16 Bilim ve Teknik Kürdanla diş temizlemenin
nere-deyse insanlık tarihi kadar eski oldu-ğu yolunda kanıtlar birikiyor. Tan-zanya’nın Olduvai Vadisi’nde bulu-nan ve 2.1 ile 1.7 milyon yıl yaşında olduğu sanılan bir dişin, sahibince sivri bir tahta ya da kemik parçasıyla sürekli karıştırıldığı anlaşıldı. Arkan-sas Üniversitesi antropologlarından Peter Ungar’a göre fosil, bir H o m o
habilis ya da Homo erectus’un azı
dişi. Üzerinde interproksimal oluk denen küçük bir yarık bulunu-yor.Mikroskopik incelemeler, olu-ğun içinde birbirine paralel ince çi-zikler olduğunu ortaya koymuş. Kansas Üniversitesi’nden David Frayer, "hiçbir çiğneyiş biçimi bu çizgileri oluşturamayacağından, bunların kürdanla karıştırma sonucu oluştuğu kesin" diyor. Araştırmacılar, çiziklerin kürdan üzerindeki kirde bulunan silisyum parçacıklarının eseri olduğunu düşünüyorlar. Science, 28 Nisan 2000
Tarihe geçmiş gemilerin batıkları-nı bularak ün kazanmış olan oşinograf Robert Ballard, şimdi de Güney Kut-bu’na çıktığı keşif yolculuğu sırasında batan araştırma gemisi Endurance’ın kalıntılarını arıyor. Ernest Shack-leton başkanlığındaki araştır-ma ekibi, 1914 yılında An-tarktika kıtasını keşfe gi-derken, Endurance buzlara sıkışmış ve so-nunda batmıştı. Gemi-nin mürettebatı, eri-meye başlayan buzlar üzerinde kaçarak ıssız bir adaya sığınmıştı. Shackleton, yanına aldı-ğı birkaç kişiyle birlikte küçük bir sandal ve yel-kenle maceralı bir yolculuk-tan sonra 1300 km uzaklıkta bir
balina av üssüne ulaşmayı başarmış ve 4 ay sonra geri dönerek kalan arkadaş-larını kurtarmıştı.
Batığı Amerikan Ulusal Coğrafya Vakfı’nın desteğiyle bulmayı planla-yan Ballard, işin kolay olmayaca-ğını, araştırmacıların buz üzerinde uzun süre yaşa-mak ve deniz dibinde araştırma yapmak üze-re 1800 metüze-re derinli-ğe bir robot gönderip yüzeyden kontrol et-mek zorunda olduğu-nu söylüyor. Araştır-macı "içinde yaşayaca-ğımız ortam, kaşiflerin karşılaştıklarının aynısı: Buz, soğuk ve yalnızlık" diyor.
Ballard’ın bulduğu ve
araştır-dığı ünlü batıklar arasında, ilk yolcu-luğu sırasında bir buz dağına çarparak Kuzey Atlantik’te batan Titanik tran-satlantiği de bulunuyor.
Science, 21 Nisan 2000
İlk kez Afrika’da ortaya çıktıkları-na içıktıkları-nanılan atalarımızın, buradan dün-yaya yayılmalarının nedeninin, tekno-lojilerinden çok bedenlerindeki geliş-meden kaynaklandığı öne sürüldü. Sa-vı ortaya atan antropologların dayan-dıkları kanıt, Gürcistan’da ilkel el aletlerinin yanıbaşında buldukları iki kafatası. Fosiller, 1.7 milyon yıl önce bugünkü Dmanisi kenti yakınlarında yaşamış olan yeni br tür hominide ait.
Günümüz insan-larının soy ağacının en gerisinde, Homo
habilis olarak
tanım-lanan ve Afrika’da yaşamış hominid ge-liyor. H. habilis, ka-lıntılarının bulundu-ğu yerin adıyla Oldo-wan Araç Takımı
di-ye tanınan kaya parçalarından yontulu sivri aletler geliştirmiş. Türün bireyle-rinin beden boyutları, modern insa-nınkilerin yalnızca 2/3’ü kadar. Beyin-leriyse daha da küçük.
Göç, evrimdeki bir sonraki basa-makla başlıyor. Bu dönemle ilgili ola-rak Afrika’da bulunan fosillere Homo
ergaster deniyor. Bunlardan Asya’ya
ulaşabilenlerse Homo erectus diye ta-ımlanıyor. Bu ikisi arasındaki farklar
tartışmalı da olsa, Acheulean Aletleri olarak tanınan daha özenle yontulmuş çakmak taşından balta ve diğer araç gerecin 1.9 milyon yıl önce Afrika’da
H. ergaster tarafından geliştirildiği
sa-nılıyor. Antropologlar, Gürcistan’da kafataslarıyla birlikte bulunan araçla-rın, Asya’daki H. Erectus aletlerinden çok, H. ergaster teknolojisine yakın olduğu görüşündeler. Ancak araçların incelenmesi, göçün H. ergaster’in et-kili aletler geliştir-mesinden önce baş-ladığını düşündürü-yor. İlkel taş aletler, göçün teknolojik bir yenilenmeden değil, biyolojik ve ekolojik prametrelerden kay-naklandığını ortaya koyuyor. Florida Üniversitesi arkeologlarından Susan Anton, bedensel olarak daha büyük türlerin daha geniş av ve yaşam alan-larına gerek duyduklarını vurguluyor. Michigan Üniversitesi’nden Milford Wolpoff da bu ilk göçmenlerin daha iri yapıları ve daha üstün anatomi-lerinin, öteki hominidlere göre daha kolay gezinebilmelerini sağladığı görüşünde.
New Scientist, 20 Mayıs 2000