• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Göç Ve Göçmenlik İle İlgili Temel Kavramlar

2.1. Göç Ve Göçmenlik İle İlgili Temel Kavramlar

2.1.1. Göç

15. ve 17. yüzyıllarda Avrupalıların yayılmacı politikaları ve coğrafi keşifler, farklı ırk ve kültürden insanların bir arada yaşadığı günümüz toplumlarını oluşturan kitlesel nüfus hareketlerini başka bir deyişle “küresel göçleri” başlatmıştır (Giddens, 2008: 566-570).

“Temelde coğrafi, fiziki ve demografik bir hareketlilik” (Yaman, 2019: 20) içeren göç “zaman, mekân ve amaç ekseninde” (Akbaş, 2020: 7) gerçekleşir.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM)’nün “bir kişinin veya bir grup insanın uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmesi; süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleri (IOM, 2009: 22) olarak tanımladığı göç olgusu tüm

13 dünyada büyük ölçüde ve hızla yayılmasıyla bazı sosyal bilimcilere göre uluslararası ilişkileri ve dünya tarihinin yönünü belirler” (Miller ve Castles, 2008: 24).

Göç etme kararlarının alınmasında ve göç edilen yerin seçiminde ekonomik, politik, çevresel ya da toplumsal pek çok faktör etken olabilir. Cohen ve Sirkeci’ye göre göç, bireylerin kendi istek ve iradeleri dışında gerçekleşen karmaşık ve zor bir tercihtir. Güvenli ortam ve kaynak arayışı göç etme ya da bulundukları yerde kalma kararını vermelerinde rol oynar. Başka bir deyişle “maddi ve maddi olmayan faktörlerle şekillenen insani güven ve güvensizlik ortamları bireylerin ve onların ailelerinin göç kararları üzerinde etkilidir” (Cohen ve Sirkeci, 2011: 26). Ancak bu sürecin planlandığı gibi olup olmayacağı belirsizdir. Bireyler alışkın olduklarından farklı ve yabancı bir ortamda coğrafi değişikliğin yanı sıra toplumsal ve sosyokültürel değişikliği deneyimleme sürecini yaşarlar.

Özer, göç kavramını “coğrafi mekân değiştirme sürecinin iktisadi, sosyokültürel ve siyasal yönleriyle toplumun yapısını etkileyen nüfus hareketi” (Özer, 2004: 11) olarak tanımlarken Yaman da benzer bir yaklaşımla “coğrafi bir bölgeden diğerine geçişinin yanı sıra bir toplumdan başka bir topluma geçişin” vurgusunu yapmaktadır (Yaman, 2019: 20).

“Göçmenlerin sosyal, kültürel, felsefî ve dini birikimlerinin de dolaşımı” olan göç, göç edilen yerlerde “karşılaşmalara, çatışmalara ve iç içe geçişlere neden olmaktadır” (Kaya, 2017: 15).

Göç edenler ve “göç edilen ülke vatandaşları arasındaki etkileşim ve göçmenlerin kendi kültürlerini de beraberinde getirmesiyle her iki toplum açısından önemli kültürel değişimlerin ve toplumsal dönüşümlerin yaşanmasına yol açmaktadır. Başka bir deyişle göç:

mekân üzerinde gerçekleşen, hem çıkış hem de varış yerindeki ortamı etkileyip değiştiren insan hareketleri ile ilgili olduğu için temelde coğrafidir; demografiktir çünkü hem kökendeki hem de varış yerindeki nüfus yapıları üzerinde etkili olur; nüfustaki değişimler (özellikle de işçilerin hareketleri), alanlar arasındaki ekonomik

14 dengesizliklerden kaynaklandığı ölçüde de ekonomiktir;

devletin

uluslararası göçmen ve mültecilerin çıkış ve girişlerini denetleme ve kısıtlama ihtiyacı hissettikleri yerlerde politik bir sorun haline gelebilir; göçmenlerin bulundukları yeri terk etme motivasyonlarının ve (göçü) kabul eden topluma adaptasyon sorunlarının incelenmesi zorunluluğu sebebiyle de sosyal psikoloji ile ilgili olacaktır; ve göç sosyolojik de bir olgudur çünkü sosyal yapı ve kültürel sistemler, yine hem çıkış hem de varış yerlerinde, göç nedeniyle etkilenmekte ve karşılığında bu da göçmeni etkilemektedir” (Jansen’den akt.King, 2002: 90).

Göç edilen yere bireyin kendini ne kadar ait hissedebileceğini koşullar belirler. Göç edilen yeni ve alışılmadık çevrede bulunan çoğunluk bireylerin “farklılıklara bakışı” göç eden bireyin “kimlik oluşturma sürecinde” etkilidir (Erbaş, 2019: 111-117). “Azınlık olma süreci, toplumdaki dominant grubunun yeni gelenlere belirli özellikler isnat etmesi (gerçek ya da hayali) ve bunu belirli ekonomik, sosyal ve politik roller biçilmesini haklı çıkarmak için kullanması ile gerçekleşir” (Castles’tan Akt. Erbaş, 2019: 85).

Bu noktadan hareketle “göçmenler arasında göç alan ülkeye aidiyet duygusunun olmaması, marjinal yahut marjinalleşmiş bireylerin, gettoların ya da ırkçılığın ve kimi vakalarda zenofobinin varlığı” (Erbaş, 2019: 60) ülkelerde benimsenen göç ve göçmen politikalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de göç, özellikle de uluslararası göç konusunun ekonomik, politik ve toplumsal birçok sebepleri ve sonuçlarının farklı disiplinlerce ve farklı bakış açılarıyla ele alınması, araştırılması Erbaş’ın deyimiyle “Türkiye’de gündeme gelişi, hem politik hem de bir araştırma alanı olarak önemsenmesi çok yenidir ve bu özellikle Suriyelilerin gelişi ile de paraleldir”

(Erbaş, 2019: 9).

15 Göçleri oluşum sebeplerine (isteğe bağlı göçler/zorunlu göçler), yapıldığı yerin mesafesine (iç göçler/dış göçler), göç edilen mekânın özelliklerine (kırsaldan kente vb.) göre sınıflandırmak mümkündür.

2.1.1.1 İç Göçler

“Sermaye dağılımı ve doğal kaynak dağılımındaki dengesizlik, bölgeler arası coğrafi konum farklılığı, doğal hayat şartlarının farklılığı, bölge insanın sosyokültürel yapısı ve yaşam tarzı, izlenen siyasi politikalar ve terör” bir ülkenin bölgeleri arasındaki gelişmişlik düzeyinde belirleyici rol oynar. Söz konusu kırsal ve kentsel bölgeler arası gelişmişlik farkı, “nüfus hareketliliği hızının artmasına; gelişmemiş (ya da gelişme potansiyeli bulunmayan) mekânlardan gelişmiş (ya da gelişme potansiyeli bulunan) mekânlara doğru bir nüfus kaymasına sebep olur” (Davran, Sevinç ve Sevinç, 2011: 50).

Dolayısı ile “kırsal alanların itici ve kentsel alanların çekici şartları sonucu. .bir ülke veya bölge içinde yaşayan kişi veya kişilerin belirli bir zaman dilimi içinde, çalışmak ve/veya yerleşmek amacıyla yaptıkları kalıcı yer değişiklikleri” (Öztürk ve Altuntepe, 2008: 1589) iç göç olarak tanımlanmaktadır. İç göç, kent yaşamının sosyal, ekonomik ve kültürel avantajları ve çekiciliği gibi nedenlerle çoğunlukla kırsal mekânlardan kentsel alanlara yönelik olduğu gibi yer değiştirmenin yönü kentten başka bir kente ya da kentten kırsal mekânlara da olabilmektedir. “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de endüstriyel gelişmeler ve ekonomisi hızla büyüyen kentler, insanların ülke içerisinde kırsal bölgelerden daha fazla avantajlara sahip olan sanayi ve ticaret merkezi kentlere yerleşmeyi” tercih etmelerine sebep olmuştur.

2.1.1.2 Dış Göçler

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’nün tanımına göre göç hareketleri

16

“genel olarak insanların kendi ülkelerine kıyasla daha zengin (ama mutlaka ‘zengin’ olması gerekmeyen) ülkelere taşınmasının hikâyesi”dir ve bu hareketlilik “gelişmiş ülkeleri temsil eden doğu ve güney bölgelerden kuzey ve batıya doğru” bir eğilim gösterir. Elde edilen verilere göre Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya süresiz yerleşmeye yönelik hedef ülke olarak tercih edildiği yönündedir (OECD, 2009).

“Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Nüfus Dairesi (Population Division) verilerine göre dünya genelinde 2010 yılında 221 milyon olan göçmen sayısı 2019 yılı itibariyle yaklaşık 272 milyona ulaşmıştır.3 2019 Yılı Uluslararası Göç Haritasına göre en fazla göç alan ülkeler Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Suudi Arabistan, Avustralya, Kanada ve Avrupa ülkeleri iken en az sayıda göçmene ev sahipliği yapan ülkeler Afrika kıtası ülkeleri, özellikle Kuzeybatı ve Güney Afrika ülkeleri ve Güneydoğu Asya ülkeleridir”4(Bakınız EK 2 Harita 2.1).

“Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü (UN DESA), Nüfus Dairesi verilerine göre 82 milyon göçmenin bulunduğu Avrupa en fazla sayıda göçmene ev sahipliği yaparken onu 59 milyon göçmen ile Kuzey Amerika ve 49 milyon göçmen ile Kuzey Afrika ve Batı Asya ülkeleri” takip etmektedir. (Bakınız EK 2, Grafik 2.1)

“17.5 milyon göçmen ile Hindistan en çok göç göç veren ülkedir. Hindistan’ı 11.8 milyon ile Meksika, 10.7 milyon ile Çin ve 10.5 milyon uluslararası göçmen ile Rusya’nın izlediği

3 ECOSOC,

https://www.un.org/en/development/desa/population/migration/publications/migrationreport/docs/MigrationStoc k2019_TenKeyFindings.pdf (Erişim tarihi:23 Mart 2020)

4 International migrant stock 2019: maps

https://www.un.org/en/development/desa/population/migration/data/estimates2/estimatesmaps.asp?0t0 (Erişim tarihi:23 Mart 2020)

17 görülmektedir.2011’de başlayan Suriye iç savaş ile vatandaşlarının çoğu Türkiye başta olmak üzere Lübnan, Ürdün ve diğer komşu ülkelere sığınan Suriye ise 8.4 milyon ile

beşinci sırada” yer almaktadır. (Bakınız EK 2, Grafik 2.2)

“1990 yılından beri en çok göçmene ev sahipliği yapan Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde, 1990’da 23.3 milyon olan göçmen nüfusu, 2019 yılında iki kattan fazla artışla 50.7 milyona ulaşmış” durumdadır.

13.1 milyon göçmen ile ikinci sırada yer alan Almanya’yı verilerin neredeyse Almanya ile aynı olduğu Suudi Arabistan ve yaklaşık 11.6 milyon göçmenle Rusya izlemektedir. “1990 yılı verilerine göre 1.2 milyon göçmen ile 23. sırada yer alan Türkiye, 2019 yılı itibarıyla 5.9 milyon göçmenle 13. sırada yer aldığı görülmektedir. 2000’li yıllara kadar neredeyse aynı seyirde izleyen göçmen nüfusu, 2000’lerin ortalarında düşüşe geçse de kısa süre içinde tekrar bir artış olmuştur” (Bkz. EK- 2, Grafik 2.3).

“Türkiye’deki göçmen sayısının Suriye’deki iç savaştan dolayı esas olarak 2011 yılından itibaren radikal bir artışa geçtiği görülmektedir5 (GAV, 2019). Göçmen sayısında artış yaşayan ülkelerin yanında Hindistan, Ukrayna, Pakistan ve İran gibi bazı ülkelerde de göç eden göçmen sayısında ciddi bir azalma görülmektedir”(Bakınız EK 2, Grafik 2.4).

1950-1955 ve 2005- 2010 yılları arasında göçmenlerin yıllık ortalama net sayısı (1990-1995 arası periyot hariç) tüm dünyada istikrarlı bir şekilde artış göstermiştir. 20052015 ve 2010-2015 yılları arası Suriye iç savaşı ve bölgedeki diğer yaşanan siyasal ve etnik eksenli

5 Göç Araştırmaları Vakfı (GAV), Dünyada Her 100 Kişiden 4’ü Göçmen

https://www.gocvakfi.org/tr/2019/10/22/dunyada-her-100-kisiden-4u-gocmen/ (Erişim tarihi: 24 Mart 2020).

18 çatışmalarla zorunlu insan hareketliliği nedeniyle yüksek rakamlara ulaşmıştır. (Bakınız EK 2,

Grafik 2.5)

Toplumlar, içerisinde bulundukları koşullardan duydukları hoşnutsuzluk “farklı gerekçeler etrafında şekillense de” temelde varlıklarının devamını sağlamak amacıyla kitlesel göçlere yönelmişlerdir (Özdal, 2018: 89). Böyle olmakla birlikte göç olgusu salt coğrafi bir yer değiştirme olmadığı gibi aynı zamanda “bir toplumdan başka bir topluma göç” tür ve başta toplumun demografik yapısı olmak üzere, kültürel, ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla

“hem göç edilen ve hem de göç eden toplumun yapısını değiştiren bir nüfus hareketliliğidir”

(Adıgüzel, 2016: 3) ve her iki “toplum adına yeni koşullar üreten çok yönlü bir süreç olarak ele alınması gerekir” (Yaman, 2019: 20). “Hepsinde bir hikâye, sürecin sonunda ise bir başkalaşma ve değişim söz konusudur” (Sağır ve Aktaş, 2019: 146).

Akademik çalışmalara konu olan araştırmalar incelendiğinde son yıllarda Türkiye'ye yönelik göç hareketlerinin ”profesyonel işgücü, kısa -ve uzun-dönemli işgücü, öğrenci göçü, emeklilik göçü, life-style migration (alternatif hayat biçimleri), yasa dışı göç, mülteci ve sığınmacı göçü” (Kaya, 2015: 17) gibi çok çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Toplumları ve toplumsal hareketleri anlamak ve yorumlamak, toplumların sosyokültürel yapılarının biçimlenmesinde büyük rol oynayan göç süreçlerini de anlamayı ve analiz etmeyi gerektirir.

2.1.1.3 İsteğe Bağlı Göçler

İsteğe bağlı ya da gönüllü göçler, bireylerin kendi istek ve tercihleri ile bir baskı ya da zorlama olmaksızın daha iyi koşullarda yaşamak gibi çeşitli sebepler doğrultusunda gerçekleşir.

“Yeni yerler görme, daha iyi hayat şartları, içinde bulunulan çevreyi beğenmeme, ailesinin geleceğini iyileştirme, ekonomik durumlarını düzeltme, gerek iş gerekse mali bakımlardan daha fazla imkânlara kavuşma gibi” (Adıgüzel, 2016: 19-21) kişisel hedefler söz konusudur.

19 2.1.1.4 Zorunlu Göçler

Bartram, Poros ve Monforte zorunlu göçleri “şiddet içeren anlaşmazlıklardan büyük ekonomik zorluklara kadar uzanan farklı koşullardan doğan, kişinin hayatta kalması veya mutluluğuna yönelik olan baskı veya tehdit olgularının sonucu olan göçler” olarak tanımlamışlardır (Bartram, Poros ve Monforte, 2017: 151).

Birleşmiş Milletler (BM) “zorla ya da mecbur kalarak evlerinden veya sürekli olarak yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların etkilerinden, genel olarak şiddet içeren durumlardan, insan hakları ihlallerinden veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerden korunmak için, uluslararası kabul görmüş devlet sınırlarını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden” birey ya da bireyleri zorunlu olarak yerinden edildiği şeklinde tanımlamaktadır (BM, 2005).

20. yüzyılda ve 21.yüzyılın başlarında, birçok insanın farklı sebeplerle zorla yerinden edilmiş olması zorunlu göç çalışmaları alanında da çok sayıda araştırmaya konu olmuştur ve olmaktadır. “İki dünya savaşı, sömürgecilikten kurtulma savaşları, Soğuk Savaşın vesayet çatışmaları, Soğuk Savaş sonrası Balkanlar, Afrika ve Kafkaslarda yaşanan bir dizi çatışma, terörizmle mücadele bağlamında Afganistan ve Irak’taki işgaller, Güney Asya ve Orta Doğu’da topraklara ilişkin milliyetçi iddialar ve devletlerin bölünmesi, otoriter rejimler, insan hakları ihlalleri, geniş çaplı kalkınma projeleri, fırtına, tsunami ve iklim değişikliği sebepleriyle yaşanan çevre felaketleri” çok sayıda insanın hayatta kalma ve güvende olma

arayışı ile göç etmesine yol açmıştır (Betts, 2017: 13; Colson, 2003: 1-18).

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin verileri

20 incelendiğinde6 sayıları hayli yüksek olan mültecilerin yanı sıra ülke içinde yerinden edilmiş kişi sayısının daha fazla olduğu görülmektedir. Dolayısıyla zorunlu göç çalışmaları alanında araştırmacılar “mülteci”, “ülke içinde yerinden edilmiş kişiler”, çevresel faktörlerden dolayı yerinden edilmiş kişiler” gibi başlıklar altında çalışmalarını sınıflandırmaktadırlar (Hazan, 2012: 184).

2.1.1.5 Düzensiz Göçler

Bireyler, “yoksulluk, doğal afetler, salgın hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, savaşlar, iç çatışmalar, siyasi baskılar, şiddet ve baskıya maruz kalma” gibi durumlarda kendilerini güvende olabileceklerini düşündükleri başka sığınmaktadırlar (Yıldız, 2018: 5-11).

“Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından hazırlanan Göç Terimleri Sözlüğü’nde yar alan tanıma göre düzensiz göç,

hedef ülkeler açısından, göç düzenlemeleri uyarınca gerekli olan izin veya belgelere sahip olmadan bir ülkeye giriş yapmak veya bir ülkede kalmak veya çalışmak anlamına gelmektedir. Gönderen ülke açısından ise örneğin, bir kişinin geçerli bir pasaportu veya seyahat belgesi olmadan uluslararası bir sınırı geçmesi veya ülkeden ayrılmak için idari koşulları yerine getirmemesi” durumudur (IOM, 2013: 26).

“Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün tanımına göre ise düzensiz göç, bir ülkeye yasa dışı giriş yapmak, bir ülkede yasa dışı şekilde kalmak veya yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmamak" şeklinde tanımlanmıştır.7 (Bkz. Ek -2.6)

6 UNHCR, https://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html (Erişim tarihi:12 Nisan 2020)

7 GİGM, https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-hakkinda (Erişim tarihi:25 Nisan 2020)

21 Dolayısıyla “düzensiz göç çeşitli yasa dışılıklar içerdiği için şu veya bu şekilde göçmenlerin belge ve kayıtlarının tam olmaması” anlamına gelir ki “düzensiz göçmenler devlet tarafından tam olarak bilinemezler. Bu durumda onlara ve içerdikleri risklere karşı tahminler yürüterek önlem almak da kaçınılmaz hale gelmektedir” (Topcuoğlu, 2016: 9).

Yasal yollardan sığınmacı veya mülteci olarak ülkeye giremediklerinde yasa dışı yollara yönelmek zorunda kalan göçmenler insan (göçmen) kaçakçılığı ya da ticareti yapanlarca sömürülmektedirler (Salt, 2000: 32-56). “Hedef ülkeye varmayı başarsalar dahi çok zor koşullarda barınmak ve çalışmak zorunda kalmakta; yakalandıkları takdirde de sınır dışı edilme” (Akçadağ, 2012: 1-8) tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün 2019 yılı verilerine göre, Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlerin başında Afganlar gelmektedir. Afganları

Pakistanlılar, Suriyeliler ve Filistinliler izlemektedir.8

2. 1. 2. Göçmen

“Uluslararası Göç Örgütü (IOM)'nün tanımına göre göçmen9:

zorlayıcı dış faktörlerin müdahalesi olmaksızın kendi özgür iradesiyle ve ‘kişisel uygunluk’ sebepleriyle aldığı tüm durumları kapsar şekilde göç etme kararını veren birey olarak tanımlanmıştır. Maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek ve kendileri ve ailelerine ilişkin beklentilerini geliştirmek amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye hareket eden kişiler ve aile fertleri için” de bu tanım geçerlidir.

8 GİGM https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler (Erişim tarihi:25 Nisan 2020)

9 IOM, https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf (Erişim tarihi:11 Nisan 2020)