• Sonuç bulunamadı

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191

CELSE NO :5

CELSE TARİHİ :18.09.2009

BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :AHMET ELMALI 116766 18.09.2009 günü saat 9.35’te celse açıldı.

Açık duruşmaya devam olundu.

Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Gürbüz Çapan, Mehmet Haberal, Fatma Cengiz, Oğuz Bulut, Süleyman Solmaz ve Mustafa Dönmez dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan sanık Noyan Çalıkuşu, sanık Yalçın Küçük, sanık Tanju Güvendiren, sanık İlyas Çınar ile bir kısım sanıklar müdafilerinden, sanık Birol Başaran, sanık Adil serdar Saçan, sanık Hüseyin Vural Vural, sanık İlyas Çınar müdafii Av. Hüseyin Ersöz, Av.

Celal Ülgen, sanık İlyas Çınar vekili, sanık Ahmet Hurşit Tolon ve sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu, sanık Mustafa Özbek müdafii Av. Mustafa İsar, sanık muhittin Erdal Şenel ve sanık Mustafa Koç müdafii Av. Abdullah Kaya, sanık Tanju Güvendiren ve sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Tarık Kale, sanık Tanju Güvendiren ve sanık Gürbüz Çapan müdafii Av.

Armağan Güner, sanık Yalçın Küçük, sanık Taylan Özgür Kırmızı, sanık Muhammet Sarıkaya müdafii Av. Hasan Fehmi Demir, sanık Taylan Özgür Kırmızı, Sanık Muhammet Sarıkaya ve sanık Yalçın Küçük müdafii Av. Kazım Yiğit Akalın’ın geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı:” Taleplerinizi öğleden sonra alacağız, iddianame yi okumaya devam edeceğiz.”

Sanık Emcet Olcayto söz istedi.

Mahkeme Başkanı:” Efendim bu konudaki beyanlarınızı öğlenden sonraki oturumda alacağız. Oturun lütfen. Lütfen oturun izin vermiyorum lütfen oturun. Bir dakika mikrofona konuşun zapta geçsin buyrun.”

Sanık Emcet Olcayto söz istedi, verildi:” Sabah duruşma salonuna geldiğimizde heyetinizin duruşma dışı bazı kararlar verdiğini, bu kararlar doğrultusunda bizim duruşma salonuna giriş ve çıkışlarda jandarma tarafından tekrar aranacağımızı öğrendik. Böyle bir bilgi verildi bize. Heyetinizin böyle bir kararı olacaksa bunun duruşmada verilmesi gerekir. Duruşma dışında heyetiniz CMK’ya göre herhangi bir karar veremez. O bakımdan eğer böyle bir karar verdi iseniz, bunu baştan zapta geçiriniz. Ve o doğrultuda biz de yasal haklarımızı kullanalım bize burada sizin duruşma dışı verdiğiniz kararların tebliğ edilmesi duruşmanın inzibatını bozacak nitelikte içeriğe sahip bizim sürekli olarak aranmamız tutukluluk hukuku ile herhangi bir şekilde uyumlu değil.

Mahkeme Başkanı:” Konu anlaşıldı buyrun.”

Sanık Emcet Olcaytu :” o açıdan bize tebliğ edilen hususu lütfen bir de burada tebliğ edin.”

(2)

Sanık Adil serdar Saçan, sanık Hüseyin Vural Vural, sanık İlyas Çınar müdafii Av. Celal Ülgen söz istedi, verildi:” Burada biz savunma hakkını kullanmaya çalışıyoruz ve sayın mahkemeniz de saygı duyduğumuz mahkemenizde bir askeri mahkeme bir sıkıyönetim mahkemesi bir DGM değildir. Sivil bir mahkemedir. Ve cezaevinin de sınırları dışında yapıldığı söylenmektedir bu nedenle cezaevinde uygulanan bir takım tedbirlerin burada yeniden uygulanmaya geçirilmesi son derece savunma hakkını kısıtlar üstelik hem biz avukatlar olarak elektronik aramalardan geçiyoruz, müvekkillerimiz on defa aranarak geçiyor buna rağmen birbirimize savunma bazında verdiğimiz belgelerin denetlenmeye kalkması savunma hakkı ile bağdaşmamaktadır. Sayın mahkemenin takdirlerine sunuyoruz efendim.”

Kaldığı yerden iddianamenin okunmasına devam olundu.

İddianamenin 229. sayfanın 2,3,4,5,6. paragrafları ve 230,231,232,233,234,235,236, 237,238,239,240,241,242,243,244,245,246,247,248,249,250,251,252,253,254,255,256,257,258 259,260,261,262,263,264. sayfaları ve 265. sayfanın 1,2,3. paragrafı okundu.

Saatin 12:00 olduğu görüldü.

Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Mustafa Nihat Karslı, Av. Oğuz Kür, Av.

Emine Gaye Akaslan, Av. Serkan Saçan, Av. Murat Bülent Hattatoğlu, Av. Hasan Hüseyin Atlaş, Av. Hüseyin Haluk sonsuz, Av. Yusuf Kuvvet, Av. Yusuf Can, Av. Kıyasettin Azaklı, Av. Ahmet Gök, Av. Mehmet Nuri Aytekin, Av. Hasan Gürbüz ve Av. Gönül Erdem’ in geldikleri, ayrıca tutuksuz sanıklardan Emin Şirin’in geldiği görüldü.

Saat 13:30’a kadar duruşmaya ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,

Sanıklar ve müdafilerinin talep ve bayanlarının alınacağı dikkate alınarak iddianamenin okunmasına ara verildi.

Mahkeme Başkanı:” Emcet bey sabahleyin ki beyanınızla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum, şimdi alınan tedbirler güvenlikle ilgili yoksa sizin savunma hakkınızı sınırlamak veya savunmanıza karışmak amacıyla yapılmış bir şeyler değil. Daha önceki davada yani birinci dava o davanın duruşmaları devam ederken sanıklardan birine bir cıva bulundu, bu duruşma salonu içerisinde bu nedenle işlem yapıldı yani duruşmaya girip çıkarken aramalar bu nedenle yapılıyor.

Yani güvenlikle ilgili olduğu için bu uygulamaya gerek görüldü.

Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi; benim sabahleyin maruzatta bulunmamın nedeni şuydu biz bir gün önce duruşma talik edildi bugüne bugün sabah geldiğimizde heyetiniz adına verilen bir karardan bahsedilerek bizim avukatlarımızla ilişkilerimizin kontrol ve denetim altına alınacağını bildiren bir açıklama yapıldı “

Mahkeme Başkanı " Bu uygulamanın savunma hakkıyla bir ilgisi yok sadece güvenlikle ilgili olan bir şey yani bu tür şeyler olabileceği için duruşma salonunda cıva bulunduğu için daha önceden ve bu tür şeyler olabileceği için bu uygulamaya gerek görüldü”

Sanık Emcet Olcaytu “Anlıyorum mahkeme açısından böylede ama pratikte bunun uygulaması bizim avukatlarımızla bu salondu tutuklu sanıkların avukatlarıyla görüşmesinin denetim altına alınacağı konusundaki açıklama tabiki bizi huzursuz etti”

Mahkeme Başkanı " hayır bu denetim savunma hakkını ihlal eder şekilde olmamalı olmadı zaten “

Sanık Emcet Olcaytu” Bu açıklamanız o zaman salonda görevlilerde bulunduğuna göre zannediyorum yeterli çözümü sağlayacak benim ayrıca daha sonra taleplerimiz olacak usulle ilgili”

Sanık Mustafa Balbay söz istedi verildi; Sayın başkan sayın üyeler biz daha önceki duruşmada isteklerimizi iletmiştik sizde bunların genel anlamda kabul görmediğini ifade ettiniz.

Ben biraz daha açıklık getirmek istiyorum o gün dile getirdiğim konuya bu bilgisayarların ne ölçüde delil oluşturacağı yönünde sizde çok iyi anımsayacaksınız 1980’li yıllarda kimi kişiler gözaltına alındığında ki o dönem ben üniversite öğrencisiydim yeni bitirmiştim daha doğrusu bir

(3)

dizi kitaplar dizilir ve suç unsurlarıyla birlikte yakalandılar diye haber yapılırdı ve o dönem eleştiri konusu olurdu bu şimdi o kitapların yerini büyük ölçüde bilgisayarlar almaya başladı nasıl şimdi bir kitabın suç unsuru taşımasını yadırgıyorsak ben inanıyorum ki bir süre sonra bu bilgisayarların insanlara gelen giden bilgilerin kendi bilgileri içinde yada dışında ulaşmış olan bu iletişim ağı içinde kendilerine ulaşan bilgilerin ne ölçüde onlardan suç üretilebileceği çok tartışmalı belki de gülünç hale gelecek ancak şuanda bizler büyük çoğunlumuz yine iddianameden de okuduğumuz şekliyle bu bilgisayarlardaki bilgisayarlardan elde edildiği iddia edilen kimi bilgilerin, notların birebir suç unsuru gibi hatta iddianamede ben sayın savcıların affına sığınarak ben buna ithamname diyorum iddianameden çok çünkü doğruluğu tartışmalı ve yüklenen suçla hiç ilgisi olmayan kimi notlarında konduğu bir iklim yaratılıyor. Örneğin 10.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ben defalarca okumuştum şimdi bir kez daha dinledim bir tane suç unsuru aradım ama Sezer demokrasi diyor, zaman diyor, halk çözsün diyor ama bunlar Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’inde böyle bir oyunun içinde olduğunu, bizimde böyle bir oyunun içinde olduğumuzu iddia edebiliyor ama ona gösterilen bilgisayar notları da burada bir kez daha okunduğu gibi bir tek suç unsuru içermeyen bir görüntü oluşturuyor benim önerim sayın başkan bir duruşmanın hani geleneksel söze gönderme yapmak gerekirse bir duruşmanın başındaki hata karara kadar devam eder. Şuanda sürmekte olan yeni başlamış olan bu yargılamada bu bilgisayar çıktılarının, bilgisayardan elde edilen delillerin hatta bilgisayarlara nasıl el konulduğunun, ne ölçüde delil değeri taşıyacağını lütfen şimdiden önlem alınmasını ben daha doğrusu en azından bizler olmayalım daha doğrusu bizlerin önerdiği kişiler olmasın ama mahkeme heyetinin kabul göreceği bir bilirkişi bu konuda bir rapor hazırlasın bu henüz yolda yakın bu çokta uzun süreceğini sanmıyorum bilgisayar mühendislerimizin kimi iletişim kurumlarının bir bilgisayara şu şekilde müdahale edilebilir. Şu aşamada el konmadıysa ondan önceki aşamalarla ilgili hiçbir bağlayıcılık olamaz gibi ben genel kuralları içeren hatta zaten Türk Ceza yasasının, CMK’nun bu konuyla ilgili bölümleri zaten var ama bunları en azından ben heyetinizin bir rapor halinde sizin uygun göreceğiniz bir bilirkişinin yada bilirkişi heyetinin bir rapor halinde sonuçlandırması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü burada bir kez daha gördük bende ifade etmiştim şuanda benden alınan bilgisayarlar hala verilmiş değil önceki hafta bir ağır ceza başkanı reisimiz Sincan Ağır Ceza başkanı dedi ki hakimi bana yöneltilen soruları görmezsem yanıt veremem, vermem dedi bir televizyonda çıktı konuştu dedi ki; bu bir engizisyondur dedi ben bu soruları görmeden nasıl yanıtlayacağım ama bizler bilgisayarlarımız görmeden, neler olduğunu bilmeden iddianamede okuyarak henüz yanıt verme aşamasına bile gelmeden tutuklu durumdayız ve bu tutukluluğumuzun kaldırılmasını, yargılanmama demiyoruz kesinlikle bu aşamadan sonra tabi ki burada herkes istiyordur ama en çok ben istiyorum yargılanmayı ama bunun en azından tutuksuz çünkü bir masumiyet karinesi gereği tutuksuz olması hakkımızdır diyorum kaldı ki kaldı ki bu delillerinde ne ölçüde gerçekçi olduğunu şimdi zaman almayacağım geçen duruşmada avukatımız Aydın Metin’de gayet açıklıkla ve yazılı olarak da iletmişti sizlere o başvurumuz reddedildi ve 14. Ağır Ceza Mahkemesine itirazımızı yaptık onların yenilemek şu aşamada gereksiz görüyorum ama bu bilgisayarın ne ölçüde delil taşıyacağı konusu çok önemli diyorum sadece bende 4 hata görünüyor sayın başkan hard diskin numarası alınmamış bana 5 Temmuz 2008 günü sorulan sorular bilgisayardan sorular sordular o bilgisayarın imajı 7 Temmuz günü çıkartılmış bendeki bütün bilgilerin, belgelerin 2 dakika 33 saniye içinde oluşturulduğu ortaya çıkıyor. Birde bilgisayardan biraz anlayanların birde o eşdeğeri dediği yani bilgisayardaki bütün bilgilerin ölçüldüğü o değer alınmamış ve benim bütün belgelerim mec sisteminde oluşturulmuş, Windows’ta mec olmaz artık bizlerde bilgisayar teknolojilerini içinde bulunduğumuz durum nedeniyle daha çok öğrenme durumuna geldik bu 5 ciddi hatanın ileride bakalım denmesi ne ölçüde gerçekçi bunu bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum. İkinci bir husus sayın başkan ben gazeteciyim başından beridir de hep bunu savundum daha ilk gözaltına alındığım sonrasında serbest bırakıldığım ve yine aynı şekilde bu

(4)

kimliğimi ısrarla vurgulamak istiyorum çünkü ben bu mesleği yapmaktan başka hiçbir amaç gütmedim zaman zaman değişik siyasetti başka alanlarda öneriler oldu ama bu mesleği yapmayı yeğledim şu iddianamede bile sayın Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen iddianamede bile Balbay aradı şu haber doğrumu diye sordu diyor. Balbay’ın haberi üzerine biz kendi aramızda doğru olmadı yada ülke yararına oldu olmadı tartıştık diyor. Şimdi gazetecilerin sayın başkan şu nedenle şu nedenle buna vurgu yapıyorum gazetecilerin ayrıcalık demiyorum kesinlikle ama görevini yapma ortamının oluşması için hem bizim basın kanunumuzda, hem de uluslar arası bizi de bağlayan Avrupa insan hakları mahkemelerinin bu konuda çok özel kararları var biri Gudvin 2005 yılında çıkarılan biride Tillah kararı diye Belçikalı bir gazeteciyle ilgili kararlar bunlar ve bu kararlar sayın başkan şöyle diyor gazeteciye her türlü bilgi, belge gelir.

Gazeteciye bunların kaynağı sorulmayacağı gibi bu kısmına dikkat ayrıca çizmek istiyorum gazeteciye tanıklık dahi zorlanamaz diyor oysa ben gazetecilik sürecim boyunca en ileri anlatımla tanık olarak huzurunuzda olabileceğim en ileri anlatımla durumda şuanda bir suçlama üretilmiş durumda bunu da ben yine yargılamanın bir parçası olarak görüyorum yargılanmamalıyım deme hakkımın olmadığını düşünüyorum ama tutukluluğum burada hem fiili bir infaza, hem de mesleğimi yapamama noktasına getirdiğini düşünüyorum sayın başkan daha 3 gün önce belki de sizde mahkemede yoğunsunuz gazetelerde dikkatinizi çekmiş olabileceğini düşünüyorum bir gazetemizin 8 sütuna manşet çok ciddi belgesi de çok tartışılan doğru yanlış demeyeceğim belgesi çok tartışılan bir haberiyle ilgili sayın savcılar şu istekte bulundular dava açıldı dediler ki gazeteci toplumu bilgilendirme adına her türlü bilgi belgeyi alır ve bu haberi yapar dediler ve daha mahkeme aşamasının öncesinde savcılar şey istediler yargılanmasına bile gerek olmadığı beraat kararı verilmesini istediler efendim yine bu yazı düşünüyorum sayın başkan ben eğer tutuklu olmasıydım öyle anlaşılıyor ki suç işlemeye devam edecektim çünkü bu yaz boyunca herkes medya üzerinden birbirine bir şeyler söyledi herkes ama Genelkurmay başkanı medya üzerinden asimetrik savaş dedi, başbakan medya üzerinden medya yazarken dikkat etsin dedi, ana muhalefet lideri medyayı susturmak için her türlü yöntem uygulanıyor dedi ama biz bu ortamda yinede görevimizi yapacak ve kimi görüşmelerin perde arkasını almaya çalışacaktık bu devirde artık medyanın görevini yapması zaman zaman o çok tartışılan medya basın özgürlüğü konusu çok daha elzem hale geldi şuanda benim tutukluluğumun basın özgürlüğüne de çünkü benim görevimi yapmam toplumu ilgilendirmek nedeniyle bunun en somut örneği daha 3 gün önce bir gazetenin manşetiyle ilgili yine bir mahkeme aşamasının bile öncesinde savcının getirdiği değerlendirmedir efendim o yüzden benim durumuma kesinlikle ayrıcalık istemiyorum burada yargılanan diğer kişilerde yanlış değerlendirmesinler ama gazetecinin toplumu bilgilendirmek amacıyla her türlü bilgi, belgeyi edinme görevi olduğu ve bunu topluma anlatma işlevi olduğunu unutmamak gerekir diye düşünüyorum benim bilgisayarlardan sayın başkan istenseydi çünkü geçmişte bir anlamda artık bilgisayarlar arkeolojik kazı alanı gibi de görünüyor kaz kaz içinden bir şey çıkartıyorsunuz tümüyle ortadan kalmış bilgiler, belgeler toparlanıyor onlardan bir anlam yükleniyor. Ben iddia ediyorum tümüyle her şey çıkaralım deseler o zaman geçmişteki bütün bilgisayar kayıtlarından huzurunuzda 1 milyon sayfa getirilebilirdi. Ben bir gazetenin Ankara temsilcisiyim, köşe yazarıyım ve gazeteyi temsil ediyorum. 5. bin köşe yazısı yazdım, 2 bin radyo televizyon programına katıldım, 23 kitap yazdım düşünüyorum yine huzurunuzda bir konuyu söz vermek anlamında yani bir kimlik anlamında vurgulamak istiyorum 5 bin köşe yazısının birinde teröre övgü göstersinler ben bu mesleği bırakmaya razıyım ama böyle bir ortamda görev nedeniyle elde ettiğim kimi bilgilerin burada bambaşka bir montajla örneğin burada sizde görüyorsunuz bir aşama önce sadece Cumhurbaşkanıyla yaptığımız kimi görüşmeler öyle yan yana getirilmiş ki ben Cumhurbaşkanından başka kimseyle görüşmem bir süre sonraki ilerde de ortaya Mustafa Balbay günlükleri diye atfedilen notlarda bakıyorsunuz. Balbay askerlerden başka kimseyle görüşmez öyle oluşturulmuş ama ben çok iyi anımsıyorum köşe yazılarım var ben o dönemde

(5)

bütün parti liderleriyle, Deniz Baykal’la, dönemin başbakanı Abdullah Gül ile, Dışişleri bakanı Yaşar Yakışla çünkü ben yazılarıma baktım onların notlarını tuttum yazdım ben bunları ama sadece tek taraflı oluşturuluyor. Bu biraz örneğin ehliyetsizseniz araç kullanmayın şimdi ehliyetsizseniz atıyorsunuz Balbay kimsenin araç kullanmamasını istedi diyorsunuz yani böyle bu tür oluşum ortaya çıkarılmış sayın başkan benim baştaki önerimi biraz açıklık getirmek üzere bu ayrıntılara yer verdim ve şuanda sizlerin bir önceki duruşmada verdiğiniz karar yani biz bunu sayın savcılık iddia makamının getirdiği yaklaşıma paralel olarak hani ileride delillerin değerlendirilmesi aşamasında bakarız yaklaşımı bana biraz sayın başkan temelin sağlam olup olmadığını çatıyı kapatırken bakalım demeye benziyor o gün çatıyı kapatırken temelin sağlam olup olmadığına bakmak ya binanın yıkılmasını yada bambaşka hasarlara neden olacak bu konunun hem belki de ben diğer sanıklar adına tabi konuşmaya hakkım yok genel bir sorun olduğunu düşünüyorum bir yanıyla, bir yanıyla da gazetecinin arşivinin bu yanıyla sorgulanmasının bir insan hakkı, meslek hakkı ihlali olduğunu düşünüyorum ve hem bizim yasalarımızda basın yasasının 12. maddesi gazetecinin bilgisine, belgesine dokunulamaz 12.

madde ve gazeteci tanıklığa zorlanamaz bizim yasamızda da 12. maddi bu şekilde konuyu değerlendirmektedir o bakımdan genel anlamda mesleki değerlendirmeyi de hiçbir ayrıcalık istemeden, talep etmeden çünkü her mesleği yapanın kendince bir donanımı vardır. Bugün bir polise niçin silah taşıyorsunuz diye sormakla, bir gazeteciye sende belge var mı? diyor sormak arasında çok büyük bir fark olmadığını düşünüyorum sayın başkan bu çerçevede reddedilen tahliye istemimizin 14. Ağır Ceza Mahkemesine yeniden başvurduk ama bunu tekrarında sürmekte olan bir incelemeye saygısızlık olacağını düşünüyorum sadece anımsatmakla yetiniyorum onun dışında sayın başkan birde gizli çekimlerin olup olmayacağı yine buna paralel değerlendirilebilir bir çekim belki de bir kurumun kararıyla yapılmıştır ama benden habersiz yapıldıysa o muhatabından habersiz yapıldıysa o artık gizli çekimdir Onun dışında burada yine benimle ilgili iddialarda yer alan kimi görüşmelerime bakıyorum tekrar ediyorum bunlar en başta ben montajdır demiştim. Daha görmeden ama bütün yaz boyunca yaptığım araştırmalarda artık iyice de hani şuanda iddianame eklerinden ortaya çıkardığım bilgiler ışığında görüyorum ki tümüyle kopya yani ilk baştakini ben yine hem savcılıkta verdiğim ifadelerde hep dürüst davrandım bu dedim montaj olabilir, bu olamaz dedim evet ben böyle görüşme yaptım dedim her birini kendi içimde ne tümüyle reddetmeci başkaları gibi nede vardır bilmiyorum gibi şeye girmedim bilgilerin tümüne ulaşmadan kesin bir değerlendirmede yapmak istemedim ama şimdi sayın başkan daha emin söylüyorum iddianame eklerinden bakarak söylüyorum bu bana atfedilen notların tümü 2 dakika 33 saniyede oluşmuşsa tümü ve onlar bir şekilde bir araya getirilip 10 yıllık zaman dilimindeki notlar ayrıca bir araya getirildiyse ve bunun kopya olduğunun ve bununda Türk Ceza yasasındaki CMK’daki 134. maddeye göre de delil olamayacağı çok aşikarsa bunu zamana bırakalım dememin yargılamanın sürecine hiçte sağlıklı etkilemeyeceğini düşünüyorum geç gelen adalet adalet değildir. şu aşamada bizler bu cezayı çekmekteyiz üç bakımdan ben kendimce düşünüyorum kendi özgürlüğümden olmak, ailemden uzak olmak, mesleğimden uzak olmak deliller bu kadar tartışmalıyken bu kadar tartışmalıyken durumun yeniden değerlendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum çünkü ileride öyle bir iddianamede ithamname diyeceğim sayın savcıların hoşgörüsüne de sığınarak şimdiden kimi kavramlar öylesine yerleştiriliyor ki birebir böyleymiş gibi biraz daha deştiğinizde bunların bile suç değeri taşımadığını görüyorsunuz ben bu konuya da ayrıca çok kısa açıklık getirmek istiyorum ben bu isteği anlatamayacağım bir şey olduğundan bir şeyler sakladığımdan, kimi konulara hiç girilmemesini istediğimden söylemiyorum anlatamayacağım ve sorulduğunda yanıt veremeyeceğim hiçbir şey yok bir gazeteciye belki de bana Cumhurbaşkanıyla görüşmüşsün niçin diyecekler dönemin Genelkurmay başkanıyla görüşmüşsün niçin diyecekler, dönemin Jandarma genel komutanıyla görüşmüşsün niçin diyecekler bu görüşmelerin tümü altını çiziyorum sayın başkan makamlarda yapılan görüşme. Cumhurbaşkanlığı makamı, meclis

(6)

başkanlığı makamı, bakanlık makamı, Jandarma genel komutanlığı, Kara kuvvetleri komutanı, Genelkurmay başkanlığı İlker Başbuğ’un makamı oralarda yapılan görüşmeleri şimdiden gizli diye atfediliyor bunlar ayrı konu zaten çokta bunların ayrıntısına girmeyeceğim ama bütün bu delillerin elde ediliş biçimi sayın başkan Anayasanın 38. maddesinde altı çizilen kanunlara aykırı olarak elde edilmiş deliller kullanılamaz hükmüne aykırıdır. Anayasanın kaldı ki bizim Yargıtay’ımızın, Yargıtay Ceza genel kurulunun 29.11.2005 tarihli kararında sanıyorum sizlerde çok anımsayacaksınız gündeminizdedir. Hukuka aykırı biçimde elde edilen deliller Türk yargılama sisteminde kullanılamaz şeklinde bir değer yerleşmiştir. Öyle davalarda kullanılmıştır ki düşüncesine çokta yakın olmadığım zaten aşikar olan bir iki davadan örnek vermek istiyorum örneğin Refah parti davasında bu deliller kullanılmamıştır, bu videolar hukuka aykırı yöntemle çekilmiş diye örneğin Koray Aydın davasında yine bu deliller hukuka aykırı elde edilmiştir diye kullanılmadılar, içeriğine dahi girilmedi o anlamda ben içeriklerinde anlatamayacağım hiçbir şeyin olmadığını özenle altını çizerek zaten iddianamede görüldüğü gibi Özden Örnek bile haberi sordu doğru mu? Dedi bunlarda bile çok net olduğunun altını bir kez daha çizerek bu bilgisayarların birkaç yıl sonra bir süre sonra tıpkı 80’lı yıllardaki bu hani kitapların böyle suç unsuru olarak dizilmesi gibi bir tabloyla da karşı karşıya gelip o dönem belki de müstehzi bir şekilde bunlarda delil sayılıyormuş gibi karşılanabilecek bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum bu değerlendirmelerimiz tekrar altını çizmek istiyorum teşekkür ediyorum sayın başkan”

Sanık Ersin Gönenci söz istedi verildi; Mağduriyetimin giderilmesi için tahliyemi talep ediyorum”

Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi verildi; Efendim geçen talep verdiğimizde savcı beyin iki mütalaası var bunlardan bir tanesi benim özel eşyalarımın teslimi konusunda yani bütün sanıkları özel eşyası teslim edildi benim bir özelliğim mi var benimki teslim edilmiyor yani aksine mütalaa verdiler anlamak mümkün değil. Herkesi çağırıp özel eşyasını teslim ettiler ne yapacaklar özel eşyamı verilmemesi diyor hükümle birlikte düşünülmesi yani diyelim ki benim orda oğlumun oyun CD’si var ne yapacak savcı bey oyun CD’ni çok anormal talepler olmaya başladı da dikkatinizi özellikle sunmak istiyorum bu kadar insanın özel eşyası veriliyor. Adil Serdar Saçan’ın verilmiyor niye bana özel bir husumetleri mi var iddia makamının bunu arz ediyorum. İkincisi ben 25 yıl devlete hizmet ettim ve akıllı biri olduğuma inanıyorum aptal muamelesi görmenin de iyi olmadığını düşünüyorum bir talep daha geldi Ceza Muhakemesi kanununa dayanarak efendim Adil Serdar Saçan’ın avukatı diğer sanıkların avukatlığını üstlenmesini yasaklanmasını istiyorum ee söylersiniz zaten ben aktif avukatlıkta yapmıyorum söylersiniz Adil Bey dava almayacak ki almıyorum ne demek yani durup dururken kayıtlara geçirip özellikle yasaklanmasını yani ben zaten fiilen aktif olarak avukatlık yapmadığımı söylüyorum buna rağmen savcı bey Adil Serdar Saçan’ın avukatlığını diğer sanıkların avukatlığını yapması için yasaklanması herhalde tutuklu sıralarından çıkıp birinci iddianamenin avukatlığını veya bir başkasının avukatlığını yapacak halim yok ki efendim ne demek yani ne amaçlanıyor. Eğer amaç benim birinin davasını üstlenmememse söylersiniz üstlenmeyiz zaten bunun oralar getirilip de aynı baroya yazı yazıldığı gibi ikide bir yazı yazıyorlar baroya birde onu da arz edeyim size bunun hakkında işlem yapın bunun hakkında işlem efendim mahkum olduk yani durmadan yazı yazıyorlar bunlar iyi niyetli girişimler değil mahkemenizin dikkatine özellikle sunuyorum yani burada bir iyi niyet temeline dayalı bir yargılama olması lazım bizim güvenimizin kazanılması için ama herkesin özel eşyası veriliyor benim ki verilmiyor bu hizmet etmenin mi bedelidir acaba sayın savcıların başsavcısıyla 5 sene çalıştım onun bedeli midir acaba anlamıyorum yani neden avukatlığım yasaklanıyor bana söylersiniz Adil Serdar Saçan avukatlık yapma kardeşim yapmam mahkemenin karar alıp bana yasaklama getirmesini istemek kadar bence utanç verici bir şey yok ben utanıyorum bu işten yani bu tekliften utandım bilsinler hicap duydum evet bir diğer konu bilgisayarla ilgili mahkemeniz bir karar almıştı CD’lerin oluşturulma

(7)

tarihiyle ilgili bir üye hakimimizde tayin edilmişti o bilirkişiye orada benim talebim üzerine alınmıştı orada benim talebim CD’lerin oluşturulma tarihiydi fakat korsan CD yazılımıyla ilgili dünyada çeşitli programlar bulunmuş bu korsan CD yazılımlarını inceleyen laboratuarlar var örneğin Hollanda’da varmış böyle laboratuar Türkiye’de var mı? program bilmiyorum ama araştırılmasını istiyorum hangi bilgisayarın ürünü olduğu da tespit edilebiliyor yani bir CD’nin hangi bilgisayarın ürünü olduğunu tespit edebiliyorsunuz ben ayrıca ona gerek aklamadan CD’lerin nasıl yapılıp konduğunu ispat edeceğim eğer Allah kısmet ederse bana bir 5 sene sonra savunma sırası gelirse eğer izah edeceğim 1 senedir konuşmaya çalışıyorum konuşamıyorum bir türlü kendimi savunamıyorum burada onu da özellikle yine söylüyorum bakın tam 1 senedir beni tutukladınız attınız gerçeğe aykırı rapor tanzimini ispat ediyorum birçok şeyi ispat ediyorum burada söylemeyeceğim ama savunma hakkı vermiyorsunuz hale verilmiyor hala iddianame okunma peşindeyiz ama sen git içerde yat kardeşim diyorsunuz bunu da hukuka uygun olmadığını düşünüyorum diğer bir konu kuvvetli suç şüphesi ile kuvvetli suç emaresi arasındaki farkın mahkemenizce dikkate alınmasını talep ediyorum Anayasada suç emaresi suçun işlendiğine dair emare bulunması tutukluluk gerekçesi yeni Ceza Muhakemesi kanununda kuvvetli suç şüphesi kuvvetli suç şüphesinden beni tutuklu tutuyorsanız esası reyde bulunuyorsunuz şuanda baştan beri esası reyde bulunuyorsunuz ben senden şüphelendim adil bey sen örgüt üyesisin, sen silahlı terör örgütü üyesisin senden şüphelendim attım seni içeri diyorsunuz bana. Savcılık iddia makamının iki tane ağırlaştırılmış müebbet istediği insanları sizden kuvvetli olarak şüphelenmedim deyip bırakıyorsunuz bu mahkemenizin taraflı olduğunu gösteriyor üzgünüm bunu söylemek istemiyorum geçen seferde söyledim bu konuda bu konuda rahatsızlığımı gene belirtiyorum bakın tutuklamamalara ve serbest bırakmalara objektif, objektif yaklaşmak sizin göreviniz benim bunu söylememe gerek yok göreviniz beni burada tutun 5 sene önemli değil ama “

Mahkeme Başkanı " Adil bey o görevimizi zaten yapıyoruz Anayasamızdaki, kanunumuzda ve dosya kapsamına göre biz her türlü şeyi değerlendiriyoruz. Mahkememizin Adil olduğundan emin olabilirsiniz “

Sanık Adil Serdar Saçan” Ama ben emin değilim ben şu anda”

Mahkeme Başkanı " O sizin yorumunuz”

Sanık Adil Serdar Saçan “ Benim yorumum değil efendim bakın arz ediyorum size diyorum ki 2 ağırlaştırılmış müebbet istenmiş ve savunması alınmamış insanı bir insanı en son tensipte bıraktınız 5 ay tutuklu kaldıktan sonra bıraktınız. Ben hakkımda 10 sen 15 seni ceza isteniyor 1 senedir tutukluyum bunu bana objektiflik içerisinde izah edemezsiniz bende hukukçuyum anlayamıyorum yani beni bırakın demiyorum onu tutuklayın da demiyorum sadece bir standart koymanız gerektiğine inanıyorum bu konuda isterseniz size çok sayıda örnek verebilirim çok sayıda örgütün en üst düzey yöneticileri tutuksuz yargılanıyor yani adaletimizden tarafsızlığımızdan şüpheye düşmeyin diyorsunuz ama siz benim yerimde olsanız ben oraya oturayım gelin siz burada durun ne düşüneceksiniz kuvvetli suç şüphesiyle anayasadaki emare arasında ciddi anlamda fark olduğunu düşünüyorum ve anayasaya aykırılık talebinde iddiasında bulunuyorum kuvvetli suç şüphesiyle ilgili mahkemenizin acilen bir karar vermesi gerektiğine inanıyorum yeni çıkan Ceza muhakemesi kanununda emare yani belirtiyle şüphe arasında fark olduğunu düşünüyorum ve bunun anayasaya aykırılık oluşturduğunu düşünüyorum bu konuda karar verirseniz burada bir tane tutuklu kalmaz yani tutuklamaların temelinde buradan kaynaklanan önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum bu anayasaya aykırılık talebimim mutlaka ve ivedilikle ele alınmasını talep ediyorum. Yine dediğim gibi efendim tekrar ediyorum savunma hakkı vermeden, savunma hakkı vermeden 25 Mart 2009’da bizim iddianamemiz hazırlandı 25 Mart 2009 şuanda 18 Eylül 2009’dayız ve 23 Eylül 2008’de tutuklandım bana kendimi savunma hakkı vermeden hala tutukluluğumu devam ettiriyorsunuz ben bunun hukuki olduğuna evrensel hukuk ilkelerine uygun olmadığını kayıtlara geçirmek için söylüyorum tahliye

(8)

falanda talep etmiyorum o sizin göreviniz tahliye talep etmeme gerek yok sizin görevinizi yerine getirirseniz zaten benim burada 1 gün dahi tutuklu durmamam gerekiyor yada bana savunma hakkı vermeniz gerekiyor arz ediyorum”

Sanık Birol Başaran söz istedi verildi; Ben önce Mustafa Balbay’ın şeyini tamamlamak için bir şey söylemek istiyorum Sayın Balbay’ın söylediği şey zaten bütün hemen hemen tutuklular için geçerli bütün sanıklar için geçerli hem sizin heyetinizin hem de Beşiktaş adliyesindeki bence bütün hakimlerin temel bir yanlışı var herhalde bilgisayarı da biraz az bilmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum şöyle genelde arama kararları şöyle yazıyorlar hepsini CMK’nun 127’sine göre gidin el koyun diye yazmışlar kararları sonrada 134’e göre CMK 134’e göre de inceleyin diye yazmışsınız bütün arama kararları böyle bu zaten temelinden yanlış yani CMK’nun 134’üre göre siz bilgisayardaki kayıtlara arayıp el koyabilirsiniz 127’e göre el koyamazsınız sizde yanlış biliyorsunuz bütün kararlarda yanlış ben bunu savunmamda daha uzun anlatacağım ama şöyle söyleyebilirim eğer yasalar uygulanırsa sizin buradaki dijital verilerin hiçbirisi delil değil hepsi hukuka aykırı çünkü siz bir adamın bilgisayarını alıp emniyete götürdükten sonra o delil olmaktan çıkar orda ne yapıldığını siz hiç kimseye ispat edemezsiniz siz bilgisayarın kopyasını alıp gitmek zorundasınız zaten CMK 134’de bunu açık açık yazıyor siz yanlış yapıyorsunuz siz gidip 127’e göre adamın hard diskine el koyup götürüyorsunuz emniyete bu yanlış sadece o hard diskin orda kopyasını almanızı engelleyen şifresi varsa açamazsınız, adam yoksa bi türlü öyle bir şey varsa siz o zaman onu alıp el koyup götürebilirsiniz o da hakim kararıyla eğer siz onun kopyasını alıp gitmemişseniz el koymuşsanız 127’e göre hep el koymuşlar bütün kararlarda öyle yazılmış bütün ben şunu iddia ediyorum arama kararlarının hepsi yanlış hepsi CMK 127’e göre el konulmuş 134’e göre incelensindenmiş hepsi yanlış burada daha detaylı savunmamda söyleyeceğim sadece Balbay’a destek olsun diye söylüyorum onun bütün dijital verileri de bence delil değil. İkinci bir konu burada bir biz iddianamenin okunmasıyla ilgili bir olay yaşadık iddianame okunsun mu? Okunmasın mı diye herkes görüşünü belirtti salonda ondan sonrada sizinde heyetiniz bir karar aldı buyurun özetleyin dediniz savcılara topu verdiniz fakat savcılarda görüyoruz ki satır satır şey yapıyorlar ben aynı konuyu tekrar hani ısıtıp ısıtıp getirmek için söylemiyorum fakat burada şöyle bir problem var siz her zaman söylediğinizde şöyle diyorsunuz heyete güvenin biz tarafsızız, hiç baskı yok, bize güvenebilirsiniz diyorsunuz fakat biz hepimiz gördük ki burada herkes hemfikir olduğu halde savcının dediği yapılıyor o zaman niye konuşuyoruz ki hiç konuşmayalım hep savcının dediği olacaksa, savcılar yönetecekse, onları dediği yapılıyorsa sizin karizmanız çiziliyor hakikaten konuşmayalım”

Mahkeme Başkanı " savcıların söyledikleri yapılıyor diye bir şey yok iddianame tamamı okunulamadı nereleri okuyacaklarını, nereyi okumayacaklarını kendileri biliyorlar o şekilde her şeyden önce istinat edilen suçlar ve sanıklara istinat edilen eylemler ve suçlar anlatılacak yani özetler derken bunlar atlanamaz”

Sanık Birol Başaran “ Ama şuana kadar satır satır okundu şuana kadar sayfa 25’ten başlandı 265’e kadar satır satır okundu bu özet değil biliyorsunuz sizde yani ben böyle olacaksa siz araya girmeyin tamam savcı bildiğini yapacaksa konuşmayalım hakikatken bu sefer size güvenimiz kalmıyor. Üçüncü bir konu bence çok önemli çünkü ben bu davanın temel konusunun tutuklama olduğunu düşünüyorum yani bu davada hiç tutuklu olmasa hiçbir sorun yok gerçekten ben yargılanmak istiyorum hepimiz yargılanmak istiyoruz veremeyeceğimiz hiçbir hesapta yok yargılayın yani korkan kimse yok yargılayın veremeyeceğimiz bir hesabımızda yok fakat problem tutukluluk siz bizi tutukluyorsunuz peki nasıl tutukluyorsunuz kanunsuz tutukluyorsunuz siz gücünüzü, hakkınızı kanunlardan alıyorsunuz size kimse şöyle demedi buyurun siz hakim olun istediğinizi tutuklayın demedi size size dediler ki alın şu kanun bu kanunlara göre yargılayın diyorlar. Sizin göreviniz kanunlara göre bizi yargılamak, adil yargılamak fakat siz bizi hukuksuz olarak tutukluyorsunuz ben bunun şimdi yine arkadaşların hakkını yememek için çok detaylarına

(9)

girmeyeceğim fakat temel olarak şunu söyleyeyim burayı açmamız lazım biliyorsunuz özgürlük bir insanın en temel hakkıdır siz bizim 1 senedir 1,5 senedir en temel hakkımızı özgürlük hakkımızı gasp ettiniz haksız hukuksuz suçsuz yere bizim özgürlük hakkımızı alıyorsunuz en temel insan hakkımızı gasp ediyorsunuz bunun için bizi ikna etmeniz lazım ondan sonra biz adiliz, kimse bizi etkilemiyor demeniz lazım peki şimdi adil misiniz ona bakalım savcı çok önemli bir şey söyledi bence Mehmet Ali Pekgüzel geçen gün çok önemli bir şey söyledi dedi ki kuvvetli suç şüphesini mahkeme söyleyemez ihsası rey dedi sizde buna karşı sustunuz hiçbir cevap vermiyorsunuz yani bu kadar önemli bir şeyde susma hakkınız yok siz şunu demeniz lazım iki tane seçeneğiniz var çünkü bunun ortası yok diyeceksiniz ki çünkü CMK 101 orda açık diyor ki CMK 101 arkadaş bir adamı tutukluyorsan onun hukuki ve fiili nedenlerini yazmak zorundasın, gerekçende yazmak zorundasın sana öyle bir şans vermiyor size siz hukuki kapsamlarını yazıyorsunuz gerekçelerini yazmıyorsunuz, fiili nedenlerini yazmıyorsunuz bizi niye tutukladığınızı da yazmıyorsunuz o yüzden verdiğiniz bütün tutuklama kararları kanunsuz, hukuka aykırı ama orda savcı dedi ki bu ihsası rey olur dedi sizde buna cevap vermiyorsunuz şimdi ben sizden açıkça size soruyorum siz hangisine dayanak alıyorsunuz CMK’ mı?

savcınınkini mi? bana açık açık gerçekten cevap verin kayıtlara geçsin siz heyet olarak hangisini baz alıyorsunuz “

Mahkeme Başkanı " Şimdi sizin her şeyden önce böyle bir soru sorma hakkınız var mı?

yargılayan makamı olarak”

Sanık Birol Başaran “ Ben tutukluyum en temel hakkımı aldınız”

Mahkeme Başkanı " CMK’da böyle bir usul yok yani sanığın yargılayanlara mahkemeye böyle bir soru sorma hakkı olduğunu dair herhangi bir “

Sanık Birol Başaran” sizin benim özgürlüğümü alma hakkınız var mı?”

Mahkeme Başkanı " bir dakika müsaade edin biraz önce söyledim biz anayasamıza, kanunlarımıza ve delillere göre karar veriyoruz zaten bu sorunuzun cevabı içerisinde buyurun devam edin”

Sanık Birol Başaran “ Peki ben şunu da söyleyeyim son verdiğiniz kararda oda yazıyor gerçekten çok hukuka aykırı davranıyorsunuz bizi kuvvetli suç şüphesiyle tutukluyorsunuz kuvvetli suç şüphesiyle siz tutukluluk kararı veremezsiniz. Gerçekten veremezsiniz ben inanamıyorum ben hukukçu değilim bu verdiğiniz kararlara inanamıyorum kuvvetli suç şüphesiyle siz şuradaki şu arayı diyorsunuz ki fark şu şu çizginin anlamı şu bunlar çok şüphelendiğim insanlar şurası az şüphelendiğim insanlar öyle mi? fark o mu? Siz o zaman tutukluluğu anlamamışsınız yani kuvvetli suç şüphesiyle Adil Bey az önce bahsetti biraz belki gürültüye gitti bir kere CMK diyor ki kuvvetli suç şüphesi değil kuvvetli suç şüphesi sebeplerinin olguları olması lazım kuvvetli suç şüphesi değil sebeplerinin olguları o anayasanın 19.

maddesinde de kuvvetli belirti olarak yazıyor. Siz anayasaya göre kuvvetli belirtiyi bulmak zorundasınız ve kararınızda da yazmak zorundasınız insanları ben kuvvetli şüphesiyle alırım tutuklarım bunu da söylemem deme hakkınız yok, olmayan bir hakkı kullanıyorsunuz. Bir başka konu az önce iddianame okundu Özden Örnek’den saatlerce okuduk günlüklerinden Özden Örnek nerde? Nerde Özden Örnek hani Tuncay Güney’i getirtemiyorsunuz Kanada’dan anladık Özden Örnek nerde savcılar alıp ifadeyi bile almadı siz düşünüyor musunuz ifadesini almasını buraya getirtmeyi düşünüyor musunuz? Nerde bu adamlar? Ve bana niye okuyorsunuz o adamların işte Aytaç Yalman şöyle yapmış, Özden Örnek böyle yapmış, İbrahim Fırtına böyle yapmış bana ne nerde o adamlar önde mi oturuyorlar. Hayır, bütün iddianameyi Özden Örnek’e dayandırmışsınız o adam yok ifadeyi bile almamışınız, sanık mı? Şüpheli mi? nedir? Böyle hukuk mu olur ondan sonra bizi kimse etkilemiyor. Biz adil yargılıyoruz yani inanalım mı? Son bir konu 312, 314, 314 şimdi Adil az önce bir laf söyledi Adil bey gerçekten tamam haksız yere tutukladınız 1 senede buna inanınki razıyım fakat aptal yere koymayın bütün herkesin suç tarihi olarak tutuklanma tarihi yazılmış niye yaptık diyor soruyoruz savcı bey az önce bir duruşma

(10)

önce söyledi dedi ki bu süre gelen bir suçtur 314 ondan dolayı ya aptal yerine koymayın hakikaten koymayın biz akıllı insanlarız işimiz gücümüz var, aklımız çalışıyor, okullarımızı birincilikle bitirdik iyi kötü kafamız çalışıyor bizi aptal yerine koymayın bizim sorduğumuz söylediğimiz şey şuydu 312, 311, 313 suçları süre gelen suçlar değildir. şimdi hukukun temel şeylerine girmeyelim bizim sorduğumuz şu 312’i ben ne zaman işlemişim arkadaş yazmışın 312 isledin ne zaman, nerde, kimle CMK 170’e göre bunları yazmak zorunda savcı iddianameye yazmak zorunda bunları yazmamış başından beri soruyoruz ne zaman işlemişiz cevap yok iddianamede var iddianamede yok bizi de aptal yerine koymayın iddianameye yazılmamış bunlar 314 tabi ki süre gelen suç biliyoruz ama bizim sadece 314’den suçlanmıyoruz ki 311 var 312 var 313 var bunları ne zaman işlemişiz, kimle işlemişiz, nerde işlemişiz CMK 170/2’nin (i)’si (h)’si bunu istiyor iddianame okunur diye bakıyorsunuz onu okuyorsunuz burada işkence oluyor herkes okuyor bir sürü insanın vakti boşa gidiyor ona uyuyorsunuz ama CMK 170’e uymuyorsunuz niye? Bu kadar teşekkür ederim”

Sanık Ali Özoğlu söz istedi verildi; Sayın başkan ben gazeteciyim, yazarım ermeni terör örgütleriyle ilgili kitaplarım var en son hazırladığım Türk silahlı kuvvetlerini çökertme planı ayrıca tarikatların istihbarat bağlantıları bu kitaplarımı eğer tutuklanmasaydım 1 hafta sonra çıkartmış olacaktım şimdi bu kitaplarım polislerin elinde bilgisayarlarımı parçalamışlar. Geçen duruşmada talepte bulunmuştum Zekeriya Öz ile ilgili hangi sağlık problemiyle askerlik yapmadığını, bunun psikiyatrik olup olmadığını sormuştum bu reddedildi. Eğer savcı Öz psikiyatrik bir rapor aldıysa bu davanın en başsavcısı o zaman bu iddianameyi nasıl yazdılar biz neyle yargılanıyoruz bu iddianameyi yazan adam ne kadar sağlıklı bunları öğrenmek bizim çok doğal hakkımız bu davada ben bu davanın savcısıyım diyen Recep Tayyip Erdoğan 13 yaşındaki çocuğun boynunu tırmalayacak kadar rahatsız bu davanın gizli tanıkları ruh hastası yani hastalıklı bir davada biz ölüme terk edilmiş durumdayız cezaevinde her birimizin bir sağlık problemi çıktı her gün buraya gelirken Ergenekon mezarlığından çıkıp geliyoruz. Buradan da şimdi cezaevindeki gardiyanlarımız yetmedi ayrıca buradaki görevlilere de talimatlar verilip başımıza gardiyan tayin ettiler. Artık su bile vermiyorlar bize lütfen yemeği de vermesinler yani biz hangi toplama kampındayız bunu da bilmek istiyoruz ayrıca ikinci talebim Behçet Oktay ile ilgiliydi sayın savcı dedi ki Behçet Oktay’ın bu davayla ne ilgisi var Behçet Oktay’ın katledilmesinin bu davayla birebir çok güçlü bağı var Behçet Oktay Fethullahçı olmayan üst düzey bir devlet görevlisiydi toplanılan mühimmatların polis istihbaratı tarafından gömüldüğünü fark ettiğinde bunu muhtemelen açıklayacağını öğrendiler ve bunun için katledildi bunun içinde araştırılmasını istiyorum tekrar ayrıca son bir talebim iddianameyi okuyan sayın savcımın sahneye koyma sanatını hangi hocadan öğrendiğini bende öğrenmek istiyorum teşekkür ediyorum”

Sanık Mustafa Balbay söz istedi verildi; Telefonları da ben Mustafa Balbay telefonları adı altında Cumhuriyet Ankara bürosunun bütün telefonlarının dinlenmesini de anımsarsanız bir önceki duruşmada dile getirmiştim ve resmi bir açıklama yapıldı hata olduğu kabul edildi onu da kayda geçmesi bakımından benim ortaya koyduğum iddiaların resmen bugün gazetelerde var evet yanlış olmuş ama biz oradan zaten suç üretmedik gibi bir gerekçeye sığınarak bütün Cumhuriyet Ankara bürosunun telefonlarının hukuka olmayan şekilde dinlendiğini de söylemiş oldular öteki değerlendirmelerimin de bu çerçevede bakılmasını dileğiyle özür diliyorum tekrar araya girdiğim için teşekkür ediyoruz”

Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi; Efendim biraz önce bir konuşma sırasında biz anayasaya, kanunlara göre karar veriyoruz dediniz benim taleplerimde usul hukukuna ilişkin bu sözünüz taleplerimi açıklamakta yardımcı olacağı için bununla başlıyorum şimdi soğukkanlı bir şekilde verilen kararların anayasaya, kanunlara uygunluk durumunu ben kendi açımdan irdelemek istiyorum. Bu davanın ilk duruşmasında ben savunma haklarımızın sağlanması bakımından bir talepte bulundum 20 Temmuz günü bu taleplerimle ilgili 6 Ağustos’ta karar verildi ara kararlarında bunlar tek tek belli Pazartesi günkü duruşmada da 6 Ağustos günlü ara

(11)

kararlarını hatırlatarak bunların sonuçlarını öğrenmek istedim hatırlayacaksınız tutanaklar itiraz ettiğim noktalar vardı tutanakların düzeltilmesi konusunda 6 Ağustos’ta heyetiniz bir karar verdi bende bunu 14 Eylül tarihli duruşmada hatırlattım bana cevaben tutanakları niçin hazırlanmadığı soruma cevaben şunu söylediniz dediniz ki kalem memurları feragatli ve fedakar bir şekilde çalışıyorlar ama tutanaklar yetişmedi şimdi ben böyle bir şeyin yasada olmadığı biliyorum.

Yasada tutanaklar hangi sürede hazırlanır konusunda kalem personeli feragat ve fedakarlıkla çalıştığı halde yetiştiremezse tutanaklar ihmal edilebilir diye bir hüküm var mı? Siz bunu söylerken hangi kanuna, anayasanın hangi hükmüne dayandınız böyle bir hüküm yok bu kadarını hiç olmazsa biliyoruz. Bugün itibariyle bu tutanaklar yine ortada yok en son 6 Ağustos’ta yapılan 40 günü geçti ondan sonraki tutanaklar yok itiraz ettiğimiz tutanaklar tanzim edilip bizlere ulaştırılmadı bakın bu ne açıdan önemli genel bir değerlendirme yapacak olursam heyetiniz hakikaten bazı yasaları uyguluyor ama nasıl uyguluyor hangi yasada sanıkların aleyhine bir hüküm ve zarar yaratacak madde varsa onu en şiddetli şekilde mahkemeniz uyguluyor.

Tutuklama konusu böyle arama kararları tabi sade mahkemeniz değil arama kararlarının verilmesi böyle, yakalama kararlarının verilmesi böyle, dinleme kararları böyle hiçbir gerekçe aramadan sanıkların aleyhinde en şiddetli şekliyle bu hükümleri uyguluyorsunuz doğru orada söylediğiniz doğru ama Ceza Muhakemeleri kanunu sadece aleyhimizde sanıklar aleyhinde şüpheliler aleyhinde hükümleri içermiyor ki bizim lehimizdeki hükümlerin uygulanmasına gelince nedense mahkeme tamamen duyarsız ben geçen celse birazda özensiz laf seçtiğim için hukuk usulünde lehimizdeki hükümler mahkemece tahrip ediliyor dedim siz ona bir cevap verdiniz evet orada haklısınız ama bizim lehimizdeki hükümleri hiç dikkate almıyorsunuz tahrip ediliyor demeyelim ama siz bunları yok sayıyorsunuz tutanak istiyoruz bu bizim en tabi hakkımız değil mi? bakın savcı geçen celse pazartesi günü evet pazartesi günü mütalaasında 6 Ağustos’ta bizim talebimiz üzerine verilen kararı yok sayarak dedi ki dizi pusulalarıyla ilgili talebinin reddine şimdi onunda henüz kararı verilmiş değil. Ben bu talebe karşı bugün haklarımı korumak açısından bir beyanda bulunacaksam o tutanağı görmek ihtiyacında değil miyim? O tutanak benim elimde yok şimdi ben sizden talepte bulunacağım savcı 6 Ağustos’ta dizi pusulaları konusunda mahkemeniz yeniden düzenlenerek sanıklara verilmesi konusunda açıkça bir ara kararını yazdığı halde savcı hangi cesaretle kalkıp ta daha sonraki duruşmada benim bu dizi pusulaları verilmedi verilsin talebim üzerine dizi pusulalarıyla ilgili talebin reddine diyebiliyor bu cesareti nereden alıyor. Sizin ara kararında rücü etmenizi talep etmek bir yoldur ama sizin ara kararınızı yok sayıyor mahkeme tutanak meselesi bir konuya da dikkatinizi çekeceğim biliyoruz ki bir ceza yargılamasında heyette değişiklik olduğu zaman yeni heyet geçmiş tutanakları okumak zorundadır demi öyledir. Hangi dava dosyasını açarsanız bakın heyet değişikliğinin olduğu celselerde yargıçların ihmal etmediği tek şey geçmiş tutanaklar okunda lafını oraya gerçeğe aykırı olarak yazmaktır ama bu pratikte tabi fazla bir önem taşımadığı davalarda buna sanıklarda, avukatlarda itiraz etmezler ama mahkeme gerçeğe aykırı olduğunu bile bile heyet değişikliği nedeniyle geçmiş tutanaklar okundu diye yazar duruşmaya devam eder. Şimdi bu davada siz madem ki iddianame okunsun talebini savcıların 191. maddeyi gerçekçe göstererek okunmalıdır diyorsunuz birde şu talepte bulanacağız heyetin kıdemli hakimi izinde izni bitirip döndüğünde geçmiş tutanakları okumadan heyete nasıl dahil olacak başkan ben çıkıp itiraz edeceğim o zaman siz hangi kanuna dayanarak benim itirazımı reddedeceksiniz geçmiş tutanakları okumadan çünkü tutanaklar ortada yok zaten heyet başkanı kıdemli üye gelip de bu heyete katıldığı zaman bizim gözümüze baka baka burada bu gerçeğe aykırı beyanı kayda geçirebilecek mi? geçmiş tutanaklar okundu diye o beyanı atlarsa ben hatırlatacağım buradayız çünkü biz geçmiş tutanaklar okunmadığı siz heyete katılamayacaksınız ben talepte bulunacağım hangi kanuna dayanarak siz o yargılamayı devam ettirebileceksiniz ama tahmin ediyorum ki ettireceksiniz ha işte bu benim ilk söylediğimi kanıtlıyor bizim aleyhimizdeki usul hükümleri ne şiddetli şekilde burada uygulanıyor bizim savunma hakkımızla ilgili ne kadar hüküm varsa onlar

(12)

görmezden geliniyor. Yine aynı konuda başka bir hususa değineceğim bir iki gündür gazetelerde manşet Cumhuriyet gazetesinin Ankara santrali zannediyorum Sayın Mustafa Balbay’la ilgili şüpheli sıfatı nedeniyle dinlemeye alınmış bu telefon bu karar nasıl meydana çıktı 7 Eylül’de savcılık nasıl olduysa şu isimle bir DVD yolladı birleşen kovuşturma aşamasında savcılıkça gönderilen ek delil klasörleri diye onu mahkeme bize verdi 7 Eylül günü bu mahkemeye verilmiş peki bizim davamız ne zaman açıldı mart ayında açıldı 6 ay savcı bu davayla ilgili belgeleri nerede sakladı evinde mi sakladı? Cebinde taşıdı neredeydi bu belgeler niçin dava açılırken bu belgeler mahkemenize iddianameyle birlikte tevdi edilmedi hangi cüretle 6 ay sonra hiç yüzleri kızarmadan sizin talebiniz üzerine getirip o dosyayı verdiler. Siz o ek delil klasörleri ismini verdiğiniz DVD’i alırken savcılığa bu deliller niçin dava açılırken iddianameyle birlikte bize teslim edilmedi dediniz mi? demediniz çünkü bu bizim aleyhimizde bir durum bizim aleyhimizdeki konularda mahkeme hiç hassasiyet göstermiyor. Elbette bunlar biriktiği zaman bu kanaat oluşuyor Sayın Birol Başaran’ın söyledikleri de çok haklı tekrarlamıyorum bir hukukçu gibi ayrıntılı olarak söyledi yasada açıkça kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular kararda gösterilir diyor evet siz kanunlara göre karar veriyoruz diyorsunuz kuvvetli suç şüphesi deyip geçiyorsunuz o var ama eksik kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular niçin kararda yok bunu söylemek kolay biz kanuna, anayasaya göre karar veriyoruz bu laf olarak söylüyoruz ama bunun gereğini yapmak biraz zor görünüyor şimdi bu ek klasörler 6 ay sonra gelen klasörlerle ilgili bir noktaya da dikkat çekecem savcılık bu delilleri saklama hakkına sahip değildir bu görev ihlalidir ve duruşma sırasında işlenen bir suçtur siz daha önce 2008/209 esastaki dosyanın tutanaklarından gördüğüm kadarıyla yapılan suç duyurularını duruşmada işlenip işlenmediği ölçüsüne göre karara bağlıyorsunuz ve duruşmada işlenmediğini düşündüğünüz suçlarla ilgili duyuruları kabul etmiyorsunuz. Peki bu görülen davayla ilgili bir suç değil mi görev ihmali değil mi? savcılar 6 ay bu belgeleri nasıl oldu da mahkemenizden gizli tuttular. Bunun bir müeyyidesi olmayacak mı? biz burada herhangi bir şekilde sizin yasaya aykırı gördüğünüz bir davranışta bulunduğumuz zaman bize ihtar ediyorsunuz hatta susun oturun konuşmayın çok kesin ifadelerle bize statümüzü hatırlatıyorsunuz peki burada savcılık mahkemenin üzerinde bir makam mı? Mahkeme savcılığın bir alt makamı mı? Savcılık istediği zaman istediği belgeyi mi mahkemeye veriyor? Yine mesele hallolmuş değil ben o klasörü inceledim bir sürü burada özellikle tutuklu olanlar açısında söylüyorum dinleme kararlarına baktım dinleme kararlarında savcılığın talep yazısından bahsediliyor bu talep yazıları yok gönderilen klasörde yok davanın diğer klasörlerinde de o yok bununla da kalmıyor merak ettim acaba dedim benimle ilgili dinleme kararının ilk çıkış noktası nedir? baktım orada 8 Şubat 2008 günü terörle mücadele savcılığı şey şubesi savcılık şube aynı işi yaptıkları için karıştırıyorum kusura bakmayın terörle mücadele savcılığı gibi bir uygulama var 8 Şubat 2008 günü 2007/2023 soruşturma sayılı dosyaya terörle mücadele şubesi bir yazı yollamış demiş ki tabi konu ben ancak mevcut karinelere dayanarak söylüyorum çünkü yazı yok ortada bu Emcet Olcaytu’yu dinleyin plan suç şüphesi altındadır gibi bir yazı olsa gerek bu yazıda yok dosyada oysa benimle ilgili şu 1 yıldır tutuklu şurada bulunmama yol açan işlem çok açık olarak bu çünkü o tarihten önce benimle ilgili herhangi bir şekilde bir belge delil yok zaten olmadığı şuradan da belli emniyet müdürlüğü bir yazı yollamış savcılık başüstüne komiserim deyip onu talep haline getirmiş talebi alan mahkemede şimdi söylemiyorum o mahkemenin hangisi olduğunu baş üstene savcı bey deyip hakkında bir dinleme kararı vermiş o safhada da emniyet yazısı acaba o talep yazısının ekinde miydi bende doğrusu şüpheliyim çünkü dosyada hala yok mahkeme bunun neden farkında değil acaba şimdi bu kadar insanın tutuklanma nedenlerinin yüzde 50’si telefon dinleme siz bizimle ilgili tutuklama kararı verdiniz dosyalarımız kağıt üzerinde size gönderildi savcılıkça bizim gerek 108’e göre 30 günlük sürelerde yaptığınız incelemelerde, gerek tahliye talepleri üzerine siz savcılıktan bu evrakları celp ettiniz ve baktınız incelediniz tutukluğun kaldırılması talebini reddettiniz ama o yazılar yoktu içerisinde nasıl bu kararı verdiniz kanunda böyle bir şey var mı? Sadece talep yazısına bakarak

(13)

mahkeme karar verir diyebilir misiniz? Diyemezsiniz o yazı o zamanda yoktu bugünde yok hala yok biz talep etmesek ben eminim bu yargılama 30 yıl sürse heyetten hiçbir yargıç bunu fark edip isteyecek değil çünkü bu davada böyle bir hukuk kültürüyle karşılaşmadık ileride savunma safhasında bunun başka örneklerini vereceğim tesadüf ben benim tahliye talebimle 108’e göre yapılan inceleme aynı güne rastlamış her iki farklı mahkemenin kararında da şunu görüyorum dosya celp edildi incelenen dosya içeriğine göre sanık Emcet Olcaytu’nun vesair aynı gün iki mahkeme aynı soruşturma dosyasını nasıl inceliyor yani bizim hukuka saygımızı yok etmek için ne lazımsa yapılmıştı halen buradaki yargılamada da ne yazık ki bu sürdürülüyor. Evet size güvenmeyi istiyoruz ama sayın Biral Başaran’ın dediği gibi yani kendimizi aptal yerine, budala yerine koyarak ta bu güvenimizi devam ettireceksek zaten sizin için onun bir kıymeti yok bu açıdan şimdi kayda geçmesi ve belgelerin benimle ilgili belgelerin tamamlanması açısından da bir fırsatı kullanmak için kayda geçirmek üzere celbi gereken emniyet müdürlüğü yazıların tarih ve numaralarını okuyorum ilk dinleme talebinin dayanağı olan terörle mücadele şubesinin 8 Şubat 2008 günlü 2794 sayılı yazısı dosyaya celbi gerekir. 7 Mayıs 2008 tarihinde uzatma için yine emniyet böyle bir talepte bulunuyor savcı soruşturmayla alakalı olmadığı için bunlara da emniyet müdürlüğü karar veriyor 7 Mayıs 2008 tarihinde 7656 sayılı emniyet müdürlüğünün yazısı yani terörle mücadele şubesi bu 3 ayda bitiyor sonra 6 Ağustos’ta terörle mücadele şubesi 11733 sayılı yazıyla bunu 1 ay daha uzatalım bir şey bulamadık 1 ay daha uzatalım diyorlar daha önceki uzatmalarda da aynı gerekçeler var. Bu sürede geçiyor 1 Eylül’e geldiğimde terörle mücadele şubesi 1 Eylül 2008 tarihli 13046 sayılı yazıyla bunu bir kere daha uzatalım diyorlar sonunda uzatmaktan bıkıyorlar Eylül ayı içerisinde gözaltı, yakalama ve hazır kararlarla sizde bizi tutukluyorsunuz şimdi bu teferruatı bir kenara bırakacak olursak yapılan soruşturmada sanıklar hakkında dava açılırken o sanıkla ilgili belge başka bir dosyada tutulabilir mi? siz biraz önce tabi haklı olarak dediniz ki sanıkların soru sorma hakkı yoktur dediniz onun için bu ifadeyi değiştiriyorum böyle bir hakkı yoktur savcılığın ve siz bizim bu hakkımızı korumak zorundasınız dava açıldıktan 6 ay sonra bile siz bu hakkımızı korumuyorsunuz ben bu talepte bulunmasam bu ihtiyacından mahkeme farkında olmayacaktır. Bu açıdan usulle ilgili savunma haklarımızı fiilen ortadan kaldıran uygulama konusunda mahkemenin tekrar bir durumu gözden geçirmesini istiyoruz gerçekten savunma hakkımızı yok hale getirecek nitelikte bir yargılama yürütüyorsunuz bir örnek daha vereyim pazartesi günü duruşma öğlende siz dediniz ki talepleri alacağım biz beklemiyorduk çünkü Salı ve Cuma günleri bu talepleri alındığına dair hem daha önceki davada bilgimiz var hem de bu duruşmalar sırasında da birkaç defa söylendi araya dışarıya çıktık biz talepler sırasında sağda soldan şunu duyduk dediler ki heyetin maaş günü yarın onun için sizin yarın duruşma olmaz duruşma olmayacağı içinde pazartesi günü öğlen bu talepleri alıyorlar ben tabi garip karşıladım onu hakikaten öğlen oldu siz Salı günleri bizim taleplerimizi dinleyeceğinizi ve Cuma günü dinleyeceğinizi söylemiştiniz daha önceki davada da öyleydi ama bakın bu hüküm bile bizim aleyhimize sonuç veriyor heyet maaş alacağı zaman bizim iddianameden belki 100 sayfa daha okunacaktı zaten satır satır okunuyor burada günlerdir biz burada iddianamenin bitmesini bekliyoruz heyet burada da hassas değil çünkü sanıkların aleyhine bir şey bu çünkü heyetin maaş günü olduğu zaman duruşma yapılmayabiliyor ilgisiz görünüyor bu belki ama biz böyle görüyoruz bunu haklıyız böyle görmekte iddianame bir celse daha uzamış oldu belki siz şimdi bayram sonu Perşembe, Cuma günü bayram tatiline gideceksiniz idari izinle zannediyorum bir haftaya da tamamlanmadı bu ama siz bu duruşmayı 28’inde diğer dava olduğuna göre 29’una belki erteleyeceksiniz onu da bilemiyoruz ama sanıklar arasındaki yürütülen tahminler bütün uygulamalarınız sanıkların aleyhine olduğu için bazı arkadaşlarımız diyor ki ya 20-25 gün daha atarlar bakalım onu da göreceğiz son bir nokta o biraz daha can sıkıcı nokta olacak 209 esasta kayıtlı davanın duruşma aralarında sanıklar uzaktan gelen yakınlarıyla karşılıkla arada zaten 10-15 metre var konuşuyorlar karşılıklı bazı mükaleme oluyor şimdi bu davada yeni bir adet icat edilmiş deniyor ki dilekçe verecek görüşmek isteyen sanık

(14)

evet ziyarete gelen kişide dilekçe verecek bunu mahkeme görecek o dilekçe yoksa görüşemeyecek hangi yasada var efendim bu duruşma arasına heyet niçin böyle bir düzenleme geriyor kaldı ki diğer davada böyle bir şey yok yani biz haklarımıza sahip çıkmasak demek ki o davada uygulanan kısıtlı haklar bile bizden esirgenecek ben bunu da bütün arkadaşlarım adına dikkate getirmek istiyorum celse aralarında başka bir davada yine bu salonda 28 Eylül’de muhtemelen diğer davanın yargılamasında duruşma arası verildiğinde tutuklu sanıklar oradaki yakınlarıyla uzaktan görüşecek, konuşacak ama bu davada dilekçe olmazsa göremeyecek hatta şöyle şeyler var sen dilekçe vermiştin görüşmüştün bugün görüşemezsin bu tür kuşkularda var arkadaşlarımızda şimdi bütün bunlar dikkate alındığında bizim usul ile ilgili savunmamızı yakından ilgilendiren taleplerimizin biraz daha ciddiye alınması ve bize taahhütte bulunduğunuz gibi yasalarda belirtilen biçimde uygulanmasını bekliyoruz bunun da ilk akla gelen örneği tutanaklardır böyle 20 gün 30 gün arayla tutanak dağıtmak tanzim etmek yoluyla biz bu davayı nasıl yürüteceğiz biz 20 gün önceki bakın pazartesi günü bizim taleplerimizle ilgili ara kararı hala belli değil dün verebilirdiniz o ara kararını vermediniz çünkü bu sanıkların merak ettiği bir şey hepsini reddedecektik neyi merak ediyorsunuz diyebilirsiniz içinizden ama biz yasaya baktığımız zaman böyle bir şey olmadığına göre sanıkların talepleri otomatikman reddedilir demediğinize göre ve sizde yasalara göre karar verdiğinizi burada belirttiğinize göre bizim taleplerimizin kabulü konusunda beklenti içinde olmamız normal ama kurallara bakınca hakikaten ne bekliyorsunuz düşüncesi hakim hale geliyor bu bakımdan ben yinede yasalardaki haklarımıza dayanarak bu taleplerimin karşılanmasını beklediğimi ifade etmek istiyorum söyleyeceklerim bu kadar”

Mahkeme Başkanı " Emcet bey mahkememizin başkan izinli olan mahkememizin başkanı ile ilgili söylediğiniz sözler biraz yoruma dayanıyor, varsayıma dayanıyor yani duruşmaya çıkmadan, okumadan zabıtlara duruşmaya çıkacağı şeklinde bir beyanda bulundunuz bu varsayıma dayanıyor yani yapacağı şeyleri önceden öngörüp bu şekilde yorum yapıyorsunuz yani okumadan çıkacağını nerden çıkartıyorsunuz “

Sanık Emcet Olcaytu “ şimdi göreceğiz ben iddia ediyorum heyet başkanı”

Mahkeme Başkanı " ayrıca her duruşmada ortalama 80 veya 100 sayfa duruşma saptı çıkıyor bunları hatasız olarak yazmak için arkadaşlar çalışıyorlar ve biraz zannediyorum 3 günle 1 hafta arasında bir duruşma zabıtları çıkıyor yani çokta büyük bir gecikmeye “

Sanık Emcet Olcaytu “40 gün geçti efendim nasıl 1 hafta“

Mahkeme Başkanı "o yapılan düzeltmeye ilişkin bir şey yani “

Sanık Emcet Olcaytu “efendim belgesi ortada 6 Ağustos 40 gün geçti ayrıca dediğim gibi ben iddia ediyorum heyet başkanı geldiği zaman bir önceki son duruşma eğer bizi 1,5 ay erteleyecekseniz tabi olabilir o ama yarın gelse neyi okuyacak heyet başkanı”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan söz istedi verildi; Sayın başkan, sayı üyeler, kıymetli hazurun değerli katılımcılar hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum dün çok ilginç bir şey yaşadım sayın beni tutuklamaya sevk eden sayın savcılarımızdan Nihat Taşkın beyden izin istedim duruşma bittikten sonra 1 dakika görüşebilir miyim diye kendisinin izniyle yaklaştım ve aramızda bir diyalog geçti çünkü dünkü iddianamenin okunan bölümlerinde benim 16 Aralık 2003 tarihinde yaptığımı iddia ettiğim ve ilk duyduğum günden itibaren daha tutuklanmadan 6 ay önce aksiyon ve malum medyaya dağıtılarak servis edilen bu metnin oluşturulduğunu iddia ettiğim bu metinle ilgili olarak burada yaklaşık 50-60 sayfa iddianamede bölümler okundu bende bunları oturduğum yerden itirazlarımı yaptım o sırada hatta hızımı alamadım size de bu konuda bir dilekçe gönderdim merak ettiğim şey şuydu yaklaştım sayın savcıma dedim ki sayın savcım neden bunun ses ve görüntü kayıtlarını iddianamenin eklerine koymadınız. Sayın savcım dedi ki Mustafa’nın ki orada duruyor ya, bende dedim ki efendim Mustafa’nınkinden bana ne benimkiler nerde? Çünkü ben bunun yok olduğunu iddia ediyorum ve bu iddiamla ilgili olarak teknik inceleme yaptırmak istiyorum çünkü ben televizyon teknolojisini, ses teknolojisini biliyorum

(15)

bununla ilgili inceleme yaptırmak istiyorum sayın savcımın bana verdiği yanıt başa döneceğim beni tutuklamaya sevk etmeden önce sayın savcım bir ara Mehmet Ali beyde geldi gittiler Zekeriya bey ve sayın savcım bu konudaki görüşlerimi alırken bana dediler ki görüntüyü de sesi de getiririz burada bazı arkadaşlara görüntü ve sesi izlettik onların avukatları ve kendileri burada bayıldılar, düştüler sizde dikkatli olun avukatım Ahmet Çörtoğlu’da ordaydı avukat bey bayılabilirsiniz Zekeriya bey söyledi bende dedim ki izletin getirin derhal buraya talep ediyorum ve sayın savcı telefon etti bir CD getirdiler CD içerinde ne görüntü vardı ne ses vardı başka telefon konuşmaları, 1988’li yıllardan görüşmeler, konuşmalar falan vardı başka başka bir sürü şeyler vardı onları dinlettiler peki bu sayın savcılar bana dediler ki biz bu ses ve görüntüyü koyacağız bende ısrarla buraya getirin nasıl ne demek koyacağız dedim ısrarım üzerine sayın savcılar bana dediler ki kardeşim sen bunu reddedersen et önemli değil çünkü Hasan Atilla Uğur bunu kabul etti kendisi buruda bende kendilerine dedim ki ben Hasan Atilla Uğur’u tanımıyorum bana dediler ki sen Hasan Atilla Uğur’u Hasan Atilla Uğur olarak tanımıyorsun ne olarak tanıyorum Kürşat albay olarak tanıyorsun bende dedim ki ben Kürşat albay diye bir albayla tanışmadım. Şener Eruygur paşaya gittim bir gün öğlen üzeriydi yemek yiyelim dedi üst katta bir yere çıktık orta yemek yedik ama ben hatırlamıyorum belki orda birisinin adı Kürşat’tı ama hatırlamıyorum, tanımıyorum o kabul etti dediler ve ben tanışmadığı Hasan Atilla Uğur’la Emcet beyi, Adil beyin ve Birol Başaran beyin huzurunda cezaevinde tanıştım kendisine hiç tanımıyorum tabi hoş geldiniz falan dedikten sonra kendisi adını söyler söylemez ben kendisine ya size yakışıyor mu siz kahraman bir kişisiniz siz Abdullah Öcalan’ı sorgulamakla görevlendirilmiş bir kahraman kişiliksiniz beni tanımazken benimle hiçbir ilişkiniz yokken savcılığa böyle bir ifadeyi nasıl verdiniz dedim kendisi burada sorabilirsiniz bana dedi ki ben kime ifade vermişim Tuncay bey dedi ben sizi çok severim böyle konuşursanız canınızı sıkarım dedi ben de dedim ki siz nasıl böyle bir ifade verirsiniz ben kime ifade vermişim dedi savcı beylere dedim dedik Tuncay bey benim polis ve savcılık ifadem yok ben poliste ve savcılıkta ifade vermedim işte burada Hasan Atilla Uğur ve ben dün görüntü ve ses kaydını isteyince düne geliyorum sayın savcım bana ya onun görüntü ve ses kaydı yok bilgisayar çıktısı dedi yani olmayan bir şeyle ilgili olarak ben 1 yıldır tutukluyum ben gitmişimde Erkan’a demişim ki Erkan diye hitap ediyorum sayın Erkan Mumcu’ya sayın Erkan Mumcu’yla ben 1992 yılında yada 93 yılında tanışmadım ki ben sayın Erkan Mumcu’yla yaklaşık 80’li yıllarda tanıştım siyasete ilk atıldığı anda tanıştım Tekin Bayram getirdi tanıştırdı. Tekin Bayram kendisini siyasete sokan kişidir. Erkan ANAP’tan ayrılma Mesut Yılmaz’a karşı diren ANAP’ın genel başkanı sen ol dedim o zaman beni dinlese dinlerdi gider gitmez AKP’ye ben demişim ki istifa et peki güzel aile dostum oldu, konuştuğum, görüştüğüm Erkan Mumcu’ya gittim dedim istifa et Erkan Mumcu benim bu istifa telkinim üzerine tam 4,5 yıl düşünmüş 4,5 yıl istifa edeyim mi? etmeyeyim mi demiş 4,5 yıl sonra benim konuşmam aklına gelmiş istifa etmiş Murat Başeskioğlu 2002 yılında görüşmüşüm 2009 yılında ayrılmış iddianameye göre benim telkinim üzerine ayrılmış şimdi bunu aklın kabul etmesi mümkün mü? Ben neden buradayım neden olmayan şeylerle ilgili olarak beni burada tutuyorsunuz? Neden buradayım? Sayın savcıma diyorum ki ya el bombası diyorsun insaf et sayın savcım parmak izim yok, üstünde hiçbir şeyim yok olsa hemen koyar çünkü bende hiçbir şey yok bu el bombası değil bununla ilgili bahistik incelemesi var size sundum kendisi e diyor ki ya görünce korkar gördün de korktun mu sayın savcım ya şikayetçi kim birinin içinde mum var, birinin içinde şamdan var, birisi ortadan kesik çocuklardan biri 120 gazetecinin eşyasının toplandığı bir depo o depoda bulunmuş Tuncay’ın diyor diyorum sayın savcım bana ruhsatsı tabancan var diyor yazıyorsun ikiye yazdın, üçe yazdın, dörde yazacaksın ya koymuşsun ya ikinin eklerine ruhsatı koymuşsun ya orda duruyor ya orda var ruhsatsız tabancam yok öyle bir şey yok 16 Aralık 2003 görüşmesi ses ve görüntü kaydı olarak vardı yok.

Yok, ama ses ve görüntü kaydı olarak var diye yazıyorsunuz. Bomba yok, silah yok ama Tuncay içerde hani objektiflik. Peki savcıların yalan söyleme hakkı var mı ? Hasan Atilla Uğur

(16)

burada. Öyle bir hakka sahipler mi, beni sorgularken bana Hasan Atilla Uğur bunu tehid etti, evet dedi görüştük dedi, tanımıyorum yeminle söylüyorum tanımıyorum. Tanımıyorum.

Tanımadığım bir insanla görüşmeyi kabul etmez zorunda kalacağım. Reddediyorum efendim.

Her şeyi kabul edebilirim. Ben gazetecilik yaptım. Çok uzun süre gazetecilik yaptım pek çok insan ile görüştüm, size bir olay anlatayım, 1988 yılı, susurluk ile ilgili her şey ayyukta, bana bir belge geldi. Susurluk ile ilişkililer listesi. Elli sekiz kişilik bir liste, elli yedinci sırasında Fethullah Gülen’in adı var, ben listeyi aldım. Benim için ordaki elli yedi kişi de elli sekiz kişi de bir. Çıktım okudum, dedim ki MİT Başbakan’a bu belgeyi verdi. Kıyamet koptu, Türkiye de kıyamet koptu.

Fethullah Gülen beni çağırdı, görüşmek istiyor söz hakkı, tabi ki söz hakkı. Gittim oturdum ropörtajımızı yaptık, o röportajı yayınladık biz televizyonda ondan sonra bir daha görüşmek istedi. Hakkımda onlarca dava açtılar. Beni suçluyor sürekli olarak. Sen yaptın, sen ekledin, bunun hesabını vereceksin. 3. görüşmeye çağırdı gittim. 3. görüşmede dedi ki senden özür diliyoruz. Bunu başbakan ın emri ile dönemin 28 Şubat’ın başbakanı olan Sayın Necmettin Erbakan ‘ ın emri ile MİT müsteşarlığının hazırladığı Cevat Öneş adlı müsteşar yardımcısı tarafından bize söylendi dedi. Senden özür diliyoruz dedi. Objektif olmak mesleği yerine getirirken çok önemli bir kıstastır. Beni sevmeyebilirsiniz. Benden hoşlanmayabilirsiniz, benim siyasi görüşlerime katılmayabilirsiniz, ben sizinle aynı siyasi görüşleri düşünmek zorunda değilim, ama bir savcı heyetinin savcılık makamının bir yargıç heyetinin işini yaparken ben bundan gıcık kapıyorum, yatsın biraz daha böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değildir. Objektif davranılmak zorundadır. Ben objektif olarak eleştirdiğimi söylüyorum diyorum ki böyle böyle bir şey olmaz. Olmayan şeylerle beni nasıl suçlarsınız. Suçumu öğrenmek istiyorum. Neye göre öğrenmek istiyorum, diyorum ki 101/1, CMK burada, artık sayın savcılarım, Mehmet Ali Bey, okudukça işaretlemekten hukuk fakültesi bitirmiş gibi olacağım yakında. 101/1, diyor ki, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hali, şimdi dosya size önünüze geliyor, diyorsunuz ki silahlı bombalı, bak kameralı tespitli, yok. O yüzden diyorum ki efendim usul esasın kapısı. Ordan geçmeden esasa ulaşmak mümkün değildir. Bu deliler hukuka göre delil midir değil midir.? şimdi bunlar bilgisayarımda yazsam, çıkarsam bir belge Mehmet Ali bey ile ilgili olarak bunun bir hükmü şahsiyeti, onu ilgilendiren bir bölümü olabilir mi.? Böyle bir şey olabilir mi ? Bu ciddiye alınabilir mi.? Bununla ilgili gerçeklik olgusu tartışılmadan böyle bir şey nasıl gelir de burada konuşulur. Ben ona demişim de o bana, yok böyle bir şey diyorum, bunu oluşturan kişi Nuray Başaran. Bunu oluşturan Adnan Hocacılar, bunu oluşturan kişi Yarbay Adnan mıdır nedir, bunu oluşturan onu oluşturan Başçavuş. Bunlar Ankara da şirket kurmuşlar ellerini sokuyorlar kazana çıkartıp çıkartıp dağıtıyorlar sayın savcılarımda bunları biliyor. Biliyor bunları, “

Mahkeme Başkanı:” Heyete bakarak konuşun.”

Sanık Tuncay Özkan:” ama efendim bunlarla ilgli olarak burada yatan benim, uydurulmuş oluşturulmuş şimdi bir sürü şey içinden çıkamadığınız, içinden çıkamayacağınız, bir labirente dönüşmüş, bir sürü şey, bir sürü şey. Ayıklamaya çalışıyorum yardımcı olmaya çalışıyorum.

Diyorum ki bu gerçek değil, bunun gerçek olmadığı ortada. Peki nasıl gerçek gibi gösterisiniz, sizin sesiniz yoksa görüntünüz yoksa, nasıl var dersiniz, nasıl olabilir böyle bir şey ben bir yıldır burada tutukluyum niye tutuklu olduğumu düşünüyorum düşünüyorum söylenmediği için diyorum ki herhalde görüşme onların oluşturduğu o metin nedeni ile tutukluyum. Ses ve görüntü kaydını istiyorum. Defalarca tahliye dilekçelerimde talep ettim dedim ki bunların ses ve görüntü kaydını bana verin ben bunların analizini yaptırmak istiyorum bu oluşturulmuştur. Ha sonra araştırıyorum, bakıyorum, oluşturanlar belli, kendileri de iddianameye yazmışlar, John kustater, Faruk Çelik, Nuray Başaran, Lobi, onları da yazmışlar kimin oluşturduğunu biliyorlar. Kimden geldiğini biliyorlar. Her yerde o çıkıyor. Her yerde o çıkıyor. Kimi ararsanız bundan var. mebzül miktarda kimin evine giderseniz bunlar çıkartıyorsunuz bir tane herkes meraklı ya bu Tuncay bu 16 Aralık 2003’te bu AKP’li iki bakanın istifası için nasıl bir konuşma yapmış diye herkes bundan

Referanslar

Benzer Belgeler

İkinci Yeni şairi olarak görülen Turgut Uyar, şiir hayatının ilk yıllarında dönemin hâkim şiir hareketi olan Garip Hareketi’nin etkilerinin görüldüğü

TERCÜMAN MARİFETİYLE ALINAN BEYANINDA: Mavi marmara gemisindeydim, işte anlatıldığı gibi daha önceden sabah namazından sonra plastik mermileri ile önce sonra gas

geçen talep gününde söz aldığımda sınırlı zaman içinde üzerime atfedilen 36, 37 ve 38 nolu ek klasörlerdeki dijital verilerin ilk sayfalarını göstererek dikkatlerinizi

Sanık Birol Başaran:” Hayır ben o dediğim gibi belge şöyle şöyleyim, gerçekten bu iddianame ile ilgili çok okudum ekleri şey yaptım ama o belgelerin o

Tüm Ceza Hukukçularının üzerinde uzlaştığı bu konuda heyetinizin, hukuki yorumunu daha ayrıntılı bir şekilde tarafıma bildirmesini talep ediyorum.. Bu konuda ki

Sanık Emcet Olcaytu: ”Açıklayayım, anlaması çok kolay bunun ama anlaşılamadığına göre açıklayayım, ben Adil Serdar Saçan’la 2006 yılında Danıştay

Sanık Durmuş Ali Özoğlu’nun; her bir sanığa isnat olunan iddianamede ayrıntısıyla açıklanan yasal dayanakları gösterilerek sevk maddesi düzenlenen suç ve olaylarla

Sanık Ahmet Tuncay Özkan söz istedi verildi :” sayın başkan değerli hazurun çok kıymetli katılımcılar, tutanakla ilgili başlamak istiyorum bende benim adım Ahmet Tuncay