercùmedir.

Onuncu tercüme yine aynı yüzyılda Yusuf b. Mehmed Milevî tarafından yapılan tercümedir.

Kazvînî’nin adıyla Ģöhret bulan èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt, Farsça‟ya ve Türkçe’ye en çok tercüme edilen eser olma özelliğine sahiptir.

Günay Kut, “Türk Edebiyatında èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt Tercümeleri Üzerine” adlı makalesinde, Kazvînî’nin eserinin bilinen on tercümesi içinde özellikle Ġstanbul Üniversitesi TY 524 numaraya kayıtlı tercümenin5 dil bakımından oldukça önemli olduğuna değinir. Eserin dil bakımından önemi Ģüphesiz ki büyüktür. Ancak Ali b.

Abdurrahman’a ait bahse konu èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt, Kazvînî’nin bir tercümesi değil;

bu eserden çok önce yazılmıĢ ve kendinden sonra yazılan eserlere de kaynaklık etmiĢ, tespit edilen ilk èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt’tır.

1.2. Eserin Konusu

Kozmografik ve ansiklopedik mahiyette olan eser, esas itibariyle, iki kısma ayrılır:

Birinci kısım, kâinatın yaradılıĢı, gökler, yıldızlar, anâsır-ı erbaa dediği od kürresi, hava kürresi, su kürresi ve kürre-i arz ile iklimlerden bahseder.

Ġkinci kısım, mağribden maĢrıka kadar Ģehirler, kaleler ve buralardaki insanlar ve nihayet denizlerin ve adaların acâibini muhtevidir (TÜRKAY 1959:9).

5 Ali b. Abdurrahman, èAcâéibù‟l-Mahlûkât, Ġ.Ü. Merkez Kütüphane, DemirbaĢ Nu:TY 524.

(15)

Ali b. Abdurrahman eserini oluĢtururken ayetlerden6, hadislerden7, hikayelerden8, ve dönemin alim kiĢilerinin görüĢlerinden9 yararlandığı gibi, bazı yer adlarının halk arasında bilinen karĢılıklarına10 da yer vermiĢtir.

èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt, teorik bir kitap olmasının yanı sıra okuyucusuna pratik bilgiler11 de veren değerli bir eserdir.

Eserin 35.-70. varakları arasında değinilen konular, eserin tümüne yansımıĢ olan konulardan çok farklı olmamakla birlikte bu konuları Ģu Ģekilde sıralayabiliriz: Ülkeler ve Ģehirler ile bu ülke ve Ģehir halklarının yaĢantısı, yer Ģekilleri (dağlar, denizler, ovalar vs.), mevsimler, gece ve gündüz, peygamber kıssaları, kutsal günler ve dini bilgiler.

1.3

.

Eserin Yazılış Tarihi

Eserin tarihini Ali b. Abdurrahman’ın Ġstanbul hakkında söylediklerinden çıkarmak mümkündür:

6 (Nitekim buyurur: “Ve evhÀ rabbuke ilÀ en-naòli en-itteòiõi mine‟l-cibÀli buyÿten ve mine‟ş-şeceri ve mimmÀ yaèrişÿne.) (35a/6-35a/7) [Rabbin, bal arısına şôyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”] (Nahl suresi 68. ayet)

7 (Resÿl äallallahu èaleyhi ve sellem buyurmuşdur ki: “Men añcama fì yevmi‟l-òamìs fehum mÀte min õÀlike‟l-maraż.” Yaèni: “Her kim pencşenbih gùn ñacÀmet eylese ve ãayrÿ olsa ol ãayrÿluödan ôlse gerek.) (41b/8-41b/9-41b/10)

8 (Ve rivÀyet-i ãañìñde yigirmi sekiz kişi eãñÀbdan ol bùnyÀda ñÀżır idi, cemìè ol mescid yapmaàa yardım öıldılar.) (65b/13-65b/14)

9 (… ve ñùkemÀ eyidùrler ki yılda bir gìce vardur ki gôkden yere vebÀ nÀzil olur.) (37a/3-37a/4)

10 (Ve Endùlùs òalö aða “Öa÷re” dirler.) (50a/12)

11(E-s-æülÀåÀ: Bu gün AllÀh TeèÀlÀ ÷aàları yaratdı ve her zañmet ki vere bu gùnde yaradıldı. Eyidùrler ki, bu gùn aàır gùndùr. Ve ÖÀbil, HÀbil(i) bu gùnde depeledi. ÖÀn almak ve ñacamÀt itmek ve ot içmek ve

(16)

“Üç bacaklı muazzam Ģehirdir, iki tarafı deniz ve bir tarafı karayadır. Etraf memleketi Rum’dan ana ziyarete gelirler. Kostantaniye padiĢahınun tahtıdır (TÜRKAY 1959:8).”

Buradan da anlaĢılacağı gibi eser Ġstanbul’un fethinden önce yazılmıĢtır. Tam tarihi ise Ali b. Abdurrahman’ın Ģu sözlerinden anlıyoruz:

“ġehirler ve kaleler çoktur; ve nimetli ve bu kadimde küçürek ĢehirmiĢ; ve buna

“Edirne” derler. Çünkim fetholunmuĢ, imaretleri artmıĢ ve dârülmülk olmuĢ gayetde nimetlü Ģehirdir. Ve her narh ucuz. Evler ve mesacid ve hamamlar ve esvak yapılmıĢtır;

ve bu arz-ı Rum’da ki denizden ırakdır (TÜRKAY 1959:8).”

ĠĢte, bu sözlerden de èAcāéibù‟l-Maḫlūkāt’ın Edirne’nin yeni payitaht olduğu sırada, yani, 14. asırda (1365-1370 yıllarında), I. Murat devrinde yazılmıĢ olduğunu anlıyoruz.

1.4. Eserin Müellifi

Osmanlı müelliflerinde, eserin yazarının kim olduğu, hangi tarihte, ne maksatla ve hangi padiĢah zamanında yazıldığını belirtmek bir gelenek haline gelmiĢ olmasına rağmen, bu kitapta müellif yalnız ismini zikretmiĢtir. Onun hakkında elimizdeki tek bilgiye, eserini ne suretle hazırladığını anlattığı Ģu satırlardan ulaĢıyoruz:

“Bu kitabı tasnif eyledim, haberlerin garâéibinden, fasılların èacâéibinden, tevarihlerden, tevarihi Mehmet Taberiya’dan cem eyledim. Ve bunun adın “èAcāéibù‟l- Maḫlūkāt” kodum. Ben kim Ali bin Abdurrahman’ım. Yüz yirmi yıl ömür sürdüm.

Seyahat itdim. Bu èacâéib-i garâéib-i esmâyı derceyledim. Kimin gördüm, kimin tevarihten çıkardım.”

Sözlerinden de anlaĢıldığı üzere Ali bin Abdurrahman uzun bir ömür sürmüĢ, çok okumuĢ bir müelliftir.

Doğumu hakkında herhangi bir tarihe rastlamadığımız Ali b. Abdurrahman’ın hicri 800 civarında yaĢadığı sanılmaktadır (ġEġEN 2000:643).

(17)

BÖLÜM 2: METNİN TRANSKRİPSİYONU

(35a/1) ÚurÀn, levó-i maófÿôdan yir gögùne indi ve yigirmi ùçùnde “Öadir Gicesi”dùr.

(35a/2) Ve baèż èulemÀ öatında ve “VÀöèa-i Bedr-i KùbrÀ” bundan idi ve yigirmi yidisinde (35a/3) “Öadir Gicesi”dùr. EãñÀbù‟r rey öavlinde Àòir gùnde ol öadar öÿl ÀøÀd eyler ki (35a/4) evvel-i RamażÀn‟dan Àòirine dek ve her gicede AllÀh TeèÀlÀ yitmiş bið kez, biñ (35a/5) kişi ÷amu odından azad öılur.

ŞevvÀl : Evvel güni èìd-i fi÷redur ki aða “Yevmù‟r-Rañmet” (35a/6) dirler. Vañy eyledi AllÀh TeèÀlÀ aruya ki bÀl eyleye. Nitekim buyurur: “Ve evhÀ rabbuke (35a/7) ilÀ en- naòli en-itteòiõi mine‟l-cibÀli buyÿten ve mine‟ş-şeceri ve mimmÀ yaèrişÿne.”12

(35a/8) Dôrdinde Óażret-i RisÀlet‟e nasÀrÀ imtinÀè itdiler. MùbÀheleden bildiler ki (35a/9) helÀk olurlar.

On yidisinde áazÀ-i Uñud‟dur ve Maötel-i Óamza‟dur.

Yigirmi (35a/10) bişinde tÀ Àòirine degin “eyyÀm-ı nuñÿsÀt”dur. Allah TeèÀlÀ èÁd Öavmi‟n helÀk (35a/11) eyledi. Ve bir öavlde evvel-i eyyÀm-ı èacÿzede idi ki aða

“öarıcuk ãovuàu” dirler ve bu (35a/12) bir öÀr yidi ki her yıl Öavm-i èÁd üzerine bu günlerde nevóÀ iderdi.

(35a/13) Õì‟l öaède : Bu daòı ñarÀm aylardandur ve ol gùndi ki AllÀh TeèÀlÀ (35a/14) MÿsÀ PeyàÀmber‟e vaède virdi ki: “Otuz gùn oruç ÷ut tÀ saða TevrÀt (35a/15) levñlerùð inzÀl öılam.” nitekim buyurur.

12 Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” (Nahl- 68)

(18)

Ve ÀèdenÀ MÿsÀ åùlÀåìne leyleten İbrÀhìm (35b/1) ve İsmÀèìl” ÖavÀèid-i Kaèbe‟yi öaldurdılar; yapmaàa başladılar.

Sekizinde AllÀh TeèÀlÀ (35b/2) ÷aşdan on iki ırmaö aöıtdı MÿsÀ ve Benì İsrÀéìl‟den ôtrù.

Ve on dôrdùnde (35b/3) Yÿnus PeyàÀmber balıö öarnında çıktı bir öavlde, on bişinde ùzerine öabaö aàac(ı) (35b/4) bitdi ve CebrÀéil Muñammed Muã÷afÀ‟ya nÀzil oldı.

Õì‟l-óicce : Bu daòı ñarÀm (35b/5) aylardandur. Evvelki on gùn “eyyÀm-ı maèlÿmÀt”dur ve ol sevgùlùrek gùnlerdùr. (35b/6) AllÀh ñażretinde ol gùn tezvìc-i FÀ÷ima‟dur Emìr- ül-müéminìn.

Sekizinci (35b/7) gùn “yevm-i tevriye”dùr ve ñÀcílar ãu ùleşdùrùr. CÀhiliyet‟de ve İslÀm‟da (35b/8) Mescid-i ÓarÀm‟da ÷oöuzıncı gùn èarifedùr; onıncı ÖurbÀn Bayram‟dur. Ve fedÀ eyledi (35b/9) AllÀh TeèÀlÀ İsmÀèìl‟e ki “zebh-i aóìm” ki uçmaöda bislenmiş öoçdı. Ve bayramdan (35b/10) ãoðra “eyyÀm-ı şerìf”dùr ki “eyyÀm-ı maèdÿdÀt” dirler.

Onıncı gùn (35b/11) “yevmù‟l àadìr”dùr ki Resÿl Óażret-i Emìr-ül-mùéminìn èAli‟yi öardeşliğe öabÿl (35b/12) öıldı.

On dördinci gün Emìr-ül-müéminìn èAli namÀz içinde yüzüàüni ãadaúa virdi (35b/13) ve “Àyet-i innemÀ ve leytekumullÀh” nÀzil oldı.

On altıncı gùn “nùzÿl-ı istiàfÀr”dur; (35b/14) DÀvÿd PeyàÀmber tevbesi öabÿl oldı.

Yigirmi yidisinde “Vakèatù‟l Cerre”dùr ki (35b/15) Emìr-ül-müéminìn òavÀric ortasında vÀkiè oldı; yigirmi sekizinde ÕilÀfet-i (36a/1) Emìr-ül-mùéminìn‟dùr.

Faãl: Bilin òicrì tÀrìòinden öñden tÀrìò-i (36a/2) meşhÿr-ı èÀlemde tÀrìò-i Rÿm‟dur ki;

İskender-i Õÿ‟l-öarneyn sal÷anat (36a/3) dutduàı gùndùr. Teşrìn-i Evvel Ayı‟nuð evvel gùn(i)dùr ve ol ay otuz bir gùndùr. (36a/4) Evvel gùni ãabÀ yili esmege başlar.

(19)

Onıncı gùn “èìd-i deyrù‟l-hal”dur. Bişinci gùni (36a/5) kilisÀ-yı öamÀme èìd(i)‟dùr ki Beytù‟l Muöaddes‟dedùr ve NaãÀrÀ iètiöÀd(ı) (36a/6) bôyledùr ki gôkden od iner ve úandilleri yaúar.

Yidinci gùn “ èìd-i tebÀreke ” (36a/7) dùr; on ùçùnci (gùnde) ãular biter ve deðizler mevce gelür.

On bişinde ãovÿö dùşer (36a/8) ve yiller çoö eåer ve òurmÀyı keserler ve öaçan ki bu günde aàaç kesilür; ol aàaca (36a/9) güve dùşmez ve çùrùmez.

On sekizinde Nìl Irmaàı çekilùr; yigirmi birinde Nìl-i (36a/10) Mıãr ùzerine ekin ekmege başlarlar.

Yigirmi ikisinde ãovÿú úāt olur; (36a/11) otuz birinde devlùgeç ve öartal ve öırlaàuç gider sevÀñile ve öarınca ininde (36a/12) öarÀr dutar.

Teşrìn-i åÀnì: Otuz gùndùr. Evvelinde cenÿb yili eser. İkisinde (36a/13) yaàmuruð evveldùr; bişinde yir Àltında olan cÀnverler gizlenùr; yidisinde (36a/14) ŞÀm‟da zeytÿn dirùrler ve bulutlar çoö olur ve deðiz ıż÷ırÀba gelùr ve gemìler (36a/15) yùrùmez;

sekizinde deðiz àaleyÀn ider; toöuzında seyllerùð evvel(i)dùr.

On (36b/1) ùçùnde FÀrs Deðiz(i) öarışur, artuö gimiler yùrùmez; bu gùnde aàaç kesseler güve (36b/2) yimez ve çürümez.

On yidisinde “ãavm-ı mìlÀd”dur ki öırö gùndùr; yigirmi bişinde (36b/3) her cÀnver ki yimegi yoúdur, ölür.

Yigirmi ikisinde ãovuú ãu (36b/4) içmekden kiçile nehyìdür; yigirmi üçünde úanùara zeytÿn (36b/5) derilür; yigirmi sekizinde deðìz mevcleri öatı olur ve gimiler (36b/6) durur.

KÀnÿn-ı evvel: Otuz bir gùndùr. Evvelinde tÿbÀ bÀzÀrdur (36b/7) Dımışö‟da. Ve yaz aàacın dôkùlùr.

(20)

Bişinde Mıãr‟da atlar barsama çıöarlar; on (36b/8) birinde erden bÀzÀrdur ve VilÀyet-i Dımışö‟da erbaèìn-i evveldür.

On (36b/9) yidisinde nehy itmişler: äıàır etin yimekden ve birinç ve ekşìler ve ãovuö (36b/10) ãu içmek ve faãd, óacÀmet ve òarêama úomaú nehydür. Ve bu güne (36b/11)

“mìlÀd-ı ekber” dirler. Yaènì öış andan ÷oàar ve eyidùrler ki bu günde, (36b/12) gün noöãÀndan ziyÀde olmaàa başlar ve Benì Ádem neşv ù nemÀya başlar (36b/13) ve cinnìler dìvle gezmege başlarlar.

On ÷oöuzunda gicenùð àÀyet uzu (36b/14) nluàı ve gùndùzùð àÀyet öıãalıàıdur; yigirmi sekizinde Nìl ziyÀdesi(yle) (36b/15) oturuşur ve çiyler dùşer ve aàaç yaprÀö(ı) dôkùlùr.

Yigirmi bişinde (37a/1) èÌsÀ PeyàÀmber èaleyhi‟s-selÀm(uð ) toàduàı gùndùr.

Yigirmi ùoúuzunda (37a/2) nehyì vardur uyúudan ãoñra ãu içmek. Ve eyidürler ki cinnìler ãuda (37a/3) öaãarlar. Her kim içse ebleh olur ve ñùkemÀ eyidùrler ki yılda bir gice vardur ki (37a/4) gôkden yire vebÀ nÀzil olur ve èAcem‟de bu maènÀ àÀyet merèìdür.

KÀnÿn-ı (37a/5) åÀnì: Otuz bir gùndùr. Evvelinde yaàmur gùn(i)dùr ve “ èìd-ı öalöandÀs

“ (37a/6) dirler. ŞÀm‟da odlar yaöarlar.

Altısında “ èìdù‟r-rìñ “dur. Bu gùnde bir sÀèat (37a/7) var ki ne öadar acı ve tuzlu ãu vÀrsa ùatlu olur.

Onunda “ãavm (37a/8) ù‟l-àadìrì”dùr. On altısında FÀrs İölìmi‟nde ãovuö gider.

Yigirmi ikisinde (37a/9) erbaèìn tamÀm olur; yigirmi dôrdùnde anlaruð ibtidÀsıdur.

Yirde yigirmi (37a/10) bişinde panbÿö biter ve bïstÀn ekilùr Rÿm VilÀyeti‟nde. Ve aàaçlar dikerler (37a/11) ve bÀà çubuàunı keserler ve Mıãr arżında deve ùtùrùrler.

ŞubÀ÷: Yigirmi (37a/12) sekiz gündür.

(21)

Yidisinde evvelki cemre dùşer; on ùçùnde aàÀca (37a/13) ãu yùrùr ve öurbaàa aşikÀr olur.

On dôrdùnde “ãavm-ı naãÀra”dur (37a/14) ve ikinci cemre dùşer ve yire dùşer ve on bişinde öavun ve òıyÀr ekilùr ve vañşì (37a/15) cÀnverler ÷oàırur ve öÿşlar ÀvÀze eyler ve keçi ÷oàırur ve öırlaàuç uçmaàa (37b/1) başlar ve gùl aàÀcı dikilùr ve nergis ve yÀsemen ekilür ve bÀà yaprÀúlanÿr (37b/2) ve ot çoú olur.

Yigirmi birinde ùçùnci cemre dùşer ve cemrenùð sebeb oldur ki; (37b/3) èArab‟uð öatında ùç haymesi olur birbirisi ùzerine: Biri àÀyet bùyùk (37b/4) olur ki devesi ve atları yatur ve birisi mutavassı÷ ki öoyun anda olur. Birisi (37b/5) andan kiçi ki kendù èıyÀl olur ve her bir òaymede ayru od yaöar ısınmaödan (37b/6) ôtrù. Öaçan ki şubÀ÷uð yidisi ola bùyùk ÷avÀrını ãañrÀya çıöarur ve kiçi (37b/7) ÷avarların(ı) anuð yirine geçirùrler. Pes ùç odın birisi sÀöı÷ olur. Pes (37b/8) bir heftede daòı kiçi ÷avarlarını daòı ãaórÀya çıöarur ve ol od daòı (37b/9) gedÀ dirler. Cemre-i åÀnì daòì sÀöı÷ oldı, dirler.

Pes bir hefteden ãoðra (37b/10) kendùler öatında ayruö od yaömaz, cemerÀt sÀöı÷ oldı dirler.

Yigirmi bişinde (37b/11) “riyÀñ-ı levÀöıñ” eser ki aàÀçları yapraölu öalur; yigirmi altısı

“evvel-i eyyÀm-ı èacÿze”dùr ki (37b/12) yidi kùndùr, ùçi şubÀ÷dan ve dôrdi aõerden.

Ve “eyyÀm-ı èacÿz” anuðçÿn dirler ki: (37b/13) Öaçan ki AllÀh TeèÀlÀ èÁd Öavmi‟ni helÀk eyledi, bir öÀrıcuk öaldı anlardan. (37b/14) Her yıl bu gùnlerde Öavm-i èÁd içün saàu saàurdı ve bir öavlde oldur ki (37b/15) bir fÀlcı öarıydı ki öavmine òaber virdi ki şubÀ÷uð Àòirinde àÀyet (38a/1) ãovuö olsa gerek ÷avarları ãañrÀda. Öavmùð ki helÀk olmıya. (38a/2) Ol öavm anuð sôzùne iltifÀt itmediler. Pes àÀyet ãovuö oldı ve cemìè

÷avarları (38a/3) ve çïbÀnları ôldi ve bu gùnler ekåer ãovuö olur veya yil beàÀyet ziyÀde (38a/4) olur.

Ve baèżı ñùkemÀ dirler ki: “Bu umÿr-ı ÷abìèatdandur ki öış Àòirinde ãovuö (38a/5)

(22)

Aõer: Otuz bir gündùr. Evvel gùni (38a/6) çekirge çıöar.

Dôrdinci gùn “Àòir-i eyyÀm-ı èacÿz”dur; yidisinde yiller muòÀlif (38a/7) eser; on ikisinde “vaöt-ı faãd u ñacÀmet”dur.

On altısında devlùgeç (38a/8) ve öırlaàuç ÀşikÀre olur; on yidisinde ìlÀnlar gôzlerin açarlar. (38a/9) Anuðçÿn ki ãovuö gùnlerde bir yirde uyuşmuşlardı ve gôzleri

÷utulmuşdı.

(38a/10) On sekizinde gice ve gùndùz berÀber olur ve bu gùn “Nevrÿz-ı èAcem”dùr. Bil ki: (38a/11) NÀzil-i evvel Cìn VilÀyeti‟nde bu ki “kùz” dirler ve deðiz ãuyı àalìó olur (38a/12) ve deðizde öatı yiller eser ve buàdÀy başlanur ve baöla irişùr. Arż-ı (38a/13) Mıãr‟da aàaçlar yapraölanur ve bÀà çubÿö(u) dikilùr ve timsÀñdan öoröu olur. (38a/14) Mıãr VilÀyeti‟nde yigirmi bişinde deðiz cÿş ider.

NìsÀn: Otuz gündür. Evvelinde (38a/15) yaàmur ùmìdi vÀrdur, “ èìdù‟s-æù„Àleteyn” dùr.

On birinde “ èìd-i NaãÀrÀ ”dur.

(38b/1) Yigirmisinde yiller ñarekete gelùr maşrıödan; öÿşlar yavrì çıöarur.

(38b/2) Yigirmi birinde Filisùìn bÀzÀr ùurur; yigirmi ikisinde cenÿb yili eser (38b/3) ve ırmaölar ÷aşar.

Yigirmi ùçùnde “Deyr-i Eyyÿb” bÀzÀr ÷urur ŞÀm‟da; yigirmi (38b/4) sekizinde öÀn ñarekete gelùr Benì Ádem‟de. Ve yimişler çiçekden çıöar ve bÀdem (38b/5) irişùr.

ÁyyÀr: Otuz bir gùndùr. İkinci gùn “ èìdù‟s-åuèÀlÀt ”dùr; yidisinde (38b/6) “ èìdù‟s- ãalìb ”dùr. On birinde bu ùç yil eser.

On bişinde “ èìdù‟l-verd ”dùr; (38b/7) on altısında ãabÀ yili esmege başlar ve deðiz yùzi emìn olur; yigirmi (38b/8) dördünde her yirde ki ùÀèÿn olsa kesilür. Deñize girmek eyùdùr (38b/9) ve ekin irişùr ve şimÀl yil eser ve Mıãır‟da ùzùm öurur ve Nìl başlar artmaàa (38b/10) ve debÿr yil(i) eser.

(23)

Yigirmi bişinde yine èìd olur der-öadìm. Yigirmi (38b/11) ÷oöuzunda Yehÿd “sùnnetù‟l- Öayyum” diyùp taèóìm iderler.

HazìrÀn: Otuz gùndùr. (38b/12) On birinde Õalìfe Nevrÿzı‟dur BaàdÀd‟da; on sekizinde Nìl ÷aşar (38b/13) ve öalan ãular eksùlùr.

On sekizinde àÀyet gicenùð uzunluàı, gùndùzùð (38b/14) öıãalıàıdur. Buða “imtilÀé-i ekber” dirler ve èAcem‟de muèaóóam gùndùr ve inöılÀb-ı (38b/15) ãayfìdur.

Yigirmi ikisinde her yirde ekine oraö girer ve yimişler irişùr (39a/1) ve öavun ve ùzùm irişùr, sevÀñilde ıssı àÀyet artar.

Yigirmi bişinde (39a/2) YañyÀ ibn ZekeriyÀ Mevlÿd‟dur ve semÿm yilleri esmege başlar tÀ elli bir gùne (39a/3) degin. Ve Ceyñÿn ÷aşar.

Yigirmi sekiz, bevÀrió yilüñ Àòirdür; yigirmi ùoúuzunda (39a/4) eger yÀàmÿr yaàsa Nìl beàÀyet taşar.

Temmÿz: Otuz bir gündür.

Bişinde, (39a/5) ŞièrÀ yıldızı toàar. Anuð ÷oàduàunda maèlÿm olur ki gelesi yıl (39a/6) ekìn eyù olur. YÀ yùz olur ve bunuð keyfiyyet oldur. ŞièrÀ ÷oàmadan yidi (39a/7) gùn önden bir taàÀrda dökili óubÿbÀtdan ekerler ve ol gice ki (39a/8) ŞièrÀ ÷oàar. Ùaşra çıöarurlar ve ŞièrÀ altında öorlar. İrtesi her dÀne ki (39a/9) yeşìl, tÀze bitmiş ola. Gelesi yıl da eyù olur ve her dÀne ãarÿ ãalmış (39a/10) ola, yùrùmez olur.

Yidisinde çekirge olur. Onunda Öayãeriyyet‟e bÀzÀr ÷urur. (39a/11) Ve ŞÀm VilÀyeti‟nde on sekizinde bÀñÿr-ı evveldùr ve bu yidi gùndùr ki (39a/12) gôzùð ve öaşuð yidi ay ùzerine delÀlet ider.

Yaàmurdan ve ocaölıödan (39a/13) yigirmi ikisi beàÀyet ıssı olur ve öış öarbÿz ekilùr, Mıãr‟da ÷aru ekilùr (39a/14) ve gôz aàması çoö olur.

(24)

Yigirmi bişinde cimÀèdan nehydùr àÀyet ıssıdan (39a/15) ôtrù; ve yigirmi sekizinde Baãra öızıl olur ve ùzùm ve şeker öamışı kesùlùr.

(39b/1) Eylül: Otuz bir gùndùr. Evvel Meryem vefÀtıdur.

Altısında “ èìdù‟n-nañlì ” dùr (39b/2) Yehÿd öatında; ÷oöuzunda yiller esmege başlar;

onunda èUmmÀn bÀzÀr (39b/3) ÷urur; on ikisinde “ èarrÀs-ı hevvÀs ” başlanur.

On yidisinde “ èìdù‟n-naòlì ” (39b/4) nùð Àòiridùr; on sekizinde, bevÀriñ yilleri eser ve nÀr irişùr ve turunç (39b/5) ãÀrÿlanur; altısında, gôz aàrısı deprenùr; yigirmi sekizinde, ãular (39b/6) eyü olur; ruùab u èineb çoú olur.

Áb: Otuz gùndùr. Evveli “ èìdù‟s-sùnne ”dùr (39b/7) ve Menìh bÀzÀr ÷ÿrur.

Üçùnde, ãovuö şehrlerde od yıàmaàa başlar; on (39b/8) ikisinde, hevÀ muètedil olur.

Müshil olur, içmek eyüdür.

Ve on ùçùnde (39b/9) “ÖamÀme-i KilisÀ‟nuð èìd ”dùr. On dôrdùnde “ èabdù‟s-ãalìb ” dür.

(39b/10) On sekizinde gice gùndùz berÀber olur ve “ inöılÀb-ı (39b/11) mizÀcì ” dùr èAcem öatında; evvel rebìèdùr ehl-i cìn öatında. (39b/12) Ve bu günde yaàan yaàmur rÿñı sÀfì öılur ve teni berk ider.

Yigirmisinde (39b/13) ãu aàacuñ yuúarusundan köklerine gider; yigirmi dördünde yiller eser (39b/14) ve úaràa gelür.

Faãl: Fì‟l-eyyÀmi ve‟l-leyÀlì. Bil ki gùndùz ol öadar (39b/15) zamÀndur ki gùneş maşriúdan maàribe vara ve gice ve gündüz yigirmi dört (40a/1) sÀèatdür. Ne ziyÀde olur, ne eksülür ve gÀh ikisi berÀber olur. Nitekim (40a/2) AllÀh TeèÀlÀ buyurur:

“Yÿlicù‟l-leyle fì‟n-nehÀri ve yÿlicù‟n-nehÀre fi‟l-leyli.”13

13Geceyi gündüze sokar, gündüzü de geceye sokar. (Hadîd-6)

(25)

(40a/3) Ve günüñ àÀyet uzun ve gicenùð àÀyet öıãa(lıàı), ñazìrÀn ayınuð on yidisinde (40a/4) dùr. Bu ayuð evvelidùr. Ve gicenùð àÀyet uzun ve gùndùzùð àÀyet öıãa(lıàı) (40a/5) KÀnÿn-ı evvelùð on yidisinde ve bu öışuð evvel(i)dùr. Ve İmÀm-ı Mekkì tefsìrinde (40a/6) getürür ki; Benì Ádem meyl-i nefs ve perverde olur ve cemìè bu nefslerùð (40a/7) Àòirinde cevÀbın virse gerek. Pes èÀöil oldur ki èômrini yok yire (40a/8) telef öılmaya ki Àòiretde èaõÀb olmıya.

El Cumèa : Resÿl-i Óażret (40a/9) äallallahu èaleyhi ve sellem buyurur ki: “Yegrek gün ki anda gùneş ÷oàar, Ázine‟ dùr.” Ádem (40a/10) PeyàÀmber bu gùnde yaradıldı ve bu gùnde uçmaàa girdi ve (40a/11) bu gùnde yire indi ve bu gùnde tevbesi öabÿl oldı ve öıyÀmet (40a/12) bu gùnde öopsa gerek. Ve bu gùnde bir sÀèat var ki hìç MùslùmÀn (40a/13) ol sÀèatde ne dilek dilese AllÀh TeèÀlÀ Óażreti‟nde öabÿl (40a/14) ola.

Bu gùn ôlùnmege eyùdùr ve ÷ırnÀö kesmege. Ve Aãmaèì eydùr (40a/15) ki HÀrÿnù‟r- Reşìd öatında Cumèa gùn oturmışdı, (40b/1) ÷ırnaàın keserdi. Eyitdi: “YÀ Aãmaèì bu gùnde ÷ırnaö kesmek dervìşlik (40b/2) getùrùr.” Eyitdim: “Emìr-ül-müéminìn sen daòi dervìşlikden öoröar mısun?”(40b/3) Eyitdi: “Hìç kimse benden artuö öorömıya ve ñadìåde gelmişdùr ki melÀéike ki (40b/4) åevÀb ehl-i Cumèa‟ya yaõarlar. Öaçan ki bir kişi dÀéim gelùrdi, bu kerre gelmedi. (40b/5) DuèÀ iderler ki: “İlÀhì, filÀn öuluð Cumèa‟ya gelmedi; eger dervìşlikden (40b/6) ôtrù öaldıysa sen anı àanì öıl ve eger borcunda ôtrù öaldıysa sen borcını (40b/7) ôdù; eger ãayruysa sen şifÀ vir ve eger bir evde nÀ-cihet öaldıysa (40b/8) gôðlùne ñalÀvet-i èibÀdet ilkÀ eyle.

Ve eyidürler ki bu günde bir sÀèat var ki (40b/9) her kim ol sÀèatda óacamÀt eylese ebedì öÀnı ÷urmıya.

Es Sebt: (40b/10) Yehÿd‟uð bayramdur. MÿsÀ Nebì èAleyhisselām benì İsrÀéìle eyitdi:

“TamÀm hefte (40b/11) AllÀh TeèÀlÀ èibÀdetinde ãarf öılıðuz ki AllÀh TeèÀlÀ TevrÀt nùzÿl öıldı ÷aleb.” (40b/12) pìr buyurur. Yehÿd rÀżí olmadı, illÀ sebt gùnùne eyitdiler ki

(26)

(40b/14) sebt gùn iş anlara ñarÀm oldı kendù sôzleriyle ve eyidùrler ki (40b/15) her iş ki şenbih gùn başlansa gerek, gelesi şenbih gùnùne dek işlense gerek.

(41a/1) Ve ehl-i felÀñat eyidùrler ki her òurmÀ aàacı ki bu gùnde budansa, gelesi yılda (41a /2) yimiş virmese gerek.

El Eóad : NaãÀrÀ‟nın bayram(ı)dur. Bu ol gùndùr ki (41a/3) AllÀh TeèÀlÀ maòlÿöÀt(ı) yaratdı ve yir bu gùnde yaradıldı. Bu gùnde yapu (41a/4) yapmaö ve her işe bùnyÀd eylemek eyüdür.

El İåneyn : MübÀrek gündùr. Dùşenbe (41a/5) ve pencşenbih aèmÀl-ı èibÀd mürtefiè olur. PeyàÀmber äallallahu èaleyhi ve sellem dùşenbe ve pencşenbih (41a/6) gùn oruç

÷utardı ve eyidùr ki bu iki gùnde aèmÀl ref è olur.

(41a/7) Ve ben dilerim ki benim èamelim Óaöö‟a ircek, ben ãÀéìm olam. Ve Óażret-i RisÀlet (41a/8) äallallahu èaleyhi ve selem, dùşenbe gùn ÷oàdı ve aða vañy dùşenbe gùn geldi ve bu (41a/9) gùnde dùnyÀdan vuãlat oldı ve Mekke‟den bu gùnde hicret itdi.

(41a/10)

Es æülÀåÀ : Bu gùn AllÀh TeèÀlÀ ÷aàları yaratdı ve her zaómet ki vire bu günde (41a/11) yaradıldı. Eyidùrler ki, bu gùn aàır gùndùr. Ve ÖÀbil, HÀbil(i) bu gùnde depeledi.

ÖÀn (41a/12) almak ve ñacamÀt itmek ve ot içmek ve nefs ñÀlin(i) ıãlÀñ eylemek (41a/13) bu günde eyüdür.

ErbaÀè: Bu günde òayr azdur. ÒÀããa ayuð Àòir çehÀr (41a/14) şenbihsi ola. Ve bu gùn

“ñiss-i mùmtezic”dùr.

Ve ırmaölar ve aàaçlar ve ÀbÀdan (41a/15) ve òarÀb bu gùn yaratdı ve Öavm-i èÁd‟a èaõÀb-ı rìñ bu gùnde geldi. TÀ bir (41b/1) çehÀrşenbeye degin ot içmek ve ñamÀma girmek eyidür.

(27)

El Òamìs: (41b/2) Bu gùn mùbÀrekdùr, sefere başlamaàa ve ñÀcetler istemege.

Resÿl-i Óażret (41b/3) sefere pencşenbih gùn giderdi. “BÀrekallÀhu fì SebtihÀ ve HamìsihÀ” yaèni bereket (41b/4) oldı heftenùð dùşenbe ve pencşenbihsine.

AllÀh TeèÀlÀ gökleri ve firişte (41b/5) leri ve yırtıcı cÀnverleri ve vañşì cÀnverleri bu gùnde yaratdı. Faãd (41b/6) u ñacÀmet bu gùnde yùrùmez.

ÓikÀyet: Óamdÿn ibn İsmaèìl eyidùr ki: (41b/7) Bir gùn Muètasım Õalìfe baða eyitdi ki Resÿl äallallahu èaleyhi ve sellem buyurmuşdur ki: (41b/8) “Men añcama fì yevmi‟l- òamìs fehum mÀte min õÀlike‟l-maraż.” Yaèni: “Her kim pencşenbih gùn (41b/9) ñacÀmet eylese ve ãayru olsa, ol ãayruluödan ôlse (41b/10) gerek.” Pes bir pencşenbih gùn öatına girdim, gôrdùm ki ñacÀmet eylemiş. (41b/11) BeàÀyet melÿl oldum. Eyitdi:

“YÀ Óamdÿn! Ol ñadìå ol ki dùşdi (41b/12) ki ben rivÀyet öıldım idi.” eyitdi. Belì yÀ Emìr-ül-mùéminìn eyitdi: “VallÀhi tÀ (41b/13) ñacÀmet eylemeyince ôðùme dùşmedi ki, bugùn pencşenbihdùr ve hem AllÀh (41b/14) öudretiyle ãayru oldı. Ol gùn, ol marażda vefÀt öıldı RañmetullÀhi (41b/15) èaleyh.

Faãl: Fì tebÀşìrù‟s-ãabÀñ èulemÀ eyidùrler ki: “Gicenùð ãoð (42a/1) sùdsùnde cennet öapuları açılur. Anuðçÿn cemìè otların ve gùllerùð (42a/2) ve reyñÀnlaruð ol vaöt öoöusu yayulur.”

Ve DÀvÿd Peyàamber èAleyhisselām (42a/3) CebrÀéil'den suéÀl öıldı ki: “Gicenùn öanöı sÀèat efêāldùr?” eyitdi. Bu öadar (42a/4) bilùrùm ki señer vaöti èarş-ı ilÀhì ñarekete gelùr ve Resÿl äallallahu èaleyhi ve sellem buyurur ki: (42a/5) “Size òaber vireyim bir sÀèatden ki rañmet ehli ol sÀèatde çekilmişdùr (42a/6) ve õevö ol sÀèatde maösÿm olur ve rañmet sab÷ olur, duèÀ anda (42a/7) mùstecÀb olur.” ãañÀbe eyitdiler.

Belì YÀ Resÿl-ullÀh eyitdi: “Erte ÷oàmaàla (42a/8) gùneş ÷oàmaö ertesi.”

Ve ibn èAbbÀs RaêıyallÀhu èanh oàlını gôrdi ki ãubñ vaötinde (42a/9) uyumuş. Eyitdi:

(28)

(42a/10) Ve nisÀé-i èAdviyye ki èÀúileé-i èArab‟dur. Oàlancuàunu ãabÀñ vaötinde evden (42a/11) çıöarurdı, yatmasun diyù. Eyidùrdù ki: “İstinşÀö öılıðuz bu hevÀ-yı (42a/12) la÷ìf.” Andan ãoðra ki òalö evlerinden çıöalar ve hevÀ-yı nefsleriyle (42a/13) mükedder ola.

Faãl: èArab yılı öamerìdùr yaèni gôrmekledùr (42a/14) ve ñesÀbda ùç yùz elli dôrt gündür; bir ay otuz, bir ay yigirmi ÷oöuz. (42a/15) èAcem yılı şemsìdùr; yaèni gùneş ñesÀbıyladur. Ve gùneş felek(i) ùç yùz altmış (42b/1) biş gùnde ve rubè gùnde seyr ider.

Ve tefÀvùt ikisinùð ortasında her yùz (42b/2) yılda ùç yıldur.

“KÀléallÀhù TeèÀlÀ: Ve lebiåÿ fì kehfihim åelÀåe mièetin sinìne (42b/3) vezdÀdÿ tisèan”14 yaèni EãóÀb-ı Kehf ol maàÀrada ùç yùz yıl yatdılar (42b/4) ve ÷oöuz yıl daòi oturdular ki ol tefÀvütdür sene-i úamer ile sene-i şems (42b/5) ortasında.

El Rebìè: Öaçan ki gùneş noö÷a-i óamele berÀber gele ve gice gündüz berÀber (42b/6) olur. BahÀr dirler iètidal-i rebìèi ñÀãıl olur. Cemìè eöÀlìmde ve zamÀn muètedil (42b/7) olur. HevÀ òïş olur ve ÷abÀyiè ñarekete gelùr ve her mÀdde ki beden-i Benì Ádem‟de (42b/8) öışda àalìó-i lezc olmuşdı ve ÀèóÀde öarÀr ÷utmuşdı. Bunda óarekete (42b/9) gelür ve ãu aàaçlaruñ yuúarusuna yürür ve aàaçlar yapraúlanur ve otlar ve çiçekler (42b/10) ve gùller ve reyñÀnlar biter ve ırmaölar ÷aşar ve seller derelerde vÀfir olur ve çeşme (42b/11) lerù ãulanur ve dùnyÀ tÀze ñayÀt bulur ve yir yùzi yeşil olur ve yir yüzini revnaú (42b/12) ùutar.

Nitekim AllÀh TeèÀlÀ buyurur: “Fenóur ilÀ ÀåÀri rañmetillÀñi keyfe yuñyì‟l-erêa (42b/13) baède mevtihÀ inne õÀlike le-muñyì‟l-mevtÀ.”15

Ve Óażret-i RisÀlet buyurur ki: “Aànimÿ ebredié(42b/14) er‟rebìèi fe‟ennehu yefèal bi- eydìkum mÀ-yefèal bi-eşcÀrikum.”: Yaz selini àanìmet biliðùz ki, (42b/15) aàaçlar nitekim diri úalur.

14 Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. (Kehf-25)

15 Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. ġüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. (Rum-50)

(29)

Ve ñùkemÀ eyidùrler ki her kimse ki ilk yazuð öoöularıyla (43a/1) dimÀàını muèa÷÷ar öılmıya ve òÀtırı bÀà ù bïstÀn ve ãañrÀ teferrùcùne meyl (43a/2) eylemiye.

Anuð mizÀcı fÀsiddùr ki kendiye èilÀc öıla. YÀ oldur ki ñiss yoödur, (43a/3) yÀ oldur ki teninde maraż ñÀãıl olmuşdur. Pes cihÀnuð bu revnaö(ı) (43a/4) gùnden gùne artar. TÀ evvel-i tÀbistÀna degin anda kemÀldùr ve èAcem pÀdişÀhları (43a/5) úaçan ki ilk yaz faãl çıösa ve bÀà ve baòçede gùller ve reyñÀnlar öalmıyana bir (43a/6) bisÀ÷ları vÀrdı.

Bir gùlistÀn miåÀl ùzerine dizilmiş altundan ve gùmùşden (43a/7) ve envÀè cevÀhirden gùller ve reyñÀnlar ve çiçekler ki ãanasın gùlistÀndur. Yimiş (43a/8) ñÀãıl iderlerdi ve çevre oturupãoóbet iderlerdi.

Öaçan ki MedÀyin fetñ (43a/9) olundı. Emìr-ül-mùéminìn èÖmer zamÀnında ol bisÀ÷-ı KisrÀ nÿşìn-i revÀn (43a/10) óazìnesinden Saèd ibn Ebì VaúúÀã Emìr-ül-müéminìn gönderdi. Emìr-ül-müéminìn (43a/11) èÖmer Resÿl bıçaàıyla ol bisÀ÷(ı) kesdi ve ãañÀbe ortasında öısmet eyledi. Emìr-ül-mùéminìn bir öÀrış degdi, yigirmi bið dirhem gùmùşe ãatdı.

Ve bu faãl (43a/13) cemìè dünyÀ yüzi zìnet ùutar; ammÀ dört maúÀm beàÀyet óurrem ü tÀze olur ki (43a/14) berr ù bañr musafirleri ki cemìè dùnyÀyı şaröen ve àarben seyr öılmışlar, bu dôrt yiri (43a/15) dùnyÀnuð uçmÀöıdur dimişler: Birisi Saèd-ı Semeröand ve ikinci Şièb-i RevÀn ve üçünci (43b/1) ile ve Basra ve dördinci àavùa-i Dımışö.

AmmÀ Saèd-ı Semeröand muttaãıl bir ulu (43b/2) bÀàistÀndur ki bir ırmaö gelùr ve bu bÀàlarda baòş olÿr. On iki fersaò (43b/3) yol olunmuş bÀà ÿ bïstÀn u kÿy ù serÀydur ki cemìè envÀè gùller ve reyñÀnlar (43b/4) ve çiçekler ve yimişler anda biter. Gôlgesiz ve aúar ãusuz yir yoúdur.

AmmÀ Şièb-i (43b/5) RevÀn, kürre-i äÀbÿr‟dadur ki Bÿzer bin Ayrac bin Efridÿn‟dan dirmişdùr. İki (43b/6) fersaò ini, iki fersaò uzunıdur ve cemèì avlulanmış bÀà bustÀn ve aàaç ve gül reyhÀn (43b/7) ve lÀle-i żamìran ve Àb-ı revÀndur ki ve gùneş yire dùşmez

(30)

Basra bir ırmaödur ki (43b/8) Şa÷÷‟ù-lèArab‟dan úomşular. Ve iki ÷arafı bu ırmaàuð òurmÀ aàaç(ı)dur ve altında nÀrenç (43b/9) ve turunç ve limon ve nÀr aàaç(ı)dur ki cemèì bir endÀze ve bir levndedùr. äanasız ki (43b/10) ikisi bir gùnde dikdi.

Ùoàru ha÷÷la dôrt fersaò uzunluàıdur ki muttaãıl (43b/11) bÀàistandur ve ammÀ àavùa-i Dımışö yanında ki ùç fersaò uzun(luàı) ve biş fersaò (43b/12) inidùr. Muttaãıl olmuş aàaçlardur.

EnvÀè fevÀkih ve buðÀrlar ve ırmaölar ve bÀàlar (43b/13) ve bïstÀnlarda ve kÿylardur ki ve gùller ve ñavżlar ve çeşmeler ve gôlgelerdùr ki (43b/14) hìç mevziède açıö bir yir yoödur. Ve ÖatÀde rañmetullÀhi èaleyh ki äabÀ Şehri ki (43b/15) ÖurÀn‟da mezkÿrdur.

İki ÷aà ortasında bir muèaóóam yazıydı ki iki fersaò iniydi. (44a/1) Ve altı aylıö uzun ve cemèì èamÀdet ve bÀà, bïstÀn ve yimiş aàacıydı muttaãıl (44a/2) ki eger bir kişi seped bÀàına getùrse ve bÀàlar ortasında yimiş dermege (44a/3) ve ÷oldurmaàa ñÀcet olmıya, belki giderken ÷olardı.

Ve daòı şehrlerinde (44a/4) hergiz èaöreb ve yılan ve sinek ve bit ve bire ve sivrisinek ve ziyÀn- (44a/5) kÀr cÀnverler olmazdı. Ve eger bir àarìb gelse hemÀn ki şehre girerdi.

Ùonunda (44a/6) ne úadar bit ve bire varsa ölürdi.

Pes maàrÿr oldular fesÀd ve èiãyÀn (44a/7) işe başladılar. LÀ-cerem AllÀh TeèÀlÀ seyl-i èarìm viribidi. Cemìè vilÀyet(i) òarÀb (44a/8) öıldı Allahùmme èÀfiyet.

Faãl u fì‟ã äayf: Öaçan ki gùneş noö÷a-i sere÷Àna berÀber (44a/9) olsa; gice beàÀyet öıãa olur, gùndùz beàÀyet uzun olur. Pes başlar gice ziyÀde (44a/10) olmaàa ve gùndùz eksülmege.

Ve bu vaötda ıssı beàÀyet olur ve mevsim yilleri (44a/11) yürütdi ve sevÀóilde esmege başlar ve yimişler irişùr ve ñubÿbÀt ve nebÀtÀt (44a/12) öurur ve ñayvÀnÀt semiz olur ve

(31)

Benì Ádem bedeninùð öuvvet(i) kÀmil olur ve ırmaölar (44a/13) ve çeşmeler eksùlùr ve dünyÀ zìnet-i kemÀlden noúãÀna yùz ÷utar. TamÀm èômri (44a/14) kemÀline irişmiş Àdem bigi revnaö ve niżÀret eksùlùr.

Pes bu vaötda (44a/15) öatı işler ve yayaö yùrùmek ve derilmek ve zañmet çekmek gerekmez. RÀñat (44b/1) ve ÀsÀyiş ve tennaèum yegdùr.

Rüstaéìlerüñ ve mezÀrièlerüñ àÀyet dirişmegi (44b/2) vaötdur. Anuðçÿn ki ñùkemÀ eyitmişlerdùr ki: “Her kimsenùð ki dimÀàı yaz (44b/3) ñarÀretinden öapmaya. Issılarda, bÀàlarda ve bïstÀnlarda dùşùp zañmet (44b/4) çekmeye. Öışın çôlmegi öaynaman, pes gùnden gùne ıssı ziyÀde olur.”

Faãl u (44b/5) fì‟l Õarìf: Öaçan ki gùneş noö÷a-i evvel-i mìzÀna irişse, gùzùð evveldùr.

(44b/6) Gice ve gündüz berÀber olur ve buña iètidÀl-i òarìfi dirler pes yine gice ziyÀde (44b/7) olur ve gùndùz eksùlùr ve bu faãl yaz faãlınuð żıddıdur. ŞimÀl yili esmege (44b/8) başlar ve hevÀ mùteàayyir olur ve ãu ãovur ve yir yùzi öararur.

Nitekim bahÀrda (44b/9) ñayÀt bulmuşdı; bunda, yùzin(i) memÀte kor. Otlar cemèì ãararur ve aàaçlar yÀpraàın(ı) (44b/10) dôker ve yimişlerùð ziyÀde irişmesi bunda irişùr ve ãular eksülùr (44b/11) ve ırmaölar öurur ve hevÀmm ù ñaşerÀt yir altında gizlenùr ve öuşlar ıssı vilÀyetlere (44b/12) sefer ider ve òalö öış yaraöına meşàÿl olur. DùnyÀ ke- miål-i Ádem olur; (44b/13) ammÀ gùnden gùne ñarÀret eksùlùr, tÀ kim öış olur.

Faãl u fì‟ş ŞitÀ: (44b/14) Öaçan ki gùneş evvel noö÷a-i cedyi irişse gice beàÀyet uzun olur ve gùndùz àÀyet (44b/15) öıãa olur. Ve bu giceye “yeldÀ gicesi” dirler. Ve evvel-i erbaèìndür. äovuú ziyÀde (45a/1) olur, hevÀ müteóabbis olur, aàaçlar yapraúdan yalıncaö olur ve ÷avÀr ıraö olmaàa (45a/2) başlar ve hevÀmm ù ñaşerÀt yir altında gizlenür. Pes günden güne ãovuú artar.

(45a/3) Bu faãlda, dùnyÀyı bir öarıya beðzedùr; belki bir uluya beðzedùr. Gerù diri ve yigit (45a/4) úalur ve tennaèumlar úalur ki esbÀb-ı mùheyyÀ ola. Bu öış, faãl-ı efêāldür

(32)

El BÀb-ı Evvel : Fì èacÀéibi (45a/6) ‟l-aö÷Àr ve àarÀyibi‟l-biñÀr ve‟l-enhÀr ve‟l-celÀli ve‟l-àaffÀr ve fìhÀ sebèÀti (45a/7) ebvÀb.

El MaöÀletù‟å æÀliå : Fì èacÀéibi‟l-aúùÀr belki maàribden maşrıöa degin şehrler (45a/8) ve öalèalar ve ùmmetler ve maòlÿöÀt çoödur ki anuð ñesÀbını AllÀh TeèÀlÀ‟dan (45a/9) àayrı kimse bilmez ve bu kitÀbda ol nesneye èilmimiz irişmez. Ve bu kitÀblarda muùùaliè-i (45a/10) öalb ve ùstÀêlardan işidùp èayne‟l-yaöìn ki gôrmùşùz, beyÀn idevùz.

Ve ibtidÀé (45a/11) maàribden maşrıöa öıldıö; anuðçÿn ki ekåer ùstÀêlar ki bu bÀbda kitÀb taãnìf (45a/12) öılmışlar ve bu vech ùzerine öılmışlar. Pes imdi Cenÿb VilÀyeti‟n(i)beyÀn ide (45a/13) vùz, andan ŞimÀl VilÀyeti‟n(i) beyÀn öılavuz.

Arżù‟l Maàrib: Bu memleketüñ (45a/14) evvel Baór-i Muñì÷‟dùr ki ol kenÀrsuz deðizdùr ki hìç vechile kimse anuð (45a/15) ortasına varamaz. Belki eger anda kimse sefer öılsa, sevÀñilinden sefer ider. (45b/1) Ve bu deðizde e÷eler çoödur.

Baèżı èimÀret ve baèżı òarÀb bunlardan iki (45b/2) cezìreé var ki aða “ÕÀlid TÀre”

dirler. Her birisinde bir minÀre yapmışlar yùz (45b/3) arşun boyunda ve her minÀre ùzerine bir ãÿret dizmişler baöırdan ki, eliyle (45b/4) orduna işÀret ider. Yaènì, benim orduma ıraö yol yoödur ve bu iki minÀre-i (45b/5) Sÿs-ı Ekber ki evlÀd-ı Ùahmÿreå diyù, bundan dizmişler.

Evvel-i BilÀd-ı Maàrib: (45b/6) Bu deñizdendür. Bì-ñadd şehrler ve vilÀyetler ve kÿylar var ve çoö yimişler var. Bu (45b/7) memleketdeki ayruö vilÀyetde yoödur ve bu vilÀyetde şeker öamış(ı) biter ki uzun (45b/8) luàuna ve yoàunluàuna ve ÷atluluàuna hìç vilÀyetde bitmez.

Ve bu Sÿs VilÀyeti‟nde (45b/9) òatÿnlar àÀyet cemÀlde olur ve ekåer mevzÿn-tabè ve òïş-ÀvÀz ve óarìfe (45b/10) olurlar ve ol vilÀyetde şol öadar misk çıöar ki tamÀm dùnyÀdan ñÀãıl (45b/11) olmaz ve kemòÀlar ve õarìfet ÷onlar ÷oöurlar ki hiç şehrde olmaz ki aña “Sÿsì ” (45b/12) dirler.

(33)

Ve bu vilÀyetùð meşhÿr şehrlerinden birisi Navredìt‟dùr. BeàÀyet (45b/13) büyük şehrdùr. Ucunda ırmaölar aöar ve çeşme ve kùhrìzler çoö var. Yimişleri bì-óadd (45b/14) ve her ÷aèÀm bu şehrde àÀyet ucuz olur.

Bu şehrden AàÀf Şehri‟ne degin (45b/15) bir mìşe var ki tamÀm dùnyÀda ol mìşe gibi mìşe aàaçları ve yimişleri (46a/1) çoö yoödur. Ve dôrt aylıö yol muttaãıl mìşedùr ki bir yimişsùz aàaç yoödur. (46a/2) Ve şehre getùrùrler, yùkini bir öırÀ÷a ãatarlar. Ve öırÀ÷

süds dirhemdür gùmùşden.

(46a/3) Ve bu şehr ùzerine bir ÷aà var ki ol ÷aàda yitmiş öalèadan artuö vardur. Ve ol (46a/4) öalèalardan birisi Muñammed bin Keyÿrmerå Öalèası‟dur. Anuð adı

“Ùaàilt”dùr ki (46a/5) eger dôrt kişi ol öalèa öapusunda ôlse, yùz yıl anı ãaölayalar. Ve (46a/6) úaçan ki bu Muóammed, Cebel-i KevÀkib‟de vefÀt eyledi. Bu öalèaya getürdüler, defn itdiler.

(46a/7) Urkì: Bu şehr, Maàrib‟ùð evvel şehridùr. Yaz ÷arafına vÀöiè olmuşdur ve bu mutavassı÷ (46a/8) şehr ne bùyùk ve ne kiçidùr. Ve yimiş çoödur ve ãuları àÀyet de la÷ìf ve ãÀfì.

(46a/9) Ve eyidùrler ki: “Bu şehrùð èavretleri ere varmazlar tÀ öırö yaşına degin; pes çùn (46a/10) öırö yaşına irişse kendù nefsi ãadaöa ider. Anlara her er ki dilese àarìb (46a/11) eger şehrlù, anı menè itmezler.”

Yeryÿn: Muèaóóam şehrdùr. BeàÀyet òÿb ve çoö (46a/12) òayrlu ve yolları açıö ve dùkkÀnları ÀrÀste ve ñammÀmları ve ırmaöları ve teferrùc- (46a/13) gÀhları çoö. Ve her dùrlù yimişden bu şehrde biter ve vÀfir olur ve ucuz olur. (46a/14) Ve cemèì Sÿsì-i AúãÀ şehrlerinden bu şehr gôkçek.

Ve èÀlì èimÀretler var ki degme (46a/15) şehrde yoödur ve bu şehr ucunda bir aàaç var ki yigirmi kişi öulacına ãıàmaz. (46b/1) Ve bu şehrùð òalÀyık(ları), her dùrlù şarÀblardan dizerler ve sùkker irişince içerler; (46b/2) ñelÀl bilùrler.

(34)

Arżu‟s Serìr : Sÿs-ı AöãÀ‟nuð şaröında vÀöiè olmuşdur ve (46b/3) bu yirùð muèaóóam şehri Filisùìn idi ki CÀlÿt‟uð tañtıydı. Ol vaöt ki (46b/4) DÀvÿd PeyàÀmber anı depeledi.

Bu şehrden gôçdùler, ÷aàıldılar; baèżı SerÀye VilÀyeti‟ne (46b/5) ve baèżı Maèìle ve baèżı ÷aàlara gitdiler.

Sÿs-i AöãÀ yirinde bir şehr yapdılar ki (46b/6) aða “Sÿsa” dirler. Ve aða ehl-i Berber, SilómÀsa dirler. Ve bu şehr beàÀyet muèaóóam (46b/7) şehrdùr. Çevresi ÀbÀdÀn ve èimÀret çoö ve kÿylar çoö ve bÀàları bÀàçeleri (46b/8) ve bïstÀnları gôkçek. äabÀñdan tÀ ôyleye degin bÀzÀrından kimse çıömaz. (46b/9) Ve öalèası yoödur. Belki cemèì bÀà ve bïstÀndur. Ve èimÀret òurrem ve evleri (46b/10) ve sarÀylar ve mescid ve kilìsÀlardur.

Ve aàaçlar birbirine girmiş ve yimiş şol öadar (46b/11) çoödur ki, meger àayrı ãatun ala. Yoösa her kimsenùð kendù bÀàında (46b/12) ki yıldan yıla biter ve artar. Ekåer aàaçlar dibinde dökülür, òarÀb olur ve ùavarlar (46b/13) yir.

Ve bu şehrde bir òurmÀ var ki aða “şevöì” dirler. Ra÷bken yeşil olur ve (46b/14) baldan ve şekerden ÷atludur ve çekirdegi àÀyet de kùçùrek olur.

Ve eyidùrler ki: (46b/15) “Bu vilÀyetde ekin ekerler; irişcek biçerler başın dibinden ve ãapını yirde öorlar. (47a/1) Gelesi yıl yine ol ãap yeşil olur ve dÀne biter evvelki gibi.”

Ve bu şehrde bir öavm (47a/2) var ki it ve kôzsùzler kôpegi etini yirler ve ekåer òalö cümlesidür.

Ve (47a/3) FesÀret: Bu daòı bir muèaóóam şehrdùr. BeàÀyet ucuzluö ve bolluö olur.

Nièmet (47a/4) vÀfir ve kÿyları ve vilÀyet ve èimÀret ve ãoöaöları temìz ve Àrì ve ãuları (47a/5) ãÀfìdür. Ve ehl-i ÷abÀyiè eyidùrler ki; “Her kim bu şehrde olsa dÀéim şÀd ve gùler, (47a/6) oynar; hìç sebebsùz ve çalàusuz oynar. Hìç kimse bilmez sebeb nedùr.”

AàmÀb: (47a/7) Bu şehr yanında bir mìşe var ki cemìè ol şehr ve vilÀyet, nièmet(i) (47a/8) ol mìşeden ñÀãıl ider. Kimsenùð mùlki degùldùr. Her kimùð gôðlù dilese

(35)

(47a/9) gider ol mìşede envÀè-ı yimişden ne öadar gerekse yir ve yùkledùr, şehre getürür. (47a/10)

Ve bir yanında bir ÷aà var ki ol ÷aàdan ırmaölar gelùr ve iki yùze yaöın degirmen (47a/11) var ve şehr ortasında bÀà ve bÀàçe ve ñavż ve gôl ve teferrùc-gÀhuñ nihÀyet(i) (47a/12) yoödur. Ve yaöında bu ırmaö ÷oðar ve buz baàlar ve òalö buz ùzerinden geçerler.

(47a/13) Ve bu şehrde èaörebler var ki öaçan ki bir kişi ãoösalar ôlùr. Ve bu şehrùð òalö(ı) (47a/14) beàÀyet bay olurlar ve öanöısınuð ne öadar mÀl(ı) varsa, onuð öapusunda (47a/15) aða gôre bir èalÀmet var ki; gôren kişi bilùr ki anuð ne öadar mÀl(ı) vardur. Ve ekåer (47b/1) òalú cehÿddur; anuñçÿn ki Yÿsuf bin TÀşfìn ki, MurrÀkuş Şehri‟ni èimÀret eyledi. (47b/2) Buyurdı, Yehÿd‟ı bunda getùrdùler.

MurrÀkuş: áarìb-i AöãÀ‟da bundan yeg muèaóóam (47b/3) şehr yoödur. Yÿsuf ibn TÀşfìn yapdı. Uzunluàı ve ini bir mìldùr. Ucunda (47b/4) yolları açıö ve gôkçekdùr ve sarÀyları yùce ve çÀr÷Àöları mùzeyyen ve (47b/5) bÀzÀrları ÀrÀste ve uzun ve narñları ucuz ve yimişleri bol.

Ve Sÿs-i AöãÀ (47b/6) pÀdişÀhlarınuð tañtıdur. Ve bu şehrde bir cÀmiè var ki beàÀyet ulu. İki yùz (47b/7) elli Àdem uzunı ve hem ini bôyledùr; ammÀ mescid çoú olmaúdan ôtrù ol cÀmiè(47b/8) muèa÷÷al öalmışdur. Ve ãuları ekåer öuyudur ve aöar ãuyı azdur.

Vezèa : Ve bu bir (47b/9) gôkçek şehrdùr. SilñmÀsa Irmaàı öaraðında vÀöiè olmuşdur ve bu şehrùð (47b/10) kÿylarında ñınÀ ekilùr ve Mıãr yirinde bundan àayrı da olmaz. Ve cemìè bilÀd-ı maàrib (47b/11) ve Berber‟e ñınÀ bundan gider.

Taúnisù‟l Cebel : Bir muèaóóam şehrdùr. BeàÀyet gôkçek, (47b/12) bÀàı ve bÀàçesi çoö teferrüc-gÀh(ı) bol. Bu şehrde her nevè ùzùmden biter, sÀéir (47b/13) bilÀd-ı maàribde olmaz. Üzùm olur ki şekerden ÷atludur ve dÀnesi bùyùkdùr (47b/14) ve ãuludur ve ñÿb renkdùr. Ve bu şehr òalö(ı) beàÀyet èişret õevö ehlidùr ki (47b/15) bir gùn fuãÿl-i

(36)

ÁdÀbì ve NÀdile: (48a/1) İki şehrdùr ki bir ÷aà eteginde dùşmùşdùr. Ol ÷aà, Derb Ùaàı‟na muttaãıldur. (48a/2) Ve Derb Ùaàı bir şuèbedùr. ÖÀf Ùaàı‟ndan ki mümtedd olmuş ve Muñì÷ Deðizi‟ne (48a/3) girmiş. Ve hìç kimse bilmez ki Muñì÷ ne yirde dôkùnùr. Ve bu iki şehrùð ortası bir (48a/4) buçuö gùnlùk yoldur. Cemìè muttaãıl bÀà ve bÀàçe ve gùlistÀndur ve yimiş aàaçları (48a/5) ve envÀè òÀããiyetlù ot ve dùrlü dürlü yimişler biter ki öa÷èÀ gùneş yire dùşmez.

(48a/6) Ve her ÷arafdan ırmaölar aöar ki nihÀyetini AllÀh bilùr ve bu ÷aàda baöır maèdeni var. (48a/7) Cemìè maàribde bundan ñÀãıl olur ve Öaralar Memleketi‟ne daòı bundan gider.

FÀs : (48a/8) Aãlda iki şehrmiş, şimdiki ñÀlde bir olmuş. BeàÀyet muèaóóam şehrdùr.

(48a/9) Ortasında bir ulu ırmaö aöar ki MùnhÀca çeşmelerinden öopar. Ve çoö degirmenler (48a/10) ol ãu ùzerine öurulmuşdur. Ve bu ırmaö Endùlùs Memleketi‟ne girür. Andan ki (48a/11) úopar, tÀ aña degin ki deñize dökülür. Biñ degirmen bu ãuda vardur. Cemèì (48a/12) èimÀret ve biş yùz kÿy ve şehr bu ãunuð iki ÷arafında var. Her yolda ve her (48a/13) evde ve bÀàda ve bÀàçede bu ãudan aúar.

Ve óammÀmÀt çoúdur. Her evde bir óammÀm (48a/14) vardur. ÒÀtunları hergiz, ondan

÷aşra ñammÀma girmezler. Ve cemìè ãoöÀöları (48a/15) çıbuö aãmasıdur ve altında ñavżlardur ve bu öadar yimiş ki bunda olur, (48b/1) kimesne vaãf idemez.

YilmÀn: Bu daòı iki şehrmiş. İki barusı var. (48b/2) Şimdiki ñÀlde ùleşmiş, bir şehr olmuş; ammÀ öadìm ileynÀdur. Ekåer (48b/3) tevÀrìòleri bunuð ùzerinde dirler ki: “Bu şehr(i) Cemşìd yapmış.”

èÁlì öaãrları (48b/4) ve çehÀr ÷Àöları ve sarÀyları ve ãuffeleri ve bïstÀnları ve bÀàçeleri (48b/5) şôyle ki gôren bilùr ki bu şehri yapan ne öadar pÀdişÀhmış. Ve AàmÀt‟dan ãoðra (48b/6) bu şehr òalö bay ve nièmet vÀfir şehr yoödur. Ve barusı şol öadar yùcedùr (48b/7) ki hìç nevéiyle kimesne ôafer bulmaz.

(37)

Melsele: Bùyùk şehrdùr; ammÀ bÀrusı yoödur. (48b/8) Ve Berber òalö anda derilmiş.

EnvÀèle evleri, yimişleri ve dilleri muòtelif ve dìn (48b/9) leri daòı muòtelifdùr Àdem çoúluàundan ötrü. Ve hìç ucuzluú olmaz.

Mehdiye: (48b/10) Bu bir muèaóóam şehrdùr. Mehdì-yi FÀ÷ımì ki Maàrib VilÀyeti‟ni

÷utdı, bu şehre (48b/11) burc ve bÀru yapdı. áÀyet muèaôôam ve demirden úapular eyledi ki, her úapusuna (48b/12) yüz úanùÀr demir òarc eyledi. Ve úaçan ki tamÀm eyledi. Eyitdi: “Şimdiki ñÀlde (48b/13) evlÀd-ı FÀ÷ima ùzerine emìn oldum MervÀnìlerden.”

Ve ãular ki bu şehre girer. (48b/14) Hìç kimse bilmez ki öandan gelùr ve hìç yaàı ol ãuları bilmez. SellÀ: (48b/15) Muaóóam şehrdùr. BeàÀyet berk, Muñì÷ Deðizi‟nùð kenÀrındadur. Yanında bir mìşe (49a/1) var ki ol mìşede arslan çoö olur. Ve ekåer bu şehr òalöını ol mìşede (49a/2) arslan yırtar, helÀk ider. Ve bùyùk úaplubaàalar olur bu deðizde. Ve bu şehr (49a/3) òalö anuð etinden yirler ve balıö yirler, àayrı nesne yimezler.

Ve yimiş olmaz. Eger (49a/4) ıraö yirden getùrseler çoö, şuða degin almazlar ki getùren ziyÀn ide ve òalöı (49a/5) àÀyet ãavaşçı ve bahadur olur.

Seste : Bu şehr èAdve Yazusu‟nda (49a/6) dur. Cezìreé-i Añêar, anuð öarşusundadur.

Ve bu şehr, yidi ÷aà aàzındadur. (49a/7) Her birinden ulu ırmaölar gelùr deðize dôkùlmege, bu şehrùð ortasına (49a/8) uàrar. Ve bì- ñadd balıö ñÀãıl olur tÀ şuða degin ki balıöçı rÀżídur ki (49a/9) ãabÀñdan aòşama degin balıö duta itmek bahÀsına vire.

Ve mercÀn (49a/10) aàacı bu şehre öarşu deðizde biter ve cemìè mercÀnlardan yegrekdùr. (49a/11) Ve bu òalöın kesb andandur. Ve cemìè dùnyÀya andan gider ve àÀyet de (49a/12) ucuz olur. Ve mercÀn dermege bir muèaóóam bÀzÀr vardur: “Sÿöù‟l- ÓakkÀkìn” (49a/13) dirler.

Endülüsì eydür. Dört yùz dùkkÀn vardur ve yimiş ve şeker öamışı (49a/14) çoö olur ve

(38)

Ùanca : Bu dÀòi èAdve Yazusu‟ndadur ve FÀs ve ÖarevÀn (49b/1) daòı bu yazıdadur.

Ve cemìèsi birbirine yaöındur, gôkçek şehrlerdùr. äulu (49b/2) ve yimişlù ve baàlu ve bÀàçelü.

Ve bu şehrlerùð òalö èÀbid ve zÀhid olur, her dìnde (49b/3) ki olsalar; ammÀ bùyùk şehrler degùldùr ve bunlarda dÀòi mercÀn çoö olur.

(49b/4) El Maàribù‟l Evsa÷: Ve bu ortada Maàrib ve Berber VilÀyeti‟nùð öarşusunda (49b/5) durlar. Pes ol vilÀyet Endùlùs‟dùr ve buða “Ada” dirler; anuðçÿn ki memleket (49b/6) ùç bucaölu dùşmùş. Ve bir ucı Maàrib-i AöãÀ‟ya gider èimÀretùð nihÀyetine.

(49b/7) Ve ehl-i Sÿs-i AúãÀ ve Berber òalú her vaútda ki hücÿm iderlerdi ve bu Endülìs (49b/8) Memleketi yaàma öılurlardı. Ol vaöta degin ki Õù‟l-Öarneyn İskender-i (49b/9) MÀkedonì, Endùlùs‟e irişdù. Ehl-i Endùlùs, Sÿs òalöından ve Berber òalöından (49b/10) şikÀyet öıldılar.

Pes İskender, mùhendisler cemè öıldı ve terÀzÿ öurdı. (49b/11) Gôrdùler ki Bañr Bañr-i Aèôam ki muóìùdur, Baór-i ŞÀmÿye‟den yùcerekdùr. Pes (49b/12) ol şehrler ki alçaö yirdeydi. Emr eyledi ki geçdiler ve yùce yirlere (49b/13) yapdılar.

Pes ol ÷araf ki Ùanca‟yla Endùlùs ortasındadur. Buyurdı ki, öazdılar. (49b/14) TÀ bùnyÀd sÀà yire geçdi, bir muèaóóam òandaö eylediler. Pes iki ÷arafına bir muèaóóam (49b/15) dìvÀr yapdılar ÷aşla ve öurşunla. On iki mìl uzunı ki Muñì÷ Deðizi‟nden (50a/1) tÀ ŞÀm Deðizi‟ne mesÀfetdùr. Ve anuð öarşusuna, tÀ VilÀyet-i Endùlùs‟ùð (50a/2) aöãÀsına, gene bir òandaö öazdı ve iki ÷arafına muèaóóam dìvÀr yapdı. (50a/3) Öaçan ki bu iki ÷arafda òandaö ve dìvÀr tamÀm oldı.

Pes iki ÷arafdan (50a/4) Muñì÷ Deðizi ÷aşdı ki geldi ŞÀm Deðizi‟ne dôkùldi. Pes ãu àaleyÀn (50a/5) úıldı ve çoö yirleri àarö eyledi. Ve Şam Deðizi‟nùð sevÀñilinde ne öadar (50a/6) şehr varsa àarö oldı ve İskenderìyye‟nùð ùç bahş àarö oldı. (50a/7) Ve eski An÷alya‟nuð baèżısı àarö oldı. Ve bu iki dìvÀrdan (50a/8) daòı aşdı, dìvÀr ãu içinde kaldı. Ve ekåer bilÀd-ı (50a/9) Endùlùsi daòı aldı. Meger şehrler ki yùcede idi, bes öarÀr

Referanslar

Benzer Belgeler

Reproductive Medicine, ASRM, http://www.asrm.org/)的友好組織。 這次的頒獎典禮,就是在美國生殖醫 學會 2012 年年會的會議總部所在 Marriott Marquis

Korkmaz, birleĢik fiillerin bir isim ile bir yardımcı fiilin, iki farklı fiil Ģeklinin yahut isim soylu bir veya birden fazla kelime ile bir esas fiilin birleĢmesinden oluĢan ve tek

(1) budur ki uyluḳ cıḳsa daḫı üzerine zamān gecse (2) yėrine getürmesi gücdür vaḳt olur aṣlā yėrine gelmez (3) yüz yigirmi sekizinci faṣl dizüŋ ve diz gözinüŋ

(146) tarafından yaş ve VKİ açısından farklı ancak daha sonra yaş ve VKİ açısından benzer olacak şekilde ayarlanmış PKOS’lu ve sağlıklı kadınlarla

Prostatic urethral lift: two year results after treatment for lower urinary tract symptoms secondary to benign prostatic hyperplasia. Martin DJ,

The rangeland condition in Kırşehir province was calculated and grouped as “fair” class (the total values of decreasers and increasers as 31.82%) based on plant species

When words or word groups are analyzed in a sentence using phrase structure, clues can be got about the text.. Using word phrases and their meanings help to make

Suat Eroğlu’nun savunduğu sözde örgütlenme, aslında onun kendi kusursuzluğunu yansıtmaya çalışmasından ileri gelmektedir: “Bütün dedikleri, verdiği emirler, on