• Sonuç bulunamadı

Uluslararas Bir Aktör Olarak AB nin zledi i Politikalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Uluslararas Bir Aktör Olarak AB nin zledi i Politikalar"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı, ABD dış politi- kasını ve ulusal güvenlik stratejisini değiştirmiş; 17 Eylül 2001’de ABD’nin yeni ‘Ulusal Gü- venlik Stratejisi tüm dünyaya duyurulmuştur. Bush yönetimi benimsediği yeni ‘Ulusal Güven- lik Stratejisi’yle kendi ulusal refahı ve menfaatleri söz konusu olduğunda meşru müdafaa hak- kını kullanarak tek başına hareket edeceğini, tehdidin Amerikan sınırlarına daha ulaşmadan ön- ce tanımlanıp yok edileceğini bildirmiştir.1ABD uluslararası düzeni tehdit eden devlet konumu- na düşmemek ve uluslararası platforma yalnız olmadığını göstermek amacıyla müttefik arayışına girmiş ve İngiltere’yi savaşa dâhil etmeyi başarmıştır. ABD, İngiltere ile birlikte 11 Eylül saldı- rıları nedeniyle 7 Ekim 2001’de Afganistan’a karşı ‘terörle mücadele’ politikası kapsamında sa- vaş başlatmış, 20 Mart 2003’te de sahip olduğu kitle imha silahları nedeniyle Irak’tan tehdit al- gıladığı gerekçesiyle Irak’a girmiştir.

Irak Krizi ve AB Dış Politikasına Etkileri

Aynı dönemlerde bütünleşme ve derinleşme politikalarıyla bir hayli meşgul olan AB için Af- ganistan ve Irak savaşı birliğin siyasal anlamda bütünleşme çabalarının çözülmesine sebep ol- muştur. Irak savaşına karşı çıkan birçok AB üyesi devlete rağmen İngiltere’nin AB üyesi bir dev- let olarak ABD’nin yanında savaşa girmesi, uluslararası arenada AB hakkında birlik içinde ortak dış politika oluşturulamadığı izlenimi doğurmuştur. Dolayısıyla AB’nin uluslararası aktörlüğü, olaylar karşısında strateji geliştirebilme donanımı uluslararası çevrelerce sorgulanmaya başla- mıştır.

İngiltere’nin ABD ile Irak’a müdahale etmesi AB’nin kendi içinde bütüncül bir dış politika üretemediğinin tek somut örneği değildir. AB’nin kurucuları arasında yer alan İtalya’da Berlus- coni Hükümeti, operasyonun kısa sürmesi ve sivil halka zarar vermemesi şartıyla müttefik kuv- vetlerin Irak’a yapacakları müdahaleyi destekleyeceğini bildirmiştir. AB Irak savaşına karşı bir tutum takınmakta adeta ikiye bölünmüştür: İngiltere, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Es- tonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovakya ve İspanya Irak müdahalesini desteklerken; Almanya, Fransa, Belçika ve Lüksemburg grubu müdahalenin kar- şısında yer almışlardır.2

11 Eylül saldırılarının hedefi ABD olmasına rağmen, saldırı sonrasında ABD’nin uyguladığı yaptırımların faturasını en ağır biçimde AB ödemiştir. İngiltere’nin Amerika’nın yanında savaşa

* Ege Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

1 The National Security Strategy September 2002, http://georgewbush-whitehouse.archives.gov/nsc/nss/2002/nssintro.html, Erişim Tarihi: 3 Ocak 2011.

2 “Avrupa ve Irak: Kim ne diyor?,” http://www.bbc.co.uk/turkish/eu_iraq.shtml, Erişim Tarihi: 3 0cak 2011.

Uluslararas› Bir Aktör Olarak AB’nin ‹zledi¤i Politikalar

Meriç GÜVEN *

(2)

katılması, İtalya hükümetinin Irak müdahalesiyle ilgili yaptığı açıklamalar ve nihayet birlik için- de oluşan kamplaşmalarla, AB içinde artık ortak dış ve güvenlik politikasının (ODGP) gerekle- rinin tam anlamıyla oturtulması ve yerine getirilmesiyle ilgili tartışmalar yükselmeye başlamış- tır. Bunun üzerine AB üyeleri 12 Aralık 2003’te Solano Belgesi olarak bilinen “Avrupa Güven- lik Stratejisi’ni kabul etmişlerdir. Raporda AB’nin Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan terö- rizm, bölgesel çatışmalar, örgütlü suçlar gibi tehditler karşısında, 25 üyeli bir birlik haline gel- mesinin yarattığı kaynak artışından da faydalanarak, daha aktif hareket etmesi ve kendi strateji- sini oluşturması gerektiği vurgulanmıştır. Bu nedenle siyasi, askeri, diplomatik tüm araçların kullanıldığı, dinamik bir şekilde oluşturulan, daha aktif, daha güçlü ve esnek askeri kuvvetlere sahip, diplomatik temasları daha etkin bir şekilde kullanabilen özelliklere sahip bir birlik olma- lıdır. Ayrıca farklı alanlarda faaliyet göstermek için yeterli, daha güçlü AB politikaları, program- ları ve kurumlarıyla işbirliği halinde çalışan daha uyumlu ve ortaklarla işbirliğine daha yakın ça- lışan bir güvenlik stratejisi izlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Rapora göre, AB stratejisinin üç amacı bulunmaktadır: Tehditlere karşılık vermek, kendi çevresinde güvenliği tesis etmek, çok ta- raflı işbirliğine dayalı uluslararası bir düzen oluşturmak.3

Birlik içinde yaşanan bölünmelerden sonra bir araya gelerek yeni ‘Avrupa Güvenlik Strate- jisi’ni kabul eden üyeler, AB’nin uluslararası düzenin sağlanmasında daha aktif bir şekilde rol alması gerektiğini kabul etmişlerdir. Raporda da vurgulandığı üzere, üyeler arasında ortak kana- at AB içinde bir Avrupa askeri gücünün en kısa zaman içinde oluşturulması gerektiğidir. Ancak şimdiye kadar ortak bir askeri gücün oluşturulamaması AB’nin uluslararası platform içerisinde etkin olamamasının ana nedeni değildir. Birlik için öncelikli amaç birlik içinde siyasal anlamda parçalanmışlığın ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü ancak ortak bir siyasi iradenin varlığıyla, ulusla- rarası düzeni ve birliği tehdit eden birtakım unsurlara karşı askeri, siyasi ve diplomatik tüm araç- ların kullanıldığı stratejik bir cevap verilebilir. İşte Irak kriziyle üye devletler, çok ciddi bir siya-

3 Desmond Dinan (Ed.), Avrupa Birliği Tarihi (Encyclopedia of the European Union), çeviren: Hale Akay, İstanbul, Kitap Yayın Evi, 2005, s. 129

(3)

Uluslararas› Bir Aktör Olarak AB’nin ‹zledi¤i Politikalar

sal çözülme yaşamış, yaşadıkları bu kötü tecrübeyi yeni güvenlik stratejileriyle birliğin lehine bir durum haline getirmeye çalışmışlardır.

Rusya-Gürcistan Savaşı

Irak kriziyle AB’de ortaya çıkan bu bölünmeyle, AB üyeleri ortak dış politika üretme konu- sunda yeterli birikim ve donanıma sahip olmadıklarını kabul etmiş, birliğin bu yönde atacağı adımların daha sağlam ve uygulanabilir olması noktasında hem fikir olmuşlardır. Ancak AB, Irak krizindeki bölünmeyi Rusya ve Gürcistan arasında başlayan savaşla tekrar yaşamıştır. 7 Ağus- tos akşamı Gürcistan yer ve hava birliklerinin Güney Osetya’nın başkenti Şinvali’ye yaptığı ge- niş kapsamlı saldırısıyla başlayan 2008 Gürcistan- Rusya savaşı, AB’nin ortak dış politika üret- me konusunda ne kadar yetersiz ve donanımsız olduğunu tekrar göstermiştir. AB tekrar iki kam- pa bölünmüş durumdadır. Polonya, Letonya, Estonya, Lit-

vanya gibi Doğu Avrupa ve Baltık devletleri aynı zamanda İsveç ve İngiltere Rusya’nın son yaptıkları ile sınırı aştığını iddia etmiş ve AB’nin bir an önce Rusya’ya sert yaptırımlar uygulamasını istemişlerdir. Ancak Almanya, Fransa ve İtal- ya’nın Rusya ile ilgili görüşleri tamamen farklı yöndedir. Bu devletler Rusya’nın esasında AB’ye değil ABD’ye tepkili davrandığını ve asıl hedefinin ABD’nin hâkimiyetini kırmak olduğunu iddia etmektedirler. AB ile Rusya arasında herhan- gi bir anlaşmazlık olmadığını düşünen bu devletler, her iki tarafı da tatmin edecek çözüme ulaşılabileceğine inanmakta- dırlar. Hatta İtalya bu ılımlı tavrın ötesinde açıktan Gürcis- tan’ı suçlamıştır.4

Rusya ve Gürcistan arasındaki gerginliğin AB üyeleri

arasında kamplaşma oluşturması üzerine, AB üyeleri olağanüstü bir şekilde 1 Eylül’de gerçek- leştirilen AB liderler Zirvesi’ni topladı ve Rusya ile yürütülmekte olan Stratejik Ortaklık Söz- leşmesi’ni,5Rus askeri güçlerinin 7 Ağustos öncesi konumlarına geri çekilene kadar ertelenme- sine karar verdi.6AB, attığı bu adımla Rusya’ya karşı ‘tek sesli’ bir dış politika izlediğini vurgu- lasa da, temelde nedeni çok farklıdır. Avrupa Birliği dönem başkanı Nicolas Sarkozy, Rusya ve Gürcistan arasında arabulucuk üstlenmiş, Rusya’dan askerlerini Gürcistan’dan çekmesini talep etmiştir. Ancak Rusya Gürcistan’dan askerlerini geri çekse de 26 Ağustos 2008’de Güney Oset- ya ve Abhazya’nın bağımsızlığını kabul etmiştir ve Rusya’nın askeri güçleri bölgede varlığını ha- len sürdürmektedir.7Rusya’nın bu tutumu, AB üyeleri içinde Rusya yanındaki devletlerde bile, açıkça uluslararası hukukun ihlal edildiği ve Rusya’ya yaptırım uygulamanın zamanının geldiği kanaatini oluşturmuştur. AB üyeleri Irak krizi karşısında uygulamakta güçlük çektikleri ortak dış politikayı, Rusya-Gürcistan krizinde ancak son aşamada uygulayabilmişlerdir. Genişleme poli- tikasının gerektirdiği anayasa oluşturma sürecinde yaşanan iç sorunlarla ve bitmek bilmeyen kimlik krizleriyle uğraşan bir AB için bu duruş, birliğin itibarı ve uluslararası aktörlüğü açısın- dan oldukça önemlidir.

Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin üç amac›

bulunmaktad›r:

Tehditlere karfl›l›k vermek, kendi çevresinde güvenli¤i tesis etmek, çok tarafl› iflbirli¤ine dayal› uluslararas› bir düzen oluflturmak.

4 Mustafa Kutlay, “Gürcistan-Rusya Krizi ve Avrupa Birliği’nin Dış Politika Sınavı”, http://www.usakgundem.com/yazar/1042/gür- cistan-rusya-krizi-ve-avrupa-birligi’nin-dis-politika-sinavi.html, (8 Eylül 2008), Erişim Tarihi: 7 Aralık 2010.

5 AB-Rusya Stratejik Ortaklık Sözleşmesi için ayrıntılı bilgi bkz: Elif Hatun Kılıçbeyli, ‘‘Rusya-AB Diyalogunda Yeni Açılımlar’’, Stradigma.com Aylık Strateji ve Analiz E-Dergisi,Ağustos 2003, sayı:7, s. 4.

6 Dilek İştar Ateş, ‘‘AB-Rusya İlişkilerinde Son Durum’’, http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=1781, ABHaber, (20 Ekim 2008), Erişim Tarihi: 10 Aralık 2010.

7 Ahmet Öztürk, “Rusya-Gürcistan Krizi: Yerel Bir Çatışma, Küresel Yansımalar,” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi, 2009, cilt: 4, sayı: 7, s. 9.

(4)

Sonuç

Savaşların yol açtığı ekonomik yıkımın ve siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü yıllarda, Av- rupa’daki güven ortamını yeniden tesis etmek, ülkeler arasında ekonomik ve siyasi işbirliğini ar- tırmak amacıyla kurulan AB’nin, bugün hedeflerine ulaştığını söylemek zordur. Ekonomik an- lamda bütünleşme kolaydı. Sonuçta, ekonomik bütünleşme, ülkelerin çıkarına ters düşmemek- tedir, öyle ki ülkeler karşılıklı ekonomik işbirliği ve politikalarla bu bütünleşmeden kârlı bile çık- maktadır. Buradaki asıl sorun siyasal anlamda bütünleşme çabalarında görülen başarısızlıklardır.

Her biri farklı etnik kökenden gelen, farklı dil, kültür ve tarihsel bilince sahip bireylerden olu- şan bir birlikte bu başarıyı sağlamak zaten oldukça güçtür. Din, dil, ırk gibi unsurlar, bireylerin ulusal kimliklerine bağlılıklarını artırmaktadır. Bireyler, aralarındaki paylaşımlar arttıkça, kendi- lerini devletlerine bağlı hissetmektedir. Belki, birlik içinde bir üst kimlik olarak ortak bir ‘Avru- palılık’ bilinci benimsetmenin, bu sorunların çözümünde önemli rol oynayacağı söylenebilir, fa-

(5)

Uluslararas› Bir Aktör Olarak AB’nin ‹zledi¤i Politikalar

kat edinilen tecrübeler bu bilinci oluşturmanın ve benimset- menin pek de kolay olmadığını göstermiştir. Bugün birçok AB üyesi devlet için baskın olan kimlik kendi ulusal kimlik- leridir. Bu durumda, uluslararası bir kriz anında, tüm üyele- rin bir araya gelip, kendi ulusal çıkarlarından taviz vererek, ortak bir dış politika oluşturmalarını beklemek için çok er- ken olacaktır.

Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) alanında yapı- lan reformların amacı, ‘ekonomik dev’, ‘siyasal cüce’ olarak anılan birliği siyasi bir güç haline getirmektir. Fakat bu alan-

daki çalışmalar, üyelerin sahip olduğu farklı bakış açıları ve kimlikleri nedeniyle yavaş bir şekil- de ilerleme kaydetmektedir. Özellikle AB’nin karşılaştığı her krizde ortak dış politika oluşturma konusunda güçlük çekmesi, küresel bir güç olma yolunda daha çok yol kat etmesi gerektiği ger- çeğini ortaya koymaktadır.

AB’nin Irak Krizi ve Rusya-Gürcistan savaşı karşısında tavrını net olarak ortaya koyamama- sı, Birliğin uluslararası arenada etkinliğinin sorgulanmasına yol açmıştır. AB uluslararası krizle- re hızlı ve stratejik bir şekilde cevap verecek siyasi irade ve donanımdan yoksundur. Üyeler ara- sında birliğin geleceği ve işleyişi hakkında bile uyum yokken, ortak dış politika oluşturmalarını beklemek hayaldir. Bu sebeple Irak Krizi ve Rusya-Gürcistan Savaşı karşısında bölünmüş, kamplaşmış bir AB şaşırtıcı değildir. Siyasi irade boşluğu, iç ve dış politikada birtakım düzenle- meleri zorunlu kılmış ancak antlaşmalar ve sözleşmeler uygulama aşamasında başarısızlığa uğ- ramıştır. Azınlık haklarıyla ilgili yapılan sözleşmeleri kimi üye devletlerin sadece imzalamakla yetinip onaylamaya gerek duymamaları, kimilerinin ise onaylamalarına rağmen, sözleşmenin gereklerini yerine getirmemeleri de bu konuya anlamlı bir örnektir.

AB’nin yakın gelecekte siyasal bütünleşme sorunlarını aşması pek de mümkün değildir. Bu yönüyle AB, nispeten ekonomik işbirliğine dayalı, ortak bir siyasi iradeden uzak, çoğu zaman söylemleriyle uygulamaları birbirini tutmayan bir birliktir. Uluslararası bir aktör olarak izlediği

politikalar da tutarlı ve bütüncül değildir. 21. YÜZYIL

AB, nispeten ekonomik iflbirli¤ine dayal›, ortak bir siyasi iradeden uzak, ço¤u zaman söylemleriyle

uygulamalar› birbirini tutmayan bir birliktir.

Referanslar

Benzer Belgeler

AB’nin Maliye Bakanları, 15 Mart tarihli Konsey toplantısında, AB’de özellikle Euro Bölgesi’nde ekonomik yönetimin sağlanması ve mali kriz ile oluşan ülke

-AB’nin Avrupa Bakanlarının Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma ile Mücadele Konulu gayri resmi toplantısı -AB’nin Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi, Lüksemburg. -AB’nin Siyasi

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Uluslararası Ticaret Komisyonu’nda geçtiğimiz ay oylanan, Eylül’de ise tavsiye kararına dönüşecek olan, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin

AB'nin icra organı Komisyon'un yeni başkanının belirlenmesi konusu Avrupa Parlamentosu (AP) ve karar organı Konsey arasında siyasi ve yasal sorunlar yaratacak gibi

Amado, AB'nin şu andaki Dönem Başkanı Almanya'nın, 21–22 Haziran AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde sunacağı anayasal anlaşmanın imzalanması için yol

Avrupa Parlamentosu (AP) bünyesinde Kuzey Kıbrıs ile diyaloğu güçlendirmek için bir yıl önce kurulan 'Kuzey Kıbrıs Yüksek Temas Grubu'nun, AP'nin Başkanlık

AB’nin daha etkin enerji kullanımını teşvik programı olan ‘Enerji Star’, Avrupa Parlamentosu tarafından Temmuz ayı içerisinde kabul edilen yönerge ile yasal statü

Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu, Avrupa Tek Ödeme Alanı’nın 2010 yılına kadar tesis edilmesi ve 2008 yılı başına kadar ortak ödeme araçlarının