February 2012 - April 2012
Volume : 14 Number : 52 ..
Akademik Araştırmalar Dergisi 2012, Sayı 52, Sayfalar 145-159
NİKAHLA İLGİLİ BİR HADİSİN GÜNÜMÜZ AÇISINDAN ANLAŞILMASI
HAKKINDA
H.İbrahim ACAR*
Özet
Evlilik, insan hayatının en önemli kararlarından biri olduğundan eş
seçimi tesadüflere bırakılmamalıdır. Hz. Peygamber değerlendirmeye çalıştığımız hadisinde birkaç kriterin dikkate alınarak kadınların tercih
edilebileceğini, ancak bunlardan dindarlık vasfının öne çıkarılması gerektiğini
söylemektedir. Evlilikte din ve ahlak esasına dayalı tercihin yapılması eşlerin mutluluğu ve aile içiİıde huzurlu bir . ortamın sağlanmasına etki edeceği düşünülmektedir.
Günümüzde dindar kadınlarla evlilik yapan birçok kimsenin mutlu
olamaması, incelemeye çalıştığımız Hz. Peygamber'in hadisi ile ilgili fikir
jimnastiği yapmamıza neden olmaktadır. Bunun sonucunda iki farklı sonuç
karşımıza çıkmaktadır. Ya Hz. Peygamber bu sözünde isabet edememiştir veya dindar olarak nitelendirdiğimiz kadınlar dindar değillerdir. Allah'ın ilhamda bulunduğu ve koruma altına aldığı Hz. Peygiım.ber'in, sözünde isabet edememesi mümkün olmadığına göre, bu durumda kadınların dindarlıklarının sorgulanması gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Nikah, evlilik, dindar kadın, dindarjradınla evlilik
ON UNDERSTANDING A Hj\DITH RELATED TO WEDLOCK AT THE PRESENT DAY PERSPECTIVE
· Abstract
Marriage being one of the most important decisions in humarı life, partner selection should not be left to a chance event. The prophet, in a hadith which we assess, mentions some criteria about wife selection with piety being highlighted. In marriage, it is thought that a faith based and ethical oriented selection affects the happiness of partners and provides a tranquil atmosphere in the family. We decided to do a brain storming on the prophet's hadith because of so many people who are married with religious women do ıiot seem
"Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, hacarl959@hotrnail.com
to be happy these days. As a result of this, there could be two reasons. The prophet was mistaken or the religiosity of these women is in question. On the ground that, error is impossible for the prophet who is shielded and inspired by God, in that case women's piety has to be examined.
Keywords: wedlock, marriage, religious women, marrying with religious women
GİRİŞ
Evlilik, hem tabii ve medeni bir ihtiyaç, hem de dini bir vazifedir.
Ondan beklenen en büyük gaye, nefsi, ahlakı ve toplumu kötülüklerden korumak, imanlı nesiller yetiştirmektir. Önemli bir özrü olmadan evlilikten
kaçınan, "Nikah benim sünnetimdir. Benim sünnetimdenyüz çevirenler benden değildir .... "1 diyen Hi. Peygamber'in sünnetine aykırı hareket etmiş olur.
İnsan hayatının en önemli dönüm noktalarından biri olan evlilik
aşamasında eş seçimi tesadüflere bırakılmamalıdır. İslam'ın evlilikten
beklediği gayelerin gerçekleşmesi için mütedeyyin ve iffetli hanımlarla evlilik _ tercih edilmelidir. İslami anlayışa göre bu gayeye yönelik gerçekleştirilen
evliliklerle, ahlaklı ve erdemli nesillerin yetişmesi sağlanabilir.
Eş seçimi, neredeyse insan hayatının tümünü belirleyecek bir karar
aşamasıdır. Mutlu bir yuva ancak uygun bir eş seçimi ile mümkün olabilir.
Bunun için duygusallık bir tarafa bırakılarak, eŞ adayının hem kendisi ve hem de ailesi mutlaka araştırılmalİdır. Aksi takdirde yüzeysel bir karar
alınacağından, yapılacak evlilikler, sıkıiıtı ve mutsuzluğu beraberinde getirebilecektir. Kurulacak yuvanın huzurlu ve uzun ömürlü olabilmesinde
kadının inkar edilemeyecek kadar büyük rolü olacağından, eş seçimi konusunda son derece hassas ve dikkatli davranılmalıdır.
1. Eş Seçiminde Öne Çıkan Özellikler
Evlenen kişiler hayatlarının geriye kalan kısmını eşleriyle geçirecek ve
hayatlarım onların hayatlarıyla birlikte şekillendireceğinden Hz .. Peygamber, eş şeçimiyle ilgili olarak şu kriterleri saymaktadır. " Şüphesiz kadın şu dört vasfindan dolayı nikahlanır. Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Eli toprcık olasıca!( fakir düşsen de yoksul olsan da) Sen dindar olanı seç. "2 Evlenmek
1 İbn Mace, Nikah, 1.
2 Buhari, Nikah, 16; Müslim, Rada, 53; Hadisin sıhhati ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Nihat Yatkın, "İslam'da Evlilik ve Eş Seçiminde Dindarlığın Tercih Edilmesi"; Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.Dergisi, Erzurum, 2010, S. 33, s.54.
146
H.ibrahirn ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012- Nisan 2012
isteyen erkeklerin eş seçiminde dikkate alacakları muhtemel özellikleri
sıralayan Hz. Peygamber, bu hadisinde güzellik, soy veya zenginlik yanında
esas itibariyle dindar kadınla evliliğe vurgu yapmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki Hz. Peygamber, dini hassasiyet ve duyarlılığı, mutlu bir evljlik yapabilmenin, dolayısıyla da hem dünya, hem de ahiret saadeti elde edebilmenin ön şartı olarak görmektedir. Şüphesiz dindar olanın tercih edilmesi, mal, soy ve güzelliğin önemsiz olduğu sonucunu doğurmaz.
Hz. Peygamber'in burada vurgulamaya çalıştığı, evliliklerin sadece zahiri güzellik veya mal sahibi olma gibi fani özelliklere değil samimiyet ve
paylaşımı öne çıkaran dini ahlaki duyarlılığa dayalı olmasıdır. Dindarlık göz
ardı edilerek sadece cinsellik, tensel güzellik veya mal gibi geçici özellikler üzerine bina edilen evlilikler, bu vasıfların bir gün kaybolmasıyla sarsıntıya
uğrayabilir. Menfaatler azaldığında, güzellik kaybolduğunda evlilik bir anda sona erebilir. Sadece bedensel veya maddi tatmin peşinde koşan bir insanın evlendiği eşiyle mutlu olabilmesi mümkün değildir. Buna mukabil manevi
değerler ve güzel ahlak üzerine kurulan evliliklerin uzun ömürlü olacağı
söylenebilir.
Evlenilecek kadında bulunması gereken öncelikli vasıf dindarlıktır.
Kadının güzelliğine, zenginliğine, makam ve mevkisine değil, ahlakının güzelliğine, dindarlığına, İslam anlayışına bakmalıdır. Kişi, dindarlık vasfıyla diğer vasıflar arasında tercih yapmak durumunda kaldığında, dindarlık vasfını
tercih etµıelidir. Sadece güzellik veya zenginlik ya da sadece asalet vasfı
dikkate ·alınmamalıdır. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisinde "Kadınlarla (sırf) güzellikleri için evlenmeyinii. Olabilir ki güzellikleri (böbürlenmeleri ve kibirlenme/eri sebebiyle) onları helake sürükleyebilir. Onlarla (sırf) malları
için de evlenmeyiniz. Umulur ki malları aşırı davranmalarınd sebep olabilir.
Ancak dindarlıkları sebebiyle onlarla evlenin. Şüphesiz, bumu kesik, kulağı
delik fakat dindar siyah bir cariye (dindar olmayan ) hür bir kadından daha üstündür. n3 buyıırmuştıır. ·
Hz. Peygamber bir 'sohbetinde "Hadra-i Dimen 'den sakının "
buyurduğunda sahabeler, Hadra-i Dimen nedir Ya Resulellah? diye sormuşlar,
bunun üzerine O; "Kötü.muhitte yetişen güzel kadın" cevabını vermiştir.4 Aslında güzellik, evlilik süresince eşler arasında sevgi ve muhabbetin
oluşmasına vesile olur. Fakat güzellik izafi ve fani bir olgu olduğu için eşler
"İslam'da Evlilik ve Eş Seçiminde Dindarlığın Tercih Edilmesi", Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Erzurum, 2010, S. 33, s.54.
3 İbn Mace, Nikah, 6.
4 Ali el-Muttaki el-Hindi, Keıızu'l-Ummal fi Sıiııeııi'l-Ekval ve'l-Ef'al, Müessesetür'- Risale,
1981,c. XVI, s.496. ""
arasında muhabbeti sağlamadaki rolü de geçici olabilir. Keza mal sahibi olma yani zenginlikte de aynı durum söz konusudur. Malı için evlenilen kadının çeşitli sebeplerle fakir düşmesi halinde,· tercih edilme sebebi olan malın kaybolmasıyla evlilik hayatı sıkıntıya girebilir. Soy ve asalete gelince, her ne kadar evlenilecek eşin asil ve şerefli bir aileden olması aranması gereken bir özellik ise de, evliliğin huzur ve sükun içinde devamını sağlamak için yeterli bir vasıf değildir. Buna mukabil dindarlık, her zaman ve her mekanda geçerli olan ve insanı kulluk çizgisinde tutabilen, dolayısıyla da eşlerin hayatta
karşılaşacakları her türlü sıkıntıları metanet ve sabırla karşılamalarında en büyük dayanakları olacaktır.
Hz. Peygamber bir başka hadisinde, "Güzel kadınla evlenmenizde bir beis yoktur. Ancak sizin için hayırlı olmayabilir. Zengin bir kadınla da evlenmenizde bir beis yoktur. Fqkat malı size bir fayda sağlamayabilir. Size dindar ve emin kadın tavsiye ederim. O vasıftaki insanları arayın. " 5
buyurmuştur.
Günümüzde erkekler, evlenecekleri kadında daha ziyad'e güzellik, zenginlik, iyi bir kariyer ve asalet gibi vasıflar aramaktadır. Bunlar önemli kriterler olarak kabul edilmektedir. Kadınların dini ve ahlaki durumlarına pek ,
bakılmamaktadır. Halbuki asıl olan kadında dindarlık vasfının aranmasıdır.
Tercih esnasında öne çıkan özellikler kişiden kişiye değişse bile, dindarlık şartının en az tercih edilen özellik olduğunu görebilmekteyiz. Bu durum, her geçen gün İslam aile düzenini temelden sarsmaktadır. İslami yaşantı zaafa uğramaktadır. Genç kızlarımız daha çok tercih~edilebileceklerini düşündükleri hususlarda kendilerini geliştirmeye çalışmakta,1 İslami konuları ihmal etmektedirler. Oysa erkekler tercihleri esnasında İslami kriterlere önem verecek olsalar kızlar da bu çerçevede kendilerini geliştimieye gayret
edeceklerdir. ·
Kur'an-ı Kerim'de de, evliliklerin sağlam temellere oturabilmesi için, dini inanç ve değerlerin dikkate alınması ve inanan kadınlarla evlilik yapılması şu ayetle istemektedir. "İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin.
Beğenseniz bile, putperest bir kadından imanlı bir cariye kesinlikle daha iyidir ... "6 Putperest kadınlar ne kadar güzel olursa olsunlar, kişiyi ne kadar hayran bırakırlarsa bıraksınlar, ne kadar nazik ve kibar olurlarsa olsunlar, iman etmedikleri sürece evlilik konusunda inanan kadınlara tercih edilmemelidir.
Mü'minler mutlaka inançlı biriyle evlenmelidir.
5 Heysemi, Nureddin Ali b. Ehi Bekr, Mecmeu'z-Zevıiid ve Menba'u'l-Fevaid, Beyrut, 1967, C.IV, s .. 254-255.
6 el-Bakara, 2/221.
148
H.lbrahim ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012- Nisan 2012
Ayette, kadının güzelliğinden, zenginliğinden ve asaletinden değil, doğrudan inançlı olmasından bahsedilmektedir. Ahiret ·inancı kuvvetli olan
kinıselerin evlilikleri kolay kolay bozulmaz. Çünkü taraflar her türlü konuda adaletli davranmaya özen gösterirler. Tevhit inancına sahip olan kadınlar,
ailenin.ve toplumun birlik ve beraberliğini ayakta tutma çabası içinde olurlar.
Bu va~fa sahip kadınlar eşlerine ebedi hayat arkadaşı gözüyle bakarlar. Bu ebedi beraberlik düşüncesi de, onların merhamet duygularının harekete geçmesini, yaşlılık, hastalık ve diğer sıkıntılı dönemlerinde· eşlerine sevgi ile muamele etmelerini sağlar.
Hz. Peygamber bu bağlamda şöyle buyurmuştur. "Üç şey insanın bahtiyarlığına sebep olur. Saliha (dinin buyruklarına . uygun hareket eden)
kadın, iyi bir binek ve rahat bir ev. Şu üç şey de kişinin mutsuzluğuna sebep olur. İyi olmayan bir kadın, iyi olmayan bir binek ve ryi olmayan (dar, sıkıntılı) bir ev"1
Evlilikte din ve ahlak esasına dayalı bir tercih yapmak eşlerin mutlulu~a, aile içinde huzurlu ortamın sağlanmasına en büyük etken
olacaktır. Dindar kadınlarla birlikte olanlar onların güzel ahlakından ve bereketinden istifade ederler. Çocuklar da annelerinden alacakları ilk terbiye ile İslam üzere şekillenecek ve geleceğe hazırlanacaklardır.
Evlilikler Allah için olmazsa, eşler birbirlerini Allah için sevmezse, ruhsal birliktelik ve gönül birlikteliği olmazsa, kadın ya da erkek o zaman bir meta gibi algılanır ki bu da tarafları fiziksel eğlence vasıtası ve bir oyuncak haline getirir. Oyuncaktan bıkılınca da değiştirme arzusu öne çıkacağından mutsuzluk baş gösterecek ve evliliğin devamı zorlaşacaktır. Muhtelif ülkelerde boşanmaların yüksek olmasının sebeplerinden birisi de dünyevi
düşüncelerle yapılan evliliklerden bir müddet sonra bıkılması, manevi ve uhrevi yönün ya hiç bulunmaması ya da doğru bir şekilde olmamasıdır.
Hz. Peygamber, ''kadınların en hayırlısı hangisidir? şeklinde sorulan bir soruya şu şekilde cevap vermiştir. "Kocası kendisine baktığında onu memnun eden, kocasının dediklerine uyan, nefsi ve malı hususunda kocasını
gücendirecek şekilde reddetmeyendir. "8
Bir başka hadisinde de Hz. Ömer'e hitaben şöyle demiştir. "Sana
kişinin elde edeceği en hayırlı hazineden haber vereyim mi?. Bu saliha (dinin buyruklarina uygun hareket eden) bir kadındır. (Kocası) ona baktığında neşe
saçar, sözüne değer vererek ona itaat eder ve yokluğunda onu(n iffetini ve malını) korur." 9
7 Ahmed b. Hanbel, I, 168.
8 Nesai, Nikah, 14.
9 Ebu Davud, Zekat, 32.
..
Kadın, her şeyden önce aile yuvasının iki temel unsurundan birisidir.
Evde huzur ve sükunun sağlanabilmesi için, kocasına karşı derin bir saygı ve sevgi duymalıdır. Bunun belirtisi olarak da daima tatlı sözlü ve güler yüzlü
olmalıdır. Kocasına karşı sert ve asık suratlı olan bir kadın, hadislerde belirtildiği gibi davranmıyor, İslami ölçülere göre hareket etmiyor demektir.
Çünkü hadislerde iyi bir hanımın, kocasına güler yüzlü davranan, etrafına neşe
saçan, onun isteklerini reddetmeyen kadın olduğunu görmekteyiz. Hepimizin
bildiği gibi, insan hayatında iyi günler olduğu gibi zaman zaman sıkıntılı ve kötü günler de olabilir. Bu gibi zamanlarda kadın kocasına hem manen destek
olmalı hem de maddi imkanlarını kullanarak sıkıntıların aşılmasına katkı sağlamalı ve ailenin dağılmasına engel olmaya çalışmalıdır. Evin geçimini
sağlamak erkeğin vazifesidir diyerek bir köşeye çekilen ve bu sıkıntılı
durumlar karşısında sadece seyirci kalan bir kadın, hadislere ters düşerek, hem İslami ölçülere uymamış, hem de' beşeri açıdan insanlık vazifesini yapmamış
olacaktır.
2. Dindarlığın Anlamı ve Dindarlarda Bulunması Gereken
Vasıflar
Dindarlık, bir kişinin mensubu olduğu dine ait inanç, ibadet ve
yaptırunlara ilişkin kabul, yoğunlaşma ve meşgul olına derecesi olarak
tanıınlanabilir. Dindarlık, sevinç ve üzüntülü zamanlarda, her türlü şartların bulunduğu ortaınlarda insanı kulluk çizgisinde uitabilen, olayları inancına göre
değerlendirme imkanı veren üstün bir meziyettir. 1
Dindar ise, mensubu olduğu dinin inanç, ilke ve pratiklerini tutum ve
davranışlarında sergileyen, dindarlığın bQtün tezahürlerini sosyal ve toplumsal hayatta gösteren kişidir. 10 Bunun tabii bir sonucu olarak İslami düzlemde
dindarın, Allah'a inanan, ona bağlanan, din inancı güçlü olan, Kur'an ve sünnetin öngördüğü ibadet ve güzel ahlakı yaşamına hakim kılan, dinin emrettiklerini yapan, yasaklarından kaçınan ve bunları olumlu olıiınsuz her ortamda nefsine zor gelse dahi büyük bir gayretle yapabilen, kısaca Kur' an ve sünnete göre hayatını tanzim eden ve ahlaki sorumlulukları hissedebilen kimse
olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda Hz. Peygamber'in şu hadisi önem arz etmektedir. " Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız; Allah 'ın kitabı ve Resulullah 'ın sünneti" 11
10 Abdurrahman Kurt, "Dindarlığı Etkileyen Faktörler'', Ulu.dağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa,
2009, C.XVIII, S.2, s.2.
11 Hakim, Ebu Abdillah el-Hakim en-Neysaburi, el-Müstedrek ale's-Sahiheyn ve Bizeylihi, et-
Telhisu'l-Hafız ez- Zehebi, Beyrut, C.I, s.93.
H.lbrahim ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012- Nisan 2012
Din, insanların Allah ile olan ilişkilerini, Allah'ın insanlarla olan
ilişkilerini, insanların diğer insanlarla olan ilişkilerini düZenlediğinden dindar insan, Hz. Peygamber'i örnek alarak O'nun gibi dindarlığın bütün boyutlarını
hem gönlünde hem de hayatında birleştirir. Dindar insan Allah'ın ve
peygan:ıberinin emir ve yasaklarını öğrenir, bu öğrendiklerini de ibadet ve
davranışlarıyla hayatın bütün safhalarına yansıtır. Hayatını ihlas ve samimiyet içinde Aılah'ın rızasına uygun olarak yaşar. Bu çok öneınlidir. Bir insan dinin emirlerini en iyi şekilde bilebilir. Ancak bilınek yeterli değildir. Bilgisini ihlas ve samimiyetle amel safhasıİıa geçirmeli, hayatına mal etmelidir. Allah'ın rıiasına uygun olarak, başka bir gaye gözetmeden amel etmelidir. Buna amel-i salih denmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de "Asra yemin olsun ki, insan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak, iman edip salih amel işleyenler, birbir- , Zerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır/'12 buyrulınaktadır.
Hz. Peygamber Cibril hadisinde "ihsan" terimini açıklarken şöyle demiştir: "İhsan, Allah 'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da şüphesiz O seni görmektedir." 13 Biz Allah'ı göremiyorsak da O'nun bizi gördüğüne inanarak ibadet etmek şeklindeki dinin bu yönünü, namaz kılarken, oruç tutarken, nafile ibadet yaparken göstermeye
çalıştığımız gibi eşımıze, eşımızın yakınlarına, komşularımıza ve
akrabalarımıza günlük hayatın içerisindeki her türlü davranışlarımızla gösterebilıneliyiz. İnsanın Allah'la olan irtibatını canlı tutan namazın da gayesi zaten budur. Kur'an'da , " .... Muhakkak namaz insanı hayasızlıktan ve . kötülükleri alıkoyar. "14 buyrularak namazın mü'minlere kazanıınlarından
bahsedilınektedir.
Din, ferdin güçlü kişilik sahibi olınasını sağladığından gindar, günlük hayattaki bunalıınlara karşı daha dayanıklıdır. Zorluklar karşısinda yöneleceği
manevi bir sığınağı vardır. Gün içerisinde belirli aralıklarla kılınan beş vakit namaz; Ramazan ayında tutulan oruç,, yalan ·ve gıybetten kaçınmak, diğer
insanlarla ilişkilerinde zulüm ve haksızlıktan uzak durmak, insanda güçlü bir iradenin oluşmasına ve şahsiyetinin gelişmesine yardımcı olur. Dindar insan, kendi özel hayatı ve iç dünyasında dini ve ahlaki emirlere uyuınlu olur.
Hayatın imtihanlarla dolu olduğunu, sıkintı ve meşakkatlere karşı sabretmesi gerektiğini düşünür.15
Allah' a ve ahiret gününe inanan dindar insan, saadet yolunun sabırdan geçtiğini bilir, aile ilişkilerinde de buna özen gösterir. Ortaya çıkan sorunlarda
sabırlı ve metanetli davranır. Olumsuz bir neden olınadıkça, çok öneınli
12 el-Asr, 103/1-3.
13 Buhari, İman, 37; Müslim, İman, 1.
14 el-Aııkebut,29/45.
15 Vejdi Bilgin, Sosyal Çözıilme ııe Din, Samsun, 1997, s.134-135.
..
gördüğü evliliğini sürdürmeye çalışır. Çünkü faziletli olanın boşall:mak değil, evliliği sürdürmek olduğunu bilir. Dindar kadın, her insanda olabileceği gibi kendisinin de bir çok kusurları, hataları ve eksiklikleri olabileceğinin farkındadır. Bu yüzden çok basit sebeplerle, eşini dışlamanın, itham etmenin, incitmenin günah olduğunu ve sorumluluk gerektirdiğini düşünür. Dindar
kadın, aile saadeti için eşine iyi davranması gerektiği gibi, aynı zamanda onun anne ve babasına da iyi davranması, hürmet göstermesi gerektiğinin farkında
olur. Çünkü eşiyle mutlu olmanın ve eşinin sevgisini kazanmanın yolunun, onu
yetiştiren ve üzeriQde hak sahibi olan anne ve babasına gösterilecek saygıdan geçtiğini, eşinin anne ve babasının, kendi anne ve babası gibi hukukunun
olduğu idrakinde olur.
Diğer yandan, dindar olmak, güzel ahlaklı olmayı gerektirir. Çünkü dinimiz insanların güzel ahlaklı. olmasıni istemektedir. GÜzel ahlak, zaten örnek alınması gereken peygamberimizin ahlakıdır. İmanın kemale ermesi de güzel ahlakla mümkün olur. Güzel ahlak, insanları kötülüğe yaklaştırmaz, kıskançlıktan, yalan ve iftiradan uzaklaştırır, öfkeyi yenmeye, savlırganlıktan uzaklaşmaya, misafire izzet ve ikram konusunda içten davranmaya Jcatkı sağlar.
Konumuzla ilgili hadise tekrar dönecek olursak, Hz. Peygamber'in kendileriyle evlenilmesini istediği dindar kadınlar, yukarda kısmen
bahsettiğimiz özelliklere sahip olan kadınlardır. Onlarla evlilik insanları mutlu etmelidir. Ancak günümüzde dindar olarak vasıflandırdığımız kadınların aile içi, komşu ve akrabalarına yönelik davranışları,~~ zaman gerçek dindarlikla uyum göstermemektedir. Kendilerini dindar kabul edenlerin insani ilişkilerde
dinin ölçülerine göre davranmamaları, dindarlığın mahiyeti konusµnda yanlış
anlamalara sebep olmaktadır. Bu. hem dinin yanlış anlaşılmasına hem de gerçek dindarlar hakkında yanlış kanaat'oluşmasına sebep olmaktadır. Dindar olarak bilinenlerin hata ve yanlışları genelleştirilerek dine yöneltilebilmektedir.
Bu durumda din, hem dindar geçinenlerden hem de dini eleştirenlerden zarar görmektedir. 16 Bununla birlikte takdire şayan bir şekilde dinin ibadet yönünü
yaşadığı gibi, aile ve çevre ilişkilerinde de bunu tam manasıyla hayata geçiren gerçek dindar insanların sayısı da az değildir.
3. Dindar Kadınlarla Mutlu Olamamanın Sebepleri
Bu konuda haklı olarak şöyle bir el~ştiri yapılabilir. Dindar olmak,
mutluluğun en önemli sebeplerinden biri ise,. günümüzde dindar olduğu
16 Mehmet Görmez, " Prof.Dr.Mehınet Görmez İle Din ve Dindarlık Algısı", Diyanet Aylık Dergi, Ankara,
2009, S. 217, s.33.
H.lbrahim ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012 - Nisan 2012
düşünülen ailelerin evliliklerinde neden sorunlar ve boşanmalar bu kadar fazla? Bu eleştiri gerçekten haklı bir eleştiri olabilir. Bunl.ın cevabını bulmamız gerekmektedir.
Hz. Peygamber, daha öncede zikrettiğimiz "Şüphesiz kadın şu dört vasfinC/an dolayı nikahlanır. Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Eli toprak
olasıca! (fakir düşsen de yoksul olsan da) Sen dindar olanı seç. " hadisinde geçen "dindar" kelimesi ile gerçek dindar olanları kastetı:nektedir. Bir insanın hayatı Kur'an ve sünnet ile, dolayısıyla Hz. Peygamber'in yaşantısıyla ne kadar uyumlu ise, o insan o derecede dindardır. Hz. Peygamber, gerçek dindar ile Allah'a ve Peygamber'e inandıkları, namaz kılıp oruç tuttukları, hatta nafile ibadetler yaptıkları halde amellerinde, sözlerinde, ahlaklarında bilhassa aile içi davranışlarında Kur'an ve sünnete aykırı davranan kimseleri kastet- memektedir. Kur'an ve sünnetin emirlerini haya~a yansıtamayan insanlar gerçek dinar olarak vasıflandırılamaz. Kadın, ailesi, yakınlari ve çevresiyle ilişkilerini Kur'an ve sünnete göre düzenlemelidir. İslam öyle bir dindar istemektedir ki, o dindarlığı ile düşmanlarını bile kendisine dost edebilmelidir.
Din.dar görünmelerine rağıneİı Kur'an ve sünnete aykırı davranış sergileyenlerin ibadetlerini alışkanlık çerçevesinde değerlendirebiliriz. Bu tarz ibadetler şuursuz yapıldığından dolayı kendilerine hiçbir yarar sağlamaz, hayat
tarzlarında bir değişim gözlenmez. Nefislerine zor geldiği için Kur'an ve sünnetin bir çok emir ve tavsiyelerine bilerek veya bilmeyerek uymazlar.
Bunun örneklerini evlilik öncesi dönemden başlayarak, evliliğe hazırlık
dönemi, nikah anı, evliliğin devaIIl:l, aileler arası ilişkiler, kayın valide, kayın
pederle olan münasebetler, boşanma düşüncesi vb. bir çok konuda verebiliriz.
Makale konumuz, ilgili hadisten de anlaşılacağı üzere erkeklerin dindar kadınları tercih etmeleriyle alakalı olduğundan, burada dmdar olduğunu söyleyen ancak gerçek manada Kur'an ve sünnetin emirlerine uymayan
kadınlardan kaynaklanan olumsuzluklara yer vermekteyiz. Bu durum erkeklerin çok mükemmel oldukları, bet 'Yönüyle Kur'an ve sünnete tabi
oldukları anlamına gelmez. Elbette onlar için de söylenecek çok söz vardır.
Ancak onları bif başka makalemizde değerlendirmeye çalışacağız.
3.1. Evlilik Öncesi Dönem
Evlilik öncesi dönemde erkeğin kendisi ve ailesi tarafından beğenilme
arzusu ile mükemmellik tablosu çizenler, evlilik akdi gerçekleştikten sonra adeta değişim ·geçirmektedirler. Bunun üzerine anne ve babalar "biz
evladımıza nasıl bir eş tercihinde bulunduk" derken çocuklar da " ben kiminle evlendim" diye yaptıkları tercihi sorgular hale gelmektedir. Doğru olan, ya
göründüğü gibi olmak ya da olduğu gibi görünmektir. Taraflar mutlaka doğru,
samimi ve dürüst davranmalıdır. Hiçbir olumsuz yön gizlenmemeli, karşı
tarafa olduğuntan farklı gösterilmemelidir. ..
3.2.Evliliğe Hazırlık Dönemi
Bu dönemde özellikle kız ailesi, maddi açıdan karşı tarafı sıkıntıya
sokmamak için azami gayret göstermelidir. Aşın isteklerden kaçınmalıdır.
İslam, her konuda olduğu gibi çeyiz, takı, tören vb. konularda kolaylığı emretmektedir. Nitekim Hz. Peygamber "Nikahın hayırlısı kolay olanıdır. "17 buyurarak evlilik esnasında kolaylık gösterilmesini, gereksiz masraflarla
evliliğin zorlaştınlmamasını istemiştir. Bir başka hadisinde de "Nikahın en bereketlisi, en güZeli en az masrafı olandır" 18 buyurarak israf ve gösterişten
kaçınılmasını istemiştir. Buna karşın Hz. Peygamber'in evliliğin kolaylaştırılmasıyla ilgili bu sözlerini dindar ailelerin dikkate almaması ve
karşı tarafı sıkıntıya sokacak taleplerde bulunması düşündürücüdür.
Evliliğe hazırlık döneminde beklentiler üst seviyecle olmamalıdır.
Taraflar karşılıklı abaıtılı taleplerde bulunmamalıdır. Çünkü insanlar ancak maddi inıkfuıları nispetinde harcamada bulunabilirler. Bu konuda özellikle dindar kız ailelerine büyük görev düşmektedir, Taleplerinde israfa sebebiyet vermemeli ve sorunlara yol açmamalıdırlar. Kadınlar "isteklerimi yerine getirmediler veya beni önemsemediler " şeklindeki ifadelerle geçimsizliğin
temellerini atmamalı ve Hz. Peygamber'in "Kadınların en bereketlisi insanı
zora sokmayandır "19 hadisini hiç unutmamalıdırlar.
Benzeri durumu mehir tespitiyle ilgili olarak ta söyleyebiliriz. Demir bir yüzüğün bile mehir olabileceğini söyleyen bir peygamberin ümmeti,
evliliği sıkıntıya sokacak şekilde mehir tespitinde bulunmamalıdır. Kur'an ve sünnet tarafından · mehrin üst sınırının belirlenmeµıiş olması bunun için mazeret teşkil etmez. Gücü yetmeyecek insanlardan 1 kg. altın veya 200 altın
lira vb. şekillerde hiçte makul olmayan mehir talebinde bulunmak, henüz evlenme durumunda olan damat adayın4a huzursuzluğa· sebep olacağı gibi,
kaldıramayacağı bir yükün-altına giren damadı, maddiyata çok önem verdikleri
düşüncesiyle daha ilk günden eşine ve onu ailesine karşı olumsuz düşüncelere
sevk edecektir. Bu tarz bir talep, dindar insanlara yakışmayan ve hiçte İslami olmayan bir davranıştır. Kadının veya ailesinin talep edeceği
miktar;
damadın ödeyebileceği oranda olmalıdır. Sünnet olan budur. Hz. Peygamber "Kadınınen hayırlısı,mehrinde kolaylık gösterendir .... "20 buyurmuştur. Bir başka hadiste de "Kadınların mehrinde pahalıya kaçmayın. Eğer fazla mehir vermek dünyada bir ikram ve Allah nezdinde takva olsaydı, bu işi sizin en fazilet/iniz Resulullah yapardı. "21 buyrulmuştur.
17 Ebu Davud, Nikah, 32.
18 Ahmed b. Hanbel, IV, .82.
19 Heysemi, Nureddin Ali b. Ehi Bekr, Mevaridu'z-Zem'an, Medine,ly., C.I, s.306.
20 Heyseini, Mevaridu 'z-Zem 'an, c.I, s.3.06.
21 Ebu Davud, Nikah, 29.
154
H.lbrahirn ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012 - Nisan 2012
3.3.Evlilik Dönemi
Hz. Peygamber, kadınların kocalarına karşı takınacakları tavırla ilgili olarak, "Kocası kendisinden razı olduğu halde ölen bir kadın mutlaka cennete girecektir"( Tirmizi, Rada, 10; İbn Mace, Nikah, 4). buyurmuştur. Hadis,
kocanın rızasının büyük sevaba ve ilahi mağfirete vesile olacağına işaret
etmektedir. Benzer bir rivayet şu şekildedir. " ... Kocalarına ettikleri eziyetler olmasa bunların (kadınların) namaza çok düşkün olanları mutlaka Cennet'e girer"22 Bu hadis, kadınların kocalarına çok eziyet ettiklerini bildirmektedir.
Kocasının rızasını kazanıp cennete girmek varken, bu tür davranışlarla kadınlar eşlerini,. dolayısiyla da kendilerini mutsuz ederek, dünya ve ahiret saadetlerini kaybetmektedirler.
Hz. Peygamber'in şu hadisi de konumuz açısından önem arz etmektedir. "Bana cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki cehennem ahalisinin
çoğu kadınlardır. Onlar kocalarının yaptıkları iyiliklerin kıymetini
görmezlikten gelirler." Bunun üzerine: Allah'ın nimetine karşı mı nankörlük ederler? diye soruldu. Hz. Peygamber: "Onlar, kocalarına karşı küfran-ı
nimette bulunurlar. İyiliklerini görmezden gelirler. Eğer onlardan birisine uzun zaman iyilikte bulunsan, sonra senden hoşuna gitmeyecek bir şey görse, senden hiçbir hayır görmedim der"23
Kadınlar, kocalarıyla mutlu bir hayat yaşama gayretinde olacaklarına, eşlerine sevgi gösterip onları incitmemek için çaba sarf edeceklerine, tatlı
sözlü ve• güler yüzlü olacaklarına sürekli hallednden ve kocalarından şikayet ederlerse, hadiste belirtildiği üzere yaptıkları iyi ameller silinecektir. Bu tür
davranışların toplumda yaygınlaştığını dikkate alacak olursak, kadınların
ibadet ediyor olmaları, onlar hakkında son derece iyi bir fikir sahibi olmamızı
gerektirmemektedir. Bu durumu şu örnekle de açıklayabiliriz. Hz. Ömer'in yanına birisi gelip bir başka adam hakkında şahitlikte bulununca Hz. Ömer,
"Onu.Ilıa komşuluk, yolculuk ve alım satımda bulunup bulunmadığını sorar."
Bunların hepsine olumsuz cevap alınca Öfkelenerek, "Yoksa sen onu camide
başını secdeye koyup kaldırırken mi gördün?" der. Adam "evet" cevabını
verince Hz. Ömer ona şöyle dedi. "Haydi git, sen o adamı tanımıyorsun'"4 Hz.
Ömer'in sözlerinden de·anlaşılacağı üzere, insanları tanıma hususunda onların ibadet ediyor olmaları yeterli değildir. Aynı zamanda beşeri ve ahlaki
vasıflarıyla toplum içerisindeki davranışlarına da vakıf olunmalıdır.
22 İbn Mace, Nikah, 62.
23 Buhari, Kitabu'l-İınan, 20. . . ..
24 Acluni, İsmail b. Muhaınıned-Keı{U '/-Hafa ve Müzilu'l-İlbas, Beyrut.1351, C.I, s.453-454.
3.4.Erkeğin Ailesi ve Akrabalarıyla İlişkiler
Evliliklerde sorunların bir çoğu gelin kayınvalide ilişkilerinden ve gelinlerin kayınvalidelerine olan tavırlarından kaynaklanmaktadır. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur. "Kadınların üzerinde en büyük hak sahibi erkeklerdir. Erkeklerin üzerinde en büyük hak sahibi annelerdir'.ı5 Bu nedenle gelin kocasını yetiştirip bu günlere getiren ve onun üzerinde büyük hak sahibi olan eşinin annesine anlayış ve saygıyla davranmalıdır. Kendisinin de gelecekte kayınvalide olacağını ve aynı beklenti içinde olacağını unutmamalıdır. Bilinmelidir ki, kayınvalidesine kötü davranan gelin, benzer
davranışlara ilerde kendisi de muhatap olacaktır.
Kadının eşini ailesinden uzaklaştırarak ben yalnızca kocamla yaşamak
istiyorum, ailesiyle ve akrabalarıyla görüşmek isteıniyorum demesi hiç de doğru ve İslami bir davranış değildir. Hz. Peygamber. "Akrabalarıyla irtibatı kesen kimse cennete giremez. "26 buyurmuştur. Bu, akrabadan da öte anne hükmünde olan kayınvalide olursa iş daha da vahimleşir. Güzel sözün bile sadaka olduğunu bildiren dinimiz, elbette kayınvalideye iyi davranılmasını
ister. Aynca hiçbir erkek de eşinin, annesine kötü davranmasından hoşlanmaz.
Zaten hayırlı bir kadın da eşini üzmemek için onun annesine saygılı davranır,
makul isteklerini anlayışla karşılar, kendi annesine göstereceği hoşgörüyü ona da gösterir ve onu memnun etmeye çalışır. Ben ne kadro.- iyi davranırsam davranayım, kayınvalidem yine de beni sevıniyor, onun için iyi davranmak içimden gelıniyor, şeklindeki düşünceler de doğru ve isabetli değildir. Çünkü hiçbir anne evladı için kötülük istemeyeceği ,gibi" anne hükmünde olan
kayınvalide de gelini için kötülük istemez. Şayet gelinine ters bir davranışta
bulunursa, bu durumda gelin annesine davranır gibi kayın~alidesine davranmalıdır ki hakkaniyetli ve ffi?iletli olanı yapmış olsun. Nitekim Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur. "Akrabalarına iyilik eden kişi, sadece onların iyiliklerine karşılık veren değildir. Akrabalarına asıl iyilik eden kişi, akrabaları kendisiyle ilişkilerini kopardıklarında, onlara· iyilik yapmaya devam edendir"27 Çünkü iyiliğe iyilikle karşılık vermek zaten çok kolaydır, oysa zor olan kişinin nefsine ağır gelen bir davranışa iyilik ve hoşlukla karşılık
verebilmektir. Nasıl ki kadınlar, kocalan kendi aileleri ile yakın ve sıcak ilişkide bulunduklari zaman mutlu ve hoşnut oluyorlarsa, canlan istemese de kendileri de eşlerinin aileleriyle ilişkilerini saıniıni tutarak hem eşlerini
memnun etmeli hem de aile saadetlerine katkıda bulunmalıdırlar. Oysa~
günümüzde kadınlar eşlerini ailelerinden uzaklaştırmaya çalışırken, eşinin
25 Suyu ti, Celal ettin b. Ebi Bekr es-Suyuti, el-Cami 'zı 's-Sağir fi '{E/ıadisi '/-Beşiri 'n-Nezir, Beyrut, 1990, C.I,
s.76.
26 Bubari, Edeb, 11.
27 Bubari, Edeb, 15.
H.lbrahim ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012- Nisan 2012
kendi ailesi ile yakın ilişkide olmasını istemekte bunun için de gerekli· ortamı sağlamaktadırlar. Halbuki gerçek dindar kendisi için istediği memnun edici
davranışları başkaları içinde istemeli ve bunun için gayret sarf etmeli, gerekirse sabırla ve fedakarca davranabilmelidir.
' 3.5.Annelerin Evlenen Kızlarına Tavsiyeleri Neler Olmalıdır?
Kız anneleri çocuklarını evlendirirken yuvayı dişi kuş yapar misali . eşleriyle güzel geçinmelerini, onların dert ve sıkıntılarını paylaşmalarını,
kanaatkar olmalarını, israftan kaçınmalarını, kendilerini bakımlı, evlerini düzenli tutmalarını, evi iyi idare etmelerini, malını, . ev eşyalarını dikkatli
kullanmalarını, ailenin ve eşinin sırlarını açığa vurmamalanni, eşinin
akrabalarına özellikle anne ve babasına saygı göst;rinelerini, basit sebeplerle evliliği sıkıntıya sokmamalarını tavsiye etmelidir. Dünür oldukları ailenin kendince yanlış· gördüğü davranışlarını kastederek " kızım sen bildiğini yap, onlara çokta aldırış etme, onlar zaten böyle.C' gibi, hor gören.yaklaşımlarla
kızlarını .kışkırtmamalıdır. Şayet yaşa~şsa, kızlarıyla kayınvalideleri arasındaki olumsuzlukların akabinde kızlarına yapıcı nasihatte bulunmalıdır.
Onların da anne olduğunu hatırlatmalı, yıi.k:laşım farklılıklarının kuşak farkından kaynaklanabileceğini, zaman zaman kendisiyle de ters düşebildiğini,
ancak böyle zamanlarda nasıl kendisine hoş görüyle davranıyorsa, eşinin
annesi olan kayınvalidesine de öyle davranması gerektiğini söylemelidir.
Zaman zaman yaşanabilecek ufak tefek kırguılıkları da telafi etmenin küçüğün
görevi olduğunu, büyüklerin kalplerinin çabuk kırılabileceğini, ancak küçük bir tebessümle, belki tatlı bir sözle, ufak bir dokunuşla da kolayca
onarılabileceğini hatırlatmalıdır. Bu tür nasihatler anne olmanıri gereği olduğu
gibi son derece insani, ahlaki ve İslaıni'dir de! Bunun tersini yapan, her şekilde kızını haklı gören, kızım kendi bildiğinden şaşma, eşinin ailesine çok yüz verme sonra alışırlar, mesafeli ol ki' fazla sokulamasınlar diyen bir anne, kızının evliliğine son derece zarar vereceği gibi, huzursuz bir aile ortamı yaratır ki bu da hem Allah'ın hem de insanların hoşnut olmadığı bir durum meydana getirir. Bunun sonucu olarak da mutsuz insanlar ve belki de boşanmış
aileler ortaya çıkabilir. ·
3.6~ Boşanma İstatistiklerinin Düşündürdükleri
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2007 yılında 94219 çift
boşanırken 2008 yılında 99663 kişi boşanmıştır. 2010 yılı 1. dönem evlenme ve boşanma istatistiklerine göre Ocak-Mart dönemlerinde 96841 çift evlenirken 30773 çift boşanmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla
%4.8'1ik artış görülmüştür. Zira 2009 Ocak-Mart sürecinCle 29372 kişi
boşanmıştı. 2010 yılı Nisan-Haziran dönemlerinde ise 32743 kişi boşanmıştır.
Bir önceki yılın aynı dönemine göre %5.7 lik artış görülmüştür. 2009 yılının aynı döneminde 30982 çift boşanmıştı. 2009 yılının Temmuz-Eylül dönemlerinde 26138 çift boşanırken 2010 yılının aynı döneminde 23527 çift
boşanmıştır ..
Ülkemiz, Müslüman bir ülkedir. Dünya ülkelerine göre en düşük .boşanma oranına sahip ülkelerden birisidir. Batılı ülkelere nazaran, ülkemizde
boşanmalar epey düşük olmakla beraber, istatistiklerden de anlaşılacağı üzere manevi ve ahlaki dçjenerasyonun artmasına paralel olarak sürekli yükselen bir grafik çiZı:nekte ve son veriler hariç her geçen yıl artış göstermektedir.
Boşanma oranlarının artma eğilimi · göstermesi bu konunun üzerinde
eheımiıiyetle durulmasını gerektirmektedir. Toplumun daha sağlam ve sağlıl.dı
olabilmesi adına gelecek nesillerin evliliklerinin kurtarılabilmesi, dinimizin gerçek manada anlaşılıp, hayata ,geçirilmesi ile mümkün olabilecektir.
Toplumuiı düzen ve huzuru ancak toplumu meydana getiren "birey ve
dolayısıyla ailelerin mutluluğu ile sağlanabilir. Dinimiz sadece · bedenen
yapılan ibadetlere değil aynı zamanda insani, ahlaki ve ailevi ilişkilere de son derece önem vermektedir. Boşanmaları, çok önemli nedenler olmadıkça tasvip ,
etınemekte, eşlerin birbirlerine karşı sabır ve anlayışlı olmalarını istemektedir.
Nitekim dindarlıktan· beslenen geleneğin hüküm sürdüğü bölgelerde boşanma oranının diğer bölgelere nazaran daha az görülmektedir.28
SONUÇ
Hiç kimse mutlu olamayacağını düşüİıdüğü bir evlilik yapmak istemez.
Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman·.olduğu için ülkemizdeki evliliklerin ekseriyeti inanan kadınlaria yapılmaktadır. Kur'an ve sünnete uygun bir tarzda
hayatını yaşayan gerçek dindarlarla evlilik, Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmesine ve evlilik yapan kadınların çoğıınun da dindar olmasına rağmen,
hemen hemen her yıl evlenenlerin 1/3 ünün boşanıyor olması, neredeyse bir o kadar ailenin de evli olsalar dahi eşlerinin anne baba ve diğer akrabalarıyla
geçimsiz olmaları düşündürücüdür. Burada bir problemin varlığı inkar edilemez. Akla gelebilecek iki şeyden biri, dindar kadınlarla ·evliliği tavsiye eden Hz. Peygamber'in bu görüşünde isabet edememiş olması, diğeri de
kadınların gerçek dindar olamamaları. Hz. Peygamber'in yanlış bir söz söyleme ihtimali olmadığına göre sorunu ağırlıklı olarak kadınların dini doğru
anlayamama veya doğru anlasalar bile nefislerine hakim olamadıklarından
bunu aile yaşantılarına uygulayamamalarında aramak gerekmektedir.
28 Yasin Aktaş; Mehmet Emin, Köktaş,Din Sosyolojisi, Ankara, 1998, s.118.
H.lbrahim ACAR Yıl: 14, Sayı: 52 Şubat 2012- Nisan 2012
Bu tespitimiz bizi erkeklerin masum olduğu sonucuna götürmez.
Elbette erkeklerin de kadınlar kadar aile içi sorunlafın yaşanmasında rolü
vardır. Bununla birlikte şunu söylememiz mümkündür. Kadınlar erkeğin · ailesiyle çok fazla sorun yaşarken, erkekler olaylara makul yaklaşımları
sebebiyle, kadının ailesiyle çok fazla sorun yaşamazlar.
Kısaca ailenin huzur ve devamı ancak olaylara adaletli yaklaşmak,
nefsin esiri olmamak, sabır ve hoş görülü olmak, Kur'an v~ sünnete gerçekten uymak, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamak, gelecekte kendisinin de anne olacağını düşünerek, davranışlarını ona göre yönlendirmekle mümkün olabilecektir.