• Sonuç bulunamadı

YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI GURBANGELDI GUTLIYEV

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI GURBANGELDI GUTLIYEV"

Copied!
119
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TARİH ANABİLİM DALI

GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI

AĞUSTOS 2017

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GURBANGELDI GUTLIYEV TÜRKMENİSTANDA BASMACI (MİLLİ DİRENİŞ)

HAREKETİ VE CÜNEYT HAN

AĞUSTOS 2017GURBANGELDI GUTLIYEVTARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI

(2)
(3)

CÜNEYT HAN

Gurbangeldi GUTLIYEV

YÜKSEK LİSANS TEZİ TARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AĞUSTOS 2017

(4)
(5)
(6)

TÜRKMENİSTANDA BASMACI (MİLLİ DİRENİŞ) HAREKETİ VE CÜNEYT HAN (Yüksek Lisans Tezi)

Gurbangeldi GUTLIYEV

GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Ağustos 2017

ÖZET

Basmacılık hareketi Sovyet Rusya’nın 1918’de Hokand Muhtariyetini ortadan kaldırmasıyla ortaya çıktı. Ve kısa bir süre sonra tüm Türkistan’a yayıldı. Aynı şekilde Türkmen bölgesine de sirayet etti ve Türkmen coğrafyasında halk Ruslar’a karşı ayaklandı. Türkmenler Cüneyt Han, Aziz Han ve Oraz

Serdar gibi liderlerin önderliğinde Ruslar’a karşı bağımsızlık savaşı verdiler. Ama Türkmenlerin

bu bağımsızlık mücadelesi Sovyet yönetimi tarafından bir çete hareketi (Basmacılık) olarak lanse edildi. Her ne kadar Sovyet yönetimi ve onun tarihçileri Türkmenistan bağımsızlık mücadelesinin çetecilik, eşkıyalık hareketinden ibaret olduğunu ve amacının eski hanlık ve çarlık (sömürge) düzenini kurmak olduğu iddiasında bulunsalar da gerçek kısa zamanda anlaşılacak ve Türkmen halkı Sovyetlerin Basmacı dediği bu bağımsızlık mücadelecilerinden desteklerini esirgemeyeceklerdi. Hatta Türkmenler Sovyet zulmüne karşı Türkmenistan’da bağımsızlık mücadelesi verenlerin önderi Cüneyt Han’a sığınarak ondan yardım isteyeceklerdi. Daima halkının yanında olan Cüneyt Han kendisine sığınan Türkmenlere sonuna kadar yardım edecekti. Cüneyt Han bağımsızlık savaşında Sovyetleri en çok uğraştıran ve Türkmen Milli Mücadelesinde önemli rol oynayan Türkmen kahramanıdır. Onun azimli mücadelesi Türkmenistan’daki bağımsızlık savaşının diğer yerlere göre uzun sürmesine sebebiyet vermiştir. Böylece Türkmenistan’daki bağımsızlık savaşları 1936 yıllarına kadar devam etmiştir. Cüneyt Han hiçbir zaman eşkıyalık yaparak masum halkı soymamıştır. O İngilizlerden herhangi bir destek görmemiş sadece halkından destek görmüştür. O hiçbir zaman vatanına ve milletine ihanet etmemiştir.

Bilim Kodu : 1113

Anahtar Kelimeler : Türkmenistan, Basmacılık, Cüneyt Han, Aziz Han, Oraz Serdar.

Sayfa Adedi : 107

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Varis ÇAKAN

(7)

BASMACHI (NATİONAL RESİSTANCE) MOVEMENT IN TURKMENİSTAN AND JUNAID KHAN

(Ph.D Thesis)

Gurbangeldi GUTLIYEV

GAZİ UNIVERSITY

INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES August 2017

ABSTRACT

Basmachi movement emerged in 1918 when Soviet Russia removed the Hokand Autonomy.

And soon it spread all over Turkestan. İn the same way spread to Turkmen land and people rebelled against the Russians in Turkmenistan. Turkmens fought for independence against Russians under the leadership of leaders like Cüneyt Han, Aziz Han and Oraz Serdar. But this independence war of Turkmens was launched by the Soviet administration as a gang movement (Basmachian).Although the Soviet administration and its historians claimed that the struggle for independence of Turkmenistan is just a gangster movement and a brigandist movement, and its purpose is to establish the old khanate and tsarist (colonial) order, they would soon be understood and the Turkmen people would not spare their support from these independence strugglers. Even the Turkmens would ask help from Junaid Khan against Soviet persecution who the leader of the struggle for independence in Turkmenistan. Junaid Khan who always assisted his nation, would assist to Turkmens who took refuge with him.

Junaid Khan who troubled Soviets much in the independence war and he is a Turkmen hero who played important role in the Turkmen National Struggle. His determined struggle led to the independence war in Turkmenistan taking longer than other places. Thus, the independence wars in Turkmenistan continued until 1936. Juniad Khan never robbed innocent people by making banditry.He did not receive any support from the English, but only received support from his nation. He never betrayed his country and nation.

Science Code : 1113

Key Words : Turkmenistan, Basmachi Movement, Junaid Khan, Aziz Khan, Oraz

Serdar Page Number : 107

Supervisor : Prof. Dr. Varis ÇAKAN

(8)

TEŞEKKÜR

Gerek yüksek lisans derslerimi gerekse yüksek lisans tezimi tamamlayabilmeme yardımcı olan ve bu konuda maddi ve manevi yardımlarını benden esirgemeyen babam Nurmuhammet GUTLIYEV’e, annem Amansona GAZAKOV’a ve anneannem Gül NURIYEV’a, halalarıma ve amcalarıma içten teşekkür ederim. Bunun dışında tez çalışmamda yardımlarını benden esirgemeyen ve bu konuda beni yönlendiren değerli danışman hocam Prof. Dr. Varis ÇAKAN’a içten teşekkür ederim. Ayrıca kaynak temini konusunda bana yardımcı olan Türkmenistan İlimler Akademisi çalışanlarına, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi çalışanlarına, Milli Kütüphane çalışanlarına ve Gazi Üniversitesi Kütüphanesi çalışanlarına çok teşekkür ederim. Tez düzenleme ve basımında yardımları dokunan Türkerler kırtasiyesi çalışanlarına da ayrıca teşekkür ederim.

(9)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... v

TEŞEKKÜR ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM RUS İŞGALİ SÜRECİNDE TÜRKMENLER 1.1. I. Gök-Tepe Savaşı Ve Türkmenlerin Zaferi ... 11

1.2. II. Gök-Tepe Savaşı ... 12

1.3. Basmacılığı Doğuran Sebepler ve Basmacılık Hareketinin Yayıldığı Esas Bölgeler ... 16

1.4. Basmacılık Hareketi Öncesi Türkmen Coğrafyasında Durum ... 19

1.4.1. 1916’daki Türkmen Ayaklanması ... 20

1.4.2. Türkmen Coğrafyasında Beyaz Muhafız Birlikleri ile Kızılların (Bolşeviklerin) Savaşı ... 25

İKİNCİ BÖLÜM TÜRKMEN COĞRAFYASINDA BASMACILIK 2.1. Oraz Serdar’ın Faaliyetleri ... 32

2.2. Aziz Han’ın Faaliyetleri ... 34

2.3. Şaltay Batır ve 1929 Yılından Sonra Devam Eden Basmacılık ... 37

2.4. Sovyet Yanlısı Bazı Türkmen Önderleri ve Aşiret Beyleri ... 39

2.4.1. Aytıoğlu Nedirbay (Nedirbay Aytakov) ... 39

2.4.2. Atabay Gaygısız (Gaygısız Atabayev) ... 40

2.4.3. Koç Mehmet Sopıyev ... 42

2.4.4. Beşim Serdar ... 44

(10)

Sayfa

2.4.5. Abdıhekim Gulmuhammedov ... 45

2.4.6. Öre Berdiyev ... 46

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM CÜNEYT HAN VE MÜCADELESİ 3.1. Cüneyt Han’ın Ordusu ... 50

3.2. Cüneyt Han’ın Hive Hâkimiyeti (1918-1920) ... 52

3.3. Cüneyt Han’ın Hive’yi Kaybetmesi ve Mücadelenin Diğer Bölgede Devam Etmesi ... 56

3.4. Cüneyt Han’ın Hive Kuşatması (1924) ... 61

3.5. Cüneyt Han’ın Sovyetlerle Anlaşması ... 64

3.6. Sovyetlerle Mücadelenin Tekrar Başlaması ... 67

3.7. Basmacılık Hareketinin Değerlendirilmesi ... 70

3.8. Cüneyt Han’ın Mücadelesinin Değerlendirilmesi ... 79

SONUÇ ... 87

KAYNAKÇA ... 95

EKLER ... 101

EK-1. Milli Mücadele Kahramanları ... 102

ÖZGEÇMİŞ ... 107

(11)

GİRİŞ

Bu çalışmamızda 1917-1936 yılları arasında Rus işgaline karşı Türkmen coğrafyasında ortaya çıkan Basmacılık Hareketi incelenmiştir. “Basmacı” kelimesi haydut, eşkıya, yol kesen gibi anlamlar içerdiğinden dolayı bu harekete iştirak edenlerin eşkıya veya çeteci gruplar olduğu yanılgısını akla getirmektedir. Lakin gerek Türkmen coğrafyasında gerekse Türkistan’ın tamamında “Basmacı Hareketi” denilen bu hareket asla bir eşkıya, bir çete hareketi değildi, aksine işgale karşı bir milli direniş hareketi idi. Onlar ancak kendi vatanlarına sahip çıkmaya çalışan erlerdi. Onlar Milliyetçi, Vatansever ruha sahip mücadeleci insanlar idi. Onların mücadelesi bir eşkıya, çeteci hareketi değildi. Onların mücadelesi bazı yönleriyle Anadolu’daki Milli Mücadele Hareketi ile benzerlik göstermekteydi. Basmacılık Hareketi ancak bu şekilde gerçek tanımına kavuşur. Her ne kadar Sovyet kaynakları Türkistan’daki bu hareketi bir eşkıya hareketi, bir çeteci isyanı gibi göstermeye çalışmışsalar da günümüzde onların öyle olmadığı net bir şekilde açıklığa kavuşmuştur. Tarihi belgeler bunu doğrulamaktadır.

Elbette ki Ruslar Türkmen topraklarını 19. Yüzyılın sonlarına doğru işgal ederlerken nasıl zorlanmışlarsa 20. Yüzyılın başlarında da Türkmen topraklarını işgal ederlerken aynı şekilde zorlanmışlardı. Öyle ki Türkistan’daki Rus işgaline karşı verilen mücadelenin en şiddetlisi ve uzun süre devam edeni Türkmenistan’daki milli direniş hareketi idi. Türkmenistan’da Cüneyt Han Ruslara karşı mücadelede çok önemli bir rol oynamıştır. Hatta bir ara Sovyet Rusya kuvvetli ordusuna rağmen Cüneyt Han’a galip gelememiş ve onunla anlaşma yolunu aramıştı. Ama dış destekten mahrum, yoksulluklar içinde mücadele veren, yılmayan bu kahramanın gücü elbette bir yerde tükenecekti. Sovyet Rusya’sı ancak bu şekilde ondan kurtulabilmiştir. Aşağıda Türkmenistan milli kahramanı Cüneyt Han hakkında daha ayrıntılı bilgi verilecektir.

Sovyet Rusya kendi politik çıkarları doğrultusunda yalan, sübjektiflikten öteye gidemeyen yeni bir tarih oluşturmuşsa da bu tarih anlayışları sadece komünist çevrede rağbet görmüştür ki o da pek uzun sürmemiştir. Çünkü gerçekler her zaman yalanlara karşı üstün gelmiştir.

Böylesine yanlı bir tarih içerisinden gerçeği aramak hata olurdu. Onun için çalışmamda daha objektif bilgi veren kaynaklara müracaat ettik. Olaylara elimizden geldiği kadar objektif bir gözle bakmaya çalıştık. Kaynakları karşılaştırarak daha doğru, daha objektif bir çalışma sunmaya gayret gösterdik. Çalışmamız beş Ana Bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümü

(12)

Basmacı Kavramı, Basmacılık’ın Tanımı oluşturmaktadır. Türkmenistan Direnişçilerine Ruslar tarafından verilen bu aşağılayıcı “Basmacı” kavramına açıklık getirmeye ve Basmacılık Hareketinin altında yatan gerçeği ortaya çıkarmaya çalıştık. Bilindiği üzere Ruslar Türkmenistan direnişçilerine “Basmacı” demişse de onlar kendilerini öyle tanımlamıyorlardı. Yani onları tanımlamak için kullanılan bu tanım sadece Sovyet Rusya’nın kendi uydurduğu tarih için geçerli olabilir ve ancak orada hayat bulabilir.

İkinci Bölümü Rus İşgali Sürecinde Türkmenler başlığı altında toparlamaya çalıştık. Bu bölümde 1881 yılında Gök-Tepe savaşları ile başlayan Rus işgalinden Basmacılık Hareketine kadarki süreç incelenmiştir. Türkmen tarihinin bu önemli devresini konuya dâhil etmeden geçmek elbette ki bir eksiklik teşkil edecekti. Bu sebepten Türkmen tarihinin bu dönemini elimizden geldiği kadar kısa ve net bir şekilde açıklamaya gayret gösterdik. Ayrıca Türkmenistan’da Basmacılık Hareketi öncesinde Bolşeviklerle eski Çar Generalleri arasında vuku bulan mücadeleye de bu bölümde kısaca değinmeye çalıştık ki bu göz ardı edilecek bir olay değildir.

Üçüncü Bölüm tamamen Basmacılık Harketiyle ilgilidir. Bu bölüme Türkmenistan’da Basmacılığın Başlaması adlı başlığı koymayı uygun bulduk. Bu bölümde Türkmen coğrafyasında Sovyet işgaline karşı yürütülen Milli Direniş Hareketine ayrıntılarıyla yer verilmiştir. Bu hareketi Sovyet kaynakları Basmacılık Hareketi olarak belirtmişlerdir.

Dünyaya da öyle kabul ettirmişlerdir. Bu yüzden de çalışmamızın adını Türkmenistan’da Basmacılık (Milli Direniş) Hareketi Ve Cüneyt Han koymak zorunda kaldık. Oysa çalışmamızın asıl adı ve başından beri anlatmak istediğimiz Cüneyt Han tarafından yürütülen Türkmenistan’daki Milli Direniş Hareketidir. Nasıl ki Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde emperyalist işgalcilere karşı milli mücadele yürütülmüştür ki (bazı yönleriyle) tıpkısı tüm Türkistan’da ve keza Türkmenistan’da yürütülmüştür. Ama şartlar buna müsait olmadığından dolayı Türkmenistan’daki bu mücadele başarılı olamadı. Fakat bu mücadele Türkmenistan tarihinde önemli yer edinmiştir. 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Türkmenistan Cumhuriyeti (ve keza Türk Cumhuriyetleri) bu bağımsızlıklarını bir anlamda 20. yüzyılın başlarında bu uğurda canları pahasına mücadele eden kahramanlara borçludurlar.

Dördüncü Bölüm ise Cüneyt Han Ve Mücadele’sine ayrılmıştır. Bu bölümde Türkmenistan’daki Basmacılık Hareketinde çok önemli rol oynayan bu kahramanın hayatı

(13)

ve mücadelesi hakkında elimizden geldiği kadar bilgi vermeye çalıştık. Sovyet kaynaklarına bakacak olursanız bu kahramanı eşkıya, hain ve halk düşmanı olarak gösterirler ki bu normaldir. Çünkü Sovyet kaynaklarında gerek Basmacılarla ilgili gerekse Basmacılık Hareketinde önemli rol oynayan şahıslarla ilgili olumlu bir şey bulmak neredeyse imkânsız.

Cüneyt Han da aynı şekilde Sovyet kaynaklarında çok kötü bir şahsiyet olarak gösterilmiştir.

Oysa Cüneyt Han bir hain değildi. Bir millet veya vatan düşmanı da değildi. Cüneyt Han sadece Rus işgaline karşı vatanını savunan halk kahramanı idi. Cüneyt Han Rus işgaline ve Türkmenistan’daki Sovyet rejimine karşı savaş açmış idi. İşte bu yüzden Sovyet hükümeti onu hain ve halk düşmanı ilan etmişlerdi. Aslında biraz tarih şuuru olanlar şunu iyi bilirler ki nerede bir rejim düşmanı varsa her zaman ya hain ilan edilmiş ya da iftiralarla idam ve sürgün gibi cezalara çarptırılmıştır.

Beşinci Bölüm Değerlendirilmeye ayrılmıştır. Bu bölümde elimizden geldiği kadar Basmacılık Mücadelesini ve Cüneyt Han’ın mücadelesini değerlendirmeye çalıştık. Bu bölümde Sovyet tarihçilerinin Basmacılarla ilgili iki önemli iddiası (Basmacılar’ın eşkıya oldukları ve onlara İngiliz desteği iddiası) ele alınmıştır. Kaynaklar eşliğinde fazla detaya girmeden Türkmen coğrafyasında Sovyet işgaline karşı mücadele edenlerin (Basmacıların) eşkıya olmadıkları ispatlanmaya çalışılmış ve Sovyet tarihçilerinin türettiği bu iddia tarafımızca çürütülmüştür. Yine de Sovyet işgaline karşı vatanlarını müdafaa edenlere İngiliz desteği iddiası üzerinde de durulmuş ve kaynaklar eşliğinde Sovyet tarihçilerinin bu iddiası da tarafımızca çürütülmüştür.

Kullanılan kaynaklara gelince, çalışmamızda ağırlıklı olarak Türkçe ve Türkmence kaynaklar kullanılmıştır. Bunun yanında az da olsa İngilizce, Rusça ve Özbekçe kaynaklardan da istifade edilmiştir. Araştırmamız sırasında çalışmamız açısından çok büyük önem taşıyan bazı Türkmence kaynaklara ulaşılmıştır. Bu kaynaklar ana kaynak olmasa da ana kaynak niteliği taşıyan ikinci elden çok değerli kaynaklardır. Buna örnek olarak: G.

Nepesow’un 1950 senesinde kaleme aldığı Türkmenistan SSR’nin Döreyşi We Ösüşi, (Türkmenistan SSC’sinin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi) isimli eserini, Mayagözel Yazıkova’nın 1957 tarihinde yazdığı Günbatar Türkmenistanda Sovyet Hakimiyeti Ugrunda Göreş (1917- 1920 (Batı Türkmenistan’da Sovyet Hakimiyeti Uğruna Savaş) isimli eserini ve Seyitmed Narmetow’un Horezmde Kontrrewolyutsiyanyn Derbi-Dagyn Edilmegi (1918-1924) (Harezm’de Anti Devrimin Yok Edilmesi) çalışmalarını vs. gösterebiliriz. Bu eserler Sovyet döneminde kaleme alındığından dolayı objektiflikten uzak ve tamamen Sovyet rejiminin

(14)

gerektirdiği komünist ideoloji çerçevesinde yazılmış eserlerdir. Ama yine de bu eserlerde çalışma konumuzla ilgili önemli bilgileri bulmak mümkündür.

Konumuzla ilgili Türkmenistan’da yapılmış çalışmalara baktığımızda ise Sovyet döneminde bu konuda yeteri kadar çalışmalar yapılmış olduğunu görmekteyiz. Pena Rejebow’un, Türkmenistanda (1918-1920-nji yyllarda) Akgwardiyaçıların We İnlis İnterwentlerinin Derbi-Dagyn Edilişi adlı eserini, Aleksandr Roslyakov Anatoleviç’in Türkmenistanda Sotsyalizm Nahili Guruldy adlı eserini ve Seyitmed Narmetow’un Horezmde Kontrrewolyutsiyanyn Derbi-Dagyn Edilmegi adlı eserini örnek olarak gösterebiliriz. Lakin bu eserlerin hiçbiri çalışmamızın başlığı, içeriği ve üslubu ile uyuşmamaktadır. Bu konuda bağımsızlık sonrası yapılmış çalışmalar ise bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdır.

Bağımzsızlık sonrası yapılmış çalışmalara Akmırat Gürgenli’nin, Milli Serdar Cüneyt Han (1867-1937) adlı makalesini, K.B. Muhammetberdiyew ve Y. ORAZGYLYJOW’un Türkmenistanyn Taryhyndan Materiallar 1917-1994 isimli eserini ve Türkmen Han We Serdarlary isimli çalışmaları gösterebiliriz. Bağızmsızlık sonrası konumuzla ilgili çalışmaların böyle az olması gerçekten de üzücüdür. Bu durum bağımsızlık sonrası Türkmen tarihinde bir boşluk oluşturmaktadır. Çalışmamızın bir nebze de olsa Türkmen tarihindeki bu boşluğu dolduracağına ve Türkmen tarihinin bazı karanlık noktalarını kısmen de olsa aydınlatacağına inanıyoruz.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

RUS İŞGALİ SÜRECİNDE TÜRKMENLER

Bazı tarihçilerin belirttiği gibi “basmacı” “basmak” kelimesinden türemiş olup, eziyet eden, yağmalayan adam gibi anlamlar vermektedir1. Etimolojik olarak baktığımızda “Basmacı”

kelimesinin sözcük anlamı “bastırmak”, “baskı yapmak”, “zorbalık etmek” manalarına gelen

“basmak” fiilinden türetilmiştir. Bu yüzden Özbek Türkçesinde “basmacı” haydut, yol kesen, zorba anlamına gelmektedir2. “Basmacı”, basmak mastarından baskıncı ve hücum edici manasıyla önce eşkıya çetelerine denilmişti3. Bu kelime ne fikirsel, ne de bugün kastedilen anlamına uymamaktadır. Bugün “Basmacı” kelimesi Türkistan’daki yaygın bir anti-sovyet mücadeleyi ifade etmektedir. Bunun yanında Sovyet Rusya istilasına karşı silahlı bir mücadeleyi de ifade eder4. Ayrıca “Basmacı” sözcüğünü “Mücahit” anlamında kullanmaya çalışanlar da mevcuttur5. Tüm bunlara bakılırsa “Basmacı” denince akla çetecilik, haydutluk yapan kimseler gelebilir ki bu görünümde normaldir. Ancak bu kelimenin anlamından yola çıkarak Basmacılığı yani Türkistanlıların mücadelesini doğru anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla basmacı kelimesinin ifade ettiği manaya değil de bu hareketin asıl amacına bakmak lazım.

Basmacılık: Lügat anlamıyla çapul ve yağmacılık manasını havi olan bu kelime, daha sonra Türkistan Müslümanlarının Ruslar’a karşı giriştikleri Milli İstiklal Hareketini karşılayan kavram haline gelmiştir6. Buradan anlaşıldığı gibi Basmacılık Türkistanlıların Ruslara karşı yaptığı Bağımsızlık Mücadelesi için kullanılmıştır. Zaten Türkistan’da Rus işgaline karşı mücadele verenler kendilerine Basmacı dememekte idiler. Aslında Ruslar “Basmacı”

tabirini vatanlarını savunan bu direnişçileri dünyaya “haydut, çeteci” gibi göstermek amaçlı kullanmışlardır7. Yani bu, bir Rus karalama ve propagandasından başka bir şey değildi.

1 K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, Türkmenistanyn Taryhyndan Materiallar 1917-1994, Aşkabat 1997, s.52.

2 Emre Esen, Türkistan’da Basmacılık Hareketi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara 1994, s.46.

3 Tevfik Evci, Yeni Türkistan Dergisi (1927-1931), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale 2006, s.57.

4 Esen, s.46.

5 A. Ahat Andican, Yaş Türkistan’dan Seçilmiş Makaleler, Haz: Ayaz Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı, Acar Yayınları, İstanbul 2006, s.438.

6 Şevket Koçsoy, Türk Tarihi Kronolojisi, Türkler Ansiklopedisi, C:I, Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002 s.73-188.

7 Abdülkadir Donuk, Basmacı Hareketi, TDV İslam Ansiklopedisi, C: 5, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1992, s.107-108.

(16)

Çünkü kaynaklara baktığımızda -uydurmaca, sübjektif Sovyet kaynakları hariç- Basmacıların birer eşkıya grubu olmadığını aksine onların vatanları korumak için mücadele eden insanlar olduğunu görürüz. Basmacıların Türkmen toprağının namusunu korumak ve sömürgecileri ülkelerinden atmak için yola çıkmış insanlar olduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır8. Türkistan’ın diğer bölgelerinde faaliyet gösteren Basmacılar için de aynı durum söz konusudur. Bunun dışında Türkistan’daki Basmacı hareketinin aslında halkın ahlaki ve manevi değerlerine zıt olan ve halkın kabul etmesi imkânsız olan sosyalist düşüncelere karşı bir savaş olduğu da söylenmektedir9.

Basmacılığın Türkistan tarihinde önemli ve özel bir yeri vardır. Tıpkı kurtuluş savaşındaki Anadolulu efeler ve kızanlar ne ise Basmacılar da odur10. Basmacılık, genel-milli bir hareket, milli istiklal için mücadele, Sovyet hükumetinin Türkistan’daki kolonizatörlük (sömürgecilik) rezaletlerine karşı mücadele olarak doğmuştur11. Basmacılık hareketi, Sovyet idaresine karşı yürütülen Türkistan milli mücadelesinin silahlı boyutunu oluşturmaktadır12. Ruslar Basmacılık hareketi karşısında aciz kalmışlardı. Çünkü Basmacılık hareketinin kısa sürede halk arasında kabul gördüğü ve bütün bölgeye yayılarak Türkistan Müslümanlarının milli direniş hareketine dönüştüğü kaynaklardan anlaşılmaktadır13. Basmacılık hareketi Mustafa Kemal önderliğindeki Anadolu’nun işgaline karşı verilen mücadelenin bir benzeriydi. Nasıl Anadolu’daki Türkler İngiltere gibi sömürgeci güçlere karşı savaşırlarken Türkistan’daki Türkler de aynı şekilde sömürgeci Rus işgaline karşı savaşmakta idiler. Yani Anadolu’daki Milli Mücadele’nin gayesi ne idi ise Türkistan’daki (keza Türkmenistan’daki) Basmacılık hareketinin de gayesi o yönde idi. Mesela Basmacıların tek gayesinin “Türkistan Türkistanlılarındır” sloganında ifadesini bulan, Türkistan’ı Ruslar’dan kurtararak istiklaline kavuşturmaktan ibaret olduğu söylenmektedir14.

Türkmenistan’daki (keza Türkistan’daki) direnişçiler Ruslar’a karşı sadece silahla değil siyaset yoluyla da mücadele etmişlerdir. Ama silah yoluyla yapılan mücadele daha etkili

8 Bkz. K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.52.

9 Bkz. Saltanat Kydyralieva, Türk Ve Rus Kaynaklarına Göre Türkistan’da Basmacı Hareketi (1916-1924), Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul 2015, s.261.

10 Hızırbek Gayretullah, Sömürülen Vatan Türkistan, Töre-Devlet Yayınları, İstanbul 2013, s.23.

11 Andican, a.g.e. s.453.

12 A. Ahat Andican, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, Emre Yayınları, İstanbul 2003, s.149.

13 Bkz. Murat İlliyev, 1873-1924 Döneminde Türkistan Türkmenlerinde Siyasi, Sosyal Ve Kültürel Hayat, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2003, s.31.

14 Donuk, s.107.

(17)

olmuştur. Ama dış destekten mahrum olan bu mücadeleci insanlar yoksulluklar içinde mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Lakin Sovyet kaynaklarına bakarsanız basmacıların dışarıdan desteklendiğini bilhassa İngiltere’den destek aldıklarını hep söylerler15. Bu bir nevi çarpıtmadan başka bir şey değildir. Malumdur ki Ekim Devrimiyle yaşanan iç savaş sırasında İngiltere Bolşeviklere karşı Çar generalleri ile anlaşmış ve onlara destek vermişti16 ki bunu Sovyet kaynakları çarpıtarak basmacılara da aynı şekilde İngiltere’nin destek verdiğini söylerler. Ama basmacıların dış ülkelerden özellikle de İngiltere’den herhangi bir destek almadıklarını kaynaklar ispat etmektedir17.

Gaygısız Atabayev 1922 yılının 18 Temmuzunda TMİK’in (Türkistan Merkezi İcra Komitesi) dördüncü genel kurulunda yaptığı konuşmasının bir yerinde şöyle demiştir:

“Basmacılık bizim Türkistan’da belki de bütün Doğuda yaptıklarımızın gerçek değerini gösteren bir hadisedir. Hakikatte basmacılığın son dört sene içerisinde yok edilmesini bir kenara bırakın aksine daha da şiddetlenerek, Fergana’da eskisinden daha da gelişmesi, Semerkant ve Surhanderya Türkmen vilayetlerine sıçraması ne ile izah edilir? Bunu sadece tek şeyle, yani bizim son 4 yıl içerisinde yaptığımız bütün işlerin yerli halkın asırlar süresince olgunlaşan yaşam kurallarına, örf adetlerine ve hayatlarına tamamen ters gelmiş olmasıyla izah edilebilir. Olayları dikkate almamak, onları hesaba katamamak, bizim genel bir hastalığımızdır. Halkı çok dindar olan Buhara’da biz Sovyet hâkimiyetini kurmaya Tanrıya sövmekle, ulemaların namaz kıldığı camileri yıkmakla, başladık. Bundan dolayı bugün dindar insanların çoğu karşımıza çıktı, diyor.

Daha sonra Gaygısız Atabay şöyle bir sonuç çıkarıyor: dört yıl içerisinde biz bu hareketin en azından doğasını dahi anlayamadık ve bir ayaklanma olmasına rağmen, onu basmacılık diyerek adlandırdık. Basmacılık demek tercümesi “Çetecilik” anlamına geliyor ve bu yanlış tespit bizi, sorunun yanlış çözümlenmesine yol açtı. Sonuçta biz bu hareketi dört yıl zarfında hiçbir zaman hiçbir açıdan çözemedik”18.

15 Bkz. Seyitmed Narmetow, Horezmde Kontrrewolyutsiyanyn Derbi-Dagyn Edilmegi (1918-1924), Ylym Neşiryaty, Aşkabat 1976, s.17.

16 Bkz. A. Baha Korab, Faşistlik Ve Bolşeviklik, İlim Cemiyet Yayınları, İstanbul 1946, s.45; Said Şamil, Dış Türkler Ve Sosyalizm, Hilal Yayınları, İstanbul 1971, s.50; G. İ. Karpov, Türkmenistanda Grajdanlyk Uruşy (1918-1920-nji yyllar), Türkmen Part Neşr, Aşkabat 1940, s.27-28.

17 Bkz. A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türk İli (Türkistan) Ve Yakın Tarihi, Cilt 1, Enderun Yayınları, İstanbul 1981, s.422-423; Şamil, s.88.

18 Mehmet Kılıç, Tarihin Yapraklarında Türkmenler, Furkan Ofset Matbaacılık, Bursa 1998, s.70-71.

(18)

Tüm bu anlatılanlar göstermektedir ki Basmacı tabiri ile “Basmacılık” bir arada telakki edilemez. Ayrıca Basmacıların dışarıdan herhangi bir destek almadan tüm yoksulluklara rağmen Ruslara karşı vatanları uğruna amansız bir mücadele verdikleri anlaşılmaktadır.

Kısaca Basmacılığın bir çete hareketi değil, bir halk direnişi ve ayaklanması olduğu apaçık ortadadır19.

Oğuz Türklerine mensup olan Türkmenlerin XI. Yüzyılda İslam dinini kabul ettikten sonra bu adla anılmaya başladıkları ve tarihte çok mühim rol oynadıkları kaynaklardan anlaşılmaktadır20. Sonradan (İslamiyeti kabul edince) Türkmen adını alan bu Oğuz Türkleri adeta tarihin akışını değiştirmiştir. Gerek Anadolu’nun Türkleşmesinde gerekse Türkistan’ın bir Türk yurdu olarak kalmasında Türkmenlerin payı çok büyüktür. Tarihte birçok imparatorluk, devlet ve beylikler kuran Türkmenler Anadolu’da da Osmanlı imparatorluğuyla dünya muvazenesinde faal bir rol oynamaya başlamışlardı. Ama Türkistan’daki Türkmenlerin bu yükselişleri Moğol istilasıyla yıkılan Harezmşahlar imparatorluğundan sonra düşüşe geçmiştir.

Moğol felaketi karşısında çaresiz kalan Türkmenlerin büyük bir kısmı Anadolu’ya ve diğer yerlere göç etmişlerdir. Ancak çok az bir kısmı eski yerlerinde kalmıştır. Ama geride kalan Türkmenler pek de rahat yüzü görmemişlerdir. Bu Türkmenler İran ve Hive Hanlığı arasında sıkışıp kalmışlardır. Türkmenler İran ve Hive Hanlığına karşı tek başlarına mücadele etmişlerdir21. Bunun dışında Türkmenlerin kendi aralarında da anlaşmazlıklar mevcuttu.

Bilindiği gibi Türkmenler arasında kabilecilik ağır bastığından kabileler arası savaşlar eksik olmuyordu. Türkmen kabileleri hiçbir zaman Hive Han’ın sadık tebaası olmadılar; tam aksi onlar kendi kendilerini kontrol ediyorlardı22, yani (dışa bağımlı olmayan) bağımsız bir idari rejimleri mevcuttu.

19 Bkz. Baymirza Hayit, Sovyetler Birliğindeki Türklüğün Ve İslam’ın Bazı Meseleleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1987, s.156.

20 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilatı, Destanları, Ankara Üniversitesi Basımevi, İkinci Baskı, Ankara 1972.

21 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Ekber N. Necef/Ahmet Anna Berdiyev, Hazar Ötesi Türkmenleri, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2003; Forouzan Moein, Türkmenistan-İran İlişkileri Ve 19. Yüzyılda Bölge Üzerinde Rusya- B.Britanya Mücadelesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2005; Muhammed Bilal Çelik, Firdevsü’l-İkbale Göre Hive Hanlığı Tarihi Ve Devlet Teşkilatı, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, Sakarya 2004.

22 Eugene Schuyler, Turkistan Notes Of A Journey İn Russian Turkistan Khokand, Bukhara And Kuldja, 2 vols, London 1876 s.355.

(19)

XIX. yüzyıl Türkmenler için hem bir dönüm noktası hem de zulümlerle, kanlı savaşlarla dolu bir yüzyıl olmuştur. Ayrıca XIX. yüzyıl Türkmen tarihinde benzeri görülmemiş katliamların yaşandığı bir yüzyıl idi. Bunun başlıca sebebi Çarlık Rusya’sı idi. Çarlık Rusya’sının I. Petro (1689-1724) döneminden itibaren Türkmen bölgesiyle ilgilenmeye başladığı bilinmektedir23. Yaklaşık iki yüz yıl sonra Rusların bu ilgileri ciddi bir boyuta ulaşmıştır. Ruslar XIX. yüzyılın başlarından itibaren Türkmen bölgesinin işgaliyle ilgili ciddi planlar yapmaya başlamışlardır. Nitekim 1819-1820 yıllarında N. N. Muravyev General A. P. Yermolov’un emriyle bölgeye gönderildiğini görmekteyiz. N. N.

Muravyev’den önce, Binbaşı Ponomarev’in Yomut boylarının hanı Kiat han ile birtakım anlaşmalar yaptığı anlaşılmaktadır24.

Ruslar 1859 yılına kadar Türkmen topraklarına karşı herhangi bir işgal faaliyetlerine girişmemişlerdir. Ruslar 1859 yılına kadar Türkmen bölgesini daha iyi öğrenebilmek için aralıklarla keşif amaçlı olarak sürekli adam göndermişlerdir. Ama artık bu tarihten sonra zamanının geldiğini düşünen Ruslar ilk işgal faaliyetlerine giriştiler. Nitekim Ruslar 1859 tarihinde Hazar sahilinde bulunan Kızılsu kalesini işgal etmişler ve Türkmenleri kandırarak burayı ticari üs amacıyla kullanacaklarını söylemişlerdir. Türkmenler ilk başlarda Rusların bu faaliyetlerine karşı çıkmamışlar sadece onları uyarmakla yetinmişlerdir. Ama Rusların 1870’lerin başında Tel-Arvat ve Molla Kara’yı ellerine geçirmeleri Türkmenleri ayağa kaldırmıştır. Nurberdi Han ve Dıkma Serdar öncülüğündeki Türkmen birlikleri 20 Ekim 1870 yılında Rus karargâhına saldırdılar. Nurberdi Han ve Dıkma Serdar’ın birliklerini yoğun topçu ateşiyle etkisiz konuma getiren Ruslar, Albay Stoletov’un liderliğinde Kızıl- Arvat’a kadar ilerlediler. Rusların askeri seferlerinden ciddi anlamda rahatsızlık duyan Türkmen birlikleri büyük bir cesaretle işgalcilere karşı koymaktaydılar. Ruslarla çatışmalarda büyük kayıplar veren Nurberdi Han Yomutlar’la anlaşarak kayıplarını telafi etmeye ve gücünü arttırmaya çalışmıştır. Ama bütün bunlara rağmen Rus ilerleyişini durduramamış ve Ruslar Çakışlar bölgesini ele geçirmişlerdir. Tüm bunlara rağmen Nurberdi Han Ruslara karşı Hive hanı Seyyid Muhammed Rahim’le ittifak oluşturmaya çalışmış ama başarılı olamamıştır25. Ama Nurberdi han Ruslara karşı mücadelesinden yine de vazgeçmedi. Elinden geldiği kadar Ruslara karşı koymaktaydı. Aslında Nurberdi Han’ın askeri taktiği hatalıydı. Nurberdi Han yerleşik Rus karargâhına Türkmen atlı birlikleriyle

23 Mehmet Yetişgin, Rusların Türkmen Topraklarını İstilaları, Türkler Ansiklopedisi, C:XVIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.596-606.

24 Bkz. Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.257.

25 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.259-264.

(20)

saldırmaktaydı. Karargâh toplarla korunduğundan, Türkmen atlıları üsse varamadan yenik düşüyorlardı. Nurberdi Han’ın savaşları sırasında öldürülen Rus asker sayısı 10’un üzerine çıkmıyordu, buna karşılık şehit düşen Türkmen sayısı ise binlerceydi. 1874 yılına gelindiğinde Ruslar, bütün kuzey ve kuzey-doğu Türkmen bölgesini ele geçirmiş ve bu topraklarda Kafkas Ötesi Askeri Valiliğine bağlı Zakaspi Gubernatörlüğünü (Zakaspi Eyaletini) kurmuşlardır. Buna karşılık ise Türkmenler Ahal-Teke ve Marı bölgesine sıkışıp kalmışlardır. 1874 yılında bu duruma karşı Türkmen Aksaçlılar Şurası (Kurultay) toplanmış ve Ruslara karşı mücadeleye devam etme kararı alınmıştır. Kurultay sonrası Türkmenlerin destek aramaya başladıkları ve bunun için İran ve Afganistan’a yöneldikleri görülmektedir.

Amaher iki ülkede Türkmenlerin yardım talebini kabul etmemişlerdir.

Ruslar Türkmen topraklarının işgalini tamamlamakta kararlıydılar. Nitekim Ruslar’ın 1879’da harekete geçtikleri görülmektedir. General Lazaryev komutasındaki Rus ordusu 12.500 kişilik seçme birliklerden oluşmaktaydı26. Bu Rus ordusu 13.200 yaya askeri, 23 Cossack sotniaları (bir sotniada yaklaşık 150 asker vardı), 5 Rus yanlısı Türkmen sotniası, 32 top ve 5 Cossack topundan oluşmaktaydı27.

General Lazaryev’in komutasındaki Rus ordularıyla, Bendesen civarında konaklayan Türkmen birlikleri 16 Ağustos 1879’da karşılaştılar. İkinci muharebe ise 18 Ağustosta gerçekleşti. Her iki çatışmada da kazanan taraf Ruslar oldular. Rus komutan Lazaryev’in ölümü üzerine Lomakin başa geçti ve Rus orduları Gök-Tepe istikametinde ilerlemeye başladılar. İlerleyiş sırasında Rus askerleri önlerine çıkan bütün yerleşim alanlarını talan etmekte ve çok sayıda Türkmen yerlisini de katletmekten geri durmamaktaydılar. Bami, Burma, Arçman’da, Gök-Tepe’nin 20 km kadar ötesinde yer alan Yaracı mıntıkasında çadır kurdular. Bu olay Türkmen tarihine I. Gök-Tepe savaşı olarak girecek bir dizi çatışma ve muharebeleri başlatacaktır28.

26 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.266-269.

Farklı dillere göre Kozak, Kosak, Cossack, Kossak, Kazak, Rus Kazakları olarak da adlandırılırlar. Ukrayna ve Güney Rusya yerli halklarının karışımı ile 15. Yüzyıl dolaylarında Don ve Dinyeper nehirleri civarında ortaya çıkan etnik topluluk.

27 Yetişgin, Türkler Ansiklopedisi s.596-606.

28 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.271.

(21)

1.1. I. Gök-Tepe Savaşı Ve Türkmenlerin Zaferi

General Lomakin son hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 9 Eylül (1879’da) sabahı üç ayrı koldan Gök-Tepe istikametinde harekete geçti. Kalenin müdafaasında sorumlu olan Berdi Murat Han, esas birliklerini Kara Batur komutasında, Rusların mühimmat ve ulaşım teçhizatını koruyan üçüncü kola karşı yönlendirdi. Amaç, Rusların cephaneliğini yok etmekti. Kara Batur Rusların üçüncü koluna saldırmış ve onlara büyük zayiat vermişti. Ama çatışma sırasında Kara Baturun şehit olması üzerine birlikleri Gök-Tepe kalesine geri çekilmişlerdir. Öğlen saatlerinde Lomakin askerlerini Gök-Tepe önlerinde mevzilendirerek kaleyi top ateşine tutmayı emretti. Top ateşlerinin hedefi sadece Gök-Tepe değildi, kadın ve çocukların bulunduğu Yengi Şehir de harabeye dönmüştü. Aşkabat’a kaçmak isteyen bir grup kadın ve çocuk ise önleri kesilerek yoğun top ateşleri altında tekrar kaleye döndürülmüşlerdi. Kalenin iyice zayıfladığını gören Lomakin askerlerine saldırı emri verdi.

Saldırı anına kadar pek bir varlık gösteremeyen kaledeki Türkmen birlikleri bu anı beklermiş gibi hatıratların belirttiğine göre “göğüs göğüse, gırtlak gırtlağa vahşet ve trajedinin sahne olduğu korkunç bir savaşa koyuldular. Türkmenler, başlatılan işgalden beri ilk kez Rusları bir savaşta yenme başarısı gösterebildiler. Kaçmaya çalışan Rus birliklerinin peşine takılan Berdi Murat Han, Yüzbaşı Makhuki’nin emrinde bulunan topçu birliklerinin yoğun top ateşleri sonucunda şehit düştü. Bu durum karşısında şaşkına dönen Türkmenler, savaşarak kaleye dönmeye mecbur kaldılar.

I. Gök-Tepe Savaşı Rusları büyük bir paniğe ve korkuya düşürmüştü. Bu korku ve panik ile geceyi geçiren Ruslar her an bir Türkmen saldırısı olacak korkusuyla uyanarak sabahleyin Hazar kıyılarına doğru geri çekilmeye başladılar. Bu savaşın bilançosu: Ruslar 185 ölü, 268 yaralı, Türkmenler çoğunluğu kadın ve çocuktan oluşan 4000 ölü, bir o kadar da yaralı olarak gerçekleşmişti29. Bir başka kaynağa göre ise saldırı sırasında Rusların 412 asker ve 21 subayının savaş dışı kaldığını, bunlardan yedi subay ve 176 askerin öldürüldüğünü, Türkmenlerin ise 2000 savaşçı, 2000 kadın ve çocuk olarak 4000 insan yitirdiğini görmekteyiz30.

Türkmenler Ruslar karşısında zafer kazanmıştı ama bu zafer onlara çok pahalıya mal olmuştu. Bunun sebebi ise Rus ordularının modern silahlarla donanmış olmasıydı. O yüzden

29 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.272-273.

30 Yetişgin, Türkleri Ansiklopedisi, s.596-606.

(22)

de Ruslar mağlup olmalarına rağmen az kayıp vermişlerdi. Türkmenlerin bu kadar kayıpla da olsa Ruslar karşısında zafer kazanmaları onların morallerini yükseltmiş ve aralarında bir galibiyet havası yaratmıştı. Ama Türkmenlerin bu sevinci uzun sürmeyecekti. Emperyalist Çarlık Rusya’sı bunun intikamını Türkmenlerden çok acı bir şekilde alacaktı.

1.2. II. Gök-Tepe Savaşı

I. Gök-Tepe savaşında başarısız olan Lomakin’in yerine General M. D. Skobelev getirildi.

General Skobelev birtakım hazırlıklardan sonra Rus ordusunu savaşa hazır hale getirdi.

Skobelev’in emrine 11000 asker ve 100 top verilmiştir31.

5 Mayıs 1880 günü Nurberdi Han’ın vefatı üzerine küçük oğlu Mahdumkulu babasının yerine geçti ve Türkmen birliklerini toplayıp Dıkma Serdar’la birlikte üç kişilik danışmanlar heyeti kurarak müdafaa hazırlıklarını artırdı. Dıkma Serdar’ın bütün karşı koymalarına rağmen Rus ordusu Gök-Tepe önlerine gelmekte gecikmedi. 4 Mayıs 1880 yılında Krasnovodsk’den hareketle Skobelev, 28 Mayısta Hoca-Kala, 11 Haziran’da Bami, ardından da Nohur ve Arçman’ı ele geçirdi. Ele geçen her bölgeyi kan gölüne çeviren Ruslar intikam ateşiyle yanıp tutuşuyorlardı. Bu durum karşısında Gök-Tepe’ye kaçarak kurtulmaya çalışan Türkmenler tam bir felaketle yüz yüzeydiler. Verilen bilgilere göre, bölgenin önde gelenleri:

mollalar, ilim adamları, serdarlar, işanlar, aksaçlılar, hepsi Gök-Tepe’ye toplanmışlardı.

1 Ocak 1881 yılında Ruslar, Yengi Kale’ye saldırdılar; kaleyi zapt eden Ruslar, Türkmenler’in yoğun müdafaası karşısında Gök-Tepe’ye giremediler. Ruslar 5-6 Ocak’ta kalenin mayınla kuşatma işlemini tamamladılar ve ertesi günü kaleyi top ateşine tuttular.

Ruslar mayın çalışmalarına devam ettikleri sırada, Türkmenler bunun farkına varmış olmalıdırlar ki Dıkma Serdar’ın liderliğindeki birlikler saldırı gerçekleştirdiler. Mayıncılara ve Albay Kuropatkin’in emrindeki birliklere büyük zayiatlar veren Türkmenler, bir Rus alay sancağını da ele geçirdiler. Kuropatkin’e güneydoğu yönünde kaleye saldırı emri veren General Skobelev, yoğun top ateşi sonucu Türkmenlere ağır darbe vurdu. Ama Ruslar’ın gövde gösterisinden yılmayan Türkmenler, 11 Ocak gecesi bu defa Ruslar’ın sol cenahına saldırdılar. Ruslardan birçok askerin ölmesini, bir top ve yüzlerce tüfeğin ele geçirilmesini sağlayan Türkmenler, General Skobelev’i iyice kızdırdılar. Ancak, 16 Ocak’taki saldırılarında Türkmenler öncekiler kadar başarılı olamadılar. Ruslar 24 Ocak günü taarruza

31 Yetişgin, Türkler Ansiklopedisi, s.596-606.

(23)

geçtiler. Öğlene kadar devam eden top ateşi, öğlene doğru Rusların geri çekilmesiyle durdu.

Tam bu sırada Ruslar mayınları ateşlediler. Büyük patlama sonucu çöken kale duvarları, Türkmen tarafını şaşkına çevirdi. Büyük korkuyla Ashabad’a doğru kaçmaya başlayan Türkmenler, Rusların yoğun top ateşiyle karşılaştılar. Çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu kaçmaya çalışan Türkmenler, Rus askerleri tarafından katledildiler. Yıkılan kale duvarları arasında savaşı sürdüren Türkmen birlikleri, Rus güçlerine karşı koyamayarak şehit düştüler. 25 Ocak 1881 yılında Gök-Tepe Rusların eline geçmişti. Çok az askerle, kadın ve çocuklarla Dıkma Serdar ve Mahdum Kulu Han Ashabad tarafına çekilmek zorunda kaldılar. II. Gök-Tepe savaşında Ruslar 1 general, 20 subay, 268 asker; Türkmenler ise 6500 asker, 28000 kadın, çocuk ve ihtiyar kaybettiler32. Bu sayı kaynaklara göre farklılık göstermektedir33. Burada bir noktaya temas etmekte fayda olduğunu mülahaza ediyoruz ki böylece Türkmenlerin Göktepe savaşlarındaki korkunç kayıpları daha iyi anlaşılacaktır.

Mesela Göktepe kalesinin düşmesinden önce Ahal’da 18 bin Türkmen aile mevcuttu34. Göktepe kalesi Ruslar tarafından ele geçirildikten sonra Türkmen ailesinin sayısı 8876’ya inmişti35. Her ailede 5 kişi olduğunu varsayarsak Türkmenlerin Göktepe’de kaybettiği insan sayısı 45620 olur ki bu korkunç bir rakamdır. Bu sayı abartılı gelebilir lakin bu durum Rusların Göktepe’yi işgal ederlerken ne büyük bir katliama sebebiyet verdikleri konusunda bize ipucu vermektedir.

Ruslar 31 Ocak 1881 yılında Ashabad’a kadar bütün Türkmenistan’ı ele geçirdiler. Gök- Tepe’nin düşmesinden sonra birkaç ay daha direnişini sürdüren Türkmen beyleri sonunda Rus hâkimiyetine boyun eğmek zorunda kaldılar. Nisan 1881 yılında Mahtum Kulu Han, Dıkma Serdar ve Kurban Murad İşan, Rus yönetimine teslim oldular. Bağımsızlık yanlısı Türkmenler Ruslardan kaçarak Merv bölgesine sığındılar. Ama bu uzun sürmedi. Ruslar 1884 yılında Merv bölgesini de ele geçirdiler. 1885 yılına gelindiğinde ise Ruslar Türkmenistan’ın işgalini tamamlamış oldular36. Böylece 106 yıl sürecek olan Rus esareti

Yeni takvime göre bu tarih 12 Ocak 1881 tarihine denk gelmektedir.

32 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.276-277.

33 Bkz. Esedullah Oğuz, Türkmenistan: Stalin’den Niyazov’a, Cep Kitapları, İstanbul 1996, s.16-17; Baymirza Hayit, Milli Türkistan Hürriyet Davası “Milli Türkistan” Mecmuasında Bildirilgan Fikirler, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 2004, s.143; Mehmet Saray, The Turkmens İn The Age Of İmperialism: A Study Of The Turkmen People And Their İncorporation İnto The Russian Empire, Turkish Historical Society Printing House, Ankara 1989, s.212; Steven Sabol, Orta Asya’da Rus İngiliz Rekabeti, Türkler Ansiklopedisi, C:XVIII, s.587-595.

34 Nargylyç Hojageldiyew, Gökdepe Galasy, Çaç Döredijilik We Önümçilik Birleşigi Neşiryaty, Aşkabat 1991, s.78-79.

35 Hojageldiyew, s.76.

36 Ekber N. Necef/ Ahmet Anna Berdiyev, s.277.

(24)

başlamış oldu. Artık Türkmen toprakları Çarlık Rusya’sının bir sömürgesi idi. Çarlık Rusya’sı 1917 Ekim devrimiyle yıkılana kadar Türkmen topraklarını sömürmeye devam etti.

O tarihlerden sonra Çarlık Rusya’sının sömürgesi olan Türkmen topraklarını Sovyet Rusya devraldı. Bolşevikler keza Lenin her ne kadar özgürlük vadetmişse de aslında Çarlık rejiminden pek farklarının olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. Yani Ruslar aynı Ruslardı, Rusya aynı Rusya idi1.1. 2.3Bolşevikler ve Basmacılık

Bolşevikler Türkistan’daki Milli Mücadele ruhunu kırmak için Basmacıları birer eşkıya Basmacılığı ise bir çetecilik ve haydutçuluk gibi göstermeye çalıştı. Ruslar’ın Türkistan direnişçilerine Basmacı demesinin nedeni bu direnişçilerin başlarında bulunan bazı kişilerin daha önceden eşkıyalık yapmış olmalarından dolayıdır . Ama bu Rusları kesinlikle haklı çıkarmaz lakin bu durum Ruslar için bir gerekçe oluşturmuştur ki Türkistan direnişçilerine hepten “Basmacı” Türkistan direniş hareketine ise tamamen “Basmacılık” demişlerdir.

1919/1920 yıllarından itibaren Rusçada Türkçe kökenli bir kavram olan “Basmacı” (haydut, asi) ile bu kavramın soyut şekli olan “Basmacestvo” veya Türkçe kökenli “Basmacılık”

sözcükleri kullanılmaya başlandı. Bunun bir sonucu olarak, Sovyet yönetiminin etki alanında olan Orta Asya’daki yerli halkların bulunduğu bölgede ortaya çıkan savaşçı grupların hepsi birden “Basmacestvo” kavramı çerçevesinde değerlendirildi . Stalin de Basmacılık hakkında farklı bir şey söylememişti. O Basmacılık’ı şöyle değerlendirmiştir:

“1918-1924 yıllarında Orta Asya’da devrim aleyhtarlığı ve milliyetçi bir hareket şeklinde ortaya çıkan ve zenginlerle din adamları tarafından desteklenen bir siyasi eşkıyalık hareketi olan Basmacılık’ın amacı Orta Asya Cumhuriyetleri’ni Sovyet Rusya’dan koparmak ve sömürüye dayalı sınıf ayrımını yeniden meydana getirmekten ibarettir.” Türkmen Sovyet Ansiklopedisinde de Basmacılık hakkında buna benzer bir ifade yer almaktadır . Türkistan’daki Sovyet yönetimi tarafından yayınlanan Rusça belgelerde 1919 yılı ortalarına kadar Fergana’daki savaşçı gruplarla ilgili sürekli “razboyniki” (haydutlar) diye bahsedilmektedir . Rus aleyhtarı isyan hareketlerine, bugün Türkistan’da 200 yıllık emperyalist maziye sahip Sovyet Ruslar “Basmacı” adını vermişlerdir. Sovyet Yönetimi, bu hareketi, halkın ve dış dünyanın gözünde küçük düşürmek için bu tanımlamayı yapmıştı.

Böylece bir taraftan yerel halkın harekete destek verme eğilimi azaltılmaya çalışılmakta, bir taraftan da dış dünyaya karşı, hareketin basit bir haydutluk hareketi olarak gösterilmesi amaçlanmaktaydı. Sovyet yönetiminin bütün bu çabalarına karşın, bir süre sonra, “Basmacı”

tabirinin anlamı değişerek halk tarafından “İstiklal Savaşçısı” veya kendilerini “Korbaşı”,

(25)

mücadele hareketini de “Korbaşılar Hareketi” olarak tanımlamışlardır. Fakat yoğun Sovyet propagandası “Basmacılar” tabirinin dünya literatürüne yerleşmesini ve bölgeyle ilgili çalışmalarda yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır .

Yukarıda Türkistan’da Rus sömürgeciliğine karşı savaşan Türkmenleri Ruslar’ın çeteci, haydut gibi göstermeye çalıştığını söylemiştik. Yukarıda da belirtildiği gibi Bolşevikler Türkmen direnişçilerini “Basmacı” diyerek küçümsemişlerdi. Ama Ruslar’ın dışarıya karşı haydutluk olarak tanıttıkları bu hareketlerin birçok Sovyet kumandanı ve aydını tarafından bir milli mücadele olduğunu itiraf ettikleri bilinmektedir . Ayrıca Basmacıların “çete”,

“haydut” olmadıkları onlarla bizzat savaşmış Rus kumandanlar tarafından yalanlandığı görülmektedir. Nitekim Türkistan’daki Rus idarecisi Frunze Basmacılar hakkında şöyle demektedir: “Basmacılar aslında eşkıya değillerdir. Öyle olsaydı onları çoktan yok ederdik.

Basmacılık’ın asıl gücü, önceki yöneticilere kırgın binlerce insandır . Baymirza Hayit bize bir Rus yazarın şöyle dediğini aktarmıştır: “Basmacılar büyük bir şöhrete sahipti.” Türkistan Komisyon Temsilcisi ve Harezm Devleti ile Amu-Derya Bölgesi Devrim Savaş Konseyi Üyesi olan Skalov ise Basmacı hareketinin gayesini şöyle ifade etmişti: “Türkistan’daki Basmacılık yabancı hâkimiyetine karşı bir mücadele ve bütün Türkistan halkının milli direnişiydi.” Türkistan’ı işgal orduları başkumandanı General Frunze 23 Mayıs 1920 yılında işgal ordusu komutanlıklarına gönderdiği tamimde de şöyle demektedir: “Basmacılık hareketinin gayesi Rus hâkimiyetinden kurtulup, Müslüman Türk Devleti kurmaktır.

Türkistan’ın Fergana İlinde başlayan bu hareket işte iki yıldan beri devam etmektedir.

Bunlarla aramızda kanlı çarpışmalar cereyan etmektedir. Basmacılar adi talancılar ve çeteciler değillerdi, öyle olsaydı onları çoktan tepelerdik…” . Bununla birlikte Basmacılık hakkında, Sovyetler’in bakış açısıyla yazan Sovyet komiserlerinden Ginzburg ve Vasilevskiy’in fikirlerine göre, “Basmacılığın şiarları, Türkistan Türkistanlılar için,

“Türkistan’ı Rusya’dan kurtarmak” ve “Zulümsüz Türkistan” gibi hedeflerden ibaret idi . Türkistan Sovyet Sosyalist Muhtar Cumhuriyetinin Devlet Başkanı Kaygısız Atabayev, 14 Temmuz 1922’de Taşkent’de şöyle demişti: “Basmacılık bir halk isyanıdır” . Bunun haricinde Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi Reisi Sadullah Kasım Hoca Basmacılığı şöyle değerlendirdiği bilinmektedir: “Basmacılık meselesinde ihtimal bizi her tarafta suçlu görecekler. Basmacılık hareketini itibardan düşürmek için onu ehemmiyetsiz bir hareket olarak gösterebilirler. Fakat bizim için bunun gibilerin hiçbir ehemmiyeti yoktur.

Biz Basmacılık hareketine bir milli inkılap halinde hürmet edeceğiz ve ona kıymet vereceğiz .

(26)

Bütün bunlar göstermektedir ki Bolşevikler her ne kadar Türkistan’daki direniş hareketini bir çeteci, eşkıya hareketi olarak yorumlamaya ve dünyaya böyle tanıtmaya çalışmışsa da onların üzerini örtmeye çalıştıkları gerçekler kısa zamanda gün yüzüne çıkmıştır. Zaten bizzat Basmacılarla savaşmış olan Rus komutanlar onların eşkıya olmadıklarını belirttiklerini yukarıda söylemiştik. Eğer Basmacılık hareketi gerçekten bir eşkıya faaliyetlerinden ibaret olsaydı Ruslar onları çoktan yok edebilirlerdi. Oysa Basmacılık hareketi Rusları aşağı yukarı on sekiz yıl uğraştırmıştı. Öyle ki Türkistan’da Rus işgaline karşı direniş gösteren Basmacıların mücadelelerinin basit ve küçümsenecek bir boyutta olmadığı bilinmektedir. Lakin Bolşeviklere göre Basmacılık bir çetecilik hareketinden başka bir şey ifade etmemekte idi. Aslında gerçeğin böyle olmadığı ortadır. Bu sadece Bolşeviklerin öne sürdükleri tezdir. Bolşevikler Türkistan’daki bu direniş hareketini böyle görmek ve yorumlamak çabası içerisinde idiler. Bolşevikler böyle yaparak Basmacılar ile halk kitlesinin arasını kesebilir yani bu direniş hareketinin bir milli direniş hareketine dönüşmesini önleyebilirdi. Bunun dışında Türkistan’daki direniş hareketinin ruhunu kırmak için de bu etkili bir yöntem, etkili bir propaganda olabilirdi. Aslında Türkmenistan’da Sovyetlere karşı mücadele edenler için Basmacı tabirinin kullanılması propagandadan çok Sovyet psikolojik savaşının yansımalarıdır . Rusların böyle yaparak hem onları psikolojik açıdan çökertmeyi hem de halkla bu direnişçilerin arasını açmayı planlamış olduğu açıktır.

Bunun başka bir açıklaması yoktur. Ruslar Basmacıların kendi aralarında birleşmelerinden çok onların mücadelelerini tabana yani halka yaymalarından endişe etmekte idi.

1.3. Basmacılığı Doğuran Sebepler ve Basmacılık Hareketinin Yayıldığı Esas Bölgeler

Türkistan direniş hareketi veya Türkistan Milli mücadelesi olan Basmacılığı doğuran birçok sebep bulunmaktadır. Esasen bilindiği gibi Basmacılık Hareketinin ortaya çıkmasına neden olan Bolşevik Rusya’sının sömürgeci ve komünist faaliyetleridir. Kaynaklara baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. Örneğin 1923 yılının Ekiminde Harezm Halk Sovyet Cumhuriyeti Sosyalist Cumhuriyeti olarak ilan edildi. Bununla birlikte şeriat mahkemeleri kaldırılarak yerine Sovyet mahkemeleri getirildi, vakıf veya cami, medrese yerleri millileştirilerek halk zengin fakir gözetilmeden vergiye bağlandı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi parti, Sovyet makamları Müslümanların kurban kesmesini, türbeleri ziyaret etmesini, kadınlara ise başörtüyü yasaklamaya başladı . Bütün bunlar doğal olarak halkın ayaklanmasına neden olmuştu. Basmacılık hareketini ortaya çıkaran en mühim amillerden biri de Sovyet Rusya tarafından milli hukuku tanımamak, milli muhtar hükümeti yıkmak vs.

(27)

gibi nedenlerdir . Bunun haricinde Basmacılığın Rus Çarlığının sömürgeci siyaseti sonucunda tüm Ruslara nispeten Türkistanlılarda var olan güvensizlik duygusunun sonucu olduğu da bilinmektedir .

Basmacı Hareketi’nin meydana geliş sebeplerini, salahiyetli bir Rus idarecisi olan George Safarov şöyle açıkladı: “Basmacı Hareketi, bir yandan Kokand muhtariyetini yok etmenin ve büyük ölçüde, müstemlekeciliğin getirmiş olduğu asayişsizliğin sonucu olarak, kendi milli mukadderatını tayin etmek için mücadele verilen topraklarda gelişti. Diğer yandan, pamuk ziraatını mahveden ve açlığa sebep olan iktisadi buhran da, bu gelişmeye bir sebep teşkil etti.” Görüldüğü gibi George Safarov Basmacılık’ın ortaya çıkma nedenini Kokand muhtariyetinin ortadan kaldırılmasıyla oluşan otorite boşluğuna ve açlığa bağlamaktadır. Bu eksik ve yetersiz bir tespittir. Safarov Basmacılık’ın doğmasına neden olan Bolşevik Ruslar’ın faaliyetlerini görmezlikten gelmektedir. Basmacılık Rus işgali ve sömürgeciliğine karşı bir halk tepkisi olarak doğmuştur. Basmacılık öncesi Türkistan’ın siyası durumu göz önünde bulundurulursa bu durum rahatlıkla anlaşılır. Çünkü 1916 yılında Türkistan’da Rus’lara karşı büyük isyan patlak vermişti .

Rus Kızıl Muhafız birlikleri 14 Şubat 1918’de Eski Hokand’ı kuşattı ve yaklaşık 14.000 kişiyi öldürerek Hokand hükümetini dağıttılar. Sovyetler böylece Türkistan’da Müslümanların meşru hükümetini ortadan kaldırırken Basmacılık adı altında yaklaşık 10 yıl sürecek Müslüman direnişinin başlamasına da meşru zemin hazırlamış oldular. Basmacılık hareketi kısa sürede halk tarafından kabul görüp bütün bölgeye yayılarak Türkistan Müslümanlarının milli mücadelesi haline geldi . Sonuç olarak Basmacı hareketinin doğma sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Taşkent Sovyet’inin Hokant’ta ilan edilen Türkistan Milli Muhtar Hükümetine karşı düşmanca bir tavır alması ve Şubat 1918’de Hokant ve Mergilan’ı alarak bu devleti ortadan kaldırması, halka yönelik inanılmaz ölçülerde barbarca bir soy kırımın uygulanması,

2. 1917 yılı sonrasında milliyetçi Türk aydınlarının bağımsızlık konusundaki çalışmaları ve teşvikleri, halk arasında bağımsızlık idealinin yayılması,

3. Fergana başta olmak üzere bütün Türkistan’da pamuk tarımının gerilemesi ve ekonomik darlık,

(28)

4. Sovyet mahalli liderlerinin Müslümanlara karşı düşmanca yaklaşımları ve yerlilerin mülklerinin zapt edilmeye devam edilmesi,

5. Kızıl ve Beyaz Ruslar arasında Türkistan’da başlayan iç savaşın devlet otoritesini ve asayişi ortadan kaldırmış olması ve anarşinin yayılması,

6. Semireçe ve Fergana bölgelerinde 1916 yılından beri devam eden yerli halk cezalandırma uygulamalarına hız verilmesi Basmacılık hareketinin süratle yayılmasına sebep olmuştur .

Basmacılık hareketi dört ayrı bölgede yürütülmüştür. Bu bölgeler şunlardır:

A- Fergana Vadisi: Mücahitlerin sığınağı olan, yüksek dağlarla çevrili verimli ve nüfus yoğunluğun büyük bir ovadır. Nüfusu bir yanda yerleşik hayata geçmiş Özbekler, Tacikler, Kırgızlar, öte yanda Rus kolonileri ile Us, Margilan, Celalabad ve Fergana kentlerinde bulunan Rus garnizonları ile bir hayli karışmıştır.

B- Lakay Bölgesi: Bugünkü Tacikistan’ın Duşenbe yöresinin güneyinde yüksekliği 2000 ile 3500 m arasında değişen ve hiç de sarp olmayan dağları ile ne kentlerin, ne de Rus kolonilerinin bulunmadığı bir bölgedir. Buranın nüfusunu yarı göçebe Özbek kolonileri ile yerleşik hayata geçmiş Tacikler oluşturur. İsen Hoca aşiretinin reisi İbrahim Bey’in önderliğindeki isyana yalnız göçebeler katılmıştır.

C- Buhara: Semerkant bölgesi, batıda yarı çöl, doğuda ise yarı dağlık karakteri ile (Terefşan Sıradağları) yerleşik hayat yaşayan Özbeklerin memleketidir. Kentlerdeki nüfusun yarısı Özbek, yarısı da Taciklerden olup göçebeler yoktur. Basmacılara hem kentlerden, hem de kırsal kesimden katılanlar olmuştur.

D- Hive dolaylarındaki Türkmen Stepleri: Burada çöller ve vahalarda bulunan Türkmen kabileleri yaşamaktadır. Basmacılar hemen hemen tümüyle Türkmenlerdendir. Yerleşik hayata geçmiş Özbekler, Karakalpaklar ve Kazaklarda ara sıra onlara yardım etmişlerdir.

Bunların arasında Cüneyd Han’ın önderlik ettiği Yomud aşireti son derece önemli rol oynamıştır .. Değişen sadece rejimdi.

(29)

1.4. Basmacılık Hareketi Öncesi Türkmen Coğrafyasında Durum

Basmacılık hareketi öncesindeki Türkmenistan’ın siyasi durumuna baktığımızda bu coğrafyanın Çarlık Rusya’sına karşı isyan içinde olduğunu görürüz. 1916 Türkistan isyanı Türkmenistan’ı da etkilemiş ve çeşitli bölgelerde isyanlar patlak vermişti. Ruslar’ın bir hayli insan tevkif etmelerine rağmen, 5-6 Ekim’de Tecen’de Altı-Sopi (?) ve Aziz Çapık(ov) gibi Türkçüler Ruslar aleyhine gelişen harekâtı güçlendirmeye ve yönlendirmeye gayret ediyorlardı. Eylül sonunda Gürgen, Baba Kılıç, Mergen Arçin’de milliyetçi aydınların düzenledikleri ayaklanmalar aylarca sürdü ve çok sayıda Rus öldürüldü37. Aziz han 1916’daki isyanın liderlerinden biri idi38. Aziz Han mücadelesini ancak 1919 yılına kadar sürdürebildi.

Merv ve Aşkabad’da isyanı bastırmak için General Madridov 15.000 kişilik tam teşekküllü silahlı büyük bir kuvvetle Türkmenler üzerine saldırdı39. Türkmenistan’da General Madridov ise, yine 15.000 kişilik mezalim ordusuyla, Kuropatkin ve İvanof’tan hiç de geri kalmamıştır. Türk yurdunun toprağından dahi intikam alırcasına, hamile kadınlarını hançerlemek, isyanda faal rol oynayan lider durumunda olanların kulaklarını kestirmek gibi insanlığın yüzkarası bir vahşet örneği vermiştir. Küçük çocukları diri diri yaktırmıştır.

General Madridov üstelik Türkmenistan’da yedi sülalesine bile yetecek kadar bir servet çalmıştır40.

Türkmen coğrafyasında 20. yüzyılın başlarında başlayan siyasi kaos 1936 yıllarına kadar sürmüştür. 1916 ayaklanması ile başlayan bu kaos sonrasında ise Çar generalleri ile Sovyetler arasında iktidar mücadelesi yaşanmıştır41. Bu iç savaş ise yerini aşağı yukarı on yıl sürecek olan bir Milli Direniş Hareketine (Basmacılık) bırakmıştır. İç savaştan galip çıkan Sovyetler bu kez de vatanlarını korumak uğruna mücadele veren Basmacılarla karşı

37 Devlet, s.298.

38 Rahym Esenow, Eziz Han Hakda Hakykat, Çaç Döredijilik We Önümçilik Birleşigi Neşiryaty, Aşgabat 1992, s.61.

39 Ali Bademci, 1917-1934 Türkistan Milli İstiklal Hareketi Korbaşılar Ve Enver Paşa, Ötüken Yayınları, İstanbul 2008.

40 Bademci, s.77-78.

41 Bkz. Pena Rejebow, Türkmenistanda (1918-1920-nji yyllarda) Akgwardiyaçıların We İnlis İnterwentlerinin Derbi-Dagyn Edilişi, Türkmenistan SSR-nin Syyasy We Ylmy Bilimleri Yayratmak Baradaki Jemgyyeti Yayınları, Aşkabat 1958; G. İ. Karpov, Türkmenistanda Grazdanlyk Uruşy (1918-1920-nji yyllar), Türkmen Part Neşr, Aşkabat 1940; Türkmenistandaky Grajdanlyk Uruşa Gatnaşyjylaryn Yatlamalary (1918-1920-nji yyllar), Çev: Hajy İzmayilow, Türkmen Part Neşr, Aşkabat 1940.

(30)

karşıya kalmışlardı. Türkmen coğrafyasında Sovyet hâkimiyeti 1924 yılında kurulmuşsa da bu coğrafyada devam etmekte olan siyasi kaosun etkileri 1936 yıllarına kadar sürmüştü.

Durum sadece bundan ibaret değildi. Bir taraftan bu siyasi kargaşa devam ederken diğer taraftan da iktisadi buhran Türkmenlerin belini bükmüştü. Bu iktisadi buhranın ana sebebi ise sömürgeci Rus Çarlığı idi. Türkmenler Rus Çarlığının uyguladıkları haksız politikalar karşısında çaresiz durumda idiler. Rus Çarlığının Türkmenlere karşı uyguladığı bu haksız politika ve zulümler nihayetinde Türkmenleri bezdirmiş ve bunun sonucunda da 1916 tarihinde şiddetli ayaklanmalar patlak vermişti. İktisadi buhran bu ayaklanmanın oluşmasında önemli bir sebep teşkil etmektedir. Mesela 1897 yılında Türkmenlerin Sarık ve Mucevir aşiretlerinden 22 bin hektar ekin arazilerinin hepsi bedava alınarak “Bayramalı mülki idaresi” kurulduğu bilinmektedir. Bu aşiretlerin yerleri haksızca gasp edilmişti. Bunun gibi haksızlıkların örnekleri çoktur. Mesela Tecen bölgesindeki halkın elinden 182.500 hektar arazi alınmıştı. Aynı şekilde 1914 yılında Gürgen bölgesindeki Yomut Türkmenlerin elinden en iyi yerlerini Ruslar almışlardır. Ruslar’ın Türkmenler’in on binlerce ve hatta yüz binlerce hektar arazilerine el koymuşlardı42. Bu haksızlıklar, bu zulümler bununla da sınırlı değildi. Birinci Dünya savaşı için Ruslar, gerek Türkmenler’den gerekse diğer Türkistan’lılardan yüklü miktarda vergiler almıştır. Mesela 1914 yılında savaş için Türkmenlerden 3073 at, 600 deve, 200 eşek, 210 araba, 10765 telpek, (Türkmen kalpağı) 1413, ev, 600 keçe vs. gibi eşyalar ve 321227 manat para alınmıştı43. Bir başka kaynağa göre Birinci Dünya savaşı için Türkmenlerden alınan vergiler şu şekildedir: 12805 adet deve, çeşitli cinslerden 6872 adet at, 299 adet at arabası, 32528 adet telpek (Türkmen kalpağı), 1650 adet çadır ev, 200 adet eşek, 919 adet keçe, 350 adet cübbe, 223189 manat değerinde diğer çeşitli şeylerden ve 1 milyon 187627 manat para44. Böyle yüksek vergileri ödemek Türkmenlere hiç de kolay değildi. Bu vergiler Türkmenlerin üzerine adeta bir kâbus gibi çökmüştü.

1.4.1. 1916’daki Türkmen Ayaklanması

25 Haziran 1916 tarihinde savaşta olan Rus ordusunda kale kurmak, askeri teçhizatları taşımak, askeri muhaberat işlerinde yardımcı olmak ve diğer milletlerden orduya asker

42 Bkz. G. Karpov, 1916-njı yylda Türkmenlerin Gozgalany, Türkmen Dövlet Neşr, Aşkabat 1937, s.4-5.

43 Bkz. Karpov, s.7-8; K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.10.

44 Bkz. Annagulı Övezov, Türkmenistan Birinci Cahan Urşı Yıllarında (1914-1918), Ruh Yayınları, Aşkabat 1994, s.7.

(31)

almak gibi hususlarda II. Nikolay’ın fermanının ilan edildiği bilinmektedir45. Bu ferman zaten Rus Çarlığının zulüm ve haksızlıklarından bunalan halk için bardağı taşıran son damla olmuştu. Türkmenler bu fermana karşı isyana başlattılar. 1916 ayaklanması çok şiddetli oldu. Öyle ki hatta Çar II. Nikola kararını esnetmek zorunda kalmıştı. Ayaklanma kısa sürede bütün Türkistan’a yayılmış ve bütün şiddetiyle devam etmekteydi. Türkmen bölgesinde de aynı şiddetle devam eden bu ayaklanmada bazı önemli şahıslar öne çıkmıştı.

Örneğin Cüneyt Han, Eziz Han ve Şammı Kel gibi kahramanlar Rus sömürgeciliğine ve zulmüne karşı ayaklanan Türkmenlere önderlik etmişlerdir.

Şammı Kel 1873 senesinde Tahta ilinin Diregli köyünde çiftçi ailesinde dünyaya gelmişti.

Şammı Kel’in daha önce Hive Hanının zulümlerine karşı ayaklandığı bilinmektedir. 2 Şubat 1916 tarihinde Hive Türkmenlerinin umumi ayaklanması başladı. Şammı Kel’in önderliğinde ayaklanan isyancılar Malaç, Gılıçbay, Kyat, Mannıt, Daşoğuz, Gazabat, Şabat, Gürlen ve diğer şehir, ilçe merkezlerini ele geçirerek Han’ın valilerinin ve zenginlerin mal varlıklarını dağıtarak, 8 Şubatta Hive’yi sıkıştırdılar. 11-12 Şubatta Şammı Kel’in önderliğinde isyancılar zorla şehre girdiler ve Albay Kolosovski’nin birlikleriyle savaşa tutuştular. Cüneyt Han 13 Şubatta Hive’ye geldi ve isyancılardan savaşı durdurmalarını talep etti. Ama bunun pek bir faydası olmadı. Çünkü 15 Şubatta Galkin’in orduları Hive’ye girdiklerinde, şehirde Şammı Kel’in önderliğindeki isyancılar ile Kolososvki’nin birlikleri arasında savaş devam ediyordu. Ama ondan sonra isyancılar güçten düşmeye başladılar ve 16 Şubatta Hive’nin 30-35 kilometre yakınındaki Gazabada, Şabada ve Goşaköpri’ye doğru geri çekildiler. Ama isyancılar yine de mücadelelerinden vazgeçmemişlerdir. Nitekim Şammı Kel ve adamlarının 1917 yılında hâlâ isyan halinde oldukları ve bu isyanın Tagta, Yılanlı, Köneürgenç, Daşoğuz, Mannıt, Hocaili, Gubadağ, Ürgenç, Gıpcak gibi ilçeleri kapsadığı ve Hive’yi tehlikeye soktuğu görülmektedir. Ama bu isyan Şammı Kel’in Cüneyt Han tarafından ortadan kaldırılmasıyla son buldu46.

5 Ekimi 6 Ekime bağlayan gece (1916) Tecen şehrinin yakınında yaşayan halktan, bazı malumatlara göre 1000-1200; bazı malumatlara göre 2500-3000 adam av tüfeği, bıçak, dayakla silahlanarak, Rus Çarlığının bölgedeki idaresini dağıtmak amacıyla sabah saat dört civarlarında üç koldan Tecen şehrine doğru yürümüşlerdir. İsyancılar tarafından hapsedilen

45 Bkz. Karpov, s.3; Mayagözel Yazykowa, Günbatar Türkmenistanda Sovyet Hakimiyeti Ugrunda Göreş (1917-1920), Türkmen Dövlet Neşir, Aşkabat 1957, s.15.

46 K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.12-31.

Referanslar

Benzer Belgeler

Muhittin Birgen’in Yeni Edebiyat isimli eserinde Eski Türk edebiyat ına yönelik eleştirilerini tespit etmeye çalışıldığı bu bölümde; daha önceki yıllarda, eski

Yapılan literatür taraması sonucunda elde edilen verilerin sonucuna göre; 24 bestecinin 8 konçerto, 8 solo viyola eseri, 1 iki viyola için eser, 6 viyola ve keman için eser,

Bu çalışmanın amacı, yaşamın her alanında giderek artan bir öneme sahip enerji konusunu, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde temiz ve yenilenebilir enerji

Bu bölümde, Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Fõrat Üniversitesi, İnönü

1) Araştırmanın başlangıcında yapılan ön gözlem sonucu kontrol ve deney gruplarının okul ve sınıf kurallarını davranışa yansıtmaları bakımından

X yöneticisine göre EFQM MM’nin performans ölçümünün yanında şirkete en büyük faydası şirket için bir yönetim modeli oluşturuyor olmasıdır. Performans Karnesinin sağladığı

Bilgi iletişim teknolojilerinin, çok çeşitli uygulamalar, fonksiyonlar içerdiğinden genellikle bilişsel yönden farklı yetilere değindiği ve bu yetiler için

Bu araştırma, RRMS hastalarının kısa süreli bellek, çalışma belleği ve yönetici işlevlerin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bahsi geçen bu işlevlerin, hastaların