• Sonuç bulunamadı

Trke'nin ve Trk Dillerinin Ya Konusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trke'nin ve Trk Dillerinin Ya Konusu"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkçe'nin ve Türk dillerinin

yaşı

konusu

Mehmet Ölmez*

Giriş

Böyle bir yazı yazmak doğrusu oldukça zor. Çünkü iki önemli soru sürekli yinelenerekkarşınızdadurur: ne için ve kim içinyazmaktasınız? Sorumluluk duygusu, bilinci içerisinde davranan bir akademisyeni, bir araştırmacıyı -üni-versite içerisinden olsundışındanolsun- her zaman denetleyen birilerivardır. Bunlar, bugünün ve yarının okurlarıdır. Bugün yazacağınız teksatır aradan iki yüz yıl bile geçse bir zaman bir coğrafyadabirilerince ele alınacak, değer­ lendirilecek, yeri gelince eleştirilecektir. Üniversite dışından bir araştırmacı

iseniz biraz daha özgür davranabilirsiniz, sizi sorgulayacak bir akademisyen çevresiyle, öğrenci okurlarla çevrili değilsinizdir. Bu sözlerimle üniversitedı­ şındakigerçek araştırmacılarıkasdetmiyorum. Kuşkusuzakademi dışında kalmayı yeğlemişve yaptığı işin hakkınıelinden geldiğincevermeye çalışan birçokaraştırmacıbulunmakta. Öyle ki bu türdenaraştırmalardanyeri

geldi-ğindeüniversite içindeki bizler de yararlanmaktan çekinmiyoruz. Öte yandan neresinden tutacağınızı bilemediğiniztürden çalışmalarda okura ve ne yazık ki bilim dünyasına sunulmuyor değil,Son yirmi yıl içerisinde, özellikle son bir yıliçerisinde Türkler'in dili, tarihi, ülkesi konusunda yazılıpçizilen kimi kitapların neresini düzeltebiliriz? Konuya ilişkin yığınla yazının eleştirisini, düzeltisini yapmayakalktığınızdabirkaçyılınızıbu.işe,bu yayınların eleştiri­ sine ve düzeltisine ayırmanızgerekir. Bu durumda yapılacaken iyiiş, yanlış­ ları düzeltmeye çalışmaktansa doğruları, bilimselçalışmalarla doğruluğu ka-nıtlanmış gerçekleri yazmaktır. Işte bu yazının amacı Türk, Türkçe ve Türk dillerinin yaşınıeldeki veriler ışığında açıklamaya çalışmaktır.Böylesi bir (*) YıldızTeknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili veEdebiyatıBölümü.

(2)

amacıönünüzekoyduğunuzdada açımlanmasıgerekecekkonuları şöyle sıra­ layabiliriz:

ı.En eski olarak nerede "Türk"ten ya da Türkler'den söz edilmektedir? 2. Türkler'in kendilerine ait' en eski metin, en eskikayıtnedir?

3. En eski Türkçe metinler nelerdir, nerede, ne zaman ve hangiyazıyla

yazıl-mıştır?

4. Tarih boyunca Türkler nerede hangiyazıları kullanmışlardır? 5.Bugün Türk soylu halklar nerede, hangicoğrafyada yaşamaktadırlar? 6.Başta değinilmesigereken konu, Türkler'in dili hangi dil ailesine girmek-tedir?

Gerçekte de bir akademisyeninişibu tür konulara girip karşılıkyazmak ol-mamalıdır. Dönemle ilgilihazırlanan çalışmalarkonuya yeterinceaçıklık getir-mektedir. Ancak konu birkaç hafta boyunca televizyon ekranlarına taşınıyorve Türkçe severlerinkafaları kanştınlıyorsa,Toroslar'da bir dağköyünde yaşayan ve köyü' için internette sayfa hazırlayan vatandaşlarımız dahi bu çalışmalara dayanarak köylerinin, Toroslar'ın, akrabalarınm, komşularının adlarınıbu tür "veri"lerle açıklamaya çalışıyorlarsa durum epeyi vahim, daha doğrusu "traji-komik" bir hal almışdemektir.' Bu nedenle gerçeklerin bir kere daha yinelen-mesinde hiçbir sakıncayokur. Bubakımdan bu yazı Türkçe konusundaki bi-limsel çalışmaların bir tür özeti ve bunların içeriklerinin sergilenmesi olarak değerlendirilmelidir.

Aslındabugün tartışılmayadevam edilen savlarınkökleri.geçmiştekl "pro-je"lere dayanmaktadır.Bu öykü daha eskilere gitmektedir. Türkiye Cumhuri-yeti'ninkuruluş yıllarında,dahayaygın adlandırılmasıylamilliyetçiliğinilk dö-nemlerinde aşağıda değinıneye çahşacağımızkonularda, ne yazık ki, bilimsel verilerden ve çözümlemelerden yoksunbirtakımsavlar ileri sürülmüştür.Tarih kongreleri düzenlenerek bu savların"bilimsel" olarakaltıdoldurulmayaçalışıl­ mıştır. Bu dönernde dil çalışmalarının üzerinde kurulmaya çalışılan, "Güneş Dil Teorisi" olarak bilinensavıntüm görünümleri Üzerine ]ens Peter Laut çok kapsamlıbir çalışma yapmıştır.Ancak ilgi duyan,meraklıokur, biraz dahoşça zaman geçirmek için Birinci Türk Tarih Kongresi - KonferanslarlMünakaşalar başlıklı derlemeyebaşvurabilirler.Bu metin bugün de izleri süren, geçerliliği olmadığınıgöstermeye çalışacağımız yaklaşımın yalnızca dilbiliminin verileri. ile değiltarih, antropoloji, toplumbilim, güzel sanatlar gibiçalışma alanları ba-kımından da desteklenmeye çalışıldığı bi~metin olması bakımındanve daha sonraki yönelimleriöneelemesi ile okumaya değerdir. Belki meraklısı için il-ginç bir metinden söz ediyoruz; ne var ki, birçoklarınca alayla karışık olarak elealınan,gerçekaraştırmacılarıda güç durumdabırakan savlardırbunlar.

Bu yaklaşımın izleri ise iki biçimde' günümüzde yaşamayadevam

(3)

dir. Bunlardan ilki Türkçe'nin bütün dillerin "ata"sı olduğubiçimindekiyargı­ nın altınındoldurulmaya çalışılmasıdır.Burada derinlemesineincelemeyeceği­ miz bu sav enyalın biçimiyle söylersek, Almanca deyişiyleVolksetymologie ("halk etimolojisi") olarakadlandırılmalıdır.Dilbilirnin ne sesbilgisi ne biçim-bilgisi ne de anlambiçim-bilgisinin veri veyöntemlerikullanılarak yapılanbu eşl eme-ler toplum gözünde taban bulabilecek milliyetçi, şovenist yaklaşımları poh-pohladığındankolaylıkla"popülerlik'' kazanmaktadır.Ikinci yaklaşımise ilki-ni destekleyici biryanıolan, Türkçe'ninyaşınıgerçekten çok daha gerilere gö-türmeeğilimidir,Buyaklaşımıgüdüleyen de yine benzerduygulardır.

Son yirmi-yirmi beş yılda yapılan yayınlara.Türkler'in Anadolu'ya günü-müzden birkaç bin yil önce geldiklerine, hatta bugün Anadolu'da konuşulan kimi dillerin en eski Türkçe'yedayandığına ilişkin çalışmalarTürkologlarca ya görmezdengelinmiş,görmekistenmemiş,ya da "gününşartları gereği"öyle ol-ması gerektiğikabuledilmiştir.Oysa hiçbir dönem vecoğrafyada bilimdışı gö-rüşler "gününşartları"çerçevesinde değerlendirilmemelidir.Her ne kadar bu türyayınlarıdüzeltmekleuğraşmakvakit, mesaikaybıolacaksa da!

Son olarakyazınınözüne burada yer verecek olursak, 2002 yılında çeşitli te-levizyonkanallarındayer alan programlarda kimi aydınlarınTürk olmaktan utandıkları,oysa Türk dilinin ve yaşınınçok eskilere, Milattan binlerce yıl es-kiye gittiği, dolayısıyla bununla övünülmesi söylenmekteydi. Türk olmaktan utananlar kimlerdir bilmiyoruz. Ancak ne bir dilinyazılıürünlerinin çok eski-ye gitmesi çokövünülecekbir noktadır, ne de çok yeni olmasıüzülünecekbir nokta! Eğerölçü bu olsaydı bugünkü Türkçe'nin en eski atasıya da akrabası olan Eski Türkçe ve bunun dayandığımetinlerden Orhon Yazıtları, dünyanın" eski yazıtları değil ama en eski yazıtlarındanbiri sayılabilir. Ortaasya'daki bir-çok dilin eski ürünlerine göre (Çince, Hintçe,Soğutçavb. hariç) Türkçe kadar eski değildir. Örneğin Moğolca'nın yazılı ürünleri OrhonYazıtları'ndan500 yıl sonrasına kadar gitmektedir. Ya da bugün Avrupa'daki birçok dilin en eski ürünleri,Almanca'nın,Ingilizce'nin verileri OrhonYazıtları'ndançok sonradır. Bugün önemli olan bir. dilin ne kadar eskiye gittiğinden çok o dilinişlenmesi, kendine yeterli bir bilim, edebiyat ve felsefe dili haline gelmesidir.

En" eski olarak nerede "Türk"ten veya Türkler'den söz edilmektedir?

Türkçe'nin eskiliğinegelince, kökeni Türkçe, Türk dillerine ait olduğu düşü­ nülen Hunca birkaç sözcük M.Ö. 3. yüzyıla değin gider (bak. Boodberg, Pul-leyblank ve Tekin). Talat Tekin konuyla ilgili HunlarınDilibaşlıklı çalışmasın­ da Çin kaynaklarındageçen Hunca sözcüklerin bir bölümünü Çince'nin sesbil- " gisi ve Türkçenin ses gelişiminin ışığı altında değerlendirmektedir. Hunca dil malzemesi Çin kaynaklarında M.Ö. 3. yüzyıl ile M.5. 4. yüzyıl arasındaki dö-nemlerden kalmabazıHuncasözcüklerleM.5. 4.yüzyıl başlarındankalma çok

(4)

kısabir Hunca beyitten ve 4.-6. yüzyıllara ait bazıTo-pa ya da Tabgaçünvarı­

larındanibarettir. KuruluşuM.Ö. 3.yüzyılolan Hun devletindekonuşulan di-lin eskicil bir Türk dili (Ana Türkçe, hatta Ilk Türkçe) olduğunukabul edecek olursak Türkçe'ninatasının,öncülünunM.Ö. 3.yüzyılakadar geri götürülebi-leceğini söyleyebiliriz. Yine de çoğu özel ad ve anlamları bilinmeyen tek tek sözcükleri bir yana koyar ve metin ya da metinparçası sayılabilecekkalıntıları değerlendirecekolursak en eski metin olarak Hunca 10 işaretlikbeyiti ele al-mamızgerekir ki bu parça da M.5. 4. yüzyıldan kalmadır. Tekin'in de ayrıntılı bir biçimdeaçıkladığıüzere bu 10işaretlikHunca metin Türkçe, dahadoğrusu Ana ..Türkçe'nin bir lehçesi olarak okunupaçıklanabilir(Tekin, 1993: 46-54).

Ancak "Türk" (türük veya törük) adıylaMilattan öncesine ait herhangi bir kaynakta karşılaşmayız.Bugünkü bilgilerimize göre Türkadınailk kez Milat-tan sonra 5. yüzyılın sonlarında Çin kaynaklarında (bugünkü yazımı ile) tu-jue /tucue! biçiminderastlarız (Menges: 21 ile Doerfer, c. II: 483 ve ötesi). Men-ges'in Türk dilleri vehalklarıüzerineçalışmasında arıdığıüzere Hunlar ,ile Mo-ğollar'm Çin'denuzaklaşmalarıile bu bölgeye gelen Türkler'den ilk olarak Tab-gaçyıllıklarındasöz edilmektedir. Burada Türk, doğuvebatıdayer alan iki ka-bilenin bir arada tanımlanmasıiçinkullanılmaktadır(Menges: 21). Tarih içeri-sinde kimi Türk şairlerininÇince olarakşiirler yazdığıda sanılmaktadır. An-cak bu şiirlerÇince ve Çinyazısıyla yazıldıklarıiçin bize herhangi bir dil verisi sunmamaktadırlar.Bu tür metinlerde kullanılansözdizimi, Çince'ye yabancı yapılar yazarınınÇinli olmadığınıgöstermektedir, Aynısorun tarihte Çince'yi yazıdili olarak kullanan öteki diller için de bir ölçüde geçerlidir, Korece, Ja-ponca gibi. Ancak onlarıneski metinlerinin araştırılmasındabugün bir hayli ilerlemekaydedilmiştir.Bu durumu, Japonca ·ve Korece'nin Çince'yle yazımını ilk dönem Islami Türk kültür çevresinde Arapça'mn, farsça'nın kullanılmasıy­ lakarşılaştırabiliriz, örneğin Mevlana'yıbu duruma örnek gösterebiliriz.

Yerigelmişken sözcüğünkendisinin anlamınada değinmekgerekir. "Gibt es einen Namen Kök-Türk wirklich" başlıklı yazısındaSemih Tezcan türk sözcü-ğünün geçtiğiyerleri belirleyip bunlar üzerindensözcüğün anlamını tartışma­ ya açmaktadır. 1987 yılında hazırlanmışve birçok yeni tartışmayıda çoktan başlatmış olmasıbeklenecek bu çalışmane yazıkki bugüne kadar Türkçe ola-rakyayımlanmamış,belki debunun için ülkemizde gereken ilgiyi görmemiştir. Sözkonusu çalışmadaTezcan "türk" sözcüğününbir topluluk adı olmaktan çok topluluğunbelli bir bölümünü, daha çok birkağana bağlıolan seçkinleri ya da yöneticileri imlediğiniileri sürmektedir. Tezcan yazısında en eski Türk yazıtlarında"türk" sözcüğününkullanımlarınıdördeayırmaktadır.Daha sonra da buradan çıkardığı anlamlarınUygurca metinlerle de koşutluk gösterdiğint sergilemektedir. Her ne kadartartişmaya açıkkimikullanımlarbulunsa da söz-cük karşıtya da eş anlaınlı çiftler oluşturmaktadır,bu çiftlerde de "seçkin-ler/yöneticiler" anlamında kullanılmaktadırya da niteleyen olarak

(5)

kullanıl-maktadır ve seçkinlerden gelen anlamı taşımaktadır. Buyazının kapsamını aş­ ması bakımından tartışmayı sürdürmek yersizdir, ancak ne kadar önemli ve anlamlı olduğununvurgulanmasıbakımındandayazıdanbir alıntıyapmak uy-gunolacaktır.Çünkü günümüzde de bu sözcük üzerinde pek durulmamakta, anlamı anlaşılmışkabul edilmektedir:

Acınacakbiçimde Türkiye'de yanlışbir "ulusal tarih" anlayışının yerleşmesiiçin günden güne olanaklarhazırlanmakta, şovenistve akla gelebilecek en kötüanlamıy­

la milliyetçi yazarlar kendi görünmez amaçlandoğrultusundabizlerin tarihsel ve dilselkalıtlanmızıkullanmaktalar.Iştebu yolda Orhonyazıtlannıntam olarak

anla-şılamamışbölümleri de çarpıtılmaktadır.Sözgelimi, Kül Tegin yazıtında geçen bir bölümtürh ertin öhünbiçimindeokunmuştur;ne var ki bu okuyuşungeçerli bir

da-yanağı olmadığıgibiyanlışbir yorumlamaya dadayanmaktadır. Yetmezmişgibitürh ert in öhün"Türk titre ve kendine dön" biçimindeçevrilmiş,1980 öncesinde deaynı

zamandasavaş sloganıolarakkullanıldığıiçin bu söz yüzünden binlerce genç insan

yaşamını yitirmiştir(Tezean, 1993: 357-58)

Türkler'den.Türklerin kendilerinden kalan ilkyazılıbelge ise Türkçe olma-yıp çoğunluğu Soğutça,bir bölümü ise Sanskritçe olan, 1956'daMoğolistan'da ortaya çıkarılan "Bugut Yazıtı"dır. Buyazıtın çözümü 1971 ve 1972 yıllarında yapılmış,Türkçe özetini de içeren bir tanıtımı 1976'da yapılmıştır (Çağatayve Tezcan). Yine 1972'dekiyayınıntam Türkçe bir çevirisi 1992'deyayımlanmış­ tır (E. G. Naskali). Yazıtı yerinde inceleyen ve yeni baştan ele alanJaponyalı Ipek Yolu bilginleri ise kimi eski okuyuşları (Taspar Kagan yerine Tatpar Ka-gan gibi) düzelterek çalışmalannınbir özetini yayımlamışlardır(Moriyasu ve Yoshida, 1999).

Türkler'e ait en eski Türkçe metinler, daha doğrusu yazıtlarise bugün Mo-ğolistan'dabulunan Kül Tegin, BilgeKağanve Tunyukukyazıtlarıdır,bu

konu-dayapılanen yeni yayınlar, okuyuslar ve yorumlamalar için T.Tekin'in ilgili çalışmalarına bakılabilir. Kimi görüşe göre Çoyr yazıtı bunlardan daha eski olup yirmi yıl daha geriye gitmektedir (bunun için bkz. Sertkaya, 1998). Bu yazıtta yer alan altı satırlık metin, 680-745 yılları arasındakiikinci Köktürk Kağanlığıdönemindenkalmıştır.

Çoyryazıtımbir yanabırakıpötekiyazıtların dikilişiyleilgilitartışmalara ge-lirsek, Çince olarak elimizdeaşağıdakitarih vardır:

da tang hai yuannian suicirensiıen.shi er yue xinchouslıuoqi ri ding wei jian

YukarıdakiÇince metin Kül TeginYazıtı'nm Çince yüzüne aittir. Metinde ya-zıtın dikildiği tarih yer almaktadır. 12 hayvanlı tarihlendirme sistemine göre olan bu bilgi hiç de televizyonlarda yerverildiği türdendeğildir.2002 yazında yer alan bir programda bu tarih 700 yılından çok gerilere götürülmekteydi. Oysa burada söz konusu olan Tang dönemininbaşlangıcı618 yılıdır. Bu konu

(6)

bu yakınlarda aynntılıolarak söz konusu programla ilgili olarak elealınmışve düzeltilmiştir (bkz. Sertkaya 2002-2003,Orkun Dergisi). Bütün bu bilgiler göz önünde bulundurulursa, türk, ya da türük (veya törk, törük, bunun için T. Te-kin'in ekteki okuma metninebakınız) sözcüğüen eski olarak Türkçe metinler-de 8.yüzyılınilkçeyreğindeortayaçıkmaktadır.

Türkçe'ninyaşı

Yine Türkçe'ninyaşı, akrabalarıkonusuna dönecek olursak, hocamT. Tekin'in derslerinde ve'yazılarında da değindiğigibi, Türkçe'nin akrabalarıher şeyden

önce "Türk Dilleri Ailesi" adını verdiğimiz yirmiyeyakın yazıdili ile yazı dili olmayan, resmt yazısı,devleti ya da özerk bölgesi olmayan az sayıdaki Türk halkınındilidir (bunlar Halaçça,SarıUygurca, Salarca gibi dillerdir). Türk Dil-leri / Giriş başlıklı çalışmadaTürk dilleri ailesi içinde yer alan dillerin dökümü veakrabalık ilişkileri ayrıntılıbir biçimdeişlenmiştir. AYrıcabu çalışmada aşa­ ğıda değineceğimiz terim sorununa da doyurucu açıklamalarbulunabilir. Bu diller, T. Tekin'in çok çeşitli örneklerlegösterdiğiüzere, bizim için kimi açılar­ dan kimi ölçülerde anlaşılır olduğugibi kimi zaman da tamamen yabancıbir dil özelliği taşımaktadır.

Bilim çevrelerinde genellikle 8.yüzyıldaki yazıtlarındili ile ilk dönem Islamt içerikli metinlerin dili, 13.yüzyılakadarki metinlerin dili "Eski Türkçe" adıyla adlandırılmaktadır.Kimilerince Islamt dönem merinlerin dili "Orta Türkçe"

adıyla ayrılmaktadır. Bugün için Orhon Yazıtları'nındilinden daha eskiye

gide-bileceğimiz, anlambütünlüğü oluşturanTürkçe bir metin elimizde yoktur. Bu-nun ötesi şuan hayal ürünüdür. Daha ötesi bu konudaçalışmalaryürüten filo-loglara, bu bilim dalına, arkeologlara haksızlıktır. Bugün için Orhon Yazıtla­ rı'nındili ile Yeniseyyazıtlarının dilini öteki Türk dilleri ve tarihi metinlerle karşılaştırarakya da yerinde incelemelerde bulunarak çalışanbilim adamları olarakaşağıdaki. saygıdeğer adlarıve onların çalışmalarınısayabiliriz: Prof. Dr. Talat Tekin (Orhorı Yazıtları ve bağlantılı olarak Yenisey Yazıtları), Prof. Dr. Mareel Erdal (YeniseyYazıtları), Prof. Dr. Dimitri Vasilyev (YeniseyYazıtları), Prof. Dr. Igor Kormuşin(Yenisey Yazıtları), Yard. Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz (OrhonYazıtları). Anılan bilimadamlarıbu alanda kapsamlı çalışmalarortaya koyanlardır. Bunların dışında Türkiye içerisinde ve dışarısında, özellikle ]a-ponya'da çoksayıdaad sayılabilir. Yukarıda adlarınayer verdiklerimizçalışma­ larınıesas olarak bu alanayoğunlaştıranlardır.

Bu türden yargılardabulunabilsek de eldeki dil malzemesibağlamındaEski Türkçe'den daha geriye gitmemiz bugün için mümkün değildir. Günümüz Türk dillerine ve tarih! dönem metinlerin verilerine(sözvarlığı, sözyapımı, ses-bilgisi) bakarak Türk dillerini (Çuvaşçahariç) daha eski, ortak bir kökegötü-rebiliriz. Bu "kök" dilin adı "Ana Türkçe" dir. Ana Türkçe dönemi tıpkıIlk

(7)

Türkçe gibi kuramsal bir dönemdir. Bu dönem ile Eski Türkçearasındakimi dil gruplarının"Ana" biçimlerini dedüşünebiliriz. ÖrneğinEski Türkçe ile ör-tüşmeyen,kimi yönlerden Eski Türkçe'den daha eski özellikler gösterenOğuz grubu Türk dilleri, Ana Türkçe ile Eski Türkçe arasındabir zaman diliminde yeralmalıdır; özellikle bu grupta yer alan Türkmence uzun ünlülerikoruması dolayısıylaEski Türkçe'den daha eskidir. Ana Türkçe'de ünlüsü uzun olan ve içerisindeötümsüzbir ünsüzbulunduran ötekiOğuzdilleri de (Azerice, Gaga-uzca, Türkçe) bu ünsüzleri ötürnlüleriyle değiştirmeleri dolayısıylaeskicil özellikler göstermektedirler. Uzun ünlülerin korunmasıdurumu Yakutça için de geçerlidir. Ana Türkçe'devarolduğu düşünülenuzun ünlülerikoruması do-layısıylaYakutça da Eski Türkçe'den daha eski, eskicil bir dildir.

çuvaşça'yla temsil edilen Eski Bulgarca'ya gelince, bugün için Ana Bulgarca adım verdiğimiz bir d~leve döneme gider ki Ana Türkçe ile birlikte nk Türk-çe'den çıkmıştır.

Yapılabilecekolan, eldeki dil malzemesinden yolaçıkarakdaha eski bir Türk-çe'nin tesbiti, tahmini olabilir veya eldeki dil malzemesine dayanarak malzeme-nin elde edildiği dönemde bile Türkçe'ninsözvarlığıve ekler bakımından zen-ginolduğunugöstermek olabilir. Ana Türkçe ya da nk Türkçe gibi soyutlamalar eldeki dil malzemesinin daha eski bir dile gönderme yapıyor olmasından kay-naklanmaktadır. Sözgelimi "Türk dili terimi çuvaşça'yıda içine alacak biçimde kullanılacakolursa bu pekdoğruolmaz. Çünkü, Çuvaşça dışındakibütün Türk dilleri bir *z- ve *ş- dili olan Ana Türkçe'ye (*tolmz "9", *kış "kış") gittiği hal-. de, bir r- ve ı.dili olan Çuvaşça (tıhlıır"9",hil "kış") yine bir *r- ve *l- dili

ol-duğu anlaşılanAna Çuvaşça'ya ya da AnaBulgarca'ya (*tokur' "9", *kıl' "kış") gider. Bu demektir kiÇuvaşçaile Türk dilleri, dilbilimindeyaygınbir benzetme ile ifade etmek gerekirse, "kardeş" değil "kardeş çocukları" dır. Bu nedenle biz bu iki ana dilin, Ana Türkçe ile AnaBulgarca'nın,kendisinden çıktığıve onlar-dan daha eski bir ana dil tasarlamakzorundayız.B.u en eski ana dile Ilk Türkçe

adıverilebilir.(Tekin'eait olan bugörüşiçin bkz. Tekin ve Ölmez: ı ı). O haldesıralamayı şöyleyapabiliriz:

Ilk Türkçe~Ana Bulgarca ve Ana Türkçe Ana Türkçe~Eski Türkçe ve ötesi

Ana Bulgarca ~ tarihi Bulgar dilleri (Tuna Bulgarcası, Kuban Bulgarcası, VolgaBulgarcası ~ Çuvaşça.

Moğol dilleri, Mancu-Tungus (veya Mançu-Tunguz) dilleri ile Türk dilleri-nin (bir görüşe göre Korece veJaponca'nın da), Ilk Türkçe'nin de içinde bu-lunduğu bir ana dil dönemi daha vardır ki bunun adıda Ana Altayca'dır. An-cak bütün bunlar kuramsalolup bu diller arasındakendine özgüyazıyla, ken-dine ait en eski ürünleri bulunan Türkçe, daha doğrusu Türk Dilleri'dir. Bu-nun ötesinde söylenecek bir söz güçlü deliller,kanıtlargerektirir.

(8)

de dilbilirnin veri ve-yöntemleri ile gösterilebilir. Doğan Aksan'ın Eski Türkçe-nin Izlerindebaşlıklı çalışmasında ortaya koymaya çalıştığıgibi, Orhon Türkçe-si ile Uygurca arasında biçimbilgisi ve sözvarlığı bakımlarından yapılacak bir

karşılaştırma, eldeki dil malzemesi sınırlı olsa da Orhon Türkçesi dönemindeki

sözcük sayısı bakımındanbir kestirmede bulunmamıza yardımcı olacaktır. Çünkü aynıeklerin kullanıldığıbu iki dönemde benzer ya da aynıkökten ge-len sözcükler de kullanılmaktadır: Uygurca'da varolan bir türemiş sözcüğün kökünün ve ekinin Orhon Türkçesi metinlerde geçmesi bu sözcüğün o dö-nemde dekullanılmış olabileceği vargısınagötürür bizi.

Terimler konusu

Burada yerigelmişkenterimlereilişkinönemli birkullanım hatasınında düzel-tilmesi gerektiğini belirteyim. Bu hataya düşenler arasında bugün için Türko-loglarında olduğunu belirtmem gerekir. Türkdilbiliminde bugün için eski ve yeni Türk dilleri ilebunlarınana biçimleri ve kuramsal kökleri içinkullanılan

Ingilizce, Almanca ve Türkçe terimlerşunlardır:

Proto-Altaic Uraltaisch Ana Altayca

Pre-Turkic Vortürkisch llk Türkçe .

Proto-Turkic Urtürkisch Ana Türkçe

Old Turkic Alttürkisch Eski Türkçe

Kimi yayınlardagörülen "proto-Türkçe" bunun' Türkçekarşılığı olduğu sa-nılan "ön Türkçe" kullanımlarıtamamen yanlış birer kullanımdırve Ingiliz-ce'deki "pre-" öneki için Türkçe'de "ilk" ve "ön" sözcüklerini, "proto-" içinse "ana" biçimini önerebilir vedüşünebiliriz. Bugüne değinbu terimleri öneren-ler,geliştirenler,bu konuda çalışanlarhiçbir zaman bu tür bir terim, yani "pro-to-" için "ön" veya "ilk" teriminikullanmamışlardır (ÖrneğinAltay Dilleri ku-ramının kurucusu G. Ramstedt, geliştiricisiN. PQPpe, veya karşıtları Sir G. Clausorı, G. Doerfer ile Türkiye'de bu kuramları geliştiren, Türkçe terimleri kullananT.Tekin). Söz konusu kurarnlar "proto-" ile "pre-" öneklerini ve bun-ların kullanım alanbun-larınıbirbirlerinden çok iyiayırt etmişlerdir. "Proto" sözcü-ğünün karşılığıhiçbir zaman Türkçe'de "ön" değildir,bu durum gerçek anlam-da bir terim kargaşası yaratmaktadır;. AyrıcaTürkçe bir ifadede "proto-Türk-çe" diye bir kullanımolamaz, çünkü "proto" sözcüğünündilimizde Türkçe karşılığı vardır.Türkçe bir cümlede bu tür bir terimin kullanımıkabul edile-mez. Eğer "proto" sözcüğününTürkçe bir karşılığısöz konusu-olursa, bu olsa olsa "ana" sözcüğüdür. "Ön Türkçe" ise Türkdilbilimcilerinceyıllarönce "pre-TurkiclTurkish" karşılığı olarak kullanılmışolup kısa süre sonra bu yanlıştan vazgeçilerek "Ilk Türkçe"kullanımı yeğlenmiştir.

Çeşitli televizyon programlarındave kitaplarda sözü edilen "ön Türkçe"ye gelince, yukarıda değindiğim gibi ne böyle bir döneme ait elimizde metin

(9)

var-dırne de böyle bir dil! Bir ara söz konusu "proto-Türkçe"yi "Kürtçe"yebağla­ yan kitaplar da çıkmıştır. Bubirleştirmelerinise Türkçe'yle hiçbir "ilgisi yoktur. G. Doerfer, bu terimlerdenbaşka,"Vortürkisch" ile "Urtürkisch'Tnyanı sırabir ara evre daha düşünüpbunun için"Frühtürkısch''sözünükullanmaktadır. Ergenekon ve Nevruzbirleştirmeleri

Türkleştirilmekistenen, Türkler'e mal edilmek istenenbaşkabir konuya gelin-ce, Türkiye'de bir dönem, özellikle 1980'lersonrasında Moğollar'ınErgenekon Destanı'nıNevruz bayramlarıyla,Nevruz şenlikleriyle bağlamak, birleştirmek isteyenlerçıkmıştır.Hatta gariptir bugün üniversitelerde resmt olarak kutlan-maktadırdal.Nevruz'un ne kadar "milli" olduğuT.Tekin'in makalesinde yete-rince aydınlatılmıştı.' Ayrıcaburada üzerinde durmak gerekmez. Ancak şunu söylemek gerekir, Nevruz, on yılöncesinedeğinAnadolu'nun kimi bölgelerin-de, Kürt-ve Türkayrımı olmaksızınesas olarakDoğu'dabilinmekte ve kutlan-maktaydı. ÖrneğinKars ve çevresinde NevruzyalnızcaKürtlerdeğilTürklerce de çok iyi bilinmekte ve kutlanmaktaydı. Oysa Ege, Karadeniz ve Trakya böl-gelerinde böylesi bir gün bilinse dahi "nevruz" adıyla bu tür geleneksel bir kutlama söz konusudeğildi.Yani Nevruz Anadolu'nun ortak birbayramı değil­ di. Ortaasya Türk halkları arasındaise "nevruz", değişiktelaffuzlarla Türk-menler'den Kazaklar'a, Uygurlar'danÖzbekler'e varanadeğinçok iyi bilinmek-te vekutlanmaktaydı. Öte yandanIslamıkültür çevresidışındayer alan Sibirya Türk halkları arasındaise nevruz bilinmemektedir. En azındanbu adla bilin-memektedir. Doğaylaiç içeyaşayan çoğuhalktaolduğugibi Sibirya Türk halk-larındada baharın gelişibilinmekte vekutlanmaktadır, ama nevruz adıyla de-ğiL. Ayrıcabunun Ergenekon'la da hiçbir ilgisi yoktur.

Ergenekon'a gelince, yine bu konu daT.Tekin'ceaçıkbir şekildeelealınmış­ tl. 1900 yıllarınagelinceye değinhiçbir Türkçe kaynakta, tarihl metinde Türk-ler'e ait böyle bir destandan söz edilmez. TürkTürk-ler'e ait en eski verilere, kahra-manlık şiirlerineyer veren ll. yüzyıldankalma Divanü Lugati't- Turk'te böyle bir bilgi yer almaz. Bu bilgi ilk olarakIranlıtarihçiReşidüddin'inCami' -ur-re-varih adlıeserinde yer alır (1248-1318). Hem bir tarihçi hem de bir hanolan Ebulgazi de Reşidüddin'e dayanarak Şecere-iTürk adlı eserinde bu destanın Moğollar'aait olduğunu belirtmiştir.

1900'lü yıllardanitibaren Türkiye'deki Türkçülük hareketleriyle birlikte bu destan "yerllleştirilerek"Türklere ait kabul edilmiştir.Bunun ilginç bir örneği­ ni, yorumunu okuyucuya bırakarakNihat Sami Banarlı'nınEdebiyat Tari-henden verebiliriz:

2 T. Tekin,"Türklük Kurultayı,Nevruz ve Ergenekon",Cumhuriyet, 19.4.1993; "Sözcüklerin

Ta-nıklığı",Milli Fo/k/or,Sayı26, Güz 1995: 9-11; yeniden yayımları için bkz.TürkolojiE/eştiri/eri,

(10)

Ergenekondestanı, Moğollardevrindeyazıya geçtiğindendestanda Gök-Türk keli-mesi yerineMoğolkelimesi konulmuştur.Türk illerine Türkleşmiş Moğolların ha-kim olduğuve halk arasındaCingtz'in bile Türkolduğuna inanıldığıbu devirde

Türk-Moğol karışmasıçoktabüdir(1. cilt:27).

Gerçekte bu destan Türkler'e ait olsaydı Köroğlu gibi, Alpamış gibi, Manas gibi, Dedem Korkut gibi Türk halklarınınsözlü geleneğinde yaşamaz mıydı? Aynı şekildesöz konusu "boz kurt" için de aynı şeyi sorabiliriz. Tam olarak hangiyüzyıldave nasılortaya çıktığıbelli olmayan Oğuz Kağarı destanıve bu destandaki "kökböri"ileMoğol etkisiayrıbir inceleme gerektirmektedir. Yine

çeşitli yazılarda çeşitli yazarların ele aldığı "ergenekon" da bu haliyle, bugün için Türkçe içerisindenaçıklanamaz. Şuana kadaryapılan açıklamalar içerisin-de bildiğim kadarıyla ergenekon'u Türkçe içerisinden açıklayan, sözcüğün Türkçe olduğunu kanıtlayanbir görüş yoktur. Var olan çeşitli açıklamalarise dilbilimi verilerinden yoksundur.AyrıcaErgenekon'un, "Türklerin buradançı­ kışının"tarihi konusunda, bu günün 21 Mart'a denk geldiğikonusunda her-hangi birkayıtyoktur.

Türk halklarının geçmişteve bugünkullandıklarıyazılara, yayıldıkları alan-lara gelince, bunun için Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı (Talat Tekin, Ankara 1997) ile Türk Dilleri / Giriş kitabına bakılabilir. Etrüskler, Etrüskçe, Sümerce gibi konular içinse yineTo Tekin'inTürkolojiEleştirileri'ne bakılabilir.

KAYNAKÇA Genel

Aksan,Doğan(2000)En Eski Türkçenin izlerinde, IstanbuL.

Menges, K. H. (1995[1968]) The Turkic Languages and Peoples, Wiesbaden.

Ramstedt, G.J.Einführung in die altaische Sprachwissenschaft i: Lautlehre, Helsinki 1957;ii: For-menlehre, 1952; iii: Register, 1966 (yay. P. Aalto).

Poppe, Nicholas (1965)Introduction to Altaic Linguistics,·WiesbaeIen.

Sertkaya, Osman Fikri (1998) "Die Runen-Inschrift von Coir", BahşıÖgdisi. Festschriftfür Klaus Röhrborn anla/3/ich seines 60. Geburtstags.J.P. Lautl M. Ölmez, TDAD 21, s. 349-361.

- "Köl Tigin YazıtıNe ZamanYazıldıve Dikildi",Orkun,AylıkTürkçü Dergi,Kasım2002, 57.sayı:

18-21;"Inşaatyüksek mühendisiKazım Mirşan'aCevap (1)",Orkun, Ayltk Türkçü Dergi, Şubat

2003, 60.sayı:31-36; "Kazım Mirşan'aCevap (2)", Orkun, Ayltk Türkçü Dergi, Mart 2003, 61.

sayı:28-33.

Tekin, Talat (1997)Tarih Boyunca TürkçeninYazımı,Ankara. - (1997)TürkolojiEleştirileri,Ankara.

Tekin, Talat ve Mehmet Ölmez (1999)Türk DilleriiGiriş,IstanbuL.

Ana Türkçe'de ünlüuzunlukları

Tekin, Talat,Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, Ankara 1995.

BugutYazıtıkonusunda

Klyaştorniy,S. G., V.A. Livşiç(1992) "Buqut'taki Sogtça Kitabeye Yeni BirBakış",Türk DiliAraştır­ malanYıl/ığl-Bel/eten 1987, Ankara, s. 201-241.

(11)

çağatay, S., S. Tezcan(1976) "Köktürk Tarihinin Çok Önemli Bir Belgesi: Sogutça BugutYazıtı",

Türk DiliAraştırmalan Yıl/ığl-Bel/efen1975-1976,Ankara, s.245-252.

Yoshida, Y, T. Moriyasu (1999) "Bugut Inscription", Provisional Report of Researches on Historical Sites and Inscriptions in From1996to 1998,yay. T. Moriyasu,A.Ochir, [Osaka] s.122-125.

Eski Türkçe sözcüklerin kökenleri konusunda

Clauson, Sir Gerard(1972)An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford. Doerfer, Gerhard, Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen. I-IV, Wiesbaden 1963,

1965, 1967, 1975.

Eerdal, Marcel(1991)Old Turkic Word Formation: A Functional Approach to the Lexicon, I-II, Wies-baden.

Nadelyayev, V. M., D. M. Nasilov, E. R.Tenişev,A.M. Şçerbak (1969)Drevnetyurkskiy slover', Le-ningrad.

Hunlar ve dilleri konusunda

Bazin, Louis(1948)"Un texte proto-turc du IVe siede: Le distique Hiong-nou du 'Tsin-chou'", Ori-ens,1,s. 208-219.

Boodberg, PeterA.(1936) "The Language of the T'o-pa Wei", Ha-rvardJournal of Asiatic Studies,

1,s. 167-185.

Hirth, Fiedrich(1901)"Hunnenforschungen", Keleti Szemle, II, s.81-91.

Maenchen-Helfen,J.Otto(1973) The World of the Huns, yay. M. Knight, University of California Press.

Pulleyblank, E. G.(1962)"The Consonantal System of Old Chinese", I-II, Asia Major, NS,c. iX, s. 58-144,206-265.

Tekin, Talat(1993)HunlerırıDili, Ankara.

TürkAdıkonusunda

Tezcan, Semih(1991) "Gibt es einen Namen Kök-Türk wirklich", Türkische Sprachen und Literatu-ren. Materialien der ersten deutschhen Turkologen-Konferenz Bamberg, 3-6. Juli 1987, Wies-baden, s.357-375.

Türk Dil ve Tarih Tezleri konusunda

Laut,J.P.(2000)Das Türkische als Ursprache. Sprachwissenschaftliche Theorien in der Zeit des er-wachsendenturkisctıenNationalismus, Wiesbaden.

Yenisey ve OrhonYazıtlarıkonusunda

Kormuşin,1.,V.(1997)Tyurskiye yeniseyskiye epitafii. Teksti i issledovaniya, Moskva. Malov, S.Ye.(1952)Yeniseyskayapis'metınost'tyurkov, Moskva.

- (1959)Pamyatniki drevnetyurkskoypis'menrıostimongolii i kirgizii, Moskva-Leningrad. Tekin, Talat(1968)A Grammar of Orkhon Turkic, Bloomington.

- (1988)Orhon Yazıtlan,TDK, Ankara.

- (1995)Tunyukuk Yezıtı,TDAD5,Ankara.

- (1995)Orhon Yazıtlan:Kül Tigin, BilgeKağan,Tunyukuk, Simurg, Ankara.

- (2000)Orhon TurkçesiGrameri, Ankara.

(12)

EKI

Bu noktada bak. http://www.keben.8m.com/babaminsoyu.htm "TAHSIN DÖK-ME'NIN ANNESI FATMA KARI'NIN SOYU (Hocalarsülalesi) ( ...) Bu üç oğul­ dan biri Hasan Efendi, diğeri Hacı Mehmet efendi, öteki Sabak'lı (*) Mustafa Ağa'nın babası tarafından öldürülen HacıNomen (Nurnan) Efendi. (*) Sabak çok eski Türkçe'de derslik, üniversite anlamınageliyor. (Haluk Tarcan, Ön Türk Tarihi)"; ve yine aynı yer bak: http://www.keben.8m.comltorosdagla-ri.htm "TOROS DAGLARl: Keben ve çevresindeki köyler Torosdağlarının ya-maç köyleridir. Burada sizlere TorosDağları ile kısa bir bilgi aktarmak istiyo-rum. "Tau, Anadolu Türkçesindedağ,Asya'da tağ, tau olarakkullanılır.Ta ha-linde Sanskritçeolduğu sanılırve böyle olduğu kabul edilmiştir. Aslında, Ön-Türklerdetağ'lar'gökyüzüne taq'ılı, tak'ılıdırlar... Taq, tağ,tau ... vedağ olmuş­ tUT (46. Kazım Mirşan). Kelimelerin aslıbu olunca, Kara-tau (Kara-Dağ); Oq-Ara Tau, 'Oqhalkının bulunduğuyerdeki.dağ'demektir. (Milattan 9000 yıl ön-ce Ön-Türkler Kozmos'tan(Gökyüzünden) ateş,alev halinde döne döne gelip yeryüzüne indiklerine inanırlarve kendilerini Oq veya On diye adlandırırlar­ dı). Tag, tau'nun kozmik kavramla ilgisine en güzel örnek, Anadolu'daki

To-roslar'dır. BuadınTaurus'tan geldiğikabul edilmiştir, amanasıl geldiği açıkla­ namamıştır.Çünkü, kökeninin Ön-Türkçe olduğu bilinmemektedir:· Taurus; Tan-Er-Us'un sıkışmasından doğmuştur. Şöyle ki; Er, Er/me, Er/işme, Us ise, "yüce, gök. .." demektir. Öyleyse, Tau-Er-Us...Us'aEr'işenTau (yanigökyüzüne erişen dağ)demektir (Kazım Mirşan'adayanarak: Haluk Tarcan,Ön-Türk Tari-hi, ı. basım,KaynakYayınları: 243, s: 52, 1998, Istanbul)."

(13)

EK2

YalçınBayer,9Ocak 2000,Hürriyet Türk (4)

'Yeter Söz Milletin'köşenizde yayımlananHaluk Tarcan (Paris) imzalı yazıda

Türk sözcüğünün'Göksel,tanrısal' anlamındaolan Türk-Ök sözcüğünden gel-diği ileri sürülüyordu. Bu doğru olamaz. Çünkü en eski Türkçe'de. Orhon Türkçesi'nde.'Göksel,tanrısal' anlamındakitek ibare Tengri Teg'dir.

TürksözcüğününOrhonYazıdan'ndageçen eski biçimi ise iki heceli 'Türük' yada'Törük'tür.

SayınHaluk Tarcan oyazısındaTürksözcüğünün aslının'Türüsüg'olduğu, bu-nun da'yöneten kutsalsınıf' anlamına geldiğinide öne sürüyor. Bu dadoğru ola-maz; çünkü eski-yeni hiçbir Türk dilinde bu anlamda böyle bir kelime yoktur.

Sayın Tarcan'ın yazısından anlaşıldığına göre, o Yalçın Çınar (Marmaris) ile Türk adının kökeni üzerinde bir tartışmaya girmiş. Anladığım kadarıyla Sayın Çınarda Türk sözcüğününaslının'Doğruğ' olduğunuileri sürüyormuş. Bu da

doğru olamaz; çünkü eskiTürkçe'de kelimebaşında(d) sesi yoktur!

Sayın Yalçın ile Tarcan'ın böyle bir tartışmaya girişmeden önce Türk adının kökeni üzerineTürk bilimcilerinin şimdiyekadar ilerisürdüklerigörüşleriele almalarıve bugörüşleriçürütmeleri beklenirdi.

Bildiğimizen eski biçimiTürük ya da Törük olan bu etnikadınMacarca'daki biçimi Török, eski Rusça'daki biçimi de Tork'tur. Bu veriler Türk etnik adının aslınıniki heceli Törük ya da bunun kısalmışbiçimi Törk olduğu yolundaki görüşüdesteklemektedir. Bu verilere göre Törük adı, büyük bir olasılıkla 'doğ­

mak,yaratılmak, turemeh'anlamındaki eski Türkçetörü- eyleminden -k eki ile

türetilmişbir sözcüktür ve'halkedilmiş, yaratılmış, türemiş' anlamınagelir. Prof. Talat Tekin - Istanbul

Referanslar

Benzer Belgeler

Orta Asya Türk dili merhalelerinden eski Harezm devri, 1100-1300’lerdeki 3 Cuci Ulusu veya Altın Orda’daki edebî faaliyetle yakından alakalıdır.. Bu sebep- le

Clauson’un ET döneminde yalnızca DLT’de geçen bir hapax olarak verdiği sözcük Pekarskiy dönemi Yakutçasında erbie-, daha geç dönemde erbee- olarak

Türkçesi gök bilimi astronomi terimleri tespit edilmeye çalÕúÕOPÕúYHEXWHULPOHUVHV ELOJLVL DQODP ELOJLVL WHULP WUHWPHGH NXOODQÕODQ \|QWHPOHU YH N|NHQ ELOLPL

1) Zaman yardimc~ cumlesi, bag cumledeki yuklemin anlammi zaman bak~min- dan belirler. Bunun yanislra Uyg.'da, modern Tiirk givelerinde oldugu gibi fiil cinsin-.. den zarf

Scanned by CamScanner... Scanned

Bu kısa yazımda söz konusu Eski Türkçe sözcüklerle günümüz Türk dille- rinde yaşayan biçimlerini, esas olarak da Eski Uygurca kutlama metinlerinde geçen sözcükleri

Nâilî, Neflatî, Nâbî, Nedim, Galip gibi flairlerimiz, içinde mah- pus bulunduklar› esteti¤in s›k› ve hemen hemen haya- t› reddeden kaidelerine ra¤men yaflayan

Daha önce TEKİN’in de belirttiği üzere kelimenin okunuşu buranç [pwr’nç] olarak yapılırsa, kelimenin kökü Eski Türkçede şimdiye kadar tanıklanmayan