• Sonuç bulunamadı

1923 yılında Cüneyt Han açısından olumlu gelişmeler oldu. Bunun böyle olmasında elbette ki Bolşeviklerin aşırılıkları ve din karşıtı uygulamaları idi. Mesela 1923 senesinde Harezm halkı yeni Harezm Sovyet Cumhuriyeti anayasasındaki tedbirlere karşı ayaklanmıştı ki bu alınan tedbirlerin doğrudan İslam’a bir darbe vurduğu anlaşılmaktadır219. İslam karşıtı bu uygulamalar hakkında başka kaynaklarda da bilgi verilmektedir. Sovyet yönetimleri halka kurban kesmeyi, türbeleri ziyaret etmeyi, kadınlara ise yaşmak kullanmayı yasaklamışlar ve halkın binlerce yıldır yaşattıkları milli geleneklerine de yasak getirmişlerdi. Bunlarla da yetinmeyen komünistler camileri de kapatmışlardı220. Bu politikalar doğal olarak halkın ayaklanmasına sebebiyet vermişti. 1924 senesinin Ocağında Harezm Cumhuriyetinin doğu semtlerinde ikamet eden Özbek halkı ayaklandı. Aynı zamanda onlar Cüneyt Han’a kendi vekillerini göndererek, ondan ayaklanmaya destek vermesini istediler. Bununla eş zamanlı olarak diğer heyeti ise Hive’ye göndererek, Harezm Sovyet Sosyalistik Cumhuriyetinin hükümetinden Sovyet okullarını kapatmak, eski dini okulları, medreseleri açmak, komünistlerin cumhuriyetten kovulması hakkında özel bir ültimatom verdiler. Harezm Sovyet Sosyalistik Cumhuriyetinin hükümeti isyancıların taleplerini yerine getirmedi.

Cüneyt Han ayaklanmayı yönetmeyi üzerine aldı. Kendisi de o vakte kadar iyice güç topladı.

Onun askerlerinin arasında Hazarötesi Türkmenleri de hatta Afganistanlı Türkmenler de bulunuyordu. Han’ın ordusuna çeşitli yerlerden silah, mermi yüklü kervanların bir haylisi çoktan gelmişti. Mesela Harezm’in Özbek halkının vekilleri Han’ın yanındayken onlar Tecen’den 270 deveden oluşan büyük kervanın geldiğini görmüşlerdi. Gelen silahların arasında beş atarlar, on bir atarlar ve diğer silahlar vardı. Bu sırada Karakalpakistan’daki

219 Bkz. Helene Aymen De Lageard, The Revolt of the Basmachi According to Red Army Journals (1920-1922), Central Asian Survey, Vol. 6, No. 3, pp. 1-35, Great Britain 1987, s.31-32.

220 Bkz. Narmetow, s.124; K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.56.

Türkmenler yani Dörtgul Türkmenleri de Cüneyt’e bu vakitte en aktif desteği verenler arasındaydı. Kelteminardan ve diğer Türkmen köylerinden Cüneyt Han’a yardıma gelmiş olan çok sayıdaki Türkmen süvarilerine Ata aşiretinin lideri Agacan İşan önderlik ediyordu.

10 Ocak 1925 senesinde sayıları 6-7 bini bulan isyancılar Hive’yi kuşattılar. Yanında binlerce süvarisi olsa da Cüneyt Han hemen savaşa girmedi. Öncesinde Hive halkına, Hive’nin ihtiyarlarına mektupla seslenmeyi uygun buldu. Mektupta şöyle deniyordu: “Ey Allah’ım, bizi Hivelileri koru. Bizi dağılmaktan yok olup gitmekten kurtar. Ben size Hive’nin 96 ihtiyarına, tüm yaşlılarına, cesur mert yiğitlerine, büyük küçük kardeşlerimizin hepsine sesleniyorum. Ben Gurban Mehmet (Gurbanmammet) Serdar, Cüneyt Han adını aldığımdan beri henüz hiçbir Müslümana dokunmadım. Kimseye eziyet etmedim. Binlerce Müslümanın Bolşeviklerden şikâyetçi olduğunu, yani onların Bolşeviklerden korkarak, büyük Allah’ın karşısındaki kutsal görevini, beş vakit namazını eda edemediğini, atalarımızdan itibaren devam edip gelen geleneklerimizi yerine getirmekten çekindiklerini biliyorum. Ben Muhammet peygamberin her şey kendi özüne dönerse iyidir denilen nasihatine uyarak derim ki kim kendi kötü niyetinden dönerse ben ona hiçbir zaman dokunmam, dokundurtmam. Her kimse dine uyarsa, Allah hakkı için halkın geleneklerini yerine getirirse, Allahuteala öbür tarafta onu affeder. Böyle adamların canına, malına dokunmayı herkese yasaklıyorum. İşte biz kaç yıldır Muhammet peygamberin dinini korumaya azmederek, ülkemizi, malımızı bırakarak kum içinde dolanıyoruz. Bolşevikleri biz düşman addediyoruz. Eğer bir kimse çaresizce insanlar karşısında kendisini Bolşevik olarak tanımlamak zorunda kalırsa hakikatte Müslüman ise biz böyle insanları mazur görüyoruz. Ama her kimse Müslümanları azdırmak için dine karşı, bize karşı vaaz nasihatte bulunursa, elbette biz onları desteklemiyoruz. Büyük Allah’ın hakkı için biz onlara acımasız bir gözle bakıyoruz, onlara ceza veriyoruz. Bu şeyleri yine bir kez tekrarlamakla, sizin Müslüman kalbinizin uyanarak, Müslüman ittifakına birleşirsiniz, Muhammedin dininin namusunu ve şerefini korursunuz diye ümit ediyoruz. Benim bu mektubu yazmaktaki amacım, sizin her birinizi yeniden özgürce düşünmeye çağırmak, düşmana karşı savaşta bizimle birleşmenizi talep etmektir. Bu acımasız, zalimlerin Bolşeviklerin propagandaları sonucunda Hive’de çiftçilik ve diğer işlerden halk soğudu. Zorla Müslümanlardan oluşan

Bu sayının 10 bin civarında olduğu da söylenmektedir bkz. Kydyraliyeva, s.262.

Cüneyt Han’ın Hive kuşatmasının bu tarihten biraz önce gerçekleştiği anlaşılmaktadır bkz. Hayit, Sovyetler Birliğindeki Türklüğün Ve İslam’ın Bazı Meseleleri, s.165.

partilerin kurulduğunu, şeriata bağlı kimselerin takip edilerek, onların evlatlarının askerliğe götürüldüğünü, dahası onları gizlemek için elinizden mallarınıza el konulduğunu kendiniz de biliyorsunuzdur. Düşünün biz bu şeyleri sizin menfaatiniz için söylüyoruz. Eğer siz yine Bolşeviklerin dediklerine uyarsanız, onların hilelerine (oyunlarına) gelirseniz, o zaman dinden çıkarak lanetullahla ölür gidersiniz. Doğru yoldan sapan Allahsızların halkın şahsi mülküne el koydukları, cami medreseleri imha ettikleri, Müslümanlara kan kusturdukları duyulmaktadır. Allah nasip ederse yakın vakitlerde savaşırız…”221

Cüneyt Han’ın bu çağrısının sonuçsuz kaldığı düşünülemez. Cüneyt Han’ın çağrısına cevap olarak, Hive şehrindeki 15 bine yakın kişinin ayaklanmaya iştirak ettiği bilinmektedir.

Bundan dolayı olsa gerektir ki ileride de göreceğimiz üzere Sovyet rehberleri bu durumun vahametini anlayarak Rusya Komünist Partisi’nin, Orta Asya bürosu kanalıyla 6 Ocak 1924’te “Harezm’de anti Sovyet ayaklanmanın bastırılması için” askeri birlikler gönderilmesine karar verecekti222.

Kalenin içerisinde 100 kızıl asker ve 700 civarında silahlı koruyucular bulunuyordu. Bunlara Bolşevikler ve Komsomollar kumandanlık etmekteydi. Onların ellerinde on tane makineli tüfek bulunuyordu. Kısa sürede Hive’nin muhafazası için Daşoğuz’dan 80 kişilik Türkmen, Özbek gönüllüler birliği, Hocaili’den ise 130 kişilik kızıl asker birliği yardıma geldiler.

Şiddetli savaşlar yaşandı. Bu arada Hive muhafazasına yardım için yola çıkan 82. Türkistan süvari alayı yaklaşmaktaydı. Cüneyt Han bunun üzerine kuşatmayı kaldırarak askerleriyle Karakum’a çekildi. Cüneyt Han 82. Alayın kendisine karşı gönderildiğini ve onun kesin olarak kendisini takip ettiğini biliyordu. Onun için O Hive’den yola çıktığında alayın hemen kendisine yetişmemesi için Yılanlı’da Anna Balan önderliğinde 500 süvariyi, Tagta’da da Ahmet Bey’in önderliğinde 800 süvariyi bırakarak kendisi de 1500-2000 süvarisi ile Balıklı kuyusuna çekildi. Onu takip eden 82. Alay 27 Şubatta (1924) Balıklı kuyusu yakınlarında Cüneyt Han’ın esas güçleri ile mücadeleye tutuştu. 8 saatlik savaşın ardından Cüneyt Han Çırışlı kuyusuna çekildi. 3 Martta burada da şiddetli savaşlar vuku buldu ve Cüneyt Han yine geri çekilmek zorunda kaldı. 8 Nisanda Cüneyt Han kuvvetlerinin azlığına rağmen (onun

221 K. B. Muhammetberdiyew/Y. Orazgylyjow, s.56-58.

222 Bkz. Hayit, Sovyetler Birliğindeki Türklüğün Ve İslam’ın Bazı Meseleleri, s.165.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin gençlik yapılanması üyeleri.

yanında 100-120 süvarisi kalmıştı) İğde kuyusu yakınında arkasından yetişen Alay ile bir kez daha çarpıştı. Savaşta 30 yiğidini kaybederek Karakum’un derinliklerine çekildi223.

Cüneyt Han’ın 1924 yılındaki bu savaşlardan sonra İran’a geçtiğini söyleyenler de vardır224. Başka bir kaynaktan ise onun 1924 sonrası Afganistan’a geçtiği ama kısa sürede geri ülkesine döndüğü anlaşılmaktadır225. Lakin bu bilginin doğru olup olmadığına dair kesin bir şey söyleyemeyiz. Ancak 1924 yılındaki şiddetli mücadelelerden sonra Cüneyt Han’ın İran’a veya Afganistan’a sığınmasından çok yukarıda da belirttiğimiz gibi onun Karakum’un derinliklerine çekildiği ve bir süre orada ikamet ettiği gerçeğe daha yatkın gelmektedir ki bunu çoğu kaynak desteklemektedir226. Bunun haricinde 1924 yılında ve sonrasında gerçekleşen bazı olaylar da bunu teyit eder gibidir. 1924 yılında Sovyetlerin uygulamaya çalıştığı “milli sınırlar” “yer ıslahatı” gibi bazı reformları227 ve Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin de aynı sene içerisinde yani 1924’te kurulması228 buna örnek olarak gösterilebilir. Böylesine kritik bir dönemde Cüneyt Han’ın ülkesini terk ederek Afganistan’a veya İran’a gitmesi elbette ki zordur.