• Sonuç bulunamadı

MUS B BİN UMEYR'İN HAYATI VE KİŞİLİGİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MUS B BİN UMEYR'İN HAYATI VE KİŞİLİGİ"

Copied!
204
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

HAYATI VE KİŞİLİGİ

(4)

R A G B E T Y A Y I N L A R I

MUS'.AB BİN UMEYR'İN HAYATI VE KİŞİLİGİ

Köksal Çoban

İstanbul, 2013 ISBN 97B-605-5378-77-6

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sertifika No: 17032

Yayınevi Editörü

Hasan Lütfi Ramazanoğlu

Mizanpaj

Harun Harrani

Kapak Tasarımı

Abdüsselam Ferşatoğlu

Baskı - Cilt

Step Ajans

Göztepe Mahallesi Bosna Caddesi No. 11 Bağcılar/ İSTANBUL Tel. 0212 446 88 46 Fax. 0212 446 88 24

RAGBET YAYINLARI

Çatalçeşme Sok. No: 46 Y ücer Han Kat: 3 Daire: 10 CAGALOGLU - İSTANBUL

Telefon: 0212 528 85 19 Faks: 0212 528 85 20 www.ragbetyayinlari.com

(5)

. . . '-' .

HAYATI VE KIŞILIGI

KöksalÇoban

RAGBET

(6)

Köksal Çoban

1975 yılında Erzurum'un Pasinler İlçesi'nde (Hasankale' de) dünyaya geldi. 1999 yılında Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Erzincan'ın Üzümlü İlçesi'ne Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak atandı. 2006'da Pasinler'e tayin oldu. 2010 yılında Ata­

türk Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İslam Tarihi Bilim Dalında yüksek lisansa başladı ve buradan 2013 yılında

"Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Şahsiyeti" adlı çalış­

mayla mezun oldu. Halen Pasinler Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde idareci olarak görev yapmaktadır.

(7)

TAKDİM ...•.... 9

ÖNSÖZ ... 11

GİRİŞ ...•...•...•.. 15

MUS'AB BİN UMEYR'İN MEKKE DÖNEMİ.. ... 15

1. ÇEŞİTLİ YÖNLERDEN ARAP YARIMADASI.. ... 17

il. MUS'AB BİN UMEYR'İN KABİLESİ ........ 28

BİRİNCİ BÖLÜM MÜSLÜMAN OLMASINDAN SONRA MUS'AB BİN UMEYR 1.1. MUS' AB BİN UMEYR'İN AİLESİ ve DOÔUMU ..... 33

1 . 1 .1. Eşi, Çocuğu ve Torunları ......................... 40

1.2. İSLAM'A GİRİŞİ ........................ 43

1 .2.1. Müslüman Oluşuna Gösterilen Tepkiler ... 47

1 .3. HABEŞİSTAN' A HİCRETİ ......................... 50

1 .3.1. Habeşistan'a İlk Gidenlerin Dönüşü ve Garanik Hadisesi ................. .................................................. 6 0 1.3.2. Habeşistan'a Yeniden Dönüş ..................................... 6 4 1.4. AKABE BİATLARI ve MUS'AB BİN UMEYR ........ 75

1.4. 1. Biat Kavramı. .......................... 75

1.4.2. Medineliler'le İlk Karşılaşma ........................... 77

1 .4.3. 1. Akabe Biatı ve Mus'ab bin Umeyr'in Medine'ye Gönderilınesi ................................................... 81

(8)

İKİNCİ BÖLÜM

MUS' AB BİN UMEYR'İN MEDİNE DÖNEMİ

2. 1. MUS'AB BİN UMEYR'İN HİCRET ETTİÔİ DÖNEMDE

GENEL ÖZELLİKLERİ İLE MEDİNE (YESRİB) ... 89

2.2. MUS' AB BİN UMEYR'İN MEDİNE'DE İSLAM'l ANLATMAYA BAŞLAMASI ... 96

2.2.1. Medine'de İlk Cuma Namazının Kılınması. ... 1 04 2.2.2. 11. Akabe Biatı'nda Mus'ab bin Umeyr ............... 1 06 2.3. MEDİNE'YE HİCRET ve MUS'AB BİN UMEYR ... 120 2.3.1. Medine Muahatı (Kardeşliği) ........ 124

2.4. BEDİR SAVAŞI ve MUS'AB BİN UMEYR .... 136

2.5. UHUD SAVAŞI ve MUS'AB BİN UMEYR'İN ŞEHİT OLUŞU .............................................................. 147

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MUS' AB BİN UMEYR'İN ŞAHSİYETİ ve TEBLİG METODU 3.1. AİLE Vi, SOSYAL ve FİZİKi ÖZELLİKLERİ ........... 169

3.2. ŞAHSİYETİ ve AHLAKI ........... 174

3.3. TEBLİÔ METODU ... 175

3.3. 1 . Üslubu ve İkna Kabiliyeti ... 176

3.3.2. Sabrı ve Fedakarlığı. ......... 178

3.3.3. Cesareti ve Kararlılığı. ....................... 1 80 SONUÇ ...•...•...•... 183

(9)

6abam Fuat Ço6an'ın aziz hatırasına itfı.a

f

olunur.

(10)

KISALTMALAR a.s.

b.

Bkz.

Çev.

DİA DİB Ed.

Fk.

H.

Haz.

Hz.

İ.A İFAV İSAV Md.

M.Ö.

Nşr.

r.a.

s.

Sad.

s.a.s. / s.a.v.

TDV Thk.

ts.

Ü . vb.

vd.

vdgr.

VS.

: Aleyhi' s-selam : bin (oğlu) : Bakınız : Çeviren

: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi : Diyanet İşleri Başkanlığı

: Editör : Fakültesi : Hicri : Hazırlayan : Hazreti

: Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı : İslami İlimler Araştırma Vakfı

: Maddesi : Milattan Önce : Neşreden

: Radıyallahu Anh/ Allah ondan razı olsun : Sayfa

: Sadeleştiren

: Sallalahu aleyhi ve sellem : Türkiye Diyanet Vakfı : Tahkik eden

: Tarihsiz : Üniversitesi : Ve bunun gibi : Ve devamı : Ve diğerleri : Ve saire

(11)

Yüksek dağlar gibi her yerden görülen azametli ve istikrarlı insanlar vardır. Bu güzel insanlardan biri de Mus' ab bin Umeyr' <lir. O, gerçekten boyu uzun, heybetli, istikamet üzere bulunan ve dünyanın her yerinden görülen seçkin bir insandır.

Bütün Müslümanlar onu bilir ve tanırlar. Gençler onun hayatı­

nı okur ve ona benzemeye çalışırlar. O, bütün Müslümanların gözünde büyük bir kahraman ve kıyamete kadar kanı yeryü­

zünü sulayan bir şehittir.

Hz. Mus'ab, Bedir ve Uhud'dan önce de kahramandı.

Mekke' deki yaşantısı ve Medine şehrini İslamlaştırması onu, Bedir' de gazi; Uhud' da ise şehit olmaya yükseltti. Gerçekten insanlar nasıl yaşarlarsa öyle ölüyorlar. Biz bunu Mus'ab'ın hayatında görüyoruz.

Büyük insanlar, inandıkları davalarını dünyaya tercih eden insanlardır. Hz. Mus'ab da bunlardan biridir. O, Yüce Allah'ı, Hz. Peygamber'i ve İslam davasını her şeyin üstünde tuttu. Yüce Allah da ona şehitlik nasip etti. Unutmayalım ki, kul Allah'a nasıl bakarsa, Allah da kula öyle bakar.

Arkadaşımız Köksal Bey seçkin sahabl, başarılı öğretmen, Bedir gazisi ve Uhud şehidi Hz. Mus' ab hakkında güzel bir ça­

lışma yaptı. Kaynakları iyi kullandı. Neticede elinizdeki bu eser meydana geldi. Arkadaşımızı bu çalışmasından dolayı tebrik eder; sizleri bu güzel eserle baş başa bırakırım.

Prof. Dr. Mustafa AGIRMAN Atatürk Üniv. İlahiyat Fk. Öğretim Üyesi

(12)
(13)

Hamd, sonsuz inayet ve kerem sahibi Yüce Yaradan'a;

salat ve selam da Seyyidü'l-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)'ya, ehl-i beytine ve ashabınadır.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) ashabıyla ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Sahabenin İslam öncesi ve sonrası hayatlarını an­

latan bu tür eserler, İslamiyet'in yayılma süreci hakkında biz­

lere fikir vermektedir. Bu çalışmaların önemi, sahabenin ha­

yatının doğru olarak ele alınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Zira İslamiyet' in sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi için buna ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaç çerçevesinde tarih boyunca birçok ilim dalı neşet etmiştir. Teracim, rical ve tabakat kitaplarının or­

taya çıkış nedenleri, bu gayeye matuftur. İslam tarihinin ilim olarak başlamasını müteakiben kendisinin alt bölümleri sayı­

lan siyer, meğazi, tabakat, teracim, fütuhat ve ensab gibi ilim dalları başlamış ve her bir bölüm kendi alanına giren konuları incelemeye çalışmıştır.

İslam'ın sahabe eliyle yayıldığı gerçeği göz önüne alındı­

ğında sahabenin doğru anlaşılmasıyla İslam'ın doğru anlaşıl­

masının paralellik arz ettiği görülür. Zira sahabe, İslam'ı anlat­

ma ve yayma gayreti içerisinde bulunmuştur. Bu çalışmada,

(14)

1 2 Mus'ab bin Uıncyr'in Hayatı ve Kişiliği

Medine'nin İslamiyet'le tanışması başta olmak üzere İslam Dini'nin Uhud Savaşı'na kadar olan hemen her döneminde ismi geçen Mus'ab bin Umeyr'in hayatı ele alınacaktır. Onun çalışmaya konu olmasının nedeni, İslam'ın Mekke'de maruz kalmış olduğu baskı ve şiddetten bir çıkış yolu olan Medine dönemine geçişinde etkin bir görev üstlenmesidir. Medine'nin medenileşme sürecinde ismi en çok zikredilen sahabenin ba­

şında hiç şüphesiz ki Mus'ab bin Umeyr gelmektedir. Çalışma­

da da görüleceği üzere tereddüt etmeden gittiği Yesrib şehrini, kendine has üslubu ve olaylara yaklaşım tarzıyla İslam'a ku­

cak açan bir şehir, bir Medine-i Münewere haline getirmiştir.

Kılıç kullanmadan İslamiyet'i Medine'ye götüren Mus'ab bin Umeyr, bu yönüyle İslam'ın insanların gönlüne hitap etti­

ğini ortaya koymuştur. Allah Rasülü'nü (s.a.s.) savunmak söz konusu olduğunda Mus'ab bu kez, cephede savaşan bir asker olmakta ve bu yönüyle de İslam'ın cihad tarafını temsil etmiş­

tir. Sahip olduğu imkanlarla İslam'dan önce oldukça müreffeh bir hayat süren ve Müslüman olduktan sonra bu imkanları ai­

lesi tarafından sona erdirilen ve İslami tebliğ açısından önemli görevler ifa eden Hz. Mus'ab'ın hayatını incelemek önem arz etmektedir.

Araştırabildiğimiz kadarıyla Mus'ab bin Umeyr'in haya­

tıyla alakalı olarak Türkçe hikaye ve tiyatro tarzı çalışmaların dışında eserlere rastlayamamış olmamız, bizi onun hayatını biyografik açıdan araştırmaya yöneltti. Çalışmamızın tamam­

landığı dönemde İsmail Gökçe ve Ömer Döngeloğlu tarafın­

dan aynı isimle yazılan "Mus'ab bin Umeyr" adlı iki çalışma, biyografik özellik arz etmekle beraber daha çok onun hayatın­

dan dersler çıkarmayı amaçlayan nasihatler içermektedir. Yine bu kapsamda M. Hasan Beriğiş'in Arapça'dan dilimize çev-

(15)

rilen eserinin ve Abdulaziz Cumhur'un çalışmasının da aynı özellikte olduklarını söylemek mümkün.

Çalışma, giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmın­

da, Mus'ab bin Umeyr'in doğup büyüdüğü Arabistan Yarı­

madası çeşitli yönlerden ele alınarak onun kabilesi hakkında bilgiler yer almaktadır. Birinci bölümde ailesi ve Mekke'deki hayatı; ikinci bölümde Medine'deki faaliyetleri; üçüncü bö­

lümde ise İslam'dan önceki ve sonraki hayatı birlikte değer­

lendirilerek şahsiyeti ve ahlakı ortaya konmaya çalışılmıştır.

Yine bu bölümde İslam'ı anlatırken davet metotları ve olay­

lara yaklaşım tarzı da değerlendirilmiştir. Sade bir üslup ve samimi bir niyetle ele alınan bu çalışma Mus'ab bin Umeyr'in hayatının sağlıklı ve doğru anlaşılmasını; ayrıca örnek olacak davranışlarının özellikle Müslüman genç nesil tarafından iyice bilinmesini amaç edinmektedir.

Çalışma esnasında yardımlarını gördüğüm öğrencilerime ve arkadaşlarıma; eserin müsveddelerini baştan sona kadar okuma lütfunda bulunarak değerli fikirlerinden istifade ettiğim saygıde­

ğer hocalarım Prof. Dr. Osman Gürbüz, Prof. Dr. Nihat Yatkın ve Yrd. Doç. Dr. İsmail Altun'a en içten teşekkürlerimi sunarım. Yine bu bağlamda yoğun mesaisine rağmen araştırmanın incelen­

mesinde büyük bir alaka gösteren muhterem hocam Prof. Dr.

Mustafa Ağırman'a şükranlarımı arz ederim. Gayret bizden;

tevfik ve inayet kudreti sonsuz Mevla' dan.

Köksal ÇOBAN Pasinler-Ekim 2013

(16)
(17)

MUS'AB BİN UMEYR'İN MEKKE DÖNEMİ

(18)
(19)

ARAP YARIMADASI

Arap Yarımadası insanlık tarihinden itibaren sürekli dik­

katleri çeken bir yerleşim bölgesi olmuştur. Büyük medeni­

yetlere beşiklik. etmesinin yanında Hz. Peygamber'in (s.a.s.) doğup büyüdüğü ve diğer semavi dinlerin de indiği coğrafya olması, buraların önemini bir kat daha artırmıştır.

Allah Rasulü'nün (s.a.s.) ve ashabının gerçekleştirmiş ol­

dukları değişim ve dönüşümün daha iyi anlaşılabilmesi için İslam öncesi Arap Yarımadası'nı çeşitli yönlerden incelemek faydalı olacaktır. Bu amaçla coğrafi, ekonomik, tarihi, siyasi, sosyo-kültürel ve dini yönlerden bu bölge kısaca ele alına­

caktır.

A. Coğrafi ve Ekonomik Durum

Arabistan Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesiştiği bir noktada yer almaktadır. Yarımadanın batısında Kızıldeniz; do­

ğusunda Basra ve Umman Körfezleri; kuzeyinde Filistin, Şam ve Irak; güneyinde ise Hint Okyanusu yer almaktadır.

(20)

1 8 Mus'ab bin Umcyr'in Hayatı ve Kişiliği

Yarımada Hicaz, Yemen, Doğu, Batı, Orta ve Güney Ara­

bistan bölgelerine ayrılmıştır. Mekke ve Medine'nin Hicaz'da bulunuyor oluşu buranın önemini artırmıştır. Arabistan'ın en önemli şehirleri Mekke, Taif, Yesrib (Medine), Yenbu, Cüreş, San'a, Hicr, Hayber, Suhar, Deba, Dumetülcendel, Fedek, Teyma, Vadilkura ve Makna' dır.1

Yarımadanın geneline çöl iklimi hakimken, Umman ve Bahreyn gibi ülkelerin yer aldığı kıyı kesimlerinde yağışlar gö­

rülmektedir. Yemen ve Aslr bölgelerinde de tarımsal faaliyet yapılacak seviyede yağmur yağmaktadır.

İslam'ın doğduğu yıllarda Arap Yarımadası'nın yanında Bizans ve Sasan! İmparatorlukları yer almaktaydı. Yarımada­

ya komşu olan birçok devlet bu iki imparatorluğun kontro­

lünde bulunmaktaydı. Mesela Gassanller Suriye' de Bizans'ın;

Hireliler ise lrak'ta Sasan!ler'in hakimiyetinde idiler. Mısır aynı şekilde Bizans' a bağlıydı. Habeşistan ve Yemen bağımsız ko­

numdaydılar.

Genel olarak geçim kaynağı ticaret üzerine kuruluydu.

Bölge insanı civar ülke ve şehirlere ticaret kervanları düzen­

lerlerdi. Özellikle Mekkeliler yazın Şam; kışın Yemen tarafla­

rına ticari yolculuklara çıkarlardı. Onlar, Ka'be'ye hizmet et­

melerinden dolayı herhangi bir tehlike ile karşılaşmadan gü­

ven içerisinde yolculuklarını tamamlarlardı. Zira Mekke'yle irtibatı olan diğer şehirlerde yaşayanlar, hizmetlerinden do-

Kudret Büyükcoşkun, "Arabistan", DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1 99 1 , !, 248- 252; Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, İFAV Yayınları, İstanbul 201 1 , 43-53; M. Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Arap Tarihi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006, 1 5-24: İbrahim Sarıçam, lfz. Muhammed ve Evrensel Mesaj ı, DİB Yayınları, Ankara 2004, 1 9-20; Ahmet Yılmaz Boyunağa, Tehli­

ğinden Giiniimii::e İslam Tarihi, Akabe Biat Yayıncvi, Samsun 1 993, 7-9.

(21)

layı onlara saygı duymaktaydılar.2 Kur'an' da onların durumu şu şekilde anlatılmaktadır: "Kureyş'in güven ve barış antlaş­

malarından faydalanmalarını sağlamak; kış ve yaz seferlerin­

de faydalandıkları antlaşmaların kadrini bilmiş olmak için, yalnız bu evin (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsinler. Kendilerini açlıktan kurtarıp doyuran, korkudan emin kılan Rableri'ne kulluk etsinler. "3

İslam'ın doğmaya başladığı dönemlerde en önemli bölge olan Hicaz, aynı zamanda ticaretin de üssü konumundaydı.

Mekke ve Medine'nin burada bulunuyor oluşu Hicaz'ın öne­

mini artırmıştır. Özellikle Mekke' de bulunan Ka'be, Hz. İbra­

him ve oğlu Hz. İsmail' den beri dini bir merkez olma özelliğini koruyarak insanların buraya akın akın gelmelerini sağlamıştır.

Buna ilaveten yılın belli aylarında gerçekleştirilen Ukaz, Me­

cenne ve Zu'l-Mecaz gibi panayırlar, bölge insanına ekonomik yönden avantaj sağlamıştır.4

Yarımada oluşu sebebiyle Yemen' den itibaren başlayan ve Akabe Körfezi' ne kadar giden ticaret güzergahının Mekke ve Medine'den de geçmesi, bölgenin aynı zamanda deniz ticare­

tinden de faydalanmasını mümkün kılmıştır.

Yemen ve Yemame bölgelerinde buğday ve arpa tarımı yapılmaktayken, bölgenin genelinde bol olarak hurma yetişti­

riciliği de görülmektedir. Coğrafi özelliklerden dolayı deve ve

2 Suat Yıldırım, Kur 'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, Feza Yayıncılık, İstanbul 1 998, 602; Günaltay, 23; M.G.S. Hodgson, İslam 'ın Serüveni, ( 1 974), (Çev.

Alp Eker, Mutlu Bozkurt, vdgr), İz Yayıncılık, Yeni Şafak Gazetesi Baskısı, İstanbul 1 995, 1, 93-94.

3 Kureyş. 1 06/ 1 -4.

4 İbn Habib, Ebu Ca' fer Muhammed, Kitabıı '/-Mııhabber, (Thk. Eliza Lich­

tenstadtcr), Daru'l-Afaki 'I- Cedide. Bcyrut ts, 267-268 ; Adem Apak. Ana­

haılarıyla İslam Tarihi. Ensar Neşriyat, İstanbul 2009, 1 , 56-58.

(22)

20 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

at en çok bulunan hayvan türleri iken, bazı yerlerde keçi ve koyun da yetiştirilmektedir.

B. Tarihi, Siyasi ve Sosyo-Kültürel Durum

Tarih olarak oldukça eski zamanlara dayanan Arap Yarımadası'nda birçok millet hüküm sürmüş, Nabatiler'den Palmira Krallığı'na, Gassaniler'den Tedmürlüler ve Hlreliler Beyliği'ne kadar birçok devlet kurulmuştur.5 Kurulan dev­

letler daha çok yarımadanın kuzey ve güney istikametinde yer almıştır. Arabistan'ın ortasında yer alan Hicaz bölgesin­

de ise insanların kabileler halinde yaşadığı bilinmektedir.

Güney Arabistan' da kurulan devletler Mainliler, Sebeliler ve Himyeriler; kuzeyde kurulanlar ise Nabatiler, Tedmürlüler, Gassaniler, Hireliler ve Kin deliler' <lir. 6

İslam tarihi açısından büyük öneme sahip olan Mekke'nin tarihi, Hz. İbrahim' e kadar gitmektedir. Ondan önceki tari­

hi hakkında ise, bölgede Amalikalilar'ın ve Kahtaniler'in bir kolu olan Cürhümlüler'in yaşadıkları bilinmektedir.7 Hz. İb­

rahim ve oğlu Hz. İsmail'in Ka'be'yi inşa etmesiyle beraber insanlar buraya yerleşmeye başlamışlar ve Hz. İbrahim' den yaklaşık bir asır sonra Cürhümlüler bölgeye hakim olmuşlar­

dır. Cürhümlüler'den sonra burası Huzaalılar'ın eline geçmiş ve bir müddet sonra da Hz. İsmail'in torunlarından Adnan'ın

5 Ali Cevad, el-Mufassal fl Tarihi 'f-Arab Kable '{-İslam, Ueyrut 1 993, il, 5- 1 55; Büyükcoşkun. 248-252; Günaltay, 25-37; Sarıçaııı, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, 20-27; Boyunağa, 1 0-22; H itti, 107- 1 27; Apak, İslam Tarihi, 1, 50-56.

6 Cevad, il, 5- 1 55; Casim Avcı, ·'İslam Öncesi Arabistan ve Araplar'da Dini.

Sosyo-Kültürel Hayat", (Ed. Casim Avcı), İlk Dönem İslam Tarihi, 2-25, Anadolu Ü. Yayınları, Eskişehir 20 1 O.

7 İbn H işam, Ebu Muhammed Abdulmelik, es-Siretü 'n-Nebeviyye, Daru' l­

Kitabi 'l-Urba, Beyrut 1 990, 1. 1 1 7- 1 22; Apak, İslam Tarihi, ı, 59-60; Avcı, 2-25.

(23)

soyundan olan Kureyşliler, Mekke'nin sahibi olmuşlardır.8 Kureyş'in liderlerinden olan Kusay b. Kilab, dağınık halde bu­

lunan Kureyşliler'i bir araya getirerek onları Mekke'nin sahibi yapmıştır. Aynı zamanda Ka'be'yi tamir ederek buranın yöne­

tim işleriyle ilgili kurumlar ihdas etmiştir ki, bunlar şu şekilde belirtilebilir:

Darünnedve: Ka'be'yle alakalı işlerin görüşülüp kara­

ra bağlandığı meclistir. Oldukça saygın bir değere sahip olan Darünnedve'ye sadece asiller ve kırk yaşından büyük olanlar girebilirdi.

Kıyade: Mekke ordusunun komutanlığını ifade etmekteydi.

Liva: Mekkeliler'in sancaktarlığı görevini yerine getirmek üzere kurulmuştur.

Hicabe (Sidane): Kutsi Ma'bedin bakımıyla ilgili işler­

den sorumlu olan birimdi. Ka'be'nin anahtarları "hacib" deni­

len kişide bulunur ve "hacib" belirli zamanlarda ziyaretçilerin buraya girmelerini sağlardı. Ayrıca Ka'be'nin örtüsü vb. işler de bu bölümün görevlerindendi.

Sikaye: Ziyarete gelen hacılara su temin etmekle görevli olan birimdi.

Rifade: Görevi, dışarıdan gelen hacıların ağırlanması ve yiyeceklerinin temin edilmesi idi. 9

Tarihi özelikleri kısaca bu şekilde olan Arap toplumun­

da halk, esas itibariyle iki ana grupta toplanırdı: Hadariler ve Bedeviler. Hadariler, kasaba ve şehirlerde yerleşik hayatı;

8 İbn Hişam. 1. 1 1 7- 1 22: Apak. İslam Tarihi. 1, 59-60: Avcı. 2-25.

9 İbn Hişam, 1, 1 37-139: Avcı, 2-25.

(24)

22 Mus'ab bin Umeyr'i n Hayatı ve Kişiliği

bedevller ise çöllerde yarı göçebe bir hayat yaşamayı tercih ederlerdi. Çöl ikliminin bütün coğrafik özelliklerini onların psikolojik yapılarında, daha doğrusu karakterlerinde gör­

mek mümkündü. Bedevilerin özellikleri hakkında Philip K.

Hitti'nin şu tespiti önemlidir: "Ülkesinin kıraç ve kuraklığı ken­

disini, bedevinin fiziki yapısında göstermektedir. Onun günlük yiyeceği hurma ve su yahut süt ile un veya haşlanmış mısır karışımı bir yemektir." 10

İster haclar!, ister bedevi olsun bütün Araplar' da ortak olan bir özellik varsa, o da kabile ile övünme olgusudur. Zira Arap­

lar, aşiret ve kabileler halinde yaşarlardı. Aşiretçiliğin düzenli ve sistemli yürütülmesi bütün Araplar' ın görevi idi. Her kabi­

lenin bir reisi olurdu. Riyasetin babadan oğula intikali de söz konusuydu. Büyük kabile reislerine "melik", bundan aşağıda olanlara ise "seyyid" denilirdi.11 Aslında kabile taassubu çöl hayatının tabii bir neticesidir. Burada Mukaddime sahibi İbn Haldun' un şu görüşünü nakletmek yerinde olacaktır: "Şehir ve kentlerde insanların birbirlerine düşmanlık ve zulmetrnelerine yöneticiler ve devlet engel olmaktadır. Onları birbirlerine zul­

metmekten devletin gücü ve otoritesi frenleyip alıkoyar. Tabii eğer bizzat yönetimin kendisi zalim değilse. Şehir ve kentlere, geceleyin ansızın veya gündüz kendilerini savunmaktan aciz oldukları zamanlarda; dışarıdan gelecek düşmanlıklara ise şehirlerin surları ve kaleleri engel olur. Veya dışarıdan gelen düşmanlıklara, hazırlıklı olunduğu takdirde devletin askerleri tarafından engel olunur.

1 0 Ilitti, 57

1 1 İhsan Süreyya Sırma, İslam Öncesi Mekke Dönemi ve Hz. Muhammed, Be­

yan Yayınları, İstanbul 20 1 O, 26.

(25)

Bedevi kabileleri içinde ise, bazılarının diğer bazılarına zulmetmelerine, herkesin saygı duyup hürmet ettiği ve sözünü dinlediği kabilenin ileri gelenleri ve büyükleri engel olur. Ka­

bilelere dışarıdan gelecek düşmanlıklara da kabilenin yiğit ve cesur gençleri engel olur. Ancak bunların (dışarıdan gelecek düşmanlıklara) karşı kendilerini savunabilmeleri, güç ve kuv­

vet sahibi olmaları aynı nesepten (gelmeleriyle) mümkün olur.

Çünkü Allah insanların kalplerine, yakınlarına ve akrabalarına karşı şefkatli olma ve yardım etme duygularını yerleştirmiştir.

İşte bu duygu sayesinde dayanışma ve yardımlaşma olmakta ve düşmanlarının onlardan korkması sağlanmaktadır." 12

İbn Haldun'un analizi, özellikle İslam'ın ilk dönemlerinde kendisini oldukça hissettirmiştir. Zira bir kişinin Müslüman olabilmesi için öncelikle kabilesinin rızasını almalıydı ki, daha sonra dışarıdan gelecek baskı ve şiddetler bir nebze de olsa asgariye indirilmiş olabilsin. Hem kendi kabilesinden dışlan­

ma, hem de diğer aşiretlerden baskının bir araya gelmesi, o dönemde bir Müslüman için oldukça zor eziyetlere sebep ol­

maktaydı.

Kabilecilik Araplar üzerinde işte bu kadar etkindi. O dö­

nem Araplar arasında baskı unsuru olan kabilecilik faktörü, çok farklı boyutlarda şekil alabilmekte ve toplumdaki gücünü herkese hissettirmekteydi. Bu güç o denli ilerlemişti ki, kabile­

siyle övünmek her ferdin tabii vazifesi olmasından öte, iş artık mezarlarda bulunan kabile fertlerini saymaya kadar varmıştı.

Kur'an-ı Kerim'de konuya şöyle değinilir: "Sizi tekasürle (mal ve evlat çokluğuyla) övünmek (o kadar) oyaladı ki, nihayet

1 2 İ bn Haldun, ı'vlukaddinıe, (200 1 ). (Çev. il alil Kendir). Yeni Şafak Gazetesi Yayınları, İstanbul 2004, 1, 169- 1 70. Ayrıca bkz. Adnan Dem ircan. Kabile Topluluklarından Akide Toplumuna, Beyan Yayınları, İstanbul 2009, 1 7- 1 8.

(26)

24 Mus'ah hin Umcyr'in Hayatı ve Kişiliği

kabirleri ziyaret ettiniz. (ve artık ölmüş olanlarınızı dahi saya­

rak gururlandınız.)" 13

Kabile ile övünmek onlar için yadırganmamalıdır. Zira ka­

bile asabiyeti, çöl hayatının zorunlu bir sonucudur. Arabistan'ın içinde bulunmuş olduğu iklim ve coğrafya gereği çekirdek aile modelinin bu tarz yerleşim yerlerine uygun olmamasından dolayı, insanlar mecburen kan bağı esasına göre birliktelikleri tercih etmek zorunda kalmışlardır. Bu oluşum da beraberin­

de kabile veya aşiret denilen birlikleri ortaya çıkarmıştır. 14 Bir anlamda her türlü tehdit ve tehlikelere karşı sosyal tabanda destek bulmak ve kişinin çölün acımasız şartlarına karşı savun­

ma reflekslerini güçlü kılmak için asabiyet duygusu mecburen ortaya çıkmıştır. Zaten bundan dolayıdır ki, bir kişi diğer ka­

bileden birisini öldürdüğü zaman, öldürenin kabilesine karşı savaş açılırdı. Yani günümüzdeki karşılığıyla aşiretler arası kan davası haline dönüşürdü.

Kabile asabiyeti, etkisini ilk Müslümanların üzerinde ol­

dukça yoğun olarak hissettirmiştir. Bu durum hem negatif, hem de pozitif anlamda sonuçlar doğurmuştur.. Negatif an­

lamdaki etkisi, Mus'ab bin Umeyr örneğinde olduğu gibi baskı ve tecrit şeklinde kendini göstermiştir. Pozitif anlamdaki etkisi ise, daha sonradan da anlatılacağı üzere, Üseyd b. Hudayr'ın Müslüman olduktan sonra Mus'ab'a söylediği şu sözlerde be­

lirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır: "Benim arkamda öyle bir adam var ki, o size uyarsa kavminden hiçbir kimse ona muhalefet edemez. Şimdi onu size göndereceğim. O, Sa'd b.

Muaz' dır." 15

1 3 Tekasür, 1 021 1 -8.

1 4 Apak, İs/dm Tarihi, 1, 74.

1 5 Muhammed Hasan Beriğiş, Mııs 'ab İbn Umeyr. ( 1 975), (Çev. Kenan Levent).

Esra Yayınevi, Konya 199 1 , 1 58.

(27)

Sosyo-kültürel yapıda dikkat çeken bir başka husus ise, kadınların toplumda hor görülmesiydi. Mirasta söz hakkı ol­

mayan, varlık olarak bir değer taşımayan kadınlar o dönemde kölelerle birlikte en çok dışlanan kesimi oluşturmaktaydılar.

Bir erkek sayısız kadınla evlenir, ondan sonra da istediğini bo­

şardı. Üvey anneyle evlenmenin bile meşru olduğu cahiliye toplumunda koca öldükten sonra eşi, üvey oğullarınca miras telakki edilirdi.

Bununla beraber kız çocukları utanç sebebi sayılmaktaydı.

Dünyaya geldikten belli bir süre sonra babaları tarafından diri diri toprağa gömülürlerdi. Bunu yapamayanlar, toplumsal ala­

yı göze alamadığından göç etmek zorunda kalırdı. Kur' an' da onların durumu şu şekilde anlatılır: "Diri diri gömülen kız ço­

cuğuna hangi suçtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman; he­

sap defterleri açıldığı zaman; gök cisimleri yerlerinden kaydı­

rıldığı zaman; cehennem alev alev kızıştırıldığı zaman; cennet yaklaştırıldığı zaman ... İşte o zaman her insan hazırladığını, ortaya ne koyduğunu anlayacaktır." 16 Ayrıca birine kız çocuğu olduğu haberi verildiğinde, onun ruh haletini Kur'an şu şekil­

de anlatmaktadır: "Onlardan birine bir kızının dünyaya geldi­

ği müjdelenince, öfkesinden ve üzüntüsünden yüzü mosmor kesilir. Müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır. Şimdi ne yapsın: Hor, hakir, iti­

lip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bıraksın, yoksa top­

rağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür! Dikkat ediniz, ne fena hükümlerdi verdikleri bu hükümler!"17

o dönem cahiliye toplumunda yaygın olan bir diğer konu ise, fuhuş ve faizin revaçta olması idi. Fuhuş yapan kadınlar,

1 6 Tckvir, 8 1 /8- 1 4.

1 7 Nah!, 1 6/58-59.

(28)

26 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

kendilerini ön plana çıkarmak için evlerinin önüne bayrak şek­

linde bir işaret asarlardı.

Edebiyatın her alanında, özellikle şiirde ileride olan Arap toplumunda sözün gücü toplumun her kesimi tarafından ka­

bul görürdü. Şairlere değer verilir ve onların güçlerinden fay­

dalanılmaya çalışılırdı. Öyleki bir şiirle, sıradan birisini çok yüceltmek mümkünken, toplumun saygı duyduğu birisini de aynı şeklide değersizleştirmek söz konusu olabilmekteydi.

Kabilenin fazilet ve meziyetini ortaya koymada şiirin gücün­

den faydalanılırdı. Her kabile reisinin "kendine özgü şairi ya da şairleri vardı ki, onu düşmanlarına karşı savunan, etrafta olup bitenleri mısralarında dile getirip aşiret bireylerine bilgi veren medyası durumundaydılar."18 Her yıl Zülmecaz, Mecen­

ne, Ukaz ve DOmetülcendel gibi panayırlarda şiir yarışmaları düzenlenir ve birinci olan şiirler, Ka'be'nin duvarına asılarak ertesi yıla kadar bekletilirdi.

C. Dini Durum

Arabistan' da dini hayat, putlara tapmanın din olarak te­

lakki edildiği bir özellikte ortaya çıkar. Ekseriyet itibariyle şirk eksenli bir durum söz konusu olmakla beraber Ceziretü'l­

Arab'ın muhtelif yerlerinde Hristiyanlar, Yahudiler, Mecusiler, Sabiiler ve Hanifler olmak üzere dini yaşantıda çeşitli unsurlar hakimdi.

Bunlardan hususiyle putperestlik diye de bilinen "şirk", cahiliye kültür ve hayatının bütün katmalarında kendisini hissettirmiştir. Müşriklerin putperestlik inançlarının göstergesi

1 8 Sırına. İslam Öncesi Mckkc Dönemi ve Hz. Muhammed. 26; Sarıçanı. Hz.

Muhammed ve Evrensel Mesajı, 43-44.

(29)

olarak hemen her evde irili ufaklı birkaç tane put bulunurdu.

Ayrıca her kabile ve aşiretin de yine tanrı olarak kabul ettikle­

ri putlara sahip oldukları bilinmektedir. Bu yönüyle tanrı put, onlar için manevi varlıkların somut şekle dönüşmüş haliydi.

Araplar açısından nihai bir tanrı olmaktan çok, onları bir ara­

da tutan ve kabile bağımsızlığını simgeleyen bir "alamet" ola­

rak algılanıyordu. 19

Ka'be'de Ll.t, Menat, Uzza ve Hubel adlarında bütün ka­

bileler tarafından kabul edilen ve saygı gösterilen dört tane büyük put bulunurdu. Büyük putların Ka'be' de bulunması, onların her yıl hac mevsiminde hacılar tarafından ziyaret edil­

mesini sağlardı. Bu durum Araplar' ın ticari yönden gelişmesi­

ne etki etmekteydi. Dolayısıyla putlar Araplar için bir anlamda gelir kapısı durumundaydı. Onların dini yaşantılarında Allah inancı mevcuttu. Kur'an o dönem Arapları'nın putlara tapma gerekçelerini şöyle izah etmektedir: "Şayet onlara: "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye soracak olursan, elbette "Allah'tır"

diye cevap vereceklerdir. De ki: "el-Hamdülillah. Fakat onların ekserisi bunun anlamını bilmezler."20 "İyi bilin ki halis din, yal­

nız Allah'a yapılır. Allah'tan başka birtakım hamiler edinerek:

«Biz onlara sırf bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyo­

ruz.» diyenlere gelince, elbette Allah, onların hakkında ihtilaf ettikleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Allah ya­

lancılığı, nankörlük ve kafirliği huy edinenlere hidayet etmez, onları emellerine kavuşturmaz. "21

Müslümanların Habeşistan'a hicret ettikleri dönemde Ca'fer b. Ebl Talib'in Necaşl'nin huzurunda söylediği şu söz-

19 M. Salih Arı, "Cahiliye Toplumundan Medeni Topluma Geçiş Süreci: Yeni 13ir Sosyal Düzenin Doğuşu", İSTEM Dergisi, Ek ( 1 ), 2008, 227-228.

20 Lokman. 3 1 /25.

21 Zümer, 3913.

(30)

28 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

ler, o dönem Mekke toplumunun içerisinde bulunduğu hali özetlemektedir: "Ey kral! Biz cahil bir kavim idik. Putlara ta­

par; ölü hayvan eti yer; her türlü kötülük yapar; akrabalarımız­

la alakayı keser; onların hukukuna riayet etmez ve komşuluk vazifelerimizi yerine getirmezdik. Güçlü olan, güçsüzü ezerdi.

İşte böyle iken Allah bizden, soyunu, doğruluğunu, güveni­

lirliğini, namus ve iffetini çok iyi bildiğimiz birini peygamber olarak gönderdi. O bizi, bizim ve babalarımızın, Allah'tan baş­

ka taptığımız taşları ve putları bırakıp, Allah'ın birliğine iman etmeye ve yalnızca Ona ibadet etmeye çağırdı. Doğru söyle­

meyi, emanete riayet etmeyi, akrabayı gözetmeyi, komşula­

ra iyi davranmayı, haramlardan ve her türlü cinayetten uzak durmayı bize emretti. Bizi ahlaksızlıktan, yalan söylemekten, yetim malı yemekten namuslu kadına dil uzatmak ve iftira et­

mekten de men etti. Ve yine bize namazı, zekatı ve orucu em­

retti. Bizler bu Peygamber' e inandık. "22

Mekke ve civarında akldevl, sosyal ve siyasi yozlaşmaların yoğun oluşu, güçlünün hakimiyetine dayanan toplumsal yapı ve bu bozulmalardan dolayı sosyal müeyyide uygulayacak ku­

rumların azlığı, Mekke için yeni bir düzenin varlığını zorunlu kılmaktaydı. 23

il.

MUS'AB BİN UMEYR'İN KABİLESİ

Mus'ab bin Umeyr, Mekke'nin önde gelen kabilesi Kureyş'in Abdüddar oğulları koluna mensuptur. Nesebi; Mus'ab bin Umeyr b. Haşim b. Abdimenaf b. Abdiddar b. Kusay b. Kilab

22 İbn l lişiim, 1. 362.

23 Dem ircan, l 7.

(31)

el Abderl'dir.24 ''Abden" ismi ile anılan kabilesinin,25 Mekke­

liler arasında hatın sayılır bir yeri vardı. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) İslam'ı anlatırken en çok düşmanlık gördüğü bu kabile,26 Mekke'de Ka'be hizmetlerinden olan hacılara su dağıtma, sa­

vaşlarda sancak taşıma ve Darünnedve' de yönetim işlerini üstlenmişti.27 Böyle görevleri ancak güçlü, seçkin bir kabilenin yapabileceği açıktır.

Adnan'a kadar olan soy bağını sayacak olursak; "Benli Abdiddar b. Kusay b. Kilab b. Mürre b. Ka'b b. Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik b. Nadr b. Kinane b. Hüzeyme b. Müdrike (Amr) b. İlyas b. Mudar b. Nezar b. Ma'd b. Adnan." Adnan'a kadar üç yol nispet edilir: Abdi, Abderl ve İbadl.28

Kusay kendi yaşlılık döneminde Abdüddar'ı karşısına alıp;

"Ey yavrum! Allah'a yemin ederim ki her ne kadar diğerle­

ri (Abdumenaf, Abduluzza ve Abd) senden daha fazla hak etmiş olsalar da muhakkak ki seni kavmine reis yapıyorum.

Sen Ka'be'nin kapısını açmadan onlardan hiç kimse oraya 24 İ bn Sa'd, Muhammed b. Meni' ez-Zühr1, Kitdbu 't-Tabakdtii '/-Kebir, (Thk.

Ali Muhaınmed Amr), Mektebetü'l-Hanci, Kahire 200 1 . ili. l 07; cl-İsbchiini, Ebfı Naim Ahmed b. Abdi ilah, Marifetii �·-Sahabe, Diiru' !-Vatan, Riyad 1 998, V, 2556; İbn Abdilberr, Ebu Ömer Yusuf b. Abdillah en-Neıneri, e!-İstiab fi Ma 'rifeti '/-Aslıdb, Daru'l-A'lam, Ürdün 2002, 698; İbnü'l- Esir, İzzuddin Ebfı' !-Hasan Ali b. Muhammed el-Cezeri. Usdu '/-Gdbe fi Ma 'rifeti 's-Salıiibe, (Tlık. Ali M uhammed Muavviz, Adil Ahmed Abdu'l-Mevcud), Diiru'l­

Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 2003, V, 1 75; İbn Hacer, el-Hafız EbCı ' l fadl Ahmed b. Ali b. Hicr Şihabüddin el-Askalani. el-İsdbe fi Temyizi �·-Sahabe. (Thk.

Abdullah b. Muhsin et-Türki), Kahire 2008, X, 1 83.

25 es-Sem'ani. Ebfı Sa'd Abdu' l-Kerim b. Muhammed b. Mansur et-Temimi, e/­

Ensı:ib, Mektebetü İbn Teymiye, Kahire 1 980. VIII, 349.

26 Özellikle Nadr b. 1-liiris' in bu konuda çok ileri gittiği bilinmektedir. Nadr, Hz.

Peygamber'e (s.a.s.) sözleriyle oldukça zarar vermiş olup Bedir Savaşı'ndan sonra Hz. Ali tarafından öldürülmüştür. Bkz. 299. dipnot.

27 İbn Hişam, 1, 1 37; Ahmet Lütfü Kazancı, '"Abdüddar", DİA, TOY Yayınları, İstanbul 1 988, 1, 1 77.

28 Ömer Rıza Kehhalc, ı\4ıı 'cemıı Kabdili '/-A 'rdb, Mücsscsctü'r-Risılle, Beyrut 1 982, 723.

(32)

30 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

girmeyecek; Kureyş'in savaş için açacağı sancağı sen açacak;

Mekke' de senin elinden su içilecek; hac döneminde hacılar senden yemek yiyecek ve Kureyş önemli işlerini ancak senin evinde görüşecekler."29 ifadeleriyle Ka'be'nin yönetim işleri olan hicabe, liva, rifade, sikaye ve Darünnedve'yi Abdüddar'a devretmiş oldu. 30

Kusay'ın, oğlu Abdüddar için yaptırdığı Darünnedve, İslamiyet'in başlangıç yıllarında yeni dinin aleyhinde kararla­

rın alındığı bir yer olarak tarihe geçecek ve Abdüddar oğulla­

rının islam'a karşı duruşlarının adeta bir sembolü olacaktır.31 Hz. Peygamber'in (s.a.s. ) büyük dedesi Kusay'ın oğlu Abdüddar, daha sonraları Mekke' de ağırlığını hissettiren bir konuma yükselmiş, babasının dediği gibi şerefli bir şahsiyet kazanmış ve sözüne itibar edilir biri olmuştur. Bu özellikleri sebebiyle Abdüddar oğulları, İslam'a dostluk ve düşmanlık­

ta devamlı kendilerinden söz ettirmişlerdir. "Zemzem kuyu­

su kazılmadan önce kabile adına "Ümmü Ahred" adı verilen bir kuyu kazdıkları; Habeşistan'a yapılan ilk hicrete Abdüddar oğullarından beş erkek ve bir kadının katıldığı; Müslümanla­

ra karşı yürütülen boykot hareketinde kararlaştırılan metni bu kabileden Mansur b. İkrime'nin yazdığı ve Kur'an öğretmek için Medine'ye gönderilen Mus'ab bin Umeyr'in de aynı ka­

bileden olduğu"32 dikkate alındığında Abdüddar oğullarının Mekke' deki etkisi daha iyi anlaşılacaktır.

29 İbnü'l-Kelbi, Hişam EbG'l-Münzir b. Muhammed b. es-Saib, Cemheretii 'n­

Neseb, Oaru' l-Yakazati'l-Arabiyye, Şam ts, 73; İbn Hişam, 1, 1 47- 1 48.

30 İbrahim Sarıçam, Emevi-Hdşimi İlişkileri, TOY Yayınları, Ankara 1 997, 50.

3 1 Oarünnedve 'yle ilgil i olarak daha geniş bilgi için TOY İslam Ansiklopedisi 'nin

"Oarünnedve" maddesine ve diğer İslam tarihi kaynaklarına müracaat edilebi­

lir.

32 Kazancı, 1 77.

(33)

MÜSLÜMAN OLMASINDAN

SONRA MUS'AB BİN UMEYR

(34)
(35)

AİLESİ

ve

D OGUMU

Mus'ab bin Umeyr, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile beşinci göbekten akrabadır.33 Kusay'dan itibaren başlayan bu akra­

balık, Abdumenaf, Haşim, Abdulmuttalib (Şeybe) ve Abdul­

lah ile devam etmiştir. Mus'ab'ın babası, Umeyr b. Haşim b. Abdimenaf b. Abdiddar b. Kusay b. Kilab el-Abderi'dir.34 Umeyr b. Haşim, Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) risaletinin ilk yıllarını görmüş, fakat iman etmeden ölmüştür.35 Hayatıy­

la alakalı bilgiler genelde, oğlu Mus'ab'a çok düşkün olduğu şeklindedir.

3 3 Muhammet Emin Yıldırım, Hz. Peygamber 'in Albümü -Soy Ağact!Nesebi ve Yakınları-Siyer Yayınları, İstanbul 201 1 . 385.

34 İbn l-lazm, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said, Cemheretu Ensı:ihi 'l­

Arah, (Thk. Abdusselfün Muhammed Harun), Daru' l-Maarif, Kahire 1 982, 75; Zehebi, Ebu Abdi ilah Muhammed b. Ahmed b. Osman, Tecridu Esmı:ii s­

Sahı:ibe, Daru' l-Ma'rife. Lübnan ts, il, 78 ve Tehzibıı Siyer-i A '/ami 'n-Nübelı:i, Müessesetü'r-Risfüc. Beyrut 1 99 1 , 1. 1 8; İbn Hacer, el-İsı:ihe fi Temyizi s­

Sa/ıabe. X. 1 83 .

35 Yıldırım. 385. Babası hakkında kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanmadı. Re­

ferans olarak belirtilen M. Emin Yıldırım da bu ifadesine eserinde kaynak göstermem iştir.

(36)

34 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

Mus'ab bin Umeyr'in babaannesinin "Tumadir binti Abdimenaf" ;36 dedesinin ise, Haşim b. Abdimenaf b. Abdiddar b. Kusay olduğu bilinmektedir.37

Mus'ab'ın hayatında en önemli yere sahip olan kişi hiç şüphesiz, annesi Hannas38 binti Malik'tir. Zira Mus'ab bin Umeyr'le alakalı olmak üzere onun gerek Müslüman olma­

sından önce ve gerekse İslam'a girmesinden sonra annesinin ismine sıkça rastlanmaktadır. Annesinin nesebi; "Hannas binti Malik b. el-Mutarrıf b. Vüheyb b. Amr b. Huceyr b. Abd b. Mais b. Amir"39 şeklindedir. Hannas'ın babası Malik el-Mutarrıf4°

olup, annesi hakkında ise kaynaklar suskundur. Hannas binti Malik, ileriki bölümlerde de değineceğimiz üzere, İslam'a düş­

manlıkta o kadar ileri gitmiştir ki, Uhud Savaşı'na fiilen katı­

larak bu tutumunu ortaya koymuştur.41 Araştırma esnasında başvurduğumuz kaynakların tamamına yakınında ortak olan bir diğer özelliği ise, oğlu Mus' ab' a tutku derecesinde düşkün oluşudur. Oğlunun her haline çok önem veren Hannas'ın has-

36 Y ıldırım, 385.

Araştırma esnasında 'Tumadir binti Abdimenaf' ismine İbnü'l-Kelbi'nin

"Cemheretü'n-Neseb" ve Zübeyrl'nin "Nesebu Kureyş" adlı eserlerinde rast­

lanıldı. fakat bahsedilen kitaplarda, Tumadir' in, Mus'ab bin Umeyr'in değil de. babası Umeyr b. Hilşim'in babaannesi olduğu belirtilmektedir. Zira bu eserlerde;"� ()! uW.. � � y.;..L.:i �ıJ .:ıWc. J ii.l!SJ t....:.lA uW.. � ..ılJ / şekl inde geçmektedir. İfade bu şekliyle alınırsa. o zaman Tumadir binli Abdimenfü� Haşim b. Abdimenfü"ın annesi olmuş olur.

Konu için bkz. İbnü' l-Kclbl, Cemheretü 'n-Neseb, Dilru'l-Yakazati " l­

Anıbiyye, Şanı ts. 69; Ebı'.ı Abdullah Mus'ab bin Abdillah b. Mus'ab ez­

Zübeyrl, Nesebu Kureyş". Daru"l-MaariL Kahire ts, 254.

37 İbn llaccr. e!-lsabe fl Temyizi 's-Sahôbe, X. 1 83.

38 ''1-lannds"" veya "Hunnas·· diye iki şekilde okunduğu bildiri lmektedir. Çalış­

mada "1-lannils"' kullanımı tercih edilecektir.

39 Zübeyr!. 254.

40 Zübeyr!. 254. Bu isim, İbn Sa'd'ın Tabakatı 'nda "Mutarrıf' değil de, "Mudar­

rib"' şeklinde geçmektedir. Bkz. İbn Sa'd, 1. 1 07.

4 1 Kelıhüle. Ömer Rıza.A '/ômıı 'n-NisôflA/enıi 'l-A 'rôb ve '!-ls!ônı, Müessesetü'r­

Risale, Beyrut 1 959, 358.

(37)

sasiyeti, Mus'ab'ın Müslüman olmasıyla tersine dönmüştür.

Sevgi ve ilginin yerini aynı derecede şiddet ve nefret almış­

tır. İleriki bölümlerde de anlatılacağı üzere Mus'ab bin Umeyr, kabilesinin ve özellikle de annesinin bu despot tavırlarından dolayı çok zorluklar çekmiş; ancak Habeşistan'a göç ederek bu eziyetlerden kurtulabilmiştir. Özellikle oğlunun Müslüman olu­

şunu bir türlü kabullenememişti. Öyle ki, Mus' ab Müslüman olup Habeşistan'a hicret edince annesi, o kendisine dönünce­

ye kadar güneşte kalmaya ve hiçbir şey yiyip içmemeye ye­

min etmişti. Akşam olana kadar güneşte duruyor ve Mus'ab'ın dönmesini bekliyordu.42

Hannas, iman etmeden ölmüştür.43 Ölüm yılı hakkında kaynaklar bilgi vermemektedir.

Mus'ab bin Umeyr'in ne zaman doğduğuna dair kaynak­

larda kesin bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda bilinen husus, onun Mekke'de dünyaya geldiğidir. Doğum tarihinden ziyade vefat tarihi temel alınarak onun yaşı hakkında bir fikir ortaya konmaya çalışılmıştır. Vefat ettiğinde kırk yaşlarında olduğu belirtilir. 44 Şehit olduğu Uhud Savaşı dikkate alındığında onun yaklaşık 585 yılında doğduğu tahmin edilebilir. Hz. Peygam­

ber (s.a.s.) ile hem soy, hem de sıhriyyet yönüyle akrabadır.

42 Süheyli, Süheyli, Ebu' l-Kiisım Abdurrahman b. Abdi ilah b. Ahmed b. Ebi' l­

llasan, er-Ravdu 'l-Unııf. Diiru 'l-Kütübi' l-İlıııiyye, I3eyrut ts, il. 252.

43 y ıldırıııı, 385.

Mus'ab'ııı babası gibi annesi hakkında da kaynaklarda yeterli bilgiye rastlan­

madı.

44 I3clizuri, Ahmed b. Yahya el-Ma'ruı: Enscibu '/-l-Şrcif." (Thk. Muhammed lfamidullah), Diiru'l-Meiirif, Mckke ts, 1, 203; cıı-Nevevi, Ebu Zckcriyya Muhyiddiıı b. Şeref, Tehzibu '1-Esmci ve '1-Luğcit, Diiru'l-Kütübi'l-İlııı iyye, Bcyrut ts, i l , 96; Hayru'd-din ez-Zirikli, el-A 'ldm Kdmüsıı Tercicim, Diiru'l­

İ l ıııi l i ' l- Malayin, Beyrut 2002, VII, 248; Şelcbi, Mahmud, Haycitu Mııs 'ab bin Umeyr, Diiru'l-Ceyl, Beyrut 1 966, 8.

(38)

36 Mus'ab bin Umeyr'in Hayatı ve Kişiliği

Mus'ab bin Umeyr'in üç künyesinden bahsedilir: Ebu Ab­

dillah, Ebu Muhammed ve Mus'abu'l-Hayr. "Ebu Abdillah ile Ebu Muhammed" onun künyeleri içerisinde en az kullanılan­

larıdır. Mus'ab'ın "Abdullah" ve "Muhammed" isimlerinde çocukları olmamasına rağmen bu künyelerin niçin verildiği bilinmemektedir.45 Araplar'da künye veya lakab, sıklıkla kulla­

nılırdı. Öyle ki, asıl ismin yerine geçecek derecede kullanıldığı da olurdu. İslam tarihinde bu duruma sıkça rastlanmaktadır.

Çok hadis rivayet ederek muksirundan olan Ebu Hureyre'nin asıl ismi, Abdurrahman b. Sahre ed-Devsi' olmasına rağmen o, Müslümanlar arasında Ebu Hureyre olarak bilinir.46

Mus'ab bin Umeyr'in üçüncü künyesi olan "Mus'abu'l­

Hayr" , (Hayırlı Mus'ab) onun çok zengin olmasına rağmen dünya malını reddedip kendini İslam'a adamasından dolayı verilmiş olabilir.47

Mus'ab, çok nazlı büyütülmüş, sosyal ve ekonomik imkanların sağlamış olduğu çok müreffeh bir hayat yaşamış

45 İbn Abdilbcrr. Ebu Ömer Yusuf b. Abdili ah cn-Ncmcri. cl-İstiiib fi Es mai '/­

Ashab. Daru'l-Fikr, Beyrut 2006, il, 278: İbnü'I- Esir. V, 1 75; Zehebi, Tecridıı Esmai �·-Sa/ıabe, il, 78; İbn Hacer, el-İsabe fi Temyi::i 's-Sahiibe. X. 1 83.

46 Künye veya lakabla ilgili olarak şunları aktarmak yerinde olacaktır: "Birisini sarih olmayan bir şekilde zikretmeye ··kinaye•· denir. Araplar' da künye, isme galebe edecek şekilde rağbettir." (İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, Akçağ Yayınları, (Zaman Gazetesi Dağıtımı), İstanbul ts, 1. 29 1 .) Araplar arasında künye, gündelik hayatta önemli bir yere sahiptir. Erkek hakimiyetinin baskın olduğu Arap toplumunda erkek çocuğa sahip olmak gurur sebebi sayılırdı.

Künye verilirken genelde ilk erkek çocuğa nispet edilirdi. Fakat bazen de er­

kek evlat sahibi olmanın dışında anlık gelişen olaylara göre de verildiği olur­

du. Ebfı Hurcyre'nin kedileri çok sevdiği için Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından ··Kedicik Babası" anlamına gelen "Ebu l lurcyrc" ile künyclcnmcsi bu türdendir. (Canan, 1, 291 -292.)

47 İbn Sa'd, 1, 107; Belazuri, Ensôh, I, 53; cz-Zirikli, 248. "Mus'abu"l-Hayr"

künyesinin 1 iz. Peygamber tarafından verildiğini belirten M. Emin Yıldırım ·ın bu bilgisine kaynak olarak bdirttiği İbnü"l-Esir'in Usdıı '/-clôhe adlı eserinin ilgili bölümlerinde ifadeye rastlanılmadı. (Yıldırım. 385.)

(39)

ve anne-babası tarafından özenle yetiştirilmişti. Zengin oluşu­

na fiziki özelliği de eklenince Mus'ab, Mekke'de bütün genç kızlar tarafından takip edilen birisi olmuştu. Bugünkü anlamda Mekke'de modayı o belirlerdi. Zira onun giyimi ve saçlarını tarama şekli, ayrıca yüzünün güzelliği Mekkeliler'in dikkati­

ni çekmekteydi.48 Bu konuda Hz. Peygamber'in şöyle dediği rivayet edilir: "Mekke' de Mus' ab bin Umeyr' den daha güzelini, zarif ve şık giyinenini ve nimet içinde yüzenini görmedim."49

Mus'ab'ın kardeşleri arasında anne-baba bir kardeş ola­

rak sadece Ebu Aziz b. Umeyr'in ismi zikredilmektedir.50 Diğer 48 İbn Sa 'd, lif. 108; İbn Abdilberr, el-İstf<ib.fi Esmcii 'f-Aslıiib, i l . 278; İbn lfa­

cer, el-İsdhe fi Temyizi 's-Salıiihe, X. 1 83; Kandehlevi. Muhammed Yusuf:

Hayôtıı :�-Salıôhe, Müessesetü 'r-Risiile, Beyrut l 999, 1, 36 l ; en-Nevevi. 1 l, 96; İbn Esir, V. 1 75: Beriğiş, 3 1 : Ilalid Muhammed Halid, Riciilu Havle 'r­

Rcısıil, Daru'l-Fikr, Beyrut 2000, 23.

49 İbn Sa· d, 11. 1 08; Beriğiş, 80.

50 Ebu Aziz b. Umeyr hakkında kaynaklarda çeşilli bilgiler yer almaktadır.

Asıl isminin ''Zürare b. Umeyr" olduğunu belirten Belazuri ve İbnü'l-Kelbi, Ebu Aziz'in Uhud'da Kazman Halif Beni Züfr tarafından öldürüldüğünü bel irtirler. (Bkz. İbnü'l-Kelbi, l, 74; Belazuri, Ensôh, 1, 33). Yine onun Bedir Savaşı'nda esir alındığını ve annesinden fidye alınarak serbest bırakıldığı da ifade edilmektedir. Süheyli Bedir"de esir alınanları soylarına göre sayarken, Abdüddar oğullarından onun ismini de zikreder. (Bkz. Süheyli, er-Ravdu '1-

Unııf. i li. l 78). Ayrıca konuya Vilkıdi'nin Meğiizisi'nde de temas edilmektedir.

(Bkz. Vakıdi. Kitabu 'l-Meğdzi, 1, 1 40). Onun Müslüman olarak ölüp ölmediği hakkında İbnü'l-Esir Usdzı 'l-Gdbe adlı eserinde İbn Mende'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Onun Müslümanlığı hakkında bir şey bilmiyorum. O. Uhud Savaşı'ııda müşriklerin sancaktarı idi." (İbnü '/-Esiı; İzzzıddin Ehlı '/-Hasan Ali b. Mıılıammed el-Cezeri, Usdu '1-Gôbe fi Ma 'rifeti 's-Sahiibe. (Thk. Ali Muhammed Muavviz. Adil Ahmed Abdu'l-Mevcud). Daru'l-Kütübi' l­

İlıııiyye. Beyrut 2003, YI, 209.

Konuyla ilgili farklı rivayetlerden birisi de, onun Bedir esirleri arasında olma­

dığı. bu durumun isim benzerliğinden kaynaklandığı ve '"Ebu Aziz" değil de esir alınan kişinin "Ebu Azze"' olduğu" mevzuudur. (Bkz. İbn Kesir. el-Biddye ve 'n-Nilıiiye, 1, 462).

Ebu Aziz'in Uhud'da müşrik olarak öldürüldüğü ve İslam'a düşmanlık bes­

lediği bilinmektedir. Konuyla ilgili olarak ayrıca şu eserlere de bakılabil ir:

ez-Zübeyri. Nesehıı Kureyş, 254: İbn Hazın. Cemlıereıu Ensôbi '/-Arab, 1 26

(40)

38 Mus'ab bin Umeyr'i n Hayatı ve Kişiliği

kardeşleri ise ya anneleri ya da babaları bir olmak üzere üvey­

dir. Bunlardan birisi Eblı'r-Rlım b. Umeyr'dir. Eblı'r-Rlım, Mus'ab'ın baba bir kardeşidir. Annesi Rum bir cariye51 olup adı, "Ümmü Veled Rlımiyye'dir.52 Eblı'r-Rlım hakkında farklı bilgiler olmasına karşılık onun Müslüman olarak Hz. Mus'ab'ın yanında yer aldığı konusunda ortak fikir mevcuttur.53

Kardeşi olarak ismi geçen kişilerden birisi de Ubeyd b.

Umeyr' <lir. Ancak İslam tarihi kaynaklarında onun böyle bir kardeşinin olduğuna dair genel bir kanaat mevcut değildir.

Birkaç kaynak dışında bu isimde birisinden bahsedilmemek­

tedir. 54

ve Cevamiıı 's-Sireti 'n-Nebeviyye, Diiru' l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 2003, 1 76;

Bcrlğiş, 32-33; Yıldırım, 386.

5 1 İbn Abdilberr, el-İstiab fi Es mai '/-Ashab, i L 404.

52 İbn Esir, VI, 1 09; Muhammed 1-Iamidullah, İslam Peygamberi, (Çev. Salih Tuğ). İrfan Yayınları, İstanbul 1 99 1 , 1, 29; Yıldırım, 386.

53 Mckke'dc İsliim'ın ilklerinden olduğu ve Mus'ab bin Umeyr'le beraber Habeşistan'a hicret ct�iği belirtilmektedir. Bkz. İ bnü'l-Kelbl, 1, 74; İbn Hazm, Cemheretu Ensabi '1-Arab, 1 26; İbn Abdilberr, el-İstlcib fi Esmdi 'l-Ashdb, i l, 404; İbn Esir, VI, 1 09.

İbnü '/-Esir 'in EbU 'z-Zinad 'dan rivayetine göre, onun Habeşistan 'a göç edenlerden olmadığı bildirilir. (İbnü '/-Esir, Usdu '/-Gabe, VI, 1 09). Hakkın­

daki bilgilerden birisi de onun Uhud Savaşı'nda şehit olduğudur. (Belazuri, Ensab, ı, 203; İ bn Abdilberr, el-İstiab fi Esmai '/-Ashab, ll, 404). Uhud'da değil de Yermuk Savaşı'nda şehit olduğunu İbn Hazın bildirmektedir. (Bkz.

Cemhere, 1 26).

54 İ bn Sa'd ve İbn Hişam gibi temel İslam tarih i yazarları böyle bir kişiden bahsetmemektedirler. Fakat MevdGdl, Mücadele SGresi'nin tefsirinde, Be­

dir Savaşı'nda Mus'ab bin Umeyr'in, kardeşi Ubeyd b. Umeyr'i öldürdü­

ğünü belirtmektedir. ( Tejhimu '/-Kur 'an, VI, 1 83). Yine aynı şeki lde Siret Aıısiklopedisi'ııin yazarı Afzalurrahmiin, eserinin 111. cildinde Tejhimu '/­

Kur '6.n'daki aynı ifadeleri zikretmektedir. (Bkz. Afzalurrahman, Siret An­

siklopedisi, (Çev. Sabahaddin Belik), İnkılab Yayınları, (Yeni Şafak Gazetesi Baskısı), İstanbul 1 996, i l i , 1 65.

M. Emin Yıldırım da Hz. Peygamber 'in Albümü adlı eserinin 386. sayfasın­

da Ubeyd b. Uıncyr'dcn bahsetmektedir. Yıldırım, Vahidi'nin "Esbdbu 'n­

Nu::ıil" adlı eserinde Mücadele SGresi'nin tefsirini izah ederken bu ismin geç­

tiğini ve başka hiçbir kaynakla bulunmadığını belirtmektedir. (Yıldırım, 386).

(41)

Mus' ab' ın kardeşleri konusunda zikredilecek bir diğer isim ise, Ebu Haşim b. Utbe' dir. Bu isme daha çok hadis kitapla­

rında rastlanır. Onun Mus' ab bin Umeyr ile anne bir kardeş oldukları bildirilmektedir. Yine onun Muaviye b. Ebl Süfyan'ın dayısı olduğu; Ebu Huzeyfe ile baba bir kardeş oldukları da kaynaklarda rivayet edilmektedir. Ayrıca O "Şeybe, Hüşeym, Müheşşim, Haşim ve Halid" isimleriyle de bilinmektedir.55 Hak­

kında çeşitli rivayetler bulunan ve kendisinden hadis rivayet edildiği bilinen Ebu Haşim, Mekke'nin fethinde Müslüman ol­

muş ve daha sonraları Şam'a giderek Hz. Osman zamanında vefat etmiştir. O, sahabenin zahid ve salihlerindendi. 56

Kaynaklarda Mus'ab bin Umeyr'in "Ümmü Eban binti Utbe b. Rebia" adında anne bir kız kardeşinden daha söz edil­

mektedir.57

Mus'ab'ın öz kardeşinin sadece Ebu Aziz b. Umeyr olduğu ve onun beş tane de üvey kardeşinin olduğu kaydedilmiştir.58 Bu bilgiler ışığında, annesi Hannas binti Malik'in ve babası Umeyr b. Haşim'in birden fazla evlilik yaptıklarını söylemek mümkündür.

55 Zübeyr!, 254; İ bnü'l-Esir; Usdu '1-Giibe, VJ, 3 1 1 ; Zehebi, Tecridu Esmiii '.ç­

Sahiibe, il, 209; İbn Hacer, Tehzibii i-Tehzib, Dairetü'l-Maariı: Haydarabad H. 1 327, X l l, 26 1 .

56 İbnü'l-Esir, Usdu 'l-Giibe, il, 644 ve VI, 3 1 1 ; İbn Hacer, el-lsôbe fi Temyizi �·­

Sahabe, V, 1 60 ve Xll, 23; ve Tehzibli i-Telızib, X l l , 26 1 .

57 Zübeyr!. 254. Ümmü Eban binti Utbe b. Abdişcms b. Abdimcnıi.f el-Kureşi, kocası Eban b. Said b. As ile beraber Şam'da bulunmuş; eşi Ecniideyn'de vefat edince Medine'ye dönmüştür.

Bkz. İ bn Abdilberr, el-lstiiib fi Esmiii '/-Ashab, il, 574; İbnü'l-Esir, Usdıı 'l­

Giibe, VI 1, 287; Ömer Rıza Kehhiile, A 'tamu 'n-Nisii fi Alemi 'l-A 'riib ve '/­

lsliim, 1, 20.

58 M. Hasan Beriğiş, Mus'ab bin Umeyr'in hayatını anlattığı kitabında Hz.

Mus'ab'ın, H ind binti Umeyr adında anne-baba bir kız kardeşinden ve bu kişinin de Osman b. Şcybe'nin annesi olduğundan bahsetmektedir. Bkz.

Beriğiş, 33.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yıllar önce Anadolu’yu işgal eden emperyalistler, bugün kurmuş oldukları şirketlerle ve yerli işbirlikçileriyle yeraltı zenginliklerimizi işgal etmişlerdir.. Bu i

Aktivistler ayrıca, daha önce Norveç hükümeti ve Hindistan çevre Bakanlığının desteğiyle göllerin düzenlendiğini ve hem göçmen, hem yerel kuşlar için harika bir

İnsanın genetik kodunu çözme yarışına dahil olan ABD'li ünlü DNA araştırmacısı Craig Venter, laboratuvardaki kimyasallardan yapay kromozom elde etti.. Etik tart

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy&#34;ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın &#34;Ananı da al git&#34; diye hakaret ettiği Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel, Başbakan'ın bir televizyon program ında &#34;Bu şahıs

Öte yandan, hemen her konuda &#34;bize benzeyeceksiniz&#34; diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm

İstanbul'un ulaşım sorununu çözmek adına Kadir Topbaş'ın büyük proje olarak sunduğu metrobüs, şubat ayı sonunda Anadolu yakas ına erişecek.. Bir &#34;tercihli