• Sonuç bulunamadı

Muğla yöresi kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bağlı sözlü ürünlerin işlevleri üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Muğla yöresi kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bağlı sözlü ürünlerin işlevleri üzerine bir araştırma"

Copied!
904
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

MUĞLA YÖRESİ KADIN MERKEZLİ GELENEKSEL

UYGULAMALARLA BU UYGULAMALARA BAĞLI SÖZLÜ

ÜRÜNLERİN İŞLEVLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

DOKTORA TEZİ

Aslı BÜYÜKOKUTAN

(2)

T.C.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

MUĞLA YÖRESİ KADIN MERKEZLİ GELENEKSEL

UYGULAMALARLA BU UYGULAMALARA BAĞLI SÖZLÜ

ÜRÜNLERİN İŞLEVLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

DOKTORA TEZİ

Aslı BÜYÜKOKUTAN

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mehmet AÇA

(3)
(4)

iv

ÖZET

MUĞLA YÖRESİ KADIN MERKEZLİ GELENEKSEL UYGULAMALARLA BU UYGULAMALARA BAĞLI SÖZLÜ ÜRÜNLERİN İŞLEVLERİ ÜZERİNE

BİR ARAŞTIRMA

BÜYÜKOKUTAN, Aslı

Doktora Tezi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet AÇA

2011, XXİİ + 881 sayfa

Bu çalışmada, Muğla yöresi özelinde, taşradan kente uzanan çizgide, başrollerini kadınların üstlendiği geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin günümüz birey ve toplum hayatındaki işlevleri üzerinde tespit ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Çalışmanın amacı, başta hayatın geçiş aşamaları (doğum, evlilik, ölüm) olmak üzere bayramlar, törenler ve kutlamalar, adak, fal, büyü, rüya gibi inanışlar, toplu yardımlaşmalar, eğlenme ve hoş vakit geçirme amaçlı kadın merkezli uygulamalar ve bunlara bağlı sözlü ürünlerin kadının dünyasındaki işlevlerinin geçmiş ve günümüz bağlamında ele alınmasıdır.

Kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin derlenip kültür, değer, gelenek, toplumsal rol aktarımı, sosyalleşme, dayanışma, eğlenme ve hoşça vakit geçirme gibi açılardan ele alınarak incelenmesi amaçlandığı için, çalışmada büyük oranda işlevsel halk bilimi yöntemi esas alınmıştır.

Kültürün yeni nesillere aktarılmasında önemli bir role sahip olan kadınlarımızın yürüttüğü geleneksel uygulamalar ve bunların icra edildiği ortamların belirlenmesi; tasnif edilerek icra ve işlev açılarından incelenmesi;

(5)

v

fonksiyonları değişen ya da devam eden ve etkinliğini sürdürenlerin kadın hayatının hangi safhalarında etkili olduğunun açığa çıkarılması gibi hususlar çalışmanın tartışma alanını oluşturmaktadır.

Kadının, aile içinde karşılıklı saygı, sevgi, dayanışma, bağlılık ve iş bölümünün önderi; toplumdaki geleneksel rollerin yeni nesillere aktarıcısı; kültürün, değişen şartlara bağlı olarak güncellenmesinde vazgeçilemeyen sosyal bir müessese gibi olma özelliğini koruduğu görülmüştür. Bununla birlikte 20. ve 21. yüzyılın getirdiği hızlı ve teknolojik değişimin, kadın merkezli geleneksel uygulamaların icrası ve işlevleri üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu açığa çıkarılmıştır.

(6)

vi

ABSTRACT

A RESEARCH ON WOMEN–CENTERED TRADITIONAL APPLICATIONS and FUNCTIONS of NUNCUPATIVE PRODUCTS DEPENDING ON THESE

APPLICATIONS IN MUGLA REGION

BÜYÜKOKUTAN, Aslı

Phd Thesis, Department of Turkish Language and Literature

Adviser: Prof. Dr. Mehmet AÇA

2011, XXİİ + 881 pages

In this study, in Muğla region in particular, on the line extending from the provinces to the city, identifications and assesments are carried out on traditional applications of which leading role undertaken by women and functions of nuncupative products, depending on these applications, in present-day life of the individual and society. The purpose of this study is to handle at first the transition stages of life ( birth, marriage, death ) including festivals, parades and celebrations, vows, fortune-telling ,magic, dream-like beliefs, public assistance, women centered applications for the aim of entertainment and having a good time, and the functions of nuncupative products, depending on these applications, in women’s world in the context of past and present.

This study considerably has been based on Functional Ethnology Method due to the purpose of examining the compiled women-centered traditional applications and nuncupative products related to these applications with aspects of culture, values, traditions, social role transmissions, socialization, solidarity, entertainment and having a good time.

(7)

vii

Topics such as traditional practices which have been applied by women who have crucial roles in transfering the culture to new generations and determining the media where these applications were carried out; examining them with the aspects of performing and function after sorting them out; bringing out the applications that change or continue and keep their activity on which stages of women’s life form the discussion area of this study.

It is observed that women have kept the characteristic of being the leader of mutual respect , love, solidarity, commitment and division of labor in the family, the transmitter of traditional roles to the new generations, a social institution that is indispensable toupdate the culture depending on changing conditions. In addition, it has been revealed that rapid and techonological change which was brought by 20th and 21st centuries has positive and negative effects on performing and functions of women-centered traditional applications.

(8)

viii

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... iii

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ... viii

ÇİZELGELER LİSTESİ ...xviii

KISALTMALAR ... xix ÖN SÖZ ... xx 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 1 1.2. Amaç ... 2 1.3. Önem ... 3 1.4. Varsayımlar ... 4 1.5. Sınırlılıklar ... 4 1.6. Tanımlar ... 5 1.6.1. Örf ... 6 1.6.2. Âdet ... 7 1.6.3. An’ane ... 9 1.6.4. Gelenek ... 9 1.6.5. Görenek ... 11 1.6.6. Töre ... 12 1.6.7. Moda ... 13 1.6.8. İşlev (Fonksiyon) ... 14

1.6.9. İşlevsel Kurama Yaklaşım ... 18

1.6.10. İşlevsel Kuramın Halkbilimi Çalışmalarında Kullanılması ... 38

2. İLGİLİ ALANYAZIN ... 49

2.1. Kuramsal Çerçeve ... 49

2.2. İlgili Araştırmalar ... 50

2.2.1. Kitaplar ... 51

(9)

ix 2.2.3. Dergiler ... 64 2.2.3.1. Muğla ... 65 2.2.3.2. Yeni Milâs ... 66 2.2.3.3. Ferâyi ... 67 2.2.3.4. Beşkaza Dergisi ... 67 2.2.3.5. Güç Dergisi ... 68 2.2.3.6. Mendos ... 68 2.2.3.7. Gergef ... 68 2.2.3.8. Bodrum Life ... 69 2.2.3.9. Fethiye Dergisi ... 69

2.2.3.10. Muğla Kent Tarihi Dergisi ... 70

2.2.3.11. Gözde Yaşam Dergisi ... 70

2.2.3.12. Muğla Kültür ve Turizm Dergisi ... 71

2.2.4. Tezler ... 72

3. YÖNTEM... 77

3.1. Araştırmanın Modeli ... 77

3.2. Evren ve Örneklem / Araştırma Grubu... 79

3.2.1. Evren ve Örneklem Grubunun Bağlı Olduğu Yerleşim Yeri Özellikleri ... 81

3.2.1.1. Coğrafi Yapı ... 82

3.2.1.2. İdari Yapı ... 86

3.2.1.3. Ekonomik Yapı ... 88

3.2.1.4. Eğitim-Öğretim ... 91

3.3. Veri Toplama Araç ve Teknikleri ... 95

3.4. Verilerin Analizi ... 96

BÖLÜM I 1. AİLE, KADIN VE TOPLUM... 98

1.1. Aile ... 98

1.2. Aile Yaşamının İşlevleri ...101

1.3. Aileyi Oluşturan Temel Etkenler ...103

1.4. Dünya Kültürlerinde Kadın (Anne) ile Erkeğin (Babanın) Aile İçerisindeki Rolü ... 105

(10)

x

1.6. Muğla Yöresinde Köyden Kente Gelenek, Değer Üretimi / Aktarımı ve

Kadın ...126

BÖLÜM II 2. HAYATIN GEÇİŞ AŞAMALARINA BAĞLI KADIN MERKEZLİ UYGULAMALARLA BUNLARA BAĞLI SÖZLÜ ÜRÜNLERİN İŞLEVLERİ .177 2.1. Doğumla İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...177

2.1.1.Doğum ... 177

2.1.1.1 Doğum Öncesi... 178

2.1.1.1.1. Kısırlığı Giderme, Gebe Kalma... 179

2.1.1.1.2 Gebelikten Korunma ... 192

2.1.1.1.3. Çocuğun Sağlıklı Kalması ve Yaşamasını Sağlamaya Yönelik Uygulamalar ... 196

2.1.1.1.4. Aşerme ... 201

2.1.1.1.5. Cinsiyet Tayini ... 205

2.1.1.1.6. Gebenin Kaçınmaları / Uygulamaları ... 218

2.1.1.1.7. Doğuma Hazırlık... 225

2.1.1.2. Doğum Sırası ... 226

2.1.1.2.1. Doğumu Kolaylaştırmaya Yönelik Uygulamalar226 2.1.1.2.2. Doğumu Yaptıran Kişiler ... 233

2.1.1.2.3. Doğum Biçimleri ... 236

2.1.1.3. Doğum Sonrası ... 237

2.1.1.3.1 Loğusa Etrafındaki İnanış ve Uygulamalar ... 237

2.1.1.3.1.1. Loğusalık / Loğusa Görme / Görümlük ... 237

2.1.1.3.1.2. Al Karısı ve Albasması ... 240

2.1.1.3.1.3. İlk Süt / Ağız ... 247

2.1.1.3.1.4. Loğusa ile İlgili Diğer İnanış ve Uygulamalar ... 251

2.1.1.3.2. Çocuk Etrafındaki İnanış ve Uygulamalar ... 253

2.1.1.3.2.1. Çocuğun Eşi (Plasenta) ... 253

2.1.1.3.2.2. Çocuğun Göbek Bağı ... 255

2.1.1.3.2.3. Beşik Toyu ... 258

(11)

xi

2.1.1.3.2.5. Diş Hediği... 263

2.1.1.3.2.6. Geç Yürüme / Duşak (Köstek) Kesme .... 266

2.1.1.3.2.7. Geç Konuşma ... 271

2.1.1.3.2.8. Altı Ay Kınası ... 274

2.1.1.3.2.9. İlk Tırnak ... 275

2.1.1.3.2.10. İlk Saç ... 277

2.1.1.3.2.11. Çocukla İlgili Diğer İnanış Ve Uygulamalar ... 279

2.1.1.3.3. Loğusa ve Çocuğun Birlikte Yer Aldığı İnanış ve Uygulamalar... 281

2.1.1.3.3.1. Kırk Basması / Kırk Karışması ... 281

2.1.1.3.3.2. Kırklama ... 287

2.1.1.3.3.3. İlk Gezme – Kırk Uçurma ... 294

2.1.1.3.3.4. Nazar ... 297

2.1.1.3.4. Çocuk Hastalıkları ve İlgili İnanış ve Uygulamalar ... 309 2.1.1.3.4.1. Aydaş ... 309 2.1.1.3.4.2. Şeytan Değiştirme ... 312 2.1.1.3.4.3. Oğlan Boncuğu ... 315 2.1.1.3.4.4. Dalak Kesme ... 316 2.1.1.3.4.5. Böceleme / Büzmece ... 317 2.1.1.3.4.6. Sarılık ... 318 2.1.1.3.4.7. Sıtma ... 319 2.1.1.3.4.8. İsilik ... 320 2.1.1.3.4.9. Çakma (Çatma) ... 320 2.1.1.3.4.10. Kurdeşen... 321 2.1.1.4. Değerlendirme ve Sonuç ... 321

2.2. Evlenmeyle İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...330 2.2.1. Evlilik ... 330 2.2.1.1. Düğün Öncesi ... 333 2.2.1.1.1. Evlenme Yaşı ... 333 2.2.1.1.2. Evlenemeyenler... 336 2.2.1.1.3. Evlenme Biçimleri ... 341

(12)

xii

2.2.1.1.4. Evlenme Aşamaları ... 352

2.2.1.1.4.1. Görücülük, Dünürcülük / Kız Bakma, Kız İsteme ... 352

2.2.1.1.4.2. Gelin Adayının Uğurlu Olup Olmayacağını Öğrenmeye Yönelik Uygulamalar ... 359

2.2.1.1.4.3. Söz Kesimi ... 361

2.2.1.1.4.4. Nişan, Nişanlılık ... 365

2.2.1.1.4.5. Oku Hazırlığı ... 372

2.2.1.2. Düğün ... 374

2.2.1.2.1. Çeyiz / Çeyizin Serilmesi ... 374

2.2.1.2.2. Gelin Hamamı ... 381

2.2.1.2.3. Kına Gecesi ... 384

2.2.1.2.4. Düğün ... 393

2.2.1.2.5. Gelin Alımı / Gelin İndirme ... 402

2.2.1.2.6. Nikâh-Gerdek ... 413 2.2.1.2.7. Yengelik ... 421 2.2.1.3. Düğün Sonrası ... 426 2.2.1.3.1. Duvak ... 426 2.2.1.3.2. Kız Ardı ... 433 2.2.1.4. Değerlendirme ve Sonuç ... 435

2.3. Ölümle İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...443 2.3.1. Ölüm ... 443 2.3.1.1. Ölüm Öncesi... 451 2.3.1.1.1. Ölümü Düşündüren Ön Belirtiler... 451 2.3.1.1.2. Ölümden Sakınmalar ... 456 2.3.1.2. Ölüm Sırası ... 458 2.3.1.2.1. Ölüm Anındaki İnanışlar ... 458

2.3.1.2.2. Ölümün Duyurulması (Evde Cenaze Olduğunu Gösteren İşaretler) ... 462

2.3.1.2.3. Ölümden Sonra Yapılan Uygulamalar ... 464

2.3.1.2.4. Ölünün Gömülmeye Hazırlanması ... 468

2.3.1.2.4.1. Yıkama ... 469

(13)

xiii

2.3.1.2.4.3. Kefenleme ... 473

2.3.1.3. Ölüm Sonrası ... 476

2.3.1.3.1. Ölü Evindeki Uygulamalar ... 476

2.3.1.3.2. Ölüyü Anma Günleri ... 478

2.3.1.3.3. Ölünün Eşyaları ... 482

2.3.1.3.4. Ağıt Söyleme / Yas Tutma ... 485

2.3.1.3.5. Başsağlığı ve Avutucu Sözler ... 496

2.3.1.4. Değerlendirme ve Sonuç ... 498

BÖLÜM III 3.1. BAYRAMLAR, TÖRENLER, KUTLAMALARLA İLGİLİ KADIN MERKEZLİ UYGULAMALAR VE BUNLARA BAĞLI SÖZLÜ ÜRÜNLERİN İŞLEVLERİ... 503

3.1.1. Hıdırellez ... 503

3.1.1.1. Şifa ve Sağlık İsteğine Yönelik İnanış ve Uygulamalar511 3.1.1.2. Bereket ve Bolluk İsteğine, Uğura Yönelik İnanış ve Uygulamalar ... 514

3.1.1.3. Mal, Mülk ve Servet İsteğine Yönelik İnanış ve Uygulamalar ... 517

3.1.1.4. Şans, Talih, Kısmet Açma İsteğine Yönelik İnanış ve Uygulamalar ... 520

3.1.1.5. Geleceği Öğrenmeye Yönelik Fallık İnanış ve Uygulamalar ... 522 3.1.2. Oyunlar ... 531 3.1.2.1. Yargınlaşma Oyunu ... 539 3.1.2.2. Kapma Oyunu ... 541 3.1.2.3. Gıcır Oyunu ... 542 3.1.2.4. Kukla Oyunu ... 544

3.1.2.5. Yüzük (Yüksük) Oyunu ... 545

3.1.2.6. Çelik Çomak Oyunu ... 547

3.1.2.7. Aşam Oldu Oyunu ... 548

3.1.2.8. Kumyer Ovası... 550

3.1.2.9. Sıra Oyunu ... 553

(14)

xiv

3.1.2.11. Şifonum Yeşil Olsun Oyunu ... 555

3.1.2.12. Zeynebim Oyunu ... 557

3.1.2.13. Sepetçioğlu Oyunu ... 558

3.1.2.14. Sis Dağı Halayı... 559

3.1.3. Ramazan ve Kurban Bayramları ... 562

3.2. İnanışlarla İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...570

3.2.1. Adak ve Adak Yerleri ... 570

3.2.1.1. Yatırlar / Ziyaretgâhlar / Ziyaret Yerleri ... 584

3.2.1.1.1. Hamursuz Dede ... 584 3.2.1.1.2. Şahidi Dede ... 585 3.2.1.1.3. Şemsi Ana ... 585 3.2.1.1.4. Ahi Ebubekir ... 586 3.2.1.1.5. Ahi Sinan ... 586 3.2.1.1.6. Ahmet Gazi ... 587 3.2.1.1.7. Ahmet Gazi ... 587 3.2.1.1.8. Gökdağ ... 588 3.2.1.1.9. Hüsamettin Efendi ... 588 3.2.1.1.10. Piri Bey ... 588

3.2.1.1.11. Saldır Şeyh Horasani ... 589

3.2.1.1.12. Sarıana ... 589 3.2.1.1.13. Seydi Baba ... 590 3.2.1.1.14. Şehitlik ... 590 3.2.1.1.15. Şeyh Dede ... 590 3.2.1.1.16. İsimsiz ... 591 3.2.1.1.17. Ahmet Gazi... 591 3.2.1.1.18. Benliler ... 591 3.2.1.1.19. Buharlı Bedrettin... 592 3.2.1.1.20. Çiçek Baba ... 592 3.2.1.1.21. Eren Dede ... 593 3.2.1.1.22. Hacı Fatma ... 593 3.2.1.1.23. Kaşlı Kızı Feride ... 594 3.2.1.1.24. Koyun Baba ... 595 3.2.1.1.25. Osman Efendi... 595

(15)

xv 3.2.1.1.26. Şeyhler ... 596 3.2.1.1.27. Şeyh Dede ... 596 3.2.1.1.28. Veli Dede ... 596 3.2.1.2. Delikli Taşlar ... 599 3.2.1.3. Çeşitli Ağaçlar ... 600 3.2.1.3.1. Allan Kavağı ... 600 3.2.1.3.2. Dilek Kavağı ... 601

3.2.1.4. Cami ve Minare Çevreleri ... 602

3.2.1.5. Belli Bir Yere Bağlı Olmayan Adaklar ... 603

3.2.1.5.1. Suya Bırakma Adağı ... 603

3.2.1.5.2. Tespih Tanelerine Dua Okuma Adağı ... 604

3.2.1.5.3. Kırk Bir Yasin’i Okutma Adağı ... 605

3.2.2. Fal ... 608 3.2.2.1. Kahve Falı ... 620 3.2.2.2. Çay Falı ... 623 3.2.2.3. Bakla Falı ... 623 3.2.2.4. Elek Falı ... 625 3.2.2.5. Tespih Falı ... 626 3.2.2.6. Su Falı ... 626 3.2.2.7. El Falı ... 627

3.2.2.8. Kum (Remil) Falı ... 627

3.2.2.9. İskambil Falı ... 628

3.2.2.10. Tarot Falı ... 629

3.2.3. Büyü ... 637

3.2.3.1. Sıcak Büyüler: ... 645

3.2.3.1.1. Kaşık Büyüsü ... 647

3.2.3.1.2. Kısmet Açma Büyüsü ... 648

3.2.3.1.3. Arzulanan Kişinin Sevgisini Kazanma Büyüsü 648 3.2.3.1.4. Bağlama Büyüsü ... 649

3.2.3.1.5. Evi Terk Eden Kadın / Erkeğin Geri Dönmesini Sağlamak İçin Yapılan Büyüler ... 650

3.2.3.1.6. Bir Dileğin Gerçekleşmesi İçin Yapılan Büyüler651 3.2.3.1.7. Soğuk Büyülerin Etkilerini Bozmak İçin Yapılan Uygulamalar... 651

(16)

xvi

3.2.3.1.7.1. Baş Ağrısı Büyüsü Yapılmış Birini Çözmek

İçin Yapılan Uygulamalar ... 651

3.2.3.1.7.2. Erkekliği Bağlanmış Birini Çözmek İçin Yapılan Uygulamalar ... 652

3.2.3.1.7.3. Evli Bir Erkeği Kendine Bağlamak İçin Yapılan Büyünün Bozulması ... 652

3.2.3.2. Soğuk Büyüler ... 653

3.2.3.2.1. Erkeğin Cinsel Gücünü Bağlama Büyüsü ... 654

3.2.3.2.2. Dil Bağlama Büyüsü ... 655

3.2.3.2.3. Sabun Büyüsü ... 656

3.2.3.2.4. Domuz Yağı Büyüsü ... 656

3.2.3.2.5. Kabir Toprağı Büyüsü ... 657

3.2.3.2.6. Yılan Kemiği Büyüsü ... 658

3.2.3.2.7. Papaz Büyüsü ... 658

3.2.3.2.8. Hırsızın Yakalanması İçin Yapılan Büyü ... 659

3.2.3.2.9. Esnafın İşlerinin Kesilmesi İçin Yapılan Büyü .. 660

3.2.4. Rüya ...674

3.3. İmeceye Bağlı Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...700

3.3.1. Pamuk Seyreltme, Çapalama, Toplama ... 708

3.3.2. Tütün Dikme, Kırma ... 711

3.3.3. Darı (Mısır) İmecesi ... 712

3.3.4. Zeytin Toplama İmecesi ... 714

3.3.5. Ekin Biçme ... 715

3.3.6. Aşure Yapma... 717

3.3.7. Salça Yapma ... 719

3.3.8. Yufka Açma ... 721

3.3.9. Makarna, Erişte Kesme ... 722

3.3.10. Tarhana Yapma ... 723

3.3.11. Baklava Açma ... 725

3.3.12. Zeytinyağlı Yaprak Sarması ... 726

3.3.13. Düğün Ekmeği ... 727

3.3.14. Lokma Dökme ... 729

(17)

xvii

3.3.16. Çeyiz Hazırlama ... 731

3.4. Eğlenme ve Hoş Vakit Geçirme Amaçlı Kadın Merkezli Uygulamalar ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri ...733

3.4.1. Altın Günü ... 747 3.4.2. Kahve Günü ... 748 3.4.3. Simit Günü... 749 3.4.4. Şeker Günü ... 750 3.4.5. Eşya Günü... 751 3.4.6. Kaynanalar Günü ... 753 3.4.7. Akrabalar Günü ... 754 3.4.8. Mahalle günü ... 755

3.4.9. Çalışan Kadın Günleri ... 756

3.4.10. Okul Arkadaşlığı Günü ... 757

3.4.11. Dinî Sohbet Günleri ... 759

SONUÇ ...769

KAYNAKLAR ...781

SÖZLÜ KAYNAKLAR ...781

YAZILI KAYNAKLAR ...793

EKLER ...872

EK 1: MUĞLA BÖLGE HARİTASI...873

(18)

xviii

ÇİZELGELER LİSTESİ

Çizelge 1. Nüfusun Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre Dağılımı………. 93 Çizelge 2. Nüfusun Eğitim Durumu ve Cinsiyete Göre Dağılımı…………. 94

(19)

xix

KISALTMALAR

A Ş : Anonim şirket bk. : Bakınız çev. : Çeviren Hz. : Hazret İ Ö : İslamiyetten önce K K T C: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mec. : Mecaz M Ö : Milattan önce M S : Milattan sonra Nu. : Numara T.C. : Türkiye Cumhuriyeti ss. : Sayfa

vb. : Ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi vd. : Ve devamı, ve diğerleri

vs. : Vesaire

(20)

xx

ÖN SÖZ

Doktora tezi olarak hazırladığımız bu çalışmada, Türk kültürünün yeni nesillere aktarılmasında önemli bir role sahip olan kadınlar arasında yaşayan ve yaşatılan geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin işlevleri konu edilmektedir. Ana ekseninde kadınların yer aldığı, birden çok kadınının bir araya gelerek icra ettikleri geleneksel uygulamalar üzerinde kapsamlı bir çalışmanın bulunmaması ve işlev bağlamında değerlendirilmemesi, bu çalışma konusunun tercih edilmesinde etkili olmuştur. Muğla yöresinde kadınların, hayatın geçiş aşamaları, bayramlar, törenler, kutlamalar, inanışlar, imece, eğlenme ve hoş vakit geçirmeyi kapsayan toplantılardaki geleneksel uygulamalarıyla bunlara bağlı sözlü ürünlerin işlevleri üzerinde tespit ve değerlendirmeler yapmayı ve yeri geldikçe Türk dünyasından örneklerle zenginleştirmeyi hedefleyen bu çalışma, “Giriş”in dışında üç bölümden oluşmaktadır.

“Giriş” kısmında öncelikle çalışmanın problemi, amacı, önemi, varsayımları ve sınırlılıkları ortaya konularak araştırmanın dayandığı kuramsal çerçeve belirlenmiştir. Ardından, çalışma içinde sık tekrarlanan sosyal normlar (örf, âdet, an’ane, gelenek, görenek, töre ve moda) üzerinde durulmuştur. Sosyal normlardan sonra yine çalışmada sıkça geçen “işlev” ya da “fonksiyon” kavramına değinilmiş, çalışma konumuzun üzerine oturduğu işlevsel kuram hakkında bazı temel bilgilere yer verilmiş, işlevsel kuramın halkbilimi çalışmalarındaki kullanımına dikkat çekilmiştir. Son olarak, Muğla yöresi ve kültürüyle ilgili mevcut çalışmaların içinde kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlere yer veren, kısmen ya da dolaylı olarak değinen çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir.

(21)

xxi

Üç başlık altında toplanan “Birinci Bölüm” de, aile, aile yaşamının işlevleri, aileyi oluşturan temel etkenler, dünya kültürlerinde kadının ve erkeğin aile içerisindeki rolleri üzerinde durulduktan sonra kadının geçmişten günümüze Türk toplumu ve aile sistemindeki yerine değinilmiştir. Ardından, sahadaki gözlemlerimize dayanılarak, Muğla yöresi özelinde, kırsaldan kente, gelenek, değer üretimi ve aktarımında kadının üstlendiği roller tespit edilmiştir.

“Hayatın Geçiş Aşamalarına Bağlı Kadın Merkezli Uygulamalarla Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri” adını taşıyan “İkinci Bölüm”, doğum, evlenme ve ölüm dönemleri çerçevesinde kümelenen ve kadınların bir araya gelerek icra ettikleri âdetler, gelenekler ve törenlerin tespiti ve işlevleri açısından değerlendirilmesine ayrılmıştır.

“Üçüncü Bölüm”, kadınların bir araya geldikleri ortamlar dikkate alınarak, “Bayramlar, Törenler, Kutlamalarla İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar Ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri”, “İnanışlarla İlgili Kadın Merkezli Uygulamalar Ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri”, “İmeceye Bağlı Kadın Merkezli Uygulamalar Ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri” ve “Eğlenme ve Hoş Vakit Geçirme Amaçlı Kadın Merkezli Uygulamalar Ve Bunlara Bağlı Sözlü Ürünlerin İşlevleri” olmak üzere dört başlık altında ele alınmıştır.

“Üçüncü Bölüm” ün ilk başlığı altında, Hıdırellez kutlamalarında kadınların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri uygulamalar ve bunlara bağlı sözlü ürünler üzerinde durulmuş, Türkiye ve Türk Dünyasından örnekler verilmiştir. Bunun yanı sıra, kadınlar tarafından oynanan geleneksel oyunlar ve bu oyunların işlevlerinden söz edilmiştir. Yine, Ramazan ve Kurban Bayramlarının evlerdeki hazırlık süreci, Arife günleri ve bayram sabahlarındaki geleneksel uygulamalar, eğlenceler kadınların penceresinden ele alınmıştır.

“Üçüncü Bölüm” ün ikinci başlığı altında, çalışma sahasındaki kadınların adak ve adak yerleri, fal, falcılık ve falcılarla ilgili inanış ve uygulamalarına değinilmiş, söz konusu uygulamalar işlevleri açısından değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, kadınların büyü, büyü yapan kişiler ve

(22)

xxii

büyüsel işlemlerin yapılış amaçları konusundaki düşünceleri, inanış ve uygulamaları işlevsel açıdan ele alınmıştır.

“Üçüncü Bölüm” ün diğer başlığı altında, özellikle kırsal kesimde, kadınların imeceyle yaptıkları birtakım işler ve bunların işlevleri üzerinde durulmuştur. Aynı bölümün dördüncü başlığı altında da, çalışma hayatının dışında kalan zamanlarda kadınları bir araya getiren “kabul günleri”nin yapısal özellikleri, gelenek içerisindeki yeri ve işlevlerinden söz edilmiştir.

Çalışmada yapılan tespit ve değerlendirmelerin sonuçları, “Sonuç” kısmında, inceleme kısımlarında kullanılan yazılı kaynaklar da, yazar soyadına göre alfabetik olarak sıralanmış olarak “Kaynaklar” bölümünde verilmiştir. Bunun yanı sıra, sözlü kaynakların bilgilerinin bulunduğu, Sözlü Kaynaklar Listesi, çalışma sahasını gösteren Harita ve sahada çekilen bazı Fotoğraflar kısımları yer almaktadır.

Muğla yöresi özelinde, kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin işlevleri üzerine hazırlanmış bu çalışma, şüphesiz kadınların bir araya gelerek icra ettikleri geleneksel uygulamalar ve bunlara bağlı sözlü ürünlerin tamamını gün ışığına çıkarma ve işlevleri konusunda değerlendirmeler yapma iddiasında değildir. Kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin günümüze ne şekilde taşındığı; kültür, değer, gelenek, toplumsal rol aktarımı, eğlenme ve hoşça vakit geçirmedeki işlevleri; geleneğin aktarımı sırasında kadının rolü ve işlevindeki değişiklik ya da gelişmelerin tespit ve tahlilini hedefleyen çalışmamızın, konuyla ilgili bundan sonra yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağını ummaktayız. Bunun yanı sıra benzer bir çalışmanın erkek meclislerinde de yapılmasının halk edebiyatı araştırmalarına yeni bir bakış açısı kazandıracağını düşünmekteyiz.

Bu çalışmanın her aşamasında emeği olan, konunun tespitinde, derlenen malzemenin sınıflandırılması, incelenmesi ve işlevlerinin belirlenmesinde karşılaşılan güçlüklerin aşılmasında yardımlarını esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. Mehmet AÇA’ya, çalışmalarım sırasında sık sık görüşlerine başvurduğum, değerli vakitlerini bana ayıran, kütüphanesini sınırsız olarak hizmetime sunan değerli hocam Prof. Dr. Ali DUYMAZ’a, çalışma sırasında yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim ŞAHİN’e, Muğla yöresinde yaptığımız çalışmada

(23)

xxiii

bizlerle sohbet etmeyi kabul eden, evlerini açan tüm Muğla halkına, saha araştırmamın her anında yanımda olan aileme teşekkür etmeyi bir borç bilirim.

Aslı BÜYÜKOKUTAN Balıkesir 2011

(24)

1. GİRİŞ

1.1. Problem

İnsan davranışının ve bu davranışın yansımalarının ardında yatan dünyanın soyut değerleri, inançları ve algılarından ibaret olan bütüne “kültür” adı verilir. Bir kültür hayatta kalabilmek için, kurallarını uygulayanların temel ihtiyaçlarını tatmin etmeli, kendi devamlılığını sağlamalı ve toplum üyelerinin düzenli varlığını temin etmelidir. Dolayısıyla bir kültür, bireylerin kişisel çıkarları ve bütün olarak toplumun ihtiyaçları arasında bir denge kurmalıdır (Haviland, 2002, 63-64).

Türk toplumu gerek maddi gerekse manevi kültür değerleri açısından oldukça zengindir. Bunu insanlık tarihinin en eski toplumlarından birisi olmasının yanı sıra kültürel değerlerini, inanç sistemlerini bir sonraki kuşağa devretmesine borçludur. Devredilen her gelenek, inanış ve uygulama içinde bulunduğu toplumun sosyal, siyasal ve kültürel yapısı, ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmektedir. Bir başka ifadeyle kültür, yeni koşullara ya da var olan koşulların değişik algılamalarına uyum sağlayabilmek için sürekli bir mücadele halindedir.

Halkın geleneğe bağlı maddi ve manevi kültürünün farklı metotlarla derlenmesi, çözümlenmesi ve değerlendirilmesi hem söz konusu malzemenin kayıt altına alınarak yüzyıllar boyunca korunmasına hem de bir sonraki kuşağın, kendisinden öncekilerle sonrakiler arasındaki farklılaşmaları mukayese etmelerine hizmet edecektir.

Yaptığımız araştırmalarda, bugüne kadar Türkiye’de, çoklukla kadınların yürüttükleri geleneksel uygulamalar üzerinde icra ve işlev bağlamında kapsamlı bir çalışma yapılmadığı tespit edilmiştir. Buna rağmen, değişik bölgelerden derlenen folklorik malzemeler arasında, kadınların yürüttükleri bazı geleneksel uygulamalara kısmen yer verilmiştir. Yine, daha çok erkeklerin iştirak ettikleri ve yönlendirdikleri geleneksel uygulamalarla bu uygulamaların işlevleri üzerinde bazı monografik çalışmalar yapılmıştır.

(25)

Bu noktadan hareketle, Muğla yöresi kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin günümüz birey ve toplum hayatındaki işlevlerinin belirlenmesi, konuyla ilgili tespit ve değerlendirmelerin yapılması bu çalışmanın problemini oluşturmaktadır.

1.2. Amaç

Araştırmanın temel amacı, toplumsal hayatın hemen her aşamasında önemli roller üstlenen kadının Muğla yöresinde, taşradan kente, ne tür geleneksel uygulamaların merkezinde yer aldığının tespiti; bu tür kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bunlara bağlı sözlü ürünlerin, kadının sosyalleşmesinde, kültür ve değerlerin aktarımında, dayanışma ruhunun gelişmesinde, eğlenme, dinlenme ve hoşça vakit geçirmedeki işlevlerinin belirlenmesi; geçmişten günümüze kadın merkezli geleneksel uygulamalardan hangilerinin fonksiyonlarının değişime uğradığının, devam eden ve etkinliğini sürdürenlerin kadın hayatının hangi safhalarında etkili olduğunun açığa çıkarılması; derlenen bilgilerin, tasnif edilerek icra ve işlev açılarından incelenmesidir.

Bu amaçlar doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır: 1. Toplumsal hayatın hemen her aşamasında önemli roller üstlenen kadının, geçmişten günümüze Türk toplumunda ve aile sistemindeki yeri nedir?

2. Muğla yöresi özelinde, taşradan kente, gelenek, değer üretimi ve aktarımında kadının üstlendiği roller nelerdir?

3. Muğla’da kadınların, hayatın geçiş aşamaları (doğum, evlenme, ölüm), mevsimlik törenler, bayramlar, kutlamalar, imece ve diğer eylem ve olayları kapsayan toplantılardaki geleneksel uygulamalarıyla bunlara bağlı sözlü ürünleri nelerdir?

4. Kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin kültür, gelenek ve toplumsal rollerin yeni nesillere aktarılmasındaki işlevleri nelerdir?

5. Kadınların bir araya geldikleri ortamlar; âdeta gizli kodlarla örülmüş olan bu topluluğa kabul şartları; toplumsal doku içindeki konumları hakkında neler söylenebilir?

(26)

6. 20. ve 21. yüzyılın getirdiği hızlı ve teknolojik değişimin kadın merkezli geleneksel uygulamaların icrası ve işlevleri üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri nasıldır?

Bu soruların bağlamından hareketle, bulgular değerlendirilecektir. Yeri geldikçe, sahadan elde edilen malzemenin, Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetlerinin halkbilimi verileriyle olan paralellikleri, farklılıkları, yaşayan ve değişen tarafları üzerinde de durulacaktır. Böylece hem kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin işlevlerinin daha iyi anlaşılması hem de kültürel ortaklığa dikkat çekilmesi hedeflenmiştir.

1.3. Önem

Türkiye’de, yapılan saha araştırmaları neticesinde, insanın doğumundan ölümüne kadar olan süreçte hayatını etkileyen çeşitli inanış ve uygulamalar, coğrafi, ekonomik ve yöresel farklılıkların doğurduğu çeşitlilik bağlamında derlenmiştir. Söz konusu folklorik malzemeler arasında, başrollerini bizzat kadınların üstlendikleri bazı geleneksel uygulamalara da rastlamak mümkündür. Ancak ağırlıklı olarak kadınların bir araya gelerek icra ettikleri geleneksel uygulamalar ve bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin işlevleri üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır.

Toplum olarak değerlendirdiğimiz fert ve sosyal gruplardan meydana gelen insan topluluklarında, sosyal sistemin düzenli bir şekilde yürütülmesi, sosyal ilişkilerin düzenlenmesi, sosyal rollerin belirlenmesi, kültürün, değerlerin ve geleneğin genç kuşaklara aktarılmasının temelinde bulunan kadının, kendi dünyasında barındırdığı gizli kodların ayrıntılarıyla ele alınması, halk edebiyatı araştırmalarına yeni bir bakış açısı kazandıracaktır.

Türk kültürünün, dünya kültürleri arasında, kendisi olarak ayakta durabilmesi için, kültürün yeni nesillere aktarılmasında önemli bir role sahip olan kadınlar arasında yaşayan malzemenin kayıt altına alınması ve bu malzemenin işlevlerinin tespiti, günümüz şartlarında bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu çalışmanın söz konusu amaca hizmet edeceği ve daha sonra yapılacak olan çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Önce de belirtildiği üzere, kadınların bir araya gelerek kendilerini rahatça ifade edebildikleri ortamlar, bu ortamlarda kümelenen âdetler, gelenekler, törenler ve bunların icrası sırasındaki inanış ve uygulamalarla bu

(27)

uygulamalara bağlı sözlü ürünler ve bu ürünlerin işlevlerinin açığa çıkarılabileceği fikri, bu çalışmayı önemli kılmaktadır.

1.4. Varsayımlar

Türkiye’nin en uzun sahil şeridine sahip turistik bir bölge olması, il ve ilçe merkezleriyle köyler arasında ulaşım ve iletişim sorununun olmaması, öğrenim ve eğitim durumu, ekonomik gelişme, ticaretin artması gibi sebeplere rağmen Muğla’da geleneksel dokunun korunmakta olduğu varsayımlarımız arasındadır. Muğla ili genelinde köylerin çokluğu ve yapılan saha araştırmaları sonucunda gelenek ve göreneklerin daha canlı olarak yaşatıldığı, zamanın daha yavaşlatılmış olarak aktığı, henüz tam anlamıyla parasallaşmamış bir hayatın hüküm sürdüğü yerlerin özellikle denizden uzak dağ köyleri olması, bu varsayımımız için destekleyici bir ögedir.

Bu çalışma, sosyal bilimlerde kullanılan kuramsal çalışmalardan ziyade görgül (ampirik) bir çalışmadır. Elde edilen veriler folklor biliminde kullanılan sahada derleme metotlarından yararlanılarak elde edilmiştir. Bu verilerden yola çıkılarak varsayımlarımızın geçerliliği tartışılacaktır.

Çalışmamıza kaynaklık edecek yeterli malzeme, bölgeden derlenmiş ve yazıya geçirilmiştir. Kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin derlenmesi ve işlevleri bakımından incelenmesi amaçlandığı için, çalışma, büyük oranda işlevsel halk bilimi yöntemi esas alınarak hazırlanmıştır.

1.5. Sınırlılıklar

Çalışmamız için konu olarak, Muğla yöresi kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin derlenip işlevleri bakımından incelenmesi seçilmiştir. Büyük oranda işlevsel halk bilimi yöntemi esas alınarak hazırlanacağından, folklorik malzeme derlemenin yanında, kadın merkezli geleneksel uygulamaların hangi işlevleri üstlendiği konusuna yönelik bilgiler de tespit edilmiştir.

Bu araştırmada veri kaynağı olarak, başta sözlü kaynaklar olmak üzere, süreli yayınlar, makaleler, bildiriler, kitaplar, çeşitli üniversitelerin bünyesinde hazırlanmış olan lisans ve lisansüstü tezlerin ilgili bölümleri,

(28)

sözlükler ve internet veri tabanlarından alınan bilgiler kullanılmıştır. Konuya ilişkin malzemenin derlenmesinde alan sınırlaması Muğla ilidir.

Muğla ilinin biri Merkez olmak üzere, on iki ilçesi, altmış bir belediyesi ve üç yüz doksan beş tane köyü bulunmaktadır. Öncelikle bu yerleşim yerlerinde yaşayan, geleneksel uygulamaları yaşatıp yansıtabilen ve topluma bu noktalarda liderlik yapabilecek kadınlar ve kadın topluluklarının ikamet ettikleri yerler tespit edilmiştir.

Araştırma yapılan yerlerde, yörenin kültürel değerlerini iyi bilen, tanıyan, o kültürün içinde yetişmiş ve topluma bu noktalarda kılavuzluk yapabilecek kadınlara ulaşmakta zorluk çekilmemiştir. Hazırladığımız çalışmanın kapsamını, söz konusu yerleşim birimlerinde yaşayan kadınlardan derlenen geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin günümüz birey ve toplum hayatındaki işlevleriyle bu konuda gerek Türkiye gerekse Türkiye dışında yapılmış olan çalışmalar ve yayınlar oluşturacaktır.

Bu çalışmada, tespit ve değerlendirmelerimizde kullanacağımız malzemenin derlenmesi için sözlü kaynaklar, eğitim seviyesi, meslek grubu, cinsiyet ve yaşanılan yer açılarından farklılık arz eden yüz doksan kişi ile sınırlı tutulmuştur. Bununla birlikte, sözlü kaynakların bazılarının kimlikleriyle ilgili bilgi vermek istememeleri, bazılarıyla da toplu olarak görüşülmesi nedeniyle tamamı kayıtlara geçirilememiştir.

1.6. Tanımlar

Sosyo-kültürel yapı içinde, insanlar arasındaki etkileşmelerin yönlendirilmesi, kısaca çerçevesinin belirlenebilmesi için birtakım beklentiler, kalıp davranışlar, kaçınma ve yasaklar mevcuttur (Nirun ve Özönder, 1990, 252). Sosyal normlar adı altında toplanan bu tür standart ve kurallar, akılda tutulan ve insanların tavır ve hareketlerine sınırlar koyan soyut örneklerdir (Dönmezer, 1984, 249). Bünyesel ve uygulanabilme nitelikleri açısından “Örfler (yasalar), âdetler ve sosyal alışkanlıklar” olarak üç grupta toplayabileceğimiz normlar kendi bünyeleri içinde örf, âdet, teamül, an’ane, töre, gelenek, görenek ve moda gibi bazı alt gruplara da ayrılırlar (Örnek, 1995, 122).

(29)

Her toplum, belirli bir zaman sürecinde, kendi ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda, kendine has normlar geliştirir. Sosyal denetimi sağlamak işlevine sahip olan her norm tipinin kendisine ait yaptırımı (müeyyidesi) vardır (Dönmezer, 1984, 249). Ne yasal bir cezayı ne de dinsel bir yaptırımı gerektiren bu kurallara uygunsuz davranan birey ayıplama, kınama, yadırgama, küçümseme, aşağılama gibi tepkilerle karşılanır ki böylesi bir durum kimi zaman yasal ve dinsel yaptırımlardan daha etkilidir (Örnek, 1995, 122).

Bu bölümde, çalışmamız içinde sık tekrarlanan ancak kesin tanımlar ve çok net çizgilerle birbirinden ayırmanın oldukça zor olduğu normlardan örf, âdet, an’ane, gelenek, görenek, töre ve moda terimlerinin anlamları üzerine durulacaktır. Sedat Veyis Örnek’in ifadesiyle, “halkbiliminin çekirdeğini oluşturan” bu kavramlarla ilgili çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde benzer ifadeler kullanılmış olduğundan, birkaç tanımla yetinilecektir.

Ardından, işlevselciliğin bir şeyler çağrıştırabilmesi veya sahadan tespit edilen malzemeye işlevsel halk bilimi yöntemiyle yaklaşılabilmesi için “işlev” ya da “fonksiyon” kavramları üzerinde durulacaktır.

Muğla yöresi kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin kültür, değer, gelenek, toplumsal rol aktarımı, eğlenme ve hoşça vakit geçirmedeki işlevleri; aktarım ortamı, aktarım ortamına yeni iştirak edeceklerin yapması ve uyması gereken hususlar, vd. ele alınıp incelenirken işlevsel halk bilimi yöntemi kullanıldığı için yöntem hakkında bazı temel bilgiler verilecektir.

1.6.1. Örf

Arapça kökenli bir isim olan ve Türkçe’ye Arapça’dan geçtiği belirtilen (Türkçe Sözlük 2009, 1546), “örf” kelimesine sözlüklerde; “1. Âdet, hüküm, gelenek. 2. Sarıklıların giydikleri bir çeşit kavuk (Tanzîmat’tan önce)” (Devellioğlu, 1998, 850), “Şeriat ve yasaca olmayıp yerine ve zamanına göre olan gelenek ve hüküm” (Özön, 1977, 535; Sami, 1999, 339; Parlatır, 2006, 1327; Çağbayır, 2007ç, 3709), “İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şey” (Yeğin, Badıllı, İsmail ve Çalım, 1992, 801) gibi anlamlar verilmiştir.

(30)

Sözlük anlamlarından da anlaşılacağı gibi örfler, resmi bir otorite değil fakat geniş bir takım sosyal baskılar içeren bazı tutum ve davranışlardır. Bunun yanı sıra örf kavramı içinde bireysel yaratıcılık ve bireysel yaratıcılığa bağlı olarak meydana gelen bir değişmeden de söz etmek gerekmektedir. Toplumun içinde bulunduğu şartlar ve her kuşakta değişen kültürel çevre örfler üzerinde de az veya çok değişmeye sebep olmaktadır (Yeni Rehber Ansiklopedisi, 1994b, 135). Geçmişten günümüze kadar hiç değişmeden aynı şekilde nakledilmiş ve hiçbir neslin bireysel yaratımına izin verilmemiş bir örf yok gibidir.

İşlevsel açıdan değerlendirildiğinde, örfler, zorlayıcı, yaptırıcı ya da yasaklayıcı yaptırımlarıyla bireyle birey, bireyle aile, bireyle komşu ve akrabalar, bireyle halk ve ulus arasındaki ilişkileri, davranışları, tutum ve tavırları düzenlerler (Örnek, 1995, 123). Sosyal hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra bir norm karakteri taşıyarak, bugüne kadar olagelenlerin bugün de olmasını, gerçekleşmesini emrederler. Bu yönüyle, yani bireyin dışında toplum tarafından istenilmesi bakımından, hukuk normlarıyla benzeşmektedirler (Dönmez, 2007, 87).

Örflerle yasalar arasında kuvvetli bir bağ vardır. Öyle ki bazı toplumlarda örfler yasaların işlevlerini de üstlenirler. Herhangi bir olayla ilgili olarak yasada bir hüküm bulunmazsa, yargıç söz konusu olayın niteliğine uygun bir örfe dayanarak karar verebilir; bu karar da tıpkı yasa maddesi gibi geçerli ve bağlayıcıdır. Yasalar, bir bakıma ayıklanmış, düzenmiş, işlerliği ve uygunluğu denenmiş örflerden oluşmaktadır (Dönmez, 2007, 87). Yasalardan farklı olarak örfler, yetkili devlet organının bir işlemiyle konmak yerine, çeşitli durumlarda aynı davranış biçiminin yinelenmesiyle oluşmakta ve hukuku uygulayan devlet makamlarınca da yaptırım altına alınmaktadır (Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, 1994b, 406-407).

1.6.2. Âdet

Arapça kökenli bir isim olan “âdet” sözcüğü de Türkçe’ye Arapça’dan geçmiştir. Çoğulunun “âdât” (Sami, 1999, 129), eşanlamlısının teamül (Goldziher, 2001a, 137) olduğu belirtilen âdetin sözlük anlamları şöyledir: “Görenek, usul, tabîat, alışkanlık” (Devellioğlu, 1998, 10). “Topluluk içinde

(31)

eskiden beri uyulan kural, töre” (Türkçe Sözlük, 2009, 22; Demiray, 1990, 8). “Bir kimsenin sık sık tekrarlamak suretiyle edinmiş bulunduğu davranış değişiklikleri, yapısında var olan huy ve tabiatı; huy; tarz” (Yaşar Çağbayır, 2007a, 114).

Yaptırım gücü örfe göre daha esnek olan âdet kelimesinin çeşitli tanımları yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir: “Toplumda nesiller boyunca uyulan ve kamuoyunda (umumi efkârda) saygı ve müeyyide sahip hareket kaideleri” (Yeğin vd., 1992, 24); “Yapıla yapıla, işlene işlene tabiî ve zarurî bir mahiyet kazanmış hâl veya davranış” (Doğan, 1981, 7); “Herkes tarafından uyulması gereken durum; usûl” (Parlatır, 2006, 43); “Bir kimsenin yapmaya alıştığı, bir kural gibi uyduğu şey, alışkı” (Püsküllüoğlu, 2007, 57; Arkın y.t.y.a, 28). “Olagelmiş, kaide” (Meydan-Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, 1981a, 85).

Çeşitli sözlük ve ansiklopedi maddelerinde yapılan “âdet” tanımlarında “uzun zamandan beri yapılma” ve “alışagelme” olgularının vurgulandığı dikkat çekmektedir. Âdetler, her ne kadar topluluk içinde öteden beri uyulan ve uygulanan davranışlar olsalar da, zamanın ve bireyin ihtiyaçlarına göre her kuşakta belli ölçüde değişmekte ve gelişmektedirler. Dolayısıyla yapılan tanım ve açıklamalarda, bireysel yaratıcılık, değişme ve gelişme olgularına da dikkat çekilmelidir.

Âdet, yaptırıcı gücü itibariyle örften daha yumuşak, fakat görenekten daha kuvvetli bir sosyal davranış modelidir (Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985a: 22). Örfteki yapılma ya da kaçınma zorunluluğu, âdette yapılmalı ya da yapılmamalı niteliğine bürünmektedir (Örnek, 1995, 124). Bununla birlikte, hukuki bir kaynak olarak âdet ile örf arasında bir fark yoktur (Karaman, 1988, 369-370). Hukuk kaidelerinin doğuşunda, anlaşılıp uygulanmasında ve yenileşerek toplum hayatına uyum sağlamasında örf ve âdetin tesir payı büyüktür (Karaman, 1988, 371).

Âdetler, sosyal ilişkilerin düzenlenmesi, yaşamın devam ettirilmesi, sosyal hayatın düzeni için gerekli olan kuralların yerine getirilmesi açılarından işlevseldir. Örneğin; yemek ve sofra alışkanlıkları, selamlaşma çeşitleri, doğum, evlenme ve ölümle ilgili uygulamalar, bayramlar, törenler ve kutlamalarla ilgili davranış biçimleri, adak ve adak yerleri, fal, büyü gibi uygulamalar sırasında uyulması gerekenler âdetlerin alanına girer.

(32)

1.6.3. An’ane

Arapça kökenli olan kelimenin sözlük karşılığı şu anlamları kapsamaktadır: “1. Hadis-i şerif vesair nakliyatın ‘an filân, an filân’ diyerek isnadı, rivayetin teselsülü. 2. Bir havadisin nereden gelip kimler tarafından nakl olunduğunu etrafıyla arayıp tahkik etme” (Sami, 1999, 459; Yeğin vd., 1992, 56). “Gelenek” (Devellioğlu, 1998, 33; Demiray, 1990, 38; Püsküllüoğlu, 2007, 126; Türkçe Sözlük, 2009, 96).

Sözlük ve ansiklopedi maddelerindeki açıklamalara bakıldığında, an’ane kelimesi, örf, âdet, gelenek ve teamül kelimeleriyle eşanlamlı olarak kabul edilmektedir. “1. Bir toplumda atalardan kalmış olması dolayısıyla saygı duyularak devam ettirilen kültürel aktarımlar; gelenek. 2. Belli bir kimliği korumuş olan topluluklarda kuşaktan kuşağa aktarılan ve hukukun kaynaklarından birisini oluşturan sosyal davranış; örf” (Çağbayır, 2007a, 244). “Kuşaktan kuşağa geçen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, davranış biçimleri; gelenek, örf ve âdet” (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986a, 582).

Yapılan tanım ve açıklamalarda, benzer şekilde, “atalardan kalma” ve “kuşaktan kuşağa aktarılma” olguları vurgulanırken, bireysel yaratıcılık, bireysel yaratıcılığın getirdiği olumlu değişim ve değişime bağlı meydana gelen gelişme ihmal edilmiştir. Örf, âdet, gelenek ve teamül kelimeleriyle işlevleri ve özellikleri arasındaki söz konusu paralellik nedeniyle, an’ane kelimesinin sözlük anlamlarıyla yetinilmiştir.

1.6.4. Gelenek

Sosyal normlar arasında önemli bir yere sahip olan gelenekler (Ozankaya, 1980, 54 ), Türkçe “gelmek” ten türetilmiştir (Demiray, 1990, 308). Latince -tradito- geçirmek, vermek anlamına gelen gelenek (Salmanov, 1980, 42-43), “Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmalarından ötürü saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar; bilgi, töre ve davranışlar” (Hançerlioğlu, 1992, 226; Püsküllüoğlu, 2007, 726; Türkçe Sözlük, 2009, 741) şeklinde tanımlanmaktadır.

Gelenek sözcüğü, “toplumun üyelerini birbirine bağlayan kökleşmiş alışkanlıklar”ı (Hançerlioğlu, 1986, 150), “toplumda yaygın biçimde

(33)

benimsenen ritüeller ya da başka sembolik davranış biçimleriyle ilişkili pratikler kümesi”ni (Marshall, 1999, 258-259), “toplulukta uzun yıllar yaşamış ve kuşaktan kuşağa aktarılmış bulunan yaşama biçimi, olay ya da düşünceler”i (Çağbayır, 2007b, 1673); “efsaneler”i (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986b, 4469); “öğreti ve inançlar”ı (Arkın, y.t.y.b, 817); “simge ve kurumlar”ı (Ansiklopedik Kültür Sözlüğü, 1983, 153) içine almaktadır.

Çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde yapılan “gelenek” tanımlarında daha çok “eskiden kalma” ve “kuşaktan kuşağa aktarılma” olgularının vurgulandığı görülmektedir. Bunun yanı sıra Henry Glassie (2002, 17), “Geçmişten yola çıkarak geleceğin yaratılması olarak kabul edilen gelenekler, insanların eskiden yeniye değişen birçok yönünü kapsamaktadırlar” şeklindeki ifadesiyle gelenek kavramı içinde asıl vurgulanması gereken “yaratıcılık” ve az da olsa “değişme” olgularının bulunduğuna dikkat çekmektedir. Gelenek teriminin tanımlanmasında mutlaka değinilmesi gereken “yaratıcılık” ve “değişme” olgularını kapsayan çok yönlü bir değerlendirme de şöyledir: “Eskiden beri devam edip gelen, gayri resmi yol ve yöntemlerle kazanılan ve kuşaktan kuşağa aktarılan ve zamanın ihtiyaçlarına göre her kuşakta belli ölçüde bireysel yaratıcılığa ve değişmeye ve de gelişmeye izin veren bilgi, hareket ve materyal ürünleri üretme ve kullanma tarzı” (Ekici, 2004a, 20).

Her ne kadar “gelenek” ve “değişme” kavramları birbirine zıt unsurlar olarak görülse de gelenekler, teknolojideki baş döndürücü değişmeye kayıtsız kalamazlar. Her kuşakta değişen kültürel çevre ve özellikle kültürün teknolojik yönü, toplumdaki sosyal örgütlenme ve ideolojik yapının değişmesine sebep olmaktadır (Ekici, 2004a, 20). Nesiller değiştikçe, ihtiyaçlar farklılaştıkça gelenekler de belli ölçüde değişmektedirler (Yıldırım, 1985, 550). Eğer hiç değişmeden aynı şekilde nakledilmiş ve hiçbir kuşağın bireysel yaratımına izin vermemiş olsalardı, Türk toplumunun bugün sahip olduğu gelenekler birkaç yüzyıl öncesinin gelenekleriyle birebir aynı olurdu. Dolayısıyla her gelenekte veya geleneksel bir halk bilgisi yaratmasının içinde “yaratıcılık” ve yaratıcılığın getirdiği “değişme” kavramı vardır. Gelenek terimi, zaman, mekân ve sosyal yapıyla uyumlu hale getirmek için yapılan ve olumlu kabul edilen değişmelere daima izin veren bir özelliğe sahip olmuştur (Ekici, 2008, 35-36).

(34)

İşlevsel açıdan bakıldığında gelenekler, toplumsal hayatın düzenlenmesinde ve denetlenmesinde tıpkı âdetler gibi, hatta onlardan daha güçlü bir rol oynarlar. Özellikle aile, hukuk, din ve politika gibi toplumsal kurumlar üzerinde oldukça etkilidirler (Taneri, 1993, 188; Örnek, 1995, 126). Bir milletin fertleri, bir topluluğun üyeleri arasında ortak ve özel bir ruh hali sağlar ve dolayısıyla sağlam bir bağ meydana getirirler. Toplumun eski değerlerini, zihniyetini ve yapısını yenilerine bağlamaya yarayan sosyal mirastır. Eğitici, bağlayıcı, birleştirici, milli varlığı koruyucudur (Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985b, 1022),

Gelenekler, sınırlı bir derecede olmak üzere, toplum dayanışmasının devamına hizmet ederler ve sosyal farklılıkları kapamak işlevini yerine getirirler. Örneğin; Türk geleneklerine göre bir öğrencinin, kendisini haksız yere de olsa, paylayan hocasına karşı saygılı bir sükût içinde kalması gerekir (Dönmezer, 1984, 268).

Her milletin kendine mahsus olan, zamanın ihtiyaçları doğrultusunda yaratıcılığa, değişmeye ve gelişmeye izin veren gelenekler, özellikle resmi yardım ve destek örgütlerinden yoksun yerleşim birimlerinde yaşayan bireylerin karşılaştıkları bazı sorunlara çözüm olmaktadırlar. Örneğin; kırsal alanda, cenaze yıkama aracının bulunmadığı yerlerde, cenazenin yıkanması için akrabalar, komşular ve yakınlar yardıma koşmakta, cenaze geleneklere uygun bir şekilde elbirliğiyle yıkanmaktadır.

1.6.5. Görenek

Türkçe “görmek” fiilinden türetilen (Meydan-Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, 1981c, 90) kelimeyle ilgili olarak; “Bir şeyi eskiden beri görüldüğü şekilde yapma alışkanlığı” (Püsküllüoğlu, 2007, 764; Çağbayır 2007b, 1753; Türkçe Sözlük, 2009, 779), “Eskiden beri sürdürülene uygun tutum ve davranışlar bütünü” (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986c, 4693) şeklinde tanımlar yapılmaktadır. Yapılan tanımlardan da anlaşılacağı üzere görenek, “görgü, deneyim, tecrübe, görgü ile kazanılan bilgi”leri kapsamaktadır (Parlatır, 2006, 519).

Görmekle oluşan (Hançerlioğlu, 1992, 242), görüp tekrarlanarak alışılagelen (Arkın, y.t.y.b, 860) bu normlar daha çok uygulama ve maddi

(35)

alanda üretim ve kullanım tarzlarıyla ilgilidir. Bakmak ve görmek yoluyla elde edilen bu tarzlar, toplumlarda yerleşik olarak görülen düşünme ve hareket etme biçimlerini yansıtır (Marshall, 1999, 279). Örneğin; dolmuşlarda yaşlı, çocuklu ve hamilelere yer vermek, marketlerin ödeme noktalarında sıraya girmek, aile büyüklerine karşı daima saygılı olmak kabullenilmiş ve doğal olarak uygulanan göreneklerdir.

Tıpkı gelenekle ilgili yapılan tanımlarda olduğu gibi “kuşaktan kuşağa bakmak ve görmek yoluyla aktarılma” özelliklerinin öne çıkarıldığı bu kavramda da zamanın ihtiyaçları doğrultusunda oluşan belli ölçüde bireysel yaratıcılık, söz konusu yaratıcılığın getirdiği olumlu bir değişim ve de gelişme kaçınılmazdır (Ekici, 2004a, 21).

Mutlaka yerine getirilmesi istenmeyen, örfe, âdete ve geleneklere göre yaptırım gücü daha zayıf (Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985c, 1082), yapılsa çok iyi olur, yapılmasa çok iyi olur; uyulsa çok iyi olur, uyulmasa çok iyi olur çeşitten davranışlar olan görenekler, müeyyideleri en yumuşak normlardır (Nirun ve Özönder, 1990, 262). İşlevsel açıdan bakıldığında, günlük yaşantımızın gerekli gördüğü ilişkilerin düzenlenmesinde, bireyler arasındaki sürtüşmelerin azaltılmasında, toplumsal hayatın kolaylaşmasında belirleyici rol oynarlar (Örnek, 1995, 127).

1.6.6. Töre

Türkçe bir kelime olan töre1

kelimesi, “türe” sözünden gelmektedir (Tarama Sözlüğü, 1996c, 3871-3874). “Kanun, nizam, yasağ” (Sami, 1999,

1

Ümit Hassan (2000, 108-130) “tör” kelimesinin, “töz”ün “r”li biçimi olduğunu belirtmekte; “tör” ile “töre” arasındaki etimolojik ve kavramsal birliğe dikkat çekmektedir. Divanü Lûgat-İt-Türk’te “töre” kelimesi “törü” şeklinde yer almakta (Atalay, 1998a, 106) ve “Düzen, nizam, görenek, âdet” (Atalay, 1999c, 647) anlamlarında kullanılmaktadır. Eserin, üçüncü cildinde “törü” maddesi şöyle tarif edilmektedir: “Törü: Görenek, âdet. Şu atasözü bu manayı ifade eder: ‘El kalır törü kalmas’ yani ‘Vilayet bırakılır, görenek bırakılmaz’” (Atalay, 1999a, 221). “İl”, “devlet” manasına; “töre”, “kanun” manasına geldiği için “töre” kelimesiyle “il” kelimesi genellikle beraber kullanılmıştır (Gökalp, 2007c, 95-96).

Eski Türkler’e göre “törü” daha çok, “devletin kuruluş düzeni ve işleyişi” idi. Uygur çağında ise, artık doğrudan doğruya “kanun” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte Göktürkler “törü” sözünü yalnızca devlet düzeninin kaideleri için kullanıyorlardı. Aile ve kişilerin yaşantısında, “töre” sözü başka anlamlar da kazanmaktaydı. Töre, aile ve kişiler için bir “görenek” idi. Aynı zamanda bir “yol”, daha doğrusu, “yaşama yolu” idi. Bu nedenle birçok Orta Asyalı Türkler, “töre”ye “yol” da derlerdi (Ögel, 2001, 469-470). “Eski Türkler’in yazısız hukukudur” şeklinde tanımlanan ve sonradan yazılı kurallar haline gelen töre, kişiler ve zümreler arası münasebetleri düzenleyen; idarecilerle idare edilenler arasındaki işleri, hak ve vazifeleri belirten usullerdir (Eröz, 1996, 7).

(36)

449), “Âdet, usul ve erkân” (Parlatır, 2006, 1731) anlamlarını taşımaktadır. “Bir toplulukta benimsenmiş (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986e, 11663), yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin (Meydan-Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, 1981f, 375; Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, 1994ç, 175), kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü. Dar anlamda ahlaki davranış biçimleri” (Türkçe Sözlük, 2009, 2000).

Töreleri; “Toplum veya kültürün onayladığı (Çağbayır, 2007d, 4890; Arkın, y.t.y.ç, 2089), bireylerin uymakla yükümlü olduğu ya da içinde yaşadıkları toplum tarafından mutlaka uymasının beklendiği davranışlar bütünü” (Örnek, 1995, 128) olarak tanımlamak mümkündür. Törelere aykırı davrananlar, töreleri zedeleyenler çoğu zaman bağışlanamaz bir tutumla karşılanmakta, yasaların yargılamasına zaman bırakılmadan, toplum tarafından belirlenmiş birtakım cezalara çarptırılmaktadırlar (Marshall, 1999, 763-764). Öyle ki bu cezalar kimi zaman ölüm cezasına kadar varabilmektedir.

Günümüzde özellikle geleneksel kesimde ve kırsal alandaki etkinliğiyle dikkat çeken töreler, bir milletin müesseseleşmiş kurumları ile bu müesseselerin dışında varlığını sürdüren toplum hayatının işleyişini düzenleme işlevine sahip anayasadır. İçinde yaşanılan zamana göre şekillenmekte, ihtiyaçlar ölçüsünde değişebilmekte, her devirdeki nesiller üzerinde işlevini sürdürmektedir (Çınar, 1996, 194).

1.6.7. Moda

İtalyanca’dan Türkçe’ye girmiş olan kelimenin karşılıkları şu anlamları kapsamaktadır: “Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik” (Türkçe Sözlük, 2009, 1404). “Belirli bir süre bir şeye karşı toplumca gösterilen aşırı, yaygın düşkünlük” (Püsküllüoğlu, 2007, 1266; Arkın, y.t.y.c, 1530). “Çoğunlukla uyulan davranış biçimi, alışkanlık veya gelenek” (Çağbayır, 2007c, 3248). “Belli bir dönemde, bir toplumda, bir grupta yaygın olan zevki yansıtır görünen ve çok rağbet gören bir eşyayı, bir

(37)

yeri, bir etkinliği vd. yeğleme, seçme” (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986d, 8242-8243).

Sözlük anlamlarından da anlaşılacağı gibi moda, kısa süreli olan, çabuk değişebilen, öykünme ve taklit yoluyla yayılan, temelinde değişiklik ve orjinallik dürtüsü yatan geçici davranış biçimidir. Bir modanın başlama ve değişme nedenleri, amaçları oldukça karmaşık koşullara bağlıysa da, modayı doğuran dinamik etken, insanın yeni biçimler ortaya koyma tutkusudur. İnsan, hayatın tek düzenli ve zor akışından kurtulmak için biçim değişiklikleri aramaktadır (Meydan-Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, 1981d, 857). Söz konusu değişiklik ağırlıklı olarak giyim-kuşamda ve süslenmede görülse de; ev eşyaları, mimari stiller, müzik, edebiyat, sanat, isimler, hatta jest, mimik, oturuş, kalkış, yürüyüş gibi hareket tarzlarında da etkili olabilmektedir. (Yeni Rehber Ansiklopedisi, 1994a, 196).

Moda, yenilikleri nispetinde geçerli olma yönüyle örf ve âdetlerden ayrılmaktadır (Dönmez, 2007, 87). Çabuk yayıldığı kadar çabuk değişen modanın, örf ve âdetlere karşı geldiği zaman dahi kaçınılmaz bir yayılma gücü vardır. Âdetlerden ve göreneklerden daha çabuk değişmesi ve taklitle yayılarak bir süre için geçerlilik kazanması nedeniyle modaya “geçici âdet” de denilebilir (Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985ç, 2439).

Cins ve yaş grupları arasında daha belirgin olması, toplum katlarına ve sınıflarına göre ayrımlar göstermesi modanın diğer özelliklerdendir (Örnek, 1995, 128). Moda çoğunlukla çeşitli kurumlar ya da yapımcılarca oluşturulur ve yönetilir. Reklâm şirketleri, basın, sinema, tiyatro ve ticari kurumlar modayı etkileyen ve yayan unsurların başında gelmektedir (Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi, 1987, 6198).

1.6.8. İşlev (Fonksiyon)

Türkçe Sözlük’te (2009, 999), işlev, “1. Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon. 2. Bir yapının gerçekleştirilebileceği ve onu başka yapılardan ayırt etme imkânı veren eylem türü, fonksiyon” olarak tanımlanmaktadır.

Bir Modern Sosyoloji Sözlüğü’nde, “Fonksiyon, bir bütün olarak bir sistem için ya da bir sistemdeki diğer birimler (sosyal, kültürel, kişilik) için bir

(38)

birimin (kurum vb.) işleyişi ya da varlığının sonuçlarıdır” şeklinde belirtilmektedir (Theodorson ve Theodorson, 1969, 165).

Diğer bir Sosyoloji Sözlüğü’nde, “İşlevsel açıklama, bir fenomenin varlığını ya da bir eylemin yapılmasını; sonuçlarına (istikrarlı bir toplumsal bütünün korunmasına katkısı) göre ortaya koyar” şeklinde bir açıklama yapılmaktadır (Marshal, 1999, 363).

Fonksiyonalizm, sosyoloji teorileri arasında önemli bir yer tutmakta ve sosyolojide “fonksiyon” terimi üç ayrı anlamda kullanılmaktadır:

İlk olarak, fonksiyon kelimesi, statü, mevki, meslek, uğraş, iş karşılığı olarak kullanılır. Belirli bir mevkii işgal eden kişinin yükümlü olduğu işlerin bütüne de fonksiyon denir.

Matematik anlamda kullanılan fonksiyon ise iki ya da daha fazla unsur arasındaki ilişkiyi ifade eder. İki sosyolojik değişken arasındaki bağ gösterilmek istenildiğinde, değişkenlerden birisi diğerinin izah edicisi olur. Bu anlamda fonksiyonel analiz sosyolojide oldukça yaygındır.

Fonksiyon teriminin üçüncü anlamı biyolojik niteliktedir. Örneğin; nasıl karaciğerin tüm organizmaya, insan bedenine ilişkin bir fonksiyonu varsa, sosyolojide de ailenin, belirli bir inancın, sosyal değerin tümüyle toplumun faaliyet ve varlığını sürdürmesine katkı yapan fonksiyonu vardır (Dönmezer, 1984, 172).

Fonksiyon kavramına ilişkin olarak sosyologlar tarafından yapılan çeşitli tanımlamalar da şöyledir:

Don Martindale (1960, 444-445), fonksiyon kavramının üç farklı anlamına dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki, matematiksel bakış açısından fonksiyon kavramıdır. Matematiksel fonksiyon, değeri bir ya da daha fazla diğer değişkenler tarafından belirlenen bir değişkendir. Fonksiyon kavramının sıklıkla kullanılan anlamlarından birisi de “yararlı aktivite”dir. Bu kullanım, daha çok popüler konuşmaları aksettirir. Kamu ve kurumsal seremoniler ile aktivitelerin fonksiyonel olduğu söylenir. Martindale, fonksiyon kavramının üçüncü kullanımını “uygun aktivite” olarak ele almaktadır. Fonksiyonun bu şekilde kullanımı, “yararlı aktivite” olarak kullanımından farklıdır.

(39)

Çağdaş sosyologlardan Robert King Merton (1967, 20-21), fonksiyon kavramının birçok disiplin tarafından kullanıldığını belirtmektedir. O’na göre fonksiyon kavramı, en genel anlamda, önceleri matematikte kullanılıyordu. Örneğin; bir demograf, “Doğum oranları ekonomik statünün bir fonksiyonudur” dediği zaman bu kavramı matematiksel anlamda kullanmış olmaktadır. Bu bağlamda fonksiyon teriminin beş farklı anlamda kullanıldığına dikkat çeken Merton (1967, 21), bu kullanımlardan birinde işlevleri, “Belli bir sistemin uyumuna veya düzenlenmesine katkılar” olarak tanımlamaktadır.

Fonksiyon kavramı daha sonraları, antropolojide, özellikle yapısal-fonksiyonalizmin kurucularından Alfred Reginald Radcliffe-Brawn ve Bronislaw Malinowski’nin çalışmalarında belirgin bir hal alır (Kızılçelik, 1994b, 94-95). Radcliffe-Brawn (1964, 629), “Structure and Function in Primitive Society” (İlkel Toplumda Yapı Ve Fonksiyon) adlı çalışmasında fonksiyonu şöyle tanımlar: “İnsan toplumlarına uygulanan fonksiyon kavramı, organik yaşam ve sosyal yaşam arasındaki analojiye dayanır”.

Radcliffe-Brawn (1964, 629), fonksiyon kavramını sistematik formül içinde bilimsel toplum incelemelerine 1895 yılında ilk uygulayan kişinin Emile Durkheim olduğunu ifade etmektedir. Durkheim’ın fonksiyon tanımı şöyledir: “Sosyal kurumların fonksiyonu sosyal organizmanın gereksinimleri ve kendisi arasındaki uygunluktur”.

Bronislaw Malinowski’ye göre fonksiyon, kültürel ya da sosyal sistemde oynanan roldür. “Bütün uygarlık tiplerinde, her âdet, her maddesel nesne, her fikir, her inanç hayati bir fonksiyon yapar; hepsinin ayrı ayrı yerine getireceği bir fonksiyonu vardır; hepsi ayrı ayrı organik bir bütünlüğün kaçınılmaz bir kısmını temsil eder” (Kızılçelik, 1994a, 363).

Merton (1967, 51), “fonksiyon” kavramının birtakım belirsizlikleri bünyesinde barındırdığını ifade etmekte, söz konusu kavramın türlerine ve niteliklerine göre çeşitli tanımlarını yapmaktadır. Bu noktada Merton, niteliklerine göre, “açık fonksiyon” (manifest function) ve “gizli fonksiyon” (latent function) ayrımına gitmektedir. Daha açık bir ifadeyle yapılar, bilinen işlevlerinin yanı sıra, örtülü birtakım işlevler de üstlenmiş olabilirler. Merton’a

(40)

göre, açık fonksiyon, bir yapının istenilen ve kabul edilen işlevlerini belirtirken, gizli fonksiyon ne istenilen ne de kabul edilen işlevlerini ifade etmektedir (Boudon ve Bourricaud, 1989, 176-180).

Merton (1967, 51), fonksiyon kavramını türlerine göre de “fonksiyonel olan” (functional) ve “fonksiyonel olamayan” (non-functional) olarak iki grupta ele almaktadır. Yani sistemin uyumuna ve bütünleşmesine katkıda bulunan işlevler olduğu gibi, bu uyum ve bütünleşmeyi azaltan hatta bozan, yok eden işlevler de olabilir.

Bazı sosyologlar fonksiyon kavramını açık ve gizli ya da pozitif ve negatif fonksiyon olarak ele alırken, bazıları da olumlu fonksiyonel (eufunctional) ve ters fonksiyonel (dysfunctional) olarak alt bölümlere ayırırlar (Moore, 1990, 346-347).

Talcott Parsons, fonksiyon kavramını şöyle değerlendirmektedir: “Fonksiyon kavramının en önemli rolü, sistem içindeki dinamik unsurların ve süreçlerin önemi için bir ölçüt sağlamasıdır. Sistem açısından fonksiyonel önemleri olduğu ölçüde önemlidirler ve özgül önemleri, sistemin parçaları arasındaki özgül fonksiyonel ilişkilerin çözümlenmesiyle anlaşılabilir. Fonksiyon kavramının önemi, görgül sistemin ‘sürekli bir ilgi’ ile algılandığını düşündürür” (Appelbaum, 1971, 56).

Doğan Ergun (2005, 93), fonksiyon kavramının, günümüze kadar, iş, meslek, amaç, sonuç ve yararlı anlamına geldiğini, ancak bugün bu kavramla daha çok, bir toplum yaşantısındaki bütün faaliyetlerin gösterildiğini belirtmekte, bir başka ifadeyle, işlevlerin bir toplumdaki ihtiyaçların giderilmesi için yapılan faaliyetler olduğunu ifade etmektedir.

Roland Robertson’a (1979, 85) göre fonksiyon kavramının asıl kullanımı, “Dinin sosyal fonksiyonu grup dayanışmasını korumak ve devam ettirmektir” cümlesinde yer almaktadır.

Çalışmamızda, “işlev” sözcüğü, Muğla yöresinde yaşayan kadınlardan derlenen kadın merkezli geleneksel uygulamalarla bu uygulamalara bağlı sözlü ürünlerin kültürel ya da sosyal sistemde oynadığı “rol” anlamında kullanılmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

de ise Hemşirelik Yönetmeliği kapsamında ÇAP hemşiresinin görev, yetki ve sorumlukları tanımlanmasına rağmen, hemşi- relerin bu görev yetki ve sorumlulukları

“Yol açıldı gün bu gündür gönderin illâ” demiş “Dehre Sultân ol” demişler “istemem aslâ” demiş Can verirken son nefeste “Lâ” ile “illâ” demiş

Adli Tıp Dergisi / Journal of Forensic Medicine, Cilt / Vol.:28, Sayı / No:1 84 Adli Tıp Dergisi / Journal of Forensic Medicine, Cilt / Vol.:27, Sayı / No:2 Kadınlarda Travma

( Mavi turnusol kırmızıya döner pH kağıdında ise pH değeri 3-5 aralığında bir değere değişir.).. Türkiye'deki İlköğretim Okullarında VILI. Sınıf Fen Bilgisi

Messer'in 37 sürekli dişlerde CPCP kullanarak yaptığı in-vivo ve in-vitro ça- lışmalarda CPCP'ün in-vitro olarak 24 saatte %90 civarında kaybolduğunu saptamıştır.Durutürk

İkinci Mahmut, dahilî, harici bir çok gailelerin ortasında yeni bir devir açmağa savaşmış büyük şah­ siyetlerimizden biridir.. Onu sefahate, işrete doğru

Koçu’- nun anımsadığı ve “ kıymetli şöhretler” olarak nitelendirdiği tekne yapımcıları ara­ sında Fazlı Usta, Hürrem Usta, Kemal Usta, Pamuk Ahmet Usta,

Diğer yandan Hegel, olgusal aynı zamanda ussal olan gerçekliği duyusal dünyanın ötesinde mutlak bir gerçeklik ol arak kabul etmenin yanı sıra, bir varlık ve