UlUSl ·orosı
. ~Q[i~ füZil ~ISü~OfQ~
SQm~ozuumu
20-22 .
MAYIS
2013 .
KONYA
ULUSLARARASI NECİP FAZIL IQSAKÜREK SEMPOZVUMU 20-22 MAYIS 2013 -KONYA/ TüRKİYE
INTERNAT!ONAL NECİP F.A..ZIL KISAKÜREK SYMPOSIUM lV'lAY 20-22, 2013-KONYA j TURKEY
BİLDİRİLER KİTABI/ PROCEEDINGS
KOORDİNATÖR / COORDİNATOR: DR. MüCAHiT SAMi KÜÇÜKTIGLI
EDiTÖRLER
1
EDİTÖRÜ:R: PROF. DR. ALiM GÜR Doç. DR. ALi TEMiZELOıcr. HARUN YILDIZ
EDiTÖR YARDIMCILARI / ASSİSTANT EDİTORS: AR. GÖR. AYSUN EREN
ISBN 978-605-389-128-4
KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYlNLARI/
THE METROPOLITAN MUNICIPALITY OF
AR. GÖR. GAMZE GiZEM ERTAN AR. GÖR. YAşAR KESKİN
KONYA CULTURAL PUBLICATIONS: 228 SERTİFİKA No/ PRODUCER CODE: 21473
BASıa-CiLT / lSSUE-YOLUME: ÜLGUN ÇELİK +90 332 342 3220
FEvzi ÇAI<MA.K MAH.10670 SO K. No:26 KARATAY/KONYA
· ·· YAPİM / PRODUCTION: KÜLTÜR A.Ş.
+90 332 352 8111
KONYA NisAN2014
•
KONYABÜYÜKŞEt:tiR
BELEDIYESI
__
.--NEciP FAZIL KISAKÜREK ŞiiRLERiNDE METiNLERARASI Lll<
lntertextuality in The Poetry Necip Fazı( kısakürek
Maru_6on YULDASHEV
Doç. Dr., Ege üniversitesi,
Turn
Dili ve Edebiyatı Bölümü.ınanifmny@gmail.com
ÖZET
Bir edebi metinde bulunan başka metinle re ait ö~eler metinlerarasılık kavramı altında indenmektedir.
Her bir metnin yapısında metinlerarasılığın bulunması şart değildir. Bu durum, yazarın vermek istediği
mesaja ve seçtiği anlatım tarzına bağlı olarak ortaya çıkar. Alıntı metin ile esas metindeki olay örgüsü ve kullanılan dilin özellikleri, bir uyum ol~turarak, yazara anlatmak istediği konuyu daha da geniş
ve etkili bir biçimde ifade edebilme imkanı verir. Edebi metinlerdeki metinlerarasılık farklı şekillerde
ortaya çıkmaktadır. Esas metinde kullarulan alıntı metin veya alıntı metnin daha küçük bir unsuru, yazann tercihine göre esas metnin farklı yerlerinde kullarulabilir. Necip Fazı! Kısakürek şiirleri metin-
lerarasılık bakımından gayet zengin eserlerdir. Şair şiirlerinde metinlerarasılığın aruştırma, biçim (öge)
değiştirme, alıntılama ve gönderge yapma gibi biçimlerinden yararlanrruştır. Şair şiirlerinde farklı me- tinlere açık ya da kapalı olarak göndermeler yaparak, farklı metinlerden alıntılar alarak eserin mamıun
boyutunu derinleştiediği gibi, rnekani boyutnu da genişletmiştir.
Anahtar kelimeler: Metinlerarası lık, amştımıa, biçim değiştimıe, almhlanıa, gönderge yapma, esas me- tin, alıntı metin.
ABSTRACT
·mements belonging to othertextsina literary work are studied und er the concept ofintertextuality. In-
tertextuality is not necessarily present in the structure of every text. lt occurs depending on the message the author wishes to coovey and the style. Coocordance between the prior text and the plot of the text in question as weU as the language give the writer an opportunity to express the theme more broadly and effectively. Intertextuality in literature appears in different forms. The prior text used in the text in question or a smaller element of the prior text can be utilızed in different parts of the text in question according to the writer's ch o ice. The poems ofNecip Fazıl Kısakürek are rich in terms ofintertextuality.
The poet employed such intertextual figures as allusions, changing the form (element), quotations, and references. The poet by refening to different texts in his poems this way or another, and by quoting different texts not only deepeoed the meaning of the work but also extended it in terms of space.
Keywords: Intertextııality, allusion, clıangingfomı, quotation, reference, text in questioıı, prior text.
ULU'Sf..AnASI r:eCfp FA.Za. JQSAK0Ae:ı< SEL!POZ"(Ut.CU 20.22MAVIS<013 ·KO>NAITO~KIYE
Giriş
Günümüz fililojik araştırmalarında bir edebi metinde bulunan başka metinlere ait öğe
ler metinlerarasılık kavramı altında inclenmektedir. Gerçi kavramın mücitlerinden Julia Kristeva "her metin bir alıntılar mozaiği olarak yapılanır; her metin bir başkasının em ilimi ve değişimictir" (Göka.lp-Alpaslan, 2007:10) diye kesin hillanierini bildirmiş ise de kanaati- mizce, her metnin yapısında metinlerarasılığın bulunması şart değildir. Bu durum, yazarın
vermek istediği mesaja ve seçtiği anlatım tarzına bağlı olarak ortaya çıkar. Nitekim, "her im- geye belirli, benzersiz bir şifre anahtarı aramak boşuna bir çaba olacaktır" (Bakhtin, 2001:
133).
Önemle vurgulamak gerekir ki, metinlerarasılığın postmodernizmdeki telkini edebi metne yeni bir baloş açısını, farklı değerlendirme biçimini kazandırmıştır. Bu alom vekil- Ierinin savunduğu fikre göre her metin başka metnlerle sürekli ilişki içerisindedir. Bu iliş
Id Bakhtin (1 997: 308) telkinindeki geçmiş ve çağdaş edebiyatın diyalog u anlamında değil, belki herhangi bir edebi metin diğer metin/erin. parçalanndan oluşan bir bütünlüktür an.la-
mında kullanılmaktadır. Sanki metinlerarasılık her çeşit metne özgün bir özelliktir ve böyle
özelliğe sahip olmayan metin mevcut değildir. Çünkü yeni bir söz söylemek olanaksızdır.
Söylenınesi gereken her söz kadimden birileri tarafından kesinlikle dile getirilmiştir. Eğer
Id metinde yeni bir fikir ortaya atılmışsa o da eskidir ve malum bilgilerin yeniden düzen- lenmesidir. Hatta ün.lü Fransız filologu Rolan Barthes'e göre "metin tırnak dışına çıkartılan alıntı(iktibas)dır". (Gorşkov, 2001: 74-75.) Metinlerarasılığın buna benzer yorumlan edebi metnin özgünlüğünü, genel olarak edebi metin yaratma ve ortaya koyma olanağını hem de edebi metnin yazarını inkar etmektedir. Yani hiçbir metin özgün değild~r, edebi metin icad edilemez o düzenlenir, önceden mevcut parçalar yerine yerleştirilir. Edebi eser yazan da müellif değildir, düzenleyicidir tarzındaki realiteden uzak sonuçlarla karşı karşıya getir- mekte.
Rus uslüpbilimcisi A.
i.
Gorşkov metinlerarasılığın bu tür yorumlarını tenkit ederek, budüşüncenin yanlış olduğunu dile getirmiştir. Hatta aynı düşünceden de, aynı terimden de vazgeçmek gerektiğini söyler. Ama o edebi metin içerisinde diğer metinlere dahil unsurla- rın olabileceğini ve durumun filolojik araştırmalarda önemli rol oynadığını vurgular. Yalnız bu durum için metin.lerarasılık ('intertextualitiit' ya da 'intertextualnost') yerine metinle-
rarası a/aka ('mejtextovıye svyazi') terimini kullanmak gerektiğini söylet: (Gorşkov, 2001:
72, 76-77) Onun savunduğu metinlerarası alaka kavramı bir somut metin ile o metinde
kullanılan başka bir metin parçası arasındaki ilgiyi ya da belli bir noktada kesişen iki metin
arasındaki alakayı kavramaktadır. Bize göre metinlerarasılık terimi hadise mahiyeti ni yani metin içndeki etiğer metin ya da metin unsurları kavraıTıını daha belirgin ifade etmektedir.
Metinlerarası alaka ('mejtextovıye svyazi') terimi ise ilk baloşta bir metin içerisindeki me- tinler ilişkisine değil, belki de ayrı ayrı alınan metinler arasındaki ilşkiyi çağrıştırır. Bunun
dışında zikrolunan terimin iki sözcükten oluşması da metnin yekpare olma özelliğini belir-
sizleştirmektectir. (Yuldashev, 2010: 302-303).
Belli bir edebi metinde yazann estetik amacına uygun tarzda kullanı.lan başka bir metne ait unsurların belirlenmesi ve bu unsurların metnin lerarasılık kavramı altında incelenme- si her açıdan doğrudur. Ama belirttiğimiz gibi her metinde de metinlerarasılık olması şart değildir. Bu yazarın estetik amacı, uslübü ile ilgili tarzda ortaya çıkacaktır. Yani bir edebi metindeki başka metne ait unsur eserin mazmunı ve dili ile bütünleşerek yazann estetik amacına hizmet edecektir. Bu yüzden de önemle vurgulamak isteriz ki, "metni yazan ya da
lillERNAnCWıL UECIP FAZU.KISAK0REK SYMi'CS't•}' MAY%0-22, 20*3·1\0.'-'YA/'NRX!Y
söyleyenin hiçbir şekilde yeni malzeme oluşturamayacağı, özgün bir.söyleme sahip olama-
yacağı gibi bir yoruma varmaktan ziyade her söylemin diğersöylemlerle ilişki ·~ içinde olduğu
ve bu ilişkinin yarattığı 'sürerlilik' ve 'bütünlük' üzerinde durulmalıdır" (Özay, 2007: 169).
Alıntı metin ile esas metin1deki olay örgüsü ve kullanılan dilin özellikleri, bir uyum oluş
turarak, yazara anlatmak istediği konuyu daha da geniş ve ~t:kiii bir biçimde ifade edel;ıilme
imkanı verir. Edebi metinlerdeki metinlerarasılık farkli şekillerde ortaya çılanaktadır. Esas metinde kullanılan alıntı metin veya alıntı metnin daha" küçük bir unsuru, yazarın tercihine göre esas metnin farklı yerlerinde kullanılabilir. Necip Fazıl Kısakürek şiirleri metinleı:a
rasılık bakımından gayet zengin içerikli eserlerdir. Şair şiirlerinde farklı metinlere açık ya da kapalı olarak göndermeler yaparak, farklı metinlerden alıntılar alarak eserin mazmun boyutunu derinleştirdiği gibi, rnekani boyu tn u da genişletmiştir.
Tahlil için aldığımız parçalar şairin "attıklarım, aldıklanından çok olan eski şiirlerimi
yenileriyle demededikten ve bu kitapta derlerlikten sonra meydana gelen şu kadar parça şiir; şu ana kadar şairliğimin tam ve eksiksiz kadrosu oluyor. İşte şiir kitabım, bu hepsi bu kadar: ve bu kitaba gelinceyedek başka hiçbir şiir, bana, adıma ve ruhuma mal edilemez"
(Kısakürek, 2012: ll) diye .söz ettiği "Çile" sinden seçilmiştir. ·
Şair şiirlerinde metinlerarasılığın anıştırma, biçim (öge) değiştirme, alıntılama ve gön- derge yapma gibi biçimlerinden yararlanmıştır. Biz bu çalışmamı~da alıntı metinlerin esas metindeki uyumu, işlevleri ve oluşturduğu çağrışımsal atmosfer üzerinde yoğunlaşacağız.
Esas metne giren alıntı metinlerio başlıca belirteçlerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırarak
ineeledik
OnomastikAlınb Metinler
Bunlara bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan, onomastik özellik taşıyan, çoğunluk tarafından bilinen, alıntılana n metni her zaman çağrış
b ran, anımsatan söz ve isimlerden oluşan alıntı metinler girer.
Şair şiirlerinde bu tür alıntı metinlere çok sayıda yer verilmiştir. Biz bunların bazıları
üzerinde d urmakla yetineceğiz.
Yer adlan (toponim) Bu tür alıntı metinler esas metinde ifade edilen düşüncenin
rnekani (spatial) boyutunu genişletmekle birlikte yazarın estetik amacına uygun bir anlam alanı oluştururlar. Örneğin:
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
·çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! (Kısakürek, 2012: 4062)
"Destan" adlı şiirinde şair yaşadığı zamanı eleştirmektedir. Bu eleştiri geçmiş ve bugü- nün karşılaştırılması fonunda o rataya çıkarılmıştır. Toplumsal değerlerin gitgide yi tirilmek- te olduğu kaygısı tarihe göndermeler yaparak, tarihi atmosfer altında betimlenmektedir. Bu süreçte Sodom-Gomore, Bizans, Roma gibi topanimler "Kristeva'nın 'ideologeme' (düşün
yapı birim) adını verdiği, her metnin yapısının farklı düzeylerinde somut olarak okunabilen, metne tarihsel ve toplumsal yerlemlerini veren metinlerarası işlevi" (Aktulum, 2004: 352.) üstlenmektedir. Okuyucu şiirde bu toponimlerle karşılaştığı zaman zikrolunan yer adları ile ilgili bilgi birikimlerini de parallel birtarzda göz önünde canlandırır. Toponimlervasıtasıyla
okuyucu kendi hafızasını de bir nevi sorgulamış olur.
Incelediğimiz metin için "esas metin" ve o metin içerisinde kullanılan başka metin unsurlan için ise "alıno me- tin" terimini kullanmaktayı:z.
Bundan sonraki örnekler de aynı kaynaktan alındığı için sadece kitabın sayfa numarası verilecek.
IliSltıiSI
UlfiPffDlllidl&ni SQ IHO lU O Illi
l'LU$'-"'AS! ı:EciP FAZli.I<ISAICOREJ< SW.PaZVUilU
?.J.l2 t,V,\1S 2013 ~KONYAiniRI<h'E
illilll llllll
SIIIIPDS'IIPI ftl(iP fOnt liSG.Oifl
İlk önce herhangi bir metinde kullanılan topenimleri metinlerarasılık kapsamında ele
almanın mümkün olmadığını, daha doğrusu buna ihtiyaç olmadığını belirtmeliyiz. Çünkü metinde toponim somut bir yerin adını belirtmek için kullanılmış olarak estetik işlevden zi- yade informativ işlevi üstlemiş olabilir. Getirmiş olduğumuz metin parçasında informativlik söz konusu değildir. Eğer öyle olsaydı şair daha farldı yer adlarını kullanabilirdi. Bu şürdeki
topanimler tarihi gerçekleri, hikaye ve rivayetleriyle meşhur olan yer adiand ır: Demek aynı
yer adlarının geniş çaptaki metinleri mevcut ve o metinler yazara bağlı kalmadan da elde edilebilen metinlerdir. Şairin estetik ;ımacına uygun tarzda adı geçen topanimler şii re tarihi atmosfer vermelde birlikte tasvirin mekan i boyutunu genişi etmektedir. Örneğin:
Bu yurda her belô içinden gelir;
"Hep"leri, hep, h için h içinden gelir.
Gelemez bir ithal malıdır akıl, .
Kafdağmdan, Çinden, Maçinden g~/ir. ( 409).
Parçada Kafdağı, Çin ve Maçin topenimleri irullanılmıştır. Bu topanimler 'çok yüksek' olan ya da 'çok uzak' olan, 'ulaşılması mümkün olmayan' hayall bir mekanı somutlaştırmak
. tadır. Bu yer adları 'gelemez bir ithal malı' olarak betimlenen aldın bul~.ınduğu muhayyel bir mekanı belirtmek için kullanılmaktadır. ~ı· gele~ez, çünkü Kafdağı kadar çok yük- sektedir, Çin-i Ma çin kadar çok uzaktadır. Şair başka bir şiirindeAcem ve Çin topenimlerini
'yakın' ve 'uzak' olan yerlerin tamamı, 'dünyanın her yeri' anlamında kullanmıştır:
Zaman her yerde ve Her şeyin içinde.
Zaman her yerde ve Acemde ve Çinde ... (268)
Kafdağı oranimi şairin şiirlerinde 'çok uzak ve ulaşılması mümklin olmayan' masalvan bir mekan olmakla birlikte 'çok büyük dert' ve 'devasa sancılar'ın bulunduğu mekan, 'sonsu- za varmak' davasında bir imtihan merhalesi olarak da karşımıza çıkınaktadır. Genelde, Kaf
dağı metefiziki alemle ilişkilendirilir. Şair bu metefiziki yer adını baş~ bir metefiziki mekan
adıyla aynı parçada yan yana getirerek metnin mekan boyutunu fizik ötesine taşımaktadır.
Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı.
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim, Dev sancıları mm budur kaynağı! (19)
;
Bazen şair topenimleri informativ vazifesiyle etkin hale getirir. Yani, bu durumda şür
deki fikirler, olaylar muayyen bir yer adıyla ilişkilendirilir. Örneğin, şair Hô./im adlı şiirinde Ankara'nın Keçiören iline bağlı bir köyün adından bahseder. 'Evliyalar diyarı' olarak da va- sıflandırılan bu köy şair için gayet büyük bir man;Vı önem taşımaktadır ki, o yeri 'hayat yeri' diye betimlemektedir. Şiirde adı geçen komonim3le ilgili '~kara'da Üstadın Şeyhi büyük Yeliyi toprağında barındıran mes'ut köy'' tarzındaki ~çıklama verilmiştir. Bu açıldamadaki şeyh, büyük velf sıfatları ile gönderme yapılan zatın islam alimi Seyyid Abdülhakim Arvasl Efendi olduğu bilinmektedir.
Hayat bir zar içinde, hayatı örten bir zar;
Komonim- (komos-köy; onoma-özel ad) köy ve köyden daha küçük olan yerleşkeleri bildirir.
l~lTlA:U\TlO:v.t.. f~ECtP FAZıl KtSMı:iREK SYM?CS"'J:.t
~:.AV &22. 2013 • KONYA ITUAAEY
Bana da hayatyeri "Bağ/um" köyünde mezar. (309)
Anadolu, İstanbul, Sakarya, Üsküdar, Çamlıca, Kadıkö.r- Beyoğlu gibi astionimleJ:'I, Kara ca·
ahmet gibi nelrronim, informativ vazifesiyle birlikte şairin estetik dünyasını da yansıtmaya
yarayan coğrafi adiard ır:
Kişi adlan (antroponim): Necip Fazı! şiirlıkinde kişi adları özel bir yer tutmaktadır.
Şair Hace Bahauddin Nakşbend Buhar!, Seyyid Taha Efendi gibi İslam mütefekkirlerinin;
Fatih, Sezar gibi önemli hükümdarların; Köroğlu, Yunus Emre gibi ozan ve şairlerin; M ec·
nun, Perhad gibi eser kahramanlannın ismini telmili eder: Edebiyatta ve sözlü sanatlarda bu allusion terimi altında da incelenir: (Hotamov vd., ı 983: 27) Şii re "ne söyledi?" yerine "nasıl
söyledi?" diye yaklaşmak gerektiğini vurgulayan şair antroponimeri de "manasının dış ya- kununu iç deliiiete tabi kılan bir remz" olarak kullanmıştır: Ha ce Bahauddin Nakşbend'ı tarif etmek için N akış ve Nakkaş sözlerini kullanınakla ismin anlam alanını genişletmektedir:
Yüce Şah-ı Nakşibend, Nakkaş ve Na/aş onda Bütün içi dışıyle ölüme bakış onda. (393)
"Seyyid TaM'yı Ziyaret" adlı şiirinde kullanılan "nur çeşmesi" perifrazasını ise Seyyid TaM Efendinin manevi varliğıyla ilişkilendiriyor: Şair telmihte bulunduğuzatın ismini baş
lık olarak kullanınakla o kişinin önemini ve ona karşı duyduğu saygısını da göstermektedir.
Şiirin içeriğini ise oronimik5 (Şemdinli da~) unsura dayalı metaforla genişletir.
Şerndin/i dağlannın içti m nur çeşmesinden;
Kurtuldum akreplerin ruhumu deşmesinden ... (391)
Şair şiirlerindeki diğer antroponimler de arnınsatma yoluyla metinlerarasılığı oluştur·
maktadır. Bununla birlikte, şair zikrolunan kişilerin eserleri ve sözlerine göndermeler yapa- rak şiirlerinin dini. felsefi ve kültürel boyutlarını da genişletmiştir: Necip Fazı!' ın şiirlerinde
gönderme yaptığı kişi adlarıyle ilgili diğer örnekler aşağıda verilmiştir:
Buluttaşaha kalkmış_ Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar /arat... (167) Bin sene ewel, iğne delindi zar;
Resulden haber geldi, mezarsız öldü Sezar! .. ( 436)
Sırmalı cepkeni attı ko/una, Tek elle dizgini gerdi Köraği u.
Tozlarla atılıp dağın yoluna,
Yeşil muradına erdi Köraği u. (386) Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Oku nu kör nefsin, kılıçla çe/miş ...
Bizim Yunus, Bizim Yunus (382)
Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi, ne Ferhad;
Bir ufuk ki, ilah/ sım bekleyen serhad ... (206) Vur kazma yı dağa Ferhat!
Astionim • (ayasteios ·şehre özgün; onoma-özel ad) şehir acilan.
Oronim - ( orog-dağ; on oma -özel ad) dağ adlan.
aınıırnı avoş mıı uısmnr
SOAPIIIDIIID
ıııırıııı,ıııt
SVIi!HSiU IKiJ nııt
mmru
Çoğu gitti, azı kaldı. (269)
Eser adlan (hrematonim, biblionim, artionim): Onomastik sözlüklerde halk tarihi .
1
kültürü için belli bir önemi olan tarihi eşyaların adları; resim adları; müzik eserlerinin ad~
lan hrematonim terimi altında açıklanır. (Avlakulov, 2012: 18). Bu tür metinbirimler ese- ri muhteva bakımından zenginleştirmekle birlikte metinlerarasılığın çekirdeğini de oluş
tururlar. Bu açıdan Necip Fazı! şiirlerinde kullanılan eser adları gayet önemlidir. Örneğin, Canım İstanbul şiirinde "Katibim" adlı musiki eserin adı kullanılmıştır. Bu musiki eserin adı şiirde değiştirilemez olan isimlerdendir. Onun yerini herhangi bir eserin adıyla tebdil edile- mez. Çünkü "Katibim" İstanbul'la özleşen, Üsküdar'ja özdeşleşen bir eserin adıdır.
Bir ses, bil em em tanbur gibi mi, u d gibi mi?
Cu m balı odalarda inietir "Katibim"i. (167)
Şairin şiirlerinde kullanılan halk tarihi ile ilgili abide adlarını (oykodomonim') da me- tinlerarasılık bağlamında araştırmak .mümkündür. Çünkü eserde kullanıJan tarihi abide
adlarıyla ilgili belgeleri bilimsel ve farklı kaynaklardan şaire bağlı kalmadan da elde edebi- Liriz. Yani, bu adlar kendileriyle birlikte esas metne büyük bir metinle birlikte girmektedir.
. Önemli olan bir nokta da bu tür adların eserin kültürel boyutunu genişletmesidir. Topkapı Sarayı, Rumeli Hisar oykodomonimleri 'Canım istanbul' şiirinde şu şekilde dile getirilmek- tedir:
Her şafak Hisariarda ok/ar çıkar yayından
H ald çığlıklar gelir Topkapı Sarayın dan. (168)
Doğa olaylan ve doğal afet adla n: Bir edebi eserde kullanılan rüzgar rüzgardn~ yağ
mur da yağmurdur. Bu tabiat olaylannın adlarının metinlerarasılık kavramı altında ele
alınmasının bir anlamı yok. Ancak, kullanılan doğa olayı özel isimse ve muellifin estetik
amacıyla parall el ise bu ad metinlerarasılık bağlamında ele alınması gerekir. Çünkü belli bir
düşünce anemonimlerle' ilişkilendirilince ifadenin benzetme ve denkJeştirme gücünü de kuvvetlendirir. Şair bir şiirinde 'Nuh Tufanı' anemonimi gözyaşı ile karşılaştırıJarak çektiği
derdin şiddetini anlatmaya çaJıştıysa, başka bir şiirinde "günahkar ölülerin kezzap yüklü nefes i" n 'Lodos rüzgarı' anemonimiyle somutlaştırmaktadır.
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh Tufanına denk? (271) Lodos rüzgarıdır bu, tırnarhane kafesi;
Günahkar ölülerin, kezzap yüklü nefesi... (315)
Dini adlar (teonim, agionim): Şiiri ':Allah' ı sır ve güzellik yolunda arama işi" olarak be- timleyen şair eserlerinde en çok kullanılan özel isimleri teonimier oluşturmaktadır. Teonim- ler muellifin bakış açısını yansıtmakla birlikte metnin ilişki uzamını da genişletmektedir.
Yetişir boğuştuğum gece gündüz ecelle;
Allah Rahim ve Rahman, Allah Azze ve Ce/le ... (319) Ne kadar vatan varsa, o vatandan haberci,
Gurbet dediğin senin, Yaradandan haberci ... (236)
Oykodomonim • (oixodomun ·bina, inşaat; onoma-özel ad) halk kültürüyle ilgili önemli bina ve inşaadara, tarihi abidelere verilen özel ad.
Anemonim- tufan, deprem ve benzeri doğııl afedere verilen özel adlar.
IIIT'EI\I~ATiONAl N!CIP FAZJL. t<ISAI<OREY. S'ı'M?OSIUM MAY&22, 2::)l3•1<0NYA; TUA.'<~
Dilbilimde agionim8 terimiyle adlandırılan, din mensupları tarafından kutsal sayılan kişi - isimleri ve atributları d~~ Necip FaZLI'ın en çok tercih ettiği isimlerdir. Belirtmemiz gerekir ki, agionimler şair şii~lermin dini boyutunu göstermekle kalmıyor. Bu isimler şair için birer lostas vasıtası, alınadtk ölçü derecesinin de adıdır. Bu isimleri şairin yaşadığı dönemi, toplu- mu eleştirrnek için kullandığı etkili vasıtalar olarak da algılamamız gerekir.
Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
Raflarda toza batmış Peygamberden bildiri. (273)
Kalmamış, Meryem gibi Yüzlerinde kınşık;
Ve o Baki re m gibi, Yüzleri birer ışık. (340)
Paremik Alıntı Metinler
Bunlara geleneksellik taşıyan, özlü, kalıplaşmış, anonim halk anlatımlan ve birileri ta-
rafından söylenen ve herkesçe bilinen, alıntılanan metni her zaman çağrıştıran, anımsatan
söylentiler, demeçler girer. Bu tür metinbirimlerden Necip Fazı! şiirlerinde sıkça kullanmış
ve metinlerarsılığın güzel örneklerini oluşturmuştur. Biz şairin şiirlerinde kullanılan pare- mik alıntı metinli yapıları aşağıdaki gibi tasnif ederek incelemeye çalıştık.
Atasözü ve Deyim/er: Atasözü ve deyimler metinlerarası ilişkilerin en belirgin vasıtala
rıdır. Kubilay Aktulum Metinlerarası ilişkiler adlı kitabında bu konuyla ilgili şöyle der: "Sık sık yinelenen, yinelendiği için de sıradanlaşan düşünce, sözcük ya da izlek olarak tanımla
nan, herkesin ortak kullanım alanına giren (örneğin özyaşamöyküsü) karşımıza çıkar. Ge- nel bir düşünceyi yansıttığı, dolayısıyla bir yazarın özgün yaratımı olmadığı için bir metne sokulan klişenin doğasında da metinlerarasımn doğası olan ayrışıklık bulunur:' (Aktulum,
ı 999: ı 48-ı 49)
Şair eserlerinde kullanılan deyimiere dikkat edilirse, şairin sözü ne kadar özenle seçtiği
belli olur. Necip Fazı! tasvir amacına fevkalade uygun atasözü ve deyimleri seçip kullanmak- la yetinmiyor, belki onları ifadeye uygun biçime getirmek için unsurlarını değiştirir, losaltır
ya da genişletir. O hallan benirnseyerek kullandığı paremaların9 yapı ve içeriğini değiştirir
ken, zaten anlarnca derin ve zengin içerikli paremaları daha da güzelleştirir. Böylece pare- malar şiirin hem semantik hem de estetik yönünü zenginleştirmiş olur. Mesela:
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı ağ layanı bahtiyar. (168)
Şairin "Canım istanbul" adlı şiirinden alınan mezkur parçada herkesçe bilinen "Ana gibi yar, Bağdatgibi diyar olmaz'' deyimi ögesi d eğiştirilmiş halde kullanılmıştır. Halk bu deyimi
geneldeanayı övmek için "insanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur' anla-
mında kullanır. Usta şair deyimi n ikinci kısmında yer alan Bağdat toponimini değiştirmekle
geri planda kalan anlamı aktüel hale getirmiştir. Adı geçen halk deyiminde sadece birinci
kısım daha güncel iken, şairin kullanımındaki versiyon da ise her iki kısım da güncel ve etkili hale gelmiştir.
• Agionim ·peygamberler i.smi, peygamber yalanlannın ismi, d int görüş açısından kutsal sayılan kişilelin isimleri, lakap ve mahlaslan.
Parenıa • aı:asözü, deyim ve özlü sözler.
IliSlifiSI
&GPıtııımmrıı
mm m
111\IWSI..A.P~ x-.ı:CtP FAZ.Il. XJSAI<O,_E'K !EMPOZV'IJ\W 20-22 MAYIS 20\3· KOS'r'Al lii~e
1669
..
ı ı ı ır ıııııl'll
5UIH05i61ll l!!il ftlilliSiDfll
Yazarlar tarafından halk deyimlerini yapısal açıdan değiştirmenin, anlam hakımından zenginleştirmenin, kullanım alanı yönünden genişletmenin yolları çoktur. "Deyim anlamını
yeni anlam birimle doyundurmak, deyimin sözcük kadrosunu değiştirmek ve genişletmek,
yeni deyimler oluşturmada mevcut kalıp ve semantik figürlerden yararlanma gibi yöntem- leri göstermek mümkün." (Şamaksudov, 1974: 56)
Atasözü ve deyimierin kelime kadrosunu değiştirerek kullanma edebi eserlerde en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. "Deyimler cümle içerisinde diğer sözcüklerle ilişkilen
dirilirken, seçilen deyim in söz varlığı bazen düşünceyi anlam açısından tam olarak açıklığa kavuşturmayabilir ya da yetersiz kalır. Bu.durumda yazarlar deyimdekullanılan sözleri de-
ğiştirmek ya da yeni kelimeler ekleyerek güncelleştirme yolunu seçerler:' (Yoldashev, 1999:
130.) Belirtmek gerekir ki, deyimi oluşturan herhangi bir sözcüğü öylesine değiştirmenin
bir anlamı yok. Önemli olan bu değjştirme deyimin manasını kuvvetlendirmesi, betimlen- mekte olan durum ve hareketi dalı~ sarih, daha etkileyici bir biçimde yansıtması gerekir.
Ancak, böyle bir tebdil edebi-Usani açıdan değer J.<azanabilir. Necip Fazı! eserlerinde buna benzer hem lengüistik hem de poetik önem taşıyan paremalar çoktur. Örneğin: Türkçede
·~okuz köyden kovulmak' deyimi var. Bu deyim Türk Dil Kurumu'nca hazırlanan sözlükte
"geçimsizliği veya başka davranışlan yüzünden bir çok yerden atılmış" şeklinde açıklanmış
tır. Şair bu deyimi' öznesini belirginleştirme yoluyla' genişletir.
Ben, ben, ben; haritada deniz görmüş, boğulmuş;
Dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş (67)
Neticede, özneyle birlikte onun niteliği de ortaya çılanış oluı: Yazar öznenin karakteris- tik özelliklerini açıkl?maya çalışmakta nsa, deyimi genişleterek daha etkili bir biçime getir-
miştir.
Folldorizmler terimini esas metindeki masal, bilmece, tekerierne
ye
farklı gelenek-gö- renekle ilgili kavramlar, falklor metinlerinden alıntılar ya da falklor materyallerine çeşitlitelmiklerle yapılan göndermeler için kullanmaktayız. Necip Fazı) şiirlerinde kullanılan folk- Jorizmleri de metinlerarasılığı oluşturan etken vasıtalar kapsamında incelemek mümkün- dür. Şair bir şiirinde "Bir ufacıkfiçıcık, içi dolu turşucuk" diye başlayan hazır m eti ri parçasını
kullanmak için ilk önce bu metne Jygun altyapıyı hazırlar. Şairin betimlemek istediği şey
"akıl" dır. Bu söz başlık olarak seçilir ve ilk satır da onun ironik ifadesiyle başlar: "Cüce akıl':
Sonra tasvir daha da kesinleşir. "Cüce akıl" artık "bilmece salıncağında" yatan çocuğa benze- titerek büyümeye, güçlenmeye, şefkate, merhemete muhtaç olduğuna ima eder. Ve çocukla- ra özgün bir bilmeceyele metni bir bütün hale getirir.
Cüce akıl, bilmece salıncağında çocuk:
"Bir ufacıkfiçıcık, içi dolu turşucuk' (347)
Bu metinde kullanılan folklorizm metin bütünlüğünü oluşturmakla birlikte yazarın es- tetik ve poetik amacıyla birebir örtüşmektedir. Şiirde getirilen bilmecenin çocuk dilinden rastgele seçilip ko nmadığı ortada. Demek bu bilmecenin cevabı da belli bir önem arz etmesi gerekir. Bilindiği üzere bilmecenin cevabı limondur. Cümledeki fıçıcık kelimesi görsel açı
dan, turşucuk ise tatsal bakımdan Jimonu karakterize etmektedir. Bu bilmecenin mecazen, kendisinin küçük olmasma rağmen; içi içine sığmayan, çok hareketli çocuklar için de kulla-
nıldığını biliyoruz. Şairin betimlemek istediği "akıl" da buna benzer. Hem küçücük, hem ha- reketli, her şeyi halledecek havalarda, ama henüz "bilmece salıncağında". Tadına göre hem
turşucuk, hem limon.
670 t::r:R,;.t_t.TIO.O.W. UEciP FAZIL t<JSAJıC\)1\!.i( SVt.:TOSIU:J IM'f ~zı. 2013 • KO:•;Y;../1\fF-ı.cE:V
--
Şair hallon benimsediği masai-;J;ıikaye ve rivayetler içinden ifade etmek istediği konuya en uygunlarını seçimekle kal~_ıyor. Onları metnin içinde yağuruyor ve yeni fikirleri ifade etmede bir maya olarak kul~anıyor.
Açıl susam açıl! Bu ünlernin 'i\li Baba ve Kırk Haramiler" masalındaki bir ünlem olduğu
herkesçe bilinir. Aşağıdaki şiirde aynı ünlem metinlerarasılığı oluşturan bir vasıtadır.
Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mavera d ed e.
Yandi sırça saray, ilahiyapı
Bin bir avizeyle uçsuz maddede. (20)
Şair folklorizmi kullanırken ona uygun sözlerden seçilen bir ortam hazırlamaya da özen gösterir. Getirilen parçadakullanılan atlas sedir, mavertı, sırça saray, binbir avize gibi keli- meler metaforik anlamlanyla birlikte şiire masalvari/hava da kazandırmıştır. İnsan eliyle
yapılan bir bina seyriden yükselerek kainat adlı "ilahi yapı" karşısındaki hayretini dile ge- tirir şair.
İktibaslar: Somut bir meti~den alınan ve esas metinde alıntİ metne aitlik özelliğini ta- şıyan; tam ya da yarım olarak anlamlı bir biçimde aktarılan metinle re iktihas denir. Ödünç alma anlamındaki bu terim ünlü kişilerin demeçlerinden, ya.zar ve şairlere ait konuşma
lardan, mü eliitin yakınlarının söylediklerinden ya da birilerinden duyduğu konuşmalardan alıntılana n metinbirimler için de kullanılır. iktihaslar "metni kendisinden önce var olan ve kendi uzarnma soktuğu bir söze gönderir; daha önce söylenmiş/yazılmış bir örnekçeyi alın
tılar." (Aktulum, 1999: 150) Esas metinde kullanılan iktihasların grafik olarak her zaman diğer bir metne aitlik özelliği belirtilir. iktihaslar esas metinde genellikle, ayraçlar, tırnak işareti, italik yazı gibi belirtilerle ya da "demiş': "dediği gibi", "söylediği gibi", "diye söyliyor"
ve benzeri açıklayıcı ifadelerle gösterilir. Aşağıda bununla ilgili birkaç örnek verilmiştir:
Ne acı vahşat, mağrur ilimdeki kalabalık;
Fezada ':41/ah diye bir şey yok" iddiası!!! (411)
Getirilen parçadaki tırnak içinde verilen metinbirim aslında şiirin bütününe yayılmış
olan bir ironinin dürülmüş şeklidir. 'Feza Pilotu' adlı şiirin ilk satırlanndan şairin olaya iro- nik yaklaşımını hissetmek mümkün. Uzaya çılop geri dönen ilk insan olarak tarihe geçen Yu ri Gagarin'i şair şu şekilde betimler:
Bir. odun parçasına at diye binen çocuk!
Başmda çelik külah, sırtında plôstikgocuk.
Uzakliklan yenmiş fatih edasındasm!
Dipsizliğin dibini bulmak sevdasmdasm! ..
Şair "Yuri Gagarin şöyle demiş" gibi açıklama getirmez kaynak da göstermez ve böy- le yapmak zorunda da değil. "Fezada Allah diye bir şey yok" lafının çıloş noktasının Yuri Gagarin'le ilişkilendirildiğinin kanıtı olarak aşağıdaki parçayı getirmemiz yeterlidir: "Bir- çok kişi, öğrenciler ve öğretmenler; çiftçiler; çok yaşlı kadınlardan oluşan bir grup bizim eve geldiler. Onlar uzayda Tanrı'nı görüp görmediğimi bilmek istiyorlardı. Ben onları hayalla- nklığına uğratmak zorunda kaldım. İnsanın uzaya uçuşu kilise adamı için ezici bir darbeydi.
Bana gelen sayısız mektuplardaki itirafları memnuniyetle okudum. B~limin başarısı altında Tanrı'ya tapmanlar kendi inançlanndan vazgeçti. Tanrı ve onun ismi ile anılan her şeyin
UWSlARASJ NECIP FAZ7l KtS;v..is.Ae:K WlFO!YtJMU 20-ZZ l.tAYIS 2013 • KO.'h'lol Tiıft.._"ti!
l l t l l l l l l l l l l
s uP o s
ı u·n
UfiJII!HıS!nlll
saçma ve uyduruk olduğu hakkındaki görüşe katılıyorum." (Gagarin, 1961: 312)
Mütefekkir şair Necip Fazı! 'Feza Pilotu' adlı şiirini yazarak buna karşı görüşlerini bil-
dirmiş oldu. "Poetika"sinde ise bu konuyu bir kez daha şu şekilde dile getirdi: "Aya gitme- yi; tevhit ruhu ve ilahi kudret idraldnin zaferi sayacakları yerde ters çıkış farkiyle küfür ve dalaletin eseri bildilir" ( 492)
Şair bir şiirinde dadısının lafını iktihas olarak kullanır:
Küçükken derdi ki dadım:
Çoğu gitti, azı kaldı.
Büyüdüm, ihtiyar/adım.
Çoğu gitti, azı kaldı. (269)
Belirttiğimiz gibi, şair alıntı m~tinleri her şiirinde farklı ve özgün bir ortamda kullanır.
Bu şiirdeki alıntı metin ihtiyar dadınıı:ı sürekli tekrar ettiği cümledir. Şair tekrar edilen lafı
şiirde nakarat olarak (10 defa) kullanınakla yaşlı. dadının konuşma tarzını da yansıtmış olu- yor. Şiirin adı ("N11karat") da zaten bu sürekliliğe açıkça işaret etmektedir.
Necip Fazıl'ın "Evim" adlı şiirinde de metinlerarasılığın amınsatma ve iktibas tekniğine dayalı örnekleri sergilemektedir. "Bir köşende annan em, dalgın, Kur'an o kurdu" diye şiirini
kutsal kitap la ilişkilendiren şair sonraki satırlarda hadisden aldığı iktibasla metnin diyalojik
uzamını genişletmektedir:
Çam kokulu tahta/ar, gıcır gıcır silinmiş;
Sular cömert, "temizlik imandandır" bi/inmiş ... (333)
Şairin amınsatma ve çağrıştırma yoluyla diğer metinlere yaptığı göndermeler içinde dini eserler; hikaye hem de söylentilerin çok olduğu bilinmektedir. Bu şairin dünyagörüşüyle bağlantılı bir biçimde ortaya çılanaktadır.
Sana şahdamarından daha dayakın Allah;
Günah mı dedin; O'ndan uzağa düşmek günah ... (58)
Bu şiirin ilk satrı Kur'an-ı Kerim'in Kaf süresinin 16-ayetini çağrıştırır: 'fuıdolsun, insanı
biz yarattı k ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından
daha yakımz."
Edebiyat nazariyatçısı Mikhail Bakhtin'e göre "metni sözce olarak tanımlayan iki boyut bulunur: metnin planı (amaç) ve bu planın gerçekleştirimi:' (2001: 336). Metne alman başka
metinle re ait birimler yazarın estetik amacına, ifade planına uygun olmakla birlikte, metnin bütününe de uyum sağlaması gerekir. Başka türlü söyersek, alıntı metin esas metin içinde
yabancılık çelanemesi lazım. Bu konuda Necip Faztl gayet hassas bir şairdir. Yer küresinin yuvarlak olduğu bilinmediği devirlerde "dünya öküzün boynuzları üz~rindedir; Öküz hare- ket edince deprem olur'' diye algılanırdı. Çıkış no~sı hadis-i şerif'e dayandığı için bununla ilgili hem dini hem dünyavi bilimler kapsamında farklı tartışmalar; yorumlar ortaya çıktı.
Ahmet Cevdat Paşa buna benzer tartışmalara değinerek kinayeli bir üslupla şunları yaz-
mıştır: "Zevallı reformcu yer küresini ahırda gördüğü öküzlerden birinin boynuzu üstünde
sanıyor. Kamusda, Sevr kelimesinde yazılı, öküz şeklinde diziimiş ytldız kümelerinden ha- beri olsaydı, Allahın Resulüne böyle dil uzatmazdı. Bu hadis-i şerif söylendiği senelerde, o burcun, güneşten, yer küremize uzattidığı düşünülen bir doğrunun uzantısı üzerinde bulun- duğu, bugün hesab edilmektedir." (Cevd~t, 2009: 265) "Öküzün boynuzunda taşıdığı Dünya"
672 lt.'teRı:~TlO:~l. rlECIP FAZ.Il. KISAKUAEK S'Oo\FOStUM U.A'/20-'21. 201l·KOJoJV;.;TUiU<EY
ile ilgi! söylentiler şairin bir şiirinde şu tarzda metaforlaşarak karşımıza çılanaktadır:
Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arı ı boynuzunda taşıyan öküz? (1 9)
Şiirde arz metaforik anlamda çfleyi, öküz ise çilekeşi temsil etmektedir.
Asma köprü diğer bir adıyla sı rat köp~~_!ı~lk hikayelerinde, farklı söylentilerde yazara ya da kişiye özgü olarak çeşitli şekil ve yorumlarla birlikte karşımıza çıkar. Halkın beğendiği
konularla eserini zenginleştiren şair bir şiirinde asma köprü oykodomonimini şu şekilde
dile getirir:
Ey akıl, nası/da delinmez küfen ? Ebedi olsun urbası kefen!
Kursa da boşluga asma köprü,fen,
Allah derim, başka hiç bir şey demem! (23)
Alıntı metin makamındaki asma köprü yaygın islami rivayetlerle ilgili olup, cennet ve cehennemin arasında bulunan kıldan ince ve kılıçtan keskin-olarak tasvir edilen sırat köp- rüsünü anımsatınaktadır. Şair, bilim ve teknoloji boşlukta asma köprü yapamaz, hatta yapsa bile yol um dan şaşma m, diyerek, sırat-ı m üstakim'le ilgili rivayetleri anımsatmaktadır.
Sonuç
Şairin eserleri onun gönül manzaralarıdır. O kendi iç dünyasında "mukaddes eşiğin sü- pürücüsü" olduğunu söylemekle birli~e şiirlerinde kah "dev'' kah "pire" ve benzeri renga- renk timsallerle karşımıza çıkarak şaşırmayı başaran usta sanatkardir. Bu timsaller Necip
Fazı! Kısakürek adlı manevi dünyada birleşirler. O kendi tinsel dertlerini, gamlarını ve bü- yük aşkını kağıda döker ve onu seyreder. .. Sanki insanlığa kalbini açıp gösterir ve "İşte bakı
nız bu benim, benim dünyam budur" diye hıçkırıyor gibi ...
itiraf etmek gerekir ki, şairin şiirlerinin dili hakkında ancak onun kendisinden alınan iktibasla tarif etmek mümkündür. Onun şiirlerinde "her kelime, kendi zatı ve öbür kelime- lerle, nisbeti yönünden şairin gözünde, içine renk renk, çizgi çizgi ve yankı yankı cihanlar
sığdırılmış birer esrarlı billur zerresi dir." (Kısakürek, 2012: 484) Şair şiirlerinin mahiyetini tüm derinliğiyle anlamak zor. Ama okunduğunda bir aydınlık gibi kalbinize yerleşir ve sır
daş oluverir. Büyük şaire sırdaş olmak da büyük bir baht
llDSlHISI
liüf
ram
rısmro1SlAJlllilli
ULUSI.A.RASI t::C!? FA.Zil KISAK\)R.EK Sfl.~POlYıJMU 20-221.t4V1S 20'3 ·I<O"'l'r'AtTÜ.RidY!:
1111111111111
SHIPDSiUOO
aonı f4lil mmroı
l{AYNAI{ÇA
AKTULUM, Kubilay. Metinlerarası Ilişkiler. Ankara: Öteki Yayınevi,1999.
AKTULUM, Kubilay. Parçalı lık/Metinlerarasılık Ankara: Öteki Yayınevi, 2004.
AVLAKULUV, Yashnarbek Özbek Tili Onomaslik Birliklarining Lingvistik Tadkiki. Avtoreferat, Taş kent; 2012.
BAKHTİN, Mikhail. Kamavaldan Romana. EdebiyatTeorisinden Dil Felsefesine-Seçme Yazılar. Çeviren: Cem Soy-
demir. Aynntı yayınlan, 2001. ·
BAKHTİN, Mikhail. Sobraniye Soçineniy vS emi Tom ah. Moskva, T. S. izd: Russkiye Slovaii.1997.
CEVDAT. (Paşa), Ahmed, Faldeli Bilgiler; 2. Kısım. Muhtelif Bilgiler. 52. Baslo, istanbul, Hakikat Kitabevi, 2009.
GAGARİN, Yuri. Uzay Yolu. SSCB, Moskova Savunma Bakan h~ Askeri Yayınevi,1961.
GORŞKOV Al. Russkaya Stilistika. Moskva, Astrel·AST yayınevi, 2001.
GÖKALP-ALPASLAN, Gonca. Metinlerarası Ilişkiler ve Gılgamış Destanının Çağdaş Yorumlan, istanbul: Multi lin·
gua! Yayınlan. 2007.
HOTAMOV. N., SARIMSAKOV B. AdebiyatşunaslıkTerminlerining Rusça· Özbekçe lzahlı Luğatı, Taşkent, Olotuvçı.
1983
KISAKÜREK, Necip Fazı!. Çile. Büyük Doğu Yayınlan, 73. Basım, 2012.
KUREŞ S. B. Uslojnyonnoye Kodirovaniy~ Obraznoy lnformatsii KakAspekt Filologiçe.skogo Analiza Hudojestven- nogo Texta. Mozir-UO. MGPU, 2003. '
ÖZAY. Yeliz. Metinlerarasıilişkilerde Sözlü Yapıtlan n ve Sanatçılan n Konumu Üzerine. Milli Folklor; 2007, S. 75.
ŞAMAKSUDOV, A Özbek Tili StilistikasL Taşkent.1974. . YOLDASHEV. B. Frazeologik Oslubiyet Esastan. Semerkand,1999.
YULDASHEV. Marufjon. Badiiy Matn Lingvopoetikasi. Taşkent; Fen, 2008.
YULDASHEV. Marufjon. Özbek Edebt Eserlerinde Esas Metin Ve Alıl)tı Metin ilişkisi, E.Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmalan dergisi, 2010, Sayı: 19.
674 llWei\U.\TIO!W.U.~CI~FI..ıJ!..KISAKU"?..a<Sn'JI03ıW~
IJ.AY Z0.22. 20\.3· KCHYA/TUM'!Y'