• Sonuç bulunamadı

T Ü RK R E S M İ N İN U L U S AL N İ T E L İ Ğİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "T Ü RK R E S M İ N İN U L U S AL N İ T E L İ Ğİ"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T Ü R K R E S M İ N İ N U L U S A L N İ T E L İ Ğ İ

Yazan : D E V R İ M ERBIL

Üç kuşağın eserlerini bir araya getiren Çağdaş Türk sanatı sergisi ilk olarak Ey-lülde Brüksel'de açıldı. Belçikalı eleştiriciler bıı sergide ulusal özellikler göremediklerini, imzalardan başka Türk olan yanların bu-lunmadığını yazdılar. Avrupa sanat ilkeleri-nin sınırını aşan belirtiler görmek istediler. Batı etkisinin pek belirli olduğu düşünce-siyle sergideki eserleri etkileyen çevrelerin — özellikle Paris okulunun— eserleriyle karşılaştırdılar.

Bilindiği gibi X I X . yüzyıldan itibaren Türk resim sanatının uğradığı değişim — Batı'ya açılma, tabiata gözlemci bir ba-kışla yönelme— minyatür sanatının evrimi sonunda olmamıştı. Minyatür kitap sayfalan içinde ve son zamanlarında Barok. Ampir. Rokoko mimarisinin etkisiyle devrini tamam-lamıştı. Artık Batı'lı davranış benimseniyor, perspektif, mekân sorunlariyle gelişen yağlı-boya tualler sergileniyordu. Tabiat hayran-lığından hızını alan sanatçı, uğraşısını Av-rupa sanatının ilkeleriyle sürdürüyor, hele Paris'te resim eğitimi görmüş olanlar gele-neklerden kopmaya başlıyorlardı.

Türk yağlıboya resminde ulusallık so-runu böylece ortaya çıktı. Sonraki kuşakla-rın hayıanlık ve eğitim kaynağı çoğunlukla Paris olduğundan bugün bile böyle bir tar-tışmaya girişiyoruz.

Geleneklerden kopmak gerekli miydi? Özel bir yorum Türk okulunun doğmasını sağlıyamaz mıydı? Yüzelli yıldır sürüklen-diğimiz akıntının bizi ulaştırdığı evrensel dil yerine kendimizi bulmak için direnmemiz sonucu çok daha özgün, ulusal bir anlatım diline kavuşmaz mıydık? Artık çok mu geç kalınmıştır? Çağdaş sanat akımlarının şa-şırtıcılığı karşısında bu sorular daha bir sü-re canlı tartışmalara yol açabilir.

Bunu sezen pek çok Türk ressamı çev-resel konularla bu işi başarmayı denediler. Örneğin: Csman Hamdi, Hüseyin Zekâi, Şevket Dağ gibi. Bu çıkmaz bir yoldu. Halk sanatının kaynaklarına, nakışlara, minyatür-lere, folklora yönelenler de bir sonuca vara-madılar. İstiklâl Savaşıyh, devrimlerle ilgili büyük eserler de ulusal resim olamadı.

Çıkan sonuçlar şunlar oluyordu: Zor-lamayla olacak iş değildi, bütün davranışlar eserin dış yapısında ele alınıyordu.

Nedenler toplum yapısındadır. Toplum-sal ve ekonomik kurumlarında Batı düşün-cesinin temelleri iyice yerleşmeyen Türkiye-nin kültür dokusu çok karışıktır. Bilim ve teknik gücün kaynakları kültür dokusuyla çok yakından ilintili olduğundan Türk ay-dınları, sanatçıları arasında anlaşmazlıklar vardır. Düşünce yöntemleri farklıdır. Dü-şünceyi eylem haline sokabilme yeteneği, özgür düşünce, gerici kuvvetleri her an kar-şısında bulmaktadır. X V I I I . yüzyıl sonların-da başlıyan Batı'ya yönelme çabamız bugün bile bizleri «Doğulu ülkelerin en batılısı» olmaktan öteye götürememiştir.

Resim sanatı bir çevredeki dünya görü-şünü. hayat karşısındaki davranışları yan-sıttığına göre Türk resminin benliğini bul-muş olması da beklenemez. Karışık ve kar-şıt görüşlerin, tııtaısız atılımların birlikte yürümeleri tabiî karşılanmalı. Düşün ve ya-şam düzeyindeki yaklaşmalar sanatta da or-tak yanları oluşturacaktır.

Herkes gibi sanatçı da bölgesel etkenle-rin içind:dir. Çevreyle paylaştığı ortaklaşa duyuştan yola çıkacaktır. Yaşadığı toprağa bağlıdır.

Hal böyle olunca Belçikalı eleştiricile-rin yanıldıkları noktalar Çağdaş Türk sanatı

Ritmik düzen 1962

sergisini dış yapıdaki biçimsel (formalist) yaklaşmalarla yorunlamaları ve iç-duyarlık yükünü görmemezlikten gelmemeleridir.

Bugün Türk sanatçısı yukarıda belirttiği-miz toplum yapısındaki çatışmalardan ötürü kıvamını bulmamış olmakla beraber ırksal, coğrafik ve geleneksel karakteri dolay isiyle yaptığı resimlerde kopuk, ne olduğu belirsiz düşünce kalıplarını, anlamsız biçimlerle or-taya koymuyor. Hayattan gelen, tabiat tut-kusundan gelen inancı bütünlüğüne yöneli-dir. Açıklık, ölçülü olma, sadelik, akılcılık ve gerçek duygusu Tiirk resminin özellikle-ridir. Türklerin kabul ettikleri değişik din-ler çerçevesi içinde doğunun batının etki-leri arasında iklim ve ulusal hayat koşulla-rına uygıın bir sanatları olmuştur. Mimari bunun başarılı örnekleriyle doludur. Os-manlı minyatürlerinin kesin ve belirli özel-liklerle İran, Hint, Arap minyatürlerinden ayrılışı bu yüzdendir.

Ulusallık sorunu çağımızda sanatın ev-rensel ve insancıl karakteriyle kavram de-ğişikliğine uğramıştır. Çağdaş sanatçı ortak duyarlığı dile getiriyor. Enikonu bireysel davranışlar içinde. Eski devirlerin apayrı çeşnideki eserleri teknik olanaklarla ve ya-bancı uluslarla ilişkilerinin az ya da çok oluşuyla açıklanabilir.

Yunan vazo, çanak ve yağ kandilleriıı-deki resimler, Mısır freskleri, Osmanlı min-yatürleri, Ortaçağ tapestrisi, Japon estamp-ları. Bizans ve Roma mozaikleri, taşıdıkları ulusal damgayla hemen ayrılıveriyorlarsa bu önce teknik olanaklarından ötürüdür. Sonra dünya görüşleri apayrı uygarlıkların ürün-leri olusuyla ve dış etkilere kapalı kalma-lariyle ilgilidir.

(2)

koşul-ları içinde kendi tekniğini, biçimini yarat-mıştır.

Unutmamak gerekir ki bu oluş ulusla-rın uzun süre etkilere kapanmasının sonu-cuydu. Ya çevrelerinde etken uygarlıklar yoktu, ya da istilâlara karşı koyup uzun ömürlü devletler kurarak benliklerini koru-muşlar, görüş, duyuş ve ilkelerinden sapma-mışlardı.

Belçikalı eleştiriciler Türk resminden böyle bir özellik beklemiyorlardı herhalde.

Bugün uluslararası sınırlar çok da-raldı. Sanatçılar ister istemez etki

altında-L E C O R B U S I E R ' N İ N

R E S İ M L E R İ

Yazan : Ö Z D E M İ R ALTAN

Güzel Sanatlar Akademisinde Mme. Foııge tarafından düzenlenen Le Cor-busier sergisi, belki de bu asrın en önemli mimarının başarısındaki sırları bize açık-lıyor.

Le Corbusier çok yeni ve orijinal fikir-ler taşıyan, düşündüğünü yaratabilme kabili-yetine sahip bir nazariyatçı. Eşine kolay rastlanmıyacak derecede, mimarlığın fikir ve madde tarafı ile artistik tarafını aynı an-da topluma sunabilen bir sanatçı.

Onun mimarlıktaki başarısını, uygula-yamıyacak kadar çok ve taşkın olan ve bir kısmının uygulanmasını başka mimarlara terkettiği geniş nazariyatı gölgelemektedir. Resimlerinde ise büyük buluşlara yönelme-yen kabiliyetli bir icracının izleri vardır. Boş bir kâğıt üzerine organize edilmiş formların arkasında yatmakta olan istidadı

1ar. Etki, uygarlığın yeni araçlar ortaya koyması sonunda, basın - yayın yoluyla, za-man ve hız kavramlarının çok değişmesiyle, insanların birbirlerini tanıyabilme olanak-larının artmasiyle oluyor. Böylece plâstik sanatlarda ulusal sözü yerine evrensel sözü daha rahat söylenebiliyor. Sanatta ulusal bir kek aramak ihtiyacı sanırım ki dış yapı-daki yani biçimdeki özelliklerin artması yü-zündendir. Eserin iç yapısına inildikçe, ger-çek sanatçıda yaşanılan biçimin bölgesel duyarlıkla dolu olduğu görülebilir. Resimle-rinde yaşadığı günlerin bunalımını, sorun-larını dile getiren sanatçı haliyle ulusal

re-kolayca görülür. Olmayan şeyleri düşünüp, hiç görülmemiş elemanları kompoze edebi-len, yokluğun sessizliğinden varlığın büyük müziğini söken bir güç onda kendini gösterir.

O mimarlıkta fonksiyonu, yapıda çıp-lak betonu veya şehircilikte binaları direkler üzerine kurmayı aklı ile ortaya atarken, kalbi ile de, Yirminci yüzyılın sanat ko-şullarının kübizme, sonra da pürizme getir-diği yeni plâstik formları uyguluyordu. Bıı çalışmaların sonuçları, hem bilinçli hem de artistik heyecanlara bağlı olduğu için, mi-marlığının verdiği ürünlere yaklaşırlar.

Zaten Le Corbusier'deki plâstik araş-tırmalar, plâstik his ve ihtiras halini alma-dan, onu şehirci ve mimar verimini ortaya çıkaracak formların yaratıcısı yapmıya-caktır.

sim yapıyor demektir. Ve yeniyse kaynak-larını mutlaka çevresinden almıştır.

Fransız Mathieu'nun lirik soyutlama-ları Amerika'da Pollock ve Tobey'i etkile-yecek ama bu ülkenin canlı, hareketli yaşa-mıyla yüklü yeni bir biçim yorumunun so-nucu eylem (action) akımı ortaya çıka-caktır.

Sonuç olarak bugünkü Türk sanatında değişik hava görmek istiyen eleştirici işin özüne inmemiştir denilebilir. Fakat kendi sanatımız hesabına böyle tartışmalara yol açmasiyle faydalı oluşu da inkâr edilemez.

Michel Ange «İnsan anatomisini iyi bilmeyen mimar olamaz» demişti. Haklı bir fikri anlatmak için mübalâğalı bir anlatım tarzı. Ancak, plâstik olmayan bir mimarlık eseri var mı?

Bu prensiplerle hareket eden Le Cor-bıısier'nin form olgunlaşması, onu Yirminci yüzyıl mimarlığında parlak bir görünüş ha-line getirdi.

Resimleri onun tam bir plâstik olgun-luğa vardığını, iyi bir kompozitör ve icracı olduğunu gösteriyor. Eğer bu devrin ön plânda gelen ressamları arasına girmemesi-ne bir sebep bulmak gerekirse, resim çalış-malarını daha çok mimarlığının hizmetinde kullandığını ve bu çalışmalarını, bütün za-manının az bir bölümüne sığdırdığını söy-lemek yeter sanırım.

Referanslar

Benzer Belgeler

FRONT. A.I.M 2 Akt f / Inakt f VIDEO UYUMU FRONTEL A.I.M ALARM IZLE MERKEZ AYARLARI. APN

İletim hattının su seviyesinin üstünden geçirilmesi halinde iletim hattı yüksekliği feyezan su seviyesinin üstünde

İşyerleri ve birçok nesnenin isimlerinin yabancı dilde olmasının doğru olmadığına yönelik tutum birinci nesilden üçüncü nesle doğru bir miktar azalma gösterse de nesiller

PODEP aynı zamanda podcast yayıncılarımıza daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmak konusunda yardımcı olmak için isteklidir.. PODEP

Nefret söylem son üç yıllık dönemde kamu yetk l ler tarafından doğrudan üret ld ğ nden, toplum ve kamu görevl ler tarafından LGBTİ+’lara yönel k şlenen nefret suçları

Yine oyun, çocukların sosyal uyum, zeka ve becerisini geliştiren, belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sadece1. eğlenme yolu ile

içindeydi. Bu nedenle, sözkonusu stratejik zemin üzerinde oluflan Ameri- kan-Rus ittifak›n›n içinde o da yer al›yordu. Dolay›s›yla, bölgede bir Ame-

Ahşap, alçı vb yüzeyler, mobilyalar, antik mobilya restorasyonları, pirinç veya bakır yüzeylerin dekorasyonu için ve dış cephe altındaki metal yüzeyler,