• Sonuç bulunamadı

Neyzen Tevfik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neyzen Tevfik"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Neyzen Tevfik

B İY O G R A F İS İ :

1899 - 1953

B odru m da d oğd u . Babası H afız Ha­ şan F ehm i, b ir öğretm end i. Y aram az o l­ duğu için tam bir tahsili y ok tu r. N eyini, Ç ingeneler v e M ev lev i'ler arasına k a tı­ larak ilerletti. B ir aralık Fatih M edre­ selerine devam etti. Sonra M ısır’a k a ç ­ tı. K en din i iç k iy e verm işti. D ön dü kten sonra, ölü n ce y e kadar n ey v e içk i ile yasardı.

E serleri : Hiç, A za bı M ukaddes.

O

NA «Neyzen» den ziyade «Nüktedan Tevfik» ismi ya-,

raşırdı. Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi

güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­

bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil bir

fasıla refakat etmek, hattâ bir şarkı, bir taksim bile terennüm

etmezdi.

Yanında taşıyıp, «Kallâvi» ismini verdiği — rakı dolu—

matrasını gövdeye boşalttığı akşamlar ve içi keyif — esrar—

dolu bir «çifte kâğıt» sigarayı çekip hayâle daldığı günlerde

onu dinledim. Meclisinde bulunduğum bu saatlerde anlamıştım

ki, o ; saz değil, söz ehlidir.

Yirmisekiz yıl önce onu bana Selâmi İzzet Sedes tanıtmış­

tı. O yıllarda her ikimiz; muharrir ve gazetecilerin ezelî ma­

hallesi olan «Babıâli» de bulunurken: «Neyzen Tevfik’e gidi­

yorum... görmek ister misin?..» deyince, bu garip adamı tet­

kik arzusiyle Nuruosmaniye’deki odasına gitmiştim. Bir sedir

üstünde bağdaş kurup sık sık dolu matrayı ağzına diken; sim­

siyah kıvırcık saçları, traşlı esmer yüzü ve kapkara gözleriyle

— bir sakalı eksik— Habeş İmparatoru Haile Selâsiye’ye benzi-

yen bu adamı önce nâhoş bulmuştum. Fakat; sohbet ilerleyip,

bahisten bahise geçtikçe; onun, sonsuz ışıklariyle pırıl pırıl bir

şehri andıran tertemiz bir ruh yaşadığım sezip takdir etmiştim,

İşte fasılalarla, fakat uzun ömürlü dostiuluğumuzun

ilk

kademesini teşkil eden bu sohbette; Neyzen Tevfik merhumun

sazından çok, sözüne hayran kaldım. Diyebiliriz ki: musikişi­

nas, şair ve hicivci tanınan Neyzen, hepsinden önce, nadir bil

nüktecidir.

Bugün ondan bahseden birçok kitaplarda hayat ve hiciv­

leri yazılı bulunduğundan, bu fasıldan vazgeçip; ancak dilden

dile dolaşan fıkralarını yazmakla iktifa edeceğiz; ki bunların

içinde, onun güneş zekâsından kopmuş, nükte ışıklan — tatlı

bir tebessümle — ruhumuzu aydınlatır:

(2)

190 TÜRK NÜKTECULERİ

D tR gün; merak edip «Yeşilay» cıların toplantısına gitmiş. Fahrettin ° Kerim, içkinin zararlar» hakkında bir konferans verirken:

— Efendiler!., demiş; her kadeh rakı, hayatınızı bir saat kısaltır. Bu, fennen sabittir!..

Bunu duyan Neyzen Tevfik : — Eyvah; yandık!..

Diye bağırınca, konferansçı doktorumuz sormuş: —• Hayırola?.. Ne oldunuz?..

Neyzen, boynunu bükmüş:

-t- Daha ne olayım?.. Dediğinize göre hesap ettim: Meğerse ben öleli,

tam kırk sene olmuş!..

/J E N E bir gün; o tarihte İstanbul Valisi Muhittin üstün dağin emriyle ^ken disin e tahsis edilen belediye yardım aylığı dolayısiyle; formalite düşkünü yaşlı bir muhasebeciden konuşuluyormuş, her işte fevkalâde ti. tiz olan bu zat için :

— Bu adam pek fazla kırtasiye düşkünüdür... demiş; hattâ Azraile bile, makbuz almadan, canım teslim etmez!.. Tabiî Azrail de, bizim harf­ leri bilmeyip, imza atamadığından bir türlü ölemiyor vesselâm!..

D IR gün lokantada yemek yerken; tabaktan uzun bir saç çıkmış. Bunu * * ikinci ve üçüncüsü takip edince; garsonu çağırıp, tavsiyede bulunmuş :

— Bu saçlan ayrı bir tabakta getir de, herkes istediği miktarda alsın bari!..

g^EYZEN Tevfik’in — gamlı hayatının neticesi — fazla içki yüzünden 'u zu n zamanlar sinir hastanesinde yatıp tedavi olduğu herkesçe bilin, mektedir.

Bu tedaviler sırasında doktor Mazhar Osman biraz çıkışmış:

— Gene hastalandın, Tevfik!.. Hani geçende, bir daha içki kullanmıya- cağına and içmiştin?..

Neyzen, işi tatlıya bağlamış;

— Canım, doktor!.. Ben fakir adamım... Bugün rakı bulur, rakı içe­ rim... Yarın and bulur, and içerim!..

jygtDEStNI tedavi edeyim derken berbad eden bir doktor için : Bir huakatzedeytm; midemi tıp tepti beniml..

Mısraını yaratan merhum; gene hasta olduğu sırada aynı doktora

rastlayınca, hekim sormuş:

— iyi olmadın mı?.. Gel, bir reçete yazayım!.. Neyzenin ağzında bakla durur mu:

— Beni azad et, hazret!., demiş; kendi kendime de ölürüm!..

ggöYLE nükteci bir alkoliği tedavi etmekten pek zevk duyan merhum Mazhar Osman, gene bir gün elinde kiloluk rakı şişesiyle Köprünün Ka. dıköy vapur iskelesinde Neyzen’i yakalamaz mı?..

— Nereye gidiyorsun, Tevfik?.. — Çalh İbrahim’e!..

— Elindeki ne?.. — Kiloluk bir rakı!..

— Bu sefer kilo ile içmeğe utanmıyor musun?.. — Hepsi benim değil... Yarı parasın! Çallı vermişti!..

(3)

N E Y Z E N T E V F ÎK 191

— Dök kendi hisseni öyleyse!..

Neyzen; bir an düşündükten sonra, cevap vermiş:

— İmkânı yok... Çünkü benim payım şişenin alt tarafına isabet edi. yor!...

jÇ K iY E ait nüktelerinden başka, dillerde gezen diğer lâtif eleri de meşhur olan merhum; kalabalık bir tramvay durağında, arkasından iterek ara­ baya binmeğe çalışan bir adamdan pek rahatıkz olmuş; herif neredeyse omuzuna çıkacak... Bu hali gören bir ahbabı, adamı işaret ederek, fısıl­ damış :

— Ne hal, yahu?.. Peşinden ayrılmıyor?.. — Bugün hastayım da., ondan!..

— Ne gibi?..

Neyzen, gülümsemiş:

— Görmüyor musun; sülük tutundum!...

jgtR meyhanede aşırı derecede rakı içip, ne yapüığını bilmez bir hale ge­ len terbiyesiz bir sarhoş; hiç tanımadığı Neyzen’e bir tokat vurunca; Tevfik merhum sesini çıkarmadan yürüyüp gitmiş. Yolda arkadaşı :

— Niçin o adama karşılık vermedin?.. Diye sorunca, şöyle demiş:

— Sana bir hayvan çifte atsaydı, ne yapardın?..

|||EYZEN Tevfik’in — artık o da vefat etmiş bulunan — «Tahsin Bey» isminde sert, aksi, kavgaca bir komşusu vardı. Zavallı karısının bu ge­

çimsiz adamdan çekmediği kalmamıştı. Bir gün konuşurlarken Tahsin

Bey :

— Bizim refikayı dişçiye götüreceğim!., demiş; dün gülerken gördüm iki dişi çürümüş!..

Neyzen, inanmamış: — Yalan söylüyorsun?..

— Niçin yalan söyliyecekmişim?..

Uzun zamandanberi bu şirret adama bir ders vermeği tasarlıyan mer­ hum, fırsatı nimet bilip, taşı gediğine koymaz mı:

—' Seninle yaşıyan insanın yüzü güler mi hiç!..

J947 baharında; Neyzen Tevfik de bulunduğu halde, birkaç arkadaşı Heybeliada’ya gidip deniz kıyısında yemek yemiştik. Bir aralnc söz, si. yasete intikal etti, ismet Paşa’nm millete gösterdiği şiddetin bir gün ba. şma belâ getireceğini anlatan Tevfik; yeni bir ümit yıldızı olan Adnan Menderes’i methetti. Menderes'e olan sevgisini açıkça anlattığı halde aramızdan bir arkadaş gene sordu:

— Şimdi, meselâ ikisi de denize düşmüş olsa; hangisini kurtarırsın. Neyzen bir müddet düşündükten sonra; ifadede «ipham» ile «sarahat»i mezceden, şu güze! cevabı verdi:

— İsmet Heybeliada’ya gelip gidiyor... O; yüzme öğrenmiştir... Başka memleketlerde böyle sanatkâra, onu ölünceye kadar mes’ut ya­ şatacak maaşlar bağlandığı halde; Neyzen Tevfik öte dünyaya aç susuz göçmüştür. Bir kadirşinas zat; onu perişan bir halde yolda görünce ce­ binden çıkardığı bir yüz liralığı uzatıp:

— Tevfik bey!.. Bu; demin mendil Çıkarırken, sizin cebinizden düştü'

demiş; alınız paranızı!.. "

Zavallı san’atkâr; gözlerinde iki hüsran damlasiyle bu zata bakmış : — O; sizin yere düşen altın kalbinizdir!..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç

Engelli sporcular için dünyadaki spor örgütlenmeleri üç ana grupta top- lanmıştır: sağırlar için, fiziksel engelli- ler için ve zihinsel engelliler için.. Her grubun

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

Belediyesi Başkanı Burhan Özfatura’mn ünlü yazar Yaşar Kemal aleyhine söylediği sözlere bir bildiri yayınlayarak sahip çıkan İstanbul Üniversitesi Edebiyat

Ancak bunun gelişi güzel her önüne gelen kişilerin bu otoriteye sahip olduğunu iddia etmesini engellemek ve bir güven ortamı oluşturma için bu konuda siyasi otorite