• Sonuç bulunamadı

30'uncu ölüm yıldönümünde Reşat Nuri...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "30'uncu ölüm yıldönümünde Reşat Nuri..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9 A R A L IK 1986

PENCERE

30’uncu Ölüm

Yıldönümünde Reşat N u ri...

Abdullah Kâmil Bey, gözlüklü, göbekli, bastonluydu; o dö­ nemde çok görüldüğü gibi yelek cebinde kordonlu saat taşır­ dı; Türkçe öğretmenimizdi. Büyükler, çocuklara, olduklarından çok daha yaşlı görünürler; bize göre hocamız bin yaşındaydı; anılarının iskandilini cumhuriyet öncesine sallandırırdı.

Silifke Kalesi’nin altındaki yamaçta, birinci katı taş, ikinci katı ahşap ortaokul, yukardan Göksu Nehrini gözlerdi. Kasaba, bu tepenin altına yayılmış, Göksu üzerindeki taş köprüden öte yana birazcık taşmıştı. Evler gaz lambalarıyla aydınlanır, yörenin so­ ğuk poyrazı, tozu toprağı insanın gözüne savururdu.

Biz her sabah erkenden, okula tırmanan, kimi yeri taş ba­ samaklı, kimi yeri toprak daracık bir patikaya vururduk. Yamaçta birbirine yaslanmış evlerde pastırma yapılır, kokusu her yana dağılırdı. Yolda Abdullah Kâmil Bey’e rastladık mı, arkasında yürümeye başlardık. Hoca, oflaya puflaya yokuşu tırmanmaya çalışır, arkasında bizi duyumsadı mı, durur; soluklanarak bas­ tonunu havaya kaldırır, bize “ geç” işaretini verirdi.

Türkçe öğretmenimiz yaman bir cumhuriyetçiydi; fötr şap­ kası, hem devrin, hem devrim simgesiydi. İlkokul havasını üs­ tünden atamamış yaramazlara, Cumhuriyet Türkiyesinin ünlü yazarlarını sabırla anlatmaya çalışırdı. Kimlerdi bunlar? En baş­ ta Reşat Nuri, Yakup Kadri, Halide Edip gelirdi. OsmanlIdan hoşlanmazdı Abdullah Kâmil Bey, yeni çağın adamıydı.

Bir gün Reşat Nuri Güntekin’in okulu denetlemeye gelece­ ği duyuldu. Hepimizi heyecan sardı. O yıllarda Yedigün dergi­ si birbiri ardından Çalıkuşu yazarının romanlarını yayımlıyor­ du. Eski Hastalık, Dudaktan Kalbe ve Ateş Gecesi’riı yeni oku­ muştum.

Büyük yazarı beklemeye başladık. ★

Türkçe dersindeyiz. Ortalıkta bir fısıltı dolaşıyor. Reşat Nu­ ri’yi bekliyoruz. Kapı açıldı. Ayağa kalktık. Sıradan bir adam göründü. Olağanüstü birini bekliyordum; gösterişsiz, badem bıyık, sakin birisi sınıfa girince düş kırıklığına uğradım.

Reşat Nuri, o yıllarda Milli Eğitim Müfettişiydi; bir sıraya iliş­ ti; dersi izliyor. Abdullah Kâmil Bey, Askerlik Şubesi Kâtibinin oğlu İsmet’i kaldırdı, sordu:

— İnşat nedir? —Şiir okumaktır.

Yanıt doğruydu; ama Reşat Nuri, birdenbire ayağa kalkıp, ismet’e doğru yürüdü:

—Söylediğini tahtaya yazar mısın!..

İsmet “inşat"ı "inşaat” yazmasın mı!.. Abdullah Kâmil Bey alı al, moru mor:

— Ben sana böyle mi öğrettim İsmet?

Olay çocuk belleğime çakıldı. Uzun yıllar sonra BabIâli’de bir gün, Reşat Nuri’ye Silifke anısını anlatırken ilk izlenimleri­ mi araya katmayı da unutmadım:

— Reşat Nuri’yi olağanüstü bir yaratık gibi düşünüyordum; sadece bir insan görünce şaşırmıştım.

Gülümsedi:

—Sadeden de aşağı... dedi.

Alçakgönüllü, uygar, kültürlü bir adamdı; her konuşmada bir şeyler öğretirdi. Dudaklarında sürekli sigara taşırdı, akciğer kan­ serinden 1956'da öldü.

Düşünüyorum, bir dönemde Reşat Nuri’den daha çok oku­ nan ve daha eikili bir yazar anımsamıyorum. Reşat Nuri'nin romanları Anadolu kasabalarında evden eve, elden ele gezer­ di; bir kitabını en aşağı on kişinin okuduğunu sanırım.

İkinci Abdülhamit; yazarlara, sanatçılara, aydınlara düşman­ dı. İttihat ve Terakki fırtınası, Abdülhamit’i tarihe gömdü. Son­ ra savaşlarla dolu bir sürecin ertesinde cumhuriyet kurulun­ ca; yazar, sanatçı, aydınla yönetim kaynaşıp bütünleşti.

Ne var ki, bugün durum çok değişiktir...

Reşat Nuri, bugün yaşasaydı, Milli Eğitim Müfettişi olmak şöyle dursun, “devlet düşmanı” sayılabilirdi. Çünkü “altı ok"u benimsemiş gerçekten laik düşünceli çağdaş bir adamdı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kiminin kıyısından geçtiğimiz, kimini kuşbakışı gördüğümüz koylar öylesine tahrik ediciydi ki, bu adayı daha önce neden tanımadığıma, bu şıkır şıkır

Böylece, bu yerler, daha da mâna kazanacağı gibi, ya­ pılacak onarımlarla da ilerideki nesil­ lere daha sağlam bir şekilde emanet edileceklerdir.. Bu tip

PEK ÇOK YÖNÜ BÎLİNMİYOR-FahrelnissaZeid’i, hakkında yazılan kitaplara, açı­ lan sergilerine ve isminin sık sık gündeme gelmesine rağmen modem Türk resminin

Birinci Cihan Harbinden son­ ra Fahri Kopuz, Reşat Erer, Ke­ mimi Haşim, Âmâ Nâzım, Ney­ zen İhsan Aziz, Tanburi Ahmet Neşet, Hanende Sıtkı, Hanende Arap

Timur hakkında son söz olarak şunu söylemek lâzımdır ki bunun kadar sevilmiş ve gene o kadar zemmedilmiş adam çok azdır. Türkistan ahalisi ve bilhassa kendi

Kâm il Paşa hak­ kında şahsan bir hürmet hissi bes­ lemem, Hürriyet ve itilâ f hakkında hislerime ölçü tutulamaz.. Kâm il Pa şayi istibdat devrinde Izmirde

Gazetemize yazdığı «Yurddan Y a ­ llar» serisile bütün memleketin dikkatini ıir daha üzerine çeken güzide edib İsma­ il Habib, tetkik seyahatlerine bir

Bundan sonra Ofluoğlu’nu oyunculuğunun yanında tiyatro adamı ve tiyatro kurucusu olarak da görüyoruz: 1958‘de İstanbul Oda Tiyatrosunu 1966’da da Mücap