• Sonuç bulunamadı

Deneysel temas tipi yanıklarda acil uygulanan tedavi yöntemlerinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin Momordica charantia (kudret narı) topikal tedavisi ile karşılaştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Deneysel temas tipi yanıklarda acil uygulanan tedavi yöntemlerinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin Momordica charantia (kudret narı) topikal tedavisi ile karşılaştırılması"

Copied!
124
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI

DENEYSEL TEMAS TİPİ YANIKLARDA ACİL UYGULANAN TEDAVİ

YÖNTEMLERİNİN YARA İYİLEŞMESİ ÜZERİNE ETKİLERİNİN

MOMORDİCA CHARANTİA (KUDRET NARI) TOPİKAL TEDAVİSİ İLE

KARŞILAŞTIRILMASI

UZMANLIK

TEZİ

Dr. Fatih TEPE

Bornova-İZMİR 2016 1

(2)

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI

DENEYSEL TEMAS TİPİ YANIKLARDA ACİL UYGULANAN TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN YARA İYİLEŞMESİ ÜZERİNE ETKİLERİNİN MOMORDİCA

CHARANTİA (KUDRET NARI)

TOPİKAL TEDAVİSİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI

UZMANLIK TEZİ

Dr. Fatih TEPE

TEZ DANIŞMANI

Doç. Dr. Murat ERSEL

ARAŞTIRMACILAR Doç. Dr. YİĞİT UYANIKGİL Prof. Dr. GÜÇLÜ SELAHATTİN KIYAN

Doç. Dr. YİĞİT ÖZER TİFTİKÇİOĞLU Doç. Dr. EMEL ÖYKÜ ÇETİN UYANIKGİL

Uzm. Dr. İLHAN UZ Uzm. Dr. TÜRKER ÇAVUŞOĞLU

Uzm. Biyolog FATİH KARABEY

Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Fonu tarafından 2014TIP-062 no’lu proje olarak desteklenmiştir.

Bornova-İZMİR 2016

(3)

TEŞEKKÜR

2012 yılının Şubat ayında basladığım acil tıp asistanlık eğitimim boyunca birlikte çalışmaktan onur duyduğum hocalarımdan; bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım Anabilim Dalı başkanımız Prof. Dr. Selahattin KIYAN’a ,ihtisas sürem boyunca desteğini esirgemeyen tez danışmanım Doç. Dr. Murat ERSEL’e her başımız sıkıştığında soluğu odasında aldığımız,bilgi ve tecrübelerinin yanı sıra manevi desteğini de esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Funda KARBEK AKARCA’ya , acil servisin en karmaşık olduğu zamanlarda bile sakin tavırlarıyla sukuneti sağlamsıyla bize örnek olan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ali ALTUNCİ’ ya ;

Her zaman desteklerini yanımda hissettiğim, tanımaktan onur duyduğum ve zevkle çalıştığım Uzman doktorlarımız; Dr. İlhan UZ , Dr. Enver ÖZÇETE, Dr.Meltem SONGÜR KODİK, Dr. Sercan YALÇINLI, Dr. Özge CAN’a

Tezimin yapım aşamasında her türlü konuda sorularımı cevapsız bırakmayan, sabırla destek verip emeklerini esirgemeyen Doç. Dr. Yiğit UYANIKGİL’e; tezimde emeği geçen Doç. Dr. Emel Öykü Çetin UYANIKGİL, Uzman Biyolog Fatih KARABEY, Uz. Dr. Türker ÇAVUŞOĞLU, Doç. Dr. Yiğit Özer TİFTİKÇİOĞLU, Dr. Derya ÜNLÜ ve Dr. Murat Ali ŞEN’ e;

Asistanlık sürem boyunca her konuda yardımlarını gördüğüm değerli kıdemlilerime, uyum içinde çalıştığımıza inandığım asistan arkadaşlarıma, kliniğimizin tüm hemşire, sekreter ve personeline;

Bu günlere gelmemde büyük pay sahibi olan aileme ve dostlarıma;

En zor zamanlarımda benimle hayatı paylaşan, özverisini ve desteğini daima hissettiğim sevgili eşim Nazlı ve en büyük hediyesi olan, neşe kaynağım canım kızım Ayşe’ye;

Sonsuz teşekkürler…

Dr.FATİH TEPE

Projemize verdikleri destek nedeniyle Ege Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonuna ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırma Projeleri Alt Komisyonuna teşekkür ederiz.

(4)

İÇİNDEKİLER

TABLOLAR ... vii ŞEKİLLER ... viii KISALTMALAR ... x ÖZET ... xi ABSTRACT ... xvi 1. GİRİŞ VE AMAÇ ... 1 2. GENEL BİLGİLER ... 3 2.1 Yanık ... 3 2.1.1 Tanım ... 3 2.1.2 Etiyoloji ... 3 2.1.3 Görülme Sıklığı ve Epidemiyoloji ... 3 2.2 Derinin Yapısı ... 4 2.2.1 Epidermis ... 4

2.1.1.1 Stratum Bazale (Bazal tabaka) ...4

2.1.1.2 Stratum Spinozum (Dikensi tabaka) ...5

2.1.1.3 Stratum Granulozum (Tanecikli tabaka) ...5

2.1.1.4 Stratum Lucidum (Şeffaf tabaka) ...5

2.1.1.5 Stratum Korneum (Boynuzsu tabaka) ...5

2.2.2 Dermis ... 5

2.2.3 Hipodermis... 5

2.2 Yanığın Derecesi ... 6

2.2.1 Yanığın Derecesinin Belirlenmesi ... 6

2.2.1.1 1. Derece Yanık ...8

2.2.1.2 2. Derece Yanık ...8

2.2.1.3 3. Derece Yanık ...8

2.2.1.4 4. Derece Yanık ...8

2.2.2 Yanık Yüzdesinin Hesaplanması ... 9

2.2.3 Yanığın Fizyopatolojisi ... 11

2.2.3.1 Lokal Etkiler ve Zamana Bağlı Değişiklikler ... 11

2.2.3.1.1 Koagülasyon Zonu ... 12

2.2.3.1.2 Staz Zonu ... 12

2.2.3.1.3 Hiperemi Zonu ... 12

2.2.3.2 Sistemik Etkiler ... 13

(5)

2.2.3.2.1 Kardiyovasküler Sistem ... 14 2.2.3.2.2 Solunum Sistemi ... 14 2.2.3.2.3 Renal Sistem ... 14 2.2.3.2.4 Hematolojik Sistem ... 15 2.2.3.2.5 Nörolojik Sistem... 15 2.2.3.2.6 Gastrointestinal Sistem ... 15 2.2.3.3 Elektrik Yanıkları... 15 2.2.3.4 Kimyasal Yanıklar ... 16 2.3 Yanık Tedavisi ... 16

2.3.1 Hastane Öncesi Bakım ... 16

2.3.2 Acil Serviste Resüsitasyon ve Stabilizasyon ... 17

2.3.2.1 Havayolu ... 17 2.3.2.2 Solunum / Ventilasyon ... 17 2.3.2.3 Dolaşım ... 17 2.3.2.4 İkincil İnceleme ... 18 2.3.3 Sıvı Resusitasyonu ... 18 Parkland Formülü: ... 19

2.3.4 Yatış veya Yanık Merkezine Transfer ... 20

2.4 Yara Bakımı ... 21

2.4.1 Biyosentetik Materyaller ... 22

2.4.2 Biyolojik Materyaller ... 22

2.4.3 Topikal Antibiyotikli Kremler ... 23

2.5 Sistemik Antibiyotik ... 24

2.6 Yanık Yarasının İyileşmesi ... 24

2.6.1 İnflamasyon Fazı ... 25

2.6.2 Rejenerasyon Fazı... 25

2.6.3 Maturasyon Fazı ... 25

2.7 Momordica Charantia (Kudret Narı) ... 25

3 DENEYSEL GEREÇ VE YÖNTEM ... 29

3.1 Deneysel Gereçler ve Kullanılan İlaçlar ... 29

3.1.1 Deneysel Gereçler... 29

3.1.2 Işık Mikroskobik Gereç ... 30

3.1.3 Işık Mikroskobik Yöntem ... 30

3.1.3.1 Takip ve Gömme ... 30

3.1.3.2 Kesit Alma ... 31

3.1.3.3 Histokimyasal Boyama ... 31

3.1.3.3.1 Histokimyasal Gereç ... 31 iv

(6)

3.1.3.3.2 Histokimyasal Yöntem ... 31

3.1.3.3.3 Sonuçlar ... 34

3.2 Kullanılan İlaçlar ... 35

3.2.1 Ketamin HCL (Pfizer - Ketalar®) ... 35

3.2.2 Ksilazin (Bioveta-Xylazin bio %2 ®) ... 35

3.2.3 Parasetamol (Bristol-Myers Squibb- Perfalgan ®) ... 35

3.2.4 Gümüş sülfadiazin (Silverdin® %1 krem) ... 35

3.2.5 Momordica Charantia Ekstraksiyonu ... 36

3.2.5.1 HPLC (Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi) Analizi ... 37

3.2.5.2 Momordica Charantia İçeren Jelin Hazırlanması ... 37

3.2.5.3 Plasebo Jelin Hazırlanması ... 37

3.2.6 Jel 38 3.3 Deneklerin Gruplandırılması ve Deneysel Yöntem ... 38

3.3.1 Deneklerin Gruplandırılması... 38

3.3.2 Yanık Modelinin Oluşturulması ... 39

3.3.4 İstatiksel Yöntem ... 43

4. BULGULAR ... 44

4.1 Histopatolojik Analiz Sonuçları: ... 44

4.1.1 4.Saatteki Histopatolojik Bulgular: ... 44

4.1.2 8. Saatteki Histopatolojik Bulgular ... 48

4.1.3 24. Saatteki Histopatolojik bulgular ... 51

4.2 İstatistiksel Analiz Sonuçları... 54

4.2.1 Epidermis Kalınlığı Analizi ... 54

4.2.2 Dejenere Kıl Kökü Sayısı Analizi ... 59

4.2.3 Damar Sayısı ... 63

4.2.4 Toplam Kıl Kökü Sayısı ... 67

4.2.5 Ödem Analizi ... 71

4.2.6 PMNL İnfiltrasyon Analizi ... 73

4.2.7 Kollajen Diskolorizasyonu Analizi ... 75

4.2.8 Damar Hasarlanması Analizi ... 77

4.2.9 Kıl Kökü Hasarı Analizi ... 79

4.2.10Gl. Sebasea Hasarı Analizi ... 81

5 TARTIŞMA ... 84 v

(7)

6 SONUÇ ... 92 7 KAYNAKÇA ... 94

(8)

TABLOLAR

TABLO 1. YANIK DERINLIĞI ÖZELLIKLERI: AMERIKAN YANIK DERNEĞI'NIN YANIK SINIFLANDIRMASI [43]. ... 20

TABLO 2. AMERIKAN YANIK DERNEĞI'NIN YANIK ÜNITESINE SEVK KRITERLERI [83]... 21

TABLO 3. MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLAMASI. ... 44

TABLO 4. DENEY GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 24. SAATTE EPIDERMIS KALINLIKLARI ... 55

TABLO 5. DENEY GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 24. SAATLERDEKİ EPİDERMİS KALINLIKLARI ... 56

TABLO 6. EPİDERMİS KALINLIĞININ MANN-WHİTNEY U TESTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI SONUCUNDA ELDE EDİLEN ‘P’ DEĞERLERİ ... 57

TABLO 7. DENEY GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 24. SAATLERDEKİ KESIT ALANDAKI DEJENERE KIL KÖKÜ SAYISI... 60

TABLO 8. GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 12. SAATLERDEKİ KESIT ALANDAKI DEJENERE KIL KÖKÜ SAYISININ MANN-WHİTNEY U TESTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI SONUCUNDA ELDE EDİLEN ‘P’ DEĞERLERİ ... 61

TABLO 9. DENEY GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 24. SAATLERDEKİ KESIT ALANDAKI DAMAR SAYISI ... 64

TABLO 10. GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 12. SAATLERDEKİ KESIT ALANDAKI DAMAR SAYISININ MANN-WHİTNEY U TESTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI SONUCUNDA ELDE EDİLEN ‘P’ DEĞERLERİ ... 65

TABLO 11. DENEY GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 24. SAATLERDEKİ KESİT ALANDAKİ TOPLAM KIL KÖKÜ SAYISI ... 68

TABLO 12. GRUPLARINA GÖRE 4., 8. VE 12. SAATLERDEKİ KESIT ALANDAKI TOPLAM KIL KÖKÜ SAYISININ MANN-WHİTNEY U TESTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI SONUCUNDA ELDE EDİLEN ‘P’ DEĞERLERİ ... 69

TABLO 13. DENEY GRUPLARINDA ÖDEM BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI... 71

TABLO 14. DENEY GRUPLARINDA PMNL İNFILTRASYON BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI... 73

TABLO 15. DENEY GRUPLARINDA KOLLAJEN DISKOLARIZASYONU BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI ... 75

TABLO 16. DENEY GRUPLARINDA DAMAR HASARLANMASI BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI ... 77

TABLO 17. DENEY GRUPLARINDA KIL KÖKÜ HASARI BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI ... 79

TABLO 18. DENEY GRUPLARINDA GL. SEBASEA HASARI BULGULARININ MODIFIYE VERHOFSTAD SKORLARININ 4., 8. VE 24. SAATLERE GÖRE DAĞILIMI... 82

(9)

ŞEKİLLER

Şekil 1. Derinin Morfolojik Yapısı [43]………..6

Şekil 2. Yanık Derecesinin Şematik Görünümü [43]………..7

Şekil 3. Dokuzlar Kuralına Göre Yanık Yüzey Alanının Hesaplanması [43]……….9

Şekil 4. Yanık Yüzdesini Hesap Etmek İçin Kullanılan Lund-Browder Şeması [43]…………..10

Şekil 5. Jackson'a Göre Yanık Yarasında Zonlar [49]………..13

Şekil 6. Kudret Narı Genel Görünüş……….27

Şekil 7. Momordica Charantia Kimyasal Bileşikler……….28

Şekil 8. Laboratuarda Kullanılan Teknik, Boya Ekipmanları ve Fotoğraflama İşlemi Gerçekleştirilen Mikroskopik Görüntüleme Sistemi [112]………34

Şekil 9.Bu Çalışmada Yanık Yaralanması Oluşturmak Amacıyla Kullanılan Havya Düzeneği [112]………...34

Şekil 10. Soxhlet Mekanizması……….36

Şekil 11. Momordica Charantia Ekstresi YBSK Spektrumu………37

Şekil 12. Deneklerde Yanık Oluşturulacak Alanların Hazırlanmış Hali………...39

Şekil 13. Bir Dijital Ölçüm Programı Olan Image-Pro Express 4.5 (Media Cybernetics, inc. USA) ile Gruplara Ait Epidermis Kalınlıklarının Analizi………42

Şekil 14. 4 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. H&E Boyama………..46

Şekil 15. 4 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. Mallory Azan Boyama………47

Şekil 16. 8 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. H&E Boyama………..49

Şekil 17. 8 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. Mallory Azan Boyama………50

Şekil 18. 24 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. H&E Boyama………52

Şekil 19. 24 Saatlik Grupların Histopatolojik Görünümü. Mallory Azan Boyama………..53

Şekil 20. Tüm Grupların 4, 8, 24. Saatlere Göre Epidermis Kalınlığının Karşılaştırılması……..59

Şekil 21. Tüm Deney Gruplarında 4, 8, 24. Saatlere Göre Dejenere Kıl Kökü Sayısının Karşılaştırılması……….63

Şekil 22. Tüm Grupların 4, 8, 24. Saatlere Göre Damar Sayısının Karşılaştırılması………68

Şekil 23. Tüm Grupların 4, 8, 24. Saatlere Göre Toplam Kıl Kökü Sayısının Karşılaştırılması..73

Şekil 24. Deney Gruplarının 4. Saat Ödem Skorlama Grafiği………..74

Şekil 25. Deney Gruplarının 8. Saat Ödem Skorlama Grafiği………..75

Şekil 26. Deney Gruplarının 24. Saat Ödem Skorlama Grafiği………75

Şekil 27. Deney Gruplarının 4. Saat PMNL İnfiltrasyonu Skorlama Grafiği………...78

Şekil 28. Deney Gruplarının 8. Saat PMNL İnfiltrasyonu Skorlama Grafiği………...79

(10)

Şekil 29. Deney Gruplarının 24. Saat PMNL İnfiltrasyonu Skorlama Grafiği……….79

Şekil 30. Deney Gruplarının 4. Saat Kollojen Diskolarizasyonu Skorlama Grafiği……….81

Şekil 31. Deney Gruplarının 8. Saat Kollojen Diskolarizasyonu Skorlama Grafiği……….81

Şekil 32. Deney Gruplarının 24. Saat Kollojen Diskolarizasyonu Skorlama Grafiği…………...82

Şekil 33. Deney Gruplarının 4. Saat Damar Hasarı Skorlama Grafiği………..83

Şekil 34. Deney Gruplarının 8. Saat Damar Hasarı Skorlama Grafiği………..83

Şekil 35. Deney Gruplarının 24. Saat Damar Hasarı Skorlama Grafiği………84

Şekil 36. Deney Gruplarının 4. Saat Kıl Kökü Hasarı Skorlama Grafiği………..85

Şekil 37. Deney Gruplarının 8. Saat Kıl Kökü Hasarı Skorlama Grafiği………..85

Şekil 38. Deney Gruplarının 24. Saat Kıl Kökü Hasarı Skorlama Grafiği………86

Şekil 39. 24 Saatlik Grupların Gl.Sebacea Yapılarının Karşılaştırılması. H&E Boyama……….87

Şekil 40. Deney Gruplarının 4. Saat Gl. Sebasea Hasarı Skorlama Grafiği………..88

Şekil 41. Deney Gruplarının 8. Saat Gl. Sebasea Hasarı Skorlama Grafiği………..89

Şekil 42. Deney Gruplarının 24. Saat Gl. Sebasea Hasarı Skorlama Grafiği………89

(11)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

Dx : Dekstroz

FGF : Fibroblast Büyüme Faktörü

GFR : Glomerüler Filtrasyon Hızı

GSD : Gümüş sulfadiazine

H&E : Hematoksilen Eozin

HCl : Hidroklorür

HPC : Hidroksipropilselüloz

HPLC : Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi

HPMC : Hidroksipropilmetilselüloz

IL : İnterlökin

LR : Laktatlı ringer

M.Ö. : Milattan once

MC : Metilselüloz

MRSA : Metisilin Dirençli Staphylococcus aureus

Na-CMC : Sodyum karboksimetilselüloz

NaCl : Sodyumklorür

NMDA : N-metil D-aspartat

PGE : Prostaglandin E PGI : Prostaglandin I PMNL : Polimorfonükleer lökosit PVA : Polivinilalkol SF : Serum fizyolojik SSD : Silver sulfadiazine

SVR : Sistemik vasküler rezistans

TNF : Tümör nekroz factor

TVYA : Tüm vücut yüzey alanı

UV : Ultraviyole

(12)

ÖZET

Deneysel Temas Tipi Yanıklarda Acil Uygulanan Tedavi Yöntemlerinin

Yara İyileşmesi Üzerine Etkilerinin, Momordica Charantia (Kudret Narı) Topikal Tedavisi ile Karşılaştırılması

Dr. Fatih TEPE

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD. Bornova / İZMİR

AMAÇ:

Yanık yaralarında çeşitli topical ajanlar kullanlılmaktadır.Gümüş sülfadiazin (GSD) uygulama kolaylığı ve göreceli olarak toksisitesinin az olmasından dolayı dünyada en fazla tercih edilen topical ajandır.[1-3]. Ancak tedavide etkin ve ortak bir yöntem olarak belirlenmiş bir ajan veya uygulama yöntemi görülmemektedir. Momordica Charantia (kudret narı), halk arasında pek çok rahatsızlığın tedavisinde uzun yıllardır kullanılmaktadır [4-10]. Yanık tedavisinde de etkili olabileceğini düşündürecek pek çok özelliği mevcuttur .

Yapılan literatür taramasında yanık hastalarında veya deneysel yanık modellerinde

Momordica Charantia etkileri üzerine klinik ve deneysel çalışmaların az olduğu dikkat

çekmektedir. Acil uygulanan tedavi yöntemlerinden olan yanığa topikal gümüş sülfadiazin (GSD) uygulamasını, topikal Momordica Charantia tedavisi ile kıyaslayan bir çalışmaya da rastlamadık. Bu nedenle uzun zamandır yanık ve yara iyileşmesi üzerine etkili olduğu düşünülen

Momordica Charantia’nın deneysel temas tipi yanıklarda yara iyileşmesi üzerine etkili olup

olmadığının belirlenmesi ve etkilerinin acil uygulanan tedavi yöntemlerinden topikal GSD uygulaması ile karşılaştırılması amaçlandı.

(13)

YÖNTEM:

Çalışmada Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Deney Hayvanları Yetiştirme Merkezi’nden temin edilen, seksüel olgunluğa erişmiş, ağırlıkları 200-220 gram arasında değişen, sadece dişi eşeyden, 35 adet sağlıklı Spruge Dawley cinsi sıçan kullanıldı. Sıçanlar beş gruba ayrıldı. İntraperitoneal ksilazin ve ketamin anestezisi sonrası bütün deneklerin sol torakodorsalinde iki, sağ torakodorsalinde bir olmak üzere toplamda üç adet, aralarında sağlam cilt dokusu bırakacak şekilde 1x1 cm’lik kare alanlar traşlanarak kıllardan arındırıldı. Yanık modeli oluşturmak amacıyla tasarlanan cihazın sabit 100°C sıcaklıkta tutulan, 1x1 cm’lik kare şeklindeki bakır ucu traşlanan alanlara 10 saniye boyunca ekstra basınç uygulanmadan temas ettirilerek yanık oluşturuldu. Daha sonra gruplarda planlanan işlemler her bir gruba ayrı ayrı sırası ile gerçekleştirildi. Grup I‘e (kontrol grubu) herhangi bir işlem veya tedavi uygulanmadı. Grup II‘ye (yanık kontrol grubu) yanık uygulaması sonrası sadece 100 cc serum fizyolojik (SF) ile iki dakika irrigasyon sağlanıp ilaçsız pansuman ile kapatıldı. Grup III‘e (GSD grubu) yanık oluşturulması sonrası topikal GSD tedavisi altı saat ara ile toplamda dört kez (0, 6, 12 ve 18. saatlerde) uygulandı. Grup IV‘e (kudret narı grubu) yanık oluşturulması sonrası momordica

charantia ‘dan yapılan jel altı saat ara ile toplamda dört kez uygulandı. Grup V‘e (jel grubu) ise

yanıktan sonra altı saat ara ile toplamda dört kez plasebo jel uygulandı. Sıçanlarda yanık oluşturulan üç bölgeden 4, 8 ve 24. saatlerde tam kat deri biyopsileri alınarak ışık mikroskobu altında, hematoksilen eozin (H&E) boyama ile histolojik olarak incelendi. Elde edilen veriler SPSS (Statistical Package For Social Sciences) 15.0 programında oluşturulan veri tabanına girildi ve istatistiksel analizler aynı program ile yapıldı.

BULGULAR:

Ödem miktarının değerlendirilmesinde grupların birbirleri arasında yapılan karşılaştırmalar sonucunda; kudret narı-gümüş sülfadiazin ve kudret narı-jel grubu ile karşılaştırmalarında 4. saatte anlamlı fark (p<0.05) saptanırken, 8. ve 24. saatte istatistiksel olarak anlamlı fark (p>0.05) gözlenmedi. Kontrol grubunun tüm gruplarla karşılaştırmalarında istatistiksel olarak anlamlı fark (p<0.05) ödem miktarı açısından saptanırken, yalnızca kudret narı ile 24. saatte anlamlı fark (p>0.05) oluşmadığı saptandı. Gümüş sülfadiazin-jel karşılaştırmasında da 8.ve 24. saatte istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p<0.05).

(14)

PMNL infiltrasyonu açısından bakıldığında kudret narı grubu dışındaki diğer tüm gruplarda PMNL infiltrasyounun ilk 8 saat içerisinde artarak devam ettiği gözlemlendi. yine kudret narı dışındaki gruplarda enyüksek PMNL değeri 8. saatte izlenirken, kudret narı grubunda en yoğun PMNL hakimiyeti 4. ve 8. satte görüldü ve 24. saatte istatistiksel olarak anlamlı azalma görüldü. Grupların birbirleriyle karşılaştırılmasında; gümüş sulfadiazine-jel, kudret narı-gümüş sülfadiazin, kudret narı-jel karşılaştırımalarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05).

Kollojen diskolarizasyonu yanık kontrol ve jel grubunda 4. saatte en yüksek değerlerdeyken 8. saatte azalarak en düşük değerine 24. saatte ulaştı. Gümüş sülfadiazin grubunda 4. ve 8. saatte anlamlı değişiklik yokken 24. saatte bir miktar azalma gözlemlendi. Kudret narı grubunda ise diğer 3 gruba kıyasla diskolarizasyondaki azalma 4. saatte belirgindi; 8. ve 24 saatlerde ise diskolarizasyon azalmasında progresyon gözlendi. Grupların kendi arasında karşılaştırılmasında; gümüş sülfadiazin-kudret narı, gümüş sülfadiazin-jel ve kudret narı-jel gruplarının 4. ve 8. saatlerinde anlamlı değerler elde edilirken (p<0.05), 24. saatte istatistiksel olarak anlamlı değer elde edilemedi (p>0.05).

Damar hasarı kudret narı grubunda en fazla 4. saatte gözlenirken, 8, ve 24. saatte progresif azalma gözlemlendi. Gümüş sülfadiazin grubunda en yüksek değerler 8. saatte, en düşük değerler ise 24. saatte gözlemlendi. Yapılan ikili karşılaştırmalarda istatistiksel olarak gümüş sülfadiazin-kudret narı arasında anlamlı fark elde edildi (p<0.05).

Kıl kökü hasarı ile ilgili tüm gruplarda en yüksek değerler 4. saatte gözlemlenirken 8. ve 24. saatte kıl kökü hasarının azaldığı görüldü. Ayrıca kudret narı grubunda iyileşmenin diğer gruplara kıyasla daha hızlı ve iyi olduğu görüldü. Gümüş sülfadiazin-kudret narı karşılaştırmasında 8. ve 24. saatte anlamlı değerler (p<0.05) bulunurken 4. saatte istatistiksel olarak anlamlı değer elde edilemedi (p>0.05).

Glandula sebasea hasarı değerlendirmesinde kontrol grubu dışındaki grupların birbirleri arasında yapılan karşılaştırmalar sonucunda sadece kudret narı’nın glandula sebasea hasarını azaltıcı ve iyileştirici etkisi olduğu göze çarpmaktadır.

Epidermis kalınlığı ikili karşılaştırmalar sonrası 4. , 8. ve 24. saatlerde; kudret narı-yanık ve jel-yanık değerleri anlamlı fark göstermiştir (p<0.05). Gümüş sülfadiazin-kudret narı karşılaştırılması sonrası 4., 8. ve 24. saatlerde kudret narı yönünde anlamlı fark (p<0.05) göstermiştir. Jel-kudret narı karşılaştırması sonrası 4. ,8. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık

(15)

göstermiştir (p<0.05). Jel-gümüş sülfadiazin karşılaştırması sonrası 24. saatte anlamlı farklılık gösterirken (p<0.05), 4. ve 8. saatlerde anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05). Epidermis kalınlığı grupların kendi süreçleri içinde değerlendirildiğinde yanık, gümüş sülfadiazin, kudret narı ve jel grubunda anlamlı farklılık göstermiştir (p<0.05).

Dejenere kıl kökü sayısı analizi için yapılan ikili karşılaştırmalar sonrası kudret narı tedavisi alan grup 4. , 8. ve 24. saatlerde, diğer tüm gruplarla karşılaştırıldığında anlamlı farklılık göstermiştir (p<0.05). Gümüş sülfadiazin-jel grubu karşılaştırmasında anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05). Gümüş sülfadiazin-yanık karşılaştırmasında 8. saatte anlamlı farklılık gösterirken (p<0.05), 4. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05). Dejenere kıl kökü sayıları kendi grupları içinde karşılaştırmalarında; kudret narı grupları anlamlı farklılık (p<0.05) gösterirken, kudret narı dışındaki gruplarda anlamlı değer elde edilememiştir (p>0.05).

Damar sayısı ikili karşılaştırmaları sonrası 4. saat, 8.saat ve 24. saatlerde; kontrol ve yanık grupları tüm karşılaştırmalarda 4., 8. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık göstermiştir (p<0.05). Kudret narı-gümüş sülfadiazin 8. saatte karşılaştırıldığında anlamlı farklılık (p>0.05) göstermezken, kudret narı’nın diğer tüm gruplarla karşılaştırmalarında anlamlı farklılık göstermiştir (p<0.05). Gümüş sülfadiazin-jel karşılaştırmasında 4., 8. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık göstermiştir. Damar sayıları grupların kendi süreçleri içinde değerlendirilmiş ve tüm gruplar için anlamlı farklılık gösterilmemiştir (p>0.05).

Toplam kıl kökü sayısı ikili karşılaştırmaları sonrası 4., 8, ve 24. saatlerde; yanık-gümüş sülfadiazin ve jel-gümüş sülfadiazin gruplarının karşılaştırılmasında anlamlı farklılık (p>0.05) gösterilmemiştir. Kudret narı-gümüş sülfadiazin, kudret narı-yanık ve kudret narı-jel arasında 8. saatte anlamlı farklılık (p<0.05) gösterirken, 4. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05). Toplam kıl kökü sayısı gruplarının kendi süreçleri içinde; kudret narı tedavisi alan gruplar için anlamlı farklılık (p<0.05) gösterirken, diğer gruplar için anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05).

(16)

SONUÇ:

Yapılan bu tez çalışmasında akut temas tipi yanıklarda uygulanan topikal Momordica Charantia (kudret narı) tedavisinin PMNL infiltrasyonunu, kollojen diskolarizasyonunu, damar hasarını, kıl kökü hasarını ve glandula sebasea hasarını azalttığı, damar sayısının ve epidermis kalınlığının korunmasında da etkili olduğu görüldü. Topikal GSD tedavisinin ise yanlızca kollojen diskolarizasyonunu azaltığı, epidermis kalınlığı ve damar sayısını korumada etkili olduğu görüldü.

ANAHTAR KELİMELER: Momordica Charantia, yanık, kudret narı, tedavi, gümüş sülfadiazin

(17)

ABSTRACT

Comparison of the Topical Momordica Charantia (Bitter Melon) Treatment and the Effects of Emergency Treatment Methods on the Wound Healing

in Experimental Contact Burns

Dr. Fatih TEPE

Ege University Faculty of Medicine Department of Emergency Medicine, Bornova / IZMIR

PURPOSE: There are several topical agents in use at burn treatment. Silver sulfadiazin is the mostly used topical agent because of it’s less toxicity and simplicity of use. Therefore, there are not any effective treatment or common application method. Momordica Charantia, has been used for years to treat many ailments among the people. This plant possesses many properties that cause to think that it can be effective in burn treatment.

In the literature, it is conspicuous that clinical and experimental studies have been too few and insufficient about the effects of Momordica Charantia in patients with burns and experimental burn models. Additionally, we saw that there has not been any collaborative study about comparison of topical Momordica Charantia application and topical silver sulfadiazine (SSD) treatment, which is one of the emergency treatment methods in burn wounds. Therefore, it was aimed to determine whether Momordica Charantia, which has been regarded to be effective on burn and wound healing, is effective on experimental contatct burns in terms of wound healing, or not and compare its effects with SSD that is one of the emergency treatment methods.

METHOD: 35 healthy Spruge Dawley rats, which were obtained from Experimental Animal Breeding Center of Ege University Faculty of Medicine, and wew of sexual maturity, of weight 200-220 gr, of female sex, were subjected to the study. Rats were seperated into 5 groups. After intraperitoneal xyzaline and ketamine anaesthesia, areas of 1x1 cm were cleaned of hair by shaving in a manner that leaved total three areas being one area on left thoracodorsal and two areas on right thoracodorsal of all subjects, and solid skin texture between those areas. Burns were formed by contacting the 1x1 cm copper end, which was kept at 100 C constant temperature, of the device designed with the aim of forming burn model of the shaved areas for 10 seconds without appyling extra pressure. Then, the procedures planned were performed xvi

(18)

respectively for each group. Any procedure or treatment was not applied to Group I. In Group II, burns were only irrigated with 100 cc normal salin for two minutes and covered only with drug-free dressing after burn application. In Gruoup III, the topical SSD was applied for four times with six hour intervals ( at the hours 0, 6, 12 and 18). In Group IV, the gel prepared from

Momordica Charantia was applied four times with the six hour intervals after burn application.

In Group V, plain gel was applied for four times with six-hour intervals after burn application. Full-thickness skin biopsies, which are taken from three burned areas of the rats at the hours 4, 8 and 24 were examined under a light microscope with hematoxylin and eosin (H&E) staining. The data from this was entered to SPSS( Statistical Package For Social Sciences) 15.0 database and statistical analyzes were applied with the same program.

FINDINGS:

In evaluating the amount of edema, as a result of the comparison between the groups, while a meaningful difference (p<0.05) was detected in the 4th hour between the momordica charantia-silver sulfadiazine and momordica charantia-jelly groups, no meaningful difference (p>0.05) was observed statistically during the in 8th and 24th hours. In comparing the control group with all other groups, a statistically meaningful difference (p<0.05) was ascertained in terms of the amount of edema, the meaningful difference (p>0.05) was not detected only with momordica charantia in the 24th hour. The said difference was not detected while comparing the silver sulfadiazine-jelly either.

In terms of PMNL infiltration, in all groups except the momordica charantia, a gradual increase of PMNL infiltration was detected within the first 8 hours. Similarly, in all groups except the momordica charantia, the highest PMNL infiltration was observed in the 8th hour, with the momordica charantia group, the most intensive PMNL value was observed in the 4th and 8th hours and there was a statistically meaningful decrease in the 24th hour. In comparing the groups amongst themselves, silver sulfadiazine-jelly, momordica charantia-silver sulfadiazine and momordica charantia-jelly, no statistically meaningful difference (p>0.05) was found.

Collagen discoloration burnt in control and jelly group was at its highest level in the 4th hour, while it began to decrease in the 8th hour and reached its lowest level in the 24th hour. In silver-sulfadiazine group, there was no meaningful difference in the 4th and 8th hours, while a certain amount of decrease was observed in the 24th hour. In the momordica charantia group, the amount of decrease in discoloration in the 4th hour was distinct, compared with other three groups and in the 8th and 24th hours, a progression was observed in the amount of decrease of xvii

(19)

discoloration. In comparing the groups among themselves, meaningful values (p<0.05) were obtained in the 4th and 8 hours in silver momordica charantia, silver sulfadiazine-jelly and momordica charantia-sulfadiazine-jelly groups, while in the 24th hour, no statistically meaningful value (p>0.05) was obtained.

Vein damage was detected mostly in the 4th hour in momordica charantia group, and progressive decrease was observed in the 8th and 24th hours. In silver-sulfadiazine group, the highest values were observed in the 8th and the lowest values were observed in the 24th hour. A statistically meaningful difference (p<0.05) was obtained during the comparison between silver sulfadiazine and momordica charantia.

The highest hair follicle damage values were observed in the 4th hour, whereas in the 8th and 24th hours, a decrease was observed in the said values. It was observed that the healing was faster and better in momordica charantia group compared to other groups. Meaningful values (p<0.05) were observed in the 8th and 24th hours in comparing the silver-sulfadiazine- momordica charantia groups, while no statistically meaningful value (p>0.05) was obtained in the 4th hour.

In evaluating sebaceous glands damage, as a result of the comparison between the groups except the control group, it is remarkable that only momordica charantia group has a healing and ameliorating effect sebaceous glands damage.

Epidermis thickness displayed meaningful difference in momordica charantia-burnt and jelly-burnt values in 4th, 8th and 24th hours (p<0.05). Asa a result of the comparison between silver sulfadiazine and momordica charantia, it has shown meaningful difference (p<0.05) in 4th, 8th and 24th hours towards momordica charantia. In comparing the jelly- momordica charantia, it has shown a meaningful difference (p<0.05) in the 4th, 8th and 24th hours. In comparing the jelly-silver sulfadiazine, while it has shown a meaningful difference (p<0.05) in the 24th hour, it has not shown a meaningful difference (p>0.05) in the 4th and 8th hours. If the epidermis thickness is assessed within the processes of the groups themselves, the burnt has shown a meaningful difference (p<0.05) in silver-sulfadiazine, momordica charantia and jelly groups. As a result of the dual comparisons, the group which was being treated by momordica charantia showed a meaningful difference (p<0.05) than all other groups in terms of the number of degenerated hair follicle in the 4th, 8th and 24th hours. It did not show a meaningful difference (p>0.05) in comparing the silver sulfadiazine-jelly groups. It showed a meaningful difference (p<0.05) in silver sulfadiazine-burnt comparison in the 8th hour, however it showed no meaningful difference (p>0.05) in the 4th and 24th hours. When compared within their groups in

(20)

terms of degenerated hair follicle numbers, momordica charantia showed a meaningful difference (p<0.05), while no meaningful value (p>0.05) was obtained in the other groups. Dual comparisons concerning vein numbers showed meaningful differences in the 4th, 8th and 24th hours, while control and burnt groups showed meaningful differences in all comparisons in the 4th, 8th and 24th hours (p<0.05). While momordica charantia-silver sulfadiazine showed no meaningful difference (p>0.05) in the 8th hour, momordica charantia showed a meaningful difference compared to all other groups. Silver sulfadiazine-jelly comparison showed a meaningful difference in the 4th, 8th and 24th hours. The vein numbers were evaluated within their processes and showed no meaningful difference for all groups (p>0.05).

Total number of hair follicle comparisons in the 4th, 8th and 24th hours and the comparison of burnt-silver sulfadiazine and jelly-silver sulfadiazine groups showed no meaningful difference (p>0.05). Amongst momordica charantia-silver sulfadiazine, momordica charantia-burnt and momordica charantia-jelly it showed a meaningful difference (p<0.05) in the 8th hour, while it showed no meaningful difference (p>0.05) in the 4th and 24th hours. Total number of hair follicle groups within their internal processes, showed a meaningful difference for those groups having a momordica charantia treatment, while it showed no meaningful difference (p>0.05) for the other groups.

RESULT: In this thesis study, it was observed that the topical Momordica Charantia treatment that was applied in acute experimental contact burns, reduce the PMNL infiltration, collagen discoloration, damages of glandula sebecea, number of the degenerate hair follicle. Momordica

Charantia also was effective both for the protection of the number of vessels and epidermal

thickness. It was seen that topical SSD treatment had statistically significant effects for only reducing the collagen discoloration and both protection of the number of the vessels and epidermal thickness.

KEYWORDS: Topical Momordica Charantia, Burns, Wound Healing, Bitter Melon, Silver Sülfadiazin

(21)

1. G

İRİŞ VE AMAÇ

Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre günümüzde kullanılan terapötiklerin %30‘u sadece doğal kaynaklardan elde edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki nüfusun neredeyse %75-80’i kültürel kabul edilebilirliği yüksek ve gözle görülür yan etki azlığından dolayı birincil sağlık bakımları için bitkisel tedavileri tercih etmektedir [11].

Tarih öncesi dönemden beri bitkisel kökenli ilaçlar yan etkilerinin daha az olmasından dolayı sentetik kökenli ilaçlara göre daha fazla tercih edilmektedir. Biyoanaliz kılavuzluğunda bitki ekstrelerinin seçimi ve saf biyoaktif bileşenlerin karakterize ve izole edilmesiyle hem akademik hem de endüstriyel araştırmaları bu ilaçlar üzerine yoğunlaştırmıştır. Bitkisel kökenli ilaç araştırmaları yakın dönemde daha umut vaadeden bir hal almıştır ve pek çok zorluğa rağmen sentetik ilaç ve terapötiklere alternatif olarak görülmeye başlamıştır [12].

Uzun yıllardır halk arasında Momordica Charantia çeşitli hastalıkların destekleyici tedavisi için kullanılmaktadır. Taylor ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalarda; Momordica

Charantia yapraklarından yapılan çayların diyebet hastalığı, kolite bağlı oluşan sancılarda gaz

giderici olarak, yara iyileşmesinde, solucan ve parazitleri düşürmede etkili olduğu, aynı zamanda kızamık, hepatit ve ateşli durumlar için antiviral olarak kullanılabileceğini göstermişlerdir [4]. Pek çok ülkede farklı kullanım alanları bulan Momordica Charantia; Brezilya’da yara iyileşmesi, romatizmal hastalıklar, sıtma, adet ağrıları, ateş düşürücü olarak kullanılmakla beraber ayrıca cilt problemleri, vajinit ve cü zzam gibi hastalıklarda kendine kullanım alanı bulmuştur [5]. Meksika’da diyabet ve dizanteriye karşı, Peru’da ise kızamık ve her türlü iltihabi durumun tedavisinde tercih edilmektedir [6]. Çin, Amerika ve Hindistan’da geleneksel olarak şeker hastalarının tedavisinde kullanılır [7]. Filipinler’de [8], Asya, Doğu ve Latin Amerika’da pek çok ülke diyabet ve hiperglisemi tedavisinde kullanmaya devam etmektedir [9]. Gelenekesel Türk tıbbındada yıllardır kullanılan Momordica charantia’nın olgun meyveleri hızlı yara iyileşmesi ve peptik ve duedanal ülser tedavisinde etkilidir [10]. Momordica charantia bu etkilerini yapısında bulunan çeşitli moleküller (momorcharinler, momordenol, momordisilin, momordisins, momordisinin, momordin, momordolol, charantin, charine, kriptoksantin, cucurbitinler, cucurbitasinler, cucurbitanlar, sikloartenoller, diosjenin, elaeostearik asitler, eritrodiol, galakturonik asitler, gentisik asit) aracılığıyla yapar [13]. Bitki çeşitli vitaminler, aminoasitler ve elementler açısından zengindir. Bunların bazıları; İnsülin, askorbijen, aspartik asit, serin, glutamik asit, treonin, alanin, amino butirik asit, demir, vitamin A ve C, galaktoz,

(22)

lektin, primidin nükleozidleri, çeşitli peptidler, fenolik asitler; gallik asit, kateşin, klorojenik asit, epikateşin ve antioksidantlardır [13-20].

Momordica Charantia’nın rizomunun bileşiminde bulunan bu maddeler yukarıda

bahsettiğimiz gibi biyolojik, antioksidan ve serbest radikal temizleyici özelliklerinden dolayı yanık yarası iyileşmesinde etkili olabilir.

Yanık tedavisinde amaç; yanığı tedavi ederken enfeksiyonları önlemek ve en düşük maliyetle, en kısa sürede, en iyi yapısal ve estetik sonuçları almaktır. Bu amaçla kullanılacak topikal bir ajanın, bakteriyel kontaminasyon ve sepsisi önleyerek mortalite ve morbidite oranlarını azaltması gerekir. Aynı zamanda bu ajanın kolay ulaşılabilir olması gerekir. Bu özelliklere sahip ideal bir ajan henüz piyasada bulunmamaktadır [21]. Yanık yarası iyileştirmede topikal olarak kullanılan ilaçlar arasında %1 gümüş sülfadiazin (GSD) krem dünya genelinde en yaygın olarak kullanılan ajandır [22]. GSD’nin bakteriyel kontaminasyonu azalttığı, epitelizasyonu hızlandırdığı ve yara yeri kontraksiyonunu geciktirdiği gösterilmiştir [23-28]. GSD’nin aynı zamanda yara iyileşmesini geciktirdiği, atrofik ve hipertrofik skarlara yol açtığı, üç haftadan daha uzun kullanımda renal toksisiteye ve lökopeniye neden olduğu ve direnç gelişimi riski taşıdığı da bilinmektedir [21].

Yapılan literatür taramasında yanık hastalarında veya deneysel yanık modellerinde

Momordica Charantia’nın etkileri üzerine klinik ve deneysel çalışmaların oldukça az ve yetersiz

olduğu dikkat çekmektedir. Bu nedenle uzun zamandır yanık ve yara iyileşmesi üzerinde etkili olduğu düşünülen Momordica Charantia’nın deneysel temas tipi yanıklarda yara iyileşmesi üzerine etkili olup olmadığının belirlenmesi ve etkilerinin yanıkta dünyada en yaygın kullanılan topikal ajan olarak kabul görmüş GSD ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.

(23)

2. GENEL BİLGİLER

2.1 Yanık 2.1.1 Tanım

Yanık ısı, elektrik, kimyasal madde, sürtünme ya da radyasyon nedeniyle deri, kas veya kemik üzerinde meydana gelen bir yaralanma çeşididir [29].

2.1.2 Etiyoloji

Yanık termal, elektrik, kimyasal madde ve radyoaktif ışınlar yoluyla oluşabilmektedir [30]. Sıcak sıvıyla haşlanma, sıcak yüzeye temas etme ve alev yanığı gibi etkenlerle termal yanık oluşabilmektedir. Tüm termal yanıkların %65’i haşlanma, %15’i temas, %20’si alev yanıkları şeklinde oluşmaktadır [31].

2005-2014 yılları arasında 99 adet yanık merkezinde yapılan çalışma sonucu elde edilen verilerle hazırlanan Amerikan Yanık Derneği 2014 Ulusal Yanık Raporu’na göre; Yangın/alev yanığı daha çok erişkin yaşta görülürken, haşlanma tipi yanıklar ise 5 yaş altındaki çocuklarda daha sıktır [32].

2.1.3 Görülme Sıklığı ve Epidemiyoloji

Amerikan Yanık Derneği’nin 2015 yılına ait verilerine göre ABD’de hastaneye başvuran 203.422 yanık hastasın %13’ü 60 yaş ve üzeri iken, olguların %19’u 5 yaş altındadır. Tüm olguların % 69’u erkektir [33]. Hastaların %75’inde yanık büyüklüğü toplam vücut yüzey alanının (TVYA) %10’undan azdır ve bu hastalarda mortalite oranı %0,6’dır.

Tüm vakalarda ölüm oranı %3.2 olup yangın/alev hasarında ise %5.7’dur [32]. Yanık hastalarının %96,8’i sağ kalmış ve %3.2’si ölmüştür. Hastaların %86.7’si yanık merkezinden evine taburcu edilmiştir [32]. Bu verilerden anlaşılacağı gibi yanık hastalarının büyük bölümü acil serviste tedavi edilip, taburcu edilmektedir.

Yanık nedeniyle ölüm riskini arttıran faktörler yanık alanının büyüklüğü, ileri yaş, inhalasyon hasarı varlığıdır [34]. Toplam vücut yüzey alanı 0.1-19.9 arasında olan 60 yaş üstü hastalarda inhalasyon hasarı varlığı mortaliteyi 24 kat arttırmıştır(32). Yanık hastalarında en sık komplikasyon pnömoni olup, yangın-alev tipi yanık hasarı olan hastaların yaklaşık %5’inde görülür (32).

Türkiye'de morbidite ve mortaliteye yönelik kesin rakamlar yoktur. Ancak epidemiyoloji konusunda ülkemizde yapılmış bölgesel yayınlar mevcuttur. Kabaca bu yayınlar incelendiğinde ülkemizde ABD’deki verilere paralel olarak yanığın erkek popülasyonda daha çok görüldüğü ve 3

(24)

en sık karşılaşılan yanık tipinin haşlanma yanığı olduğu dikkat çekmektedir. Mortalite oranı ise yine ABD’ye göre daha yüksektir [35-38].

2.2 Derinin Yapısı

Deri embriyolojik olarak incelendiğinde ektoderm, mesoderm ve nöroektodermden köken alır. Ektodermden epidermis, kıl follikülleri, sebase bezler, apokrin ve ekrin ter bezleri, tırnaklar oluşurken, mezodermden; langerhans hücreleri, makrofajlar, mast hücreleri, fibrositler, kan ve lenf damarları, erektör pili kası, platisma ve yağ dokusu meydana gelir. Nöroektodermden ise melanositler ve Merkel hücreleri köken almaktadır [39].

Vücuttaki organlar içerisinde hem ağırlık, hem de hacim bakımından en büyüğü deridir. Ağırlığı, yetişkin bir kişide ortalama 15-20 kg’a (vücut ağırlığının %20’si) kadar ulaşır, yüz ölçümü ise 1.80-2 m² arasında değişir [39].

Derinin kalınlığı heryerde aynı değildir. Genel olarak kalınlığı 0.5-2 mm arasında değişiklik gösterir. El içi ve ayak tabanında bu kalınlık 4-6 mm’ye kadar çıkar, göz kapaklarında ise 0.1 mm’ye kadar incelir [39].

Histolojik olarak üç tabakadan oluşmuştur: Epidermis, dermis (kutis, korium) ve hipodermis (subkutis, subkutan tabaka, pannikulus adiposus).

2.2.1 Epidermis

Epidermisin çok katlı keratinize yassı epitel tabakasında çeşitli görevler üstlenen keratinositler, melanositler, langerhans hücreleri ve merkel hücreleri bulunur.

Keratinosit; hakim hücre tipidir ve başlıca ürünleri olan, ara filaman proteini keratin nedeniyle bu ismi almışlardır. Melanositler; melanin üretiminden sorumlu nöral krista kökenli hücrelerdir. Langerhans hücreleri; kemik iliği kökenli dendritik hücrelerdir ve T-lenfositlere antijen sunan hücreler olarak görev yaparlar. Merkel hücreleri; dokunma duyusunda rol alan nöral krista kökenli hücrelerdir [40].

Epidermis 5 hücresel tabakadan ibarettir. İçten dışa sıralanacak olursa; 2.1.1.1 Stratum Bazale (Bazal tabaka)

Tek katlı yüksek boylu prizmatik hücrelerden oluşaan tabakadır. Yüksek mitotik aktiviteye sahip hücrelerdir. Desmozomlar bu tabakanın hücrelerini yan ve üst yüzeylerinden

(25)

bağlarken, bazal hücre zarında bulunan hemidesmozomlar bu hücrelerin bazal laminaya bağlanmasına yardım eder [40].

2.1.1.2 Stratum Spinozum (Dikensi tabaka)

Stoplazmalarının su içeriği yüksek olan 4-5 katlı polihedral hücreden oluşmuş bir tabakadır. Hücrelerin farklı hücrelere dönüşebilme potansiyeli yüksek olduğundan stratum bazale ile stratum spinozum germinatif tabaka olarak isimlendirilirler [41].

2.1.1.3 Stratum Granulozum (Tanecikli tabaka)

Keratohyalin granülleri içeren 3-5 kat yassılaşmış hücreden meydana gelmiştir. Sitoplazmada bir zarla çevrili olmayan düzensiz şekilli tipik keratohiyalin granülleri ve bunlara eşlik eden tonofilamanlar izlenir [41].

2.1.1.4 Stratum Lucidum (Şeffaf tabaka)

Yarı saydam ince bir tabakadır. Bu saydam görünüm elaiden denilen pigmentler nedeniyledir. Kalın deride daha belirgindir [41].

2.1.1.5 Stratum Korneum (Boynuzsu tabaka)

Ölü hücre grupları içeren sürtünmeye dirençli ve suya fazla gecirgen olmayan en kalın tabakadır. Bu tabakadaki hücrelerin sitoplazması keratin denilen, ışığı çift kırıcı özellikte filamentöz bir skleroprotein ile dolu, nükleus içermeyen, yassılaşmış, keratinize, 15-20 hücre tabakasından meydana gelmiştir [40,42].

2.2.2 Dermis

Dıştan içe stratum papillare ve stratum retikulare olarak iki kısımdan oluşur.

1) Stratum Papillare: Epidermisin içine doğru uzanan parmaksı uzantılar şeklinde gevşek bağ dokusu (fibroblastlar, kollojen lifler ve ince elastik lifler) yapısındadır.

2) Stratum Retikülaris: Deriyi bağ dokusuna bağlar. Kalın kollojen lif demetleri ve kaba elastik liflerden zengindir [40].

Kıl folikülleri, ter ve yağ bezleri, dermisin çeşitli seviyelerinde bulunan epidermal türevlerdir [42].

2.2.3 Hipodermis

Dermisin derindeki devamıdır. Vücuttaki lokalizasyonuna bağlı olarak değişen kalınlıklarda bir tabaka oluşturan, gevşek bağ dokusu ve yağ hücrelerinden meydana gelir [40].

(26)

Şekil 1. Derinin Morfolojik Yapısı [43].

2.2 Yanığın Derecesi

Yanığın derinliği birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derece olarak tarif edilmiştir. Bununla birlikte yanık tedavi merkezlerinde cerrahi müdahale ihtiyacına göre yanığın derinliğinin sınıflandırılması (yüzeyel parsiyel kalınlıkta, derin parsiyel kalınlıkta, tam kat yanık) kabul gören bir yaklaşım haline gelmiştir [43].

2.2.1 Yanığın Derecesinin Belirlenmesi

Yanığın derece ve derinliğinin belirlenmesi sıklıkla gözlenen klinik özelliklerin sorgulanmasını gerektirir. Yanık derinliği hesaplamanın objektif bir yöntemi yoktur ve yanık yarası biyopsisi rutin uygulamaya girmemiştir [43].

(27)

Şekil 2. Yanık Derecesinin Şematik Görünümü [43].

(28)

2.2.1.1 1. Derece Yanık

Yalnızca yüzeyel derinin zarar gördüğü, ciltte kızarıklık ve hafif ağrıyla karakterize olan tiptir. Güneş yanığı birinci derece yanığa en güzel örnektir.Yanan deri kırmızı ve ağrılıdır. Bül yoktur, ödem görülebilir. Sadece semptomatik tedavi yeterli olmakla beraber genellikle bir hafta içinde skar dokusu oluşmadan iyileşir [43].

2.2.1.2 2. Derece Yanık

Daha çok sıcak suyla haşlanma, alevle veya sıcak cisimle temasla oluşan yanıklardır. Ciltte kızarıklığa ek olarak büller görülür. Çok ağrılı, iltihaplanmaya açık yanıklardır.İkinci

derece yanıklar yüzeyel parsiyel ve derin parsiyel yanıklar olarak ikiye ayrılır [44].

Dermisin daha derin tabakaları, kıl folikülleri, salgı ve yağ bezlerinin korunduğu yüzeyel parsiyel kalınlıktaki yanıklarda epidermis ve dermisin papiller tabakası yaralanmıştır. Deride bül oluşumu mevcuttur ve bülün tabanında etkilenen deri kırmızı ve nemlidir. Bu yanıklar dokunmakla çok ağrılıdır. Korunmuş kapiller geri dolum sayesinde dermisin perfüzyonu iyidir. Sıklıkla sıcak su ile oluşur. 14 ila 21 günde iyileşir, skar oluşumu minimaldir ve fonksiyonda tam geri dönüş vardır [43].

Derin dermise kadar uzanan derin parsiyel kalınlıktaki yanıklarda salgı ve yağ bezleri yanında kıl foliküllerinde de hasar vardır. Ancak bunların derin kısımları genellikle korunmuştur. Buhar, sıcak sıvılar veya alev sıklıkla bu tür yanıklara neden olur. Etkilenen deri soluk beyazdan sarıya kadar giden renktedir ve büllü olabilir [43]. Kapiller geri dolum ve ağrı duyusu yoktur. Derin parsiyel kalınlıktaki yanıkları tam kat yanıklardan ayırt etmek zordur. İyileşme 3 haftadan 8 haftaya kadar uzayabilir. Yaralanmanın derinliğine bağlı olarak sıklıkla kötü skar oluşur [45].

2.2.1.3 3. Derece Yanık

Derinin tüm katlarını içeriren, tam kat yanıklardır. Görünümü kurudur, skar dokusu kayış gibi ve duyusuzdur. Bu yanıklarda cerrahi tedavi olmaması skar gelişimi, sepsis, mortalite riskini arttırır. Derinin tüm katlarındaki yapıların canlılığını yitirmiş olmasıyla beraber yara kenarından tekrar epitelize olurlar. Bu nedenle geniş yüzey alanlı yanıklarda bu çok uzun zaman alabilir, yada epitelizasyon hiç bir zaman gerçekleşmeyebilir [46].

2.2.1.4 4. Derece Yanık

Kapsamlı ve geniş cerrahi gerektiren yanık grubudur. Kemik, tendon ve kaslarda da yanık vardır. Bazı olgularda amputasyon gerekir. [43].

(29)

2.2.2 Yanık Yüzdesinin Hesaplanması

Yanık yaralanmasının boyutu TVYA’ın yüzdesi ile nitelendirilir. TVYA yüzdesini hesaplama yöntemlerinden biri dokuzlar kuralıdır. Bu yöntem, vücudu yaklaşık %9 veya %9’un katları ile perinenin kalan %1’i oluşturduğu bölümlere ayırır.Yanık yüzeyinin doğru olarak hesaplanması hem verilecek sıvı replasman tedavisinin miktarını belirlemede, hem de hayati tehlike olup olmadığının değerlendirilmesinde önemlidir. Yanık alanlarının genişliği belirlenirken her bir yanık alanının genişliği değil TVYA’nın yüzde kaçının yandığı şeklinde hesaplama yapılır [43,47,48].

Şekil 3. Dokuzlar Kuralına Göre Yanık Yüzey Alanının Hesaplanması [43].

(30)

Bebeklerde ve çocuklarda daha büyük baş ve daha kısa bacaklar nedeniyle, bu yaklaşım erişkin hastalar için kısmen doğru bir hesaplama olsa bile değişik yaş gruplarında bu oranların farklılık gösterdiği bilinmelidir. Bu farklılıklar için Lund ve Browder şeması geliştirilmiştir. Bu şemalardan yararlanarak değişik yaş gruplarındaki farklılıklar dikkate alınarak yanık yüzeyi daha doğru olarak hesaplanabilir [43,47].

Şekil 4. Yanık Yüzdesini Hesap Etmek İçin Kullanılan Lund-Browder Şeması [43].

(31)

2.2.3 Yanığın Fizyopatolojisi

Deri, yarı gecirgen bir bariyer gibi fonksiyon göstererek vücudun su dengesini sağlar. Ayrıca çevrenin zorluklarından korumayı, vücut ısısını kontrol etmeyi, duyuyu ve salgılamayı içereren fonksiyonlarda gösterir. Yanık bu işlevlerde bozulmaya sebep olur ve serbest su kaybına katkıda bulunur [43]. Vücudun termal hasar oluşan bölgedeki ilk tepkisi kontraksiyon, retraksiyon ve hasar bölgesindeki kan damarlarında koagulasyondur. Jackson tarafından yanık yarasında 3 ayrı zon oluştuğu gösterilmiştir [49].

Termal yaralanmalarda; deri ve deri altı dokular direk etkilenirken, yanığın derinliği, yüzey alanı, yanığı oluşturan sebeplere bağlı olarak tüm vücut etkilenir. Yanıkta oluşan şoka katkıda bulunan lokal ve sistemik yelpazedeki çeşitli homeostatik bozukluklara vardır. Isının aniden artmasıyla histamine, bradikinin, tromboksan, proteolitik enzimler, sitokinler ve serbest oksijen radikalleri yanık bölgesinde kapiller gecirgenlikte artış ve lokal vazodilatasyon sonucu ödem oluşturur. Bu etkiler geniş yanıklarda sadece yanık bölgesine sınırlı kalmayarak tüm vücutta sıvı kaybına yol açarak hipovolemik şoka neden olur [50]. Yanıktaki hipovolemik şokta görülen sıvı ve elektrolit anormallikleri büyük oranda sodyum pompasının bozukluğuna bağlı olarak potasyumun hücre dışı alana yer değiştirmesi ve suyun hücre içi alana geçişi ile olan hücre zar potansiyellerindeki değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Termal yanıkların lokal etkileri, vazoaktif maddelerin serbestleşmesi, hücre fonksiyonlarının bozulması ve ödem gelişmesidir. Sistemik yanıt ise nörohumoral yolak ve tüm organ sistemlerindeki derin değişikliklere karşı olan cevaplara bağlıdır. Bu olaya karışan maddeler birincil etkilerini lokal seviyede gösterir ve yanık yarasının ilerlemesine neden olur [43].

Mikroorganizmaların vücuda girerken karşılaştıkları en büyük ve en etkili mekanik bariyerin deri olması sebebiyle yanık yüzeyi arttıkça, lokal ve sistemik enfeksiyonlarda belirgin bir artış görülür [51].

2.2.3.1 Lokal Etkiler ve Zamana Bağlı Değişiklikler

Yanığın boyutu ve derinliği yanan maddeye, sıcaklığına ve maruziyet süresine bağlıdır. Hücre hasarı sıcaklık artışına başlı olarak proteinlerin denatüresyonu sonucu gelişir. Yanık yarası 3 bölgeye(zon) ayrılarak tanımlanır [52].

(32)

2.2.3.1.1 Koagülasyon Zonu

Kan damarlarında gelişen tromboza bağlı doku geri dönüşümsüz olarak hasarlanır. Genellikle ısı transferinin en fazla olduğu alanda, merkezde olur. Buna nekroz zonu da denir [52].

2.2.3.1.2 Staz Zonu

Mikrosirkülasyonun durağanlaştığı, azalmış doku perfüzyonu ile karakterize bu alanda, belirgin bir inflamatuar reaksiyon vardır. İskemi zonu da denen bu alandaki doku potansiyel olarak kurtarılabilir. Yeterli sıvı replasmanı, iyi soğutma, iyi yara bakımı ve enfeksiyonun önlenmesi bu bölgedeki dokunun ölmesini engelleyebilir veya olabilecek en az seviyeye indirebilir. Müdahale yeterli değilse, staz bölgesi ilerleyici olarak hipoksemik ve iskemik hale gelir [52].

2.2.3.1.3 Hiperemi Zonu

Artmış kan akımın olduğu, en dışta yer alan bölgedir.. Çok fazla zarar görmemiş, ancak komşu dokudaki inflamasyon nedeni ile vazodilatasyona uğramış canlı doku alanıdır. Ciddi hipotansiyon ve sepsis olmaması halinde kendiliğinden iyileşebilecek bir dokudur [49].

(33)

Şekil 5. Jackson'a Göre Yanık Yarasında Zonlar: (a) Koagülasyon Zonu (b) Staz Zonu (c)Hiperemi Zonu [49].

2.2.3.2 Sistemik Etkiler

Bir çok faktör prognozu etkileyebilmesine rağmen, yanığın şiddeti, inhalasyon mevcudiyeti, eşlik eden yaralanmalar, hastanın yaşı, daha önceki hastalıkları ve akut organ sistem yetmezliği çok önemlileridir. Yanan bölgeden salınan, prostaglandinler, lökotrienler, bradikinin, nitrik oksit ve serbest oksijen radikalleri sistemik kapiller geçirgenliği arttırır ve yaygın ödem oluşturur [53]. İnterlökinlerin salınımı sistemik inflamatuar yanıta yol açar. Bu inflematuar yanıtın etkisi ile stres hormonlarında artmış salınım yanık sonrası 3.-5. günlerde hipermetabolik bir durum oluşturur. Yanıkta tüm organ ve sistemlerde fizyopatolojik değişiklikler olmaktadır. İlk 24-48 saat erken ya da akut faz, daha sonraki dönem ise hipermetabolik ya da geç faz olarak adlandırılmaktadır [54,55].

(34)

2.2.3.2.1 Kardiyovasküler Sistem

Termal hasarlanmada: adrenalin, noradrenalin, vazopressin ve anjiotensin salınması sonucu sistemik ve pulmoner vasküler direnç artar. İlk anda verilen kardiyovasküler yanıt kalp debisinde azalma ve sistemik vasküler dirençte artma şeklindedir [56]. Sistemik dolaşıma salınan miyokardial depresanların etkisiyle sistemik vasküler direnç artışı sonucu geçici olarak kardiyak output düşer. Sodyum pompasının bozulması ile hücre membran potansiyelini bozukluk ekstravasküler alana sıvı kaybına bunun sonucu olarakta oluşan ödem ve hipovolemi, doku perfüzyonunda azalmaya yol açar [57]. Bu tabloyu kalp debisinin progresif bir şekilde arttığı ve sistemik vasküler direncin azaldığı hipermetabolik bir durum izler [58].

2.2.3.2.2 Solunum Sistemi

Solunum sistemi yanıktan direkt ve indirekt olarak etkilenir [43]. Yanık hasarı sonrası duman inhalasyonu olmasa bile akciğer fonksiyonlarda bir takım değişiklikler meydana gelir. Sıvı resüsitasyonuna başlanması ile birlikte solunum sayısı normal değerinin yaklaşık olarak iki katına ulaşabilir. Bu artışın temel nedeni termal yaralanma sonrası vücutta meydana gelen hipermetabolik durumdur [59]. Alev, duman ya da toksik gazların inhalasyonu direkt olarak solunum yolarında hasara ve solunum zorluğuna yol açarken; sistemik etkilenim sonucu, solunum yollarında mukozal ödem, mukosilier aktivitede azalma, endobronşial döküntüler ve sürfaktan aktivitesinde azalma meydana gelmektedir [60-62]. Laringospazm, bronkospazm, pnömoni, trakeobronşiolit ve pulmoner kompliyansta artış gelişmektedir [63,64].

2.2.3.2.3 Renal Sistem

Termal hasar meydana geldiğinde renal sitemin ilk anda verdiği yanıt kardiyak sistemdekine benzerdir. Yanığın büyüklüğü ve intravasküler sıvı defisiti ile doğru orantılı olarak böbrek kan akımı ve glomerüler filtrasyon hızı(GFR) azalma gözlenir. Geç veya yetersiz resüsitasyon, rhabdomyoliz ve miyoglobinüriye bunun sonucu olarakta akut tübüler nekroz ve böbrek yetersizliğine neden olabilir. Katekolaminler, anjiotensin, aldosteron, vazopressin ve stres hormon düzeylerinde meydana gelen artışlar akut böbrek yetersizliğinin gelişmesinde rol oynamaktadır [65]. Hastayı bu etkilerden korumak amacıyla agresif sıvı resusitasyonu yapılmalıdır [43].

(35)

2.2.3.2.4 Hematolojik Sistem

Yanık hasarını takiben eritrositler yanığın büyüklüğü ve derinliği ile doğru orantılı olarak tahrip olur. Hem eritrositlerin yıkımına bağlı hemde sıvı resüsitasyonuna bağlı anemi oluşur. Bununla beraber yara yerine trombosit agregasyonu sonucu trombositopeni meydana gelir [66]. Fakat, izole yanık yaralanması olan hastalarda genellikle transfüzyon gerekli değildir [43].

2.2.3.2.5 Nörolojik Sistem

Yanık sonrası erken dönemde metabolik hız azalır, resüsitasyon ile katabolik veya hipermetabolik bir tablo gelişir. Hipovolemi ve kan akımı yavaşlaması dokularda iskemiye neden olur. Oksijen dağılımı bozularak hipoksik ensefalopati, koma ve ölüm gelişir [67].

2.2.3.2.6 Gastrointestinal Sistem

Kardiak etkilenim ve debinin düşmesine parallel olarak gastrointestinal ve karaciğer fonksiyon bozukluğu gelişebilir. Yanık yüzeyinin TVYA’nın %25’ini geçtiği durumlarda ileus sıklığı artmıştır. Strese bağlı ülser gelişimini önlemek amacıyla profilaksi yapılmaz ise mide ve duodenum ülseri gelişebilir [68]. Yanık yüzeyinin TVYA’nın %50’sini geçtiği durumlarda karaciğer enzimleri sıklıkla artar. Başarılı resüsitasyon ile karaciğer enzimleri çoğunlukla normale seviyelerine döner. Erken dönemde sarılık gelişmesi kötü prognoz belirtisi olup resüsitasyonun iyi yapılamamasına bağlı olabileceği gibi, önceden var olan karaciğer fonksiyon bozukluğunada bağlı olabilir. Sonraki dönemde karaciğer enzimlerinde ve bilirübin düzeylerindeki artış genellikle sepsis ve çoklu organ yetersizliği ile alakalıdır [59]. Ayrıca büyük yanıklarda, karın içi basınç artışına bağlı olarak abdominal kompartman sendromu gelişebilir [69].

2.2.3.3 Elektrik Yanıkları

Yanık merkezlerine başvuruların %3.6’sını elektrik yanıkları oluşturur [32]. Elektrik yanıkları yüksek voltaj söz konusu olduğunda ciddi hasarın ortaya çıkması için akıma sadece saniyenin küçük bir bölümünde maruz kalınması yeterlidir [43]. Elektrik maruziyeti ile oluşan travmalar doğrudan temas, elektrik arkı ve termal hasar olarak 3 şekilde oluşmaktadır. Doğrudan temasta lokalize yüzeysel noktadan girişi olmasına karşın derin dokularda ve iç organlarda geniş yıkım meydana gelir. Giriş ve çıkış yerlerinde küçük ve derin temas yanıkları meydana gelir.

Hasarı oluşturan nedenlerin çeşitliliği göz önünde bulundurularak ayrıntılı bir anamnez alınmalıdır. [70].

(36)

2.2.3.4 Kimyasal Yanıklar

Kimyasallar yanıklarda yüz, göz ve ekstremiteler en çok etkilenen vücut bölgeleridir. Kimyasal yanıklar çoğunlukla termal yanıklardan daha küçüktür ve daha az öldürücüdür. Fakat yara iyileşmesi ve hastanede kalış süreleri açısından prognoz daha kötüdür [43].

Kimyasal maddenin dokuya teması sırasında oluşan koagülasyon nekrozuna bağlı hasar gelişir. Hasar, madde dokuyla temas ettiği sürece devam eder. Kimyasal yanık hasarının şiddetini belirleyen faktörler arasında ajanın miktarı, tipi, temas süresi, penetrasyon özelliği ve etki mekanizması sayılabilir [71].

2.3 Yanık Tedavisi

Orta ve major yanıklı hastaların yönetimi üç bölüme ayrılabilir: 1. Hastane öncesi bakım

2. Acil serviste resüsitasyon ve stabilizasyon 3. Yatış veya yanık merkezine transfer [43].

2.3.1 Hastane Öncesi Bakım

Hastane öncesi bakımın temel ilkeleri şunlardır: - Yanma sürecini durdurmak

- Havayolunu sağlamak

- Sıvı resüsitasyonunu başlatmak - Ağrıyı hafifletmek

- Yanık yarasını korumak

- Hastanın uygun bir merkeze taşınmasını sağlamak [43].

Öncelikle hasta travma kaynağından uzaklaştırılmalı ve yanma süreci sonlandırılmalıdır. Yanık hastasına yaklaşım herhangi bir travma hastasına yaklaşıma benzer şekilde hava yolu, dolaşım ve solunumun sağlanması ile servikal stabilizasyonla başlar. İnhalasyon

(37)

yaralanmasından öncelikli şüphe edilmeli ve yüz maskesiyle %100 oksijen tedavisine başlanmalıdır. Sağlık personeli bir diğer kurban olmamak için, hastayı olay yerinden uzaklaştırırken öncelikle kendine dikkat etmelidir [72]. Yanan kişinin kendisinden veya giysilerinden dolayı da sağlık personelinin zarar görebilme riski akılda tutulmalıdır. Genel önlemler içinde, eldiven kullanmak, koruyucu elbise giymek, maske ve koruyucu gözlük kullanmak vardır [73]. Ulaşılabilir ise su, yanan alanının üzerine direkt olarak dökülmelidir. Soğutma işleminin erken yapılmasının yanığın derinliğini ve ağrısını azaltacağı, ancak hipotermi oluşturmaması açısından dikkatli davranılılması gerekmektedir. Buz ve buz aküleri ileri evrelerde hipotermiye ve deri yaralanmasına yol açacağından kullanılmamalıdır [43].

2.3.2 Acil Serviste Resüsitasyon ve Stabilizasyon

Yanık hastalarına ilk müdahale diğer travma hastalarına yapılanla benzer olup temel ve ileri kardiak yaşam desteği ile başlar. Birincil bakıda havayolu, solunum, dolaşım ve servikal vertebra stabilizasyonu ve bilinç kontrolü yapılır, hastanın kıyafetleri çıkartılır.Ayrıntılı bir anemnez alınmalı, hastanın dolaşım ve solunumu yeniden değerlendirilmeli ve hasta stabilize edilmelidir [43].

2.3.2.1 Havayolu

Yanık hastasının değerlendirilmesinde ilk basamak dikkatlice hava yolunu değerlendirmekle başlar. Eğer boyunda şişme, ağız içinde yanık veya hışıltı ile birlikte havayolunun tehlike altında olduğunun kanıtları varsa, endotrakeal entübasyon uygulanmalıdır. Entübasyon endikasyonları; ilerleyici ses kısıklığı veya hava açlığı, yüzün veya ağız çevresinin tam kat yanığı, sirküler boyun yanıkları, akut solunum sıkıntısı, solunumun baskılanması veya ani gelişen bilinç bozukluğu, bronkoskopik bakıda supraglottik ödem veya inflamasyondur [43].

2.3.2.2 Solunum / Ventilasyon

İnhalasyon yaralanması kaygısı varsa geri solumasız maskelerle %100 oksijen verilmeli, bronkoskopi yapılmalı ve gerekiyorsa mekanik ventilasyon uygulanmalıdır. Karboksihemoglobin düzeyi bakılarak ihtiyaç halinde hiperbarik oksijen tedavisi yapılmalıdır [43].

2.3.2.3 Dolaşım

Dolaşım, nabız ve kan basıncıyla ile öncelikle değerlendirilir. Sonrasında kapiller geri dolum, bilinç durumu ve idrar çıkışı not edilir. Yanık olmayan alanlardan iki adet geniş damar yolu açılmalıdır, Ancak bu herzaman mümkün olmamaktadır. Böyle bir durumda yanık olan alan kullanılabilir ve yanık sıvı resüsitasyonu formülüne uygun olarak resusitasyona başlanır [43].

(38)

2.3.2.4 İkincil İnceleme

Tepeden tırnağa hasta yeniden ayrıntılı olarak değerlendirilir. Hastanın tüm tıbbi hikayesi sorulmalı, kazanın oluş mekanizması öğrenilmelidir. Kapsamlı bir fizik muayene yapılmalı, gerekli labaratuar testleri ve radyografik incelemeler eksiksiz olarak değerlendirilmelidir. Solunum değerlendirmesi için arteriyel kan gazı ve karboksihemoglobin incelemesi yapılmalıdır [74].

Periferik nabızlar kontrol edilmelidir. Nabız kaybı olan durumlarda acil eskaratomi gerekebilir [74]. Elektrik yaralanmalarında kas ve kardiak hasarı değerlendirmek amacıyla EKG mutlaka görülmelidir [43].

2.3.3 Sıvı Resusitasyonu

Öncelikle iki adet geniş intravenöz yol sağlanmalıdır. Geniş yanıklarda santral kateter kullanmak daha uygundur. Tercihen subklavian ven veya femoral ven kateterizasyonu yapılabilir. Altı yaşından küçük çocuk hastalarda santral kateter takılamıyorsa; femur distali veya tibia proksimalinden intraosseöz yol açılarak sıvı rerusitasyonu yapılabilir. Bu işlem yapılırken diğer sıvı yolları tekrar aranabilir. Verilen sıvıların sıcaklığı vücut ısısına yakın olmalıdır, aksi taktirde hastada hipotermi gelişimine neden olunabilir [75].

Yanık şoku hem hücresel hem de hipovolemik şoktur. Ekstraselüler sıvı ve plazma hacminde azalma, düşük kardiyak output ve oliguri gibi kendine özgün hemodinamik değişiklikler olarak tanımlanır. Ödem formasyonu en üst düzeye majör termal yaralanmalarda yanık sonrası 12-24 saat ve daha küçük yanıklarda 8-12 saat içinde erişir ve genellikle lokaldir. Resüsitasyonun yeterliliği ödemin ilerleme hızıyla ters orantılıdır. Yanık sonrası tüm vücut kapiller gecirgenliğinde artış en önemli unsurdur. Ödemin ilk bir saatinde özellikle histamin ve bradikinin temel rolü üstlenen mediatörlerdir. Bunların dışında, vazoaktif aminler, platelet aktivasyon ürünleri, hormonlar, prostoglandinler ve lokotrienlerde görev alır. Na-K ATPaz aktivitesinin azalması ile hücresel düzeyde hasar meydana gelir.Sıvı resüsitasyonundaki temel amaç 24-48 saatlik hipovolemi periyodu boyunca hastayı hipovolemik şokun etkilerinden korumak için desteklemektir [76]. Agresif sıvı resüsitasyonu, damar içi volümü yeniden oluşturmak ve böylece hedef organ kanlanmasını sürdürmek için greklidir. Sıvı resüsitasyonunun gecikmesi veya eksik yapılması mortaliteyi arttırır. [77-79]. Bununla beraber olması gerekenden fazla sıvı verilmesi de akut respiratuar distres sendromu, pnömoni, multiorgan yetmezliği, abdominal/ekstremite/oküler kompartman sendromu gibi çoklu morbiditelere yol açar [80-82]. 18

Şekil

Şekil 3. Dokuzlar Kuralına Göre Yanık Yüzey Alanının Hesaplanması [43].
Şekil 4. Yanık Yüzdesini Hesap Etmek İçin Kullanılan Lund-Browder Şeması [43].
Şekil 8. Laboratuarda Kullanılan Teknik, Boya Ekipmanları ve Fotoğraflama İşlemi   G erçekleştirilen Mikroskopik Görüntüleme Sistemi [112]
Şekil 11. Momordica Charantia Ekstresi YBSK Spektrumu  3.2.5.2 Momordica Charantia  İçeren Jelin Hazırlanması
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Gövde anatomisine baktığımız zaman, Otsu gövdeden alınan enine kesitlerde en dışta tek hücre sıralı epiderma dokusu bulunmaktadır.. Epiderma üzeri kalın bir

4.4 Strongest binding site (as described in Fig. 4.1); adsorbate-carbon distance ¯ d C −A ; the difference between spin-unpolarized and spin- polarized total energies ∆E T ;

“Bak Bir Varmış Bir Yokmuş / İmparatorluktan Cumhuriyete İstanbul” sergisi kapsamında düzenlediğimiz “ İstanbul Söyleşilerine katılarak bizi

Primer PKG yapılan yüksek kanama riski- ne sahip hastalarda ve heparin ilişkili trombositopeni varlığında bivaluridinin tercih edilmesi gerektiği vur- gulanırken, fibrinolitik

Böyle kuduz bir hayvan tarafından ısınlan atın gözleri kızanr, dili sarkar salyası akar, başını aşağıya tUltar, yiyıip içmez, sallanır ve sürçer.. Hayvancta- ki

Bu araştırma iş havacılığı sektöründe Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden uçak işletme ruhsatı alarak faaliyet gösteren operatörler ve bu operatörlere

Vali veya mülki idare üzerine olan alanyazında eksikliğini işaret ettiğimiz gibi, valiyi merkezi yönetimin siyasi otoritesini yansıtan tek taraflı merkezi bir aktör ola-

Araştırmada Eminönü’nde balık ekmek tüketen kişilerin genel olarak sokak yiyeceklerini sık sık tercih ettiği, balık ekmeğin de sokak lezzetleri içerisinde önemli bir