• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE DEKİ GÖÇMENLERİN AKADEMİK ÇALIŞMALARDA GÖRÜNÜRLÜĞÜ: LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE DEKİ GÖÇMENLERİN AKADEMİK ÇALIŞMALARDA GÖRÜNÜRLÜĞÜ: LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ"

Copied!
207
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DEKİ GÖÇMENLERİN

AKADEMİK ÇALIŞMALARDA GÖRÜNÜRLÜĞÜ:

LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ

Yüksek Lisans Tezi

Hülya KEPÇELİ

(2)

Ankara-2021

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DEKİ GÖÇMENLERİN AKADEMİK ÇALIŞMALARDA GÖRÜNÜRLÜĞÜ:

LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ

Yüksek Lisans Tezi

Hülya KEPÇELİ

(3)

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Nilay ÇABUK KAYA

Ankara-2021

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DEKİ GÖÇMENLERİN

AKADEMİK ÇALIŞMALARDA GÖRÜNÜRLÜĞÜ LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Nilay ÇABUK KAYA

(4)

TEZ JÜRİSİ ÜYELERİ

Adı ve Soyadı İmzası

Prof. Dr. Hayriye ERBAŞ

Prof. Dr. Birsen ŞAHİN KÜTÜK

Prof. Dr. Nilay ÇABUK KAYA

Tez Sınavı Tarihi: 09/02/2021

iii TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(08 /04 /2021)

(5)

Hülya KEPÇELİ

iv

(6)

vi İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ………...……….vii

KISALTMALAR………...……viii

HARİTA DİZİNİ ………...….ix

GRAFİK DİZİNİ………...……..ix

ŞEKİL DİZİNİ…. . ………...……..ix

BİRİNCİ BÖLÜM ………...………1

1. GİRİŞ………...………1

1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEMİ………..………..6

1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI ……….7

1.3. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIRLILIKLARI ……….8

1.4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ………9

İKİNCİ BÖLÜM ………...……….12

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE ………. . . 12

2.1. GÖÇ VE GÖÇMENLİK İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. . . ...12

2.1.1. Göç ……….. 12

2.1.1.1. İç Göçler……….…. 15

2.1.1.2. Dış Göçler……….15

2.1.1.3. İsteğe Bağlı Göçler………...18

2.1.1.4. Zorunlu Göçler………. 18

2.1.1.5. Düzensiz Göçler………20

2.1.2. Göçmen ………21 2.2. GÖÇ SONRASI AŞAMAYA KURAMSAL YAKLAŞIMLAR:

(7)

vii

UYUM TEORİLERİ. . . …. . . .. . . .22

2.2.1. Uyum Kavramı. . . 22

2.2.2. Uyum Kuramları. . . .25

2.2.2.1. Sosyal Kimlik Kuramı. . . .25

2.2.2.2. Berry’nin Uyum Teorisi. . . .. .. 26

2.2.2.3. Çokkültürlülük. . . … 28

2.3. TÜRKİYE’YE ULUSLARARASI GÖÇLER VE TARİHSEL SÜRECİ…………. .29

2.4. TÜRKİYE’NİN 2011 YILI ÖNCESİ VE SONRASI GÖÇ POLİTİKALARI ……. 36

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ………....……43

3. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ………..43

3.1. SEÇİLEN LİSANSÜSTÜ TEZLER HAKKINDA ÖZET BİLGİLER ……….44

3.1.1. 2011 Öncesi Döneme Ait Lisansüstü Tezler……….46

3.1.2. 2011 Sonrası Döneme Ait Lisansüstü Tezler………51

3.2. İNCELENEN LİSANSÜSTÜ TEZLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ ………...56

3.3. GÖÇMENLERİN 2011 ÖNCESİ VE SONRASI ORTAK SORUN ALANLARI …62 3.3.1. Ekonomik Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümleri ….63 3.3.2. Ekonomik Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümlerine Dair Değerlendirme. . . 79

3.3.3. Sosyal Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümleri. . . . ... 85

3.3.4. Sosyal Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümlerine Dair Değerlendirme. . . … 104

3.3.5. Kültürel Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümleri. . . .110 3.3.6. Kültürel Sorunların 2011 Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümlerine Dair

(8)

viii

Değerlendirme . . . .. . . 125

SONUÇ………...12

8 ÖZET ……….137

ABSTRACT………. .139

KAYNAKÇA……….141

EK 1 ………. . . .161

EK 2 ………. . . .187 ÖNSÖZ

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı kapsamında hazırlanan bu tez çalışmasının tüm aşamalarında bana yol gösteren, güler yüzü ve tüm samimiyetiyle bilgi ve deneyimini benimle paylaşan çok değerli danışman hocam Prof. Dr. Nilay ÇABUK KAYA’ya, bilgi ve birikimleri ile çalışmama katkı sağlayan başta Prof. Dr. Hayriye ERBAŞ, Prof. Dr. Birsen ŞAHİN KÜTÜK, Prof. Dr.

Aylin GÖRGÜN BARAN ve Dr. Öğretim Üyesi Haktan URAL hocalarıma ve DTCF Sosyoloji Bölümü akademik kadrosuna, bu süreç içerisinde yardımları ve desteği için Nurcan DİKME’ye en içten teşekkürlerimi sunarım. Beni cesaretlendirerek en zor zamanlarda bile güç veren, desteğiyle daima yanımda olan değerli arkadaşım Süheyla DİKİLİ’ye, her koşulda ve her fırsatta beni motive eden, desteğini esirgemeyen, sabırla yanımda olan aileme, Biricik’e ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler..

Hülya KEPÇELİ

Ankara / 2021

KISALTMALAR

AB Avrupa Birliği

(9)

ix ABD Amerika Birleşik Devleti

Akt. Aktaran

BM Birleşmiş Milletler

BMMYK Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ECOSOC Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi GAV Göç Araştırmaları Vakfı

GDA Göçmen Dayanışma Ağı GİGM Göç İdaresi Genel Müdürlüğü HDY Helsinki Yurttaşlar Derneği

ICMPD Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi ILO Uluslararası Çalışma Örgütü

IOM Uluslararası Göç Örgütü İHD İnsan Hakları Derneği

İKGV İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı

MAZLUMDER İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği Mülteci-Der Mültecilerle Dayanışma Derneği

OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ORSAM Ortadoğu Araştırmaları Merkezi

SGDD Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği SPSS Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paketi

STK Sivil Toplum Kuruluşu

UMHD Uluslararası Mülteci Hakları Derneği

UN DESA Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi UNHCR United Nations High Commissioner for Refugees (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) YÖK Yükseköğretim Kurulu

YUKK Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

HARİTA DİZİNİ Harita 2.1: 2019 Yılı Uluslararası Göç Haritası... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

GRAFİK DİZİNİ ... x

Grafik 2.1: 1990-2019 Yılları Arasında Göçmenlerin En Çok Tercih Ettiği Ülkeler ... 191

Grafik 2.2: Uluslararası Göç Örgütü'nün (IOM) 2020 Dünya Göç Raporu 2019

Verilerine Göre Dünyada En Çok göç veren Ülkeler ... 191

(10)

x Grafik 2.3: Uluslararası Göç Örgütü'nün (IOM) 2020 Dünya Göç Raporu 2019 Verilerine Göre Dünyada En Çok Göçmenin Yaşadığı Ülkeler ... 192 Grafik 2.4: Yıllara ve Ülkelere Göre Uluslararası Göçmenlerin Sayısal Gelişimi ... 193

Grafik 2.5: 1950 -1955 İle 2005 -2010 Yılları Arasında Dünya Genelindeki Göçmenlerin Yıllık Ortalama Net Sayısı ... 194

Grafik 2.6: Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmen Sayısı ... 194 Grafik 2.7: 30 Kasım 2019 Tarihi İtibariyle Ülkelerine Göre Yerinden Edilmiş Kişi Sayısı ... 195 Grafik 2.8: BMMYK’nın Gözetimi Altında Kayıtlı Yerinden Edilmiş Türkiye'deki Kişilerin Uyruklarına Göre Oranı ... 195 Grafik 2.9: 2011 Yılı Sonrasında Ülkesinden Ayrılmış Suriyelilerin Yıllara Göre Sayısal Gelişimi ... 196 Grafik 2.10: Mart 2020 İtibariyle Nisan 2011 Sonrasında Ülkesinden Ayrılmış Suriyelilerin Dağılımı ... 196

Grafik 2.9: Türkiye'de Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyelilerin

Yıllara Göre Sayısal Gelişimi……….. 194

ŞEKİL DİZİNİ

Şekil 2. 1: Bireyin Göç Ettiği Yerde Kültürel Etkileşimleri. ………. .27

(11)

1

“Göçerlik, sürekli değişime maruz kalan dilde, tarihlerde ve kimliklerde ikamet etmeyi gerektirir. Varılan her yerin bir geçiş yeri olduğu göçte eve dönmek - hikâyeyi noktalamak, eve giden bir kestirme bulmak - gibi bir umudun gerçekleşmesi imkânsız hâle gelir.”

Iain Chambers, 2014 BİRİNCİ BÖLÜM

1. GİRİŞ

İklimsel ve coğrafi koşullar, çevresel ya da insanların sebep olduğu felaketler, savaşlar, insan hakları ihlâlleri, sömürgecilik ve politik baskılar gibi sebeplerle ırk, din, kültür ve geçmişe sahip çok sayıda insan, yıllardır üzerinde yaşadığı topraklardan kaçarak veya içinde yaşadığı toplumu terk ederek güvende olacağı yeni yaşam alanları bulma arayışında olmuştur.

“İnsanların mevcut yaşantılarında alışkanlık haline gelen bütün sosyal, kültürel ve psikolojik formasyonlarını aynı zamanda sahip oldukları bütün ekonomik varlıklarını bir tarafa bırakmaları ya da bırakmaya zorlanmaları ve bu durumun neticesinde de bireylerin yeni yaşam alanlarına yönelmeleri” (Dağaşan ve Aydın, 2017: 738) şeklinde başlayan süreç Çakır (2011)’a göre “mekânda yer değiştirme, konma, konaklama, yerleşme, uyum ve bütünleşme aşamalarıyla devam eder. Göç edilen, yerleşilen yerde uyum gerçekleşemediği sürece göç eylemini tamamlanmış kabul etmek eksik olur; çünkü vardığı yere uyum sağlayamamış birey, aile ya da grup potansiyel bir göçmendir. İlk fırsatta yeniden yer değiştirme eğilimi” içerisindedir (Çakır, 211:131).

Tarih boyunca Anadolu toprakları hem geçiş merkezi hem de hedef ülke olarak göç hareketlerinden etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden bu güne yansımaları olan göç olaylarına bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonraki dönemde

(12)

2 Balkanlardan, Irak Savaşı sonrası Kuzey Irak’tan ve yakın zamanda Suriye’den Türkiye’ye bireysel ve kitlesel göç hareketlerin yaşandığı bugün de yaşanmaya devam ettiği görülmektedir (Andiç, 2018: 30). Öncesinde de çalışma konusu olmakla birlikte göç olgusunun “dünyada 1950’li yıllardan başlayarak Türkiye'de ise 1960’lı yıllardan itibaren ağırlıklı olarak çalışılmaya başlanması, ülkelerin nüfus hareketlilikleri içerisinde göçün gündemde dikkati çekecek bir konuma” geldiğine işaret etmektedir (Özer, 2004:36). Türkiye’de uluslararası göç çalışmaları alanında önceleri ele alınan konuların, daha ziyade yurtdışına giden Türk vatandaşlarının “Türkiye ile ilişkileri ve ilişkilerinin geleceğine odaklandığı, Türk göçmenlerin gittikleri ülke toplumuna uyumunun ikinci planda kaldığı” görülürken, özellikle Suriyeli sığınmacı ve mültecilerin Türkiye'ye gelişine rastlayan yakın zamanlarda göç olgusu “hem politik hem de bir araştırma alanı olarak” daha fazla önem kazanmıştır (Erbaş, 2019: 9).

Suriye'de 2011 yılında rejim karşıtı gösteriler ve sokak çatışmaları kısa zamanda bir iç savaşa dönüşmesi çok sayıda Suriye vatandaşının ülke içerisinde yerinden edilirken çok daha fazlasının ülkesini terk ederek kaçmasına neden olmuştur. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi bu durumu günümüzde karşı karşıya olduğumuz en büyük insani kriz olarak nitelemiştir. 1 “İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin verilerine göre” Türkiye 29 Nisan

2011’den bugüne en fazla sayıda Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır2. Suriyeliler ve Suriyeli olmayan diğer sığınmacı ve mültecilerin Türkiye’de kalıcılık eğilimlerinin her geçen

1 UNHCR, https://www.unhcr.org/tr/21702-high-commissioner-for-refugees-visits-syria-assesses- humanitarianneeds.html (Erişim tarihi:27 Mart 2020)

2 Erdoğan (2018, s. 3) ‘ın da belirttiği gibi uluslararası hukuk çerçevesinde ülkelerinden kaçmak zorunda kalan Suriyeliler “mülteci” olarak kabul edilmek zorundadırlar. Türkiye 1967 Mültecilerin Hukuk Statüsüne İlişkin New York Protokolü’ nü ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’ ni benimsemekle birlikte mültecilik tanımlamasında “coğrafi kısıtlama” uygulayarak sadece Avrupa’ dan gelenlere mültecilik statüsü vermektedir. 2013 yılında yürürlüğe giren Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu’ nda da aynı yaklaşımı benimsemiştir. 22 Ekim 2014’te çıkarılan Geçici Koruma Yönetmeliği ile Türkiye' ye gelen Suriyelilere “Geçici Koruma Statüsü” verilmiştir. Başka bir

(13)

3 gün artması ile birlikte “ortak yaşamın kaçınılmazlığı ve toplumsal uyum” ile ilgili lisansüstü düzeyde farklı disiplinler tarafından gerçekleştirilen göç araştırmalarının sayısında da bir artış olduğu görülmektedir (bkz. EK1. A).

“Toplumsal varoluşun her boyutunu etkileyen ve kendi karmaşık dinamiklerini geliştiren” (Castles ve Miller, 2008: 30) göç olgusu, hem göç eden hem de göç alan toplumların insan coğrafyasını değiştirebilmektedir. Geçici ya da kalıcı olsun yeni yerleşim yerinde yeni toplumsal ilişkilerin kurulmasının gerekliliği, göç eden bireylerin neden olduğu sosyal ve ekonomik hareketlilik ülkelerin sosyal, kültürel, politik ve ekonomik yapılarını etkilemektedir.

Göçmenliğin bir sosyal gruptan diğerine geçiş olduğunun altını çizen Fairchild (1927), göç zamanına kadar içinde yaşanılan ve göç sonrası dâhil olunan grupların karakterlerinin göçmen tavır ve tutumlarında belirleyici olduğunu vurgulamaktadır (Fairchild, 1927:11). “Zorunlu nedenler olmadıkça vermekten kaçındığı göç kararı ile” yeni bir toplumsal çevre içine giren göçmenlerin kendi sosyal yaşamlarını sürdürmeye çalışırken ev sahibi toplumun değerlerini kavrama, yaşam ve çalışma şekline uyum sağlama ve daha da önemlisi toplumsal ilişkiler kurma konusunda çok farklı sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir (Özer, 2004:13). Göç ve göçmenliğin “hem gelinen hem de katılınan toplumların özgün koşullarının birlikte etkileşimde oldukları bir süreç” olması sorunların küresel ölçekte ele alınmasını başka bir deyişle “tarihsel ve bütüncül bir bakış” gereksinimini beraberinde getirmektedir (Erbaş, 2019:138). Bu durum aynı zamanda “hem göç alan hem de göç veren ülkelerin toplumsal yapılarının karşılaştırmalı analizlerinin yapılmasını” mümkün kılmaktadır (Güzel, 2013).

deyişle Türkiye' de Suriyeliler dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinden olmayan kişiler resmi olarak “mülteci” ya da “sığınmacı” statüsünde değildir. Bu çalışmada, Türk hukuk sisteminde bu şekilde tanımlandığının bilincinde olarak sosyolojik bağlam ve yaygın günlük kullanımı çerçevesinde “sığınmacılar”,

(14)

4

“Suriyeliler” ya da uluslararası değerlendirmelerde kullanıldığı gibi “mülteciler” kavramlarının kullanımına yer verilmiştir.

Zorunlu ya da isteğe bağlı olsun, coğrafi nitelikli mekân değişimi sürecinin istatistiksel verilerle ifade edilmesinin de ötesinde göç, zaman içerinde, toplumların yaşamlarını tüm yönleri ile etkileyen, değiştirebilen bir hareketlilik olma niteliği kazanır. Bu açıdan göç olgusu sosyolojinin yanı sıra tıp bilimleri, eğitim bilimleri, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, din bilimleri, kadın çalışmaları, tarih ve coğrafya gibi pek çok alanda disiplinler arası bir yaklaşımla çalışma alanı bulmuştur.

Bu çalışmada, 1992-2019 yılları arasındaki dönemde ulusal akademik dünyanın yüksek lisans ve doktora tezlerine konu edinilmiş çalışmalar üzerinden Türkiye'ye göç etmiş göçmenlerin tarihsel süreç içerisinde yaşadıkları sorunların ortaya konulması hedeflenmiştir.

Göçmenlerin Türkiye'de yaşam kurma deneyimlerinde yaşadıkları sorunlardaki benzerlik ve farklılıkları görünür kılmak çalışmanın amaçları arasındadır.

“Bu amaçla çalışmada, Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun Ulusal Tez Merkezi arşivi veri tabanı üzerinden tezlere ulaşılmıştır. Türkçe dilinde eğitim yapan ve belirlenen üniversiteler (Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi)”

kapsamındaki tezler araştırma kapsamına alınmıştır. Araştırmada ilk aşamada, yayınlanma izni bulunan erişime açık, tez başlığı içerisinde “göç” ve “göçmen” kavramlarına yer veren İlk aşamada 306 tez incelenmiştir (bkz. EK1.A). Daha sonra bu tezler belli disiplinler ve konular bağlamında diğer inceleme aşamalarından da geçerek incelemeye internet üzerinden açık olan tezlerden, araştırmanın kapsamı ve sınırlılıklarına uygun, anabilim dalları dikkate alınarak 16 tane tez bu çalışmaya konu olarak belirlenmiştir. Bu taramada elde edilen tez çalışmalarının sayıları “Türkiye’de göç ve göçmenlik çalışmaları hakkında çok sayıda çalışma yapıldığının da bir göstergesidir”.

(15)

5 Bu çalışmanın amacına uygun belirli disiplinler içinden (Sosyoloji, Siyaset Bilimi, Çalışma Ekonomisi, Gazetecilik, Uluslararası İlişkiler, Kadın Çalışmaları) belirlenen 16 araştırmanın verileri ve değerlendirmeleri kategorize edilmiş ve doküman içerik analizi tekniği ile incelenmiştir. Belirlenen tezler hazırlandığı üniversite, yıl, bilim ve anabilim dalı gibi ölçütlere göre kategorileştirilerek dokümanların MAXQDA üzerinde okumaları yapılarak değerlendirilmiş ve analizleri yapılarak yorumlanmıştır. Bu şekilde kategorize edilerek değerlendirilen tezlerin verileri ve sonuçlarıyla, göçmenlerin sorunları farklı dönemlerde benzerlik ve farklılıkları ile görünür kılınmaya çalışılarak, akademik dünyanın bu konuya bakış ve kavramsallaştırmasının tarihsel süreç içinde dönüşümleri de ortaya konmaya

çalışılmıştır.

Tezin birinci bölümü olan giriş bölümünde, araştırmanın konusu, problemi, amacı, kapsamı ve sınırlıkları ile yöntemi yer almaktadır.

Tezin ikinci bölümünde çalışma kapsamında yer alan göç olgusu, göç türleri, göçmen, sığınmacı/mülteci kavramları çeşitli kaynaklardan yararlanılarak açıklandıktan sonra

Türkiye'de göç ve göçmenliğin tarihsel süreci hakkında genel bilgiler verilmektedir.

Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinden, Irak, Afganistan, İran, Suriye gibi Orta Doğu ülkelerinden ve Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan gibi Orta Asya ülkelerinden gerek hedef ülke gerekse transit ülke olarak Türkiye' ye yönelik kitlesel göçlerle ilgili literatüre de kısaca değinilmektedir. Göç ve göçmenlik olgusunun akademik çalışmalar üzerinden kavramsal dönüşümlerinin tespitine yardımcı olacağı düşüncesiyle Türkiye'nin göç politikaları kısaca incelenmiştir. Sosyal bilimlerde zamanla işlenen konuların dönüşümü ve bu konuları ele alıştaki metodolojik dönüşümlerin bir değerlendirilmesi de bu bölümde yer almaktadır.

(16)

6 Tezin üçüncü bölümünde çalışmanın metodolojisine uygun olarak seçilmiş alanda çalışılmış lisansüstü tezlerin yapısal verilerine ve açıklamalarına yer verilmektedir. Tarihsel süreç içerisinde Türkiye'de akademik çalışmalara konu olan göçmenlerin sorunlarını ele alan tezlerin bulguları ve sonuçları kategorize edilerek; ekonomik, sosyal ve kültürel boyutta sorunların benzerlik ve farklılıklar bağlamında kavramsal dönüşümleri de dikkate alan genel bir değerlendirmesi yapılmaktadır.

Sonuç bölümünde değerlendirmeler ışığında ortaya çıkan benzerlikler ve farklılıklar irdelenmiştir.

1. 1. Araştırma Konusu ve Problemi

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin ve T. C. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün verileri incelendiğinde Suriye’den Türkiye’ye 29 Nisan 2011 tarihinden bugüne ülke göç tarihinde daha önce görülmedik istatistiksel rakamlarda kitlesel bir göç yaşanmakta olduğu görülmektedir. Bu durum alana olan ilgiyle birlikte göç ve göçmenlik kavramlarının konu edildiği akademik çalışmaların da artmasına yol açmıştır. Farklı milletlerden göçmenlerin göç sonrası hayat pratiklerinde karşılaştıkları sorunlar farklı disiplinlerden lisansüstü tezler üzerinden incelenmiştir. 2011 yılı sonrasında göç ve göçmenlik alanında yapılan yüksek lisans ve doktora tezi sayısında önemli bir artış olduğu tespit edilmiştir.

Bu nedenle Türkiye’nin 2011 yılından bu yana gündemine yerleşen Suriyeli Göçünün, göç ve göçmenlik çalışmalarına olan yansımalarından yola çıkarak 1992-2019 yılları arası lisansüstü tezlerin içerik bağlamında tarihsel dönemler ışığında incelenmesi göç literatüründe kavramsal ve kuramsal dönüşümleri ortaya koymak ve göçmenlerin yaşam pratiklerinde karşı karşıya kaldığı benzerliklerin ve farklılıkların anlaşılması açısından önem taşımaktadır.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de farklı nedenlerle göç sürecine katılan göçmenlerin birçok sorunla mücadeleleri söz konusudur. Bu nedenle de bu araştırmanın sorunsalı; göç etme

(17)

7 nedenleri, göç ettikleri ülkedeki yaşam kaliteleri ve koşulları, sosyal hayatı deneyimleme süreçleri birçok etkenin kesişimselliğinde şekillenen göçmenlerin yaşadıkları sorunlara ilişkin akademik dünyanın bakış ve kavramsallaştırması tarihsel süreç içinde ne türden benzerlikler ve farklılaşmalar taşımaktadır?

Bu tez çalışmasında bu soruya yanıt olarak göç ve göçmenlik olgusu bağlamında 1992-2019 yılları arasında tamamlanmış akademik tez çalışmalarından seçili örnek çalışmalar mercek altına alınarak, tarihsel süreç içerisinde Türkiye'ye gelen göçmenlerin sorunları bağlamında ele alınarak ortaya konması hedeflenmektedir.

1. 2. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye akademik dünyasında, 2011 de Suriye savaşı nedeniyle göç etmek zorunda kalan Suriyelilerle birlikte, yeniden ivme kazanan göç çalışmalarının lisansüstü tezlere olan yansımalarının, göç ve göçmenlik konusundaki sorunlar bağlamında kavramsal gelişim ve dönüşümlerini tarihsel süreç içinde 1992-2019 yılları arası seçili çalışmaların içerik analizini yapmaktır.

Araştırmanın diğer amacı, Türkiye'de tarihsel süreç içinde göç ve göçmenlik sorunları üzerinden yüksek lisans ve doktora tezlerindeki eğilimleri yansıtmaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışma, belirlenen yüksek lisans tezlerini ve doktora tezlerini birinci aşamada öncelikle; “anahtar kelimeler, akademik disiplin, test ve analiz, veri toplama araçları, katılımcılar, üniversite ve değişkenler / araştırma ilgisi” açısından analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaca yönelik seçilen yüksek lisans tezleri üzerinden aşağıdaki araştırma sorularına cevap vermeyi hedeflemektedir:

 Göç ve göçmenlik konusunda yürütülen lisansüstü çalışmalarında en sık kullanılan araştırma tipleri nelerdir?

(18)

8

 Göç ve göçmenlik konusunda yürütülen lisansüstü çalışmalarında en sık kullanılan veri toplama araçları ve veri analizi teknikleri nelerdir?

 Göç ve göçmenlik konusunda yürütülen lisansüstü çalışmalarında en sık kullanılan anahtar kelimeler nelerdir?

 Göç ve göçmenlik konusunda yürütülen lisansüstü çalışmaları hangi akademik disiplinlerden gelmektedir?

 Göç ve göçmenlik konusunda yürütülen lisansüstü çalışmalarında en sık hedeflenen katılımcı grupları nelerdir?

Ayrıca, ilgili tezlerin problem cümleleri, tez içerikleri nitel analiz yöntemleriyle analiz edilerek temalar oluşturulmuştur. Bu temalar çerçevesinde aşağıdaki soruların yanıtlarını aramaktadır.

 Türkiye’de göçmenlerle ilgili lisansüstü çalışmaları hangi yıllarda ne tür göçmenlik sorunları içeriklerine sahiptir; onlar nasıl kavramsal anlatımlarla karşımıza çıkarlar?

o Farklı yıllarda çalışılan lisansüstü tezler, göçmenlerle ilgili ekonomik konuları nasıl ele alıyor?

o Farklı yıllarda çalışılan lisansüstü tezler, göçmenlerle ilgili sosyal konuları nasıl ele alıyor?

o Farklı yıllarda çalışılan lisansüstü tezler, göçmenlerle ilgili kültürel konuları nasıl ele alıyor? o Göçmenleri tanımlamak için hangi kavramlar kullanılmış?

o Göçmenlik sorunlarında farklı temaların yaygınlığı nedir?

 Göçmenlerin içinde bulundukları sorunlara karşı hangi çözümler sunulmuştur?

1. 3. Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları

(19)

9 Araştırmanın kapsamı 1992-2019 yılları arasında büyük ve köklü üniversiteler olması nedeniyle “Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde göç ve göçmenlik alanlarında” çalışılmış ve Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi (YÖK) arşivi veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunan kayıtlı ve erişime açık lisansüstü tezler ile sınırlandırılmıştır. 1992 yılından önceki tezlere izin kısıtlaması nedeniyle ulaşılamamıştır. Çalışmada incelenen 16 lisansüstü tezin bulguları esas alınmış ve elde edilen bulgularda göçmenler farklı dönemler içinde merkeze alınarak değerlendirilmiştir.

1. 4. Araştırmanın Yöntemi

Bu araştırmada verilerin elde edilmesi için “araştırılması hedeflenen olgu ve olaylar hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin analizi” (Tanriöğen, 2012: 58) olarak tanımlanan doküman içerik incelemesi tekniği kullanılmıştır. Sosyal bilimciler açısından önemli bir araştırma yöntemi olan doküman analizi literatür içerisinde daha önce yapılmış araştırmalara dayanır (Yıldırım & Şimşek,2016: 190). İçerik analizi Neuman’ın ifadesiyle “bir metnin veya dokümanın içeriğinin bütününü analiz etmemizi sağlar” (2010: 466) .

İçerik analizi, Krippendorff’a göre “veriden onun içeriğine ilişkin tekrarlanabilir ve geçerli sonuçlar çıkarmak üzere kullanılan bir araştırma tekniğidir” (Krippendorff 1980: 25). Merten’in tanımıyla “sosyal gerçeğin yazılı/açık (manifest) içeriklerinin özelliklerinden içeriğin yazılı/açık (manifest) olmayan özellikleri hakkında çıkarımlar yapmak yoluyla sosyal gerçeği araştıran bir yöntem” dir (Merten’den Akt. Gökçe, 1995: 24). İçerik analizi ile kelime ya da kavramların sayımı ve ne sıklıkta kullanıldığı şeklinde sayısallaştırılması ve sınıflandırılması suretiyle kavramlar ve ilişkileri üzerinden verilerin açıklanması hedeflenir.

Bu türden bir analiz vurgulanan ya da göz ardı edilen faktörler hakkında da bilgi vermektedir (Cohen, Manion ve Morrison, 2017: 197).

(20)

10 Bu araştırmada, 1992 -2019 yılları tarih aralığı olarak incelenmiştir. 1992 yılından önceki tezlere izin kısıtlaması nedeniyle ulaşılamamıştır. İlk aşamada 1992-2019 yılları arasında ulusal literatürde göç ve göçmenlik konulu “yüksek lisans ve doktora tezleri doküman analizi tekniği ile incelenerek tezlerin:

1. Yıllara göre

2. Konularına göre / Tez başlığına 3. Lisansüstü düzeylere göre 4. Üniversitelerine göre

5. Anabilim dallarına / bölümlerine göre verileri sınıflandırılmıştır”.

Araştırmada ilk aşamada, yayınlanma izni bulunan erişime açık, tez başlığı içerisinde

“göç” ve “göçmen” kavramlarına yer veren İlk aşamada 306 tez incelenmiştir (bkz.

EK1.A) ve 9 tanesi erişime açık olmayan ve tez yazarı tarafından belirli bir tarihe kadar kısıtlanmış olan tezler kapsam dışında kalmıştır (bkz. Ek 1.B). İkinci aşamada sadece 297 tane yazarları tarafından erişim izni verilen tezlerin, 98 tanesi doktora 209 tanesi de yüksek lisans tezleri olarak listelenmiştir.

(21)

11 Üçüncü aşamada 297 tez içerisinden çalışmanın amacına uygun olarak tezler yeniden gözden geçirilerek 53 tane tez listelenmiştir. En son aşamada ise araştırmanın kapsamı ve sınırlılıklarına uygun, anabilim dalları dikkate alınarak 16 tane tez bu çalışmaya konu olarak belirlenmiştir. Bu taramada elde edilen sayılar Türkiye’de göç ve göçmenlik çalışmaları hakkında çok sayıda çalışma yapıldığının da bir göstergesidir. İçerik analizi tekniği kullanılarak ve elde edilen bulgular değerlendirilerek çalışmanın kapsamına dâhil edilmiştir.

Çalışmada ayrıca uluslararası göç ile ilgili kitap ve makaleler incelenmiş, süreli yayınlar ve internet kaynakları kullanılarak literatür taraması yapılmıştır.

Veri tabanından alınan tezlere dair veriler SPSS 22,0 programı ve MAXQDA 2020 kullanılarak analiz edilmiştir. Bir nitel araştırma yöntemi olan içerik analizi ile incelenen lisansüstü tezlerden göçmenlerin (ortak) sorunları “istidam/işsizlik”, “dil ve iletişim problemi”,

“barınma/konut”, “eğitim”, “sağlık sorunları”, “sosyal dışlanma” başlıkları altında sınıflandırılmıştır. Kavramlar ve olgular arasındaki ilişkiler saptandıktan sonra elde edilen bulgular bir durum saptaması olarak sunulmuştur.

(22)

12

İKİNCİ BÖLÜM

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

“İnsanların yaşadıkları coğrafyada, ekonomik, sosyal ve siyasal, temel insani ihtiyaçlarını karşılama noktasında, zorluk çekmeye başlamaları ve bu zorlukların yakın bir gelecekte giderilme ihtimalinin olmaması” gibi nedenlerle “bulundukları bölgeden, yaşamlarının geri kalanını, daha özgür ve iyi şartlarda” (Kushner ve Knox’tan Akt. Tutar ve Özyakışır, 2013: 33) yaşayabilecekleri yerlere yönelik nüfus hareketi olan göç olgusu sosyoloji, psikoloji, tarih, çalışma ekonomisi, kadın çalışmaları, demografi, coğrafya, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi gibi çok farklı disiplinlerin çalışma alanı olmuştur.

Bu bölümde göç kavramının tanımı ve göç ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

2.1. Göç Ve Göçmenlik İle İlgili Temel Kavramlar

2.1.1. Göç

15. ve 17. yüzyıllarda Avrupalıların yayılmacı politikaları ve coğrafi keşifler, farklı ırk ve kültürden insanların bir arada yaşadığı günümüz toplumlarını oluşturan kitlesel nüfus hareketlerini başka bir deyişle “küresel göçleri” başlatmıştır (Giddens, 2008: 566-570).

“Temelde coğrafi, fiziki ve demografik bir hareketlilik” (Yaman, 2019: 20) içeren göç “zaman, mekân ve amaç ekseninde” (Akbaş, 2020: 7) gerçekleşir.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM)’nün “bir kişinin veya bir grup insanın uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmesi; süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleri (IOM, 2009: 22) olarak tanımladığı göç olgusu tüm

(23)

13 dünyada büyük ölçüde ve hızla yayılmasıyla bazı sosyal bilimcilere göre uluslararası ilişkileri ve dünya tarihinin yönünü belirler” (Miller ve Castles, 2008: 24).

Göç etme kararlarının alınmasında ve göç edilen yerin seçiminde ekonomik, politik, çevresel ya da toplumsal pek çok faktör etken olabilir. Cohen ve Sirkeci’ye göre göç, bireylerin kendi istek ve iradeleri dışında gerçekleşen karmaşık ve zor bir tercihtir. Güvenli ortam ve kaynak arayışı göç etme ya da bulundukları yerde kalma kararını vermelerinde rol oynar. Başka bir deyişle “maddi ve maddi olmayan faktörlerle şekillenen insani güven ve güvensizlik ortamları bireylerin ve onların ailelerinin göç kararları üzerinde etkilidir” (Cohen ve Sirkeci, 2011: 26). Ancak bu sürecin planlandığı gibi olup olmayacağı belirsizdir. Bireyler alışkın olduklarından farklı ve yabancı bir ortamda coğrafi değişikliğin yanı sıra toplumsal ve sosyokültürel değişikliği deneyimleme sürecini yaşarlar.

Özer, göç kavramını “coğrafi mekân değiştirme sürecinin iktisadi, sosyokültürel ve siyasal yönleriyle toplumun yapısını etkileyen nüfus hareketi” (Özer, 2004: 11) olarak tanımlarken Yaman da benzer bir yaklaşımla “coğrafi bir bölgeden diğerine geçişinin yanı sıra bir toplumdan başka bir topluma geçişin” vurgusunu yapmaktadır (Yaman, 2019: 20).

“Göçmenlerin sosyal, kültürel, felsefî ve dini birikimlerinin de dolaşımı” olan göç, göç edilen yerlerde “karşılaşmalara, çatışmalara ve iç içe geçişlere neden olmaktadır” (Kaya, 2017: 15).

Göç edenler ve “göç edilen ülke vatandaşları arasındaki etkileşim ve göçmenlerin kendi kültürlerini de beraberinde getirmesiyle her iki toplum açısından önemli kültürel değişimlerin ve toplumsal dönüşümlerin yaşanmasına yol açmaktadır. Başka bir deyişle göç:

mekân üzerinde gerçekleşen, hem çıkış hem de varış yerindeki ortamı etkileyip değiştiren insan hareketleri ile ilgili olduğu için temelde coğrafidir; demografiktir çünkü hem kökendeki hem de varış yerindeki nüfus yapıları üzerinde etkili olur; nüfustaki değişimler (özellikle de işçilerin hareketleri), alanlar arasındaki ekonomik

(24)

14 dengesizliklerden kaynaklandığı ölçüde de ekonomiktir;

devletin

uluslararası göçmen ve mültecilerin çıkış ve girişlerini denetleme ve kısıtlama ihtiyacı hissettikleri yerlerde politik bir sorun haline gelebilir; göçmenlerin bulundukları yeri terk etme motivasyonlarının ve (göçü) kabul eden topluma adaptasyon sorunlarının incelenmesi zorunluluğu sebebiyle de sosyal psikoloji ile ilgili olacaktır; ve göç sosyolojik de bir olgudur çünkü sosyal yapı ve kültürel sistemler, yine hem çıkış hem de varış yerlerinde, göç nedeniyle etkilenmekte ve karşılığında bu da göçmeni etkilemektedir” (Jansen’den akt.King, 2002: 90).

Göç edilen yere bireyin kendini ne kadar ait hissedebileceğini koşullar belirler. Göç edilen yeni ve alışılmadık çevrede bulunan çoğunluk bireylerin “farklılıklara bakışı” göç eden bireyin “kimlik oluşturma sürecinde” etkilidir (Erbaş, 2019: 111-117). “Azınlık olma süreci, toplumdaki dominant grubunun yeni gelenlere belirli özellikler isnat etmesi (gerçek ya da hayali) ve bunu belirli ekonomik, sosyal ve politik roller biçilmesini haklı çıkarmak için kullanması ile gerçekleşir” (Castles’tan Akt. Erbaş, 2019: 85).

Bu noktadan hareketle “göçmenler arasında göç alan ülkeye aidiyet duygusunun olmaması, marjinal yahut marjinalleşmiş bireylerin, gettoların ya da ırkçılığın ve kimi vakalarda zenofobinin varlığı” (Erbaş, 2019: 60) ülkelerde benimsenen göç ve göçmen politikalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de göç, özellikle de uluslararası göç konusunun ekonomik, politik ve toplumsal birçok sebepleri ve sonuçlarının farklı disiplinlerce ve farklı bakış açılarıyla ele alınması, araştırılması Erbaş’ın deyimiyle “Türkiye’de gündeme gelişi, hem politik hem de bir araştırma alanı olarak önemsenmesi çok yenidir ve bu özellikle Suriyelilerin gelişi ile de paraleldir”

(Erbaş, 2019: 9).

(25)

15 Göçleri oluşum sebeplerine (isteğe bağlı göçler/zorunlu göçler), yapıldığı yerin mesafesine (iç göçler/dış göçler), göç edilen mekânın özelliklerine (kırsaldan kente vb.) göre sınıflandırmak mümkündür.

2.1.1.1 İç Göçler

“Sermaye dağılımı ve doğal kaynak dağılımındaki dengesizlik, bölgeler arası coğrafi konum farklılığı, doğal hayat şartlarının farklılığı, bölge insanın sosyokültürel yapısı ve yaşam tarzı, izlenen siyasi politikalar ve terör” bir ülkenin bölgeleri arasındaki gelişmişlik düzeyinde belirleyici rol oynar. Söz konusu kırsal ve kentsel bölgeler arası gelişmişlik farkı, “nüfus hareketliliği hızının artmasına; gelişmemiş (ya da gelişme potansiyeli bulunmayan) mekânlardan gelişmiş (ya da gelişme potansiyeli bulunan) mekânlara doğru bir nüfus kaymasına sebep olur” (Davran, Sevinç ve Sevinç, 2011: 50).

Dolayısı ile “kırsal alanların itici ve kentsel alanların çekici şartları sonucu. .bir ülke veya bölge içinde yaşayan kişi veya kişilerin belirli bir zaman dilimi içinde, çalışmak ve/veya yerleşmek amacıyla yaptıkları kalıcı yer değişiklikleri” (Öztürk ve Altuntepe, 2008: 1589) iç göç olarak tanımlanmaktadır. İç göç, kent yaşamının sosyal, ekonomik ve kültürel avantajları ve çekiciliği gibi nedenlerle çoğunlukla kırsal mekânlardan kentsel alanlara yönelik olduğu gibi yer değiştirmenin yönü kentten başka bir kente ya da kentten kırsal mekânlara da olabilmektedir. “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de endüstriyel gelişmeler ve ekonomisi hızla büyüyen kentler, insanların ülke içerisinde kırsal bölgelerden daha fazla avantajlara sahip olan sanayi ve ticaret merkezi kentlere yerleşmeyi” tercih etmelerine sebep olmuştur.

2.1.1.2 Dış Göçler

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’nün tanımına göre göç hareketleri

(26)

16

“genel olarak insanların kendi ülkelerine kıyasla daha zengin (ama mutlaka ‘zengin’ olması gerekmeyen) ülkelere taşınmasının hikâyesi”dir ve bu hareketlilik “gelişmiş ülkeleri temsil eden doğu ve güney bölgelerden kuzey ve batıya doğru” bir eğilim gösterir. Elde edilen verilere göre Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya süresiz yerleşmeye yönelik hedef ülke olarak tercih edildiği yönündedir (OECD, 2009).

“Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Nüfus Dairesi (Population Division) verilerine göre dünya genelinde 2010 yılında 221 milyon olan göçmen sayısı 2019 yılı itibariyle yaklaşık 272 milyona ulaşmıştır.3 2019 Yılı Uluslararası Göç Haritasına göre en fazla göç alan ülkeler Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Suudi Arabistan, Avustralya, Kanada ve Avrupa ülkeleri iken en az sayıda göçmene ev sahipliği yapan ülkeler Afrika kıtası ülkeleri, özellikle Kuzeybatı ve Güney Afrika ülkeleri ve Güneydoğu Asya ülkeleridir”4(Bakınız EK 2 Harita 2.1).

“Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü (UN DESA), Nüfus Dairesi verilerine göre 82 milyon göçmenin bulunduğu Avrupa en fazla sayıda göçmene ev sahipliği yaparken onu 59 milyon göçmen ile Kuzey Amerika ve 49 milyon göçmen ile Kuzey Afrika ve Batı Asya ülkeleri” takip etmektedir. (Bakınız EK 2, Grafik 2.1)

“17.5 milyon göçmen ile Hindistan en çok göç göç veren ülkedir. Hindistan’ı 11.8 milyon ile Meksika, 10.7 milyon ile Çin ve 10.5 milyon uluslararası göçmen ile Rusya’nın izlediği

3 ECOSOC,

https://www.un.org/en/development/desa/population/migration/publications/migrationreport/docs/MigrationStoc k2019_TenKeyFindings.pdf (Erişim tarihi:23 Mart 2020)

4 International migrant stock 2019: maps

https://www.un.org/en/development/desa/population/migration/data/estimates2/estimatesmaps.asp?0t0 (Erişim tarihi:23 Mart 2020)

(27)

17 görülmektedir.2011’de başlayan Suriye iç savaş ile vatandaşlarının çoğu Türkiye başta olmak üzere Lübnan, Ürdün ve diğer komşu ülkelere sığınan Suriye ise 8.4 milyon ile

beşinci sırada” yer almaktadır. (Bakınız EK 2, Grafik 2.2)

“1990 yılından beri en çok göçmene ev sahipliği yapan Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde, 1990’da 23.3 milyon olan göçmen nüfusu, 2019 yılında iki kattan fazla artışla 50.7 milyona ulaşmış” durumdadır.

13.1 milyon göçmen ile ikinci sırada yer alan Almanya’yı verilerin neredeyse Almanya ile aynı olduğu Suudi Arabistan ve yaklaşık 11.6 milyon göçmenle Rusya izlemektedir. “1990 yılı verilerine göre 1.2 milyon göçmen ile 23. sırada yer alan Türkiye, 2019 yılı itibarıyla 5.9 milyon göçmenle 13. sırada yer aldığı görülmektedir. 2000’li yıllara kadar neredeyse aynı seyirde izleyen göçmen nüfusu, 2000’lerin ortalarında düşüşe geçse de kısa süre içinde tekrar bir artış olmuştur” (Bkz. EK- 2, Grafik 2.3).

“Türkiye’deki göçmen sayısının Suriye’deki iç savaştan dolayı esas olarak 2011 yılından itibaren radikal bir artışa geçtiği görülmektedir5 (GAV, 2019). Göçmen sayısında artış yaşayan ülkelerin yanında Hindistan, Ukrayna, Pakistan ve İran gibi bazı ülkelerde de göç eden göçmen sayısında ciddi bir azalma görülmektedir”(Bakınız EK 2, Grafik 2.4).

1950-1955 ve 2005- 2010 yılları arasında göçmenlerin yıllık ortalama net sayısı (1990- 1995 arası periyot hariç) tüm dünyada istikrarlı bir şekilde artış göstermiştir. 20052015 ve 2010- 2015 yılları arası Suriye iç savaşı ve bölgedeki diğer yaşanan siyasal ve etnik eksenli

5 Göç Araştırmaları Vakfı (GAV), Dünyada Her 100 Kişiden 4’ü Göçmen

https://www.gocvakfi.org/tr/2019/10/22/dunyada-her-100-kisiden-4u-gocmen/ (Erişim tarihi: 24 Mart 2020).

(28)

18 çatışmalarla zorunlu insan hareketliliği nedeniyle yüksek rakamlara ulaşmıştır. (Bakınız EK 2,

Grafik 2.5)

Toplumlar, içerisinde bulundukları koşullardan duydukları hoşnutsuzluk “farklı gerekçeler etrafında şekillense de” temelde varlıklarının devamını sağlamak amacıyla kitlesel göçlere yönelmişlerdir (Özdal, 2018: 89). Böyle olmakla birlikte göç olgusu salt coğrafi bir yer değiştirme olmadığı gibi aynı zamanda “bir toplumdan başka bir topluma göç” tür ve başta toplumun demografik yapısı olmak üzere, kültürel, ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla

“hem göç edilen ve hem de göç eden toplumun yapısını değiştiren bir nüfus hareketliliğidir”

(Adıgüzel, 2016: 3) ve her iki “toplum adına yeni koşullar üreten çok yönlü bir süreç olarak ele alınması gerekir” (Yaman, 2019: 20). “Hepsinde bir hikâye, sürecin sonunda ise bir başkalaşma ve değişim söz konusudur” (Sağır ve Aktaş, 2019: 146).

Akademik çalışmalara konu olan araştırmalar incelendiğinde son yıllarda Türkiye'ye yönelik göç hareketlerinin ”profesyonel işgücü, kısa -ve uzun-dönemli işgücü, öğrenci göçü, emeklilik göçü, life-style migration (alternatif hayat biçimleri), yasa dışı göç, mülteci ve sığınmacı göçü” (Kaya, 2015: 17) gibi çok çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Toplumları ve toplumsal hareketleri anlamak ve yorumlamak, toplumların sosyokültürel yapılarının biçimlenmesinde büyük rol oynayan göç süreçlerini de anlamayı ve analiz etmeyi gerektirir.

2.1.1.3 İsteğe Bağlı Göçler

İsteğe bağlı ya da gönüllü göçler, bireylerin kendi istek ve tercihleri ile bir baskı ya da zorlama olmaksızın daha iyi koşullarda yaşamak gibi çeşitli sebepler doğrultusunda gerçekleşir.

“Yeni yerler görme, daha iyi hayat şartları, içinde bulunulan çevreyi beğenmeme, ailesinin geleceğini iyileştirme, ekonomik durumlarını düzeltme, gerek iş gerekse mali bakımlardan daha fazla imkânlara kavuşma gibi” (Adıgüzel, 2016: 19-21) kişisel hedefler söz konusudur.

(29)

19 2.1.1.4 Zorunlu Göçler

Bartram, Poros ve Monforte zorunlu göçleri “şiddet içeren anlaşmazlıklardan büyük ekonomik zorluklara kadar uzanan farklı koşullardan doğan, kişinin hayatta kalması veya mutluluğuna yönelik olan baskı veya tehdit olgularının sonucu olan göçler” olarak tanımlamışlardır (Bartram, Poros ve Monforte, 2017: 151).

Birleşmiş Milletler (BM) “zorla ya da mecbur kalarak evlerinden veya sürekli olarak yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların etkilerinden, genel olarak şiddet içeren durumlardan, insan hakları ihlallerinden veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerden korunmak için, uluslararası kabul görmüş devlet sınırlarını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden” birey ya da bireyleri zorunlu olarak yerinden edildiği şeklinde tanımlamaktadır (BM, 2005).

20. yüzyılda ve 21.yüzyılın başlarında, birçok insanın farklı sebeplerle zorla yerinden edilmiş olması zorunlu göç çalışmaları alanında da çok sayıda araştırmaya konu olmuştur ve olmaktadır. “İki dünya savaşı, sömürgecilikten kurtulma savaşları, Soğuk Savaşın vesayet çatışmaları, Soğuk Savaş sonrası Balkanlar, Afrika ve Kafkaslarda yaşanan bir dizi çatışma, terörizmle mücadele bağlamında Afganistan ve Irak’taki işgaller, Güney Asya ve Orta Doğu’da topraklara ilişkin milliyetçi iddialar ve devletlerin bölünmesi, otoriter rejimler, insan hakları ihlalleri, geniş çaplı kalkınma projeleri, fırtına, tsunami ve iklim değişikliği sebepleriyle yaşanan çevre felaketleri” çok sayıda insanın hayatta kalma ve güvende olma

arayışı ile göç etmesine yol açmıştır (Betts, 2017: 13; Colson, 2003: 1-18).

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin verileri

(30)

20 incelendiğinde6 sayıları hayli yüksek olan mültecilerin yanı sıra ülke içinde yerinden edilmiş kişi sayısının daha fazla olduğu görülmektedir. Dolayısıyla zorunlu göç çalışmaları alanında araştırmacılar “mülteci”, “ülke içinde yerinden edilmiş kişiler”, çevresel faktörlerden dolayı yerinden edilmiş kişiler” gibi başlıklar altında çalışmalarını sınıflandırmaktadırlar (Hazan, 2012: 184).

2.1.1.5 Düzensiz Göçler

Bireyler, “yoksulluk, doğal afetler, salgın hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, savaşlar, iç çatışmalar, siyasi baskılar, şiddet ve baskıya maruz kalma” gibi durumlarda kendilerini güvende olabileceklerini düşündükleri başka sığınmaktadırlar (Yıldız, 2018: 5-11).

“Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından hazırlanan Göç Terimleri Sözlüğü’nde yar alan tanıma göre düzensiz göç,

hedef ülkeler açısından, göç düzenlemeleri uyarınca gerekli olan izin veya belgelere sahip olmadan bir ülkeye giriş yapmak veya bir ülkede kalmak veya çalışmak anlamına gelmektedir. Gönderen ülke açısından ise örneğin, bir kişinin geçerli bir pasaportu veya seyahat belgesi olmadan uluslararası bir sınırı geçmesi veya ülkeden ayrılmak için idari koşulları yerine getirmemesi” durumudur (IOM, 2013: 26).

“Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün tanımına göre ise düzensiz göç, bir ülkeye yasa dışı giriş yapmak, bir ülkede yasa dışı şekilde kalmak veya yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmamak" şeklinde tanımlanmıştır.7 (Bkz. Ek -2.6)

6 UNHCR, https://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html (Erişim tarihi:12 Nisan 2020)

7 GİGM, https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-hakkinda (Erişim tarihi:25 Nisan 2020)

(31)

21 Dolayısıyla “düzensiz göç çeşitli yasa dışılıklar içerdiği için şu veya bu şekilde göçmenlerin belge ve kayıtlarının tam olmaması” anlamına gelir ki “düzensiz göçmenler devlet tarafından tam olarak bilinemezler. Bu durumda onlara ve içerdikleri risklere karşı tahminler yürüterek önlem almak da kaçınılmaz hale gelmektedir” (Topcuoğlu, 2016: 9).

Yasal yollardan sığınmacı veya mülteci olarak ülkeye giremediklerinde yasa dışı yollara yönelmek zorunda kalan göçmenler insan (göçmen) kaçakçılığı ya da ticareti yapanlarca sömürülmektedirler (Salt, 2000: 32-56). “Hedef ülkeye varmayı başarsalar dahi çok zor koşullarda barınmak ve çalışmak zorunda kalmakta; yakalandıkları takdirde de sınır dışı edilme” (Akçadağ, 2012: 1-8) tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün 2019 yılı verilerine göre, Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlerin başında Afganlar gelmektedir. Afganları

Pakistanlılar, Suriyeliler ve Filistinliler izlemektedir.8

2. 1. 2. Göçmen

“Uluslararası Göç Örgütü (IOM)'nün tanımına göre göçmen9:

zorlayıcı dış faktörlerin müdahalesi olmaksızın kendi özgür iradesiyle ve ‘kişisel uygunluk’ sebepleriyle aldığı tüm durumları kapsar şekilde göç etme kararını veren birey olarak tanımlanmıştır. Maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek ve kendileri ve ailelerine ilişkin beklentilerini geliştirmek amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye hareket eden kişiler ve aile fertleri için” de bu tanım geçerlidir.

8 GİGM https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler (Erişim tarihi:25 Nisan 2020)

9 IOM, https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf (Erişim tarihi:11 Nisan 2020)

(32)

22

“Birleşmiş Milletler (BM)’in tanımına göre ise göçmen sebepleri, gönüllü olup olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet eden” bireydir.

Göçmenler, “deneyimledikleri göç süreciyle geride kalanlara önemli bir tecrübe aktarımında bulunmakta; göçün psikolojik ve fiziksel zorluklarının aşılabilme imkânını diğerlerine göstererek geniş kitleleri göçe hazırlamaktadır (Yaman, 1019: 21).

2.2 GÖÇ SONRASI AŞAMAYA KURAMSAL YAKLAŞIMLAR:

UYUM TEORİLERİ

2.2.1. Uyum Kavramı

Göçle gelen “birey ile toplumun gönüllülük temelinde birbirlerini anlamaları” şeklinde çift taraflı bir süreç10olarak kabul edilen uyum kavramı, göçmenin kendine özgü temsil ettiği

“fikirleri, söylemleri, değerleri, normları, davranışları, gelenekleri korurken göç ettiği toplumun baskın kültürünün özelliklerini benimsemesi” (IOM, 2009: 62) olarak tanımlanır. Yerleşmeye çalıştığı toplumun sadece kültürel değil sosyal ve ekonomik yapısına uyum konusunda yaşanan zorluklar da göçmenlerin kendi kültürlerini daha fazla benimsemesi ile sonuçlanabilir (Türker ve Yıldız, 2015: 3). “Uyum sürecinin sağlanması için yabancı grupların çoğunluk grubun kültürüne, yaşam biçimine ve değerlerine daha keskin politikalarla entegre ettirilmesi” (Yılmaz, 2019:112) durumu asimilasyon ile ifade edilir. Esser’e göre ise “parçaların sistemli bir bütün

10 GİGM, https://www.goc.gov.tr/uyum-hakkinda

(33)

23 içindeki birliği” olan uyumun “karşı durumu segmentasyondur, yani ilişkisiz yan yana bulunma durumudur”(Esser, 2004).

Bir toplumdan diğerine “bir kültürden başka bir kültüre gerçekleşen göç sürecinde, bireylerin eski çevrelerinden farklı olan sosyal yaşamın birçok boyutu” (Erbaş, 2019:20) ile karşılaşmaları “bireyleri yeniden bir toplumsallaşma sürecine tabi tutarak, tüm aidiyet ve kimlik değerlerinin sorgulanmasını ve yeni ortama göre yeniden kurgulanmasını da beraberinde getirmektedir” (Adıgüzel, 2016). Göçmenlerin “‘biz’, ‘bizim’ ya da ‘kendilerinin’ ve ‘onlar’

veya ‘diğerlerinin’ yeniden tanımlanması ve inşası” ile yerleşmeye çalıştıkları yeni yerlerinde toplumsal uyum süreçlerini etkileyen etnik, dini, ulusal kimliklerinden her birini farklı koşullarda öne çıkardıkları görülmektedir (Erbaş, 2019:111).

Toplumsallaşma sürecinde birey bir gruba ait olma duygusunu, grup üyeliğini genellikle bireysel kimliğinin önünde tutma eğilimindedir. Toplumun bir parçası olabilmek kaygısıyla ırk, meslek, din gibi birçok gruba aynı anda üye olabilir. Bu grupların varlığını ve devamını sağlayan bireylerin bu üyeliği benimsemeleri olduğu kadar bu üyelikten edinilen sosyal kimlik de kimi zaman bireysel kimliği gölgede bırakır.

Berry, göç edilen yerde egemen toplumun talepleri doğrultusunda ve kültürler arası etkileşimin bir sonucu olarak göçmenlerin yaşamlarında meydana gelen değişiklikleri bireyin toplumsal uyumu olarak tanımlar ve bu değişim kısa süre içinde gerçekleşebileceği gibi uzun zaman da alabilir. (Berry, 2006:3, 2006a:306, 2009: 14). Ev sahibi kültürün “belli özelliklerini benimseyip yeni hayatlarına uygun bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri” (Berry vd., 2011’den Akt. Saygın ve Hasta, 2018:320), sorunlarla başa çıkabilme pratikleri geliştirmeleri göçmenlerin Sosyo-Kültürel Uyumu olarak tanımlanırken, bir işte çalışıyor ya da işsiz olmaları, çalışıyorsa bireyi tatmin edip etmediği ise Ekonomik Uyumu ile açıklanmıştır (Aycan ve Berry, 1996). Her iki kültürün benzer olduğu ya da kendilerini ev sahibi toplumun kültürü ile

(34)

24 tanımladığı durumlarda göçmenlerin sosyo-kültürel uyumu yüksek düzeyde gerçekleşirken

“kendilerini öz kültürel kimlikleriyle tanımlama düzeyleri yükseldikçe sosyokültürel uyum düzeyleri düşmektedir” (Ward ve Rana-Deuba, 1999). Dil ve din farklılıkları da göçmenlerin uyumlarının yönünü büyük ölçüde etkilemektedir. Baskın toplumun dilini bilmek göçmenlerin sosyalleşmeleri ve yaşam pratiklerini yerine getirebilmeleri bağlamında daha az sorunların yaşandığı tespitleri ile de ilişkilidir (Masgoret ve Ward, 2006).

Göçmenlerin göç sonrası süreçte topluma uyumunu tanımlamak için başlangıçta kullanılan “uyum” (adaptasyon) kavramının yerini bugün entegrasyon (bütünleşme) kavramı almıştır. Bireyin kendi kültürel kimliğini ve kültürel özelliklerini korumasının ve devam ettirmesinin yanı sıra göçle geldiği toplumda başka kültürlerden bireylerle de ilişkiler kurması, sürdürmesi ve sosyal yaşamın bir parçası olması bu kavramın tanımı içerisindedir (Şahin, 2010).

Bir yere, bir gruba ait olma bireyin kendini güvende, mutlu hissetmesi, gerektiğinde diğer bireylerin yardımından istifade edebilmesi için temel bir gereksinimdir (Baumeister &

Leary’den Akt. Williams, 2007). Bireyin kendini güvende hissetme, psikolojik olarak rahatlama, diğerleriyle dayanışma, yardımlaşma duygularını paylaşma ihtiyacını bir gruba, topluluğa ait olma duygusu giderir (Oktar, 2005). Sosyal bağlarına yönelik bir tehdit, birey tarafından güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görülür. Bulunduğu yerde yeni sosyal bağlar edinmek kadar sahip olduklarını da kaybetmemek için çaba sarf eder (MacDonald ve Leary, 2005). Bu bağlamda sosyal bağlar, dışlanmamak için hayati derecede önemlidir. “Bir grubun üyesi olmaktan kaynaklı ayrımcılığa, baskıya, ezilmeye maruz kalındığında kişiler daha güçlü bir şekilde kendini o gruba ait hissedebilmektedirler” (Gurr ve Pitsch’ten Akt. Gezici Yalçın, 2017:111). Bu bağlamda toplumun sosyal yapısındaki farklılıklar bireyleri birbirinden uzaklaştırırken aynı zamanda yakınlaşmalarında da önemli rol oynar (Ünal, 2008). Yeni gelenlerle birlikte toplumsal yapıda yaşanan değişimler ve dönüşümler “etnik aidiyetin önem

(35)

25 kazanmasına ya da önemini yitirmesine” neden olurken “gruplar arası sınırların yeniden tanımlanması” sosyal dışlanma ya da sosyal bütünleşme süreçleri ile gerçekleşir (Gezici Yalçın, 2017:64).

Göçmenlerin “sosyal yapılarını ve demografik durumlarını” bireylerin biyolojik farklıları üzerinden inceleyen uyum kuramları, günümüzde “etnik kimlikler arasındaki kültürel farklılıklar” üzerinden ele almakta ise de etnik farklılıklar bu kuramlar için hâlâ önemlidir (Acar, 2014:85). “Klasik uyum teorilerinde ırk ya da etnisite kavramları göçmenlerin dominant topluma uyum sağlaması konusunda belirleyicidir ve bireyin

‘değiştiremediği ırkı’ uyum sürecine dâhil olamamasının temel nedeni olarak görülmektedir”

(Yılmaz, 2019:113). Bireylerin göç etme nedenleri ve göç sonrası kültürler arası iletişimin kurulmasındaki becerileri göçmenlerin kültürel uyumunda etkili olmaktadır. Bu bağlamda zorunlu olarak göç eden ve göç ettiği ülkenin kültürü ve dili hakkında bilgisi olmayan bireylerin, gönüllü olarak göç eden ve ev sahibi toplumun dilini bilen ya da kültürü hakkında bilgi sahibi olan bireylerden daha zorlu bir uyum süreci geçirmeleri olasıdır (Aksoy, 2012:301).

Bu bağlamda düşük ücret karşılığında, güvencesiz, geçici, riskli ve elverişsiz çalışma koşullarda çalışmaları nedeniyle işverenler tarafından tercih edilmeleri göçmenlerle yerli işçileri karşı karşıya getirebilmektedir. Dolayısıyla çalışma yaşamında göçmenler ile yerli işçiler arasında yaşanan rekabet de uyum sürecini olumsuz etkilemektedir.

2.2.2. Uyum Kuramları

2. 2. 2. 1. Sosyal Kimlik Kuramı

Uluslararası göç literatüründe, bireylerin göç sonrası süreçte yaşadıkları sorunlar ve uyum süreci kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirilmektedir. “1970'lerin ortalarında Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiş olan Sosyal Kimlik Kuramı, grup üyeliği, grup süreçleri ve gruplar arası ilişkileri ele alan bir sosyal psikoloji kuramıdır” (Demirtaş,

(36)

26 2003:124). Bireyin kendini mensup olduğu grupla özdeşleştirmesi sonucunda oluşan sosyal kimliği üzerine odaklanan bu kurama göre “insanlar, kendine has inançlardan ziyade, paylaşılan grup normları, değerleri ve anlayışlarını referans alarak hareket ettikleri” (Reicher, Spears ve Haslam, 2010:8) vurgulanmaktadır. Bu kuramın temel varsayımları:

— Bireyler, kendilerini üyesi oldukları sosyal grubu dikkate alarak tanımlar ve değerlendirirler, kendilerini sınıflandırırlar (Turner;1987: 30).

— Bireyler kendi gruplarının konumunu değerlendirmek için sosyal çevrede bulunan diğer gruplarla kendi gruplarını karşılaştırırlar.

— Bireyler bu sosyal karşılaştırmayı gerçekleştirirken, kendi gruplarını kayırarak algılama ve diğer grubu da küçümseme yönünde bir yanlılık gösterirler, bu sürece iç grup kayırmacılığı adı verilir (Doosje ve Ellemers,1997: 70).

— Bireyin sosyal kimliğinin olumlu olup olmaması üyesi olduğu grubun öznel konumuna, yapısına bağlıdır (Condor,1990: 245).

Sosyal Kimlik Kuramına göre “gruplar arası farklılığa vurgu yapılarak oluşturulan bir sosyal kimlik, grubun ayırt edici özelliklerinin farkındalığına bağlı olmakta ve grup üyelerinin paylaşılan bir sosyal kimliği sürdürme istekleri zaman diğer gruplarla çatışmalara zemin hazırlayabilmektedir” (Türker ve Yıldız, 2015:10).

Suriyeli göçmenler Türkiye’ye geldikleri ilk yıllarda konukseverlik ve yardımseverlik duygularıyla karşılanmış olmalarına rağmen aradan geçen sürenin uzaması, misafirliklerinin kalıcılığa dönüşmesi ve sığınmacı sayısındaki görülmemiş artış, yerli halkın sağlık gibi bazı hizmetleri almasında aksamalara, ucuz ve güvencesiz işgücü kaynaklı göçmenlerin tercih edilmesiyle yerli halktan bireylerin iş kayıplarına, kira artışlarına, ticarî kayıplara ve halkın güvenlik kaygılarına yol açmıştır. Ülkede zaten var olan sorunlara göçmenlerin beraberinde getirdiği sorunların eklenmesiyle her iki topluluk arasında gerilimlerin her geçen gün artması

(37)

27 ve sosyal dışlanma olgusunun belirginleşmesi (Erdoğan, 2015, s. 22-23) “farklı grupların sınırlı kaynaklar için rekabet içerisine girmesi” göçmenlerle ev sahibi toplum bireyleri arasında çatışmalara zemin hazırlayabilmektedir. “Türkiye'ye Yönelik Düzensiz Göçler Ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı” (Akpınar, 2009) başlıklı tez çalışmasında da “İnşaat sektöründe kaçak göçmen işçi istihdam edilerek, emekçi sınıf arasında, yerli ve yabancı işçi gibi, sanal bir ayrım yaratılmakta ve göçmen işçiler yerli işçilere tercihen işe alınmak” suretiyle yine ev sahibi toplumun çalışanlarıyla göçmenler karşı karşıya getirilmektedir.

2.2.2.2. Berry’nin Uyum Kuramı

Berry’nin Uyum Kuramı’na göre uyum, göç edilen yerde çevresel beklentilere yanıt olarak bireylerde veya gruplarda meydana gelen değişimlerdir. Göç eden ve göç edilen toplum kültürlerinin etkileşimi bir “kültürleşme süreci” dir ve her iki toplumun kültürel özellikleri göçmenlerin uyum süreçleri üzerinde etkilidir bir başka deyişle uyum kültürleşmenin bir sonucudur. Göç eden bireyler ya da grupların “kültürleşme yönelimleri asimilasyon (assimilation), ayrılma (separation), bütünleşme (integration) ve marjinallik (marginalism)”

olarak ele almak mümkündür (Berry 1997, 2006a).

Birey kendi kimliğini ve kendi kültürel özelliklerini göç ettiği yerde devam ettirmeyi mi benimsiyor?

EVET HAYIR

Göç ettiği yerdeki bireylerle etkileşime girmeyi,

ilişkileri sürdürmeyi mi benimsiyor?

EVET BÜTÜNLEŞME

(ENTEGRASYON)

ASİMİLASYON

HAYIR AYRI DURMA MARJİNALLEŞME

Şekil 2. 1: Bireyin Göç Ettiği Yerde Kültürel Etkileşimleri. Berry (1994)’den uyarlanmıştır.

(38)

28 Bu kurama göre toplumların kültürleşme yönelimleri, göç eden grubun “kendi kültürünü devam ettirmeyip, ana akım toplumun özeliklerini benimsemesi ve onun gibi olma arzusu”

“asimilasyon”, bireylerin “bir yandan kendi öz kültürel bütünlüklerini korurken diğer yandan da ana akım toplumun bir parçası olmak isteği” “bütünleşme” (entegrasyon) olarak ifade edilmektedir. Tarafların birbirlerinin kültürlerini kabul etmediği durumlar “ayrı durma” olarak ele alınırken, “azınlık toplumu üyelerinin kendilerini ne kendi öz kültürel gruplarıyla ne de ana akım toplumla özdeşleştiremedikleri durumlarda ortaya çıkan kültürleşme yönelimi” ise marjinalleşme” olarak tanımlanmaktadır (Saygın ve Hasta, 2018:316).

Suriyeli göçmenlerin misafirlik sürelerinin uzaması ve statülerindeki belirsizliğin yarattığı sosyal ve ekonomik zorluklar nedeniyle çoğunlukla diğer Suriyeli göçmenlerle iletişim kurmaları, kendilerini Türklerden “ayrı tutma/ayrılma” şeklinde bir uyum sorunu olarak görülmektedir.

Başka bir örnek olarak, göçmenlerin diğer göçmenlerle kendi yaşam alanlarını oluşturduklarını işgücü piyasasından pratiklerle ifade etmişlerdir: “Afganistan’dan gelen işçiler de, Türkmen işçiler gibi, iş bulma konusunda sosyal ağları kullanmaktadır. Kendilerini Özbek Türkü olarak tanımlayan bu işçiler, Türkiye’ye daha önceden yine Afganistan’dan gelip Türk vatandaşlığına geçmiş olan akraba, tanıdık ya da arkadaşlarından hem iş bulma hem de Türkiye’de kalma konusunda yardım almaktadır. Bu ağlara tutunarak, sürekli yeni göçmen gruplar yeni umutlarla Türkiye’ye gelmektedir”(Akpınar, 2009, s. 124).

2.2.2.3. Çokkültürlülük Kuramı

“Dil, din, etnisite, kimlik, cinsel temelli olabilecek farklılıkların bir arada, tek, baskın ya da egemen bir kültürün baskısı altında olmadan, herkesin dilediği hayatı yaşayabilmesini öngören normatif yaklaşım” (Demirhan, 2014:11/2020) olarak da tanımlanan Çokkültürlülük

Referanslar

Benzer Belgeler

Turizm pazarlaması önem arz eden bir konu olduğu için, bu araştırmanın amacı, Türkiye'de turizm pazarlaması konusunda yazılan lisansüstü tezleri

[r]

Klasik Türk edebiyatı metinleri için hazırlanmıĢ iĢlevsel sözlük çalıĢmaları TEBDĠZ (Tarih ve Edebiyat Metinleri Bağlamlı Dizin ve ĠĢlevsel Sözlüğü)

Bu dersin temel amacı, çağdaş coğrafyada yoğun olarak kullanılan temel kavramları ve bu kavramların coğrafi düşüncenin, teorinin ve pratiğin uygun bir

developing insight and engagement, HR analytics will maybe add incredible benefit to HR decision-making for workers and organizations. We concentrate on five inclusive issues in

Bu bağlamda organik olgunluğa sahip bir millet olarak gerek coğrafi gerek nüfus yoğunluğu gerekse ideolojik jeopolitiğiyle küresel kapsamda derin ve geniĢ bir

● Kumandanın saat ayarı yapıldıktan sonra, ünitenin çalışması veya kapanması istenilen saat girilerek ünitenin otomatik olarak açılması ya da kapanması kontrol

Türkiye - BAE Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 29 Ocak 1993 tarihinde Abu Dhabi’de imzalanmıştır.. 27 Aralık