E.rvf'r
bin lira.
Yemek saatleri dışında pas talar 120 bin lira, çay 50 bin li ra, ekspresso kahve 60 bin lira.
B iz R a ffi P o rta k a l ile “Errrrrkekkkkk erkeğe” karşı lıklı oturmuş kırmızı şarabımı zı yudumlarken, karşı masaya nefis mi nefis bir hatun gelip oturmaz mı?
Sanırsınız, y ıl 1930 ve bu hatun kişi Orient Express’den inmiş, Pera Palas’a bavullarım bırakıp, Pierre Loti kahvesine çay içm eye gelmiş. Ben diye yim 1.80, siz deyin 1.90 boyun da, sarışın bir dilber. 1930’ların giysileri içinde. Anglosakson yüzü ve teni ve de onları ta mamlayan kocaman mavi göz leri var. Başına geçirdiği kenar sız bej fötr şapkanın iki yanın dan kısa kesilm iş sarı saçları dışarıya kıvrım yapıyor. Reye bulüzü ve boynuna çapkınca atılmış eşarbı, bol ipek pantalo- nu ve boyasını gösterm eyen makyajı ile insanı büyüleyici bir yaratık. N efis kahkahalar atıyor. Önünde şarap kadehi bile yok... Ve etrafı hiç umursa mıyor...
K a h v e n in dek oru , Azize Taylan hanımın misafirperver liği, Orient Express’den indiği ni hayal eylediğim iz hanımın cazibesi, yem eklerin nefaseti, şarabın tadı birbirine karışınca, biz “mest” olduk.
N e yazık ki, kalkm ak zo runda idik... Raffi hesabı ödedi. İki kişi için servis ücreti ile 1 milyon 500 bin lira bıraktı. Kal karken dayanamadık.
O cazip hanımın masasına yaklaştık. Ben “Acaba bugün kü Orient Express ile mi geldi niz?” diye sordum. “Hayır bu günkü Amerikan Airlines ile geldim” diye cevapladı...
“Mutlaka İngiliz olmalısı nız” dedim. “Hayır Fransızım” diye cevapladı... “Paris şu anda çok güzel o lm alı” d iy e la fı uzatmak istedim... “Ben New York’ta yaşıyorum” karşılığını aldım...
Bu vesile ile elin i öptüm. Hayranlığımı “Arz eyledim”... Raffi ile aklımız “Cafe du Le- vant”ta kalarak, arkamıza baka baka otomobile bindik...
Siz bugünlerde Cafe du Le- van t’a bir u ğrayın ız... N ew York’tan gelen Parisli bir dil bere rastlamanızı garanti ede mem ama, kahvenin dekorunu, havasını, yemeklerini, servisini beğeneceğinize eminim.
(Cafe du Levant, Hasköy Caddesi 27, Sütlüce Te- lefon: 212- 250 89 38 - fsT 'İ 256 71 53)
• Fotoğraflar:
Şenol BAŞTAKAR
aliç k ıy ıs ın d a b ir Fransız kahvesi açıl mış. İm k a n ı olanın mutlaka görmesi
ge-Kapıdan adım ınızı atınca bambaşka bir dünyaya ayak basıyorsunuz. Sol tarafta nefis antika bir vestiyer.
Vestiyerde dekor olarak ge çen asırdan kalma hamm şap kaları askılara takılı. (...Sanki unutulmuş!..) Sağ tarafta tuva letler... Sanki “Hacet görmek için değil de ziyaret etmek için yapılmış...” Eski ayaklı se ramik lavabolar. Portekiz’den getirilen Ajulas seramikleri, eski tip musluklar, çiçekler içinde bir yer...
Salona giriyorsunuz, her- şeyden önce yerlerin siyah- | beyaz eski tip karo döşemele- I rinden etkileniyorsunuz. Ta li vanda, F ra n sa ’da esk i bir ■ “Bistro”nun tavanından sö külüp getirilmiş kocaman bir tavan altı camı... iki yanda opa lin lambalar. Masaların bir kıs mının üzeri mermerli, bir kıs mı düz maun. Servis tabaklan, çatallar, yabancıların “Place Mat” dedikleri beyaz, etrafları işli keten küçük örtüler üzeri ne dizilmiş.
Her masanın üzerinde kü çük bir porselen vazo ve içinde birer kırm ızı gül. K öşelerde rekir. Bu kadar güzel
bir şey olamaz... Abartıyorum sanmayınız. Gidiniz, görünüz.
S iz de gö rd ü k ten sonra eminim ki, bu kahveyi yapan lara, yaşatanlara “H elal o l sun!..” diyeceksiniz. Kahveyi yapan Rahmi Koç, yaşatan Azize Taylan...
E fen d im , m alum Rahmi Koç, Sütlüce semtinde, Haliç kenarında 12’nci asırdan kal ma bir Bizans yapısı olan ve Osmanlı döneminde “Lenger- hane” ismi altında donanma ile ilg ili döküm yapmak için kullanılan binayı Rahmi Koç Sanayi Müzesi olarak düzenli yor. Bu müze Kasım ayının
15’inde açılacak.
Bizans yapısı bina orijinal liği korunarak onarılmış. Harıl harıl açılış için hazırlanıyor.
Binanın girişindeki küçük bir bina da, bir Fransız kahve si olarak düzenlenmiş... Dü zenlenmiş demek kolay da na sıl dü zen lendiğin i anlatmak
balığı-çiğ marina 250 bin lira, tavuk ciğerli salata 170 bin hra, etli torin salata 190 bin hra, bıl dırcın yumurtalı karışık salata 150 bin hra, soya soslu sebzeli sudak balığı 430 bin hra, kuş konmaz soslu çipura tava 450 bin hra, tartar soslu tavuk fırın 290 bin hra, garnitürlü, kırmızı şarap soslu bonfile 360 bin li
ra... ^
Tatlılardan krem brüle M 120 bin hra, kiraz dondur- |J| malı fırında incir 150 bin LJH lira, bademli tart 130 bin hra, buzlu tart 130 bin hra,
pil
çukulat muz 110 bin lira. E 3 Şarabın bardağı 60, ka- P i « rafı 250 bin hra, yabancı i g içkiler 160 bin lira, yerli r * içkiler 130 bin hra, bira 80 yU) din elinin değdiğini fark edi
yorsunuz.
Kahvenin kaptanı, uzun yıl lar Süreyya ve S Lokantası’nda çalışan Rıfat Karaçok. (Leyla ve Necati Akçağlılar izin ver miş, S’den ayrılıp buraya gel miş). Yardımcısı Divan’dan Sıt kı Eren. Rahmi Koç ve Azize Taylan, Fransa’dan bu kahve için iki genç aşçı getirmişler. Grillot Gilles şef ve Laugier Cyril yardımcısı. Biz, Raffi Por takal ile bir öğle saatinde kah veye uğradık.
Kasımpaşa’dan, Deniz Has tanesinin arkasındaki yoldan kolaylıkla kahveye ulaştık. Oto mobilimizi yolun karşısındaki otoparka bıraktık.
Listede şunlar vardı: Sudak “Flüt” antika cam vazolarla çi
çekler.
Salonun bir başında maun ve armut ağacı karışımı masif antika bir bar. Ağacı parküteri, fileto ile oymalı süslü. Salonun ortasında bir “ D re sso ir” ve öbür başında meşe bir antika dolap ve tezgah.
Masalar birbirinden camlı antika paravanlarla ayrılmış. Salonun bir yan ın d a F ra n sa’dan getirilen antika renkli cam lar. K a h ve henüz “ Soft Opening” (Tercümesi: Deneme açılışı) döneminde sessiz, seda sız çalışıyor. Fakat, duyan duy muş, gelen gelmiş...
Kahvenin işletme sorumlu luğunu Azize Taylan üstlen miş. Her köşede zevkli bir ka-Rahmi Koç herşeyin “mü
kemmelini arayan bir kişiliğe sahip”... Fransız kahvesi açma ya karar verince, Fransa’ya git miş, Fransız kahveleri konusu nun uzmanlarını bulmuş.
Niyetini açıklamış. Adamlar sormuşlar: “iyi de... Hangi aşı ra ait bir Fransız kahvesi de
koru istiyorsunuz? 18. asır mı, 19. asır mı? Asırların ilk yarısı mı, son yarısı mı?” Sonra Rah mi Koç başlamış antikacı dola şıp, her bir parçayı toplamaya. Bilinçli olarak ve zevkle topla nan o parçalar b irleşin ce de “Cafe du Levant” ortaya çık mış.