• Sonuç bulunamadı

Çocuklar, uğradıkları cinsel istismara olumsuz duygusal tepkiler gösterirler. Bu bağlamda korku, öfke, düĢmanlık, suçluluk, utanç duyguları ve depresyon, cinsel istismarın baĢlangıç etkileri olarak saptanan duygusal tepkilerin örnekleridir. Çocuk cinsel istismarı ile ilgili araĢtırma sonuçları, cinsel istismara uğramıĢ kız çocukların daha fazla davranıĢ sorunları sergilediklerini, okul baĢarılarının kötü ve sosyal yeterliliklerinin düĢük düzeyde olduğunu göstermektedir. Cinsel istismara maruz kalmıĢ ergenler üzerinde yapılan araĢtırmalardan, depresyon, düĢük benlik değeri ve düĢük kendilik saygısı, intihar düĢünceleri ve intihar giriĢimleri ile ilgili kanıtlar elde edilmiĢtir (Topçu 2009). Yapılan araĢtırmada yer alan çocukların cinsel istismarın gerçekleĢmesinin ardından ruh sağlığına iliĢkin dosya bilgileri ve ruhsal bozukluk tanıları değerlendirildiğinde çocukların %63‟ünün (34 kiĢi) en az bir ruhsal bozukluk tanısı aldığı, %37‟sinin (20 kiĢi) herhangi bir ruhsal bozukluk tanısının bulunmadığı, ruhsal bozukluk tanısı alan çocukların %44,4‟ünün (24 kiĢi) depresyon/depresif bozukluk tanısı aldığı, %16,7‟sinin (9 kiĢi) travma sonrası stres bozukluğu tanısı aldığı, %14,8‟inin (8 kiĢi) davranıĢ bozukluğu tanısı aldığı, %5,6‟sının (3 kiĢi) madde kullanım bozukluğu tanısı aldığı, %1,9‟unun (1 kiĢi) akut stres bozukluğu tanısı aldığı, %5,6‟sının (3 kiĢi) bunların dıĢında baĢka bir ruhsal bozukluk tanısı aldığı bulunmuĢtur. Ruhsal bozukluk tanısı alan çocukların %46,3‟ünün (25 kiĢi) devam eden tedavisi bulunmaktadır.

84 Psikolojik destek alan çocuklar kurumda görevli sosyal hizmet uzmanı ve/veya psikolog ile yaptığı bireysel görüĢmelerde cinsel istismar nedeniyle duygusal ve davranıĢsal sorunları, ailesi ile yaĢadığı sorunlar ve kiĢiler arası iliĢkilerde karĢılaĢtığı sorunlar konusunda destek almaktadır. Ayakta ve yatılı tedavi gören çocuklar, yaĢadığı cinsel istismara bağlı olarak psikiyatrik muayenesinde almıĢ olduğu ruhsal bozukluk tanısı sonrası antidepresan, antipsikotik ve kaygı giderici ilaçlar kullanarak biyolojik tedavi gören çocuklardır. Yapılan araĢtırmada çocukların tamamına yakınının yaĢadığı sorunlarını çözme amacıyla psiko-sosyal destek aldığı bulunmuĢtur. Cinsel istismar yaĢayan çocuklara rehabilitasyon hizmeti sunan yatılı kurumlarda bu oranın yüksek olması, kurumun hizmet amacına uygunluk göstermektedir. Ancak psiko-sosyal destek çalıĢmalarının niteliği ve görev alan meslek elemanlarının yetkinliği değerlendirilmelidir.

Cinsel istismarın çocuğun ruhsal yapısı üzerinde en sık gözlenen etkisi depresif bozuklukları yansıtan duygu durum bozukluklarıdır. AraĢtırma örneklemini oluĢturan çocukların yarısına yakınının depresyon/depresif bozukluk tanısı almıĢ olması, çocukların kendilik algılarında, duygu durumlarında, sosyal iliĢkilerinde, okul yaĢantılarında, psikomatik ağrılara varan psikolojik kökenli bedensel sağlıklarında ciddi sorunlar yaĢadıklarını, kendine zarar verme ve intihar giriĢimlerine varan riskli duygusal ve davranıĢsal özellikleri gösterebildiklerini yansıtmaktadır. Bu nedenle psikiyatrik tedavisi sürecinde çocuğa duygu durum dengeleyici ilaç desteği ile biyolojik tedavi sağlanırken, psikiyatrik bozukluğa neden olan duygusal sorunlar ile sosyal alanda yaĢadığı sorunların çözümünde süreklilik sağlanacak psikolojik destek çalıĢmaları sağlanmalıdır. YaĢanan travma sonrası psikolojik savunma süreçlerini kullanarak psiko-sosyal problemleri ile baĢ edemeyen ve bu nedenle ruhsal bozukluk yaĢayan cinsel istismar mağduru çocuklarla yapılacak çalıĢmalarda, biyolojik tedavi ile, ruhsal travmadan kaynaklı sonuçların tedavi edilmeye çalıĢıldığı unutulmamalıdır.

Çocukların cinsel istismarın ardından yaĢadığı ruhsal sorunlar konusunda ülkemizde çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır. ġimĢek ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada cinsel istismar mağduru çocukların %63,8‟inde travma sonrası stres bozukluğu, %25‟inde anksiyete bozukluğu, %22,2‟sinde depresyon, %8,3‟ünde

85 yıkıcı davranım bozukluğu, %11,1‟inde baĢka bir ruhsal bozukluğun görüldüğü bulunmuĢtur (ġimĢek ve ark. 2011). Uğur ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada cinsel istismar sonrası çocukların %91,7‟sininen az bir ruhsal bozukluk tanısını karĢıladığı, %30,6‟sının majör depresyon, %28,5‟inin travma sonrası stres bozukluğu, %14,6‟sının akut stres tepkisi, %11,8‟inin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, %6,3‟ünün anksiyete bozukluğu tanı ölçütlerini karĢıladığı bulunmuĢtur. Olguların %8,3‟ünde de cinsel istismar sonrasında psikiyatrik bozukluk tanısı alacak boyutta olmasa da (kaygı, suçluluk duyguları, uyku sorunları vb.) duygusal ve davranıĢsal sorunların geliĢtiği saptanmıĢtır (Uğur ve ark. 2012). Gökçen ve Dursun tarafından yapılan araĢtırmada olguların %70‟inin maruz kaldığı cinsel istismar sonucunda ruh sağlığının bozulduğuna, %18,3‟ünün ruh sağlığının bozulmadığına karar verilmiĢtir. Cinsel istismar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğuna kanaat getirme oranı erkek çocuklarda %72 oranında iken, kız çocuklarda %69,5 oranında bulunmuĢtur. Olgular ruh sağlığı açısından değerlendirildiğinde çocukların %51,7‟sinde travma sonrası stres bozukluğu, %8,3‟ünde depresif bozukluk, %6,7‟inde akut stres bozukluğu, %3,3‟ünde anksiyete bozukluğu görülmüĢ, %18,3‟ü herhangi bir ruhsal bozukluk tanısı almamıĢtır (Gökçen ve Dursun 2012). Bilginer ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada majör depresif bozukluğun en yüksek oranda tanısı konan ruhsal bozukluk olduğu bulunmuĢtur. AraĢtırmada bulunan çocukların 87‟sinin yaĢadığı cinsel istismar nedeniyle ruhsal durumu değerlendirilmiĢ ve değerlendirme sonucunda %87,35‟inin ruh sağlığının bozulduğuna, %11,3‟ünün ruh sağlığının bozulmadığına kanaat getirilmiĢtir. Olgunun %77,9‟una en az bir psikiyatrik tanı konmuĢtur. Bu tanılar arasında, %26,9 oranla ile en sık yer alan tanı anksiyete bozukluğu olmuĢtur. Bunu, %23,1 oranı ile travma sonrası stres bozukluğu ve %19,2 oranı ile depresif bozukluk tanıları izlemiĢtir. Olguların %17,3‟ünde tırnak yeme davranıĢı tespit edilmiĢtir (Bilginer ve ark. 2013). Ballı tarafından yapılan araĢtırmada ise olguların %20,2‟sine akut stres bozukluğu, %28,9‟una post travmatik stres bozukluğu tanısı konulmuĢ ve %5,2‟sinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, %11,6‟sında zekâ geriliği bulunmuĢtur (Ballı 2010).

Yapılan araĢtırmada ruhsal bozukluk tanısı nedeniyle tedavi gören çocukların (n=34) %88,2‟sinin (30 kiĢi) ayakta tedavi gördüğü, %11,8‟inin (4 kiĢi) yatılı tedavi

86 gördüğü bulunmuĢtur. Tedavi sürelerine bakıldığında çocukların %47,1‟inin (16 kiĢi) 6 aydan daha uzun bir süredir, %20‟sinin (7 kiĢi) yaklaĢık 1 aydır, %17,6‟sı (6 kiĢi) yaklaĢık 3 aydır, %14,7‟si (5 kiĢi) 6 aydır tedavi gördüğü bulunmuĢtur. Ülkemizde cinsel istismar mağduru çocuklara yönelik tedavi ve psiko-sosyal destek konularında yapılan araĢtırmaların yeterli olmadığı görülmektedir. Literatürde yalnızca psikiyatrik tedavi durumu ile ilgili olarak yapılan bazı araĢtırma sonuçları bulunmuĢtur. Uğur ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada ise cinsel istismar mağduru çocukların %12,5‟inin (18 kiĢi) istismar sonrası hastane yatıĢı olduğu ve yatılı tedavi görmeye baĢladığı, %11,1‟inin (16 kiĢi) öz kıyım giriĢiminde bulunduğu; adli rapor sonrası klinik izlem önerilmesine rağmen %51,4‟ünün (74 kiĢi) klinik takiplerinin sürmediği, yalnızca %29,9‟unun (43 kiĢi) düzenli olarak klinik takiplerine devam ettiği, %18,8‟inin (27 kiĢi) tedavi sürdürümünün düzensiz olduğu ve verilen randevuları çoğunlukla aksattığı belirlenmiĢtir (Uğur ve ark. 2012).

Cinsel travmanın etkisini belirleyen faktörler üzerinde yapılan araĢtırmalar onlu yaĢ öncesi ve onlu yaĢ yıllarında istismara uğramıĢ çocukların, daha küçük yaĢlarda istismar edilen çocuklara göre daha çok davranıĢ bozukluğu gösterme eğilimde olduğu, cinsel istismarın baba veya üvey baba ya da evlatlık babası gibi baba figürleri tarafından gerçekleĢmesinin çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkinin, ailenin diğer bireylerinin yaptığı cinsel istismara göre daha ağır olduğu, birden fazla istismarcı tarafından yapılan ve daha sık gerçekleĢtirilen ve daha uzun bir süre devam eden cinsel istismarın, kurban üzerinde daha ağır etkisi olduğu, güç kullanılan ve vajinal, oral veya anal penetrasyon gibi ileri derecede ihlalin yapıldığı çocukluk cinsel istismarının, daha travmatik etkisi olduğu bulunmuĢtur (Topçu 2009).

AraĢtırmada yer alan çocukların %25,9‟u (14 kiĢi) cinsel istismara aile içinden birisi tarafından, %11,1‟i (6 kiĢi) akraba veya yakınları tarafından, %31,5‟i (17 kiĢi) tanıdığı birisi tarafından, %44,4‟ü (24 kiĢi) tanımadığı birisi tarafından maruz kalmıĢ ve çocukların %61,1‟i (33 kiĢi) dokunma, %53,7‟si (29 kiĢi) öpme, %40,7‟si (22 kiĢi) okĢama, %11,1‟i (6 kiĢi) sürtünme, %5,6‟sı (3 kiĢi) teĢhir/göstermecilik, %13‟ü (7 kiĢi) oral penetrasyon, %11,1‟i (6 kiĢi) anal penetrasyon, %75,9‟u (41 kiĢi) vajinal penetrasyon, %1,9‟u (1 kiĢi) vajina içine

87 parmak sokma, %7,4‟ü (4 kiĢi) pornografi izletme ve %1,9‟u (1 kiĢi) pornografik fotoğraflama Ģeklinde cinsel istismara maruz kalmıĢtır. Çocukların cinsel istismara ilk maruz kalma Ģekli %29,6‟sında (16 kiĢi) dokunma, %22,2‟sinde (12 kiĢi) vajinal penetrasyon, %20,4‟ünde sözel taciz, %13‟ünde (7 kiĢi) okĢama Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir.

Cinsel istismara eĢlik eden diğer istismar türlerine bakıldığında cinsel istismarla birlikte çocukların %33,3‟ü (18 kiĢi) fiziksel istismar, %33,3‟ü (18 kiĢi) sözel istismar, %59,3‟ün (32 kiĢi) duygusal istismara maruz kaldığı bulunmuĢtur. Ballı tarafından yapılan araĢtırmada cinsel istismar mağduru çocukların % 15,3‟ünde cinsel istismara fiziksel istismarın eĢlik ettiği, %46,4‟ünde istismarın tekrarlandığı, cinsel istismar sırasında %13‟ünde alıkoyma, %41,1‟inde zor kullanma, %28,5‟inde tehdit etmenin eĢlik ettiği bulunmuĢtur (Ballı 2010).

Cinsel istismara uğrama sıklığına bakıldığında çocukların %14,8‟inin (8 kiĢi) cinsel istismara 1 kez maruz kaldığı, %50‟sinin (27 kiĢi) birkaç kez maruz kaldığı, %35,2‟sinin (19 kiĢi) sık sık maruz kaldığı; uğrama süresine bakıldığında %11,1‟inin (6 kiĢi) tek sefer, %13‟ünün (7 kiĢi) bir aydan fazla, %16,7‟sinin (9 kiĢi) birkaç ay, %24,1‟inin (13 kiĢi) bir yıldan az, %35,2‟sinin (19 kiĢi) bir yıldan fazla bir süre cinsel istismara maruz kaldığı bulunmuĢtur. ġimĢek ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada istismar eyleminin gerçekleĢme süresi %58,4‟ünde 1 kez, %30,5‟inde 1- 6 ay süre boyunca, %11,1‟inde 1 yıldan fazla süre boyunca devam ettiği; eylem sayısının %58,4‟ünde 1 kez, %25‟inde 1-5 kez, %2,7‟sinde 6-10 kez, %13,9‟unda 10‟dan fazla kez gerçekleĢtiği; çocukların %30,5‟inin eylem sırasında zorlamaya maruz kaldığı ve %11,1‟inin eylem sırasında alkol/madde kullanımı olduğu bilgisine ulaĢılmıĢtır (ġimĢek ve ark. 2011). Uğur ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada olguların %25‟inde istismarın birden fazla kez tekrarlandığı; istismarcı sayısının ise olguların %68,1‟inde bir kiĢi, %16‟sında iki ya da daha fazla kiĢi bulunmuĢtur (Uğur ve ark. 2012). Çöpür ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada ise istismarcı sayısının %92,6‟sında bir kiĢi, %7,4‟ünde birden fazla kiĢi olduğu, istismara uğrama sayısının ise %59,3‟ünde bir kez, %40,7‟sinde birçok kez gerçekleĢtiği bulunmuĢtur (Çöpür ve ark. 2012).

88 Cinsel istismarın ortaya çıkma Ģekli %44,4 (24 kiĢi) oranında çocuğun kendi bildirimi, %14,8 (8 kiĢi) oranında ailesinin bildirimi, %9,3 (5 kiĢi) oranında okul tarafından yapılan bildirim, %13 oranında (7 kiĢi) akraba/tanıdık veya arkadaĢları tarafından yapılan bildirim, 14,8 (8 kiĢi) oranında sağlık kuruluĢları tarafından yapılan bildirim, %3,7 (2 kiĢi) diğer Ģekillerde yapılan bildirimle ortaya çıkmıĢtır. Konu ile ilgili yapılan araĢtırmalara bakıldığında Çöpür ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada istismarın %73,3‟ünün çocuğun ifadesi sonucunda, %19,3‟ünün baĢkasının öğrenmesi sonucunda, %3,7‟si çocuğun hamilelik yaĢaması sonucunda, %3,7‟sinin çocuğun ifadesi-baĢkasının öğrenmesi sonucunda ortaya çıktığı bulunmuĢtur (Çöpür ve ark. 2012). Yapılan bu araĢtırma çocuk cinsel istismarının ortaya çıkma Ģeklinde çocuğun kendi bildiriminin daha yüksek düzeyde olduğunu ortaya koymuĢtur.

Çocuğun cinsel istismarı paylaĢtığı ilk kiĢi ve kiĢilerle ilgili olarak ise Uğur ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada cinsel istismar sonrası çocukların yaĢanan istismarı %38,8 oranında ilk olarak annelerine, %17,3 oranında ilk olarak babalarına, %10,4 oranında ilk olarak polise, %6,9 oranında ilk olarak anne ve babanın dıĢında baĢka bir aile üyesine, %3,4 oranında ilk olarak öğretmenine ve yine %3,4 oranında ilk olarak arkadaĢına anlattığı belirlenmiĢtir (Uğur ve ark. 2012). Zengin tarafından yapılan bir araĢtırmada ise cinsel istismarın ortaya çıkma Ģekli incelendiğinde cinsel istismarın %8‟inin çocuğun doğrudan polise giderek ihbarda bulunması, %54‟ünün ailesine, arkadaĢına ve öğretmenine anlatması,%38‟inin olayı sakladığı ve tesadüfen ortaya çıktığı bulunmuĢtur (Zengin 2014).

Cinsel istismarı birden fazla yerde ve birden fazla kiĢiye anlatma durumunda kalan çocukların %63‟ü (34 kiĢi) emniyette alınan ifadesinde, %29,6‟sı (16 kiĢi) jandarmada alınan ifadesinde, %53,7‟si (29 kiĢi) savcılıkta alınan ifadesinde, %14,8‟i (8 kiĢi) mahkemede dava duruĢmasında, %14,8‟si (8 kiĢi) genel sağlık muayenesinde, %13‟ü (7 kiĢi) adli tıp muayenesinde, %27,8‟i (15 kiĢi) teslim edildiği ilk kuruluĢta, %46,3‟ü (25 kiĢi) daha sonra kaldığı kuruluĢlarda, %16,7‟si (9 kiĢi) aile bireylerine ve %13‟ü (7 kiĢi) akraba/arkadaĢlara maruz kaldığı cinsel istismarı anlatmak durumunda kalmıĢtır. Anlatma sıklığına bakıldığında çocukların %50‟si (27 kiĢi) 1 veya 2, %35,2‟si (19 kiĢi) 3 veya 4, %5,6‟sı (3 kiĢi) 5 veya 6,

89 %9,3‟ü (5 kiĢi) 6 veya daha fazla kez yaĢadığı cinsel istismarı anlatmak zorunda bırakılmıĢtır.

Zengin tarafından yapılan bir araĢtırmada cinsel istismar mağduru çocukların adli süreçte cinsel istismar öyküsünü kaç kez anlattığı değerlendirildiğinde; çocukların ortalama 3 kez yaĢamıĢ oldukları cinsel istismar olayını anlatmak zorunda kaldıkları belirlenmiĢ olup; % 53,3‟ünün 2 ve daha az sayıda, % 25‟inin 3 kez, % 21,7‟sinin 3‟ten çok kez olayı anlattığı bulunmuĢtur (Zengin 2014).

Cinsel istismarın anlattırıldığı kurum/kiĢi dağılımlarında “soruĢturma evresini” kapsayan emniyet ifadesi, jandarma ifadesi ve savcılık ifadesi ile genel sağlık muayenesi ve adli tıp muayenesi de bazı vakalarda bu evrede değerlendirilebilmektedir. SoruĢturma evresini kapsayan kurum dağılımlarına bakıldığında cinsel istismar mağduru çocuk, soruĢturma evresinde yer alan kurumların bir veya birkaçında istismarı anlatmak zorunda bırakılmaktadır. Ġstismarı hatırlatıcı uyaranlara tekrar maruz kalan, istismarı anlatarak tekrar travmatize olan çocuğun soruĢturma aĢamasında istismar tekrarından korunması kolluk ifadesi, savcılık ifadesi, genel sağlık muayenesi ve adli tıp muayenesini tek bir merkezde toplayan hastane temelli Çocuk Ġzlem Merkezleri ile mümkün olabilmektedir. Ülkemizde yaygınlaĢmaya baĢlayan bu merkezler, çocuğun ifadesinin çocuğa özgü görüĢme teknikleri ve uygun ortamlarda sosyal hizmet uzmanı ve psikolog eĢliğinde (adli görüĢmeci) alınmasını sağlamayı öngörmektedir. Çocuk, tek merkezde ifade ve muayene iĢlemlerinin ardından mahkeme aĢamasının dıĢında herhangi bir kurum/kiĢiye yaĢadığı cinsel istismarı anlatmak zorunda bırakılmayacaktır.

SoruĢturma evresinden ayrı olarak mahkeme aĢamasında devam eden istismar davası, hukuki açıdan farklı bir aĢamayı kapsadığından istismar mağduru çocuklar mahkeme sürecinde de yaĢadığı cinsel istismarı anlatmak durumunda bırakılmaktadır. Çoğu zaman istismarcı ile aynı duruĢma salonunda istismarı anlatmak zorunda bırakılan çocuklar, travmanın ardından geçen belirli bir zamanın ardından yaĢadığı istismarı duruĢma salonunda istismarcıların karĢısında tekrar anlatmak zorunda bırakılmaktadır. Mahkeme sürecinde istismar mağduru çocuk hakkında Türk Ceza Kanunu gereğince çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmadığına iliĢkin rapor istendiğinden, mahkeme aĢamasına çocuğun istismarı

90 Adli Tıp Kurumu‟nda anlatmak zorunda bırakılması da dâhil edilebilir. Çocuğun soruĢturma sürecinin dıĢında mahkeme sürecinde de birden fazla kurum/kiĢiye cinsel istismarı anlatmak zorunda bırakılması, duruĢma salonunda tekrar travmatize edilmesi ve cinsel istismarı anlattırılırken çoğu zaman istismarcı ile karĢı karĢıya getirilmesi, adliye binaları içerisinde oluĢturulacak ve Çocuk Savcılığı Büroları‟na bağlı Çocuk Adli GörüĢme Odalarının oluĢturulmasıyla ortadan kaldırılacağı düĢünülmektedir. Bu yapı içerisinde çocuk mahkeme sürecinde duruĢma salonu içerisinde bulundurulmayarak istismarcı ve diğer kiĢilerin karĢısında yaĢadığı cinsel istismarı anlatmak zorunda bırakılmayacak, gerekli görülen durumlarda mahkeme hâkimi, Adli GörüĢme Odasıyla görüntülü ve sesli bağlantı kurarak adli görüĢmeci eĢliğinde çocuğun ifadesine baĢvuracaktır. Türk Ceza Kanunu‟nda 6545 sayılı Kanun ile yapılan değiĢiklik sonucu, failin ceza almasında cinsel istismar mağduru çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmadığının göz önünde bulundurulmasının kaldırılması, çocuğun cinsel istismarı tekrar anlatmak zorunda bırakıldığı ve istismarı hatırlatıcı sorulara/olaylara yeninden maruz kaldığı Adli Tıp Kurumu‟nda tekrar travmatize olmasını ortadan kaldıracağı düĢünülmektedir.

SoruĢturma ve mahkeme süreçlerinin dıĢında çocuğun cinsel istismarı ASPB‟ye bağlı teslim edildiği ilk kuruluĢta ve koruma altında bulunduğu diğer kuruluĢlarda anlatmak durumunda bırakılması veya anlattırılması, ASPB kuruluĢlarında yapılan uygulamalar ve sunulan hizmetlerde çocuğun travmayı hatırlatıcı sorulara maruz kaldığını ve tekrar travma yaĢatıldığını düĢündürebilir. BSRM‟lerde çocukların %46,3‟ünün cinsel istismarı tekrar anlatmak durumunda bırakılması konunun dikkatlice ele alınmasını gerektirmektedir. Yapılacak psiko- sosyal çalıĢmalarda çocuklarla çalıĢılırken, istismarın mesleki yeterliliğe sahip uzman kiĢilerce dikkatli bir Ģekilde ele alınması gerekmektedir.

SoruĢturma ve mahkeme sürecinde çocuğu tekrar travmatize eden uygulamalar konusunda Çocuk Ġzlem Merkezleri ve Çocuk Adli GörüĢme Odaları yaygınlaĢtırılıncaya kadar, cinsel istismar mağduru çocukların istismarı en sık anlatmak zorunda kaldıkları emniyet birimlerinde (%63) ve savcılık bürolarında (%53,7) kısa zaman diliminde uzman personel ve uygun fiziksel ortamların

91 sağlanması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğu düĢünülmektedir.

YaĢanılan cinsel istismarı anlatmak zorunda bırakılan çocukların hissettiği duyguları açık uçlu sorularla ifade etmeleri istendiğinde, yaĢanılan cinsel istismarı farklı kurum ve kiĢilere anlattırılma durumunda bırakıldıklarında çocukların %42,6‟sı (23 kiĢi) utandığını, %27,8‟i (15 kiĢi) piĢmanlık hissettiğini, %18,5‟i (10 kiĢi) öfkelendiğini, %18,5‟i (10 kiĢi) kızgınlık duyduğunu, %18,5‟i (10 kiĢi) korktuğunu %14,8‟i (8 kiĢi) kendini kötü hissettiğini, %13‟ü (7 kiĢi) herhangi bir Ģey hissetmediğini, %7,4‟ü (4 kiĢi) nefret duygusu hissettiğini, %7,4‟ü (4 kiĢi) tedirgin/endiĢeli olduğunu, %7,4‟ü (4 kiĢi) suçluluk duyduğunu, %5,6‟sı (3 kiĢi) istismar olayını tekrar yaĢıyormuĢ gibi hissettiğini, %5,6‟sı (3 kiĢi) iğrendiğini, %3,7‟si (2 kiĢi) güvensiz hissettiğini, ,%1,9‟u (1 kiĢi) tepkisiz kaldığını, %1,9‟u (1 kiĢi) umursamadığını, %3,7‟si (2 kiĢi) rahatladığını, %3,7‟si (2 kiĢi) çaresizlik hissettiğini ve %9,3‟ü (5 kiĢi) üzüntü duyduğunu ifade etmiĢtir.

Cinsel istismarı yaĢama sıklığına bakılmaksızın, istismarı anlatırken çocukların hissettiği duygular değerlendirildiğinde, cinsel istismar öyküsü alan kiĢi ve öykü alınan ortama iliĢkin özelliklerin önemi ortaya çıkmaktadır. Cinsel istismarı anlatırken sıklıkla utanma, korku, öfke, kızgınlık ve piĢmanlık hisseden, bir kısmı ise yaĢadığı durumu anlamlandıramayarak herhangi bir hisse sahip olmadığını belirten çocukların, uygun adli görüĢme teknikleri ile yaĢadığı travmayı ve psikolojik özellikleri değerlendirebilen uzman kiĢiler ile çocuklara özgü düzenlenmiĢ ortamda cinsel istismar öyküsünü ifade etmesi sağlanmalıdır. Cinsel istismarın ardından istismarcı ile aile ve çevrenin göstereceği tepkiler konusunda, koruma altına alınma durumu ve adli sürece iliĢkin konularda herhangi bir bilgisi ve öngörüsü bulunmayan çocuk, kafa karıĢıklığı yaĢayabilmekte, korku hissetmekte ve bu bilinmezlik durumu çocukta kaygı yaratmaktadır. Çocuk ailesi/sosyal çevresinden ayrılacağını ve ailesinin parçalanacağını düĢündüğünden korku yaĢayabilmekte, istismarın ortaya çıkması çocukta piĢmanlık duygusu uyandırabilmektedir. Çoğunlukla da çocuklar istismardan kendisini sorumlu tuttuğundan bu durum çocukta piĢmanlık duygusu hissettirebilmektedir.

92 AraĢtırma bulgularına göre çocukların %40,7‟si (22 kiĢi) cinsel istismarı engelleyebilecek ilk kiĢi olarak anneyi, %25,9‟u (14 kiĢi) babayı, %5,6‟sı (3 kiĢi) kardeĢlerini, %7,4‟ü (4 kiĢi) arkadaĢlarını görmekte iken %13‟ü (7 kiĢi) cinsel istismarı herhangi birinin engelleyemeyeceğini düĢünmektedir.

Cinsel istismar nedeniyle çocukların %74,1‟i (40 kiĢi) istismarı uygulayan kiĢiye, %20,4‟ü (11 kiĢi) istismara sebep olan veya istismarı engelleyebilecek olan kiĢiye öfke duymakta, %5,6‟sı (3 kiĢi) hiç kimseye yaĢanan cinsel istismardan dolayı öfke duymamaktadır. Çocukların %57,4‟ü (31 kiĢi) yaĢanan cinsel istismar olayının kendi suçu olduğunu düĢündüğünü belirtmiĢtir. %38,9‟u (21 kiĢi) ise yaĢanan cinsel istismar olayı nedeniyle kendisini suçlayan birilerinin olduğunu belirtmiĢtir. Daha çok aile içerisinde ebeveynleri kapsayan kiĢilere sevgi, güven ve bağlılık geliĢtiren çocuk, dıĢ çevreden kendisine yönelecek tüm tehlikelerde öncelikle bu kiĢilerin kendini koruyacağını ve tehlikeleri engelleyeceğini düĢünmektedir. Tehlikelerin güvendiği kiĢileri aĢarak kendisine ulaĢması durumunda çocuk, bu kiĢilere karĢı kızgınlık duygusu hissetmekte, sorumlu tutmakta ve güven sorunu yaĢamaktadır. Ayrıca istismarın çocuğun sevgi, güven ve bağlılık duyduğu kiĢiler tarafından gerçekleĢtirilmesi durumunda istismar çocuk üzerinde çok daha yıkıcı etkiler doğurmaktadır.

Cinsel istismarın ortaya çıkmasının ardından çocuğa verilen tepkilerle ilgili bazı araĢtırma bulguları bulunmaktadır. Ballı tarafından yürütülen bir çalıĢmada cinsel istismarı öğrenmenin ardından ailelerin tutumu araĢtırılmıĢ ve yapılan araĢtırma sonucunda ailelerin %11 oranında gizleme %89 oranında yardım arama Ģeklinde tutum sergilediği, yardım arayan ailelerin %93,3‟ünün adli yardım, %6,7‟sinin tıbbi yardım aradığı bulunmuĢtur. Ailelerin %21,5‟i de çocuğa yönelik suçlayıcı-baskılayıcı, %78,5‟i destekleyici-koruyucu bir tutum sergilemiĢtir (Ballı 2010). Cinsel istismarın ortaya çıkmasının ardından çocuğa verilen tepkiler konusunda Uğur ve arkadaĢları tarafından yapılan araĢtırmada istismar mağduru çocukların %56,2‟sinin olayı anlattığı kiĢiden aldığı ilk tepkinin destekleyici olduğu, %13,2‟sinin suçlayıcı yönde tepki aldığı, %5,6‟sının reddedici tarzda tepki aldığı bulunmuĢtur (Uğur ve ark. 2012). Zengin tarafından yapılan bir diğer çalıĢmada ise cinsel istismarın ortaya çıkmasının ardından çocukların % 22‟sinin ailesinin çocuğa

93 karĢı suçlayıcı-baskılayıcı, % 78‟i destekleyici-koruyucu bir tutum sergilediği bulunmuĢtur (Zengin 2014).

Çocuğun yaĢadığı cinsel istismar sürecinde istismarcı tarafından kandırma süreçlerine bakıldığında çocukların %59,3‟ü (32 kiĢi) istismarcının sevdiği veya güvendiği birisi olduğunu, %20,4‟ü (11 kiĢi) istismarı kabul etmemesi durumunda istismarcının sevgi ve arkadaĢlığını geri çektiğini, %48,1‟i (26 kiĢi) istismarcının istismarı sır olarak saklatmaya uğraĢtığını, %57,4‟ü (31 kiĢi) istismarın gizli kalması için istismarcı tarafından korkutulduğunu, %18,5‟i (10 kiĢi) istismarı uygulayabilmek ve ikna edebilmek için istismarcının kendisine hediye, para gibi