• Sonuç bulunamadı

Ölüm bıçak gibi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölüm bıçak gibi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

.+

16 E K İM 2005 PAZAR C U M H U R İY ET • • • •

K Ü L T Ü R

kultur@cumhuriyet.com.tr

S

uK

L KULE CANBAZI

S U N A Y A K I N

itilâ İlhan

80 yıllık ömründe

aydınlanmanın

etrafındaki

‘Devr-i Âlem ’ini

tamamladı.

O ’nun öteki

aydınlardan en

önemli farkı,

okuması,

araştırması ve

sığ polemikler

yerine bir satranç

ustası gibi

yaptığı

hamlelerdir. Attilâ

Ilhan, edebiyatı

hiçbir zaman

dama oyunu gibi

algılamadı.

Hayatındaki tek

küçüklük,

şiirlerini hep

küçük harflerle

yazmasıdır!

Bu ülkede iki şeyi kırmak çok kolaydır: Bi­ rincisi yumurtaları, İkincisi şairleri!.. Şairlerin ve yumurtaların ortak özelliği, ikisinin de ken­ di cinsleriyle kolayca tokuşturulabilmesidir. Buyurun, Ümit Yaşar Oğuzcan’ı dinleye­ lim: “Attilâ Ilhan’ın yarına kalacak gerçek ve usta bir şair olmadığını söyleyebilirim.”

Kendi kuşağımdan birçok şairin sabah kah­ valtısında tokuşturulan yumurtalar gibi birbir­ lerini kırma yarışına girdiğini gördüğüm gün­ den beri Şiir Cunıhuriyeti’ne sığınmış bulunu­ yorum. Peki ya, adı pek anılmayan ama şiirle­ rini sık sık ve severek okuduğum Ergin Gün- çe’nin ‘Şehirli Şiirler Antolojisi’ adlı şiirinde­ ki şu dizelere ne demeli:

Cılız bir gürültü Attilâ Ilhan

Şiirimize aksırık ve nezleyi getiriyor

Mahkeme salonunda okunan şiir

Oysa, güneşin yeryüzündeki adlanndan biri olan Server Tanilli, bir kitabından dolayı DGM’de yargılandığı dönemde, savunmasını Attilâ Ilhan’ın bir şiiriyle sonlandırır. Bu, tüm edebiyat ödüllerinden daha üstün bir ödül ve da­ ha büyük bir onurdur. İşte, Server Tanilli’nin mahkeme salonunda okuduğu şiirin son dize­ leri:

o sözler ki

imgelem sonsuzluğunun ateşten gülüdürler

kelebek çırpınmalarıyla doğarlar

/

ölürler o sözler ki kalbimizin üstünde

dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız

o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan uğrunda asılırız

Şairler ölünce garip ve sinirli bir adam olu­ rum. Sanırım, bunun nedeni de şairlerin kıs­ kançlıktan öteye gitmeyen, gidemeyen neden­ lerden dolayı birbirlerini kırmaları, incitmele­ ridir. Oysa bu zavallı, kısır ve küçük tartışma­ lar hep güldürür beni... Ama, bir şair ölünce!.. İşte o zaman, dedim ya kızıyorum, hem de çok kızıyorum; kıskançlıklara, eleştiri adına yapı­ lan yumurta tokuşturma yanşlanna, sığlıklara ve saçmalıklara!

Efendim, bu yanlışlığın nedenini mi sordu­ nuz? Yanıtını Attilâ İlhan versin:“ T ü rk aydını hâlâ ümmet aydınıdır. Yani dogma ister.

Dog-malı aydın, hayatı çok kolay yaşar. Asar ke­ sersin; bu olmaz, bu yasak, bu bilmem ne; böylelikle götürür, yasaklarla tayin eder. Halbuki, üstelik de demokrasiyi istediğini, insan haklarından yana olduğunu söyler. A- ma bunun istediği insan hakları hep kendisi içindir. Başkaları için asla istemez. İlericile­ rimizin hiçbirisinin kendi düşüncelerinin dı­ şındaki düşüncelere tahammülü yoktur. Çok büyük bir rahatlıkla kavga çıkarabilirler. Dinleyemezler bile.”

Bir başka yazısında Attilâ ilhan, şöyle tarif

ediyor aydını: “Aydın olmanın bilgiler karşı­ sında etkin olmak demeye geldiğini öğrenme­ liyiz artık: Önce bilgi yükümüzü tutacağız, tuttuk mu tuttuk; hemen özel koşullarımızı incelemeye girişeceğiz, giriştik mi giriştik; o bilgilerden çektiğimiz yöntemlerle bu koşul­ ların özünden kişisel bir sonuçlar bütünü çı­ karacağız, çıkardığımızı ‘kendimizce’ söyle­ mesini bileceğiz. Belki o zaman sözümüz sö­ ze, eylemimiz eyleme, yazımız yazıya ben­ zer.”

L’Humanité gazetesinin kurucusu Jean

Ja-ures de vardır Attilâ Ilhan’ın şiirinde, Hilal ga­ zetesinin başyazarı Ahmet Samim de... Her i- ki kalemşor de düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı katledilmiştir!

Şiirin gerilim ustası...

Şiirimizin gerilim ustasıdır Attilâ İlhan... Alf- red Hitchcock’u kıskandıracak dizelerin şairi­ dir. Her iki sanatçının da ortak yanı çocuk yaş­ larda hapishaneyle tanışmış olmalarıdır.

Uluyan elektrikli gitarın sesini duyarız Il­ han’ın şiirinde... Fatih’te çalan yoksul gramo­ fonun sesini de!

Gangster dünyasının ünlü tipleri çıkar kar­ şımıza, dizeleri arasından: Al Capone, Kü­ çük Sezar... Bir telefon numarası ad olur şi­ irine: 24 61... Ya da bir arabanın plakası: 34 FTM 346...

Attilâ Ilhan 80 yıllık ömründe aydınlanma­ nın etrafındaki ‘Devr-i Âlem’ini tamamladı. O ’nun öteki aydınlardan en önemli farkı, oku­ ması, araştırması ve sığ polemikler yerine bir satranç ustası gibi yaptığı hamlelerdir. Attilâ Ilhan, edebiyatı hiçbir zaman dama oyunu gi­ bi algılamadı. Hayatındaki tek küçüklük, şiir­ lerini hep küçük harflerle yazmasıdır!

An geldi, Attilâ ilhan öldü.

Şiirimizin telefon hattı kesildi, gözlüğü kı­ rıldı... Çünkü Ilhan’ın şiirinde en çok kullanı­ lan iki sözcüktür telefon ve gözlük....

Erzincan depremi Nâzım Hikmet’in şiirin­ de var; Varto depremi Cemal Süreya’da, Tos­ ya depremi Rıfat İlgaz’da... Oktay Rifat da, ‘küçük kıyamet’ olarak adlandırılan 1509 depremi için bir şiir yazmıştır. Can Yücel ise bir şiirinde deprem habercisi olarak adlandırır kendini... Ve ‘Deprem Bekçisi’ Attilâ Ilhan’ı görev yerine uğurluyoruz, Türkçe var oldukça şiirimizde bir ‘ölçek’ değeri taşıyacak dizele­ riyle:

mıknatıslı bir anten gibi tek tek gökyüzüne açılmış kirpiklerim dilimde yanık yıldızların tadı ayakta ne uyku ne durak

bütün bir gece deprem bekledim olmadık saatleri yokladım hiçbiri yerinden kımıldamadı deprem gecesini dörde katladım karanlıkta sustum büyük bekledim ölün

|

bıçak gibi parlıyordu

Referanslar

Benzer Belgeler

(...) Hele şu “hala”ların a’ları üstüne şapka kon- durulacak ki, satınalınan yolda yürüyüp gidenin hala olduğu sanılmasın... O Türkiye’nin en

Yüzsüren, Taner, Kültürler ve “Ötekı” İmgesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul 2005. Sevdenur Düzgü- ner), Palutzian, Raymound

DİN KURUCULARINDA ve PEYGAMBERLERDE HAKİKATİ BULMADA BENLİĞE DALMA 258.. Berki, Ali Himmet-

Hâlen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır..

Sonra tatlı, sulu armutları yemeli.. Ömer erken yat,

Cilt: Büyük Selçuklu Devleti Tarihi (1040-1157), İSAM Yayınları, İstanbul, 2013. Özkan, Mustafa, “Siyasal-Sosyal Gelişmeler

Bu bakımdan Dinler Tarihi, dinlerin tarihî tezahürü yanında kutsal yapıları, dinî kuralları, dindarlık şekilleri, manevi tecrübeleri ve kurumları gibi dinî hayatın

Osman Dönemindeki Ekonomik Krizin Garnizon Kentlere Etkisi - Kufe örneği”, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2003/1, cilt: II, sayı:.