• Sonuç bulunamadı

UYUM TEORİLERİ

2.2.2. Uyum Kuramları

2. 2. 2. 1. Sosyal Kimlik Kuramı

Uluslararası göç literatüründe, bireylerin göç sonrası süreçte yaşadıkları sorunlar ve uyum süreci kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirilmektedir. “1970'lerin ortalarında Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiş olan Sosyal Kimlik Kuramı, grup üyeliği, grup süreçleri ve gruplar arası ilişkileri ele alan bir sosyal psikoloji kuramıdır” (Demirtaş,

26 2003:124). Bireyin kendini mensup olduğu grupla özdeşleştirmesi sonucunda oluşan sosyal kimliği üzerine odaklanan bu kurama göre “insanlar, kendine has inançlardan ziyade, paylaşılan grup normları, değerleri ve anlayışlarını referans alarak hareket ettikleri” (Reicher, Spears ve Haslam, 2010:8) vurgulanmaktadır. Bu kuramın temel varsayımları:

— Bireyler, kendilerini üyesi oldukları sosyal grubu dikkate alarak tanımlar ve değerlendirirler, kendilerini sınıflandırırlar (Turner;1987: 30).

— Bireyler kendi gruplarının konumunu değerlendirmek için sosyal çevrede bulunan diğer gruplarla kendi gruplarını karşılaştırırlar.

— Bireyler bu sosyal karşılaştırmayı gerçekleştirirken, kendi gruplarını kayırarak algılama ve diğer grubu da küçümseme yönünde bir yanlılık gösterirler, bu sürece iç grup kayırmacılığı adı verilir (Doosje ve Ellemers,1997: 70).

— Bireyin sosyal kimliğinin olumlu olup olmaması üyesi olduğu grubun öznel konumuna, yapısına bağlıdır (Condor,1990: 245).

Sosyal Kimlik Kuramına göre “gruplar arası farklılığa vurgu yapılarak oluşturulan bir sosyal kimlik, grubun ayırt edici özelliklerinin farkındalığına bağlı olmakta ve grup üyelerinin paylaşılan bir sosyal kimliği sürdürme istekleri zaman diğer gruplarla çatışmalara zemin hazırlayabilmektedir” (Türker ve Yıldız, 2015:10).

Suriyeli göçmenler Türkiye’ye geldikleri ilk yıllarda konukseverlik ve yardımseverlik duygularıyla karşılanmış olmalarına rağmen aradan geçen sürenin uzaması, misafirliklerinin kalıcılığa dönüşmesi ve sığınmacı sayısındaki görülmemiş artış, yerli halkın sağlık gibi bazı hizmetleri almasında aksamalara, ucuz ve güvencesiz işgücü kaynaklı göçmenlerin tercih edilmesiyle yerli halktan bireylerin iş kayıplarına, kira artışlarına, ticarî kayıplara ve halkın güvenlik kaygılarına yol açmıştır. Ülkede zaten var olan sorunlara göçmenlerin beraberinde getirdiği sorunların eklenmesiyle her iki topluluk arasında gerilimlerin her geçen gün artması

27 ve sosyal dışlanma olgusunun belirginleşmesi (Erdoğan, 2015, s. 22-23) “farklı grupların sınırlı kaynaklar için rekabet içerisine girmesi” göçmenlerle ev sahibi toplum bireyleri arasında çatışmalara zemin hazırlayabilmektedir. “Türkiye'ye Yönelik Düzensiz Göçler Ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı” (Akpınar, 2009) başlıklı tez çalışmasında da “İnşaat sektöründe kaçak göçmen işçi istihdam edilerek, emekçi sınıf arasında, yerli ve yabancı işçi gibi, sanal bir ayrım yaratılmakta ve göçmen işçiler yerli işçilere tercihen işe alınmak” suretiyle yine ev sahibi toplumun çalışanlarıyla göçmenler karşı karşıya getirilmektedir.

2.2.2.2. Berry’nin Uyum Kuramı

Berry’nin Uyum Kuramı’na göre uyum, göç edilen yerde çevresel beklentilere yanıt olarak bireylerde veya gruplarda meydana gelen değişimlerdir. Göç eden ve göç edilen toplum kültürlerinin etkileşimi bir “kültürleşme süreci” dir ve her iki toplumun kültürel özellikleri göçmenlerin uyum süreçleri üzerinde etkilidir bir başka deyişle uyum kültürleşmenin bir sonucudur. Göç eden bireyler ya da grupların “kültürleşme yönelimleri asimilasyon (assimilation), ayrılma (separation), bütünleşme (integration) ve marjinallik (marginalism)”

olarak ele almak mümkündür (Berry 1997, 2006a).

Birey kendi kimliğini ve kendi kültürel özelliklerini göç ettiği yerde devam ettirmeyi mi benimsiyor?

EVET HAYIR

Göç ettiği yerdeki bireylerle etkileşime girmeyi,

ilişkileri sürdürmeyi mi benimsiyor?

EVET BÜTÜNLEŞME

(ENTEGRASYON)

ASİMİLASYON

HAYIR AYRI DURMA MARJİNALLEŞME

Şekil 2. 1: Bireyin Göç Ettiği Yerde Kültürel Etkileşimleri. Berry (1994)’den uyarlanmıştır.

28 Bu kurama göre toplumların kültürleşme yönelimleri, göç eden grubun “kendi kültürünü devam ettirmeyip, ana akım toplumun özeliklerini benimsemesi ve onun gibi olma arzusu”

“asimilasyon”, bireylerin “bir yandan kendi öz kültürel bütünlüklerini korurken diğer yandan da ana akım toplumun bir parçası olmak isteği” “bütünleşme” (entegrasyon) olarak ifade edilmektedir. Tarafların birbirlerinin kültürlerini kabul etmediği durumlar “ayrı durma” olarak ele alınırken, “azınlık toplumu üyelerinin kendilerini ne kendi öz kültürel gruplarıyla ne de ana akım toplumla özdeşleştiremedikleri durumlarda ortaya çıkan kültürleşme yönelimi” ise marjinalleşme” olarak tanımlanmaktadır (Saygın ve Hasta, 2018:316).

Suriyeli göçmenlerin misafirlik sürelerinin uzaması ve statülerindeki belirsizliğin yarattığı sosyal ve ekonomik zorluklar nedeniyle çoğunlukla diğer Suriyeli göçmenlerle iletişim kurmaları, kendilerini Türklerden “ayrı tutma/ayrılma” şeklinde bir uyum sorunu olarak görülmektedir.

Başka bir örnek olarak, göçmenlerin diğer göçmenlerle kendi yaşam alanlarını oluşturduklarını işgücü piyasasından pratiklerle ifade etmişlerdir: “Afganistan’dan gelen işçiler de, Türkmen işçiler gibi, iş bulma konusunda sosyal ağları kullanmaktadır. Kendilerini Özbek Türkü olarak tanımlayan bu işçiler, Türkiye’ye daha önceden yine Afganistan’dan gelip Türk vatandaşlığına geçmiş olan akraba, tanıdık ya da arkadaşlarından hem iş bulma hem de Türkiye’de kalma konusunda yardım almaktadır. Bu ağlara tutunarak, sürekli yeni göçmen gruplar yeni umutlarla Türkiye’ye gelmektedir”(Akpınar, 2009, s. 124).

2.2.2.3. Çokkültürlülük Kuramı

“Dil, din, etnisite, kimlik, cinsel temelli olabilecek farklılıkların bir arada, tek, baskın ya da egemen bir kültürün baskısı altında olmadan, herkesin dilediği hayatı yaşayabilmesini öngören normatif yaklaşım” (Demirhan, 2014:11/2020) olarak da tanımlanan Çokkültürlülük

29

“doğru tanımlama için bağlamsal bir referans gerektiren çok boyutlu bir kavramdır”

(Raihanah, 2009:63). Kymlicka, liberal bir bakışla “azınlık gruplarının liberal haklarını kullanmalarını ya da kaynaklardan adil pay almalarını engelleyen dışlanma ve damgalanma pratikleriyle savaşan bir politika” (Kymlicka, 1998) olarak ele alır.

Çokkültürlülük kuramı, kültürleri farklılıkları ile kabul eder ve “çoğunluk kültürünün veya egemen kültürün baskısı olmaksızın bir toplumdaki tüm kültürlere eşdeğerde bir yaklaşımı savunur. Dolayısıyla bu kuram, bir toplumda birden fazla kültürün yaşaması halinde egemen kültür ile diğer kültürler (alt-kültürler) arasındaki ilişkiyi incelemektedir” (Barın, 2011:57).

Literatürde “mozaik” ya da “salata kâsesi” (salad bowl) isimleriyle de betimlenen bu kuramda her bir kültür kendi öz benliğini, farklılığını muhafaza ederken birey göç ettiği topluma ayak uydurarak toplumun bir parçası olduğu varsayılmaktadır.