• Sonuç bulunamadı

Yukarıda da söylediğimiz gibi Gaygısız Atabayev planlarını uygulama fırsatı bulamamış ve bu planlarından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Binaenaleyh hükümetle Cüneyt Han’ın irtibatı kesilmişti. Çok geçmeden Cüneyt Han ile Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin hükümeti arasındaki görüşmeler kesintiye uğradı. Durumun ciddiliğini idrak eden Cüneyt Han 1927 yılının Ağustosun ayının sonlarına doğru savunmasını güçlendirerek, basmacıların ikamet ettiği kuyuların hepsine kendi adamlarını koydu. Kendi askerlerini 12 tane büyük birliğe bölerek, birliklere komutan olarak kendi güvendiği adamları: Büyük oğlu Eşi Han’ı, küçük oğlu İgdir Han’ı, Şaltay Batır’ı, Anna Bala’nı, Ahmet Beyi, Durdıgılıç Han’ı, Nurgeldi Han’ı, Cana Barmağı, Yazan Öküzü, Temiralını (Kazakların Serdarı), Şakir Bala’nı (Hive’li Özbeklerin birliği), Zair Bala’nı (Şabatlı Özbeklerin birliği) koydu.

Basmacıların birçoğunu kendi yanında yedekte bıraktı.

Aynı anda yani 1927 yılının Eylülünde Sovyetlerin Orta Asya askeri bölgesi Cüneyt Han’a karşı Türkmenistan’da 2 tane (kuzey ve güney) askeri birlik kurdu. Kuzey birlik 83. ve 84.

süvari alaylarını, 1. Türkistan atıcılar alayının taburunu, 1. Türkmen süvari alayının filosunu, havacılık birliğini, güney birlik ise 1. Türkmen süvari alayını kapsıyordu. Kuzey birliğinin kısımlarına Cüneyt Han’ın cezasını vermek, güney birliğinin kısımlarına ise Basmacılar geri çekildiklerinde önlerinden çıkarak onları yok etmekle görevlendirildi. Basmacılara karşı savaşlara TKP (Türkmenistan Komünist Partisi) Merkezi Komitesinin sekreteri Halmırat Sahetmıradov önderliğindeki Devlet siyasi yönetimi, onun diğer şubeleri katıldılar. Onların çabaları ile bu işe Türkmen çiftçilerinden oluşturulan gönüllüler birliğinin de katılımı sağlandı.

19 Eylül 1927 yılında Cüneyt Han’ın bizzat kendisi ordunun başına geçerek sefere çıktı.

Karakum’da büyük bir savaş başladı. Cüneyt Han halktan yardım isteyerek birçok birliğini Köneürgenç, Yılanlı, Tagta semt merkezlerine gönderdi. Cüneyt Han köylerdeki çiftçilerin desteğini ummaktaydı. Ama umduğunu bulamadı. Aksine çiftçilerin çoğunluğu yerli

Bolşevik ve komsomolların önderliğinde kendilerini korumak için birlikler kurarak Cüneyt’in askerleriyle savaşan kızıl askerlere destek verdiler. Sonuçta Cüneyt Han’ın halktan yardım isteyerek birliklerini gönderdiği yerlerde onun askerleri ardı ardına şiddetli tepkiyle karşılaştılar. Mesela Köneürgencin yolunda Şamırat ırmağının kenarında, Yılanlı yolu üzerinde Köpüklü, Ketgenli köylerinde, Tagta’nın Hocakümmet köyünde çatışmalar birkaç gün sürdü. Özellikle Hocakümmet’te yaşanan savaş şiddetli oldu. 29 Eylülden 3 Ekime kadar devam eden savaşa Cüneyt Han’ın bizzat kendisi önderlik etti. Cüneyt Han ve askerleri Sovyet ordusuna şiddetle karşı koydular. Ama uçaklardan atılan bombalara, makineli tüfeklerin mermilerine çare bulamadılar. Han yine de Karakum’a çekilmeye mecbur kaldı.

Kızıl ordu birimleri yerden, uçaklar yukarıdan takip ederek Ata kuyusunun yanında Cüneyt Han’a yetiştiler. Burada 5-7 Ekim arasında korkunç katliam yaşandı. Basmacıların esas güçleri yok edildi. Cüneyt Han’ın küçük oğlu İgdir Han şehit oldu. Diğer birlik komutanlarından Ahmet Bey, Anna Bala, Cana Barmak, ağır yaralandılar. Temiralının (Kazakların Serdarı) birliği de Cüneyt Han’dan ayrılarak Gonrat (Karakalpakistan) tarafına gitti ve orada silahını bıraktı (mücadelesini bıraktı). Cüneyt Han geriye kalan birlikleriyle Orta kuyuya doğru çekildi. 5 Kasımda burada yaşanan savaşta basmacılar yine hava saldırısına karşı çaresiz kaldılar.

1928 senesinin Ocağında 1. Türkmen süvari alayı ve diğer ordu birimleri Hive’de, Daşoğuz, Çarcev vilayetlerinde basmacı birliklerini acımasıza takip ederek yok ettiler. Aynı yılın ilkbaharında ve yazında 2. Türkmen süvari alayı tarafından Gızılarbat, Gızıletrek ilçelerindeki basmacı birlikleri de dağıtıldı.

Cüneyt Han’ın 16 yıldır Rus Çarlığına, Rus Çarlığına dayanarak Türkmenleri ezen Hive Hanlığına, sonra ise Bolşeviklere karşı sürdürdüğü mücadele yenilgi ile son buldu. Her yıl daha da güçlenen Bolşevik propagandalar (öğretimler), kuru vaatler halkı yanılttı233. Cüneyt Han bunları iyi idrak etmişti ki zaten bundan dolayı mücadelesinden kolay kolay vazgeçmemiştir. Ama Bolşeviklerin yalan vaatleriyle gözleri boyanan halk bu değerli lideri anlamamış ve ona olan desteklerini kesmişlerdi. Bunun üzerine Han Cüneyt 1928 yılında

233 K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.64-65.

ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı234. Cüneyt Han önce İran’a daha sonra oradan Afganistan’a geçerek Herat vilayetine yerleşmiştir235.

Bazı kaynaklarda Cüneyt Han’ın ülkesini 1927 yılında terk ettiği iddia edilir236. Zeki Velidi Togan ise Cüneyt Han’ın 1928 yılının Eylülünde 600 kadar askeriyle Astrabad hududuna gelerek İran’a iltica ettiğini ve İran hükümetine silahını teslim etmeyerek, 1929 yılında Afganistan’a geçtiğini söylemektedir237. Bu konuda çelişkili tarihler olmasına rağmen Cüneyt Han’ın 1928 senesinde İran’a iltica ettiğini destekleyen kaynaklar daha kuvvetlidir238. Onlardan biri de Yeni Türkistan dergisidir ki bu derginin 1928 Eylülündeki 2-3. sayısında Cüneyt Han’ın İran’a ilticasıyla ilgili şöyle demektedir: “Türkmen bölgesinde Rus istilasına karşı mücadelede 10 sene devam eden Cüneyt Han’ın son aylarda altı yüz süvari askerleri ile beraber İran’ın Astrabat vilayetine iltica haberi alınmıştır”239. Bu muteber kaynaklarda yer alan bilgilere binaen Cüneyt Han’ın 1928 yılında İran’a oradan da 1929 yılında240 Afganistan’a geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Cüneyt Han her ne kadar ülkesini terk etmişse de mücadelesini terk etmemişti. Mücadelesini küçük çaplı olarak da olsa vefat edene kadar sürdürmüştü.

Kaynaklarda Cüneyt Han’ın ölüm tarihiyle ilgili çeşitli tarihler verilmektedir. Onlardan bazıları Cüneyt Han’ın 1929 yılında vefat ettiğini belirtmektedir241. Kimi kaynaklarda Cüneyt Han’ın 1931’e kadar Ruslar’ı uğraştırdığı, onların başına bela olmaya devam ettiği söylenmektedir242. Nitekim bazı kaynaklar da bunu destekler gibidir ki Cüneyt Han’ın 1929 yılından sonra da pek aktif olmasa da mücadelesini sürdürdüğü anlaşılmaktadır243. Kaynaklardan bazıları Cüneyt Han’ın ölüm tarihini 1936244 bazıları da 1937245 olarak

234 Bkz. K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.65; Adirenne Lynn Edgar, The Creation Of Soviet Turkmenistan 1924-1938, Thesis Of Doctorate, University Of California, Berkeley 1999, s.28.

235 Kılıç, s.82.

236 Kılıç, s.82; Xo’jayev, s.125; Kogan, s.6; Galina M. Yemelianova, Russia And İslam: A Historical Survey, Palgrave Press, New York 2002, s.110.

237 Bkz. Togan, s.470-471.

238 Bunu destekleyen bir diğer kaynak için bkz. Gutlyyew, s.34.

239 Bkz. Guli, s.13.

240 Cüneyt Han’ın aynı sene içerisinde yani 1928’de Afganistan’a geçmiş olabileceğine dair bkz. Chahryar Adle, Madhavan K. Palat and Anara Tabyshalieva, s.311.

241 Andican, a.g.e., s.894-895; Bademci, s.413.

242 Türk Dünyası El Kitabı, Birinci Cilt Coğrafya-Tarih, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 2001, s.839; İslam Ansiklopedisi, s.603;

243 Bkz. Tahir Aşirov/Cumadurdi Annaorazov, Антисоветское Вооруженное Восстание В Туркменистане, Tarih Okulu Dergisi, Yıl 9 Sayı: XXVII Eylül 2016, s.322-323; Xo’jayev, s.125;

Kydyralieva, s.264.

244 Bkz. Helene Aymen De Lageard, s.32.

245 Bkz. Chahryar Adle, Madhavan K. Palat and Anara Tabyshalieva, s.311; Kılıç, s.82.

vermektedir. Ama kaynakların ekseriyeti Cüneyt Han’ın 1938 tarihinde vefat ettiğini belirtmektedirler246. Zeki Velidi Togan Türkistan’a yaptığı seyahat sırasında Cüneyt Han’la ve oğluyla görüştüğünü (1920 yılında) söylemekte ve bundan sonra Cüneyt Han’ı hiç görmediğini, onun (herhangi bir tarih vermeyerek) Herat yakınlarındaki Teymene köyünde vefat ettiğini ifade etmektedir247. Tüm bunlara binaen Cüneyt Han’ın 1938 yılında vefat ettiğini söylersek hata etmiş olmayız. Cüneyt Han’ın ölmeden önce söylediği şu cümleler onun ne kadar büyük bir vatansever olduğunu göstermeye yeter O şöyle demişti: “Ben ölürsem, cesedimi ata toprağa götürerek defnedin. Eğer götürttürmezlerse, para verin, adam para karşısında duramaz. Eğer bu da olmaz ise cesedimi şu çağlayan nehre atın diyerek yaşlı han Ceyhun’a gözünü dikmiş. Ben Türkmen vatanına nehir ile varırım, olmadı cesedimi yiyecek olan balıklar ile varırım”248. Bu sözün üzerine söylenecek bir söz bulamıyoruz. Bu cümleler onun nasıl yüce ruhlu bir vatansever olduğunun en büyük ispatıdır.