• Sonuç bulunamadı

Şehirlerde mesken ve iskân Prof. Dr. Mimar E. Egli

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şehirlerde mesken ve iskân Prof. Dr. Mimar E. Egli"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r l e r d e

m e s k e n v e i s k â n

Prof. Dr. M i m a r E. Egli

m e s e l e s i

Şehir plânlarından bahsederken, mesken sahalarında nüfus başına takriben 50 m2 arsa ve bütün sahalar bir arada alınınca nüfus başına 65—70 rr.2 arsa esas olarak kabul edil-melidir, demiştim. O halde:

1 h = 10.000 m2 na 200 kişilik bir azami yahut: 1 km2 = 1.000.000 m2 ne 20.000 kişilik bir azami düşüyor. 1908 senesine ait bir istatistik bize gösteriyor ki: Loııdrada (Banliyö dahil) 7,32 milyon nüfusa mukabil 1787 km2 satıh var; yani ha/41,00 nüfus,

Nevyork (Banliyö dahil) 4 55 milyon nüfusa mukabil 840 km2 satıh var; yani ha/54,00 nüfus,

Paris (Banliyö dahil) 4,04 milyon nüfusa mukabil 470 kın2 satıh var; yani ha/86,00 nüfus,

Berlin (Banliyö dahil) 3,26 milyon nüfusa mukabil 370 km2 satıh var; yani ha/105,00 nüfus,

Şlkago (Banliyö dahil) 2,24 milyon nüfusa mukabil 490 km2 satıh var; yani ha/46,00 nüfus.

Fakat bu rakamlar bütün mıntakalar ve dış taraflar da-hil olmak üzere şehirlere ait sahaların bütünü için muteber-dir. Şehirlerin içi için başka rakamlar mutebermuteber-dir.

Londra : km2 başına 31.000 nüfus Manhatan : km2 » 44.200 » Paris km2 s> 35.000 » Berlin : km2 » 33.000 »

N ü f u s k e s a f e t i ( S i e d l u n g s d i c h t e ) d e n : Binaların sahaları ve sokakların işgal ettiği satıhlar da-hil olmak üzere, 1 hektarlık mesken mıntakasına düşen nü-fus adedi anlaşılır; bu adet kanun tarafından vasati 200 ola-rak tesbit olunmuştur. Nüfus kesafeti şehirlerin eski larında ekseriya hektar başına 600 - 1000 i bulur, yeni kısım-larında ekseriya kapalı, fakat geniş sahalı inşaat kısımlarında takriben 250, azami 2 katlı yarım açık sıra inşaatta 150 -200, açık ve kır evi tarzında inşaat sahalarında 100 raddesin-dedir.

Bu istatistiklerde görüldüğü gibi şehir halkının mün-ferit noktalarda tekâsüf etmesi, ve buna ilâveten arsa spe-külâsyonları ve bir takım başka sosyal fena şartlar, şehirler-de sefalet mahallerinin, slumlarm teşekkülüne sebep olmuş-tur. Bu mahallerde halkın ehemmiyetli bir kısmı ruh ve bsdeıı bakımlarından mahvolmağa maruz bir haldedirler. Bu inki-şafı liberal - kapitalist ekonomi şekli içindeki teknik sanayi-leşmeye borçluyuz.

10 uncu asrın başında bütün kuvvetile başlıyan bu inki-şafa sebebiyet verdiği mesken meselesinin komünler, memle-ketler, yahut devlet tarafından ele alınması ve hallolunması zaruretini doğurmuştur. Bu suretle halkın şehirde ve kırdaki mesken ihtiyacının mümkün olduğu kadar ucuz, mümkün ol-duğu kadar sıhhi ve mümkün olol-duğu kadar güzel bir tarzda, tatmini, yani zihnin de, bedenin de kâfi derecede tatmini şar-tı hasıl olmuştur.

2. — İlkönce mesken ihtiyacının ne olduğunu ve bu

ih-tiyacın ucuz, sıhhi ve güzel bir şekilde tatmin edilmesinin şart koşulmasında neler kasdolunduğunu görelim:

M e s k e n i h t i y a c ı zaman ve mekâna göre, milliyet ve nüfus sınıflarına göre başka başkadır. Bazı hallerde de şahsıma ait bir rengi, bir çeşniyi ihtiva eder. Lâponyadaki mesken ihti-yacı Hindistanm ayııi değildir. Bir Çinlinin ihtiihti-yacı bir Hollan-dalının ihtiyacının ayni değildir. Bu noktada iklime ve fizikî coğrafyaya ait tesirler dinî veya millî hususiyetleri gösteren an'anelerle birleşmektedirler. Şahsî hususiyetle vakıa lüks binalarda bir rol oynarlar; fakat toptan bir nazar atfolunun-ca görülür ki bunlar o kadar mühim değildirler. Nüfusun za-manda geçirdiği istihaleler, sınıfların teşekkülü ve ekonomik vaziyetin tesirleri birinci derece ehemmiyettedir.

Mesken ihtiyacının temelini aile, ailenin yaşama tarzı ve ekonomik bünyesi teşkil eder. İslâm garbi Asyada ve protes-tan Baltık havalisinde familya hayatının mekâna ait ihtiyaç-ları şüphesiz başka başkadır; birisinde aileler birbirinden ayrı olmak ötekinde ise bir cemiyet halinde kaynaşmak isterler ve her nevi ailede çocukların ebeveynlerine karşı vaziyetleri başka başkadır. Zannedilir ki her yerde bilâkaydü şart her ailede ebeveyn için asgari bir odanın ve çocuklar için de ikin-ci bir odanın temin edilmesi zarurî bir şarttır; bu şart bize bedihî görünüyorsa da, değildir. Bu hususta yabancı veya me-deniyetsiz memleketlere işaret etmekllğime lüzum yoktur, is-tatistik bize gösteriyor ki meselâ Paris, Berlin, Viyana gibi bü-yük şehirlerde biraz evvellerine kadar meskenlerin yüzde 20 ilâ 30 u o derece haddinden fazla dolu idi ki bir oda da 6 ki-şiden fazla insan yatıyordu ve Rusya gibi sosyal meselelerde lâkaydi ile itham edilemiyecek bir memleket hakkında da du-yuyoruz ki burada meskenlerin çoğu o derece doludur ki çok defa bir tek odada 2 ilâ 3 aile ikamet etmektedir ve eğer buna karşı İngilizlerin «Evim sarayımdır» sözünü tutarsak, o zaman evvelâ bu idealden maalesef çok uzak bulunduğumuzu ve sa-niyen milletlerin ekserisinin en iptidaî mesken ihtiyaçlarını temin için fevkalâde büyük gayretlerde bulunmaları icap et-tiği kanaatini elde ederiz.

Muhtelif memleketlerde her aileye bir, yalnız bir oda ver-mek imkânı olmayınca, biri ebeveyne, diğeri çocuklara mah-sus olmak üzere iki oda vermek humah-susunda herhalde daha faz-la tereddüt edilir. Lâkin, fazfaz-la çocuklu aileler için üç odalı mesken yapılmasını imkân derecesinde temin etmeğe gayret etmek lâzımdır. Bir iki vâkıa zikredelim:

12/4/1917 sayımında Viyanada aşağıdaki neticeler elde edilmiştir:

Viyanada mesken adedi: 554.545

Bunlardan küçük meskenler, yani 1 ve bir buçuk odalılar 405.991 adettir. Yani yüzde 73,25

Mutavassıt meskenlerin küçükleri, yani 2 odalı ve dört pencereli meskenler:

yüzde 9,35 Yani: 1, 15 yahut 2 odalı meskenler:

(2)

Mutavassıt meskenlerin büyükleri: yanı 2 buçuk ilâ 3 ö-dalılar:

yüzde 12,58

4 ve daha fazla odalı büyük meskenler: yüzde 4.86 yı teşkil ederler.

Bu malûmata ilâveten şunları da söylemek gerektir ki: Meskenlerin yüzde 12,25 i küçük bir kabineden, yani yarım oda büyüklüğünde küçük bir odadan ibarettir. Evlerin ekse-risinde mutfak vardır. Hattâ kabineli meskenlerin' yüzde 60 ı mutfaklıdır. Bu en küçük meskenlerin ancak yüzde 1 inde sofa vardır. Banyo odası hiç mevcut değildir. Bununla beraber bu meskenler o kadar pahalı idiler ki, bu en küçüklerin hemen hemen hepsinde kiracının' kiracısı, yahut yalnız bir yatak iş-gal eden kiracı da bulunurdu. Bunların bir tasvirinde şöyle söyleniyor: «Birer birer bütün evlere gidiniz; görürsünüz ki bunların hepsi bizim sıhhi bir tarzda ve burjuvaca ikamet et-mek için esas olarak bildiğimiz her şeyden mahrumdurlar. İkametgâh, yalnız havanın muhalefetine karşı bir muhafaza örtüsü, ve insanların sıkışık bulunması neticesi olarak, hava, sükûnet ve temizlik fıkdanından dolayı yorulmuş beden için hiç bir vakit bir istirahat yeri olmıyan, sırf geceyi geçirmeğe mahsus bir mahaldir. Bu meskenler rahat ve ııeş'e vermez; iş yüzünden bitap olanı cezbetmezler. Bunlara düşmüş, yahut bunların içinde doğmuş olanların bedenen ve zihnen tereddi etmesi, sararıp solması ve yahut vahşileşmesi zarurîdir.» Bu-na, şehir dışında hıfzıssıhha, ve oda adedi bakımlarından şe-raitin hiç daha iyi olmadığını ilâve edersek, Orta Avrupamn kültürlü bir devletinin âdeta ümitsizlik uyandırıcı bir tasvirini elde etmiş oluruz. Nüfusun aşağı yukarı yüzde sekseni gayri kâfi meskenlerde yaşamaktadır.

3. — Viyana belediyesi, harpten sonra, bir iki tecrübeden sanra geniş mikyasta başladığı mesken inşaatında aşağıdaki temelleri tesbit etmiştir. Ben de Viyana belediyesince bu te-mellere dayanarak bazı büyük mesken gruplarının inşasile tavzif olundum.

En küçük meskenler için, vestibiil, apteshane, ve mut-fak dahil olmak üzere 35 metre murabbaı satıh. Bunlardan büyük olan küçük meskenler için ise 45 m2 satıh tesbit olun-muştur.

Birincilerde: mutfak, vestibül, apteshane ve bir oda için 20 m2.

Sonuncularda: Bunlara ilâve olarak, kabine denen küçük oda için 10 m2 fazla hesap olunmuştur.

Her ikisinde de banyo yapılmamış; müşterek banyo te-sisatı inşa edilmiştir. Berlinde de, Viyanadakinin benzeri ha-sıl olmuştur. Ve burada da belediyeler tarafından yapılan harp sonıı ikametgâhlarında Viyanaya. ait rakamlara yakın rakamlar esas olarak alınmıştır.

Maalesef Türkiyede mesken vaziyetleri ve şartlarım gös-terecek kâfi adette vasikalara malik değilim.

4.— U c u z l u k bir varidat meselesidir. Türkiye halkının nisbeten az olan vasatı geliri göz önünde tutulursa, safi yüz lira oldukça yüksek bir memur maaşıdır ve hususî teşebbüs-lerdeki müstahdemlerin maaşı vasatı olarak 70-90 Türk lirası olarak, mütehassıs ustabaşılarmın ki de takriben o kadar, us-ta bir amelenin ayda us-takriben 50 lira, alelâde ameleııinki us- tak-riben 25 lira, bir hamalın geliri de 15 liradan pek fazla ol-mamak üzere tahmin olunursa fazla hata edilmemiş olur.

Ttirkiyenin varidatına dair ve bu varidattan ne kadarının kiraya ve evlere ayrıldığına dair vesikalara maalesef malik değilim. Fakat umumî olarak müşahede olunan şudur: Ev sa-hipleri evlerin ve hattâ apartımanlarm kirasından evlerin en-tretien'ni için normal şartlar içinde lâzım olan parayı pek te-min edememektedirler; binaenaleyh şimdiye kadar alışılmış

olan mesken şartları ve ihtiyaçlarının ve kiralık evlerin çer-çevesi bugüne nazaran çok geniştir, yani bugünkü gelirler, ya-hut verilen kiralar evlerin entretien'ini emniyet altına almak için kifayet etmemektedir. Ev sahiplerinin ekserisinin evleri-nin mümkün olduğu kadar kısa bir müddet amortize olmasını istemelerinin ve evlerinin 10 yahut 25 sene sonra ne şekle gi-receğinin onları alâkadar etmemesinin de bir rol oynaması mümkündür.

Serbest mesken piyasasının (yani meskenlerin spekülâs-yon sayesinde yapılmasının) ucuz meskenlerin yapılmasına sebebiyet vereceğini zannetmiyorum. Bu hiç bir memlekette olmamıştır. Daha az kâr alınacak her yerde muvaffakiyetsiz-likle neticelenmiştir. Kâfi miktarda ucuz mesken yapmak devletin, yahut hiç olmazsa devletin nezareti ve muaveneti al-tında çalışan mesken inşaatı kooperatiflerinin işidir.

Meskenlerin sıhhî olması şartı bize o derece bedi-hî geliyor ki, bu hususta söz sarfına lüzum yoktur, zannedi-liyor; fakat bu şartın daima ve büyük bir İsrarla koşulmasının zaruretini iyice kavramak için Beyoğlunun, yahut Galatanın mahalleleri üzerinde bir göz gezdirmek kâfidir. Her ikametgâh-ta ışık ve hava, biraz gökyüzü ve kâfi derecede teshin, kâfi mik-tarda su, kirli sulanıl def'i şartları, ikametgâhların kuru ve aydınlık olması, duvarların ve tavanların her nevi mikroplar-dan münezzeh olması şartları, fazla duman, gürültü ve koku-dan içtinap olunması, süpriintülerin ve pisliğin şikâyeti mucip olmıyacak şekilde atılması ve nihayet bütün bunlara uygun olmak üzere cadde ve sokakların belediye tarafından temizle-tilmesi ve ayni zamanda bunların halk tarafından temiz tu-tulması, bütün bunlar, adım başında rasgeldiğimiz bir çok şeyler hakkında oldukça menfi bir hüküm verdiren âmiller-dir. Fakat hemen şunu da kaydetmek isterim ki bunlar yal-nız devlet ve belediyeden değil, halktan da yapılması istenen şeyler olduklarından mekteplerde verilen terbiye de göz önün-de tutulmalıdır. Türk mekteplerinönün-de gençliğin sistematik ve kuvvetli bir tarzda hıfzıssıhhaya ve temizliğe alıştırılması fev-kalâde büyük şükranı mucip bir şeydir.

5.— G ü z e l m e s k e n l e r ş a r t ı ile, bedenin sıhhatine, zihnin de sıhhatinin ilâve olması lâzımgeldiği ifade olunmakta-dır. İnsan, evinde oturmaktan zevk ve neş'e duymalıolunmakta-dır. Evin-den, komşularından, sokağından, mahallesinden hoşlanmalı-dır. Ancak muayyen bir yerde doğduğundan, yaşadığından, ikamet ettiğinden, muayyen bir şehrin çocuğu ve sakin oldu-ğundan dolayı memnuniyet ve gurur duyan bir insan sıhhatli olabilir.

Bunun için, muhitinin, odasının doğru nisbetlerde şekil-lendirilmiş olması, iyi bir penceresi, bir kapısı, az adette fakat temiz mobilyası olması, hoş bir avlısı, evinin iç açıcı bir şe-kilde olması, renkler, güneş ve gölge bulunması, yeşillikler-de oturma yerleri, ağaçlar ve nebatlar bulunması lâzımdır.

İnsanları çirkin bir muhitten çıkarıp, insana lâyık bir muhite sokmakla onların tamamen değişebildiklerini Viya-nada eski ve yeni evlerde yaptığım ziyaretlerde tesbit edebil-dim ve böylece bazı sözlerde okuduğum ve yeni bir insanlığa giriş hislerimizi verdiği gururu hiç bir zaman unutamayaca-ğım. İnsanların böylece değiştiğini bizzat müşahede etmiş olan bir kimse, artık muhitin güzelliğinin zait bir şey, bir lüks ol-duğuna hiç inanmıyacak, bilâkis sevinç ve neş'ede bir milleti canlı ve genç muhafaza eden bir kuvvetin mevcut olduğunu anlamış olacaktır. Ve nihayet unutmamalıyız ki bir şehrin meskenlere ait tesisatlarile, şehirden gittikçe geri çekilen ta-biatin yerini tutan bir âmili yaratmış oluruz. Mesele işte şu-dur: Bir milletin mesken ihtiyacını ucuz, sıhhî ve hoş, yan güzel bir şekilde tatbik etmek.

(3)

de ve inşaatın yapılmasında ve idare edilmesinde bazı ted-birleri zarurî kılmaktadır.

Evvelâ arsa tedarikini alalım: Mesken temini meselesinin en büyük düşmanı bildiğimiz gibi arazi spekülâsyonudur. Bu yüzden bir çok şehirlerde makul ve sıhhî inşaata mani olmuş bir iki ispekülâsyoncunun mantık iktizasından olarak inşaat temelleri temel sathının yüzde doksanı üzerine yapılmış ve 5 - 6 katlı binalar inşa olunmuştur. Arazinin inşaata açılma-sı yüzünden bir bina arsaaçılma-sının kıymetinin yükselmesi sui isti-mal edilmiş ve bundan elde edilecek en yüksek gelirler zorla alınmıştır. Bu spekülâsyon nerede bir halkın en mukaddes addettiği toprak ve arsa mülkiyetine serbestçe müdahale eder-se orada makul bir inşaat sistemine mani olur.

Cenubi Almanyada bulunan büyük bir şehirde birisi, üze-ıinde inşaat yapılmamış bir arsayı 1882 senesinde metre mu-ıabbaı yarım marka satın almış ve 1899 senesinde bir bü-yük arsa spekiilâsyoncusuna metre murabbaı 24 marka sat-mış; bu adam sarayı bir küçük arsa satıcısına 1905 te metre murabbaı 37 marka, bu da 1907 de bir inşaat firmasına metre murabbamı 70 marka satmıştır.

Bu paralardan ne kadarı aradaki şahıslara, ne kadarı da bankalara gitmiştir? Bu netice itibarile ehemmiyetsizdir. Fa-kat ehemmiyetli olan nokta, sonra bu arsa üzerinde ikamet edenin, - yarım mark yerine metre murabbaı başına 70 mar-kı - verdiği kira ile amorti etmeğe mecbur oluşudur. Bunun da mümkün olması için, inşaat müteahhidinin, inşaat kanunları-nın müsaade ettiği azami derecede menfaatini zorla çıkar-ması lâzımdı. Ve inşaat kanunu da halkın ihtiyaçlarından ziyade arsa spekülâsyonunun menfaatini gözetiyordu.

Arsa spekülâsyonuna karşı şehir idaresi sıhhatli bir in-şaat siyaseti takip etmelidir. Orta Avrupada şehirlerde inşa-at siyaseti şehirlerdeki mesken sefaletinden ve köydeki feci borçlardan doğmuş olan toprak taksiminin ıslahı Bodenre-form hareketinin bir neticesidir. Bu hareketin programı, her nevi milli tekâmülün esası olan toprağın, iş ve ikamet mahalli olarak kullanılmasına yardım eden, her türlü sui istimalini imkânsız kılan, ve fertlerin sâyi olmadan kıymetinin artma-sından milletin bütününü istifade ettiren bir hukukun tesisini istemektedir.

Toprağa mahsus olan bu hukuk tesis edilmedikçe, şehir belediyesi, bir arazi politikası ile arazi spekülâsyonuna karşı mücadele etmekle mükelleftir. Bu, şu suretle mümkündür.

1.) Şehir o kadar çok arsa satın alır ki, yegâne büyük ar-sa ar-sahibi haline girer ve böylece fiatlar üzerine bir nâzım te-siri yapabilir.

2.) Arsa satımlarında kıymet artma vergisi, inşaat için değil de spekülâsyon için satın alınan metrûk arsalar üzerine bazı vergiler çıkarır ve nihayet arsa sahibine istimlâk dola-yısile verilecek teminatı onun arsa için verdiği vergiye uygun bir hadde tesbit eden bir istimlâk kanunu neşreder. Ancak, bu son kanunun arsa spekülâsyonuna karşı müessir bir silâh olabilmesi içiıı, tatbik sahasını oldukça geniş tutmak, yalnız münakalât ihtiyacına hasretmemek lâzımdır. Muayyen saha-larda yapı yapma memnuiyeti de nâzım rolünü oynıyabilir. Hulâsa, münasip kanunlarla arsa fiatma tesir yapmak şehir idaresinin elindedir. Âmme menfaatine işliyen veya hususî mahiyette olan inşaat kooperatifleri için. ve şehir idaresinin yapacağı inşaat için lâzım olan arsanın tedariki işin muvaf-fakiyetli veya muvaffaldyetsizliği için en mühim noktalardan biridir. Dikkat edilecek bir nokta da kooperatifin, ileride in-şaatın tevsii mevzuu bahsclunca fevkalâde yükselmiş arsa fi-atları karşısında kalmaması, yani inşaatın etrafında arsa spe-külâsyonunun arsaları eline geçirmiş olmamasıdır. Öte taraf-tan da, nüfusu çabuk artaraf-tan bir şehirde olduğu gibi yapıların

yapılması imkânı değilse, haddinden fazla arsanın satın alıri^ ması bir inşaat koperatifine tavsiye edilemez. Fazla miktarda a esle satın alınmış arsalar bir çok kooperatifi müşkül vaziyete sokmuştur. Arsa tedarikinde göz önünde tutulması zarurî o-lan bir mesele de, arsaların meskenler için müsait yerde bu-lunup bulunmamaları, şehir münakalâtı, şehir su, gaz, elek-trik şebekelerine bağlı olup olmadıklarının veya hiç olmazsa böyle bağların tesis edileceğine dair belediyece ciddî bir imkân veya vaad mevcut olup olmadığının tesbitidir. Bundan maada, bir mektebin, bir çocuk bahçesinin mevcudiyeti ve günlük eko-nomik ihtiyaçlarının temini için dükkân ve mağazalara ya-kınlık bazan pek mühim bir rol oynarlar.

Yerin sükûnetli ve sıhhi olması, mesken inşaatı için mev-zuu bahsolacak her arsa için bedihî bir temel şarttır. Bir in-şaat arsası, umumi mevkii ve fiatı bakımından mesken yapı-ları için münasip ise ilk öııce teknik bakımından da münasip clup olmadığı tetkik edilmelidir. Mesalâ tahtelarz su vaziyeti ve temel toprağında binanın temellendirme masraflarına te-siri olabilen evsafları araştırmalıdır.

Bütün bu meselelerin ana hatlarını, daha inşaat mınta-kalarmın ve ikametgâh mahallerinin tesbitinde düşünmeli. Fakat, şüphesizdir ki, ikamet yapıları mmtakası içinde, üze-rine bina yapmak hususunda muhtelif arazi arasında fev-kalâde büyük farklar meydana çıkacaktır.

7 . — Şimdi p a r a t e d a r i k i n e geçelim: İnşa-at faaliyetini ş a h s î , k o o p e r a t i f ve u m u m î olmak üzere üç bölüme ayırıyoruz. İlk halde, yapı sahibi fizikî veya hukuki olabilen, gayesi kâr olabi-len veya olmıyabiolabi-len, bir şahıstır. İkincisinde yapı koo-peratifi maksadile birleşmiş ve inşa etmekten başka gayesi olmıyan - bilhassa gayesi kâr olmıyan - bir kaç yapı istekli-sidir.

Üçüncüsünde de yapı sahibi, komün, vilâyet yahut dev-lettir. Bunlardan biri memurları veya askeri için yaşıyacak yer temini, yahut mesken işlerinde yolsuzluklara mani olmak için mesken inşasını üzerine almıştır.

M ü n f e r i t y a p ı s a h i b i inşaatı ya kendi parasile, ya-hut ödünç aldığı para ile yapar. Ödünç parayı ya hususî yol-larla ve yahut bankalardan, bilhassa ipotek bankalarından alır. Eviıı kaça malolacağı para piyasasına ve paranın müna-sip tarzda işleyip işlemiyeceği ise mesken piyasasına tâbidir.

(4)

fabrika malı olarak ve iki üç esas tipe göre imal olunurlar ki bir ev siparişinde, herşey bir kataloga nazaran ısmarlanabi-lir ve ehemmiyetli olan şeyleri inşaat sanayii kendi fabrika-sında çıkartır.

Yani böyle ideal bir vaziyette, inşaat sanayii, meselâ A tarzındaki 85 x 2,10 eb'atlı kapının sipariş edileceğinden o ka-dar büyük bir ihtimaliyetle bekler ki, bundan yüzlerce ve hattâ bütün iş kuvvetlerinin tam olarak kullanılmadığı bir zamanda - yüzlerce imal eder ve ileride olacak siparişleri bek-liyerek - tıpkı başka sanayiin, meselâ ayakkabı, şapka sana-yiinin yaptığı gibi - deposunda hıfzeder. Pakat bir mimar bu kapıları mutlaka 86 X 2,12 ve diğer bir mimar da 84 X 2,08 eb'adında isterse, yahut herkes kendine göre bri profil veya şu veya bu süsü isterse, yapı sanayii, yukarıda dediklerimizi yapamaz. Ve böyle olunca 85 X 2,10 kapılarını ıslah ve istan-dardize etmek, yani gittikçe ucuzlattıkları halde kalitelerini yükseltmek imkânsız olur. Kapılar hakkında söylediklerimiz, Ayni tarzı da pencereler, merdivenler, ve diğer yapı kısımları ve hattâ duvar unsurları için de caridir. Enstalasyonda bu, yüksek mikyasta tatbik olunmaktadır; bugün üslûp bakımınn-dan ayrılığı olan bir apteshane, yahut bir yalak istemek hiç kimsenin aklına gelmez; biz bunları da kataloglarda, istediği-miz cesamet ve fiatta buluyoruz. Pakat bu tesisata ait eşya için cari olan, kapı ve pencereler için de cari olabilir. Tipleş-tirme ve standardlaştırma için muhtelif memleketlerde norm komisyonları teşekkül etmiştir; bunların vazifesi, mimarların arzularını, sanayiin ihtiyaçlarile telif etmek olmuştur. Böyle-ce tahtadan hazır inşaat unsurları o tarzda ölçülmüştür ki, ağaç gövdesinin en münasip tarzda kesilmesile mümkün olan asgarî döküntü ve kırpıntı temin edilmiştir. Bundan evvelki sözlerimizden anlaşılmış olduğu gibi meskenlerin yüzde sek-seninde ayni ihtiyaçlar ve ayni tarzda inşa mevzuu bahsoldu-ğundan, bu normlaştırmanın, umumî ekonomide fevkalâde ehemmiyetli bir rolü vardır; bu suretle ham malzeme iktisatlı bir surette kullanıldığı gibi meskenler de ucuzlaştırılmış olur.

Yukarıda söylediklerimden görüyoruz ki yapı malzeme-sinin ucuz olarak temini bizi öyle meseleler karşısına koyu-yor ki, bunlar bir veya bir kaç yapı kooperatifinin kudret sa-hasını aşmaktadırlar.

Burada devlet lâzım gelen idareyi ele almalı ve inşaat sa-nayii ile umumiyetle sanayi arasında, teknikçi ile istihlâkci arasında hakiki bir beraber çalışmayı temin etmelidir.

8. — Arsa tedarikinde, para tedarikinde ve nihayet mal-zeme tedarikinde gördük ki, sıhhî ve ucuz meskenlerin inşa-sında devletin vâsi bir yardımı zarurî bir şarttır. Meselenin ehemmiyeti dolayısile, küçük meskenlerin, yani azamî 2 oda-si olan meskenlerin inşasının devlete bırakılmasının sık sık ileri sürüldüğü bizi hayrete düşürmemelidir. Bu noktai naza-rı Viyana belediyesi 1923 ten 1927 ye kadar büyük inşaat prog-ramını tatbik ederken müdafaa ediyordu. Viyana belediyesi bu seneler zarfında takriben 40.000 mesken yapmış ve evlerin masraflarını istikrazlarla değil, muayyen vergi paralarının toplanmasile teşekkül eden bir sermayeden vermiş, yani pa-ranın başlıca kısmını senelik mehuzatla temin etmiştir. Tabiî bu keyfiyet muarızlar tarafından şiddetli tenkitler yapılma-sına sebep olmuştur.

Meskenlerin ucuzlanmasında, müşterek zarurî tesisat bir rol oynamaktadır. Meselâ: Makineli çamaşırhaneler, hamam-lar, çocuklara mahsus mahaller, okuma salonları, bahçe te-sisatı ilh... buna ilâveten bunların işletilmesi ve bütün tesi-satın idaresi gelir.

Nihayet, inşaat masraflarının ucuzlanması meselesinde, sokakların ve yolların su, gaz, elektrik ve pis su nakil tertiba-tının yapılmasından doğan masrafları da düşünmek

gerek-tir. Bu masraflar inşaat plânının muayyen bir tarzda olması ile fevkalâde ucuz bir dereceye indirilebilir ve tadil edilebilir. Lüzumundan fazla geniş caddeler açmak temayülü umumîdir. Ekseriya bu belediyenin koyduğu mübalâğalı bir şarttır. Cad-delerin açılması ve entretien'u meskenler için mütemadi bü-yüktür. Zira sokakları açmış olmak kifayet etmez; onlara bakmak, temiz ve sağlam bir halde bulundurmak lâzımdır. Ve bu münasebetle, müsterih vicdanla diyebiliriz ki, ikamet saha-larındaki caddeler lüzumundan fazla geniş oldukları gibi, had-dinden fazla adette cadde mevcuttur.

Bu da, yegâne ışık ve hava deposu olarak evlerin önünde sokakları derpiş edip, gerideki avluları sefil ve harap bir hal-de bırakmak münasebetsizliğinhal-den ileri gelmektedir. Bu, mo-dern tesisatta kat'iyyen mevzuu bahsolamaz. Yalnız caddeler değil, ayni zamanda ve hattâ daha ziyade bahçe şeklinde tan-zim edilmiş ara avluları da sakinlerin hava deposunu ve ba-kışlarının hedefini teşkil ediyorlar. İkametgâhlar mmtakasm-da sokak sathının ikametgâhlar sathına nisbeti, mümkün ol-duğu kadar küçük, ancak münakalâtı temin edecek derecede olmalıdır. Bunun için de münakalât caddeleri, ikametgâh cad-delerinden ayrılmaktadır. Münakalât caddeleri ekseriyetle iş yeri veya ticaret mahallerile münakalâta vasıta olan esas da-mara amud olarak çizilir. Herhangi bir inşaat bloku sistemini düşüncesizce bütün bir şehre ve hattâ yalnız ikametgâh ma-hallesine tatbik etmek doğru değildir. Bunun için, şehir plân-larının yapılmasında, esas münakalât damaralrının Ve ika-metgâh caddelerinin tesbitinden sonra, geri kalan arazinin, vahdetli bir tarzda inşa edildiği mikyaesta, ihtiyaçlara ve bina tiplerine uygun olarak açılması zarurîdir. Yani şehir plânı ha-kikî inşaat uydurulabilecek derecede muayyen bir elâstikiyete malik olmalıdır. Bu hususta mimarlar arasında müsabakalar yapılması pek şayanı arzudur.

9. — Görülüyor ki, mesken meselesi ytizde 80 ııisbetinde küçük meskenler meselesidir ve bu küçük mesken için kabul etmek istenen mekân normu gayet ciddî, milletin sıhhat ve iktidarına ziyadesile temas eden ve Türkiyede ayrıca tetkik edilmesi icap eden bir problemdir. Bundan maada, görüyor-sunuz ki mesken ihtiyacının tesbiti ile başlamak üzere, arsa, para, malzeme tedariki, arazinin açılması meselesi ancak or-ganize edilmiş ve âmmenin menfaatini hedef olarak alan bir faaliyet ile ve yahut şehrin veya devletin faaliyetile temin edici bir tarzda halledilebilen meselelerdir. Bu faaliyeti idare etmek, lâzım gelen organizasyonu yaratmak, zarurî olan ettid-leri yapmak, kanun lâyihaları ve yahut buna benzer bir baş-ka lâyihalar vermek gibi işler, Sıhhat, Dahiliye, Nafia ve hat-tâ İktisat Vekâletleri tarafından müştereken teşkil olunan bir komisyonun vazifesi olabilirdi.

(5)

bunları plân ve yapılış bakımlarından bir tenkide tâbi tutu-yor. Mevzuu bahsettiğimiz cinsten bir merkezî merciin köy meskenlerile, hattâ kısmen de Ziraat Vekâletile ve yahut Zi-raat Enstitüsile teşriki mesai ederek meşgul olması ve direk-tifler vermesi zamanının çoktan gelmiş olduğu şüphesizdir. Bu direktifler, mesken siyasetinde vahdetli bir istikamet temin etmek için zaruridirler; Fakat bunların tatbiki, her vilâyette iktidarlı mimarların elinde bulunmalıdır. Bunun içindir ki ben talebelerime daima, vilâyetlere, şehir dışına, köylere, kü-çük şehirlere gitmelerini tavsiye ederim. Burada nihayetsiz görülecek işler vardır. Vakıa bunlar büyük şehirlerin ana cad-delerinde oı-jinallik peşinde koşmak kadar insana reklâm yap-mazlar. Fakat milletin hayatında ehemmiyete ve derunî bir kıymete maliktirler. Köyde meskenler üzerinde, Türk köylüsü-nün mesken tarzı üzerinde hemen hemen hiç araştırma ya-pılmamıştır. Burada da en modern olanının en eski olanla bir-leştirilmesi, yani: Mekânın değişmez bir surette arzettiği mu-atta ile iklim tesirlerini hesaba katarak ve yapı tekniğinin ve yapı hıfzıssıhhasının en modern telâkkilerini tatbik ederek ucuz, sıhhi ve güzel meskenlerin ve kolonilerin tesisi lâzım geldiği fikrindeyim.

Demek oluyor ki, mesken meselesini büyük şehirler için ayrı, orta ve küçük şehirler için ayrı ve köy için de ayrı ola-rak ve köylerde vilâyetler ve ülkeleri göz önünde tutaola-rak tet-kik etmeli ve nihayet - tasvir etmeğe mecbur olduğumuz - bu-günkü vaziyet arzu olunan vaziyete nasıl kalboluttabileceği su-alini incelemeliyiz. Bu pratik mesken siyaseti için de senelik plânlar kurmak ve bunlara göre hareket etmek icap eder.

Burada halledilecek bir çok münferit meselenin mevcut olduğunu bir misalle göstermek istiyorum. Muayyen bir şe-hirde - meselâ İstanbul diyelim - muayyen bir ikametgâhlar mıntakasımn hıfzıssıhha bakımından temizlenmesi mevzuu bahsolsun; bu mahallerde mümkün olduğu kadar büyük cad-deden uzak yapılmış bir gezinti, böyle bir ameliyenin zarure-tine kanaat getirtil1.

Yapılacak şeyler şunlardır:

1.) Fena olan ne varsa, kaldırılması.

2.) Sokakların başka tarafa konması, yolların açılması ilh...

3.) Havanın, ışığın içeri sokulması; rütubetli, küflü, kir-li şeylerin ortadan kaldırılması.

4.) Meskenler için ve başka maksatlarla yeni binaların yapılması.

5.) Yeni meskenlere girmiş eski halkın, pisliğe alışmış es-ki hayatı yeni binalara sokmasına mani olunması.

6.) İstimlâk ve yeni mahallenin peyderpey inşası için lâ-zım olan paranın tedariki.

7.) Bu para, yeni yapılan şeylerin fiatlarının yükselms-sile ödenebilmelidir; yani bugün eski bir mahallenin bir met-re murabbaı senede bir A meblâğı varidat getiriyorsa, yeni hal-de ayni metre murabbaı, masrafların kapatılabileceği kadar fazla varidat getirmelidir.

Demek oluyor ki şehrin temizlendirilecek olan bu kısmı için:

Evvelâ: Bir inşaat plânı, Sonra: Bir sermaye plânı,

Ve nihayet: Bir tatbikat plânının yapılması zarurîdir. İşin' mümkün olması için şart, başarılması maksadile te-sis edilmiş olan şü-ketiıı, bugünkü kiracıların, ev sahiplerinin, yahut spekülâsyoncularm şahsî tedbirlerle çalışmasına mani olarak plânları tatbike kuvveti veya salâhiyeti olmasıdır. İs-timlâk mutavassıt hakkı ve münasip bir tazminatın tesbit tar-zı, bu tazminatın fazla kredilere mani olunmak üzere müna-sip zamanda tediyesi, arada geçecek zamanda ailenin muvak-katen yerleştirilmesi, yerleri yıkılmış iş sahiplerine muvakkat bir vaziyetin temini. Bütün bunlar bir temizleme için kurul-muş şirketin kendi faaliyeti sahasına düşmesi icap eden me-selelerdir. O halde bir teşbih kullanmama müsaade buyurulur-sa derim ki biz, eski, tamire muhtaç bir evi kısmen muhafaza, tamir etmek, düzeltmek istiyen bir ev sahibine benzeriz ve isteriz ki neticede evimiz ucuz, sıhhî ve güzel bir ikametgâh-tan beklenilen şartlara uygun olsun. Biz burada eski olup ta muhafaza edilmeğe lâyık olanı ve ondan sonra da ihtiyacı-mızın ne gibi yenilikleri istediğini tesbit ederiz. Ve isteriz ki bundan böyle aile - burada bütün Türk milletidir - beşerî hak-ları inkişaf ettirebilecek bir mekân bulsun ve güzel meske-ninden neş'e ve sevinç alsm. Türkiyeye bu vadide yardım et-mek bir mimar için en güzel vazifelerden biridir. Fakat mi-mar yalnız başına bu hedefe vâsıl olamaz. Kendisini bir va-tanın evlâdı olarak gören her ferdin vazifesi, bu işin başarıl-masında kendi menfaatini düşünmeden umumun iyiliği için çalışmaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunu temin için, her vesilede, her ihtiyaç muvacehesinde Türk mimarının hatırlanması- nı, ona da itimatla bir kere müracaat olunması- nı, çalışma imkânı bulduğumuz

Bilhassa yeni malzemeleri tanıtma, tatbik sahalarını yaymak için A n k a r a ve İstanbul'da daimî sergi teşhir salonları aç- mak, inşaat ve işçilik kalitelerinin gelişmesi

«GREENWİCH» Şehri için teklif edilen bu proje 272 daireyi 46 otomobil- lik garajı, park yerini, Hususî bahçeyi ih- tiva eden 11 katlı 4 blokdan ibaret nok- ta binalardır.

Cevap — 520 şubemiz var. Nafia da bize yardım yardım edecek. Ayrıca 1400 kredi kooperatifi var. Bunlar yardım edecek. Bu şekilde de bu iş hallolur. Bu anda iskân Md.

Mesken Koordinasyonu : Halen muh- telif teşebbüslerin arasında dağılmış bu- lunan mesken inşaatı faaliyetlerinin ko- ( * ) Kat'î istatistikler mevcut değil- dir, 1955

(Sonun- cusunun derhal ihdas edilmesi halinde bu raporda hülâsa edilen umumi mesken poli- tikasından rehber olarak istifade edilebilir,) Umum Müdürlüğün yükünün hafifletilmesi

11) Belediye mesken bürolarının kurulması: Mesken buhranı olduğu kabul edilen şehir- lerde mesken tevziatını sıraya koymak ve bu tev- zi 'işlerinin gerektiği işleri

Bunun neticesi olarak bir meskenin getireceği faiz geliri o kadar kuvvetli bir kontrola tabidir ki, devamlı ba- kım ve idaıeden ziyade inşaatla alâkadar olan hususî sermaye,