• Sonuç bulunamadı

Yanık, sık görülen bir travma şekli olamakla beraber travmalar içinde önemli bir ölüm ve sakatlık nedenidir. Yanıkta termal nedenler daha sık görülmekle beraber, termal nedenler dışında elektrik yanıkları, radyasyon ve kimyasal yanıklar da bulunmaktadır. Deri, primer etkilenen organ olmasına karşın, yanığın sistemik etkilerine bağlı olarak diğer tüm organ ve sistemlerde de komplikasyonlar oluşabilmektedir. Yanık hasarının büyüklüğüne bağlı olarak oluşabilecek komplikasyon ve ölüm riski o kadar yüksek olmaktadır [51,127].

Amerikan Yanık Derneği’nin verilerine gore A.B.D’de yılda 450.000 kişi yanık nedeniyle tedavi görmektedir. Bunların 30.000’i yanık ünitesine olmak üzere toplamda 40.000’i hastaneye yatış gerektirmektedir, yani hastaların büyük bir bölümünün tedavisi acil serviste yapılmıştır [33].

Ülkemizdeki verilere göre Haberal M. ve arkadaşlarının yaptığı epidemiyolojik çalışmada hastaların yüzde 84.9’unun ayaktan tedavi edildiği [128], Türegün M. ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da benzer şekilde hastaların %84.6’sında minör yanıkların mevcut olduğu görülmüştür [129].

Yukarıda bahsi geçen çalışmalar göstermektedir ki dünyada ve ülkemizde temas ile oluşmuş deri yanıkları acil servislerde sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Yanık tedavisinde resusitasyon ve stabilizasyon sonrası ağrı kontrolü ve yanık alanının lokal bakımı önerilmektedir [130]. Bu hastaların acil serviste uygun tedavisinin ve en etkin şekilde yanık yarası bakımlarının sağlanması, hastanede kalış süresinin kısalması ve hastaların güvenle taburculuğu bakımından oldukça önemlidir.

Enfeksiyondan koruma, hızlı iyileşme, hastanın konforu ve tedaviye uyumluluğu, hastanın fonksiyonlarını tam olarak sürdürebilmesi hedefleri; ayaktan yanık yarası bakımını en iyi şartlarda yapabilmek için göz önünde bulundurulmalıdır [130].

Yanıklara yaklaşımda; yanığın fizyopatolojisinin anlaşılması, yanık alanının ve resüsitatif gerekliliklerin bilinmesi, inhalasyon hasarının akut tedavisi, yanık merkezine transfer gerekliliklerinin bilinmesi, tedavi seçeneklerinin tanımlanması, cerrahi müdahale gereksiniminin algılanması, yanık yaralarında hayatta kalım ve fonksiyonel sonuçların anlaşılması başlıkları ön plana çıkmaktadır. Burada özellikle dikkat çekilen nokta ise klinisyen tarafından bulunduğu kuruluşta tedavi edilebilecek küçük ve orta boyutlu nonoperatif yanık hastalarının yönetimidir [131].

Yanık fizyopatolojisinin anlaşılabilmesi ve olası tedavi edici ajanların çalışılması için çeşitli deneysel modeller uygulanmıştır. Bu modeller, hem yanık dokusu hakkında hem de tedavi edici ajanların etki mekanizması hakkında fikir vermesi için farklı boyut, şekil, tür ve ağırlıkta hayvan kullanılarak oluşturulan deneysel çalışmalarıdır. İnsanlarda klinik çalışma uygulamayı planlamak ise bir sonraki aşamadır [132].

Momordica Charantia’nın yanık yarası üzerine etkilerini inceleyen araştırmaya literatürde

rastlanmamıştır. Ancak GSD’nin pek çok farklı yanık modelinde incelendiğine dair yayınlar literatüre geçmiştir ve yanık yarası iyileştirmede topikal olarak kullanılan ilaçlar arasında %1 GSD krem dünya genelinde en yaygın olarak kullanılan ajandır [22]. GSD’nin bakteriyel kontaminasyonu azalttığı, epitelizasyonu hızlandırdığı ve yara yeri kontraksiyonunu geciktirdiği gösterilmiştir [23-28]. GSD’nin aynı zamanda yara iyileşmesini geciktirdiği, atrofik ve hipertrofik skarlara yol açtığı, üç haftadan daha uzun kullanımda renal toksisiteye ve lökopeniye neden olduğu ve direnç gelişimi riski taşıdığı da bilinmektedir [21]. Klasik uygulama GSD kremi ince bir tabaka olarak yanığa uygulamak ve sonra gaz pansuman ile üzerini kapatmaktır. GSD’nin rutin kullanımı hakkında alternatif seçenekler tanımlanmıştır [133].

Yanıktan sonra oluşan fizyopatolojik sürecin izlenebilmesi, farklı topikal veya sistemik tedavilerin yanıtlarının histopatolojik olarak düzgün bir şekilde değerlendirilebilmesi için uygun bir yanık modeli oluşturmak son derece önemlidir. Sıçanlarda cilt yanıkları için yapılan deneysel modellerin sistematize ve revize edilmesi amacıyla Mitsunaga JK. ve arkadaşları tarafından yapılan derlemede 2008-2011 yılları arasında 221 çalışma tespit edilmiş ve 116 tanesi seçilmiştir. Bu derlemeye göre; çalışmaların %62.7’sinde üçüncü derece yanık oluşturulmuş, %75.3’ünde sırt bölgesinde çalışılmış ve %57.6’sında sıcak su kullanılırken %35.9’unda araştırmacılar yanık modeli oluşturmak için ısıtılmış bir enstrümanı tercih etmiştir. Bu çalışmalarda kullanılan metodolojinin heterojen olduğu görülmüş ve sonuçta sırt bölgesinde üçüncü derece yanık oluşturmak için kullanılan esas metodun sıcak su olduğu görülmüştür [132].

Haşlanma veya temas yanıkları için bildirilen deneysel hayvan modellerinin çoğu araştırmacı açısından riskli olduğu gibi yanık derinliğinin ve genişliğinin her zaman kontrol edilebilmesi bakımından tutarlı olmayabilir. Gurfinkel R. ve arkadaşları bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla domuzlarda ve sıçanlarda in vivo yanık modeli yapabilmek için yeni bir cihaz geliştirmişlerdir. Bu cihaz hayvan derisine ısı kaynağının doğrudan teması olmadan tutarlı bir yanık yaralanması oluşturmak ve ayrıca araştırmacının güvenliğini en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmıştır. Bu cihaz ile cilde ait yüzeyel faktörler (topografi, düzensizlik, ıslaklık gibi)

dışlanmış ve uzaktan ışıma ve havanın konveksiyon özelliği birlikte kullanılarak yanık oluşturulmuştur. Çalışmalarında 200-300 gr ağırlığında 40 adet Spraque-Dawley sıçan ve 25-45 kg arasında domuz kullanmışlardır. Ancak bu çalışmada sıçan için birincil sonuç yanık yarasından sonraki 24 saat içinde ölüm olmuştur. [134]. Bu çalışmamızda bahsedilen cihazın teminindeki güçlük ve sıçanlarda birincil sonucun erken dönemde ölüm olması nedeniyle bu yöntem tercih edilmemiştir.

Bu araştırmada histolojik bakıda yanık yarasında iyileşmenin önemli kriterleri arasında sayılan epidermal kalınlık ve bütünlük, ödem miktarı, dejenere kıl folikülü, damar ve toplam kıl kökü sayısı, sebase gland, kıl folikülü ve damar hasarının olup olmaması, PMNL infiltrasyonu ve kollojen diskolorizasyonunun azalıp azalmadığı incelendi. GSD’nin yanıkta bahsi geçen iyileşme parametrelerine dair etkileri mevcut fakat yetersiz; ancak Momordica Charantia’nın iyileşme yönündeki etkileri daha potent ve devamlılık gösterir nitelikte bulunmuştur.

Burada vurgulanması gereken nokta şudur ki; bu tedavi modaliteleri arasında bilimsel bir kıyas yapmamızı sağlayan tüm bu morfolojk parametrelerin, yanığı oluşturan ısı kaynağına temas süresi ile korelasyon gösterdiği; Meyerholz DK. ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada saptanmıştır [135]. Meyerholz’un yaptığı bu çalışma standart yanık modeli oluşturulmasının önemini vurgulamaktadır. Araştırmamızda da standart yanık modeli oluşturulup histopatolojik değerlendirmesinin de bu standartlar doğrultusunda devam ettirilmesi hedeflenmiştir.

Li HL. ve arkadaşları ise yaptıkları çalışmada Wistar cinsi sıçanlarda derin ikinci derece yanık oluşturup timsah yağının yanık yarasını iyileştirici etkinliğini değerlendirmişlerdir. 24 adet Wistar sıçanın önce sırt kılları traş edilmiş, ardından 100 oC’de 10 dakika kaynatılan suyun 40 gramı, alt çapı 2.5 cm olan bir cam bardağa doldurulmuş ve bu cam bardak yalnızca traşlanan alana, dik şekilde basınç uygulanmaksızın yerçekimi etkisiyle tatbik edilmiştir [136]. Bizim çalışmamızda bu yöntemin araştırmacının güvenliği açısından riskli olduğu düşünüldüğünden tercih edilmemiştir.

Bir yanık modelinin araştırmacılara yararlı olabilmesi için basit, güvenli ve tekrarlanabilir olması yani sürekli ve tutarlı biçimde aynı yanık genişliği ve derinliğinin üretilebilmesi gerekmektedir. Yanık modelinin standardizasyonu için termal yaralanma oluşturulması amacıyla kullanılan enstrümanlar ve kullanılan metod, yanık lokalizasyonu ve büyüklüğü, kullanılan sıcaklık, bu sıcaklığa ne kadar süreyle maruz kalındığı tanımlanmalıdır. Yanık oluşturulan alan

major sistemik bir cevap oluşmasından kaçınmak amacıyla olabildiğince küçük, birden fazla biyopsi ve örneklemeye yetecek kadar da büyük olmalıdır. Düzgün bir temas yanığı oluştumak için, tüm yanacak alanlara eşit basınç ve temas olmasını sağlaması bakımından hayvan üzerinde yüzeyi yeterince düzgün bir alan (paravertebral alan vb.) seçmek önemlidir [126].

Bu tez çalışmasında yanık modeli oluşturmak amacıyla literatürdeki öneriler göz önüne alınarak tasarlanan, bakırdan yapılmış ve 1x1 cm boyutunda temas yüzeyine sahip, sabit sıcaklıkta tutulabilen ve elektrik enerjisi ile çalışan bir düzenek tercih edildi [112] .Böylelikle yukarıda bahsedilen yanık modeli standartları elde edilmeye çalışıldı. Cihazın sabit 100°C sıcaklıkta tutulan 1 cm²’lik bakır ucu traşlanan alanlara 10 saniye boyunca ekstra basınç uygulanmadan temas ettirilerek yanık oluşturuldu [126].

Çalışmada standart bir şekilde oluşturulmaya çalışılan yanık modeli yüzeyel parsiyel kalınlıkta 2. derece yanıklardır. Histopatolojik bakıda tüm gruplarda epidermal bütünlüğün korunmuş olması, yanık derinliği açısından; dermisin büyük oranlarda tutulmaması ve altındaki subkutanöz yapıya ulaşmaması, kıl kökü, ter bezi, sebase gland ve damar yapıları gibi adneksal yapıların nispeten korunmuş olarak izlenmesi yanık derecesininin standardize edildiğine işaret etmektedir. Yüzeyel parsiyel kalınlıkta olan 2. derece yanığın iyileşmesinde önemi en çok vurgulanan parametre epidermis bütünlüğü ve kalınlığıdır. Yanmış epitelin rejenerasyonunu ve spontan iyileşmesini stimule eden; yanık sonrası kalan epidermal tabakadır. Ayrıca epidermodermal bileşkede kalan cilde ait yapılar da yanık sonrası iyileşmede rol oynamaktadır [136].

Çalışmamızda tartışılan Momordica Charantia bitkisinin içeriğinde bulunan ve yanık iyileşmesine katkı sağlayan bitkinin rizomunda bolca bulunan flavonoidler olduğu bilinmektedir ve bu flavonoidler doğada bal ve propolis içeriğinde de bulunmaktadır [13-20].

Momordica Charantia gibi etkileri yüzyıllardır bilinen ve yaygın şekilde kullanılan bu

bitkinin yanık gibi oldukça sık karşılaşılan bir travmanın tedavisindeki yeri ile ilgili deneysel ve klinik çalışmalara literatürde rastlanmamıştır. Bu çalışmada %2 Momordica Charantia ekstresi içeren jel ile %1 GSD içeren kremin ve plasebo jelin deneysel tip temas yanığında topikal kullanım sonrası iyileşmeye etkinliklerini karşılaştırılmıştır. 24 saatlik çalışma sonunda %2 kudret narı ekstresi içeren jelin yanık yarasında epidermis kalınlığının korunmasında, dejenere kıl kökü sayısının azaltılmasında, damar sayısının korunmasında, damar hasarı, kıl kökü hasarı ve glandula sebacea hasarının önlenmesinde etkili olduğu görülmüştür.

Buna ek olarak ödem ve kollojen diskolorizasyonu üzerine de azaltıcı etkileri saptanmıştır. Aynı sıklık ve miktarda uygulanan %1 topikal GSD tedavisinin ise ödemi azaltma ve kollojen sayısını korumada etkili olmadığı görüldü. GSD ile karşılaştırıldığında Momordica

Charantia içerikli topikal jelin yanık iyileşmesinde daha etkili olduğu yorumu yapılabilir.

Pişkin A. ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada; momordica charantia krem topikal etkisinin tavşanlar üzerinde yara iyileşmesi sürecinde gözlemlemişlerdir. Ek olarak araştırmacılar, diğer ilaçlarla terapötik etkisini karşılaştırmışlardır. Bu amaca yönelik, 28 Yeni Zelanda tavşanı dört gruba ayrılmış ve sıtlarında eksizyon yaraları açılmıştır. Açık yara pansumanında 28 gün boyunca deney grupları üzerinde dekspanthenol, nitrofurazon ve kudret narı kullanılarak tedavi uygulandı. Ek madde kullanılmadan tedavi uygulanan bir kontrol grubu da oluşturulmuştur. Kontrol grubu üzerinde inflamatuar hücreler yoğun olarak bulunmaktadır ve özellikle kudret narı grubunda krem tedavisi inflamatuar hücrelerin sayısında azalmaya neden olmuştur. Fibroblastlar en yüksek miktarda kudret narı grubunda gözlemlenmiştir. Ayrıca, kudret narı grubunda epidermisin papiller tabakasında yüksek miktarda, retiküler tabakada fibroblast ve kolojen fibrilleri bulunmaktadır. Kudret narı grubu kan damarlarının yüksek yoğunlukta olduğu, kollajen lifleri ve orta yoğunlukta olgun fibroblastların bulunduğu gözlemlenmiştir. Kudert narı uygulanmış grup, nitrofurazon ve dekspanthenol gruplarıyla karşılaştırıldırğında yara iyileşmesinin daha hızlı olduğu görülmüştür [138].

Bu çalışmadaki topikal Momordica Charantia’nın iyileşme sürecinde kollojen yapısının korunmasında yanık kontrol grubuna göre farkının gözle görülür olmasının yanı sıra kollojen diskolorizasyonunan yönelik modifiye Verhofstad skorlarının diğer gruplara göre daha düşük değerlerde saptanmış olması, Momordica Charantia’nın kollojen yapısının korunmasında etkili olduğunu düşündürmektedir.

Yaptığımız çalışmada Momordica Charantia’nın 4., 8. ve 24. saatte PMNL infiltrasyonunu diğer yanık gruplarına kıyasla ciddi oranda azalttığını düşündüren veriler elde edildi. Bununla ilgili yapılan farklı çalışmalarda; Gürbüz ve arkadaşları, kudret narının (Momordica charantia) farklı ülser modelleri üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla etanol ile indüklenmiş ülserli kobay fareleri kullanılmıştır. Bu hayvanlarda, kudret narı zeytin yağı ekstraktı ve kudret narı meyvesinin kurutularak toz hale getirilmiş meyvelerinin fitle edilmiş bal ile karışımının belirgin ve doza bağlı antiülserojenik aktivite göstermekte olduğu belirlenmiştir. Ayrıca meyveler önce hekzan daha sonra da etanol ile ekstrakte edilerek kullanılmış, bu uygulamada da bazı ülser modelleri karşısında aktivite tespit edilmiştir [139].

Dengiz ve Gürsan, tarafından da bu fonksiyonel özellik araştırılmıştır. Bu çalışmada kudret narı meyvelerinin zeytinyağı ekstresinin antiülserojenik etkisi, Sprague-Dawley cinsi erkek sıçanlarda değerlendirilmiştir. Daha sonra mideler patolojik olarak (PMNL infiltrasyonu) değerlendirilmiştir. Sonuç olarak kudret narının yağlı ekstraktının makroskopik olarak koruyucu etki gösterdiği raporlanmıştır [140].

Teoh SL. ve arkadaşlarının streptozotosin ile diyabetik hale getirilmiş sıçanlarda yara iyileşme sürecinde kudret narının etkisini gözlemlemek amacıyla yaptığı çalışmada, 72 adet Sprague-Dawley sıçan kullanılmıştır. Hayvanlar diyabetik olmayan grup ve streptozotozin ile diyabetik hale getirilmiş grup olmak üzere iki temel gruba ayrılmıştır. Her iki grupta tedavi uygulanacak grup ve kudret narı eklenmiş topikal tedavi uygulanan grup olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Lokal kudret narı tedavisi gören diyabetik grup tedavi edilmeyen gruba göre daha iyi sonuçlar göstermiştir.Sonuç olarak kudret narı eklenmiş tedavi uygulanmış diyabetik sıçanlarda yara iyileşmesi ve iyileşme hızı artmıştır[141].

Yanık oldukça ağrılı bir travmadır ve acil serviste ağrı kontrolü zaman zaman önemli bir sorun olarak karşımıza çıkabilmektedir.Biswas ve arkadaşları, yaptıkları deneysel çalışmalarda kudret narı tohumlarının metanol ile elde edilen ekstraktının doza bağlı kısa süreli ve hızlı bir analjezik (ağrı kesici) etki gösterdiğini tespit etmişlerdir [142].

Momordica Charantia rizomundan elde ettiğimiz %2lik topikal jelin yanık yarasına

etkilerini histopatolojik olarak incelediğimizde, glandula sebasea bezlerinin korunması öne çıkan en belirgin morfolojik parametrelerden biri oldu. Diğer iki tedavi grubuyla ve yanık kontrol grubuyla karşılaştırmasında,galndula sebaseaların korunmasında daha faydalı olduğu görüldü. Kudret narının bu etkisini; elastaz enzimini inhibe ederek ve böylelikle yanığa bağlı inflamasyonun sebase bezlere nüfuz etmesini engelleyerek gerçekleştirmiş olabileceği yorumu yapılabilir. Bu konu hakkında ileri araştırmalara ihtiyaç vardır.

İkinci derece termal yaralanmada klinik yönden en önemli fizyopatolojik değişmenin yanık bölgesinde damarsal canlılığın kaybı olduğu literatürde yer almaktadır [143-145].

Bu çalışmada ise Momordica Charantia jeliyle tedavi alan grupta toplam damar sayısı yanık kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde korunmuş bulundu. GSD ve plasebo jelden oluşan tedavi grupları da damar sayısını koruyucu etki gösterdi fakat Momordica

Charantia ‘nın 4. saatteki etkisi diğer iki gruba kıyasla istatistiksel olarak da öne çıktı. Damar

hasarının azaltılması analizinde tedavi gruplarının arasındaki kıyaslamada herhangi bir anlamlı 89

veri elde edilemese de Momordica Charantia’nın 8. ve 24. saatte daha etkili olduğu göze çarptı. Bu durum kudret narının akut dönemde damarsal yapıyı korumaya yönelik etkilerinin araştırılması için klinisyenlere ışık tutmalıdır. Literatürlerde sıkça bahsedilen antiiskemik, antioksidan, antiinflamatuar ve vazoprotektif etkilerin [12] gözlemlenebilmesi için çalışma süresinin ve biyoaktif maddenin dozunun yeterli gelmemiş olması ihtimali söz konusudur.

Bu tez çalışmasında bitki ekstrelerinin jel haline getirilmesinde kullanılan Na-CMC’nin yara iyileşmesine etkileri de incelendi. Bitki ekstrelerinin tedavi edici özelliklerinin sadece jelin kendisinden kaynaklanmadığını görebilmek amacıyla bu metot tercih edildi. Hidrojel formundaki plasebo jelin yanık yarasını iyileştirici etkileri sınırlı ve çoğu istatistiksel olarak anlamsız bulundu. Epidermis kalınlığına ve damar sayısına olumlu etkileri yanık kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunsa da kudret narı ve GSD gruplarına göre daha az etki göstermiştir.

Daniels R. ve arkadaşlarının yaptığı araştırmada, sağlıklı cilt üzerinde diğer taşıyıcı ajanlarla kıyaslandığında hidrojellerin su ve alkolle hazırlanan taşıyıcılarında nemlendirme, antiinflamatuar etki gösterme ve daha çabuk kuruyarak soğutma gibi özellikleri ön plana çıkmıştır. Hastalıklı ciltte ise hidrojel, çabuk kuruyan, soğutucu ve antieksüdatif özellikleri ile farkedilmiştir [125]. Bu bilgiler ışığında, çalışmamızdaki jel uygulamasına ait histopatolojik bulguların, hidrojelin yara kapatıcı, soğutucu ve eksudasyonu azaltıcı gibi etkilerine bağlı olduğu söylenebilir.

Momordica Charantia bitkisinin topikal kullanımının yanık yaralarındaki etkisi araştırıldı. Ayrıca bu etkilerin, kendi ekstresinden mi yoksa jel oluşturulurken kullanılan materyalden mi kaynaklandığı sorusuna cevap arandı. Yanık modeli olarak sabit sıcaklıkta kalabilen metal damga kullanıldı, standart yanık modeli oluşturulmaya çalışıldı. Gereksiz cerrahi işlemden, çevresel faktörlerden, ilaç kullanım hatalarından ve çalışmanın seyrini değiştirebilecek, sonuçları etkileyebilecek birçok faktörden kaçınılmaya çalışıldı. Çalışmanın amacı tedavi gruplarının etkinliğinin değerlendirilmesi ve birbirleriyle kıyaslanması olarak belirlendiğinden elde edilen sonuçlar hem histopatolojik hem de istatistiksel olarak ele alındı. Elde edilen olumlu veya olumsuz tüm bulgular; gelecekte Momordica Charantia üzerine yapılacak olan araştırmalarda; bu etkilerin ilerletilebilmesi, değişik tedavi kombinasyonlarının denenmesi, farklı yara modellerinde uygulanması, araştırma süresinin uzun tutulması gibi pek çok yeni fikirle araştırmacılara vizyon sağlayabilir.

Mevcut çalışma şartları, uygulanışı ve bulguları değerlendirildiğinde bazı kısıtlılıklar ortaya çıkmıştır:

• Çalışma deneysel yanık modelinde yapıldı, insanlar üzerinde yapılmadı. • Yara iyileşmesini göstermek için biyokimyasal belirteçler bakılamadı. • Sitotoksisite çalışması yapılamadı.

• Antioksidan madde değerlendirmesi yapılamadı.

• Yanık yarasının en önemli klinik bulgularından biri olan ağrı ve çalışılan tedavilerin ağrı yanıtı değerlendirilmedi.

• Topikal tedavilerin antibakteriyel etkinliğinin olup olmadığı değerlendirilemedi. • Yapılan deneysel çalışmanın akut dönemdeki sonuçları incelenmiş olup kronik

dönemdeki sonuçlara bakılamadı.

• Yara iyileşmesinde uzun dönemde ortaya çıkabilecek lokal ve sistemik komplikasyonlar değerlendirilemedi.

• Yanık uygulamasında her sıçandan kendine ait bir kontrol grubu oluşturulmadı. Etik sebeplerden dolayı sıçanlara fazladan biyopsi yapılarak oluşturulacak ekstra bir travmadan kaçınıldı.

• GSD ve Momordica Charantia gruplarında histopatolojik olarak gözlenen değişimlerin ve elde edilen bulguların istatistiksel olarak ifadesinde kısıtlılıklar yaşandı. Bu durum denek sayısının az olması ve subjektif, nonparametrik skorlama kullanılması sonucu ortaya çıktı.

Bu çalışmanın literatürde bulunan, yanığın topikal tedavileri ile ilgili yapılan çalışmalardan farkı, Momordica Charantia (kudret narı) bitkisinden elde edilen jelin, yanık yarası üzerindeki erken dönem in vivo etkilerinin ilk defa araştırılmış olmasıdır. Bu açıdan konusunda bir ilktir. Bu çalışmada elde edilen sonuçların klinikte yanık hastalarında Momordica Charantia kullanımı konusunda literatüre katkı sağlayacağı ve böylece halk arasında yaygın olarak kullanılan Momordica Charantia, klinikte de kullanımının yolunun açılabileceği düşünülebilir.

6

SONUÇ

Bu tez çalışmasında elde edilen bulgulara dayanarak sonuç olarak şunları söyleyebiliriz;

• %2’lik Momordica Charantia ekstresi içeren jelin, 6 saat arayla toplamda 4 kez uygulanmasının, yanık kontrol grubuna kıyasla; ödemi, dejenere kıl kökü sayısını ve glandula sebasea hasarını azalttığı, damar sayısının ve epidermis kalınlığının korunmasında da etkili olduğu histolojik olarak saptanıp istatisitiksel olarak da anlamlı bulundu.

Aynı sıklık ve miktarda uygulanan %1 topikal GSD tedavisinin ise yalnızca ödemi azaltmada, kollojenin yapısını ve damar sayısını korumada yanık kontrol grubuna göre anlamlı etkileri olduğu görüldü.

• Hidrojel formundaki plasebo jelin (Na-CMC) yanık yarasını iyileştirici etkileri sınırlı ve çoğu istatistiksel olarak anlamsız bulundu. Epidermis kalınlığına ve damar sayısına olumlu etkileri yanık kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunsa da

Momordica Charantia ve GSD gruplarına göre daha az etki göstermiştir.

• Mamordica Charantia ekstresi içeren jel uygulamasının GSD grubuna kıyasla; dejenere kıl kökü sayısını,glandula sebasea hasarını, kıl kökü hasarını azalttığı ve epidermis kalınlığının korunmasında daha etkili olduğu histopatolojik olarak saptanmış olup

Benzer Belgeler