• Sonuç bulunamadı

Selçuklular Devrinde İgdişlik ve Kurumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selçuklular Devrinde İgdişlik ve Kurumu"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE ~~D~~L~K ve KURUMU

TUNCER BAYKARA

Selçuklu tarihiyle biraz me~gul olanlar, "i~di~"ler hakk~nda muhakkak bir~eyler okumu~tur. Bilinenlerin bir k~sm~, kaynaklardaki müphem bilgiler-den, önemli bir k~sm~~ da sözlüklerden veya baz~~ ara~t~r~c~~ ve merakl~larm konu ile yazd~klar~ndan gelir. "~~cli~"in Türkiye Türkçesi'nde halen de kul-lan~lan bir anlam~, ayr~ca bizleri etkiler.

Selçuklu ~ehirlerinde ve bu arada Konya ~ehrinde, belirli bir ticari dü-zenin oldu~u muhakkakt~r. Bu ticari düdü-zenin bir neticesi de kendisine mah-sus bir te~kilatm olmas~d~r. Bu te~kilatm, günümüz Türkçesi'nde kullanma e~yas~~ üretenlere denen "Esnaf ad~yla da ilgisi vard~r. Bu esnaf içinde, üreti-ciler ve sat~c~lar olarak iki zümreyi ay~rdedebiliriz. Bu iki zümre aras~nda, var oldu~u muhakkak olan belirli bir ili~kiyi yeterince bilemiyorsak da, bu ikili özelli~e öncelikle dikkat edebiliriz. Sat~~~ döneminin önce, buna kar~~l~k imal ve üreticilerin daha geç devirde etkin olmu~~ olabilecekleri ilk akla gelen husustur. Bu iki dönemi, i~-di~lik ve ahilik devirleri olarak da ay~rma dene-mesi yapm~~~ idik°.

Selçuklu devri Anadolu-Türk ~ehrinde, esnaf~n durumunu, daha do~-rusu çar~~n~n özelliklerini meydana ç~karmak için yeterli kayna~~m~z bulun-maktad~r. Bunun ilk basama~~, bu esnaf~n kimliklerinin tespiti olup, konu en iyi ~ekilde, ancak vakfiyelerden anla~~labilmektedir. Bu vakfiyelerin en eski-lerinden birisi ise, 1202 tarihine ait olup, rahmetli O. Turan taraf~ndan ya-y~nlanm~~~ olan Altun-apa Vakfiyesi'dir2.

Altunapa Vakfiyesi'nde, Konya ~ehrinde dükkan sahibi olarak ad~~ geçen-leri ~öylece tespit edebiliyoruz:

1. Kad~~ Necmeddin Abdurahman bin Mehmed

I T. Baykara, Türkiye Selçuklulan De~rinde Konya, Ankara 1985, s. 98-106; ~gdislik

konusundaki fikirlerimiz, ana çizgileri ile derli-toplu olarak, ilk defa bu eserimizde bilim alemine sunulmustur. Ancak tez metni olarak 1979'da jüri üyelerine, mesela bu arada rahmetli Prof. F. Sümer'e de gönderilmistir.

2 O. Turan, "Selçuk Devri Vakfiyeleri, I. ~emseddin Altun-apa vakfiyesi ve hayat~", Beli eren,

(2)

Fahreddin Yunus bin Hasan el-Koneviyül muhtesib üs-sultani (Verese-i) el-hac Yusuf bin Savtegin ül-Koneviy -it-tacir (Verese-i) ~bn Gaziy'il-Koneviy'il-Hayderi

(Verese-i) Emir ~ehabeddin Mehmed bin Mahmud ~smail bin Abdurahman bin....

2 numaral~~ ki~i

(Suq-~~ atik'de) Ar~tun~~ bin To~an'il-Konevi (Suq-~~ atik'de) 4 numaral~~ ki~i

4 ve 9 numaral~~ ki~i (Suq-~~ atik'de) Hasan

Görülüyor ki Altun-apa Valtfiyesi'nde, bir vesile ile sözü edilen dükkan-lar~n, sahipli olanlar~n aras~nda hiç gayrimüslim yoktur. Gayrimüslim hiç kimse bulunmad~~~~ gibi, babas~~ Abdullah, yani yeni Müslüman olan kimse de yoktur. Bu arada hemen ekliyelim ki vaaluf, ~emseddin Altun-apa da birçok dükkan yapt~rm~~t~. Konya'daki her iki Eski ve Yeni çar~~ daki dükkanlar~n büyük ço~unlu~u, zaten muhtelif yap~lara ait vak~f dükkanlard~r.

Dükkan sahipleri, Türk ve Müslüman olmakla birlikte, belki bunlar~ n ki-rac~lar~~ farkl~~ olabilir diye akla gelebilir. Bilindi~i kadar~~ ile dükkanlardaki kirac~~ olanlar~n isimleri de, dükkan sahiplerine benzer isimlerdir. Bu du-rumu, sadece bu vakfiyeye mahsus veya bir tesadüf de kabul edemeyiz. Çünkü ayn~~ vakfiye, ~ehir d~~~~ alanlarda mülk sahibi olarak çok say~da gayri müslim isimleri zikretmektedir. ~u halde, XIII. yüzy~l ba~~nda Konya esnaf~~ aras~nda tam olarak Türkler veya daha do~ru bir deyi~le Müslümanlar etkin bulunmaktad~r. C. Karatay, Caca-o~lu Nureddin ve Sahip Ata vakfiyelerin-den, sonraki y~llarda da durumun ayn~~ esaslar içinde oldu~unu tespit edebi-liyoruz. Hemen ekleyelim ki, ~ehirlerde, ~ehrin eski sakinlerinin oturdu~u kesimlerde, elbette onlar~n kendi iktisadi düzenlen i devam etmekte idi.

Konya ~ehrinin, XIII. yüzy~l ba~lar~ndan itibaren ayr~nt~l~~ bir kayna~~~ olan Eflaki'deki esnaf isimleri aras~nda, sadece "Tanyal" ad~nda bir Ermeninin ad~~ geçmektedir. Bunun d~~~nda hiçbir gayrimüslimden söz edilmemesi, esnaf aras~nda Türklerin ve Müslümanlar~n hâkim oldu~unun bir di~er i~aretidir. Bahaeddin Veled, XIII. yüzy~l~ n ilk çeyre~i sonlar~ nda

(3)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE ~~D~~L~K VE KURUMU 683

Konya'ya geldi~i zamanlarda, kendisinin sadece iki müridinden söz edilir. Bunlardan birisi kasap, di~eri ise eluf~ekçidir3. ~ehrin "et ve ekmek" gibi iki en önemli ihtiyac~n~~ kar~~layan esnaftan olan bu ki~ilerin Türk ve Müslüman olduklar~na ~üphe yoktur. Hem bu i~, yani meslelderini çok daha önceden beri yapm~~~ olmal~d~rlar. Bu arada baz~~ sanat dallar~n~n, ancak zamanla

Türkler aras~nda geli~mi~~ olabilece~i de alda gelebilir.

Bir paytaht oldu~undan yabanc~lara ve gayrimüslimlere kar~~~ ho~görüde en ilerde olmas~~ gereken, Konya'da tabii olarak olu~an bu durum, di~er Selçuklu ~ehirlerinde de hemen aynen görülebilir. Ancak öteki Selçuklu ~e-hirlerinde, K~r~ehir, Sivas veya Kayseri d~~~ndakilerin ticari hayatlar~n~~ kesin-likle bilemiyoruz. Bilinenlere göre hüküm vermek gerekirse, Konya ba~ta olmak üzere K~r~ehir, Sivas ve Kayseri'deki çar~~larda Müslüman-Türkler hâ-kim bulunuyordu. Bu etkinlik, sadece XIII. yüzy~l~n ikinci yar~s~nda gerçek-le~mi~~ olmay~p, yüzy~l~n ba~lar~ndan itibaren görülen bir hususiyettir.

Türklerin, Anadolu'daki ~ehir hayat~na kat~lmalar~n~~ yeterince incele-meyen bir k~s~m ara~ur~c~lar, baz~~ pe~in-hükümlerin de etkisiyle, dönemde farkl~~ bir iktisadi hayat~n oldu~unu kabul etmi~lerdir. Buna göre zenaat er-bab~~ yerli unsur (Rum ve Ermeni) ile yaylac~~ Türkmenler birbirini tamaml~-yordu4. Oysa durumun bu esasta olmad~~~, zenaat erbab~~ olmasa da, sat~c~lar aras~nda da Müslüman ve Türklerin ço~unlukta olmas~~ ile anla~~l~yor. Çünkü Türkler tamamen yaylac~~ unsur olmay~p, daha XI. yüzy~l sonlar~nda kale-~e-hirlere kale erleri olarak yerle~mi~lerdi. Nitekim bunlar~n da ihtiyac~n~~ kar~~-layanlar, yukardaki dükkan sahiplerinin isimleri olarak en az~ndan 1202'den önce, iki nesil takip edilebilmektedir. Müslüman-Türk ço~unlu~u kesin olan Konya esnaf~n~n temellerini kesinlikle Türk geleneklerinde aramam~z ge-rekmektedir.

Te~kilatç~~ özellikleriyle büyük ün sahibi olan Türklerin, iktisadi hayatta da te~kilatç~~ olduklar~~ muhakkakur. Bu konuyla ilgili kavramlardan birisi "i~di~" olarak görünmektedir. ~~di~, sadece Konya'da de~il, öteki Selçuklu ça~~~ ~ehirlerinde de ekonomik hayatla ilgili bir kavram olarak dikkati çek-mektedir. Buna dair, Fuat Köprülü ba~ta olmak üzere eski ara~ur~c~lar~n fi-

3 Ahmed Eflaki, Menakit~~ ul-Arilin, (yay. T. Yaz~c~), Ankara, 1959-61. I, 29.

4 Bu görü~ü, M. Akda~~ (Türkiye'nin iktisadi ve ~çtimai Tarihi, ~stanbul 1977, s. 13) ~öyle hulasa etmi~tir: "Yaylac~~ Türkmenlerle Rum H~ristiyan ahalinin ~ehir pazarlar~nda hararetli bir al~~veri~e giri~ini§ bulunmalar~...".

(4)

kirlerini k~saca özetlemek gerekir. Nitekim bugün bizim "i~di~" diye kabul etti~imiz kelimeye dair merhum Fuad Köprülü'nün de bir görü~ü vard~ r5.

~~di~~ kelimesine dair yak~n zamana kadar bilinenler, daha çok ~ .H. Uzunçar~~l~~ etkisinde olu~mu~tur. Çünkü O, i~-di~leri askeri te~kilatm içinde saymakta idi6. ~~di~'in bilinen "k~s~rla~t~r~lm~~" anlam~~ yan~nda sözlüklerde melez insana, annesi veya babas~~ farkl~~ olanlara dendi~i de belirtilir. Uzunçar~~l~, ~bn Bibi'nin kay~tlar~n~~ naklettikten sonra "bu kay~ tlardan ~~di~-ba~~n~ n dev~irme veya muhtelif(t) bir kuvvetin kumandan~~ olmas~~ muhte-meldir" diyor ve ilave ediyor. "Kayseri'nin sukutuna sebep olan ~~di~-ba~~~ Hajük-o~lunun mühtedi bir Ermeni oldu~u anla~~l~yor". Oysa, a~a~~daki söz-lerimizden sonra, ayn~~ i~di~-ba~~n~n kendisini Mo~ollara daha yak~ n sayan, ~ç Asya'dan yeni gelmi~~ birisi olabilece~i de akla gelebilirdi.

Selçuklu devrinin seçkin tarihçilerinden Osman Turan ve Faruk Sümer'in i~-di~ler hakk~ndaki görü~leri de önemlidir. O. Turan'~ n yazd~ klar~~ da ~öyle hulasa edilebilir: "Selçuk devrinde ~slamla~ ur~lan bir askeri s~n~f... i~cli~~ (ikti~)ler olup ..bunlar~n ~ehirlerde nizam~n korunmas~ nda kullan~lan ve H~ristiyan çocuklardan te~ekkül eden askeri bir s~ n~f oldu~u anla~~l~yor". Görülüyor ki burada O. Turan da Uzunçar~~ l~ 'dan etkilenmi~tir. O da ~bn Bibi, Eflaki ve öteki kay~tlar~~ s~ralad~ktan sonra anne ve babas~ ndan birisi Türk olmayan insanlara dendi~ini vurgulamaktad~r. Bununla birlikte Yaz~c~o~lu'nun bu kelimenin manas~ n~~ anlayamad~~~ndan metinden ç~kard~-~~ nç~kard~-~~ söylemesi ise8 bize kal~ rsa, daha de~i~ik bir gerçe~i göstermektedir. Yaz~c~o~lu devrinde, art~k herkesçe bilinen terim manas~~ belirsiz kald~~~ndan olsa gerek, kavram~~ aynen vermek yerine, manas~n~~ vermeyi tercih etmi~ tir: "~ehir ayan~ndan biri".

Osman Turan'dan ö~rendi~imiz en önemli gerçek, ~~di~~ unvanl~~ bir ki-~iye, Artuklu Devleti içinde de tesadüf etmemizdir. Bu ise, a~a~~daki sözünü edece~imiz özelliklere daha uygun dü~mektedir.

5 M. Akda~'~ n nakletti~ine göre (Ayn~~ eser, s. 22, not: 1 de) ad~~ geçen kelimeyi "öndes" biçiminde okuyormus.

6 ~.H. Uzunçar~~l~, Osmanl~~ Devleti Te~kilat~na Medhal, 2. bask

~, Ankara 1970, s. 105-106. 7 O. Turan, Türkiye Selçuklu lar~~ Hakk~nda Resmi Vesikalar, Metin, Tercüme ve Ara~t~rmalar Ankara 1958, s. 178.

8 O. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Ankara 1969, II, 173.

9 Yaz~c~o~lu, Tevarih-i Ali Selçuk, Houtsma nesri, Leyde 1902, s. 120.; keza bak. Baykara, Konya 102.

(5)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE 1~D~SL~K VE KURUMU 685

~~di~~ ler hakk~nda en son ve mükemmel say~labilecek bir ara~t~rma, rahmetli Faruk Sümer'indir". Faruk Sümer, bu makalesinde, bilinenleri ye-niden gözden geçirerek, askeri bir zümre olmak özelliklerinin asla söz ko-nusu olamayaca~~n~~ kesinlikle ortaya koymaktad~r. Hatta vaktiyle bu dü~ün-cede oldu~u halde, ~u andaki kaynaklar ~~~~~nda, böyle bir durumun gerçek olamayaca~~n~~ belirtmektedir. Fakat, o da melez, yani kar~~~k ~rktan olma özelliklerine daha çok önem vermektedir. Zaten C. Cahen ve S. Vryonis Jr. da bu özellikleri etkindir~~ . Mahalle ve ~ehir önderleri olduklar~na dair rah-metli M. Akda~'~n dü~üncesine ise, biraz fazla pe~in-hükümle kar~~~ ç~kmak-tad~r. Oysa, bilinen kaynaklar bu özelliklerinin daha da önem kazand~~~n~~ aç~kça göstermektedir. Sümer k~saca, i~di~lerin "XII ve XIII. yüzy~llarda bil-hassa büyük ~ehirlerdeki maliye memurlar~na dendi~ini" belirtiyor. Onlar~n ba~l~ca i~i, "~ehirlerdeki mali i~lerle me~gul olmak, vergi toplamak" idi. Sümer, bu gerçe~i," takrir-i Emir-i i~di~an"~~ aynen verip tercüme ederek aç~kça göstermi~tir.

Bununla birlikte eski bilginlerin yazd~klar~n~~ unutup kaynaklar~~ yeniden dikkatlice gözden geçirirsek, baz~~ tespitler yapabiliyoruz. Çünkü bir k~s~m kaynaklar~m~z, Selçuklu devrinde ~ehirlerin önde gelen ki~ilerine i ~ di ~~ dendi~ini, hatta ~ehirlerde ticari hayat~~ ~~di~-ba~imn murakabe etti~ini be-lirtir". Bu sonuncu terim, mesela ~bn Bibi'de" aynen Türkçe'siyle geçti~in-den, Türkçe as~ll~~ olmas~~ gerekti~i de söylenebilir. Kaynaklar bu kavram~~ ba~ka ~ekle sokarken bile, bu görevin bir "emaret" yani "beylik" oldu~unu belirtilerek zikrediyorlar: "Emir ül-egadi~e"gibil4.

Kaynaklar gerek Konya ~ehrinde gerekse di~er Selçuklu ~ehirlerinde birçok i~di~ba~nun ismini vermektedir. Bunlar~~ ~öyle s~ralayabiliriz:

1° Prof. Dr. Faruk Sümer, "Selçuklu Tarihinde ~~di~ler", Türk Dünyas~~ Ara~t~rmalar~, Say~: 35 (Nisan 1985) s. 9-23 ve ingilizce geni~~ hulasas~~ s. 24-27.

il C. Cahen, Pre-Ottoman Turkey, London 1968, bk. indeks; S. Vryonis, Jr., The decline of Medieval Hellenism in Asla Minor and the Process of Islamization University of California Press 1971, bk. indeks; konu Vryonis için fazla ilginç de~ildir.

12 Mesela, ~bn Bibi, El Evamirü'ül-Alaiye fil umuril alaiye, (t~pk~~ bas~m, TTK, Ankara 1956) s. 32, 38, 120, 138 vb; Mevlana Celaleddin, Mektuplar, (çev. A. Gölp~narl~), ~stanbul 1963, s. 138.

13 (.5".1 ,jt-L51 ~bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 501, 529.Caca-o~lu Nureddin Vakfiyesi'nin Arapça metninde de ayn~~ ~ekilde ve tiirkçe olarak geçmektedir: Ahmet Temir, K~r~ehir Emin i Caca o~lu Nur al-din 'in 1272 tarihli Arapça-mo~olca rakflyesi. Ankara 1959, s. 56, st. 472-473, 483.

14 (Anonim), Temrih-i Al-i Selçuk, (ne~r ve çev. F.N. Uzluk), Ankara 1952, s. 61, 62; ~bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 696: Emir-i ~~di~an.

(6)

"Emir-i i~di~an Hac~~ ~brahim bin Ebu Bekir": Konya'n~n kuzeyindeki, 607 m./temmuz 1210 tarihli Dokuzun Han~'n~~ yapt~rm~~t~r: Konyal~, 1228; RCEA, da "emir-i i~di~an" k~sm~~ tam okunamanu~: IX, s. 49-50, nu: 3668.

Hurrem-~ah, "~~di~-ba~~-~~ Sivas": Babal~lar isyan~~ s~ras~nda Siyas ~~ sa-vundu, fakat öldürüldü.: ~bn Bibi, 501.

Hüsam, "Hajuk-o~lu lakapl~", "~~di~-ba~~-~~ ~ehr" (-i Kayseri); Mo~ollara Kayseri'yi teslim etti: ~bn Bibi, 529.

Muin, Malatya'n~n "~~cli~-ba~~"s~: Abul-Farac Tarihi, (TTK, Ankara, 1950, II, 565).

Fahredin, "Emir ül-Egadi~e": 1277 y~llar~nda Konya(y~~ Karamanl~lara kar~~~ savunan ve bu makam~n son ki~isi, 2 temmuz 1279 tarihinde öldü; Anonim, s. 61-62; ~bn Bibi, ad~n~~ vermiyor: s. 696;

~emseddin...., (Hoyi'de ad~~ belirtilmeyen, takrir sahibi Emir-i ~~di~an).

Hass Be~, Said o~lu; mart 1343 tarihinde 'maktulen ölmü~tür' (Konyal~, Aksaray, II, 1549.)

Bunlara XV. yüzy~la ait Larende'den bir ismi de ekleyebiliriz: Ancak bu-nun de~i~ik bir dönemde ve ~artlarda zikredildi~ine dikkat edilmelidir: (~.H. Uzunçar~~l~, Belleten, I, 1937).

Bütün bu isimlerin neticesinde ~u gerçekleri tesbit edebiliriz:

"~~di~-ba~~lardan isimleri bilinenler aras~nda, Kayserili Hajuk o~lu Hüsam'dan ba~ka gayrimüslim kökenli olabilecek kimse yoktur. Hele 1210 y~l~nda Emir-i ~~di~an oldu~u kitabesi ile kesinlikle bilinen ki~inin babas~n~n ismini aç~kça biliyoruz. Bu kitabe, i~di~-ba~~lar~n, veya i~di~lerin melez kö-kenli olduklar~na dair dü~ünceyi yeniden gözden geçirmemizi gerekli k~l-maktad~r. Gerçi bu durumda annelerinin yerli oldu~u söylenebilir ki bu da oldukça tart~~mal~~ bir durumdur.

~~di~~ ler, ~ehrin genelde e~raf ve ayan~~ say~lmakta idilerls ve dolay~s~yla oturduklar~~ mahallenin de e~raf~d~rlar. Bu özellikleri sebebiyle, ~ehirlerde

15 ~ bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 46, 214-215, 696.; Eflaki, Ay~n eser, I, 236; Mevlana, Konya'daki ev,

kö~k ve saraylara dikkati çekip, "hacegan ve egadise"nin haneleri~~i~~~ sanat ehlininkilerden (muhterife) yüksek oldu~unu belirtmistir. Bu kay~ttan, i~dislerin "muhterife" yani sanat

(7)

SELCUKLULAR DEVR~NDE ~~D~~L~K VE KURUMU 687

halk temsilcileri olarak dü~ünülmeleri ola~and~r16. Gerekti~inde ~ehzadeler veya eski Sultanlar onlar~n evinde misafir edilebilmektedir17. Zaten i~di~, Mevlana'n~n ~iirlerinde de köylünün z~dd~~ olarak dükkan sahibi ~ehirli ve zengin ki~i anlam~nda geçmektedir".

c. ~~di~ler, hemen her Selçuklu ~ehrinde mevcut idiler. Konya, Sivas, Kayseri, Aksaray, Larende, Ere~li ve iskilip, kendilerinde i~di~~ ve i~di~-ba~~~ oldu~unu kesinlikle bildi~imiz ~ehirlerdir.

~ehirlerde, i~di~lerin ba~~~ demek olan tg-di~-ba~~, devlet görevlilerinin d~~~nda, o ~ehir halk~n~~ temsil eden en yüksek görevli, yani bir tür Belediye Ba~kan~~ olarak dü~ünülebilir. i~di~-ba~frun özellikle ticaretle çok yak~n ilgisi olup, ~ehre gelip giden tüccarlarla da yak~ndan ilgilenmektedirl°. Ayr~ca o bir nevi de Belediye Ba~kan~~ olarak ~ehri en iyi bilen oldu~undan, Merkezi idarenin o ~ehirden istedi~i verginin halktan adilane bir ~ekilde toplanma-s~n~~ da sa~lamaktad~r20. Hatta bir tehlike vukuunda, ~ehir halk~n~n silahlana-rak dü~mana kar~~~ direnmesinde etkili olmaktad~r. Sivas'ta Babailer isya-n~nda direnmeye çal~~an ~~di~-ba~~, ~ehrin di~er ileri gelenleriyle birlikte öl-dürülmü~~ idi". Konya ~~di~-ba~~s~~ da 1277'de Cimri'ye kar~~~ direnmeyi tan-zim etmeye çal~~m~~~ idi22. Bu veya bir ba~ka i~di~ba~~'n~n (Emir-i i~di~an) türbesiyle ilgili vak~flar Fatih devrinde zilu-edilmektedir".

ehlinden farkl~~ oldu~u ç~k~yor. Büyük tüccar demek olan hacegan ile yanyana an~lmas~, onlar~n ticaret ehli oldu~unu gösterir.

16 M. Akda~, Türkiyenin ~çtimai ve iktisadi Tarihi, I, ~stanbul 1977, s. 22.

17 ~ bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 138: Ankara'da; Yaz~c~o~lu, (Tevarih-i Al-i Selçuk, Leide 1902, s. 120) buradaki "i~di~"i, "~ehir ayan~ndan biri" olarak çevirmi~tir.

18 Mevlana C. Rumi, Divan-~~ Kebir, (Çev. A. Gölp~narl~, I-V, ~stanbul 1957-60, 74) I, 162,: "Nice i~di~, nice a~a... ~ehrimizdeki yar~ n~~ yo~unu rehin etmi~dir", keza II, 4/05. Ancak Gölp~ narl~, "i~di~"e "asker" anlam~n~~ vermektedir; i~di~lerin zengin ki~iler olduklar~: Eflaki, II, 751.

13 Sivas ile ilgili olarak Mevlana'n~n Mektuplar'~nda geçer. s. 138-139; aynca bak. Fili i ma Fih, (çev. A. Gölp~narli) ~stanbul 1959, s. 152.

20 "Avar~z" vergisinin taksimi s~ras~nda herkese kudreti nispetinde bir vergi (viicuh) tarhedip zengin-fakir aras~nda fark gözetmemesi, kimseyi himaye etmemesi, sanat sahiplerini ve zarflar~~ ezmemesi" emredilmektedir: O. Turan, Türkiye Selçuk) ulan Hakk~nda Resmi Vesikalar, metin, tercüme ve Ara~t~rmalar, Ankara 1958, s. 178; F. Sümer, TDA'daki makalesinde (1985), metnini ve çevirisini veriyor. Keza bk. Baykara, Konya, s. 74, 75.

21 ~bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 229. 22 Anonim, s. 61-62.

23 F. Nafiz Uzluk, Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vak~ flan Fihristi, Ankara 1958, s. 23; F. Sümer, bu türbenin, Dokuzun Ha~~~~~~~ yapt~ran i~di~-ba~~na ait olmas~~ gerekti~ini söyler (TDA, 1985 say~: 35); oysa, daha geç tarihli bir ~~cli~-ba~~na ait olmal~d~r.

(8)

~~di~-ba~~lardan bildi~imize göre, i~di~ler de kesinlikle Müslüman, hatta Türktürler. Hatta baz~~ ~ehirlerde (Kayseri gibi) yeni Müslüman olanlar da bu te~kilann içine girmi~~ olmakla birlikte asl~nda sadece Müslümanlara mahsus olmal~d~r. ~~cli~lerin, ticaretle u~ra~an, ~slami bilgileri s~n~rl~~ ki~iler oldu~u da anla~~l~yor24.

kdi~lik Te~kilat~: Konya ve ona ba~l~~ olarak Türk ~ehir hayat~nda önemli bir yer tutmu~~ olmas~~ gereken i~di~li~in bir te~kilat~~ da olmal~d~r. Ancak bundan önce; bu kelime ile ilgili olarak biraz bilgi vermek gerekiyor. Kelimenin etimolojisi ile ilgili tetkikler, "i~cli~"in genellikle melez insanlara dendi~ini i~aret ediyor25. Bu arada, eskiden de, "~~di~"in bilinen anlam~ n~ n, kaynaklardaki durumla uyt~~mad~~~n~~ gören baz~~ ara~ur~c~lar ba~ka teklif-lerde de bulunmu~lard~r. Mesela ,),AS1 imlas~n~n, "i~di~" diye de~il, "ö~-de~", veya "önde~" okunmas~n~~ F. Köprülü teklif ediyor26. Ona göre mahalle-ba~~~ manas~na gelen j,...t51 kelimesi, k~s~r veya melez nesil demek olan "i ~-di~" de~il, ancak Türkçe rehber manas~na gelen "önde~" veya "ö~de~" olmas~~ laz~m gelir.

Kelimenin kavram olarak, kelime anlam~ndan farkl~~ bir özelli~i yans~ta-bilece~i dü~ünülmelidir. Buna göre, "i~cli~"i bir kelime olarak de~il, fakat bir te~kilat olarak ele alabiliriz. Konya gibi belli ba~l~~ ~ehirlerde ortaya ç~ kan bu kavram ile ~ehirlerin durumu aras~nda bir ba~~ söz konusu olmal~ d~ r. Gerçekten de ~ehirlerde hem geni~~ bir idareci zümre, hem de birçok ihtiya-c~n~n kar~~lanmas~ n~~ bekleyen halk da bulunmaktad~r. ~~te ~ehirlerdeki bü-tün bu zümrelerin yiyecek ve benzeri her türlü ihtiyaçlar~n~ n giderilmesi ge-rekmektedir. ~üphesiz bu durum, sadece Anadolu için de~il, Türkistan Türk ~ehirleri için de söz konusudur. Nitekim orada bu i~lemlerin belirli bir te~ki-lat taraf~ndan görüldü~ü dikkati çekiyor.

Kutadgu-Bilig'e göre, ~ehir halk~n~~ bir tak~ m unsurlar

("tar~gc~lar/çiftçiler, saugc~lar/sat~c~lar" gibi) te~kil eder. Bunlar aras~ nda ~~ d i ~ çi ler de bulunmaktad~r. ~ehirdeki bu zümre, her türlü "yiyece~i, giyece~i ve ordunun binek at~, ayg~r~~ ile yük hayvanlar~n~~ yeti~tirirlerdi". Keza "k~m~z, süt, yün, ya~, yo~urt, peynir ile evlerin rahann~~ temin eden yayg~~ ve

24 O. Turan el-Veled üs-~efik den nakleder: "ben Ere

~li'de cahil bir i~di~in o~lu idim" Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, II, ~stanbul 1969, 173.

25 G. Doerfer, Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen, Viesbaden 1965 II, 92-93; sözlüklerin verdi~i bilgiler s~raland~ktan sonra melez insan anlam~~ belirtiliyor.

(9)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE ~~D~SL~K VE KURUMU 689 keçe hep bunlardan gelirdi"27. Bu ifade ~ehirlerde halk~n en önemli ihtiyac~~ olan yiyecek ve giyece~in bu unsur, yani i ~~ cl i ~ çi 'ler taraf~ndan kar~~lan-d~~~n~~ göstermektedir28. Kutadgu Bilig'de ordu ihtiyac~n~n da i~di~çiler tara-f~ndan kar~~lanmas~, bu te~kilat~n Türkistan'daki Türk sosyal hayat~ndaki ye-rini çok daha da geni~~ boyutlara iletmektedir.

Karahanl~lar Devleti'ndeki bu te~kilat, sonraki tarihlerde, özellikle XIII. yüzy~lda Türkistan'da varl~~~n~~ devam ettirmi~tir. ~~ di ~ , devletin en önemli görevlilerine verilen unvan (veya lakaplardan) birisi idi. Nitekim 602/1205-6 tarihinde Benaket'te bas~lm~~~ bir sikkede, "Ulu~~ ~~di~~ /

Ça~r~~ Han'~n ismini görüyoruz29.

XII. yüzy~l sonlar~nda Türkiye Selçuklular~ 'nda görülen bu te~kilat, Karahanl~lar'da mevcut te~kilaun hemen ayn~~ esaslarda devam eden bir benzeri olmal~d~r. Bu hususta dikkatimizi çeken bir gerçek de, Türkistan'da do~up çocuklu~u orada geçen Mevlana'n~n eserlerinde bu isim çokça geçer-ken, Anadolu ~artlar~n~n insan~~ olarak yeti~en o~lu Sultan Velet'te hemen hiç rastlanmamas~d~r. Türklerin, XI. yüzy~ldaki ilk askeri harekat~n~n ard~n-dan, bu te~kilat da yeni geldikleri ülkeye gelmi~tir. Hatta dönemin askeri ha-rekat~n~n bir gere~i olarak da birlikte gelmi~~ de olabilirler. Böylece bu ~e-kilde Anadolu'ya gelip Bizans kale-~ehirleri, kastra lar~na yerle~en Türkler, ihtiyaçlar~n~n temini için hiç de Bizans esnaf, tacir ve di~er unsurlara gerekli-lik duymam~~lard~r. Zaten, Anadolu'ya gelen Türk unsuru içinde yerle~ikle-rin hayli çok bulundu~u, ba~ka vesilelerle gösterilmi~~ bulunmaktad~r30.

Türkistan'daki duruma benzer olarak, kaynaklarda rastlanan kay~ tlar~~ yeniden tahlil edersek, Anadolu sahas~nda da

~gd~~~

lerin, ayn~~ i~leri

gördük-lerini söyleyebiliriz. ~u halde i ~ di ~~ ler, Konya ~ehri ba~ta olmak üzere, özellikle Selçuklu saray~ n~n, ~ehirli halk~n ve ordunun her türlü yiyecek ve öteki e~ya ihtiyac~n~~ temin eden ki~ilerdir. Ancak bunlar, küçük i~~ veya do~-

27 Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig., I, metin (R.R. Arat, ~stanbul 1947, II, tercüme, Ankara 1959.

28 R. Rahmeti Arat bu terimi "hayvan yetistirenler" olarak çesirmistir (II, 321) ki anlam~ n~~

tam kars~lamaktan uzakt~ r. Bu sebepledir ki Kutadgu Bilig'in yeniden ele al~ nmas~~ gerekmektedir: ~ . Kafeso~lu, "Yaz~l~s~ n~n 900. y~l~~ münasebetiyle Kutadgu Bilig ve Kültür Miras~m~zdaki yeri", (~stanbul Üniversitesi) Tarih Enstitüsü Dergisi 1, 1970, s. 1-38.

29 E.A. Davidoviç, "Kanibadamskiy klad Karakhnadiskih monet", Sovetskaya Arkhelogiya, 1961/1, 186-200.

30 F. Sümer, "Anadolu'ya yaln~z göçebe Türkler mi geldi", Belleten, XXIV (1960), s. 567- 594.

(10)

rudan üretimle me~gul olmay~p daha büyük miktarlarda i~~ yapar veya gerek-ti~inde d~~ardan getirirlerdi. Y~yecek için koyun, askeri ihtiyaç için at besle-mek bunlar~n i~i olup, gerekti~inde ticaret yap~p d~~ardan her türlü mal ve e~ya gefirtebiliyorlard~. Bu sebeple olsa gerek, ~skilip'te, çar~~da 1272 tari-hinde "Han-~~ ~~di~ba~~" bulunmakta idi3~. Y~ne bu amaçla, ticari ula~~m~n ko-layl~kla yap~lmas~~ için kervan yollar~~ üzerinde hanlar yapt~rm~~lard~ r (Konya'dan Ak~ehir yönüne giden yol üzerindeki Dokuzun Har~l gibi).

~~di~ler, ~ehirleraras~, hatta milletleraras~~ ticaret yapt~ klar~ndan, ~ehirle-rin en etkili zümresi olmu~lard~r. Onlar~n isimleri, ayn~~ anlamdaki "hvâce-gan" ile birlikte geçmektedir32. Bunun içindir ki ~ehir ayan~~ ve e~raf~~ sayfim~~-lard~r. Bu özellikleriyle, Selçuklu ~ehzade veya eski sultanlar~n~, öteki Türklerinkine göre, daha mükellif olmas~~ gereken evlerinde misafir edebil-mi~lerdir.

Selçuklu ta~ra te~kilat~ndaki "~ehir divan~"nda, yer alan görevlilerinden birisi de "Emir-i ~~di~an" idi33. Vazifesine bir takrir ile ba~layan emir-i i~di~an, "server-i hvacegan ve mutebe~in" olarak tan~mlanm~~t~r. Büyük tüccar anla-m~ndaki "hoca"lar ile muteber-ayan~n önderi olan "~~di~ler Be~i"=~~di~-ba~~~ ndan, o ~ehirdeki zenaat ehli ve güçsüz ki~ilerin korkusuz olarak ya~amas~n~~ sa~lamas~~ istenir. Bu konudaki ba~l~ca kayna~~m~z olan Hoyi, eserlerini Konya'daki son i~di~ba~~n~n ölümünden sonra kaleme alm~~sa da, öteki Anadolu ~ehirlerinde (Larende, Aksaray ve belki iskilip) bu kurum ve ki~iler, i~levlerine muhakkak devam etmi~~ olmal~d~rlar.

XIII. yüzy~lda ~ehirlerde ortaya ç~kan yeni durum, i~di~leri de etkiledi. ~~di~ler do~rudan üretim yapmazken, ~imdi ~ehir çar~~lar~nda e~ya üretimi yapan, esnaf da ortaya ç~kt~. Bu arada, Abbasi Halifesi, siyasi bak~mdan git-tikçe parçalanan ~slam dünyas~n~, hiç olmazsa, bir fikir etraf~nda birle~tirmek istedi. ~~te bu yeni bir fikir ak~m~, "Fütüvvet"in etkisinde kalan ~ehirler halk~, bir dönemde karars~z kald~. ~ehirlerin, Türkistan gelenelderiyle, yeni Önasya ~slam gelenekleri aras~ ndaki bu karars~zl~k dönemi, XIII. yüzy~l~n ortalar~na tesadüf etse gerektir.

31 A. Temir, K~r~ehir Erniri Vakfiyesi, s. 124. 32 Eflaki, Ayn~~ eser, I, s. 236.

33 Hasan bin Abdül-mümin el-Hoyi, Gunyeeül-katib, ne~r. A.S. Erzi, Ankara 1963, s. 32-33; keza bk. T. Baykara, Türkiye Selçuklular~~ De~rinde Konya, Ankara 1985, s. 72, 75.

(11)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE ~~D~~L~K VE KURUMU 691

~bn Bibi'den kesinlikle anl~yoruz ki, XIII. yüzy~l~n ortalanndan itibaren, i~di~lerin yan~nda, ~ehirlerde ~imdi "ihvan/karde~ler" de görünmeye ba~la-m~~t~r. Karamanl~lar~n 1277'de Konya üzerine askeri bask~lar~nda bir k~s~m i~di~in Karamanl~larla birlikte hareket etmi~~ oldu~unu görüyoruz34. Fakat "ahilerin" etkisiyle daha sonra onlara kar~~~ direnilmi~, çok geçmeden ölen ~~di~-ba~~~ da, bu kurumun Konya'daki son temsilcisi olmu~tur35.

Bir ticaret adam~~ olarak i~di~~ lerin, ayn~~ zamanda "melez" say~lmalann~n tarihi bak~mdan baz~~ temelleri de olabilir. Göktürk ça~~ndan itibaren, devle-tin ticaredevle-tinde etkili olan So~d unsurun zamanla Türk toplumu içinde eriyip kaybolmalan, böylesine bir görünümü de etkilemi~~ olabilir. Herhalde, hem içinde bulunduklar~~ toplumu, hem de öteki milletleri iyi tan~yanlar, ticarette daha ba~ar~l~~ olacaklard~r. Bu dü~ünce ile i~di~lerin iki yönlülükleri ola~an kar~~lanabilir. ~~di~' in sözlüklerdeki aç~k, kar~~~k insan anlam~na ra~men, kavram olarak de~i~ik bir manas~~ olmas~~ yad~rganmamal~d~r. Bu türden, söz-lük anlam~~ ba~ka, terim anlam~~ çok daha ba~ka kelimeler, ortaça~larda çok-tur36.

Ahilik, Konya ve umumiyetle Ortaça~~ Türk ~ehirlerinin en önemli esnaf te~kilat~~ olarak bilinir. Bu kurum, XIII. yüzy~l~n kalan y~llar~~ boyunca, geli~mi~, bir yandan fütüvvetten nazari olarak etkilenirken, as~l eski te~kilat olan i ~ di ~~ likten de önemli unsurlar alm~~~ olmal~d~r". Yukarda da dedi-~imiz gibi, i~di~lerde daha çok mevcut mal ve e~yay~~ sat~~, yani ticaret hâkim iken, ahi lerde ayn~~ zamanda üretim de söz konusu olmaktad~r.

~~di~li~in yerini ahilerin ald~~~~ XIII. yüzy~l~ n sonlar~ nda Konya ve öteki Selçuk ~ehirlerindeki esnaf aras~nda üretim yapanlar~n da artm~~~ oldu~u muhakkakt~r. Üretim, ustan~n yan~nda yard~mc~lar ve bilhassa birçok "ç~rak"

34 Zira onlarla birlikte Sahip-Ata'mn o~ullanna kar~~~ gitmi~lerdi: ~ bn Bibi, Ayn~~ eser, s. 697.

35 Anonim, s. 62: Bu durum söylendi~i gibi "yerine lay~k bir kimse bulunmad~~~" ~eklinde de~il, art~k bu kurumun i~lerli~ini kaybedip ömriinü tamamlad~~~ndan dolay~~ da gerçekle~mi~~ olmal~d~r.

35 "Ar~z" veya "amil" bunlardan sadece ikisidir;

37 Aksaray'da 1343 tarihli Melik egadi~e nin mezar kitabesi ile ayn~~ yerde, "Seyid ül-fütüvvet vel-mürüvvet Ahi-namdar Ömer bin Ahi Re~id"in (11.XII.1333), Ahi Mehmed'in k~z~n~n (1359) tarihli kitabeleri orada ahili~in güçlendi~ini gösteriyor (M. Zeki Oral, "Aksaray'~n tarihi önemi ve vak~flan", Vak~ flar Dergisi, V, 1962, s. 223-240). Ahi Muhammed Seyidabadi, Mevlana'n~ n da sevdi~i Anadolu'nun önde gelen ahilerinden idi. Eflakiye göre onun büyük bir bu~day harman~~ vard~~ ki Mo~ollann 1256-60 y~llannda her yeri ya~ma etmeleri vesilesiyle geçer: Eflaki, Ayn~~ eser, I, 543; bu ahili~in sadece esnafl~kla ilgili olmad~~~n~~ gösterir.

(12)

gerektirmektedir38. Bu durum, yüzy~l~n ikinci yar~s~ndan itibaren ~ehirlerde "rünud/rindler", veya "civanan/gençler" denilen ve hayli etkili olan yeni bir zümrenin olu~mas~na da yol açacakt~r.

Ahi liderleri, emirlerin alt~nda bulunan binlerce rind sayesinde39 zaten mirasç~s~~ olduklar~~ ~ehir yönetimde etkili olacaklard~r. Ancak, XIII. yüzy~l sonlar~nda yaz~lanlarda dahi devlet te~kilat~na da giren bir Ahi-ba~~l~k-u söz konusu olmad~~~~ gibi, Ahi önderler aras~nda zaman çeki~meler de eksik ol-mam~~ur42. Ahi önderleri özellikle merkezi gücün azald~~~~ dönemlerde, Anadolu yüzeyindeki birçok ~ehrin gerçek hâkimi olacak ve ~ehirleri idare edeceklerdir.

Demek ki, Konya veya ülkenin öteki ~ehirlerinin esnaf te~kilat~, ayr~nt~-lar~n~~ bilmemekle birlikte, bir yandan Türkistan Türk esnaf te~kilat~na ba-~~ml~ , di~er yandan da ~slam-~ran etkisini ta~~ maktad~ r. Bizans'~ n döne-minde, Anadolu'nun orta k~s~mlar~~ ve bu arada Konya önemli bir merkez olmad~~~ndan burada köklü ve sonras~na etki yapabilecek derece Rum esnaf~~ oldu~u söylenemez. Zaten Rumlara sempati ile bakan Mevlevi kaynaklar~nda bile, sadece H~ristiyan mimar ve ressamlardan söz edilmektedir.

Ahilik te~kilat~, nedense Karaman-o~ullar~~ döneminde bir hayli zarar gördü. Bu s~rada birçok Ahi önderi öldürüldü". Konya'da etkisini XIII. yüzy~l~ n ortalar~nda kaybetmeye ba~layan i~di~li~in, Karaman-o~ullar~~ döneminde yeniden görülmesi44, bu kurumun kesinlikle Türk olmas~na bir ba~ka delil olabilir.

38 Ya~~-basan o~lu ~eyh Selahaddin'in kuyumcu dükkan~nda ç~raklardan söz edilir: Eflaki,

Ayn~~ eser, I, 429: ~akirdan, 430 II, 710. A. Gölp~narl~, Mevlana Celaleddin ~stanbul 1959, s. 106.

Tabii ki Türk as~ll~~ ve farsçay~~ iyi konu~amad~~~~ için cahil say~lan (Eflaki, II, 705) ~eyh Selahaddin, esnaf~ n Türklü~ü için de güzel bir örnektir.

39 Eflaki, Ayn~~ eser, II, 601.

4° Hasan bin Abdülmümin el-Hoyinin eserlerinde; (yay. A.S. Erzi, Ankara 1963).

41 "Ahi-ata", (Eflaki. II, 612), veya "Ahi-be~i" (Eflaki, II, 956) birer hürmet hitab~na

benzemektedir. XIV. Yüzy~l ba~lar~ nda da Denizli'de iki ahi önderinin çeki~mesi de dikkati çeker: T. Baykara, Denizli Tarihi, ~stanbul 1969, s. 55.

12 Konya'n~n belirli mintakalar~n~~ ahi önderleri kontrol ediyorlard~. Nitekim Ahi Ahmed,

yine bir ahi ailesinden gelen mektep arkada~~~ Çelebi Hüsameddin'i, "havali"sindeki hanikaha "~eyh" olarak kabul etmemi~ti (Eflaki, Ayn~~ eser, II, 755, 1031); Karaman-o~ullar~na kar~~~ 1277'deki mücadele s~ras~ nda, ~ehrin bir taraf~nda Ahi Hamid (Ahmed), di~er tarafta Ahi Ahmed-~ah bulunuyordu: Anonim, s. 61.

43 Mesela Ahi Mustafa'n~n katli: Eflaki, Ayn~~ eser, II, 841.

14 ~.H. Uzunçar~~l~, "Karamano~ullar~~ Devri Vesikalar~ndan ~brahim Beyin Karaman

(13)

SELÇUKLULAR DEVR~NDE ~~D~~LiK VE KURUMU 693

Netice olarak, i~di~ler ve i~di~lik, bir iktisadi kurum ve o kurumun mensuplar~na verilen bir ad olarak Anadolu'da XII.-XV. yüzy~llar aras~nda etkili olmu~tur. "Ticaretle de u~ra~an bu zümre, hayvan besleyip ~ehir hal-k~n~~ doyurdu~u için bu ad~~ alm~~a benziyor"45. ~~di~ler, ~ehirlerdeki büyük tüketici kitlelerin yiyecek ve öteki ihtiyaçlar~n~~ kar~~lamalda yükümlü idiler. Kelimenin anlam~n~n olumsuz yönleri, öteki kavram=terim manas~mn da kaybolmas~nda ve unutulmas~nda etkili olmu~a benziyor.

Egadi~e Hasbek bin Said'in mezar ta~~~ vard~r: M. Zeki Oral, VD, V, 1962, s. 223-240; ~. Hakk~~ Konyal~, Abideleri ve Kitabeleri ile Ni~de Aksaray Tarihi, II., ~stanbul 1974, s. 1507, 1549 ve Has-Be~~ ve i~di~ler hakk~nda bk. s. 2434-2437.

(14)

Referanslar

Benzer Belgeler

Esnafın kira, elektrik, su, doğalgaz gibi genel giderlerinin yarısı pandemi süresi sonuna kadar devlet tarafından üstlenilmeli, yarısı için de 1 yıl ödemesiz ve faizsiz

İslam toplumunda fütüvvetin toplumsal bir gruba isim olarak ve- rilmesi ise Abbasi devleti döneminde ortaya çıkan dini, iktisadi, siyasi bunalımlar sonucu siyasi iktidara

Rubor (kızarıklık): Damar genişlemesine bağlı olarak gelişen kırmızılık Tumor (şişlik): Damar dışı sıvı birikimi sonucu oluşan ödem.. Dolor (ağrı): İnterstisyel

[r]

Düz kirişlerin alt kalıplarının istinat ettiği direkler kamalar yardımile tanzim edilir ve ki- rişin kalıbına evvelâ makûs istikamette metre- de (2 veya 3 mm.) lik bir

Bizim çal›flmam›zda da mitral kapak prolapsusu olan ve olmayan mitral dar- l›kl› hastalarda yafl, cinsiyet, ritm, kapak darl›¤›n›n derecesi, mitral ve aort

Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde yeniçerilerin ekonomik faaliyetlere katılması, esnaf cephesinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.. Yeniçeriler, Osmanlı

Vazonun görün- medi¤ine dair tasvirin yap›ld›¤› hikâyeden sonra deneye kat›lanlar›n hastan›n baflucunda vazo olup olmad›¤›na dair verdikleri yan›t