• Sonuç bulunamadı

[Türk Ocakları Reisinin bir mülakata veridği cevap]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Türk Ocakları Reisinin bir mülakata veridği cevap]"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Ocağı ve düşmanlan

Sayı : W-2'M)

gazete ne gariptir ki, aylardanberi bin bir kişiye, aşağı, yukarı, aynı tarzda hücumlar yaptığı halde hiç kimsenin şerefi tehlikeye düşmemiştir. Gazetenin ismini nasıl zikret­ mekten sıkılıyorsak, bu hücumları da nakletmekten eza dyuyoruz. Yer yüzünde mukaddesat namına paradan başka bir şey tanımayanların her şeye hamle etmeyi caiz göreceklerinde şüphe yoktur. Bu hücumlara karşı Türk CcaHarı Reisinin bir mülakata verdiği cevabı naklediyoruz:

- Son Postada okuduğunuz ya­ zılarla Zekeriya Bey bu hâdiseyi sırî şahsî bir kırgınlık hissile yap­ tığını fikrini vermek istiyor. Derhal tasrih 'edeyim : Şahsımı Zekeriya Beye ve onun gazetesine karşı mü­ dafaa etmeği asla düşünmedim. Eğer Zekeriya Beyin yazılan beni memleketim nazarında düşürmeğe kâfi gelecekse, ben esasen düşmüş bir adam sayılabilirim. Zekeriya B. Türk Ocağına niçin giremez, bu­ nun size umumî sebeplerini söyle- miyeceğim.

Zekeriya Bey Türk zabitinin düşmanıdır. Dumlupınarın yıl dö­ nümü ferdasında neşrettiği Meh­ metçik makalesinde Türk neferini memleketi kurtaran Türk zabiti a- leyhiııe tahrik ediyordu. “ Mehmet­ çik „ makalesi herkesin eli altında mevcut bir vesikadır. Halbuki biz Türk zabitini takdis ederiz, ve onun üzerine aldığı vazifenin diğer mil­ letlerin ordularında çalışan zabit­ lerden hiç birinin omuzuna tahmil edilmemiş olduğunu biliriz.

Dumlupınarın ferdasında müs­ tevli Avrupa ordularını dışarı atan Türk zabitini, şerefe isal ettiği nefer

-~

A . S a h if e : 57

karşısında, nefere: Bu zabit senin şerefini gaspetmiştir. „ diye göster­ mek milliyetperver ocaklının kal­ bini son derece kırmıştır. Bizim Türk zabiti hakkındaki hissimiz ni­ hayetsiz bir sevgidir, hürmettir, ve minnettarlıktır.

Son Postanın 11 Eylül nüshasın­ daki resmi görünüz.

Türk zabitini paraya doymayan, yaptığı eseri kendi yıkan haris bir adam diye gösteriyor.

Zekeriya B. Aıııerikadan dön­ dükten sonra çıkardığı mecmualar­ da kimlerle teşriki mesai etti: Bol­ şevik olduğunu mahkeme salonla­ rında itiraf eden ve yazılarında gösteren bir şairle. Bu kendi nok- tai nazarından doğru olabilir, hal­ buki Türk Ocağı Bolşevik fikirlerin Bolşevikliğe hizmet edenlerin can­ dan düşmanıdır.

Bolşevik fikirlerin tatbik edildiği yerlerde Türk münevverlerinin na­ sıl mahvedildiğini her gün görür­ ken, kendi mecmualarında Bolşevik propagandası yapan bir adam hak­ kında Ocak ancak husumet duyar. Zekeriya B. “ Resimli ay „ da “ Muhit „ mecmuasını misyonerler­ den para almakla itham etti. Halbuki kendisi ve karısı Amerika şark misyoner teşkilatının reisi olan Mis- ter Krayn’ın parasile Amerikada seneler geçirdiler. “Mufıit,, in Ame­ rika misyonerlerinden para alma­ sını, eğer bu vakise bir itham mevzuu yapamayacak yegâne adam Zekeriya Beydir.

Zekeriya B. bununla kalmadı. Kendi mecmuasında Yusuf Akçura

(2)

S a lı if e : 58 Türk Yurdu S ayı: 36-230

Beyi, diğer maruf türkçü ı*ehberler- le beraber Amerika misyoneriiğile elele vermiş gösterdi. Halbuki Ame­ rika misyonerliğinden şahsen müs­ tefit olan - Faliiı Rıîkı Beye verdi­ ği cevaptaki itirafı ile sabit oldu­ ğu veçhile - kendisi ve refikasıdır. “ Muhit „ e yazı yazan maruf tiirk- çülerse makalelerinin ücretini bile almamışlardır.

Zekeriya Bey mecmuasında

Mehmet Emin Beyi ve Abdülhak Hamit Beyi yüzlerinde bir kara damga ile iptal edilmiş gösteren resimler neşretti. Türk Ocağı ise Mehmet Emin Beyi ve Abdülhak Hamit Beyi Türk milletinin mefa­

hirinden sayar ve takdis eder. Türk zabiti aleyhindeki ma­ kaleyi yazdıran ruh ne ise Mehmet Emin Beyi ve Abdülhak Hamidi

gûya iptal ettiren ruh da odur. Birgün “ Resimli ay „ da Türk Ocakları merkez binasının 1,500,000 liraya malolduğunu kaydeden bir ta­ kım satırlar okuduk. Zekeriya B. bunu yazdıktan sonra soruyor. “An­ kara sokaklarında aç çocuklar ge­ zerken buraya sarîedilen paraya yazık değil mi. ? „

Halbuki 1,500,000 Zekeriya Be­ yin ortaya attığı adettir. Türk Oca­ ğı merkez binası 799,000 liraya malolmuştur. Ve bunu resmen ku­ rultaya arzettik . Son yazılarında ise miktarı bir milyona kadar in­ dirmiş. Çünki, bu kadar fahiş bir hatanın insaf ve adalet hissile değil, gazetecilik itibarile de feci bir şey olduğunu anlamağa başla­ mıştır. Adetlerin büyütülmesi yal­

nız bir maksada matuftur : halkı tahrik etmek.

Türk zabiti aleyhine kin uyan­ dırmak suretile başlıyan hareket Türk milletinin hadimlerine ve tiirk Ocağına teşmil edilmiştir. Son defa ben Atina’da iken, Türk Ocakları merkezinin kadrosu olarak bir liste okudum: Bunu yazan gene Zekri- ya Beydir: Reis sekiz yüz lira alı­ yor. „ Yalandır. Reis dört yüz lira alıyor, “Reis Vekili sekiz yüz lira alıyor.,, Yalandır. Reis Vekili yalnız iki yüz lira alıyor. “Umumi Kâtip beş yüz lira alıyor.,, Yalandır. Umu­ mî kâtip Fahrî olarak çalışıyor. „ “Murakip Ahmet B. isminde birisi senede dört bin lira tahsisat alıyor,, Yalandır. Türk Ocakları merkezinde ne murakip Ahmet Bey vardır, ne de ona verilen dört bin lira tahsi­ sat. İki daktilonun yüz ellişer lira aldığını iddia ediyor. Bir tek dak­ tilo var, yalnız yüz lira alıyor. Bu da evelkiler gibi yalandır.

Üç yüz lira alan bir tiyatro mü­ dürü mevzuubahstir. Avropalı tiyat­ ro müdürleri 1700 lira istediler. Bu parayı vermedik. Türk müdür ise bu para ile çalışamıyacağı için altı ay evel istifa etti.

On iki kişilik bir kadroya, bu kadro içinde yalnız dört kişi mu­ vazzaf olmasına rağmen bu kadar yalan katmağa ne isim verilebile­ ceğini size soruyorum.

Zekeriya Bey yalnız iki aza ^için nisbeten insaflı hareket etmiş, onlara yalnız yüzer lira zam yap­ mıştır. Bunlardan birisi murahhas, diğeri muhasiptir. Muhasibin Türk

(3)

S a y ı : 36-230 Türk Ocağı ve düşmanları Sahife : 59

Ocağından aldığı dört yüz lira Ku- rultay’m intihabı üzerine Sıhiye Müdüriyetinden aldığı paranın ay­ nıdır. Hangi maaşı terketmişse onu

almıştır. Murahhas ise gene Ku- rultay’ın intihabı üzerine İstanbul- dan Ankara’ya gelmiş ve kendisine dört yüz lira maaş verilmiştir. Beş- yüz değil .

Görülüyor ki Zekeriya B. benim şahsımla oğraşmıyor; "Savulun, Ge­ liyorum! „ makalesile, Şakir Paşanın oğlu tarafından hapisane hatırala­ rına dair yazılan yazile , “ Mehmet­ çik „ makalesi ve resimlerle tiirk- çülüğe hizmet etmiş adamlar hak- kındaki bütün neşriyatı ile ve Ocak merkezi hakkında adalet hissi ve insaf noktai nazarındn değil, yalnız gazetecilik itibarile de insanı utan­ dıracak yalanlarla ordu ve milliyet husumetini mütemadi gösteren bir adamdır .

/ Burada bir dakika durmanızı rica edeceğim. Bütün Anadolu mü­ cadelesini Amerika’da rahat rahat geçirdikten sonra buraya dönen Zekeriya Bey aynı Anadolu müca­ delesinde Maari Vekâletinden Kas­ tamonu köylerinde hocalık edeceğiz diye para alan ve kaçan ve mücade­ le bittikten sonra memlekete dönen bir şairle beraber aynı maksat için çalışıyor: Türk silahının, ve türk ıııaneviyetinin istinat ettiği kuvvet­ lerden, hiç olmazsa bir kısmını, yalanla, iftira ile halkın nazarında ıskat etmek.

Zekeriya Bey yazılarında on beş senedenberi ocaklı olduğunu iddia etmiş. Hayır, yalandır. Zekeriya

Bey 927 de refikası ile beraber 0- cağa kaydedilmiş ve bir müddet sonra, biz aidat veremeyiz diye istifa etmişlerdir. Esasen ocaklı olsaydı, Türk Ocağına ait mesele­ lerin gazetelerde münakaşa edile- miyeceğinin yasanın muayyen bir maddesinde tasrih edilmiş olaca­ ğını bilirdi.

Türk Ocağına on bin kitap sat­ tığımı, gene onun yazılarında oku dum. Türk Ocağı, ocaklı gençlerin okumasında fayda gördüğü eser­ lerden ikişer nüsha satın alır ve bu kitaplardan elliden yüz nüshaya kadarda merkezde muhafaza eder. Herkesten alındığı kadar benim kitaplarımdan da alınmıştır. Bu adet müracaatlara kâfi gelmediği için, her birinin adresi mahfuz olmak üzre “ Dağ Yolun „ dan ve „Güne Bakan,, dan 10 6 nüsha Ocak namına hediye ettim. Buna yüzde 90 yalan ilave ederek memleket efkârı umumiyesine on bin kitap sattığımı söylemek gazetecilik hay­ siyeti değil, insanlık haysiyeti olan bir adama bile yakışmaz .

Benim aldığım dört yüz lira tahsisata gelince, bunu yalnız mem­ leketimin gençleri için izah ediyo­ rum . Çünki asıl avlanmak isteni­ len herkesten fazla o zümredir. Müessesenin hizmetinde on doku­ zuncu senemi ikmal etmek üzre- yim. On beş sene fahri olarak ça­ lıştım. Almadım, kendimden verdim. Memleketin her köşesini kendi pa­ ramla dolaştım .

Benim şahsıma hediye edilmiş altın kakmalı kılıçlar vardır; Oca­

(4)

S a h ife : 60 Türk Yurdu S a y ı : 36-230

ğın camekânında durur. Benim şahsıma hediye edilmiş halılar vardır; Ocağın salonlarındadır. Benim şahsıma hediye edilmiş avani vardır; levhalar vardır; ben de onları Ocağa hediye etmişim­ dir .

“Bana verilen tahsisat bir ka­ zanç halinde bende kalmaz. Ben o parayı gene Ocak için sarfederinı. Gün olur, şehrin dört taralına gitmek için on on beş lira yalnız otomo­ bil parası veririm. Halbuki kurultay bu lüzumu görerek bana ayrıca, bir de otomobil vermişti. Bunu kul­ lanmadım. Bu masrafı müesseseye yükletmeğe gönlüm razı olmadı.

Acaba bu efendiler, hangi nıü- esseseye bir sene benim gibi fahrî hizmet etmişlerdir; bu efendiler her akşam, bu gibi yazılarla dolu gazetelerinden kaç yüz lira alıyor­ lar. Bunu onlara sormak istemez misiniz.

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk Ocağını tahrip etmek için yaptığı tahrikatı esas tutarak Türk Ocağının kapısını bu adama kapadım.

Vahidettin hakkımda idam hükmü verdirmişti. Onun ipinden boynu­ muzu kurtardık. Evimi basan Hin­ distan gurkolarının dipçiğinden na­ sılsa göğsümüzü kurtardık, nasılsa Ocağımızı kurtardım. Yunan işgali altında olmasına rağmen girdiğim İzmir’den ve Aydm’dan ciğerim bir yunan jandarmasının süngüsile de­

linmeden çıkabildim. Şimdi Türk Ocağını, türkçüliik rehberlerini ve kendi namusumu Zekeriya Beyin tırnağından ve dişinden kurtarma­ ğa çalışıyoruz. Bu memlekette hürriyetin haydut eline geçmiş bjr tabanca gibi kullanılmasına çok defa şahit olduk. Fakat, size asıl istediğiniz cümleyi söyliyeyim:

Türk Ocağı, bir sokak, bir çarşı değildir. Oradan herkes geçemez. O, muayyen imanı olan, sevmeği ve husumet etmeği bilen bir müesse­ sedir .

Türk Ocağı mertlik hisleri öl­ memiş olan bir {gençliğin müesse- sesidir. Zekeriya Beyin tuttuğu ahlaki yol Türk Ocağının içinden geçemez. .

*

V *

Bu mühim mülakatın muhitteki akisleri uzun, sürekli ve yrkıcı öldü. Darbelerin altında, gazetesi ile bağırmaktan başka bir şey yapamıyan müfteri bu sefer de Türk Ocağının ve Ocak Reisinin mazisi hakkında nlu orta isnadatta bulunmağa başladı. Hal­ buki bir hakikattir; metin ve dürüst haller, metin ve dürüst mazilere istinat eder. Bu şuursuzca tecavüzleri Falih Rıfkı B. keskin kılıçla karşıladı. Buna dair neşrettiği iki değerli yazıyı gazetelerden alıyoruz. İftira­ ların şenaat derecesi bu cevaplardan açık surette anlaşılabilir:

MÜESSESELERİN ADAMLARI

Hiç bir müessese bir şahsın ma­ lı olamaz; doğru . Fakat şu Türk Ocağı kurulduğu gündenberi Ham- dullahın bu müessese ile et kemik gibi kaynaştığını hepimiz biliriz.

(5)

S a y ı : 36-2 W Türk Ocağı ve düşmanları S a h ife : 61

layıp getirir; en küçük eşyasından en yüksek fikir kavgalarına ka 1ar her işinin peşinden o koşar; Ocağı fazla müstakil tutuyor, diye İttihat ve Terakki ona musallat olur; mil­ liyetperverlik yuvasının başında­ dır, diye işgal kuvvetleri ve sa­ ray onun peşine düşer; Ocak ka­ pandığı zaman aile ocağı sönmüş gibi o ıstırap çeker; ilk fırsatta Ocağı gene o diriltir; kapı kapı g e ze r; Ocağa milyonlarca liralık binalar bulur, yaptırır. Hangi çar­ şıda bir Türk işi, bir Türk eseri bulunursa yok pahasına alır, Ocağın köşesine koyar. Başkaları, bu adam Ocağın delisi olmuştur, diye kayıt­ sız seyrederler.

Hepsi olur ve Ocak gece gün­ düz kendi için uğraşan, koşan, di­ dinen, yorulan bu emektarına ma­ aş v erir...

Ve dünyanın bütün kızıl kıya­ metleri kopar. Nerede bilir misiniz, kazanç yarışına çıkan gazetelerde ! Türk Ocağı bir gençlik mües- seseiim iş. Peki gazeteler umumî müesseseler değil midir? Bir gün bütün okuyucuları toplayıp bu fazi­ let tellallarının kasalarına gidiniz ve hesaplarına bakınız; Harndul- lalıın aldığı, bu şantaj kazançlarının

başı ucunda merkezi umumînin tehditleri, işgal polisinin pençesi, Kürt Muştalanın ipi dolaştı. Beyaz saçlarını bir müddet de “Son Posta,, nın şantaj sağnağı ıslatsın!

YAZIK

Haliyîelerin uşağı, milliyetçilik bezirganı, sahte inkılâpçı...

Bu sıfatları okuduğunuz zaman ne zannedersiniz? Yüz elliliklerden biri İstanbul’a gelmiş, kızıl ihti­ lalci kesilmiş Ankarayı devirmeğe kalkımış, bizim gazeteler de bu ka­ dar haksızlığa dayanamıyarak bu sert başlık altında ona hücum et­ mektedirler .

Hayır, bu adam kimdir bilir mi­ siniz ? Halife Anadolu üzerine ordu yollarken Ankara’da çalışan, Maarif Vekili iken hocalar tarafından türkçü ve inkılâpçıdır diye üstüne saldırılan, yirmi senedenberi kadın hürriyetinin, fikir hürriyetinin, vic­ dan hürriyetinin müfrit taraftarla- rındaııdır diye başı koparılmak istenen Hamdullah Suphi . . .

Yakında, ister misiniz, mesela İsmet Paşanın fesli, kalpaklı eski bir resmini neşredip miirtecidir desinler...

Eğer halk sövüntülü gazete oku­ yor diye, bir adam gazete çıkarıp en çok söven, en çok kazanır diye rast geldiğine küfür eder ve bu kadar basit, bu kadar bayağı bir taktik memleket şahsiyetlerinin isim, şeref ve haysiyetlerine zarar verirse, eğer bu tethiş müessir olursa, meydanda eli bıçaklı sokak adamlarından başka kimse görün»

(6)

Sahi fe :-62 Türk Yurdu Sat/": 36-230

ra ez olur.

İnkılâp kuru lâf, memleket ök­ süz olur.

Halkın namus ve haysiyeti sevmediğini, namus ve haysiyetten anlamadığını, namus ve haysiyetin esrar çiğnenir ve sigara içilir gibi, keyt için çiğnenip içilebileceğini zannederek bu zan üzerine geçim tezgâhını kuranlar yalnız bizde gö­ rülmüştür.

Bizi verem ve sıtma zayıf düşü­ rür, fakat bu salgın sürü sürü öldürür.

Bir memleket düşününüz, polis ve jandarma eriyip silinmiş, fazilet kulübesine sinmiş, demagoji ilim, yalan fen, iftira sanat, küfür ede biyat hükmüne geçmiş, ihtilal Tür kiyesinin cenneti bu mu olacak?

Namus ve haysiyetin, isim ve şerefin, zaferin ve hizmetin paçav­ raya çevrilmesinde tehlike vardır. İnkılâbın henüz kafası gövdesine yapışık olduğundan düşünmek fır­ satı kaybolmamıştır.

Hürriyet hakkı bu memlekette yalnız öz cümhuriyetçilerin ve bu müesseseniu yürüyüp yerleşmesin­ den başka bir şey düşünmiyen îikirci demokratların hakkıdır.

Türkiyenin inkılâp tarihini biz yapıyoruz. Fakat inkılâbın felse­ fesi çoktan yapılmıştır .

Falih Rıfkı

*

# ¥

Her silledfin sonra avazını bir kat daha artıran muharrire karşı nihayet umumî bir hareket hasıl oldu. Hücumların çirkinliği ve iğrençliği o kadar belli idi ki, Ağa oğlu Ah­ met B. baş makalesini yazdığı bu gazete­ den çekilmeğe karar verdi, ve Millî Şair

Mehmet Emin Bey de kanaatini güzel bir beyanname ile izah etti. Her ikisinin bu me­ seleler hakkındaki mülahazalarını nakletme­ ği faydalı buluyorum:

SON POSTA’NIN BAZI NEŞRİYATI DOLAYISİYLE

Abdülmecit Efendi ile görüşen yalnız Hamdullah Suphi değil, bu­ gün milletimin huzurunda kaydedi­ yorum ki, ben de varım.

Abdülhamit ve istipdadı aleyhin­ de yazdığım “Vatan Tehlikede,, isimli şiirimi meşrutiyetin ilk yılın­ da Tepebaşı tiyatrosunda inşat et­ miştim. Bu şiirden dolayı benimle alâkadar olan Abdülmecit Efendi­ nin davetine icabetle ben de şiirimi okumak için sarayına gidenlerden birisiyim . Niçin bu davete icabet ettim ?

O zaman hükümdarlığa namzet

sayılan Abdülmecit Efendiye vatan ve millet için hayırlı bir ruh nef- hine çalışmak vazifenıdi. İstiyor­ dum ve çalışıyordum ki, hükümdar sarayından çoban kulübesine varın- cıya kadar her bir çatırım altında yalnız bir millî nruh yaşasın ve bü­ tün millet bir millî mefkureyi taşısın. Hamdullah Suphi de aynı yolda yü­ rüyenlerden ve kendi kudreti saha­ sında aynı hizmeti görenlerden biri id i.

(7)

...ornan S a h ife : 63

Bu telkin vazifesinin yanında millî ideali taşıyan ruhların millî ideal noktai nazarından lıer hangi bir hataya düşenlere karşı bunların mevkii ne kadar yüksek olursa ol­ sun derhal isyanları da görülmüş­ tür Darülfünun Konferans salonun­ da Hamdullah Suphi’nin isyanı hadisesi buna bir delildir; hâdise şudur:

Süleyman Nafiz merhum darül­ fünun konferans salonunda Türkle- rin İran medeniyeti tesirde insan olduklarını ifade eden bir konferans veriyordu. Bu konferans Maarif Nazırı Şükrü Bey riyasetinde ve o zamanki Veliaht Mecit Efendinin himayesinde id i. Ben de Ağa oğlu Ahmet B. de ve bir çok ocaklılar da hıncahınç dolu olan bu salonda hazırdık. Bunun üzerine o zaman muallimlikte bulunan Hamdullah Suphi üç defa Maarif Nazırını böyle bir konferansa riyaset etme­ sinden dolayı şiddetle tahtie ettik­ ten sonra Abdiilmecit Efendiye te­ veccüh ve hitap ederek şu sözleri söylemişti :

■ “Memlekette hanedanın tek isti­ nat noktası olmak üzre yalnız bir Türk milleti vardır. Bütün mu­ sibetlerde hükümeti koruyan, fakir

kesesile tutan bu Türk milletidir . Bugün ne teesüre şayandır ki, Türk milletine hakareti tazammun eden böyle bir konferansı Türk haneda­ nının Veliahtı himaye ediyor. Bu konferansta beni asıl dilhun eden bu manzara ve bu himayedir. „

Şimdi millî şahsiyetler ve milli şereflere dokunmak istiyenlere haykırıyorum ve diyorum k i: Alın­ da bir leke olacağına baş hiç ol­ masın diyenlere dokunmayınız.

Ş a rki K arahisar Mebusu

Mehmet Emin

SON POSTA’NİN BAZI NEŞRİYATI

DOLAYİSİLE

Maziyi inkâr etm ek, istikbali düşünmemek olur. Bir milletin ta­ rihi, mazisi hale, hali istikbale kırılmaz bir silsile ile bağlı bir küldür. Bu küllün içinden hiç bir kısmı vahdet kırılmadan ayıramayız. Türkler bir zam anlar, saltanatı mutlaka etrafında toplanmışlardı. Sonra meşrutiyette saltanat ve hilâ­ fet etraflıda toplandılar . Şimdi bu devirlerden hangisini biz inkâr ede­ biliriz? Bu devirlerde yaşamış olaıılanları o devirleri ifade eden prensipler etrafında toplanmış ol­ duklarından dolayı zem ve tahtie etmek heııı abestir, hem de gayrı- makuldür. Meşrutiyet devrinde yaşa­ mış olan bizleıden hepimiz mektep kürsülerinde, matbuat salıifelerinde ve cemiyetlerde hilâfet ve saltanatı temsil edenleri hürmetle ihata ettik. Jores meşhur olan inkılâp Tarihin­ de diyor ki : “Hadiselerin mantığı Cumhuriyet nazariyelerinin man­

(8)

Satıife . 64

tığına tekaddüm etti.,, Bizde de öy­ le olmadı mı? O halde kimse meş­ rutiyet devrinde İliç kimsenin ha­ yalinde bile mevcut olmayan Cum­ huriyet devrini düşünmedi, Veliaht­ lara, halifelere hörınet gösterdi diye tahtie edilemez.

Ağa oğlu Ahmet

*

v- *

Ocak ve milliyetperverlik aleyhindeki ba neşriyatın etrafta uyandırdığı teessür çok derin olmuş ve bütün Ocaklar ve Ocaklılar bu neşriyatı büyük bir hassasiyet ve nefretle karşılamışlardır. Ocakların bu münasebetle matbuata verdikleri protesto­ lardan bir kaçını naklediyoruz.

Ankara Ocağının protestosu

Aziz reisimiz Hamdullah Suphi Beyefendiye Son Posta’da Zekeriya imzası ile neşredilen hücumları Ankara Ocaklıları şimdiye kadar dikkatle takip ettiler. Bu hücumla­ rın birincisinde: Hamdullah Beyin ve Merkez Heyeti arkadaşları ile memurlarının Ocaktan para aldık­ ları bir vesile} hicap olarak iddia edildi. Parayı tahsis eden Kurul- tay’dır, yani iki yüz elli Türk Oca­ ğının murahhaslarından mürekkep meclistir. Ocakla ve ocaklılıkla alâ­ kasını kesen bir adamın, azası otuz bine yaklaşan bir cemiyetin hesa­ bına yalan ve iftira dolu yazılarla karışması ne namus ve ne de ahlak telakkisi ile telif kabul etmez. Ze­ keriya Bey bilmeli ki, büyük Tür­ kiye, kuvvetli bir hükümete malik devlettir. Orada alınacak ve veri­ lecek hesapların yerleri ve merci­ leri bellidir. Yapmak istediği

anar-Hayır Zekeriya Bey, Ancak sizin ağzınıza yakışan bu hareketi size reddediyoruz.

Hamdullah Bey otuz bin asil o- % caklı gencin reisidir. O namert el­ lerle, gizli maksat takip eden fikir­ lerle, nereden alındığını pek âlâ bildiğimiz kuvvetlerle lekelenmesi muhal, ve ömrü Türk milliyeti için mücadele ile geçmiş temiz, civan­ mert bir reistir.

Halife ile birlikte son neşretti­ ğiniz resmin cevabını aldınız. Şim­ di Halifeye methiyeler yazdı diyor­ sunuz: O, methiyeler yazmıyor, O, bütün memleket geçliğine, mazinizi unutmayın bu günkü inkılâp dünün eseridir, dün olmasaydı, bugün ol­ mazdı, cetlerimiz ruhlarımızda ya­ şıyor, diyerek eyiliği ve fenalığı ret ve inkâr etmiyen bir esalet nü- munesi gösteriyor.

Bütün bu iftiralarınız Zekeriya Bey, diğerleri gibi kendi ruhunuzun, gayz, kin ve iftira dalgaları içinde boğulmuştur. Yarinki nesil An kara­ da yükselen mermer binamıza bak­ tıkları zaman burada kaç milliyet düşmanı betbalıt kafanın boğuldu­ ğunu, ezildiğini ve kahredildiğini bilmiyeceklerdir bile. Davanızda o kadar zavallı, on dört milyon

(9)

tür-Saı/ı : 3ti-2W Türk Ocağı ve düşmanları Sah i Te: ti»

}cün içinde o kadar yalnız ve kim­ sesizsiniz. Ve nihayet Zekeriya Bey asıl siz Bolşeviklik hesabına çalışan, Tiirk Ocağını hu mel’ıın yabancı ceryana muarız olduğu için yıkmak isteyen, yabancıların satın aldığı ne biçare bir uşaksınız.

A nka ra T ürk Ocağı Reisi

Dr. Talât

İstanbul Ocağının protestosu

Son zamanlarda Türk Ocakları, ve onların başlarında bulunanların aleyhinde garazkârane bazı neş­

riyata tesadüf edilmektedir. Se­

nelerden beri mefkûreci ve

namuslu olarek bilinen bu zeva­ tın aleyhindeki iftiralara şah­ sen kendileri cevap vermişlerdir, ve İliç bir zaman kendilerini müda­ faadan aciz kalmıyacakları muhak­ kaktır. Fakat bu yolsuz neşriya­ tın bazı kısımları doğrudan doğru­ ya Türk Ocaklarına ve onların . murahhaslarından mürekkep olan Kurultaydın şahsiyeti maneviyesine taallûk eder .

Bir û-rensip dahilinde ittihaz edi­ len Kurultay kararlarını hiçe saya­ rak umumun teveccühüne istinaden iş başına getirilmiş olan bu aziz arkadaşların keyfemayaşa hareket ve Türk Ocakları bütçesini diledik­ leri şekilde suiistimal ettikleri on beş senedenberi Ocaklı olduğunu idda eden kimseler tarafından ya­ zılması insaf ile, hakıykat ile ve vicdan ile gayri kabili telif bir harekettir.

İdare ettikleri bazı mecmualarda Komünistlik ve Bolşeviklik fikirle­

rini neşreden kimselerin; milli­ yetçilik kaynağı olan müesseselerc karşı aldıkları vaziyeti zaruret icabı tabii görmek mümkün isede bütün gençliğin senelerden beri büyük bir sevgi ve samimiyetle merbut oldukları bir mefkûreciye karşı hiç hatır ve hayale gelmeyen garip isnatlarda bulunulması hiç bir zaman caiz görülmez.

Kurultay’da vermiş olduğumuz kararlar dahilinde Ocakların tekâ­ mülüne çalışan ve bu uğurda genç­ liğinin kıymetli yirmi senesini veren aziz reisimize karşı “Son Posta,, gazetesinin çirkin neşriyatına İs­ tanbul Türk Ocağı İdare Hey’eti kararile alenen teessüf etmeyi bir vicdan borcu bildim.

K u ru lta yd a İstanbul Ocağı m urahhası

Cevat Mustafa

Pulathane Ocağının protestosu

“Son Posta,, gazetesinde, Ocak­ ların kıymetli ve aziz Reisi Hamdu­ llah Suphi Bey hakkında yazılan garazkârane yazıları okurken, on beş senedenberi Ocağa Mensup olduğu­ nu iddia eden bir kimsenin nasıl bu yazıları yazdığına hayret ediyoruz. O yazıların sahibi eğer ocaklı ise, Yasanın 6(5 inci maddesinde bir 0- caklı için riayeti mecburi olan ahkâmı bilmesi lâzım gelirdi . Ku­ rultay’da ittihaz edilen kararlar da Kurultay zabıtalarında Mazbut­ tur. Merkez Heyeti’nin harekâtını çirkin bir şekilde gazete sütunların­ da münakaşa etmeden zabıtları okumak ve kurultay kararlarını

(10)

S ahi fe : 66 Türk Yurdu Sayı : 66-230

renmek icap etmaz mi idi ? Türk Ocakları ve onları idare edenleri memleketin efkârı umumiyesine îena tanıtmak dolayisile Türkçülü­ ğe ve miliyetçiliğe büyük bir zarar ihtas edeceklerini ve bundan istifade edeceklerin kimler ola­ cağını yazmağa lüzum görmüyoruz. Türkçülük ve Milliyetçiliğin yeni­ den hayat verdiği bu memlekette bu lıayat verici mefhuma çok dik­ kat ve çok hürmet etmek her genç için bir vazifedir. “Son Posta., ga­ zetesinin Ocaklara taallûk eden kıs­ mında gördüğümüz yanlış ve çirkin neşriyatı Pulathane Ocağı teessüf ve teessürlejkarşılar.

PuJatlıane T ürk Ocağı m u ra h h a sı

Hüsamettin Fuat

Havza Ocağının protestosu

Bazı gaztelerin Türk Ocağına ve Reisine çirkin tecavüzde bulunduklarını görüyoruz. Kalbi milliyet ve memleket aşkile çar­ pan ve yirmi senelik yılmaz ve yorulmaz mesaisile saçını ağartan Hamdullahm temiz ve asil mazisine sıçratılmak istenilen zehirli salya­ lardan kalbimiz sızlamaktadır. Her türlü şüphe, ve endişelerin fevkinde bulunduğumuz ve derin bir itimat ve irtibatla takip ettiğimiz yüce Re­ isimize yapılan tecavüzleri Ocağı­ mızın manevî şahsiyeti namına ida­ re heyeti kararile ret ve takbih et­ tiğimizi lütfen neşretmenizi rica ederiz.

Havza T ü rk Ocağı Reisi

FUA T

Babaeski Ocağının protestosu

“Resimli ay„ mecmuası ile mem­ leket gençliğine komünistlik ve Bolşeviklik fikirlerini telkine çalı­ şan “Son Posta,, gazetesinin son Kurultay’da intihap eylediğimiz Merkez Hey’eti ve tavzif eylediği­ miz riyaset divanı azalan ile bil­ hassa muhterem reisimiz Hamdul­ lah Suphi Bey aleyhinde neşreyle- diği hezeyanları dikkatle takip edi­ yoruz . Bu hezyanlar arasında ku­ rultay’da verdiğimiz kararlara Kıı- rultay’ın şahsiyeti maneviyesine te­ cavüz eden bugazeteye aynı lisanla cevap vermeye Ocaklı terbiyemiz müsait olmadığından kendisini şid­ detle protesto ediyorum.

Babaeski T ü rk Ocağı M urahhası

Fnver Kâmil

Miirefte Ocağının

protestosu

Hamdullah ve Zekeriya Beyler arasında çıkan ve yalnız ocaklıları değil, hakikati bilen bir çok Türk- leri kalplerinden yaralayan neşri­ yata karşı daha bir müddet seyirci kalmaktan viçdan ve irfan buna­ lıyor.

Bundan dolayıdır ki gergin sinir­ lerimiz ve ateşten heyecanlarımızla hakikati efkârı umumiyeye arze-, diyoruz .

1 — Geçen yirmi senelik tarih, Türk Ocağını Hamdullah Beyle tev’eııı olarak kaydetmiştir.

2 — Hamdullah Bey Türk ben­ liğini tanıtmak, Türkü yüceltmek

(11)

S ı j f 36-230 Türk Ocağı ve düşmanları

için yüksek millî duygudan aldığı nur ve ilham ile her türlü yoksuz- luk içinde yirmi sene mütemadiyen çalışmış, bütüngençliğini maksadı­ nın husulüne vakfetmiştir.

3 — Ocaklıların ve Hamdullah Beyin milli hayaline can veren başta büyük Gazi ve İsmet Paşa Hazretleri bulunmak üzre Cümhu- riyet idaresi ve hükümeti olmuştur.

Bugün memleketimizin muhtelif noktalarında tüten 252 Ocak o can­ dan didinmenin ve bu yüksek yar­ dım ve atifetin en kuvvetli şahi­ didir.

4 — Hükümet merkezimizde yükselen bina, mefkûremizin al de­

mirden ve ak mermerden bir tim­ salidir. O , ocaklı dileklerini top­ layan ve söyleyen Kurultay’ın ka- rari ile yapılmıştır.

O, neslimizin yaşayan ve yaşa­ yacak olan milletlerimize yadigâ­ rıdır.

5 — Merkez Heyetindeki diğer arkadaşlarımıza Kurultay’ın tahsis ettiği meblâğ onların mesaisine mukabil münakaşaya değeri ol- ııııyan bir haktır.

Ocaklılar, maziye baktıkları za­ man Hamdullah Bey Ocak için şim­ diye kadar ibzal ettiği fedakârane didinme ye yıpranmayı minnettar göz vaşları ile hatırlamaktadır.

Kurultayda kendisine verilen tahsisat ise ne o çalışmanın ve ne de bugünkü meşguliyetin mukabi­ lidir .

Sesimizin bütün kuvvetile hay­ kırıyoruz :

O bizden şimdiye kadar hiç bir

S a h ife : 67 şey istememiştir.

Ancak Ocak muamelâtı tevessü ettiği ve sevgili Reisimizin hususî bütçesi Riyaset mevkiinin zaruri masraflsrını tediyeye kâfi gelemi- yeceği için bunları karşılamak üz­ re kendisine güned on üç küsür lira kadar bir şey verilmiştir. Mühim mevkilerde münasebatın ne kadar masraflı olduğu insaf ile düşünü­ lünce bu husustaki zaruret derhal teslim edilmek lâzım gelir.

6 — Aziz Reisimizin Türklüğe olan hizmetini geçmiş seneler im­ zalamış ve muhabbeti kalplerimiz­ de yer tutmuş olduğu için son zamanlarda kendisine karşı vuku bulan hücumları infial, hiddet ve hususî maksat mahsulü olarak te­ lakki ediyor ve Ocağımız namına

reddediyoruz .

M ürefte Türk Ocağı M urahhası

Salâhaddin

Mustafa Kemal Paşa

Ocağının Protestosu

Türk Ocakları hakkında vuku- bulan neşriyatı bir Ocaklı ve Ku- rulta’yın kararlarına iştirk etmiş bir mümessil olarak yakından takip ediyorum. Türk Ocağı benim ve be­ nim gibi düşünen Ocaklı arkadaş­ larım için çok aziz bir meîkûre mabedidir. Biz o mabedin dün yük­ sek ve vecdi telkinlerinden kuvvet aldık. O telkinler memleketin en karanlık günlerinde millî ruhu coş­ turdu, dün bu kadar canlı eserler yaratan Türk Ocağı bugün de çok mühim vazifeler karşısındadır. Tıb­ biyeliler için Ocağın ayrı bir

(12)

hatıra-türk Yurdu

Nahife :0S

sı vardır, o hatıra ve bugün emret­ tiği millî zaruretler bizi Ocağımıza kuvvetle bağlamaktadır . Bundan dolayıdır ki hayata atıldığımız ve meslekî sahada uğraştığımız halde her fırsattan istifade ederek Ocağı­ mıza koşar orada samimi bir hava buluruz. Gine bu maksatla ve bil­ hassa gençlik sahasında Ocağın va­ zifeleri etrafında fikirlerimizi söylemek üzre 1930 Kurultayına murahhas olarak iştirak etmiş ve bu­ gün dünyanın dört bucağından esip gelen cereyanlar karşısında Oca­ ğın ifasına borçlu olduğu vazifeleri alenen söylemiş idim. Aile ve mektep haricinde gençlik için samimî bir yuva olacak ve ya­ rına millî hisli kuvvetli gençler hazırlayacak olan Ocağın gayesi olmadığını söylemek hayretimi mu­ cip oluyor; iki yüz elliyi'mütecaviz şubeleri olan Ocak işlerinin düzgün gitmesi ve senelerden beri samimî bir imanla Ocağa bağlı arkadaşla­ rımızın bütün vakitlerini temin kas- tile verdiğimiz tahsisatın bir çok tarzlarda sııi tefsir edilmesini ve Ocağı para dağıtan bir müessese olarak karikatürize edilmesini ve azasından bulunduğum Kurultay kararının bu suretle çürütülmesini miiessisi bulunduğum Mustafa Ke­ mal Paşa Ocağı teessürle karşı­ lamıştır.

Bugün her Türk genci Ocağını her türlü lekeden azade olarak sevmeli ve orada bütün samimî hisler yek- diğerile kaynaşmak Ocaklar genç­ liğimiz için daimî heyecan ıııenbai olmalıdır. Biz Ocaklılar bir dakika bu şiardan ayrılmayız ve senelerce

Av»// ■ .■ .vi-2:ib bağlı olduğumuz Ocağımızdan hiç bir şey karışmadan samimiyetimizi esirgemeyiz.

Af ıı sİ a fa Kemal Kaşa nin.rali.lt ast.

Fahrettin Ferim

Gençliğin kararı

15 Teşrini san i Cuma günü Türk Ocakları Merkezinde toplamın ve hükümet merkezinin bütün mekteplerini temsil eden bin kişiye yakın bir gençlik zümre d mebus, tüccar, muharrir ve diğer münevver­ lerle beraber bir hukuklu gencin teklifi üzerine atideki kararları itti­ haz etmişlerdir.

1 — Türk Ocağı kurulduğu gün­ den beri Türk milliyetperverliğine ve dolayisile Türk milletine bizim minnettarlığımıza hak kazanacak kadar hizmet etmiş bir müessese- ıııizdir. Ona düşman olanları kendi düşmanlarımız sayarız.

2 — Türk milliyetperverliğini ilim, sanat ve askerlikle koruyan­ lar, büyütenler, ona şeref ve kuvvet verenler sevdiklerimiz ve saydıkla­ rımızda'.

3 — Onları yalanla ve iftira ile tahrip etmek istiyenlere milli kuv­ vetleri dağıtmak isteyen adamlara bakar gibi bakarız.

4 — Millî timsale, resimle yazı ile el uzatanları Tük vatanına hiya- net etmekle itham ederiz.

r

Türk Ocakları İlim ve Sanat Heyetinin Gençliğe lıitahı

Türk Ocakları İlim ve Sanat Hey­ etinin 11 ikinci teşrin 930 tarihli

(13)

S a y ı : 36-230 Türk Ocağı ve düşmanları S a h ife : 69

içtiınamda ittihaz edilen k a ra r: “Tiirk Ocağının kurulduğu gün- denberi daima çok ehemmiyetle ta­ kip ettiği idealler malûmdur. Bu idealler milliyetçiliktir, halkçılıktır, garpçılıktır.

Lâik Cümhuriyetin esasları da bunlardır . Lâik Cumhuriyetçilik Türk Ocağının öz mefkûresidir. Bu mukaddes esasları korumak, yay­ mak ve hayatta gitgide daha îazla tahakkukuna çalışmak için bütün Ocaklıların bu türkçülük ideali uğ­ runda şuurla ve hassasiyetle çalış­ maları birinci vazifeleridir. Türk milliyetçiliğinin vazifeleri eksilme- miştir, artmıştır. Türk gençliğini millî mefkure bayrağı etrafında sımsıkı toblanmağa ve uyanık bu­ lunmağa davet ediyoruz... „

Tiirk Ocakları İliın ve Sanat Heyeti /tiyi Mehmet Kinin, Umutiıî

K âtip Reşit Saffet, Aza Aya oyla

Ahm et , Velet çelebi, Alcçura oyla Yusuf, Sadri M aksadı, Yaknp K ad­ ri, tinsen Eşref, Fatih R ıfkı, Necip Asını, Şam ili Rifat.

TECEDDÜT NEDİR?

Vatan dahilinde yaşayan türkler

gibi vatan haricinde kalan türkler de irtica ve taassuba karşı cephe almışlardır. Bulgaristanda çıkan Rödop gazetesi, softalara karşı aç­ tığı cidalde,. Türk OeaklarıReisi Hamdullah Suphi Beyin Büyük Mil­ let meclisinde irat ettiği tarihi nu­ tuktan istifade etmiş ve bu ıııukad- demeyle nutku tefrikaya başlamıştır:

“Bulgar türkleri arasında ötecek yuva arayan baykuş tıynetti kara vicdanlı bir takım hocalara bizim verdiğimiz cevaplar herkesin malû mudur.

Türkiye Büyük Millet meclisinin ve onun aziz hükümetinin istinat eylediği büyük mütefekkirlerden Hamdullah Suphi Beyin lisaııile gine onlar kıratta bir hocaya kar­ şı Büyük Millet Meclisinde söylen­ miş tarihî ve çok kıymetli bir nut­ kunu okuyucularımıza tefrika ede­ rek taktim eylemeğe karar verdik. Bu nutku gazetemizde neşrederek hocaların vatanımız dahilinde idlal etmek istedikleri efkâri safiyei milli'-- yeyî sıyanet etmiş olacağımızı zan­ nediyoruz. Gelecek nüshadan itiba­ ren başlayacak olan neşriyatımızı okuyucularımızın dikkatle takip etmelerini tavsiye ederiz .„

Referanslar

Benzer Belgeler

İlk önce Bilim Çocuk dergisini okuyordum, büyüyünce annem bana Bilim ve Teknik dergisini tavsiye etti.. İlk okuduğum zamanlar bilmediğim ve anlamadı- ğım kelimeler vardı

Ve onlar Arif beyin âdetini çok iyi bildikleri için hayvanını da alırlar, ilerlerler, uzaklaşırlar, sa­ natkârı kendi kendine bırakır­ lardı. Arif bey

Büyük bir teessürle haber aldığı­ mıza göre büyük Türk vatanseveri Mehmet Sabahattin, yarım asırlık bir mücadele hayatından ve yirmi dört yıldır

1986 yazı biterken, Köy Ensti­ tüsü kökenli emekli öğretmen Hüseyin Kartal ve oğlu Cengiz bir restoran açmaya karar ve­ rince, ünlü yazarlarımızın bir öğüdüne

Üsküdar eski Valde Camisi Kiıbbesindeki kalem işleri TÜRK SÜSLEME SANATLARINDAN KALEM İŞLERİ.. Sanat Tarihçisi- Gülden TURA Türk tezyini sanatının bir şubesi olan ka-

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği, Ankara Giriş ve Amaç: Bu çalışmanın amacı

Bu çalışmamızda 2017-2018 şubat ayları arasındaki bir yıllık dönem içinde hastanemiz nöroloji kliniğine iskemik inme tanısı ile başvuran ayaktan yada yatarak