SAYFA İKİ
CUMHURİYET
*T7i iT O H ACEVAT FEHMİ
BAŞKUT İÇİN..
M
Yaşar K E M A L
m
ılı ak lım da değil, k asabadan A d a n a ’ya gelmiştim. Arif D in o: «Aman iyi oidn, iyi ki geldin» dedi. «îyi ki geldin. Cevat F e h . minin bir piyesi oynuyor. Üstelik de, I s t a n , buld an gelen to plnln k piyesi İyi oynuyor.»
Ben o zam a nla r hem gazeteci olarak, hem de piyes yazarı olar ak Cevat Fehm iyi b ili yord um . Arif Dino ondan bir kaç kere de söz açmıştı ama, o kadar ü stünde durm am ıştık. A rif bey, bu sefer ondan, piyes inden söz açarken coşku içindeydi. Arif Dino b ü y ü k bir ressamdı. Şairdi, d ah a da çok, kültürlü, erişilmez b ir zevki olan b i r adamdı. Geniş k ü lt ü rü n d e n , inceliğinden onunla ilişki k u . ran her kişi faydalanırdı. Eski Y unanı, eski Yunan tiy atro su n u da çok iyi bilenlerdendi. Dünyanın birçok kentinde, başkentin de ünlü piyeslerin dekorlarını yap mıştı. Abidin Dino’nun Abidin Dino olmasında, O rhan K e . m al’in O rh an Kemal olm asında onun da p a . yı vardır. Benim üzerimdeki etkisi, uzun s ü r m üş b ir öğretm enlik etkisidir.
U sta y a z a r
i l > ü tü n biletler satılmıştı. A rif Dino dedi ki: «Ne yapıp etmeliyiz, bu piyesi g ö r melisin. Çünkü,» dedi, «Cevat usta bir t i y a t ro yazarıdır. Türkîy ede bu ustalıkta b ir t i yatr o y a z a n ve halk adam ı d ah a yok. Cevat Feh mi şaşılacak bir ustad ır. O, piyeslerini ç a ğımızda eski Y unan ustala rı sağlamlığında k u r a r . O, ne yazarsa, işte bu klâsik, sağlam ku rg u d an dolayı halk onun piyeslerini t u t a r . Hangi köyde, ha ngi kasab ad a oynanır sa o y nansın onun piyesleri bu eski Y unan k u r g u sundan dolayı sevilir.»
Sonunda biletleri bu lu p tiyatroya gittik. Arif Dino yanımda, d u rm ad an , piyes o y n a d ı ğı sürece onun kurgusunu, k u rg u n u n içeriğe uygun lu ğ u n u an la ttı durd u.
Birçok şeyleri ondan öğrendiğim gibi Ce vat Fehmi B a ş k u t’u da ilk olarak Arif Di- no’dan öğrendim.
1
351 yılın da Arif Dino’yla îs ta n b u ld a b u luştu m . İlk hikâyelerimi yazmıştım. Pis Hikâye. Bebek, öteki k ü ç ü k hikâyeler. H ik â y eler koltuğum da, Arif Beyle doğru Cevat ¡Fehmi’ye geliyorduk. Bende sonsuz b ir inanç v a r d ı : Bu C ev at Fehmi, bildiğimiz piyes y a zarı, yılla rdır ta n ım a d a n dost olduğum uz C e . vat F e h m i’yse beni hem en C u m h u riy e te a la caktı. Arif Bey de b ü y ü k b ir g ü v e n le : «Ce vat bu işi anlar,» diyordu. «Hikâyelerini onab i r vereceğim, ertesi gün Cevat seni gazete ye ala cak. Olmazsa onunla birlikte N a d ir N a di’ye gideriz. Bir yandan seni Nadir N adi’ye o an la tır, bir yandan ben, ta m am . Sen hiç korkma..» Hiç k o rk m u y o rd u m . Bunca yılın dostu beni bir işe hiç almaz mıydı? Beni anlam az mıydı? Böyle piyesler yazan bir adam , benim hikâyeleri o k u r da.. İs ta n b u l’a geldim. O nbeş gün sonra da Arif Dino A da- na'dan geldi. Benim cebimde iki buçuk liram kalmış, p a r k l a r d a yatıyordum . A rif Beyin de hiç pa ra sı y oktu . Bir a k r a b a y a konuk inm iş ti. Bir ikindi üstü b u luş tuk, yüre ğim ağzım da. hikâyelerim koltuğumda C u m h u ri y e t’e yöneldik. Cevat Beyi kapıd a sorduk, izinli dediler. Olamaz dı. Biz Arif Beyle bunca yıl C um huriyet, Cevat Feh mi hayali k u rm u ştu k . Ben, bunca yıl ku rd u ğ u m u z işe girme, C a m . h u ri y e t’te yazma hayalinin yık ıldığına mı y a nayım, C evat F e h m i’yle tan ılam ad ığ ım a mı yanayım, kös kös C u m h u riy e t'te n döndük.
Arif Bey:
«Hiç üzülme,» dedi, «şunun şurasın da ne v a r, b ir ay so nra Cevat gelecek, sen de işe gireceksin.»
| şe gireceğim a m a cepte iki buçuklu k, - ^ p a r k l a r d a gecelemek.. Bir ay, çekilir mi?
Bir hafta sonraydı. Arif Bey benim h a l i min d um an old uğunu çakmış ki;
«Senin hikâyeleri ben N adir N adi’ye gö türeceğim,» dedi. «Okursa seni işe alır.»
Ben t u t t u r d u m ille de Cevnt Bey. S o n u n da Arif Bey benim hikâyeleri koltukladı N a d i r N ad i’ye gitti. A ra dan ne k a d a r bir sü re geçti, şimdi aklım da yok, Arif Bey, ba n a : «Git Nadir N adi’ye seninle konuşm ak istiyor,» dedi. Ben de gittim, Nadir Bey beni hem en işe aldı, Doğan Beye gönderdi. O nunla da konuştuk. Ben hem en o gün Doğu Anadolu - ya rö p o r ta j yapm ağa yola çık m ak için h a z ır lık lara giriştim. Röportajdan üç ay k ad ar so nra döndüm. Yazılarım C u m h u ri y e t’te y a yımlanmış, ilgi çekmeğe başlamıştı. Cevat Bey de izinden dönmüştü. Büviik masasının hasında otu rm uş, kıpırd am adan du ru y o r , dal mış, yalnız eli, kalemi oynuyor. Bir sü re b e k ledim, başını kaldırdı bana hakti, ne istediği mi sordu. A nla ttım , hemen ayağ a fırladı, k o lu m d a n tu t tu , beni yanın a o tu r tt u . Biraz ş a ş kındı am a belji etm iy ordu. Ç ünkü kılığım b erb attı. Geziden de yeni dönmüş, birkaç ay y a y a yol y ü r ü m ü ş t ü m D iy a rb a k ır ovasında, Van gölü kıyılar ında.
Ö ğretm en m isiniz?
• •
ğretm en inisiniz?» diye sordu. " ' Kendimi anlattım . Başıma gelenleri
bir b ir söyledim.
«Üzülme,» dedi. Yazılarımı sevdiğini, b ir likte çalışacağımızı söyledi. «Ben seni,» diye de ekledi, «sarısın, incecik, kısa birisi belli yordum,» dedi. «Yazılarından bu izlenimi a l mışım.»
Ve dostlu ğum uz başladı.
Sonradan öğrendim ki, işi arasın da m a sas ından kalkışı, benim kolumdan tu t u p m a sa sın a otu rtuşıı, kahve söylemesi, işinin en civcivli saatinde benimle bir saat konuşması onu n için olağan davranışla rdan değildi. O sıra gazetede bulu nan a rk a d a ş la r C evat B e yin bu d a v ra n ışla rın a çok şaşırm ışlardı. B a . na karşı dav ra nışı, h e r zam an zate n a r k a daşları şaşırtmıştır. Bana çalıştığımız on iki
yıl boyunca bir çalışm a a rk a d a ş ın a davrandığı gibi değil, bir kard eşe d a v ra n ı r gibi d a v r a n dı. H er kitabım ın çıkışı, tu tu lm a sı onda i n a nılmaz b i r sevinç yaratırdı.
Bir y a z a n mı, bir dostu mu an la tıy orum , ik isi bende k a rm a k a rış. Yazarlığı, dostluğu, kardeşliği, hocalığı hepsi bir arada.
1 I > ir yazarın kişiliğini türlü e tk e n l e r y a - •*—* pıyor. T ü rlü kişilik çelişkileri bir y a z a rı oluştu ru yor. Çalışma arkadaşları bilirler ki, o kaya gibi sert, gülmez birisidir işbaşın da. Gene çalışma arkadaş ları bilirler ki, o işinin dışında çocuksu, saf, sıcak, dost b ir in - sa ndıı. Çelikten bir zırh içinde, yumşacık, dost bir yürek,
Ben Cev at Fehm i B a ş k u t’u ta n ıd ık ta n sonra, ondan h a r e k e t ederek , b ü y ü k sanatçı kişiliklerini de tanıdım . Sanatç ılık biraz da çocuksulukla at başı gidiyor. O n u n la on iki yıllık çalışma arkadaşlığım ızda ne k ad ar ç a tışm am ız olmuşsa onun ço cu ksuluğundan ol du. Ondan ne k a d a r d ostlu k görmüşsem ge ne onun çocuksu yönünden göld üm . Bir in san Cevat Feh mi B aşkut k ad ar çocuksu, t e miz olm adan bir usta sanatçı olamıyor.
Aramızdaki dostluğun sebeplerini a r a ş tırm adım . Sonuna k a d a r sü rm üş bu d o s t lu ğun sebebi neydi, nasıl başladı, düşünm edim . Oluveren, ü stü n d e d ü şünülm eyen bir şey. Elbette sebepleri olacak. Hem de önemli s e bepleri, Belki biliyorum, belki de biç bilm i yorum.
B ir h alk y a z a r ı
> bir halk adamı, bir h a lk yazarıdır. Her yazdığını halk ölçüsüne v u rm a k onun inancıydı. Belki de alışkanlığıydı. H a lk ta n öğrenirdi, ha lk a verird i. Onun için, halk anlamaz, diye bir şey yoktu . Çok sanatçı v a r dır, eserleri tu t m a d ı mıydı halk an la m az y a f tasını hemen y a p ış tırıv er irler. C evat Feh mi için en anla yan halktı. Onun için hiçbir z a man, hiçbir şeyde halkı suçlamadı. Ne po li tikada, nc s a n a t ta halk ın olumsuz yanla rın ı bile suçlamazdı.Halkın anlayışı üstüne bir gazetecilik o k u lu kurd n. Gazeteci ola rak, C evat Fehmi Baş- k u t ’ım ü stü n d e d u ru r s a k , sanatçı olarak, emekçilerden y an a politikacı ola rak onun getirdikleri, kişiliği ü stünde d u r u r s a k çok şey kazanırız. O nun için y a ra t a n ki, vareden ki halk tı.
Son yıllarda b ir piyesi tu tm a m ış tı. T u t mamıştı değil, on u n alıştığı k a d a r sa hnede kalmam ıştı. Bundan da üzgündü.
B ir a rk a d a ş onıı teselli etm ek iç in: «Halk anlamadı,» dedi.
C e v a t Bey güldü, yu m şak, kendin e g ü venli, ala yc ı:
«Yok,» dedi. «O yanlış. Halk an la m az ol maz. Ben ne k u s u r işledim. Piyesin ne re si ni kötü ya ptım ? Halk anla m az olmaz. Bir şeyler kaçırdım , belki halk ın elini bıraktım.»
Halksız hiç bir şey olam ıy acağm a in an ı yordu.
anatç ı o larak da, insan olarak da, gaze- k 7 tcci ola rak da b ir çaresiz, bir m ü m k ü n - süz orta m d a yetişti. K oşullarını çok yakın dan biliyorum. O nun koşullarının acısı yüreğimin başında ağı gibi, bir top ağı gibi d u ru p d u ru yor. Sanatçı olarak da. gazeteci, insan ola ra k da yapabileceğinin, verisinin çok azım yapabildi. Buz d a ğ l a n gibi, onun suyun a l tındaki kısmı, ü stündekinden çok b ü y ü k tü .
Z ulm edenlerden, hükm ed en lerd en nefret ediy ordu. Hiç belli etm ed en halk tan bir s a natçıyı, b ir insanı, koşu lla rın elverdiğince t u tu y o r d u . Onun Kadık öy iskelesi diye b i r p i yesi var. Benim en sevdiğim piyesi b u d u r. Benim için de bir şaheser piyes. Kiracı ve ev' sahibi çatışması ü stünedir. O rad a a p a r t man sahiplerini Cevat Fehm i b ü tü n hısm'vt»
m a h k û m eder. Sömürücülü ğü böylesine ö fk ey le m ah k û m eden hir piyes daha bilmiyorum. Kiracıyı tü r lü usu lle rle evinden boyuna ev şahinleri a t a r la r . Kiracı çünkü d a r gelirli b i risidir. O da b aşk a b ir ev bulu r. K oşullar d e ğişir. o ev sahibi de a ta r kiracıyı. Birinci kovan ev sahibin in bîr tiki v ard ır, h e p sağ omzunu oynatır. O ndan so nra kiracı ne k a dar ev kirala m ış, ne k a d a r evden k o v u lm u s- sa, k o v u lu r k e n b î r de b a k a r ki. ne görsün, kovan bîr om zu nu oynatıyor. Çehovdaki b a l t a sesleri gibi.
C
ev at Fehmi B aşkut ha lk ın gündeliğin den, onun derinliğine gidebilme ola n a ğını arardı. Piyes lerini böyle sağlam b ir t e mele o tu r tm a ğ a çalışırdı.1363 yılında Nazım H i k m e t l e P aris'te b u luş tuğum uzda, bana uzun ııznn Bâbıâlivi sordu. Eski a rk a d a ş la rın ı tek er te k e r sordu. C evat Feh mi ü stü n d e ca ndan k o n u ş t u :
«Ne talihli adam sın kardeş.» dedi. «Cevat gibi b ir ad a m la çalışmak, hem de on iki yıl, b ir talih.. Çünkii Râbıâli y e r adamı, in s an d e m ird e n olsa Bâbıâliye on iki yıl dayanam az. O rö portajları nasıl vazmak, ya y ın la m a k i m kânın ı bulm uşsun, simdi anlıvorum.»
S o n ra Cevat Beyin piyes lerinden söz açtı : «Onu insan, dost, çalışm a arkadaşı ola ra k çok severim ama, söyle ona piyeslerini d ah a çok severim. Ona. b ir gün onu m u t la k a göreceğimi de söyle. Piyesleri de R u sy a ’da ovmayarak, tik önce Azerhayeanda. sonra da bü tü n Rusvada ovnavacak.» dedi.
Göç pivesi Azerbavcaııda oynadı. Sonra da Nazım H ik met öldü.
H alk d ü n y a s ı y ık ıld ı
• s * / N tT ’ irmi yıl önce Nisan ayında gelmiştim* Istanbula. Bir ay sonra da O rhan K em al gelmişti. O rhan öldü. Doğan Nadi öldü, C e v a t Bey öldü. Kolum kanadım kırıldı sö zü nü n an la m ın ın acısına daha iyi v arıyorum artık . Birer b ir e r d o stla n vitirm ek.. İnsan h e r sevdiğiyle biraz ölüyor, ö l e öle a y a k ta t ü ken m ek de var. Dost acısı acıların en beter i olsa gerek, ö l e n dostların, ölümü yenen s a natçılar olması, insan ın acısını azıcık yeynıl- tiyor.
C evat F ehm i’nin ark as ın d a koskocaman b ir halk dünyası kald ı. Toplu m um uz, gün geçtikçe on u n piyesle rindeki bu d ü n y a y a d a h a yaklaşacak, ısınacak, onu d ah a an layacak, sevecek.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi