• Sonuç bulunamadı

Cinsel istismar mağduru çocukların psiko-sosyal durumlarının istismara ait özellikler açısından tanımlanması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cinsel istismar mağduru çocukların psiko-sosyal durumlarının istismara ait özellikler açısından tanımlanması"

Copied!
138
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

CĠNSEL ĠSTĠSMAR MAĞDURU ÇOCUKLARIN

PSĠKO-SOSYAL DURUMLARININ ĠSTĠSMARA AĠT ÖZELLĠKLER

AÇISINDAN TANIMLANMASI

ÖZKAN BĠLGĠN

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ

(2)
(3)

xv

ÖNSÖZ

Sosyal hizmet mesleğine baĢladığım ilk andan itibaren ihmal ve istismar mağduru birçok çocukla yapılan mesleki çalıĢmada uygulayıcı olarak yer almam sonucunda diğer istismar türlerine oranla cinsel istismarın çocuk üzerindeki karmaĢık ve yıkıcı etkisini gözlemlemeye ve cinsel istismar mağduru çocuklarla çalıĢma imkânım oldu. Çocuklar üzerinde bu denli etki bırakan cinsel istismarın ardından koruma altına aldığımız ve rehabilitasyonları için yatılı kurumlarda bakım altında bulundurduğumuz çocukların psiko-sosyal durumu, aile iliĢkileri ve reĢit olmalarının ardından gelecek yaĢamları merak konum oldu. Bu araĢtırmayla bir parça da olsun kurum bakımında koruma altında bulunan cinsel istismar mağduru çocukların durumunu tanımlamaya ve bazı değiĢkenler arasındaki iliĢkileri belirlemeye çalıĢtım. Tabiki yapmıĢ olduğum çalıĢma, sosyal hizmet mesleğinde ve sosyal hizmet mesleği öncesinde bana gösterilen destek ve emeğin ürünü. Bu nedenle;

Sosyal Hizmet alanında lisans eğitimimden baĢlayarak bana daima destek olan, yaĢamı ve düĢünceleri ile bilimselliği ve bilgiyi her zaman kutsamamı sağlayan, sosyal hizmet alanında klinik odaklı çalıĢmalardan sosyal politika düzeyine kadar yapmaya çalıĢtığım tüm çalıĢmalarda kendisini bir rehber edindiğim, yüksek lisans eğitiminde olmamı sağlayan ve akademik alanda ilerlememi her daim teĢvik eden çok değerli hocam ve danıĢmanım Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ‟ye;

Sosyal hizmet alanında meslek yaĢamıma baĢladığım ilk günden beri beceri ve bilgisi ile beni daima destekleyen ve yaĢamımda unutmayacağım bir yer edinen Sosyal Hizmet Uzmanı Hayrettin PALA‟ya;

Gerek dostlukları gerekse tez çalıĢmamdaki tüm süreçlerde yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen ve her zaman yanımda olan değerli dostlarım baĢta Elif Nur YETĠMOĞLU ve Ġlknur ÖZER DEMĠRTAġ olmak üzere Mehtap GÜLHAN, Cansu BULUT, Tümay BAL, ġeyma Nur YILMAZ, NeĢe KARAĠSMAĠLOĞLU, Cafer ASAN, BüĢra AKÇAN, AyĢe Elvan AYDOĞDU, Engin KÜÇÜKÖNER, Meltem TAKTAK TOKER, Tuğba ERGĠN, Selçuk KAMĠLOĞLU ve Zeki KARATAġ‟a;

Elde ettiğim bilimsel verilerin analizinde ve yorumlanmasında bilgisini ve yeteneğini benden esirgemeyen, zamanını ayıran, desteğini sunan, çalıĢmanın bilimsellik kazanmasını sağlayan “bilim kadını” ve değerli arkadaĢım Uzman Psikolog Alev AKTAġ‟a;

Ve yaĢamımda bulunduğum andan yaĢamımın sonuna kadar yanımda olacak ve yanlarında olacağım annem Emine BĠLGĠN, babam Atila BĠLGĠN olmak üzere tüm aileme sonsuz ve içten teĢekkürlerimi sunuyorum.

(4)

xvi

ĠÇĠNDEKĠLER

1.GĠRĠġ ... 1

1.1.Çocuk Cinsel Ġstismarı ve Ensest ... 2

1.2.Çocuk Cinsel Ġstismarının Nedenlerini Açıklamaya Yönelik Teoriler ... 4

1.3.Çocuk Cinsel Ġstismarı Döngüsü ... 7

1.4.Cinsel Temas Öncesi Kandırma Sürecinin Evreleri ... 9

1.5.Çocuk Cinsel Ġstismarcılarının KiĢilik Özellikleri ... 10

1.6.Cinsel Ġstismar Mağduru Çocukların Aile Yapıları ve Ebeveyn Özellikleri .... 11

1.7.Cinsel Ġstismarın Çocuk Üzerindeki Belirtileri ve Travmajenik Dinamikleri.. 12

1.8.Cinsel Ġstismar Sonrası Ortaya Çıkan Psikiyatrik Sorunlar ... 21

1.8.1.Çocukluk Çağı Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu ... 24

1.8.2.Çocukluk Çağı Depresif Bozuklukları ... 25

1.9.Çocuk Cinsel Ġstismarında Sosyal Hizmet Müdahalesi ... 28

1.9.1.Çocuk Düzeyinde Sosyal Hizmet Müdahalesi... 31

1.9.2.Aile Düzeyinde Sosyal Hizmet Müdahalesi ... 35

1.9.3.Kurumsal Düzeyde Sosyal Hizmet Müdahalesi ... 38

1.10.Cinsel Ġstismar Mağduru Çocuğa Yönelik Psiko-Sosyal Müdahale ... 39

2.GEREÇ VE YÖNTEM ... 42 2.2.AraĢtırmanın Önemi ... 44 2.3.Varsayımlar (Sayıltılar) ... 44 2.4. AraĢtırma Modeli ... 45 2.5. Evren ve Örneklem ... 45 2.6. Sınırlılıklar ... 46

2.7. AraĢtırma Yapılan Kurumun Özellikleri ... 46

2.8. Veri Toplama Yöntemi ve Araçlar ... 47

(5)

xvii

2.8.2.Cinsel Ġstismara Ait Özellikler Anketi... 48

2.8.3. Çocuklar Ġçin Anksiyete Ölçeği ... 48

2.8.4. Çocuklar Ġçin Depresyon Ölçeği... 49

2.9. Verilerin Toplanması ve Analizi ... 49

3.BULGULAR ... 51

3.1. Sosyo-Demografik Bilgiler ... 51

3.2.Çocukların Ruh Sağlığına ĠliĢkin Bilgiler ... 56

3.3. Cinsel Ġstismara ĠliĢkin Bilgiler ... 58

3.4. Çocuklar Hakkındaki Yasal Tedbirlere ĠliĢkin Bilgiler ... 73

3.5. Ġstismara Ait Özellikler Ġle Anksiyete ve Depresyon Düzeyi Arasındaki ĠliĢkiye Dair Bulgular ... 74

4.TARTIġMA ... 81

4.1. Sosyo-Demografik Bilgilere ĠliĢkin Yorumlar ... 81

4.2. Çocukların Ruh Sağlığına ĠliĢkin Yorumlar ... 83

4.3. Ġstismara Ait Özellikler ile Anksiyete ve Depresyon Düzeyi Arasındaki ĠliĢki ... 93

5.SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 100

6.KAYNAKLAR ... 110

7.EKLER ... 114

EK A: ETĠK KURUL KARARI ... 114

EK B: ENSTĠTÜ YÖNETĠM KURULU KARARI ... 117

EK C: BAKANLIK ĠZNĠ ... 118

EK D: AYDINLATILMIġ ONAM FORMU ... 119

EK E: SOSYO-DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLER ANKETĠ ... 120

EK F: CĠNSEL ĠSTĠSMARA AĠT ÖZELLĠKLER ANKETĠ ... 124

EK G : ÇOCUKLAR ĠÇĠN SÜREKLĠ ANKSĠYETE ÖLÇEĞĠ (ÇĠSAÖ) ... 127

EK H : ÇOCUKLAR ĠÇĠN DEPRESYON ÖLÇEĞĠ (ÇĠDÖ) ... 128

(6)

xviii

SĠMGELER VE KISALTMALAR

S.Ü. : Selçuk Üniversitesi

KTÜ : Karadeniz Teknik Üniversitesi ASPB : Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

ÇHGM : Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü

BSRM : Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi ÇĠSAÖ : Çocuklar Ġçin Sürekli Anksiyete Ölçeği ÇĠDÖ : Çocuklar Ġçin Depresyon Ölçeği

SHK : 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu ÇKK : 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu

(7)

xix

ÖZET

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Cinsel Ġstismar Mağduru Çocukların Psiko-Sosyal Durumlarının Ġstismara Ait Özellikler Açısından Tanımlanması

ÖZKAN BĠLGĠN Sosyal Hizmet Anabilim Dalı

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ /KONYA – 2015

Cinsel istismar mağduru çocukların koruma ve bakım altında bulundurulduğu ve rehabilitasyonlarının sağlandığı Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri (BSRM)‟nde yapılan çalıĢma, 9-17 yaĢ grubundaki cinsel istismar mağduru kız çocuklarında istismara iliĢkin değiĢkenler açısından anksiyete ve depresyon düzeylerini belirlemeyi amaçlamıĢtır. AraĢtırma örneklemi, Samsun ve Ordu illerinde bulunan 3 farklı BSRM‟de koruma ve bakım altında bulunan 54 çocuktan oluĢmaktadır. AraĢtırmaya katılan çocuklara “Sosyo-Demografik Özellikler Anketi”, “Çocuklar Ġçin Sürekli Anksiyete Ölçeği” ve “Çocuklar Ġçin Depresyon Ölçeği” uygulanmıĢtır. Ġstismara ait özellikleri tanımlayan “Cinsel Ġstismara Ait Özellikler Anketi” çocuklara iliĢkin dosya bilgilerinden alınan bilgiler doğrultusunda doldurulmuĢ, istismarla ilgili çocuklara herhangi bir soru sorulmamıĢtır. Veriler SPSS v.16.0 ile analiz edilmiĢ ve elde edilen verilerin istatistiksel analizinde bağımsız gruplar için t-test, Khi-Kare test, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Shapiro-Wilk testi ve Pearson korelasyon testi kullanılmıĢtır.

AraĢtırma sonucuna göre; çocukların anksiyete ve depresyon düzeyi puan ortalamaları 45,00 ± 6,99 ve 22.09±9.33‟tür. Anksiyete ve Depresyon Ölçeği puanları arasında pozitif korelasyon vardır (r=0,682 p=0.0001 p<0.05). Aile içinden birisi tarafından cinsel istismara maruz kalan çocukların Anksiyete Ölçeği ve Depresyon Ölçeği puanları, aile içinden cinsel istismara maruz kalmayanlara göre daha düĢüktür (ort:41,14-46,35; ort:15,28-24,47). Cinsel istismara sık sık maruz kalan çocukların Anksiyete Ölçeği ve Depresyon Ölçeği puan ortalamaları, diğer sıklık düzeylerine göre daha yüksektir fakat bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (F(2,51)= 0,274 p=0,761 ; p>0,05; F (2,51)= 0,539 p=0,587 ; p>0,05). Cinsel istismara sadece bir kez maruz kalan çocukların Anksiyete Ölçeği puan ortalamaları, istismarın diğer gerçekleĢme sürelerine göre daha yüksektir (F (2,51)= 0,546 p=0,582 ; p>0,05). Cinsel istismara bir yıldan az süredir istismara maruz kalan çocukların Depresyon Ölçeği puan ortalamaları, istismarın diğer gerçekleĢme sürelerine göre daha yüksektir fakat bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (F (2,51)= 0,081 p=0,922 ; p>0,05). Ayrıca cinsel istismarın gerçekleĢme sıklığı ile ruhsal bir probleme sahip olma arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılaĢma bulunmuĢtur (χ²(1)=5,675, p=0,016 p<0,05). Buna göre sık sık cinsel istismara maruz kalan çocukların %84,2‟sinin ve bir ya da birkaç kez cinsel istismara maruz kalan çocukların %51,4‟ünün en az bir ruhsal problemi vardır.

Anahtar Kelimeler: Anksiyete; Çocuk Cinsel Ġstismarı; Depresyon; Travmajenik Dinamikler

(8)

xx

ABSTRACT

REPUBLIC OF TURKEY SELÇUK UNIVERSITY INSTITUTE OF HEALTH SCIENCE

Determination of the Psychosocial Situations of the Sexually Abused Children in terms of the Characteristics of the Abuse

ÖZKAN BĠLGĠN Department of Social Work MASTER THESIS/ KONYA-2015

The aim of the research applied in Care and Social Rehabilitation Centers where child sexual abuse victims are put under protection and maintenance and are rehabilitated is to determine levels of depression and anxiety of sexually abused female children between 9-17 in terms of variables of the abuse. The research sample consists of 54 children who are put under protection and maintenance in three different Care and Social Rehabilitation Centers in Samsun and Ordu. The children who participate in research are implemented “Socio-demographic Characteristics Survey”, “Trait Anxiety for Children Scale” and “Depression for Children Scale”. “Sexual Abuse Characteristics Survey” defines the characteristics of the abuse filled with the information taken from the files of the children and those children were not asked any question about the abuse. Datas were analyzed with SPSS v. 16.0 and statistical t-test, Khi-Kare test, one-way analysis of variance, Shapiro-Wilk test and Pearson correlation tests were used for independent groups in statistical analysis of obtained datas.

According to the result of the research, point averages of anxiety and depression levels of the children are 45,00 ± 6,99 and 22.09±9.33. There is a positive correlation between Anxiety and Depression Scale points (r=0,682 p=0.0001 p<0.05). The points of Anxiety and Depression Scale of the children who are sexually abused by a member of the family are lower compared to the children who are not (avg:41,14-46,35; avg:15,28-24,47). The averages of Anxiety and Depression Scale of the children who are sexually abused frequently are higher than other frequency levels but this difference is statistically insignificant (F(2,51)= 0,274 p=0,761 ; p>0,05; F (2,51)= 0,539 p=0,587 ; p>0,05). Point averages of Anxiety Scale of the children who are sexually abused only once are higher than other processes of the abuse (F (2,51)= 0,546 p=0,582 ; p>0,05). Point averages of Depression Scale of children who are sexually abused less than one year are higher than other processes of the abuse but this difference is statistically insignificant (F (2,51)= 0,081 p=0,922 ; p>0,05). However, there is a significant differentiation between frequency of sexual abuse and having a psychological problem (χ²(1)=5,675, p=0,016 p<0,05). Accordingly, 84,2% of the children who are sexually abused frequently and 51,4% of the children who are sexually abused once or more than once have at least a psychological problem.

(9)

1

1.GĠRĠġ

Çocuk ihmal ve istismarı tür ve Ģiddetine göre çocuklar üzerinde farklı düzeyde ve farklı sürelerde etkiler göstermektedir. Çocuğun tam bir iyilik halini sağlamaya yönelik her türlü engel ihmal ve istismar kapsamında değerlendirilebileceğinden, ihmal ve istismarın kapsamı en düĢük düzeyden en yüksek düzeyde etkiye sahip geniĢ bir tabloyu kapsamaktadır. Bu kapsamda Mavili tarafından (2014) çocuk ihmali, çocuğun bireysel geliĢiminden sorumlu anne, baba veya kurumların çocuğun sağlıklı geliĢimi için gerekenleri yapamaması veya yapmaması olarak tanımlanırken istismar yapılmaması gerekenleri yapma olarak tanımlanmaktadır. Ġstismar ise sosyal, psikolojik, tıbbi ve hukuksal boyutlarıyla oldukça travmatik özelliklere sahip bir durumdur. Yoksulluk, iĢsizlik, sağlıksız ve yetersiz beslenme, yetersiz ve sağlıksız ev koĢulları, ana-babanın kiĢilik yapısı, çocuğun özellikleri, ana-babanın yoksunluğu, boĢanmıĢ ve parçalanmıĢ aile özelliği çocuğun istismarına yol açan faktörler arasında sayılabilir.

Ülkemizde son yıllarda görsel ve yazılı basına yansıyan çocuk cinsel istismarı haberleri, çocuk cinsel istismarının yaygınlığını ortaya koymaktadır. Bu kapsamda çocuk adalet sistemi, cinsel istismar mağduru çocuklara sunulan psiko-sosyal destek hizmetleri ve rehabilitasyon çalıĢmaları, araĢtırılması ve geliĢtirilmesi gereken bir alan olarak karĢımıza çıkmaktadır. Yapılan bu çalıĢma, son yıllarda basın yayın organları aracılığıyla ve adli sistem kayıtlarıyla artıĢına tanık olduğumuz çocuk ihmal ve istismarı türleri arasından yalnızca cinsel istismar ile sınırlı tutulmuĢtur. Samsun ve Ordu illerinde bulunan cinsel istismar mağduru kız çocukların koruma bakım ve rehabilitasyonlarının sağlandığı üç Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi‟nde 54 cinsel istismar mağduru çocuk ile yapılan çalıĢmada, çocuk cinsel istismarında istismara ait değiĢkenlerin çocuk üzerinde farklı düzeylerde etkide bulunduğu, bu nedenle cinsel istismar mağduru her çocuk için farklı travmatik sonuçların ortaya çıkacağı, yapılacak psiko-sosyal destek çalıĢmaları ve rehabilitasyon hizmetlerinde bu durumun göz önünde bulundurulması amaçlanmıĢtır. AraĢtırma sonucunda ortaya konulan bulgular ile adli süreç içerisinde cinsel istismar mağduru çocuğa yaklaĢım, çocuk cinsel istismarında bildirim/ihbar mekanizmaları ve sosyal hizmet müdahalesi, kurum

(10)

2 bakımı ve psiko-sosyal müdahale ve çocuk cinsel istismarı konusunda yapılacak bilimsel çalıĢmalara iliĢkin bir dizi öneri ortaya konmuĢtur. Ortaya konan bu önerilerle yaygınlık oranı ülkemizde artıĢ gösteren çocuk cinsel istismarı alanında etkili müdahale ve destek hizmetlerinin geliĢtirilmesi amaçlanmıĢtır.

1.1. Çocuk Cinsel Ġstismarı ve Ensest

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) istismarı tanımlarken dikkate alınması gereken üç unsurun olduğunu öne sürmüĢtür; ilk olarak çocuk, sonra suiistimal eden kiĢi ve son olarak da istismarın kurbanında yol açtığı zarar. Dünya Sağlık Örgütü‟nün tanımı çocuk cinsel istismarını tanımlamada daha kapsamlıdır ve yetiĢkinlerin cinsel doyumunu ilgilendirmesi kadar bir çocuğun üzerinde kontrol kazanmak kötüye kullanılan güven ve güç sorununu içerir: diğer kiĢinin ihtiyaçlarını giderme veya tatmin etme niyetiyle yapılan aktivitedir (Turton 2008).

Çocuk cinsel istismarı yetiĢkin tarafından baĢlatılan ve yetiĢkinin bundan bir tür cinsel tatmin sağladığı, bir yetiĢkin ile çocuk arasındaki cinsel aktivite olarak tanımlanır. Cinsel aktivite öpmeyi, göğüslere, kalçalarına veya genital bölgeye dokunma ya da okĢama ve cinsel iliĢkiyi (vajinal, oral veya anal) kapsayabilir. Cinsel iliĢkiyi ele aldığımızda genellikle zorlama veya baskı olduğundan bunların sonuncusu tecavüz olarak tanımlanır. Bununla birlikte fiziksel temas içermeyen diğer davranıĢlar birinin cinsel bölgesini çocuğa göstermesi, pornografinin çıkarları için çocukların fotoğrafını çekmesi veya çocuklarla cinsel içerikli konuĢmalar yapmasını kapsayabilir (Olive ve ark. 2007).

Mavili tarafından (2014) cinsel istismar, bir yetiĢkinin cinsel duygu ve isteklerini doyurmak üzere çocukları bir araç olarak kullanması olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalini Önleme Derneği de çocuk cinsel istismarını, rıza yaĢının altında bulunan bir çocuğun cinsel açıdan olgun bir yetiĢkinin cinsel doyumuna yol açacak bir edim içinde yer alması ya da duruma göz yumulması Ģeklinde tanımlamıĢtır. BaĢkasına muhtaç çocuk ve gençlerin bir yetiĢkinle veya kendilerinden daha büyük biriyle cinsel faaliyette bulunmaları; taraflar arasında yaĢ, boy veya güç farklılıklarının olması; iliĢkide, çocuğun yaĢça

(11)

3 büyük kiĢinin ihtiyaçlarını ve arzularını doyuracak cinsel bir obje olarak kullanılması; çocuğun güç orantısızlığı ya da herhangi bir zihinsel veya fiziksel engel yüzünden cinsel faaliyet konusunda bilinçli rıza gösteremeyecek durumda olmasıdır. Bu tanım, yaĢıt çocuklar arasında gerçekleĢen zorlamasız cinsel faaliyeti kapsam dıĢı bırakır (Sanderson 2010).

Çocuğa yönelik cinsel istismar temaslı veya temassız davranıĢları içerebilmektedir. Lanzarote SözleĢmesi (2010) ile çocuk cinsel istismarında cinsel istismar ve sömürü türleri sınıflandırılarak çocuk cinsel istismarının farklı türlerini kapsayan geniĢ bir profilde tanımlama yapılmıĢ ve cinsel istismarın türleri konusunda uluslararası düzeyde farkındalık geliĢtirilmiĢtir. Bu sözleĢme kapsamında cinsel istismar ve sömürü; çocuğun cinsel istismarı anlamına gelen fiil ve davranıĢlar, çocuk fuhuĢuna iliĢkin suçlar, çocuk pornografisi, bir çocuğun pornografik gösterilere katılımına iliĢkin suçlar ve çocukların cinsel amaçlar için teĢvikidir.

Ensest, cinsel istismarın özel bir biçimidir, bir çocuk ve bir akraba -ebeveyn, üvey ebeveyn, ebeveynin birlikte yaĢadığı partneri ya da sevgilisi, bakıcı ebeveyn, kardeĢ, kuzen, amca ya da dayı, hala ya da teyze ya da büyük ebeveyn- arasındaki cinsel etkinlikleri içerir (Zastrow ve Kirst-Ashman 2014).

Ġnternet, çocuk pornografisi ve fuhuĢta yaygın bir Ģekilde kullanılan bir araçtır. Bazı çocuk cinsel istismarcıları çocukların pornografik fotoğraflarını (hem eril hem diĢi) görüntülemekte veya afiĢe etmede interneti kullanmakta, diğerleri çocukları cinsel iliĢkiler konusunda baĢtan çıkartmak ve arayıp bulmak için çevrim içi sohbet odalarını kullanırlar. Ġnternet kullanıcıları genellikle izinsiz ve izlenmesi zor olduğu için bu kiĢileri tutuklama ve yasal takipte bulunma oldukça zordur (Olive ve ark. 2007).

Adalet Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 2009 yılında 12.720 çocuk, 2010 yılında 25.924 çocuk, 2011 yılında 16.354 çocuk, 2012 yılında 16.897 çocuk, 2013 yılında 16.938 çocuk cinsel istismara maruz kalmıĢtır (Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü 2013).

(12)

4

1.2. Çocuk Cinsel Ġstismarının Nedenlerini Açıklamaya Yönelik Teoriler

Çocuk cinsel istismarının nedenlerini açıklamaya yönelik birçok kuram geliĢtirilmiĢtir. Bu kuramlar çocuk cinsel istismarının anlaĢılmasında geniĢ bir bakıĢ açısı sunmaktadır. Çocuk cinsel istismarının nedenlerine psikanalitik kuram çerçevesinde getirilen açıklamalar, aslında ensest konusunda yapılmıĢ açıklamalardır. Ebeveynlerin geçmiĢ yaĢantısında istismar veya ihmale maruz kalması sonucu yaĢantısında stres yaratan bir olayla kriz yaĢaması durumunda kendisine yardım edecek kaynakları bulamaması ve bu nedenle de yetersiz olarak algılanan çocuğa yönelindiği görüĢünü savunan psikodinamik teori çocuk istismarı ile ilgili içsel faktörlere birincil önem vermiĢtir (Tuna 2010). Psikanalitik yaklaĢım ilk baĢlarda hastaların yetiĢkin biri tarafından cinsel istismara uğratıldıklarına dair verdikleri öykülere dayanarak, çocukluk çağında yaĢanan cinsel travma ile yetiĢkinlik döneminde ortaya çıkan ruhsal bozukluk arasında doğrudan nedensel bir bağın olduğunu ileri sürmüĢtür. Ancak bu kuramı ileri süren Freud, daha sonraki yıllarda bu görüĢünü değiĢtirerek, bu kez çocukluk çağındaki baĢtan çıkarılma öyküsünün gerçek olmaktan çok bir fantezi olabileceğini ileri sürmüĢtür. Çocukluk dönemine ait baĢtan çıkarılma fantezisinin, ensestin gerçek nedeni olduğunu iddia eden Freud‟un bu yaklaĢımı, psikanalitik uygulamaları ve literatüre 1960‟lı yıllara kadar egemen olmuĢtur (Topçu 2009).

DavranıĢçı kuramlar sapkın cinsel davranıĢı öğrenilmiĢ bir durum olarak açıklamaktadır. Laws ve Marshall (1990) geleneksel cinselliğin öğrenildiği gibi aynı yöntemlerle cinsel sapkın ilgilerin nasıl öğrenilebileceğini tasvir eden kuramsal bir model sunmuĢtur. Model iki parçaya ayrılmıĢtır: edinim ve sürdürme süreci. Böylelikle, sapkın cinsel tercihler ve biliĢsellik diğer Ģahısların daha çok geleneksel olarak kabul edilmiĢ cinsel ifade tarzlarını öğrendiği aynı yöntemler tarafından edinilir (Akt.Terry ve Tallon 2004). Ġstismarcıların çocuklara karĢı duydukları cinsel uyarılmanın, ilk çocukluk deneyimlerinden kaynaklandığı konusunda birçok araĢtırma yapılmıĢtır. Bu araĢtırmaların sonuçları, istismarcıların çocuklara olan cinsel eğiliminin, küçük yaĢlarda yetiĢkinlerin cinsel istismarına maruz kalmalarının sonucu olduğunu göstermektedir. Öğrenme kuramcıları, bu bulgulara dayanarak, cinsel istismarcıların çocukken uğradıkları cinsel mağduriyeti kendilerine model almak yoluyla, cinsel istismar davranıĢını öğrenmiĢ olabileceklerini ileri

(13)

5 sürmektedir. Öğrenme kuramcıları, cinsel istismarcıların çocuklara olan eğilimlerinin, çocuk pornografisi veya medya vasıtası ile öğrenmiĢ olabileceklerini de ileri sürmüĢlerdir (Topçu 2009).

BiliĢsel-davranıĢçı kurama göre kiĢiler sapkın cinsel hareketlerde bulunduğunda, nötrleĢtirme aracılığıyla utanç ve suçluluk duygularını sık sık azaltmaya çalıĢırlar. Bu nötrleĢtirmeler, suçlunun davranıĢlarını rasyonelleĢtirmesiyle genellikle bahane ve mazeretler biçimini alır. Bu nötrleĢtirmeler biliĢsel bozukluklardır ya da hareketlerinde suçluluk, utanç ve sorumlulukları ortadan kaldırmak için suçlulara izin veren bozulmuĢ düĢünce kalıplarıdır. Bu rasyonelleĢtirmeler suçluyu kendini suçlamadan korur ve biliĢçi savunmalar yoluyla kendi davranıĢlarını doğrulamasına izin verir (Terry ve Tallon 2004).

Ward ve Keenan (1999) çocuk cinsel suçlularının biliĢsel bozukluklarının kendileriyle, kurbanlarıyla ve çevreleriyle ilgili altında yatan beĢ dolaylı ilkeden ortaya çıktığını ileri sürerler. Bu ilkeler cinsel objeler olarak çocuklar, yetki verme, tehlikeli dünya, kontrol edilebilirlik ve felaketin doğası olarak sınıflanmıĢtır. Cinsel obje olarak çocuklar, yetiĢkinler gibi haz için istekleriyle motive olabilir ve seks yapabilir ya da arzulayabilir. Yetki vermede istismarcının istekleri ve inançları olağanüstüdür ve bu kurbanlar ya önemsenmemiĢ ya da yalnızca ikincil öneme sahip gibi gösterir. Tehlikeli dünya ilkesinde istismarcı, diğer yetiĢkinleri baĢtan çıkarıcı ve/veya güvenilmez olarak görür ve kendi ihtiyaçlarının teĢvikinde reddedileceğini algılar. Kontrol edilebilirlikte istismarcı çevresini, insanların etrafındaki dünya ve/veya kiĢisel davranıĢlarına büyük etki sarf edemediği kontrol edilemez bir yer olarak görür. Son ilke olan felaketin doğasında ise istismarcı kurbanına yapılan zararın düĢüncesini düĢünür ve cinsel aktiviteyi yararlı ve kiĢiye zarar vereceğini olanaksız olarak algılar. Ġstismarcılar bu dolaylı teorileri aksi kanıtla (davranıĢla) karĢılaĢsalar bile nadiren değiĢtirirler. Buna karĢılık istismarcı bunu basitçe yeniden yorumlayabilir veya reddedebilir. Örneğin bir çocuğun arkadaĢça olan cana yakın bir tavrı, istismarcı açısından çocuğun onunla seks yapmayı istediğinin kanıtı olarak algılanabilir (Akt.Terry ve Tallon 2004).

(14)

6 BiliĢsel teori istismar eden ebeveynin tepkilerini kendileri ve çocuklarıyla ilgili düĢüncelerine bağlı olarak düĢünce örüntüleri üzerine odaklarla açıklamaya çalıĢmaktadır. Bu düĢünce örüntüsünün ortaya konulan Ģeması çocuğun ebeveyni kasıtlı olarak kızdırmasına inanma, çocuğun bu davranıĢı kontrol edebilme potansiyeline sahip olduğuna ve kasıtlı olarak yaptığına inanma, çocuğun hatalı davranıĢlarını bir tehdit olarak algılama, bu hatalı davranıĢları kontrol etmek için kötü muamelenin gerekli olduğuna inanma, ebeveynin bu hatalı davranıĢlar nedeniyle öfkelenmesi ve öfkenin sorumlusu olarak görülen çocuğa yönelik kötü muamelenin baĢlaması Ģeklinde ortaya konmaktadır. Ġstenmeyen bir durumla karĢılaĢıldığında yaĢanan stres olayı ile ortaya çıkan olumsuz duygusal tepkinin zarar verme dürtüsüne yol açtığını öne süren duygusal tepkisellik teorisi zarar verme dürtüsünü engelleyicilerin olmaması durumunda bunun saldırgan davranıĢlara yol açtığını öne sürmektedir (Tuna 2010).

GeçiĢ teorisi ebeveyn ve çocuk arasındaki uyumsuz iliĢkilerin geliĢmesi ile yetiĢkine ait öfke, uyarılma ve baĢa çıkma tepkilerindeki gerilikler ve uyumsuzluklarla istismarın gerçekleĢtiğini açıklamaya çalıĢmaktadır (Tuna 2010). Bağlanma teorisine göre de insanların diğerleriyle güçlü duygusal bağlar kurmaya eğilimi vardır ve kiĢiler kayıp veya duygusal üzüntü yaĢadıklarında soyutlanma ve yalnızlıklarının sonuçlarına göre hareket ederler. Marshall ve Barbaree (1976)‟nın belirttiğine göre, ergenlik ve ergenliğin ilk zamanlarını kuĢatan dönem hem cinsel hem de sosyal becerilerin geliĢmesinde son derece önemlidir (Akt.Terry ve Tallon 2004).

Ekolojik model ebeveynin ve çocuğun özelliklerini içeren ve istismarın kuĢaklararası geçiĢini ele alan, ebeveyn ve çocuk arasında yaĢanan istismar ve ihmale odaklanarak toplumu, kültürü ve istismarın evrimsel yönünü daha geniĢ bir bağlam içinde değerlendirerek çocuk istismarı ve ihmalinin bireysel/geliĢimsel, güncel/durumsal, kültürel/tarihsel ve demografik faktörlerden etkilendiğini ortaya koymaktadır (Tuna 2010).

Çocuk cinsel istismarını, erkek cinselliğinin bir uzantısı ve güç ile bağlantılı olarak açıklayan feminist yaklaĢıma göre cinsel istismar ve ensest, erkeğin çocuklara

(15)

7 ve kadınlara karĢı kullandığı bir Ģiddet biçimi ve onlar üzerindeki hâkimiyetin bir ifadesidir. Bu yaklaĢımda, çocuk cinsel istismarı erkek sosyal gücünün ifade edilmesinin ve ataerkil sosyal iliĢkilerin geliĢtirilmesinin bir yolu olarak kabul edilmektedir (Driver 1989;Akt. Topçu 2009). Bu görüĢte olan yazarlar, çocuğun bedeninin cinsel amaçla kullanılması ile yetiĢkine yapılan tecavüz arasında bir fark olmadığına inanmaktadır. Feminist yaklaĢım cinsel istismarı, çocukları uygun cinsel hedefler haline getirme niteliğindeki bazı sosyal değerlerin ve değer yargılarının bir sonucu olarak kabul eder (Topçu 2009).

1.3. Çocuk Cinsel Ġstismarı Döngüsü

Cinsel istismarı bildirmek çocuklar için çok güçtür. Failler gizliliği vurgular ve kurbanı suçlar. Kurban birine anlatmaya çalıĢırsa, o kiĢi bu konuda konuĢmaktan çoğu zaman rahatsız olur ve konudan tamamen kaçınabilir (Zastrow ve Kirst-Ashman 2014).

Çocuk cinsel istismarı döngüsü, istismarı gerçekleĢtirirken istismarcının yaĢadığı düĢünce ve davranıĢ aĢamalarını anlamamızı sağlar. DüĢünce yapılarında çocukları cinsel bir varlık olarak algılayan istismarcılar, çocukları cinsellik konusunda bilgili ve yetkin olarak yorumlayabilirler. Cinselliğin doğal bir Ģey olduğunu, bu nedenle çocuğa herhangi bir zararının olmadığını düĢünen istismarcı, bazı durumlarda da istismar sürecinde kendi davranıĢlarını kontrol edemediğini ve dıĢsal güçler tarafından kontrol edildiğini düĢünür. Bu tür biliĢsel çarpıtmalar içinde hareket eden istismarcılar gerçekleĢtirdikleri istismara özgü biliĢsel çarpıtmalar içine girerler.

Çocuk istismar döngüsü, birbiriyle bağlantılı olan ve cinsel saldırıyla sonuçlanan bir dizi düĢünce, duygu ve davranıĢ içerir. Döngü, aĢırı bağımlılık yaratan, takıntılı davranıĢ kalıplarını kapsar. Bu davranıĢ kalıpları kısa vadeli doyuma odaklıdırlar. Kandırma süreçlerinin evreleriyle birlikte düĢünüldüğünde istismarcıyı daha iyi analiz etmemize yardımcı olacak istismar döngüsü aĢağıdaki tabloda belirtildiği gibidir:

(16)

8

ġekil 1.1. Çocuk Ġstismarı Döngüsü (Sanderson 2010)

Çocukları cinsel istismara uğratmada yatkınlık sergileyen istismarcı, fantezi ve mastürbasyona bağlı uyarılma sonucu öfke, kaygı, sıkıntı, depresyon ve stres yaĢar. Bu dönemde çarpık düĢünce geliĢtiren istismarcı, çocuk pornografisi izleme gibi yüksek riskli davranıĢta bulunur. Eylem aĢamasının ön safhasını oluĢturan bu adımından sonraki ilk adımı çocukların bulunduğu parklar, okullar gibi yerleri kapsayan yüksek riskli ortamlarda bulunmaktır. Bu ortamlarda hedef seçimine yönelen istismarcı, yaĢına ve görünüĢüne göre kurban seçmektedir. Kurbanının tereddüdünü yenmeden önce içsel ve dıĢsal ketleyicileri yenen istismarcı, bu aĢamanın ardından istismarı gerçekleĢtirmeye yönelik planlar geliĢtirir. Kurbanı kandırmaya yönelik eylemlerde bulunmaya baĢlar, bir yandan kurbanın tereddütlerini yener, diğer yandan saldırıya baĢlayarak istismarın gizliliğine yönelik eylemlerini ortaya koyar. PiĢmanlık ya da tespit edilme korkusu içerisinde çarpık düĢünce geliĢtirerek istismarı yeniden yorumlayan istismarcı, davranıĢı normalleĢtirir ve sürdürmeye devam eder. DavranıĢına tutsak olması ile çoğu zaman heyecanı aynı düzeyde tutmak için saldırılarını tırmandırır (Sanderson 2010).

Çocuklara cinsel istismarda bulunmaya yatkınlık Fantezi ve mastürbasyona bağlı uyarılma-öfke, kaygı, sıkıntı, depresyon, stres Çarpık düşünce Yüksek riskli davranışlar-çocuk pornografisi Yüksek riskli

ortamlar-parklar, okullar, banyo zamanları Hedef seçimi-yaşına,

görünüşüne göre kurban seçme

(17)

9

1.4. Cinsel Temas Öncesi Kandırma Sürecinin Evreleri

Çocuğa yönelik gerçekleĢen cinsel istismar beĢ temel aĢamada gerçekleĢir. Ġlk olarak karĢılaĢma aĢaması gelir. Burada fail çocuğa ne kadar yaklaĢabileceğini ve çocuğun nasıl tepki verdiğini görmek için çocukla deney yapar. Ġkinci aĢama cinsel karĢılıklı etkileĢim aĢamasıdır. ÇeĢitli yakınlık derecelerindeki cinsel etkinlikler bu aĢamada meydana gelir. Çoğu zaman bu aĢama ne kadar uzarsa istismarcı kurbana o kadar yaklaĢır. Üçüncü aĢama gizliliktir. Cinsel etkinlik Ģimdiden gerçekleĢmiĢtir öyle ki istismarcı kurbanı istismarın içinde kapana kısılmıĢ bir Ģekilde tutmak için bazı manipülasyonları kullanacaktır. Örneğin fail “annene söyleme; seni bir daha sevmez” ya da “bu özel bir sır, seni seviyorum” ya da “birilerine söylersen seni cezalandıracağım” diyebilir. Dördüncü aĢama açıklama aĢamasıdır. O ya da bu nedenle kurban istismara uğradığını açıklar. Açıklama, çocuk cinsel yollardan geçen bir hastalığa yakalandıysa ya da bir Ģekilde zarar görmüĢse fiziksel olarak da baĢlayabilir. Olayın ortaya çıkıĢı, cinsel etkinlik görüldüyse ya da birileri fark ettikten sonra çocuğun olaya iĢaret eden davranıĢlarını bildirdiyse, bir kaza sonucu da olabilir. Kurban, daha fazla dayanamadığı için, baĢkalarına anlatmak zorunda olduğunu hissetmiĢ olabilir. Ġstismarı açığa çıkarmak çocukluk sırasında olabileceği gibi daha sonra da olabilir. BeĢinci ve son aĢama bastırmadır. Bu hem kurban hem de aile için yüksek kaygılı bir zamandır. Duygular fail için inkârı, kurban için suçluluk ve güvensizliği ve diğer aile üyeleri için öfkeyi içerebilir (Zastrow ve Kirst-Ashman 2014).

Kandırma süreci, hileli yönlendirmenin ya da duygusal manipülasyonun incelikli bir Ģeklidir. Çocuk ve aileyle arkadaĢlık ve yakınlık bağları geliĢtirmeye dayanır. Çocuk cinsel istismarcıları çocukları kandırmak için kendilerini hoĢ, sempatik, anlayıĢlı, yardım sever; zaman, para, hediyeler ve sürprizler konusunda cömert, ince, duygusal olarak verici, çocuk odaklı ve çocuk dostu biri gibi gösterirler. Bu becerilerle cinsel temas öncesi kandırma sürecine faaliyete geçirir ve bu süreçte cinsel hedefine ulaĢmak için duygusal manipülasyonu kullanır. Cinsel temas öncesi kandırma süreci, bir birine dayalı birkaç evreden oluĢur. Sürecin nihai hedefi, çocuğa cinsel saldırıda bulunmaktır (Sanderson 2010).

(18)

10

1.5. Çocuk Cinsel Ġstismarcılarının KiĢilik Özellikleri

Çocukların istismarına yönelik toplum tarafından oluĢmuĢ yaygın algı ebeveynin veya istismarcının kiĢilik, öfke ve stres yönetimi sorunlarına yoğunlaĢmıĢtır. Ebeveynler iĢte yaĢadıkları sorunların çözümlenmemesine paralel olarak evde çocuklarını fiziksel (dolayısıyla cinsel) istismar edebilmektedirler. Örneğin 3 yaĢındaki çocuğunun ve bebeğinin hayatını idame ettiren bir anne gece aç olarak uyanan bebeğinin ağlamasını engellemek için onu silkeleyebilmektedir (Olive ve ark. 2007).

Çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunan her kiĢi pedofili olmamakla birlikte istismarcının Ruhsal Bozuklukların Tanısal Sınıflandırması (DSM-IV-TR)‟na göre bu tanıyı alabilmesi için istismarcı kiĢide, en az 6 aylık bir süre boyunca çocuklarla cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranıĢlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması gerektiği tanımlanmıĢtır. KiĢinin, bu cinsel dürtülere göre davranması ya da bu kiĢinin cinsel dürtüleri ya da düĢlemlerinin (fantezilerinin) belirgin bir sıkıntıya ya da kiĢiler arası sorunlara neden olması tanı için gerekli bulunmaktadır. Tanı ölçütlerine (DSM-IV-TR) göre pedofili tanısı konabilmesi için kiĢinin en az 16 yaĢında olması ve cinsel etkinlikte bulunduğu çocuklardan an az beĢ yaĢ daha büyük olması gerekmektedir (DSM IV-TR 2007).

Ġstismarcı kiĢilerde gerekli özgüven yoksunluğu ve sosyal becerilerin geliĢmemesinden kaynaklı korkulu tarz, kiĢinin kendisi ve diğerleri hakkında olumsuz düĢünceler içinde olduğunu, kiĢinin hayatındaki problemlerden dolayı muhtemelen kendisini suçladığını ortaya koymuĢtur. Bu kiĢilerin diğer kiĢilerle ilgili olumsuz düĢünceleri vardır ve diğerlerinden yardım ve destek aramazlar. Bu kiĢilerin diğerlerinin onun hakkında ne düĢündüğünü önemsemediğini söylemesi muhtemeldir ve iliĢkilerinde güçlü duygusal bağları nadiren vardır (Terry ve Tallon 2004).

DüĢük benlik saygısı çocuk istismarında önemli bir risk faktörüdür. DüĢük benlik saygısına sahip bireylerin çocuklarını daha olumsuz olarak algıladıkları ve aile içi stresle baĢ etmede daha yetersiz oldukları bildirilmektedir. Howe (2005)'a göre depresyon, madde ve alkol bağımlılığı çocukların fiziksel istismara uğrama riskini

(19)

11 arttırmaktadır. Özellikle alkolizm Ģiddetin ortaya çıkma olasılığını arttıran en önemli etmendir (Akt.Tuna 2010). AraĢtırmalar cinsel incinmiĢlik ile düĢük nitelikli sevgi bağı arasında bir iliĢki olduğunu göstermiĢtir. Marshall (1989) çocukları cinsel yönden istismar eden kiĢilerin çoğunlukla yaĢıtlarıyla etkili yakın iliĢkiler Ģekillendirmek için gerekli özgüvenlerinin ve sosyal becerilerinin geliĢmediğini bulmuĢtur. Bu baĢarısızlık, yaĢı tutmayan partnerlerle yakınlık kurma arayıĢına devam eden bu kiĢilerde hüsrana neden olur (Akt.Terry ve Tallon 2004).

1.6. Cinsel Ġstismar Mağduru Çocukların Aile Yapıları ve Ebeveyn Özellikleri

Cinsel istismar mağduru çocukların aile yapıları ve ebeveyn özelliklerinde bazı ortak yanlar belirlenmiĢ ve çocukların cinsel istismara uğramasında bu özellikler risk etkeni olarak değerlendirilmiĢtir. Yapılan araĢtırmalar sonucu çocukların cinsel istismara uğradığı ailelerde, aile üyeleri arasındaki duygusal bağların zayıf olduğu, duyguların olumsuz yönde ve saldırgan Ģekilde ifade edildiği, aile bireylerinde endiĢenin yüksek olduğu, kendine güvenin yetersiz olduğu, birçoğunda sosyal iliĢki kurma becerisinin geliĢmemiĢ olduğu görülmüĢtür. Bazı olgularda bu durum, yetiĢkinin cinsel yakınlaĢma isteğinin, kendine bağımlı ve zayıf olan, kendisinde zayıflık hissi yaratmayacak olan çocuğa yönelmesine yol açabilmektedir. Babanın tutucu aile değerlerine sahip olması, çocuk ve eĢin erkeğe boyun eğici tutumları benimsemesi cinsel istismar riskini artırmaktadır. Böyle durumlarda çocuklar, yaĢça büyük erkeklerin isteklerini reddetmede zorluk yaĢamaktadır. Babanın çocuklarına karĢı yetersiz düzeyde fiziksel yakınlık göstermesi durumunda da istismara uğrama artmaktadır. Babalarının ilgisine gereksinim duyan çocuklar, duygusal bir dokunuĢla cinsellik içeren dokunuĢ ya da eylemin ayrımına varamayabilirler (Öztürk 2009).

Ensestin aile dinamiği, iĢlevsiz aile yaklaĢımını (annenin bir eĢ olarak iĢlevsiz olması, bir anne olarak iĢlevsiz olması ve kiĢi olarak iĢlevsiz olması) destekler biçimde özellikler taĢımaktadır. Bu ailelerde, aile içi iliĢkileri bozulmuĢtur; anne bir nedenle aileye yabancılaĢmıĢ, baba ise cinsel yaĢamında ya çok engellenmiĢ durumdadır veya aile dıĢında cinsel tatmin arayacak kadar ahlakçı bir kimsedir. Böylece, cinsel ve duygusal tatmin yolları kapatılmıĢ olan babanın kızına yönelmesi,

(20)

12 ensest iliĢkisi ile sonuçlanabilmektedir. AraĢtırmalar, annenin fiziksel ve/veya duygusal yokluğunun, babanın alkolizmi ile birleĢtiği ailelerde, kız çocuklarının büyük bir ensest riski altında olduklarına iĢaret etmektedir (Topçu 2009).

1.7. Cinsel Ġstismarın Çocuk Üzerindeki Belirtileri ve Travmajenik Dinamikleri

Cinsel istismara maruz kalan çocukların ruh sağlığının bozulup bozulmadığı kısa bir süre öncesine kadar yaĢanan cinsel istismar sonrası çocukta travma sonrası stres bozukluğu tanı ölçütleri değerlendirilerek belirlenmekteydi. Travma yaratan olayın kabuslarda yada davetsiz anılarda tekrar tekrar yeniden yaĢanması, travma ile iliĢkilendirilen uyarıcılardan kaçınma ve duygusal uyuĢukluk, uykusuzluk, gürültüye tolerans göstermeme ve irkilme durumunda aĢırı tepki gibi durumları içeren aĢırı uyarılma durumu Ģeklinde üç grup halinde düĢünülebilecek olan klinik semptomlar olarak travma sonrası stres bozukluğu yansıtmaktadır (Butcher ve ark. 2013). Çocuk cinsel istismarının çocuk üzerindeki etkilerini anlamada, ruhsal bozukluğun travma sonrası stres bozukluğu tanı ölçütleriyle tam olarak açıklanamaması araĢtırmacıları bu klinik belirtilere ek olarak cinsel istismar sonrası çocuklarda görülen duygusal ve davranıĢsal bozuklukları da ortaya koyabilecek dinamikler geliĢtirilmeye yöneltmiĢtir.

Çocuk cinsel istismarının çocuk üzerinde yarattığı sonuçlar farklı faktörlerin etkisine göre veya durumuna göre değiĢmektedir. Bunlar istismarın baĢlangıcında çocuğun yaĢı, cinsel istismarın sürekliliği ve sıklığı, cinsel faaliyetlerin türü, kaba kuvvet ya da Ģiddet kullanımı, çocuğun istismarcıyla olan iliĢkisi, istismarcının yaĢı ve cinsiyeti, yaĢananları açığa vurmanın etkileri olarak sıralanabilir. AraĢtırmacılar, çocukla istismarcı yakın akraba olduğunda, istismar uzun süreli ve sık yaĢandığında, cinsel faaliyet içeri girme eylemini kapsadığında, buna Ģiddet ve saldırganlık eĢlik ettiğinde en büyük travmanın ortaya çıktığını bulmuĢtur (Sanderson 2010). Cinsel istismarın, korku ve kaygı tepkileri, depresyon, kızgınlık, düĢmanlık duygusu ve uygun olmayan cinsel davranıĢ gibi hemen ortaya çıkan anormal etkilerine dayanarak istismar tanımlanabilir (Topçu 2009).

(21)

13 Kısıtlı iletiĢim becerisi olan küçük çocuklarda cinsel istismar, çocuğun diğer çocuklarla veya oynadığı oyuncaklarla onlara yapılmıĢ cinsel hareketleri de barındıran oyunlara ya da kurbanı korkutucu rüyalar görmeye itebilir. Cinsel olarak istismara uğramıĢ diğer çocuklar kızgınlıklarını direkt dıĢa vurabilir, saldırgan olabilir ve diğer çocuklara karĢı zorbalık gösterebilir. Diğerleri ise kötü hislerini içine atabilir, bunalımda olabilir veya sosyal olarak içe kapanık olabilir. Ġstismara uğramıĢ bazı çocuklar evlerinden kaçabilir. Buna ilaveten, cinsel istismara uğrayan çocuklar uygun olmayan yaĢta baĢtan çıkarıcı davranıĢ türlerini (makyaj yapma veya giyimle ön plana çıkma gibi) gösterebilir (Olive ve ark. 2007).

Finkelhor ve Brown (1985), cinsel istismarın etkilerinin anlaĢılması amacıyla "Travma OluĢturan Dinamikler" modelini geliĢtirmiĢlerdir. Bu modele göre, çocuğun hazır olmadığı bir dönemde kendisini eriĢkin cinselliği içinde bulmasına bağlı olarak, cinsel ve emosyonel geliĢim sürecinde sorunlar yaĢanabilir. Travmatik cinsellik geliĢimi nedeniyle çocuğun cinsel kimlik ve normlarında bozulmalar görülebilir. Bu durum erken ve geç dönemde tekrarlayıcı, rastgele kompulsif davranıĢlara, kiĢilerarası iliĢkilerde bozulmalara, yeniden mağdur olmaya, cinsel saldırgan davranıĢlara, güçsüzlüğe, kendini damgalamaya yol açabilir (Akt.Selvi ve ark. 2011).

Çocuk cinsel istismarındaki travmajenik dinamikler modeli çocuk cinsel istismarının etkisini anlamanın en iyi yolunun, onun temelindeki travmajenik dinamikleri incelemek olduğunu ileri sürer. Bu model çok önemli dört dinamik içerir. Bu dinamikler travmatik cinselleĢme, güçsüzlük, ihanet ve damgalanmadır.

Travmatik cinselleĢme çocuğun cinsel geliĢim evrelerinde yaĢına uygun olmayan bir değiĢikliği ifade eder. Ayrıca cinsellik kavramı ve eylemi çocuğun dünyasında değiĢen bir anlam bulur. Çocuk cinselliği ve cinsel davranıĢı çeĢitli ihtiyaçlarının tatmini amacıyla kullanır. Ġstismar sürecinde istismarcı tarafından manipüle edilmek amacıyla çocuğa cinsellik konusunda aktarılan yanlıĢ düĢünceler, çocuğun cinsel geliĢim ve kimliği ile cinsel davranıĢlarında bir dizi probleme neden olur.

Travmatik cinselleĢme genellikle ensest olgularında görülür. Ġstismar eden kiĢi, aslında çocuğun ailede en çok sevgi ve onay beklediği kiĢidir. Hatta özdeĢim

(22)

14 modeli bile olabilir. Çocuğun en çok sevdiği kiĢi onun sevgisinden faydalanıp hediyeler vermiĢ ve cinsel talepte bulunmuĢtur. Bu durum çocukta cinsel davranıĢ ve ahlak karmaĢası yaratacaktır. Cinselliği bir alıĢveriĢ gibi değerlendirecektir. Sevgi için cinselliğin gerektiğini düĢünecek bu da sonraki yaĢamında birçok partnerle cinsel iliĢkiye girmesine ve riskli cinsel davranıĢlarda bulunmasına neden olacaktır (Finkelhor ve Browne 1985;Akt.Aktepe 2009).

Cinsel isteklerle çocuğa yaklaĢan kiĢi, çocuğun sevgisinden yararlanarak ve ona hediyeler vererek yaklaĢmıĢsa, çocukta cinsel davranıĢın algılanıĢı karmaĢıklaĢmaktadır. Çocuk, yaĢamı boyunca sevgi elde etmek için cinselliğin gerektiği sonucuna varabilir. Zorla ve hırpalanarak bu eyleme itilen çocuklar, kendilerine ve vücutlarına yönelik olumsuz tutum gösterip, yetiĢkinlikteki cinsel yaĢamlarında sorun yaĢayabilirler. Bu çocukların cinsellikle normalden daha fazla ilgilendikleri, arkadaĢlarına cinsel yönden saldırgan davranabildikleri ve yetiĢkinliklerinde istismara yönelebildikleri saptanmıĢtır (Finkelhor ve Brown 1985;Akt.Öztürk 2009).

(23)

15

Çizelge 1.1. Travmatik CinselleĢmede Dinamikler, Psikolojik Etki ve DavranıĢsal DıĢavurumlar

Dinamikler

a) Çocuğun geliĢim seviyesine uygun olmayan cinsel davranıĢlarla ödüllendirilmesi. b) Ġstismarcının cinsellik karĢılığında ilgi ve sevgi vermesi.

c) Çocuğun cinsel bölgelerinin saplantı haline getirilmesi.

d) Ġstismarcının cinsel davranıĢ ve cinsel ahlak hakkında yanlıĢ kanılar aktarması. e) Cinsel faaliyetin olumsuz duygular ve anılarla koĢullanması.

Psikolojik etkisi

a) Cinsel sorunların sıklığında artma.

b) Cinsel kimlik hakkındaki kafa karıĢıklığı. c) Cinsel normlar hakkındaki kafa karıĢıklığı.

d) Cinsellik ve sevgi, hoĢlanma ve uyarılma duyguları hakkındaki kafa karıĢıklığı. e) Cinsel yakınlaĢmaya karĢı isteksizlik duyma.

DavranıĢsal dıĢa vurumlar

a) Cinsel endiĢeler ve takıntılı cinsel davranıĢlar. b) Erken yaĢta cinsel iliĢki yaĢama.

c) Saldırgan cinsel davranıĢlar. d) Rastgele cinsel iliĢkide bulunma. e) FuhuĢ.

f) Cinsel bozukluklar: geri dönüĢler, uyarılma ve orgazmda güçlük. g) Cinsel yakınlaĢmadan kaçınma ya da buna fobik tepkiler gösterme

(Sanderson 2010).

Damgalanma, yaĢanan cinsel istismarın ortaya çıkması sonucu aile ve sosyal çevrenin çocuğa iliĢkin tutumundan ve istismarı yorumlama biçiminden etkilenir. Damgalanma, cinsel istismar nedeniyle çocuğun ayıplanma, utanma ve suçluluk duygularını açıklar. Çocuğa, maruz kaldığı istismar deneyimleriyle ilgili olarak, kötü olduğu, utanç ve suçluluk duyması gerektiği yönünde olumsuz değerlendirmelerin nakledilmesi ve bunların çocuğun benlik algısı ile birleĢmesi, damgalanma sürecini oluĢturur (Topçu 2009).

(24)

16 Bu dinamik çocuğun istismarcı tarafından azarlanması, ensestin iliĢki içerisinde gizlenmesi, toplum ve aile tarafından çocuğa tepki verilmesi ile ortaya çıkar. Ġstismara uğrayan kiĢi istismarın yükünü etrafına zarar verdiği ve bu yüzden hak ettiği Ģeklinde yaĢamaya devam eder. Bu negatif benlik imajı nedeni ile ya kendini diğer insanlardan izole eder ya da kendi bedeni üzerinde diğer insanların hakkı olduğuna inanır. Bu suçluluk ve utanç bu dinamiğin uzun döneme projeksiyonu ile yaĢanır (Keskin ve Çam 2005).

Çizelge 1.2. Damgalanma Duygusunda Dinamikler, Psikolojik Etki ve DavranıĢsal DıĢavurumlar

Dinamikler

a) Ġstismarcının kurbanı suçlaması/kötülemesi.

b) Ġstismarcının ve diğerlerinin ağzını sıkı tutması konusunda çocuğa baskı

yapması.

c) Çocuğun bu davranıĢların utanç verici tutumlar olduğu sonucuna varması. d) YaĢananların açığa vurulması karĢısında diğer insanların Ģok olması. e) BaĢkalarının olaylardan dolayı çocuğu suçlaması.

f) Çocuğun hasarlı mal Ģeklinde basma kalıp bir kategoriye sokulması. Psikolojik etkisi

a) Suçluluk, utanç. b) Öz saygının azalması.

c) BaĢkalarından farklı olma duygusu DavranıĢsal dıĢa vurumlar

a) Soyutlanma.

b) UyuĢturucu ya da alkol kötüye kullanımı. c) Suça karıĢma.

d) Kendini yaralama. e) Ġntihar

(Sanderson 2010).

Ġhanet, çocuğun cinsel istismara uğradığında, sevdiği ve koruma beklediği bir kimse, örneğin ebeveyni veya bakıcısı hakkında düĢtüğü hayal kırıklığına iĢaret eder.

(25)

17 Ġhanet, çocukların bağımlı oldukları ve güvendikleri bir kimsenin, istismarda bulunmakla kendilerine zarar verdiğini kavramalarının sonucu yaĢadıkları duygudur (Topçu 2009).

Ġhanet yetiĢkinin kiĢiler arası iĢlevlerinde de etkili olan dikkat çekici bir yapıdır. Genellikle çocuklar yetiĢkinlerin onları koruyacağına ve onlara karĢı dürüst davranacaklarına inanırlar. Ne zaman ki çocuk istismara uğrar, yetiĢkin ona kasten zarar verir, çocuğun güvenlik ve emniyet hissi kırılır, çocuk kendisine ihanet edildiğini hissetmeye baĢlar. Çocuk yetiĢkinin kasten ona zarar verdiğini, ona yalan söylediğini, kendi ilgisi ve zevki için ona baktığını keĢfetmeye baĢlar. Ġstismar açığa çıktığında aile çocuğa destek olmaz, onu koruma altına almazsa çocuğa karĢı ikinci bir ihanet daha yapılmıĢ olur. Ġstismarcı çocuğun yakını ise çocuğun kendisine ihanet edilmiĢlik hissi artar. Çocukluk çağında yaĢanan bu ihanet edilmiĢlik ve kayıp hissi, çocuk geliĢimi devam ettiği süreçte diğer iliĢkilerine yansıyarak büyür (Keskin ve Çam 2005).

(26)

18

Çizelge 1.3. Ġhanet Duygusunda Dinamikler, Psikolojik Etki ve DavranıĢsal DıĢavurumlar

Dinamikler

a) Güvenin ve savunmasızlığın edilmesi.

b) BaĢkalarının ilgi gösterip koruyacakları beklentisinin ihlal edilmesi. c) Çocuğun mutluluğunun göz ardı edilmesi.

d) Ebeveyn desteğinin ve korumasının olmaması.

Psikolojik etkisi a) Acı, depresyon. b) AĢırı bağımlılık.

c) BaĢkalarının güvenilirliğini değerlendirme becerisinde azalma. d) Güvensizlik, özellikle erkeklere karĢı.

e) Öfke, kin.

DavranıĢsal dıĢavurumlar

a) Birine sımsıkı yapıĢmak. b) Müteakip istismara yatkınlık.

c) Kendi çocuklarının kurban olmasına müsaade etme. d) Soyutlanma.

e) Yakın iliĢkilerde rahatsızlık duyma. f) Evlilik sorunları.

g) Saldırgan davranıĢlar. h) Suç iĢleme

(Sanderson 2010).

Güçsüzlük, çocuğun iradesine, isteklerine ve etkili olma duygularına sürekli karĢı konulmasının sonunda yaĢanan bir süreçtir. Bu süreç, cinsel saldırı sırasındaki çaresizliğe, korkuya ve kaygıya neden olur ve çocukların kendi yaĢamlarını kontrol etme yeteneğini tahrip eder (Topçu 2009). Çoğu zaman çocuk bu istismarı içeren davranıĢı kontrol altına alamaz, eğer bu istismar hareketine dur diyecek olsa toplum ve aile tarafından ya ona inanılmayacağı ya da aynı hareketin tekrar yapılacağı yönünde istismarcı tarafından yöneltilen tehdit davranıĢlarını içeren pek çok engelle

(27)

19 karĢı karĢıya kalır. Zarar verileceği yönünde yapılan tehditler çocukta güçsüzlük hissinin artmasına neden olur (Keskin ve Çam 2005).

Çizelge 1.4. Güçsüzlük Duygusunda Dinamikler, Psikolojik Etki ve DavranıĢsal DıĢavurumlar

Dinamikler

a) Çocuğun isteği dıĢında beden bölgesinin saldırıya uğraması. b) Zaman içinde devam eden saldırıya karĢı savunmasızlık.

c) Ġstismarcının çocuğu dâhil etmek için baskıya ve hileye baĢvurması.

d) Çocuğun kendisini koruyamadığını ve istismarı engelleyemediğini düĢünmesi e) Sürekli korku hissedilmesi.

f) Çocuğun baĢkalarının kendisine inanmasını sağlayamaması. Psikolojik etkisi

a) Korku, kaygı.

b) Kendi kendine yeterli olduğu duygusunun azalması. c) Kendini kurban olarak algılama.

d) Kontrol etme ihtiyacı. e) Saldırgan ile özdeĢleĢme.

(Sanderson 2010).

Cinsel istismarın çocuklar üzerindeki etkisi travma sonrası stres bozukluğundan ziyade travmajenik dinamik model ile daha uygun açıklanabildiğinden bu model ile cinsel istismarın çocuk üzerindeki etkisi daha kapsamlı ve cinsel istismara özgü sonuçlar ile değerlendirilerek diğer travmatik yaĢam olaylarından farkı daha ayrıntılı ortaya konabilmektedir. Yapılacak psiko-sosyal destekte ve psikiyatrik tedavi sürecinde bu model göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk cinsel istismarı konusunda yapılan uzun araĢtırmalar sonucu oluĢturulan travmajenik dinamikler modeli, çocuk cinsel istismarının sonuçlarını anlamada ve cinsel istismar mağduru çocuğun yaĢadığı travmatik durumu değerlendirmede diğer travmatik yaĢam olaylarından farklı ve cinsel istismarın kendi doğasına özgü sonuçlarını anlamamızı sağlamaktadır.

(28)

20 Bağlanma teorisine göre cinsel istismar yaĢayan bireyler dezorganize bağlanma geliĢtirirler. Dezorganize olmuĢ bağlanma genellikle çocukluk çağı anksiyetesinin kaynaklarından olan korku dolu davranıĢlar olarak belirir. Bu dinamik genellikle kognitif yıkıma ve iliĢkilerde dengesizliğe neden olan disfonksiyonel ailede yaĢamıĢ olan çocuklarda geliĢir. Çocuk bakıcısının kendisine karĢı negatif bir davranıĢı ile karĢılaĢtığında buna karĢı farklı tepki verme sürecine girer. Bu negatif tepki sürecinde geri çevrilme ve çatıĢma yaĢanırsa çocuk bu negatif tepkiyi ya görmezden gelir ya da abartılı tepki sürecine girer ve bağlanma sürecinde anksiyete dolu tehlikeli stratejiler geliĢtirmeye yönelir. Ġstismar eden patolojik ebeveynlere karĢı geliĢtirilen istenmeye bağlanma Ģekli kiĢinin çocukluk dönemine ait travmatize anılarına blok koyması ile kiĢide yaĢamını sürdürür. Korkuyla iliĢkili bu bağlılık Ģekli inkâra neden olur ve her geri çevrilmede kiĢinin ebeveyn olma sürecinde veya çözüme kavuĢmamıĢ her travmasında tekrar tekrar yaĢanır. Dezorganize bağlanma çocuğun ayrılma bireyleĢmede problem yaĢamasına neden olur (Keskin ve Çam 2005).

Ensest durumunda çocuğun çok daha fazla örselendiği, ruhsal sorunları daha sık ve yoğun yaĢadığı saptanmıĢtır. Öz baba ile kızı arasında yaĢanan ensest iliĢkide, babanın koruyucu imgesinin yıkılması sonucunda çocuğun kendine güveni azalmakta ve benlik imgesi parçalanmaktadır. Bu çocuklar, uğradıkları saldırıya karĢılık verme olanağından yoksundur; olumsuz karĢılık göreceği, ailesinin yıkılacağı, kendisinin sevilmeyeceği ve istenmeyeceği korkusuyla istismarı yapana duyduğu kızgınlığı ifade edemeyebilmektedirler. Aynı zamanda annesinin kendisini korumaması nedeniyle ona karĢı da öfke içindedir ama onun da sevgisini kaybedeceği korkusuyla öfkesini içine atabilmektedir (Topçu 2009). Ensest iliĢkinin uzun süreli etkileri çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Küçük çocuklar yapılan davranıĢın tam olarak farkına varamadıkları için, ergen mağdurlara göre daha az suçluluk hissederler. Fakat küçük çocuklarla ilgili tehlike, büyüdüklerinde ve toplumun enseste bakıĢ açısını öğrendiklerinde, kendilerini böyle bir iliĢki yaĢadıkları için suçlu hissetmeye baĢlamalarıdır. Kendine güven eksikliği, suçluluk, depresyon ve korku ensest iliĢkinin kız çocuğu üzerinde uzun dönemde ortaya çıkan etkileridir (Siegel ve ark. 1990;Akt.Zastrow 2014).

(29)

21 Kız çocuğu, kendisini koruyamadığı için annesini ve kendisine böyle bir iliĢki yaĢattığı için babasını suçlayabilir. Ayrıca, bu iliĢki nedeniyle kendisini zarar görmüĢ ve değersiz hissedebilir. En çok güvendiği erkek tarafından istismar edilen kız çocuğu, yaĢamı boyunca erkeklere güven duymakta zorluk çeker. Ensest iliĢkiye zorlanmıĢ bazı bireyler, yaĢadıkları bu durumu unutmak adına fuhuĢ, uyuĢturucu kullanımı ve hatta intihar gibi yollara baĢvururlar. Enseste zorlanan kız çocuğunun yaĢı büyükse ve ensest iliĢki devam ettiği halde bildirmediyse, birey bu durumdan kurtulmak için evi terk edebilir. Evi terk eden kız çocuğunun, para kazanmak için fuhuĢa yönelmesi oldukça muhtemeldir. Çünkü cinselliğin erkekler tarafından en fazla değer verilen Ģey olduğunu düĢünür. Ayrıca yaĢadığı durumdan kurtulmak ve bu durumu unutmak adına uyuĢturucu kullanımına da yönelebilir (Zastrow 2014).

1.8. Cinsel Ġstismar Sonrası Ortaya Çıkan Psikiyatrik Sorunlar

Çocukluk çağı cinsel istismarı barındırdığı özelliklere ve gerçekleĢtiği koĢullara bağlı olarak çocuklar üzerinde kısa ve uzun vadede farklı etkiler bırakmaktadır. Yapılan araĢtırmalara göre beĢ değiĢken cinsel olarak istismar edilen mağdurların, yetiĢkinliklerinde ciddi sorunlara sahip olma riskini arttırmaktadır. Bu değiĢkenlerin ilki faille yakın iliĢkidir. Bir aile üyesi ya da kurbanın kendisine yakın hissettiği ve güvendiği bir baĢka kiĢi tarafından gerçekleĢen cinsel istismar, yetiĢkinlikteki daha derin bir travmayla iliĢkilidir. Ġkinci değiĢken istismarın süresidir. Ġstismar ne kadar uzun sürerse, uzun dönemli olumsuz etkilerin olasılığı da daha büyük olacaktır. Bununla beraber, aĢırı derecede Ģiddetli ve sadistik davranıĢlar (saldırganın cinsel tatmini için mağdura acı çektirmesi) meydana geldiyse, tek bir olay bile, ciddi travmaya neden olabilir. Üçüncü değiĢken güç kullanımı ve istismarın yoğunluğudur. Güç kullanmak ya da acıya neden olmak daha yıkıcı etkilere neden olma eğilimindedir. Penisin duhulünün meydana gelmesi (penetrasyon) daha büyük bir travmayla iliĢkilidir. Dördüncü değiĢken ebeveynlerin ya da diğerlerinin desteğinin olmasıdır. Kurban istismarı ilk kez açıkladığında, ona yakın olanların desteğinin yokluğu, potansiyel olarak daha büyük uzun dönemli sorunlarla sonuçlanır. Diğerleri onu suçlar ya da eleĢtirirse, önemli psikolojik rahatsızlıklardan acı çekebilir. Kurban, “kirli sırrı”ndan algıladığı Ģeyi yetiĢkinliğine kadar saklamaya karar verebilir. BeĢinci değiĢken mağdurun baĢ edememesidir. Bazı

(30)

22 bireyler, krizler ve streslerle daha etkili baĢ etmesine doğal olarak izin veren bir kiĢilik yapısına sahiptir (Berliner 2011, Berliner ve Elliott 2002, Crosson-Tower 2010,McAnulty ve Burnette 2013,Miller-Perrin ve Perrin 2007; Akt. Zastrow ve Kirst-Ashman 2014).

Çocuk cinsel istismarının çocuklar üzerinde ergenlik ve eriĢkinlik dönemine kadar süren çok büyük etkileri vardır. Depresyon, anksiyete, post travmatik stres bozukluğu, duygusal problemler, düĢük benlik saygısı, beden imgesi bozulmaları ve intihar düĢünceleri yaygındır. Suçlu davranıĢ, kendine zarar verici davranıĢ ( örneğin; birisinin kendisini keskin objelerle kasten kesmesi), saldırganlık, uyuĢturucu ve alkol kötüye kullanımı yaygındır. Ġstismara uğramıĢ çocuklar diğerlerine (özellikle yetiĢkinlere) güvenmede zorluk yaĢarlar ve çok büyük derecede suçluluk ve utanç duyarlar. Buna ek olarak, çocukken cinsel istismara uğrayan ergen veya yetiĢkinler arkadaĢlıklarını sürdürmede, yakın iliĢkiler kurmada sık sık sorun yaĢarlar ve bunlar anksiyete ve seksle ilgili fobilere neden olabilir (Olive ve ark. 2007).

Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerde geliĢen psikopatoloji tablosu geniĢ bir yelpazeden oluĢmaktadır. Cinsel istismarın klinik özellikleri ve çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun özelliklerine (travma sırasında geliĢimsel evre ve kronolojik yaĢına, istismara uğrayan çocuğun cinsiyetine, kiĢilik özelliklerine, baĢ etme becerilerine, benlik değerine vb.), olayın kendisine ait özelliklerine (çocuğun istismarcı ile olan iliĢkisine, Ģiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, istismar eden kiĢinin yaĢına, çocuğa olan yakınlığına, cinsel istismarın türüne ve Ģiddetine, sayısına, sıklığına, süresine, yaĢanan örselenmenin yoğunluğuna vb.), sosyal desteğin varlığına, geçmiĢte yaĢanmıĢ travmalarıyla iliĢkili duyarlılığına bağlı olarak değiĢiklik göstermektedir. Ailenin sosyokültürel düzeyi, ailenin istismarı öğrendikten sonraki ele alıĢ biçimleri, sosyal destekleri, eĢlik eden diğer istismar türlerinin (fiziksel istismar, duygusal istismar ve ihmal) olup olmaması, ruhsal desteğin hemen alınıp alınmadığı gibi değiĢkenler de oluĢabilecek ruhsal bozukluk tablosu için belirleyici olmaktadır (Dağlı ve Ġnancı 2011).

Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar. Özellikle ensest yaĢantısı aile birliğini ve tüm aile bireylerini tehdit eden bir kriz yaratabilmekte, krize müdahalenin iyi olmadığı durumlarda çocuğun suçlanması, dıĢlanması, Ģiddete

(31)

23 maruz kalması riskleri ön plana çıkmaktadır. Ebeveynlerin yaĢadığı olumsuz duygular, özellikle öfke çocuğa yansıtıldığında çocukta yoğun duygusal ve davranıĢsal sorunlar ortaya çıkabilir. Ġstismar ister aile içinden ister dıĢından olsun istismarın açığa çıkmasının ardından çocukla olan etkileĢim klinik tablo üzerinde belirleyici olmaktadır. Soruna odaklı çözüm arayıĢına giden ve suçluluk ve sorumluluk duygularını çocuk üzerinden alabilen bir destek sistemi içinde daha olumlu bir klinik görünüm ortaya çıkmaktadır (ĠĢeri 2008). Ġstismarın ruh sağlığına etkileri bugüne kadar farklı araĢtırma desenleriyle incelenmiĢtir. Bu araĢtırmalardan bazıları çocukluk döneminde ortaya çıkan tepki ve bozuklukları incelerken bazıları eriĢkinlik dönemine yansıyan sorunları araĢtırmayı hedeflemiĢtir. Sonuç olarak istismarın erken ve geç dönemde pek çok ruhsal belirtiyle iliĢkisi gösterilmiĢtir (Avcı ve Tahiroğlu 2007).

Cinsel istismar öyküsü anksiyete, depresyon, madde bağımlılığı, intihar davranıĢı, borderline kiĢilik bozukluğu ve post-travmatik stres bozukluğunu içeren psikiyatrik bozukluklarla sonuçlanabilmektedir. KiĢiler arası iliĢki kurma ve sosyal iliĢkileri sürdürme becerisi, benlik saygısı cinsel istismardan olumsuz etkilenmektedir. Çocukluk çağı cinsel istismarı ile cinsel yönden riskli davranıĢ gösterme arasında birliktelik saptanmıĢtır. Çocuğun cinsel istismarında istismarla birlikte yaĢanan travmatik cinsellik, ihanete uğramıĢlık hissi, güçsüzlük, damgalanma gibi dört travmatik dinamik yer alır. Travma psikolojik ve davranıĢsal sonuçlara neden olurken, erken travma ayrıca olumsuz biyolojik etkilere de yol açabilir (Aktepe 2009).

Cinsel istismar kurbanlarında gözlenen psikiyatrik rahatsızlıklar arasında yer alan travma sonrası stres bozukluğunun belirtileri, maruz kalınan saldırının ağırlığına bağlı olarak değiĢiklik gösterebilir. Travmatik olayın hemen arkasından geliĢen ve insan yaĢamında aylarca hatta yıllarca süren bir dönemden sonra ortaya çıkan bu bozukluk, travmatik bir olayı tekrar yaĢamak gibi bir özellik gösterir ve bu durumda, kiĢinin tepkilerinde ve dıĢ dünyaya katılımında bir azalma ile birlikte çeĢitlilik gösterir. Travma sonrası stres bozukluğunun en sık rastlanan belirtileri, uyku bozuklukları, bellek zedelenmesi, dikkati toplamakta güçlük, ısrarlı aĢırı uyarılma, olayın hatıralarının istenmeden zihne tekrar tekrar girmesi, normal faaliyetlere ilginin belirgin bir biçimde azalması, kopma duygusu, travmayı

(32)

24 hatırlatan olaylardan kaçınma, travmaya benzeyen veya simgeleyen olaylarla karĢılaĢıldığında stres belirtilerinin Ģiddetlenmesi olarak sıralanabilir (Topçu 2009).

1.8.1. Çocukluk Çağı Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu

Kaygı, cinsel istismarın uzun vadedeki etkilerinden biri olarak araĢtırmalar tarafından sık sık ortaya konan ruhsal bir koĢuldur. Çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kalmıĢ yetiĢkinlerin kaygı ve gerilim içinde kiĢiler oldukları bildirilmektedir. Birçok çalıĢmada, cinsel istismar kurbanı çocukların ve çocukluğunda istismara uğramıĢ yetiĢkinlerin yüksek kaygı düzeylerine sahip oldukları kanıtlanmıĢtır. Çocuk istismarının doğası gereği, tehdit içermesi ve sarsıcı olması, çocuk kurbanın güvenlik duygusunun geliĢimini ve güvenli ve adil bir dünyaya olan inancını yok eder. Bu nedenle istismar kurbanları, tehlike beklentileri içinde korku ve kaygı ile davranıĢta bulunurlar (Topçu 2009).

Yaygın anksiyete bozukluğu, gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde yaĢam koĢulları hakkında gerçekçi olmayan aĢırı endiĢe ile karakterizedir. Hastalar çoğu zaman kendilerini gergin ve sinirli hissettiklerini söylerler. Belirtiler tipik olarak üç farklı grupta toplanır: 1) AĢırı fizyolojik uyarılmıĢlık durumu; örneğin kas gerginliği, irritabilite ve uykusuzluk; 2) Konsantrasyon bozukluğu ve sorunların gerçekçi olmayan bir biçimde değerlendirilmesi ile karakterize uygunsuz biliĢsel süreç ve 3) Sorunlarla baĢ etme stratejilerinde yetersizlik; örneğin kaçma, erteleme, sorun çözme becerilerinde zayıflıktır (Ersoy ve ark. 2003).

Yaygın anksiyete bozukluğunda en az altı aydır süren okul ya da iĢ performansı gibi çeĢitli aktivitelerle ilgili aĢırı anksiyete, endiĢe ve korku dolu bekleyiĢ hali vardır ve kiĢinin bu korku ve endiĢeyi kontrol etmekte güçlük ektiğini belirtmesi gerekmektedir. Anksiyete ve endiĢeye 1) Yorgunluk, dinlenememiĢlik, sinirlilik ya da gerginlik hissi, 2) Çabuk yorulma, 3) Konsantrasyon güçlüğü ya da zihninin boĢaldığını hissetme, 4) Ġrritabilite, 5) Kas gerginliği, 6) Uyku bozukluğu (uykuya dalmada, uykuda kalmada ya da dinlenmiĢ ve uykusunu almıĢ olarak uyanmada güçlük) Ģeklindeki altı belirti türünden en az üçünün eĢlik etmesi gerekmektedir ancak çocuklarda bu belirtilerden birinin bulunması durumunda tanı

(33)

25 ölçütünü karĢılamaktadır. Anksiyete, endiĢe, korku ve fiziksel belirtilerin, sosyal, mesleki ve diğer önemli fonksiyonların yerine getirilmesinde belirgin güçlük ya da bozulmaya yol açar (Amerikan Psikiyatri Birliği 2007).

Sağlık, güvenlik, baĢarı, baĢkalarının güvenliği, gelecek, programlara uyma, aile bütçesi, iliĢkiler gibi herhangi bir alanda aĢırı endiĢelenme yaygın anksiyete bozukluğunun iĢaretidir. Kamuya açık yerlerde herhangi bir Ģey yapmayı reddetmek veya küçük bir hata bunaltıcı bir tepkiyle sonuçlanabilir. Kaygılarına karĢı savunma oluĢturmak için yaygın anksiyete bozukluğu olan çocuklar sosyal normlara sıkı Ģekilde bağlı olabilir, baĢkalarını memnun etmek için ve yetiĢkin gibi davranabilir, olgunluk bir yanılsama yaratır, genellikle bazı davranıĢları çevrelerindeki yetiĢkinler tarafından takdirle karĢılanır (Austin ve Sciarra 2013). Bir çocuğun kaygı ve depresyona karĢı incinebilir olmasını çevresindeki pekiĢtirici olaylar üzerinde “denetimi” olmadığı duygusunu yaratan erken yaĢam deneyimleri tetikliyor olabilir. Olumsuz çevresel etkenler üzerindeki denetim duygusu azalan bir çocuk, stresli koĢulları yönetme yeterliği hisseden bir çocuğa oranla, kaygıya karĢı da savunmasız olabilir. Çocukluktaki kaygı bozuklukları ergenlik ve genç yetiĢkinlik dönemlerinde de sürebilir ve ilk olarak uyumsuz kaçınma davranıĢlarına ve daha sonra da gittikçe kendine özgü düĢünme ve davranma biçimlerine ya da bir yaĢıt grubuna “ayak uyduramama” durumlarına yol açabilir (Butcher ve ark. 2013).

1.8.2. Çocukluk Çağı Depresif Bozuklukları

Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerde, büyük depresyon, düĢük benlik değeri ve intihar eğilimleri sıklıkla rastlanan ruhsal bozukluklardır. Ergenlerde gözlenen, cinsel istismarla ilgili suçluluk ve utanma duyguları ile depresyon, uğradıkları cinsel istismara karĢı gösterdikleri tepkinin bir sonucu olarak açıklanabilir. Birçok çalıĢmada, cinsel istismara uğramıĢ çocukların süreğen çaresizlik biçiminde kendilik ve tehlike algısı, umutsuzluk, zedelenmiĢ güven duygusu, kendini ayıplama ve düĢük kendilik değerine sahip oldukları bulunmuĢtur. Süreğen çaresizlik ve tehlike algısı, kurbanın istismarcıya karĢı psikolojik ve bedensel olarak direnememesinin ve kendini savunamamasını bir sonucu olarak geliĢir (Topçu 2009).

Şekil

ġekil  1.2.  Aile  içi  istismara  uğramıĢ  bir  çocuk  için  sosyal  hizmet  uzmanının  alabileceği temel kararlar ve olası sonuçları (O‟Sullivan 1999, Alemi 1996:Akt
Çizelge 3.1. Çocuklara ĠliĢkin Sosyo-Demografik Bilgiler
Çizelge 3.4. Babaya ĠliĢkin Sosyo-Demografik Bilgiler
Çizelge 3.5. Sağlık Durumlarına ĠliĢkin Bilgiler-1
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrenci beceri basamağını uygulamacının işaret ipucu kullanması sonucu yaparsa ,ölçüt bağımlı ölçü aracındaki ilgili basamağın karşısına işaret

Bizim araştırmamızda da kara, ak, kızıl, sarı renkleri ilk dört sırayı alırken, bunları boz ve gök renkleri takip etmektedir (Bk.. a) kara: Muğla yer adlarında en

Swanston ve arkadaşlarının (1997) yaptığı çalışmada, cinsel istismara maruz kalan araştırma grubunun Açık Kaygı Ölçeğinden (Manifest Anxiety Scale)

Özürlü çocuğun, özel bakıma gereksinimi olduğu bilincinden hareketle bu maddenin 2 nci fıkrası uyarınca yapılması öngörülen yardım, çocuğun ana- babasının ya

• Rıza yaşının altında bulunan bir çocuğun cinsel açıdan olgun bir yetişkinin cinsel doyumuna yol açacak bir edim içinde yer alması ya da bu duruma göz yumulmasıdır..

Physical Activity Levels of School-Aged Children With Post- Operation Congenital Heart Disease..  Congenital heart disease (CHD) is a common childhood

Altı yaşlarında birkaç kez anne ve babasının ya- tak odasını gözetleyerek cinsel ilişkilerine tanık olduğu, annesine tanık olduğu cinsel ilişkiyi kastederek

Ülkemizde ihmal ve istismar mağduru çocuklarla ilgili yapılan araştırma sonuçlarında, kız çocuklarının erkek çocuklara göre yüksek oranda olduğu, istismar