• Sonuç bulunamadı

Demokrasinin işleyişinde yargının rolü ve meşruiyeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demokrasinin işleyişinde yargının rolü ve meşruiyeti"

Copied!
186
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAMU HUKUKU ANABĠLĠM DALI

DEMOKRASĠNĠN ĠġLEYĠġĠNDE YARGININ ROLÜ VE

MEġRUĠYETĠ

Mehmet Fatih HÜNER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Reyhan SUNAY

(2)
(3)
(4)

ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa No Özet ………...x Summary ………xii Kısaltmalar ………...xiv GiriĢ ……….1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM DEMOKRASĠ KAVRAMI VE GENEL OLARAK YARGI FAALĠYETĠ …..5

I. DEMOKRASĠ KAVRAMI………...5

A. Demokrasinin Tanımlanması ………....5

1. Demokrasinin Tanımlanmasında Yöntem ………5

2. Demokrasinin Dinamizmi ve Kırılganlığı ………7

3. Demokrasinin Moral Değerlerle ĠliĢkisi ………...8

4. Demokrasiyi Alternatifleriyle Anlamak ……….13

B. Demokrasinin Asgari ġartları ………..17

1. Siyasi EĢitlik ………...…17

2. Çoğunluk Ġktidarı ………....21

C. Demokrasi Biçimleri ………...27

1.Doğrudan Demokrasi ………...27

2.Temsili Demokrasi ………...30

a. Temsil Sorunu ve Çözüm Yolları ………..32

b. Denetim Sorunu ve Çözüm Yolları ………...38

aa. Siyasi Denetim ………....38

bb. Kamuoyu Denetimi ………....39

cc. Ġdari Denetim ………..40

dd. Yargı denetimi ………42

D. Anayasal Demokrasilerin Temel Özellikleri ………..43

1. Hukuk Devleti ………46

(5)

Sayfa No

a. Genel Olarak ………...51

b. Ġnsan Haklarının Anayasalarda Yer Alan Tasnifi ………..54

aa. Negatif Statü Hakları ………..…….54

bb. Aktif Statü Hakları ………..…55

cc. Pozitif Statü Hakları ………....56

3. Kuvvetler Ayrılığı ………...58

4. Tarafsız Devlet ………61

5. Çoğulculuk ………..64

II. GENEL OLARAK YARGI FAALĠYETĠ ………...65

A. Yargı Organı ve Yargı Faaliyeti ………..65

B. Yargı Sistemleri ………...66 1. Yargı Birliği ………66 2. Yargı Ayrılığı ………..67 C. Yargı Türleri ………....…68 1. Adli Yargı ………...…68 2. Ġdari Yargı ………..68 3. Askeri Yargı ……….…………..69 4. Anayasa Yargısı ………..72

a. Anayasa Mahkemelerinin Ortaya ÇıkıĢı ………...74

b. Anayasa Mahkemelerinin Görevleri ………...76

aa. Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Denetimi ………...76

bb. Anayasanın Yorumlanması ………...79

cc. Diğer Görevleri ……….………..…....84

ĠKĠNCĠ BÖLÜM DEMOKRASĠ - YARGI ĠLĠġKĠSĠNDE TEMEL PRENSĠPLER VE DÜZENLEMELER ………..………….…………..86

I. YARGILAMAYA HÂKĠM OLAN TEMEL ĠLKELER ………...86

A. Yargı Bağımsızlığı ……….………...87

1. Kurumsal Bağımsızlık ………....88

(6)

Sayfa No

B. Yargı Tarafsızlığı ………....91

C. Aleni Yargılama Ġlkesi ………..………..96

D. Makul Sürede Yargılama Ġlkesi ………...………...97

E. Diğer Ġlkeler ………...………….98

II. YARGI MENSUPLARINA ĠLĠġKĠN DÜZENLEMELER ……….99

A. Yargı mensuplarının Niteliksel ve Niceliksel Yeterliliği ………...……99

B. Hâkim ve Savcıların Mesleğe Kabulü ve Yükselmeleri ………...101

C. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Sağladığı Güvenceler ……..103

1. Kurulun Görevi ………....103

2. Kurulun Yapısı ………...104

III. YARGININ YORUM YETKĠSĠ ………...106

A. Yargının Yorum Tekeli ………..………....……...106

B. Yorum Yöntemleri ………107

1. Lâfzî Yorum ……….….108

2. Tarihsel Yorum ……….……109

3. Amaçsal Yorum ………...….110

4. Sistematik Yorum ………..111

B. Yorumun Yetkisinin Sınırları ………...…….112

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEġRUĠYET SORUNU AÇISINDAN DEMOKRASĠ VE YARGI ĠLĠġKĠSĠ ………..115

I. MEġRUĠYET KAVRAMI ……….………..115

A. Bir “Üst Kavram” Olarak MeĢruiyet ………...…….115

B. MeĢruiyetin Güncel Temelleri ….……….119

1. MeĢruiyet - Demokrasi ĠliĢkisi ……….119

2. MeĢruiyet - Ġnsan Hakları ĠliĢkisi ………..…….…..120

II. YARGIDA MEġRUĠYET SORUNU ……….121

A. Genel Olarak ……….…121

B. Yargıda MeĢruiyet Sorununun Nedenleri ……….122

(7)

Sayfa No

a. Üye Profili ………..……...127

b. Üyelerin Seçilme ġekli ……….…………..…..129

2. Yargısal Aktivizm ……….……….…131

a. Yargısal Aktivizmin Nedenleri ……….………..…..132

aa. Mahkeme Üyelerinin Tutumları ……….132

bb. Yürürlükteki Anayasa/Kanunlar ………....135

cc. Ülkedeki Siyasi Kültür ………...137

b. Yargısal Aktivizmin Sonuçları ……….139

Sonuç ……….…...141

Kaynakça ………...144

Ekler ………...152

Ek-1. Yargı Etiği ve Yargı Bağımsızlığı Konusunda Uluslararası Belgeler ..…..152

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Mehmet Fatih HÜNER

Numarası 094234001006

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku / Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç Dr. Reyhan SUNAY

Tezin Adı Demokrasinin İşleyişinde Yargının Rolü ve Meşruiyeti

ÖZET

Bu çalıĢmada, demokrasinin iĢleyiĢinde yargının rolü ve meĢruiyeti tartıĢılmaktadır. Demokrasinin tarihi her ne kadar iki bin beĢ yüz yıl öncesine dayanıyorsa da, demokrasinin neyi ifade ettiği hususu bugün dahi tartıĢmalıdır. Bu durum, demokrasi üzerine yapılacak çalıĢmaların her dönemde güncel bir ihtiyaca cevap vereceği anlamına gelmektedir. ĠĢte günümüzdeki demokrasi tartıĢmalarına güncellik katan en önemli unsur, demokrasi ve yargı iliĢkisi olmaktadır. Özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra, yargının demokrasilerdeki rolü değiĢime uğramıĢtır. Bu dönemle birlikte, siyasi iktidarları sınırlama ihtiyacına cevap verebilecek en uygun çözümün, yargı yoluyla denetim olduğu fikri kabul görmeye baĢlamıĢtır. Böylece Anayasa Mahkemeleri aracılığıyla, yargıya siyasi rolün biçildiği bir döneme girilmiĢ olmaktadır.

Demokrasi-yargı iliĢkisini incelemeye değer kılan tek unsur elbette Anayasa Mahkemelerinin varlığı değildir. Yargıda yaĢanan bütün sorunların bir Ģekilde demokratik sisteme zarar verdiği söylenebilir. Aynı Ģekilde, sağlıklı iĢleyen bir yargı düzeninin varlığı da, demokrasinin sağlıklı biçimde iĢlemesi için zorunlu olmaktadır. Bu durum, yargıya iliĢkin kurumsal düzenlemelerin ve uygulamadan kaynaklanan sorunların incelenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu incelemeler ıĢığında,

(9)

demokrasilerde yaĢanan yargı kaynaklı sorunların önüne geçilmesi mümkün olabilir. Öte yandan, yargı kaynaklı sorunların gerçekten yargı kaynaklı olup-olmadığının anlaĢılması için de yargının geniĢ biçimde incelenmesi gerekmektedir. Çünkü yargı kaynaklı olduğu düĢünülen bazı sorunların aslında, siyasi iktidarlardan veya ilgili ülkedeki siyasi kültürden kaynaklanması söz konusu olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Demokrasi, Yargı, Hukuk Devleti, Ġnsan hakları, Anayasa Mahkemesi.

(10)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Mehmet Fatih HÜNER

Numarası 094234001006

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku / Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç Dr. Reyhan SUNAY

Tezin Adı

The Role and Legitimism of Jurisdiction in the Operation of Democracy

SUMMARY

This study discusses the role and legitimism of jurisdiction in democracy. Although the history of democracy dates back to as early as two thousand five hundred years ago, it is not understood fully even today. This means that studies on democracy are to respond to a current need. Thereby the most significant component that makes democracy discussions up-to-date is the relation between democracy and jurisdiction. Especially after the World War II, the role of jurisdiction in democracies has changed. With the beginning of this period, the contemplation that the most appropriate way to meet the need to limit political powers is to use jurisdiction has become popular. Therefore, an era in which jurisdiction is casted a political role via Constitutional Courts has began.

The existence of Constitutional Courts is not the only factor that makes the relation between democracy-jurisdiction worthy of studying. It can be argued that all problems in jurisdiction somehow give harm to proper operation of democracy. Similarly, a robust jurisdiction entails a sound democracy. This case entails the examination of the problems resulting from institutional regulations and applications in jurisdiction. In the light of these examinations, it can be possible to prevent

(11)

jurisdiction related problems in democracy. On the other hand, jurisdiction is to be examined comprehensively so as to decide whether problems are really jurisdiction related or not because it is possible that some problems which are considered to be jurisdiction related can stem from political power or the political culture in the country.

Key Words: Democracy, Jurisdiction, State of Law, Human Rights, Constitutional Court.

(12)

KISALTMALAR

ABD : Amerika BirleĢik Devletleri age. : Adı geçen eser

AĠHM : Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi AĠHS : Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi

AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

AÜSBFD : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi bkz : Bakınız

Çev. : Çeviren E. : Esas

E.T. : EriĢim Tarihi

EÜHFD : Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi HFSA : Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi

HSYK : Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ĠHEB : Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi K. : Karar

s. : Sayfa

TESEV : Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı vd : Ve devamı

(13)

GĠRĠġ

Demokrasi ve yargı iliĢkisi, dünyadaki duruma paralel olarak son yıllarda, ülkemizde de üzerine artan sayıda incelemenin yapıldığı bir konudur. Bunun temel nedeni, son on yıllarda demokrasi ve yargı iliĢkisinin yeni boyutlar kazanmıĢ olmasıdır. Ülkemizde de özellikle son dönemde, demokrasi ve yargı arasında gerilimli bir iliĢkinin varlığından söz edilebilir. Dolayısıyla demokrasi ve yargı arasındaki bu gerilimin nedenleriyle ve sonuçlarıyla ortaya konulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı Ģekilde, bu gerilimin nasıl çözülebileceğinin yollarının aranması da demokrasinin sağlıklı bir Ģekilde iĢlemesinin sağlanması için zorunludur. Bununla birlikte ülkemizde bu konuda yapılan çalıĢmaların, dünyanın diğer demokrasilerinde yapılan çalıĢmalara nazaran oldukça az sayıda olduğu söylenebilir. Bu bakımdan, demokrasinin iĢleyiĢinde yargının rolünün ve meĢruiyetinin tartıĢılacağı bu çalıĢmanın, güncel bir ihtiyaca cevap vermesi beklenmektedir.

Demokrasi ve yargı iliĢkisinin incelendiği çalıĢmalara bakıldığında, genellikle demokrasi veya yargı kavramlarından birisine ağırlık verildiği görülmektedir. Bu çalıĢmada ise, demokrasiye ve yargıya iliĢkin yapılan açıklamaların dağılımı konusunda bir denge gözetilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu durumun, demokrasinin iĢleyiĢinde yargının rolünün ve meĢruiyetinin açıklanmasına yardımcı olması beklenmektedir. Çünkü demokrasiye ve yargıya iliĢkin ayrıntılı değerlendirmelerde bulunurken, aynı zamanda demokrasi ve yargı iliĢkisinin hangi noktalarda sorunlu bir hal aldığını görme fırsatımız olacaktır. Yine bu konuda yapılan çalıĢmalarda, genel olarak yargı kavramından ziyade anayasa yargısının incelenmesine ağırlık verildiği görülmektedir. ġüphesiz demokrasi-yargı iliĢkisinin en sorunlu olduğu alan anayasa yargısıdır. Bununla birlikte; yargı organlarının yapısı, yargı mensuplarının eğitimi, hâkimlerin yargılamada kullandıkları yorum yöntemleri, yargılamaya hâkim olan ilkeler gibi konuların da değerlendirilmesi, demokrasi ve yargı iliĢkisinin doğru biçimde değerlendirilmesine yardımcı olacaktır. Dolayısıyla bu çalıĢmada, yargının geniĢ çaplı bir değerlendirmeye tabi tutulması yoluna gidilmiĢtir.

(14)

ÇalıĢmamızın konusu, demokrasinin iĢleyiĢinde yargının rolü ve meĢruiyeti olduğundan, demokrasinin iĢleyiĢ prensiplerinin açık bir Ģekilde ortaya konulması aynı zamanda bir zarurettir. Bu bağlamda, demokrasiden neyi anladığımızı, demokraside yaĢanan sorunları ve bu sorunlara getirilen çözüm yolları ile demokrasi anlayıĢındaki değiĢimle birlikte yargının değiĢen rolünün ayrıntılı olarak incelenmesi gerekecektir. Benzer Ģekilde, yargının görevi, yargı sistemleri gibi konularda da temel açıklamalarda bulunmak gerekecektir. Örneğin, Anayasa Mahkemelerinin demokrasinin iĢleyiĢindeki rolünü anlamak için, öncelikle hukuk devleti, insan hakları gibi konularda tarihsel ve kavramsal açıklamalara ihtiyacımız vardır. Bu açıklamaların ıĢığında da Anayasa Mahkemelerinin, örneğin insan haklarını korumak gibi bir görevi olup-olmadığı sorusuna verilecek yanıtların bir temele oturmuĢ olması sağlanabilir. Bu amaçla, çalıĢmamızın birinci bölümünde hem demokrasiye iliĢkin hem de yargıya iliĢkin temel açıklamalarda bulunulacaktır.

Demokrasi, günümüzün en itibar gören kavramlarından biri olmakla birlikte, aynı zamanda üzerinde ortak bir tanıma ulaĢılmasının mümkün görünmediği bir kavramdır. Bunun öncelikli nedeni de, demokrat olmayanların da demokrasi kavramının popülaritesinden yararlanmayı amaçlamalarıdır. Bununla birlikte demokrasinin tanımlanmasında, demokrasi kavramının kendisinden kaynaklanan bazı sorunlar da bulunmaktadır. Örneğin, demokrasi denilince akla ilk gelen tanım, halkın kendi kendisini yönetmesi olmaktadır. Öte yandan halkın halk tarafından yönetildiğini söylemek, DUVERGER‟in ifadesiyle aslında hiçbir Ģey söylememektir.1

Kısacası demokrasi kavramı, sınırları tam olarak çizilebilecek bir kavrama karĢılık gelmemektedir. Ayrıca demokrasinin tarih boyunca aldığı yol, demokrasinin nabzının sürekli tutulması gerektiğini de göstermektedir. Bu nedenlerle de demokrasiyle ilgili çalıĢmalarda öncelikle demokrasiden ne anlaĢıldığına iliĢkin açıklamalara ihtiyaç duyulmaktadır.

1 DUVERGER, s. 8.; Aktaran, YILMAZ, Aytekin, Modern Demokrasi: GeliĢimi ve Sorunları, Yeni

(15)

“Sözcükler sünger gibidir. Rastladıklarını emer ve yüklenen anlama göre ĢiĢerler. Sıkılınca da içleri boĢalıverir. Çok yinelendiklerinde de anlam ve değerleri azalabilir.”2

Sami Selçuk bu alıntıyı, laikliğin Türkiye‟deki serüvenini açıklamak için kullanmıĢtır. Demokrasi kavramının küresel anlamda baĢına gelenleri anlamak için de bu alıntı oldukça uygundur. Aynı yönde, insan hakları, meĢruiyet gibi kavramların da zamanla içeriğinin boĢalmasından, anlamsızlaĢmalarından söz edilebilir. Bu bakımdan bu çalıĢmada kullanılan kavramların neyi ifade ettiği hususunda, tarihsel ve kavramsal açıklamalara yer verilmesine özen gösterilmiĢtir. ġayet kavramlar yerli yerine oturursa, birçok sorunun cevabının kendiliğinden ortaya çıkması beklenebilir.

ÇalıĢmamızın ikinci bölümünde, demokrasi-yargı iliĢkisinde temel prensipler ve düzenlemeler incelenecektir. Bu çerçevede, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargı mensuplarının yeterliliği, yargının yorum tekeli gibi konular incelenerek, bir demokraside yargıya yönelik temel beklentiler ele alınacaktır.

ÇalıĢmamızın üçüncü bölümünde ise, genellikle Anayasa Mahkemeleri özelinde ele alınan, yargıda meĢruiyet sorunu incelenecektir. Bu sorun incelenirken de öncelikle meĢruiyete iliĢkin temel açıklamalara yer verilecek, daha sonra da yargıda meĢruiyet sorununun görünümleri değerlendirilecektir.

Bu çalıĢmada demokrasi ve yargı iliĢkisi, özellikle günümüzdeki demokrasi ve yargı algısı çerçevesinde ele alınmıĢtır. Bu bağlamda, çalıĢmazda özel olarak bir ülkedeki uygulamalar değerlendirilmemiĢtir. Bunun yerine, genel olarak modern demokrasilerin ve modern demokrasilerdeki yargı anlayıĢının izleri sürülmeye çalıĢılmıĢtır. Bununla birlikte, çalıĢmamızın konusunun Türkiye açısından taĢıdığı güncellik göz ardı edilemez. Dolayısıyla, çalıĢmamızda yeri geldikçe Türkiye‟deki duruma da değinilecektir. Bu çerçevede, bazı konularda Türkiye‟deki düzenlemenin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiği hususunda da değerlendirmelerde bulunulacaktır. Özellikle Türkiye‟deki bazı uygulamalar, çalıĢmamızla ilgili olarak

2 A. Jacquard / A. Tourane.; Aktaran, SELÇUK, Sami, Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne,

(16)

olması gerekene veya olmaması gerekene dair örnek teĢkil etmektedirler. Özellikle son yıllarda gündemi meĢgul eden bu örneklere ve konuyla ilgili tartıĢmalara yeri geldiğinde kısaca değinilecektir.

(17)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

DEMOKRASĠ KAVRAMI VE GENEL OLARAK YARGI FAALĠYETĠ

I. DEMOKRASĠ KAVRAMI

A. Demokrasinin Tanımlanması

1. Demokrasinin Tanımlanmasında Yöntem

Demokrasiyi tanımlarken karĢılaĢılan öncelikli sorun, idealist tanımlardan mı yoksa ampirik tanımlardan mı yola çıkılacağı olmaktadır. DAHL, demokrasinin hem bir ideali hem de bir gerçeği anlattığını ifade etmiĢtir.3

SARTORĠ‟ye göre de demokrasi, olan ve olması gerekenin çekiĢmesinden doğar.4

Dolayısıyla öncelikli sorunumuz, demokrasiyi tanımlarken olandan mı yoksa olması gerekenden mi yola çıkacağımızdır. ġüphesiz her iki yaklaĢımın da demokrasiye farklı Ģekillerde katkı sunması mümkündür ancak, günümüzde ampirik yöntemin öne çıktığı görülmektedir.5

Ampirik yöntemin öne çıkmasının temel sebebi, demokrasinin pratik halinin, ideal halinden gittikçe uzaklaĢmasıdır. “Demokrasi her zaman ideallerden daha azını gerçekleĢtirebilmiĢtir.”6

Bu durumda ideal demokrasi tanımı üzerinden çalıĢma yapmak, olan demokrasiyi ve onun izdüĢümlerini gözden kaçırmak anlamına gelmektedir. Bu yüzden ideal demokrasiyi bir demokrasi tanımı olarak ortaya koymaktansa, onu olan demokrasinin ulaĢması gereken bir hedef olarak

3

DAHL, Robert, Demokrasi Üzerine, (2. Baskı), Phoenix Yayınevi, Ankara, 2010. s. 35.

4 SARTORĠ, Giovanni, Demokrasi Teorisine Geri DönüĢ, Çev. Tunçer Karamustafaoğlu, Mehmet

Turhan, Yetkin Basımevi, Ankara, 1996, s. 9.

5 HUNTINGTON, Samuel P, Üçüncü Dalga, Geç 20. Yüzyılda DemokratikleĢme, (3. Baskı), Çev.

Ergun Özbudun, Kilit Yayınları, Ankara, 2011, s. 18.

(18)

değerlendirmek daha anlamlı olabilir. Kısaca özetlersek; demokrasi her zaman daha iyiye doğru yol alabilir, ancak demokrasinin ideal haline tam olarak ulaĢılması mümkün olmadığına göre asıl demokrasi; içinde yaĢadığımız, havasını soluduğumuz demokrasi olsa gerekir. Bu bakıĢ açısıyla, çalıĢmamızda demokrasinin ampirik tanımı üzerinden değerlendirmelerde bulunacağız.

ÇalıĢmamızın konusu düĢünüldüğünde, ampirik yönteme baĢvurmamız biraz da kaçınılmaz görünmektedir. Demokrasinin iki bin beĢ yüz yıllık bir tarihi olmasına ve yargılama faaliyetinin çok daha uzun bir tarihe sahip olmasına rağmen, demokrasi – yargı iliĢkisinde, bugünkü anlamda yaĢanan sorunların elli – altmıĢ yıllık bir geçmiĢi vardır.

Bilindiği üzere, Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra hukuk devleti ve insan hakları düĢüncesinde pratik ve düĢünsel anlamda çok ciddi geliĢmeler olmuĢtur. Pratik geliĢim; hukuk devleti, insan hakları gibi değerlere iliĢkin uluslararası belgelerin ortaya çıkması ve demokratik devletlerin de bu değerlere anayasalarında ve kanunlarında yer vermeye baĢlamalarıdır. Fikri geliĢimden kastettiğimiz Ģey ise, insanların, artık bu değerleri geçmiĢe nazaran daha güçlü bir Ģekilde talep etmeye baĢlamıĢ olmalarıdır. Elbette insan haklarının da hukuk devletinin de fikri temelleri çok daha önce atılmıĢtır. Bunu özetleyen en güzel cümle de ilk Fransız Anayasası‟nın üzerindeki “insan derisi ile kaplıdır” cümlesi olsa gerekir. Ancak 1945‟ten sonra günlük yaĢamda gerçekleĢen değiĢimlerin, diğer dönemlere göre çok daha hızlı olduğunu söylemek mümkündür, çünkü kımızı çizgiler daha önce aĢılmıĢ bulunmaktadır.

HUNTINGTON, 1942 yılındaki demokratik ülke sayısını on iki olarak tespit etmiĢtir.7

Daha sonra demokratik ülkelerin sayısında dalgalanmalar olmakla birlikte bugün için, seçimlerle iĢbaĢına gelen yönetimler dikkate alındığında, dünyada yüz yirmiye yakın demokratik ülkenin bulunduğu kabul edilmektedir.8

Bu kısa zaman

7 HUNTINGTON, 2011, s. 39.

(19)

diliminde gerçekleĢen, demokrasiye ve yargıya iliĢkin değiĢimler, her Ģeyden önce bu zaman diliminin ayrıntılı biçimde incelenmesini gerektirmektedir. Böylece demokrasinin iĢleyiĢinde yargının nasıl bir rolü olduğu ve yargıda meĢruiyet tartıĢmalarının neden baĢladığı daha kolay anlaĢılacaktır.

2. Demokrasinin Dinamizmi ve Kırılganlığı

Günümüzün demokratik rejimlerinde yaĢayanlar, demokrasideki değiĢime bakarak, eski Yunan demokrasisinin, demokrasi olmadığını dahi söyleyebilirler. Bizce burada söylenmesi gereken, demokrasinin dinamik bir kavram olduğudur. Doğrudan demokrasiler, kendi dönemlerinin Ģartları içinde demokrasiydiler. Köleliğin “normal” görüldüğü bir dünyada, kölelere oy hakkının verilmemesini eleĢtirmek çok da anlamlı bir tutum olarak görülemez. Benzer Ģekilde, kadınların erkeklerle eĢit haklara sahip olması gerektiği fikri, 20. yüzyılda tamamlandığına göre, bu tarihten önceki demokrasileri, kadın haklarına yer vermedikleri için demokrasi saymamak katı bir değerlendirme olacaktır.

Ġngiltere‟de 1914 yılında, yirmi yaĢın üzerindeki nüfusun yalnızca %30‟unun oy verme hakkı varken, 1931 yılında bu oran %97‟ye ulaĢmıĢtır.9

Bu kısa zaman dilimindeki değiĢim, her Ģeyden önce demokrasinin kendini yenileyen ve çağın gereklerine ayak uydurabilen bir rejim olduğunu göstermektedir. Bu istatistik, aynı zamanda konjonktürün de, demokrasinin ilerlemesinde veya gerilemesinde ne kadar etkili olabildiğini göstermektedir. Özellikle 20. yüzyıldaki demokrasi dalgalanmaları göz önüne alınırsa, demokrasinin ne kadar kırılgan bir rejim olduğu da ortaya çıkacaktır10

. HUNTINGTON‟un demokrasideki dalgalanmaları ele aldığı eserinde yaptığı gözlemler, demokrasinin kısa zaman dilimlerinde dahi ne kadar iniĢli – çıkıĢlı bir seyir izleyebildiğini ortaya koymaktadır.

9 DAHL, 2010, s. 33.

(20)

Demokrasideki bu dinamizm ve kırılganlık, tek bir demokrasi tanımı arayanları hayal kırıklığına uğratacaktır. ARBLASTER‟e göre demokrasinin hiçbir zaman tek bir anlamı olmayacaktır.11

Demokrasinin tanımlanmasındaki sorunun nedenlerinden biri de demokrasinin derecelerinin bulunmasıdır.12

Bir rejim “ya demokrasidir ya da demokrasi değildir” Ģeklindeki bir yargı hatalıdır. Bu söylem, örneğin bir diktatörlük için rahatlıkla söylenebilir. Oysa demokrasilerde; yarı demokrasi, eksik demokrasi gibi kavramlara yer verilir. Bu durum esasen demokrasi açısından oldukça sıkıntılı bir durum yaratmaktadır. Ayrıca her ideoloji, demokrasiyi kendi açısından yorumlama yoluna gittiğinden, birbirine zıt demokrasi tanımları ortaya çıkmaktadır. Günümüzde demokrasinin ne kadar popüler bir kavram olduğu düĢünülürse; demokrat olmayanların, demokrat değilim demektense, demokrasiye farklı bir açıdan yaklaĢtıklarını söylemeleri anlaĢılabilir bir durumdur. Sonuçta tüm bunlardan ortaya çıkan, demokrasi konusunda ciddi bir kafa karıĢlığının ve demokrasilerin hiçbir ortak özelliği olmayabileceği düĢüncesinin oluĢmasıdır.

3. Demokrasinin Moral Değerlerle ĠliĢkisi

Demokrasiyi tanımlarken kullanacağımız yöntemi belirleyerek sadece küçük bir adım atmıĢ oluyoruz. Çünkü bu durumda da yine çok genel olarak iki demokrasi yaklaĢımı ile karĢı karĢıyayız. Bunlardan birincisi demokrasiyi, halkın seçimler yoluyla (temsili demokraside) dolaylı olarak da olsa iktidara gelmesi olarak tanımlar. Seçimlerin doğal sonucu olarak da çoğunluk iktidara gelir. Bu tanım demokrasinin asgari tanımı olmakla birlikte, diğer görüĢü benimseyenler tarafından eksik bir tanım olarak görülür.13

Ġkinci görüĢün sahipleri, demokrasinin bir takım moral değerlere yaslanması gerektiğini savunurlar. Günümüzde bu değerlerden öne çıkanlar; insan hakları, hukuk devleti ve çoğulculuk olarak sıralanabilir. HUNTINGTON, demokrasinin bu tip

11 ARBLASTER, Anthony, Demokrasi, Çev. Nilüfer Yılmaz, Doruk Yayımcılık, Ankara, 1999, s.18. 12 BEETHAM, David / BOYLE, Kevin, Demokrasinin Temelleri, (2. Baskı), Çev. Aslıhan Zeynep

Kopuzlu, Adres Yayınları, Ankara, 2005, s. 2.

(21)

moral değerlere dayanmasının sakıncalarına iĢaret etmek için, “muğlâk normlardan yararlı tahliller doğmaz” demiĢtir.14

Moral değerlere dayalı olsun veya olmasın, bütün demokrasi yaklaĢımları için bir takım asgari Ģartları belirleme zorunluluğumuz vardır. Aksi halde demokrasi kavramı tamamen tanımlanamaz hale gelecektir. ERDOĞAN‟a göre demokrasi: “VatandaĢların, kendi ortak kaderiyle ilgili temel kararları birlikte almalarına imkân veren süreç ve mekanizmaların bütünüdür.”15

Bu tanıma göre demokrasinin en azından asgari Ģartları ve temel amacı bellidir. Amaç, halkın doğrudan veya dolaylı olarak kendisini yönetmesidir. Asgari Ģartlar ise, siyasi eĢitlik ve demokratik usullerle yapılan seçimler sonucunda çoğunluğun iktidarı olarak belirlenebilir. Esas tartıĢma ise buradan sonra baĢlamaktadır. Acaba demokrasi, bu Ģartlara mı indirgenmelidir, yoksa demokrasi bu Ģartların üzerinde Ģekillenen bir değerler bütünü müdür?

Kanaatimizce demokrasiyi yalnızca kurumsal düzenlemelere indirgemek hata olur.16 Demokrasiye yalnızca bahsi geçen kurumsal düzenlemelerle ulaĢılamaz.17 Genel olarak „demokrasi kültürü‟ olarak adlandırılabilecek, geleneksel değer ve davranıĢların demokrasiyle az-çok uyumlu olması hali de demokrasinin en azından sağlıklı biçimde iĢlemesi için gereklidir.

Nitekim demokrasi günümüzde salt kurumsal düzenlemelerden ibaret görülmemekte, bir toplum ve yaĢam felsefesi olarak kabul edilmektedir.18

Öyle

14 HUNTINGTON, 2011, s. 21,22. 15

ERDOĞAN, Mustafa, Demokrasi Laiklik Resmi Ġdeoloji, (2. Baskı), Liberte Yayınları, Ankara, 2000, s. 15.

16

Aynı yönde bkz. TOURAINE, Alain, Demokrasi Nedir?, (2. Baskı), Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul, 2000, s. 26.

17 ÖZBUDUN, Ergun, Farklılıklara Saygıda Sınıfta mı Kaldık?, 18 Nisan 2007 tarihli Zaman

Gazetesi.

18 ĠNSEL, Ahmet, Türkiye Toplumunun Bunalımı, Birikim Yayınları, Ġstanbul, 1990, s. 215 – 216.;

(22)

olmasaydı, Hitler dönemi Almanya‟sını da demokrasi kabul etmemiz gerekirdi. Hatırlanacağı üzere Hitler, iktidara normal anayasal süreçler içinde gelmiĢti.19 Kendisi gibi olmayan neredeyse herkese savaĢ açan bu diktatörün ve onu destekleyenlerin en büyük eksikliği hoĢgörü olarak belirmiĢtir. “HoĢgörü, “yanlıĢ” ya da “iğrenç” de olsa baĢkalarının düĢüncelerine veya dünya görüĢlerine katlanmayı gerektirmektedir.”20

Bu bakımdan insanların, farklı fikirlere saygı göstermesinin, belli bir olgunluk gerektirdiği aĢikârdır. Öte yandan, birbirine düĢman olan insanların oluĢturduğu bir devlette, demokrasiden söz edilemez. Böyle bir ülkede seçimler daha çok, hangi grubun hangi gruba baskı yapacağını belirlemek için yapılmıĢ olacaktır. Kuzey Ġrlanda‟da etnik ayrıĢmaya bağlı olarak oyların kemikleĢmesi, seçimlerin nüfus sayımına benzetilmesine neden olmuĢtur.21

Böyle bir ortamda demokrasiden söz etmek gerçekten zordur. Dolayısıyla bize göre demokrasi, bir takım moral değerlere dayanır ve bu değerlerin baĢında hoĢgörü gelir.22

Demokrasinin hoĢgörüye dayanması, demokrasinin Orta Çağ boyunca neden unutulduğunu da açıklar mahiyettedir. Bu çerçevede, Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra demokratik ülkelerin sayısının artmasının özel bir nedeni vardır. Bu neden; Ģüphesiz insanların ve devletlerin, hoĢgörüyü keĢfetmesi değildir. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nda, hem savaĢı kazanan hem de kaybeden devletler öyle bir yıkım yaĢamıĢlardır ki, savaĢın kimseyi ileri götürmediği ve savaĢmanın “karlı” olmadığı fark edilmiĢtir.23 Bunun üzerine bir daha benzer savaĢların olmaması için önlemler alınmıĢtır. SavaĢın hemen ertesinde BirleĢmiĢ Milletler kurulmuĢtur. 1948 yılında ise Ġnsan Hakları Evrensel beyannamesi kabul edilmiĢtir. Bugünkü Avrupa Birliği‟nin temelleri de o

19

ARBLASTER, 1999, s.14.

20

ARSLAN, Zühtü, Anayasa Teorisi, (2. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2008, s. 37.

21

UYGUN, Oktay, Demokrasinin Tarihsel, Felsefi ve Ahlaki Boyutları, Ġnkılâp Kitabevi, Ġstanbul, 2003, s. 210, 211.

22 Aynı yönde bkz. BAġGĠL, Ali Fuat, Demokrasi Yolunda, (3.Baskı), Yağmur Yayınevi, Ġstanbul,

2009, s. 49.

23 SavaĢta altmıĢ milyonun üstünde insan hayatını kaybetmiĢtir.

(23)

dönemde atılmıĢtır. Ekonomi terimleriyle ifade etmeye çalıĢırsak, Avrupa‟lı devletler rekabet etmek yerine, birleĢerek monopolleĢmeyi tercih etmiĢlerdir.

Sonuç olarak insanların ve devletlerin birbirlerine karĢı hoĢgörülü olmaları kolay bir Ģey değildir. Bu bağlamda devletlerin de demokrasiye geçiĢleri, demokrasiyi beğenmelerinin değil, bir anlamda demokrasiye mecbur kalmalarının sonucudur. Bu sonucu hazırlayan etmenler arasında, özellikle 18. yüzyıldan itibaren insanların verdiği demokrasi mücadelesi de Ģüphesiz göz ardı edilemez. Ancak insanların demokrasi konusunda, ulus devletlere karĢı etkinliklerini artırabilmeleri, temelde küreselleĢmenin de sonucu olarak 20 yüzyılda gerçekleĢebilmiĢtir.

Bu kısa tarihsel özet bize, demokrasinin neden kırılgan bir rejim olduğunu da anlatmaktadır. Demokrasi kırılgan bir rejim olduğuna göre, demokrasi isteyenlerin onu korumak istemesi de doğal karĢılanmalıdır. Çünkü demokrasi, her zaman otoriter veya totaliter bir rejime evrimle ihtimalini bünyesinde barındırmaktadır.24

Bu noktada militan (mücadeleci) demokrasi kavramına kısaca değinmek gerekir. Militan demokrasi, demokrasiye zarar verecek düĢüncelere yaĢam hakkının tanınmamasını öngörür. Bunun için de „zararlı‟ düĢüncelerin dile getirilmesinin dahi yasaklanması gerektiğini ifade eder. Buna göre; demokratik usulleri kullanarak, demokrasiyi tahrip etmek isteyenlerin durdurulması gerekir. Demokrasiyi tahrip edecek düĢüncelerin ve eylemlerin siyasi hayatta var olması engellenmelidir.25

Kanaatimizce, böyle bir rejim mümkün olabilirse de, bu rejimin adına demokrasi demek bir çeliĢki olacaktır. Çünkü bir beyan, bir eylem suç teĢkil ediyorsa zaten demokrasilerde de bu suçun cezalandırılması gerekir. Suç teĢkil etmediği müddetçe, demokrasiye aykırı görülen düĢünce ve eylemleri yasaklamak, demokrasinin özüyle bağdaĢmamaktadır.

24 DĠKMEN CANĠKOĞLU, Meltem, Anayasal Devlette MeĢruiyet, Yetkin yayınları,

Ankara, 2010. s. 142.

25

Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. HAKYEMEZ, Yusuf ġevki, Militan Demokrasi AnlayıĢı ve 1982 Anayasası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2000.

(24)

Demokrasinin en önemli tezlerinden birisi de, farklı fikir ve inanç sahiplerinin bir arada barıĢ içinde yaĢayabilmesinin mümkün olmasıdır. En azından günümüzde geçerli olan çoğulcu demokrasi anlayıĢının iddiası budur. Bu bakımdan militan demokrasi kavramı, sorunlu bir kavramdır. Ayrıca militan demokrasi anlayıĢı, demokrasiyi korumaktan ziyade çoğulculuğu kontrol altında tutmaya daha elveriĢlidir.26

Hâlbuki demokrasi, farklılıkların bir arada barıĢ içinde yaĢamasını amaç edinir.

Çoğulculuk aynı zamanda rekabet ve muhalefet demektir. Sorgulamayan ve muhalefet etmeyen bir toplum diğer rejimlere uygun olabilir ama demokrasiye uygun değildir. Farklılıklardan bazıları susturulursa bu rejim, artık demokrasi olmaz. Demokrasilerde aĢırı uçlar veya “yanlıĢ” düĢünceler varsa, bu yanlıĢ düĢüncelerin susturulması değil, çürütülmesi gerekir.27

Modern demokrasiler olarak kabul edilen anayasal demokrasiler de aslında demokrasiyi koruma iĢlevi görürler.28

Hitler, Mussolini gibi diktatörler, iktidarlarını demokrasiye (seçimlere) borçludurlar.29 Anayasal demokrasi ile iktidarların bu Ģekilde kötüye kullanılmasının yolları kapatılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu amaçla; devlet faaliyetlerinin hukuk çerçevesinde yürütülmesi, kuvvetler ayrılığı yoluyla devlete bağlı güçlerin birbirini kontrol etmesi gibi yöntemler geliĢtirilmiĢtir. Bu yöntemler çoğunluğun iktidarını sınırlayarak, toplumun diğer kesimlerinin de haklarının korunması amacına hizmet etmektedir. Böylece iktidarın kötüye kullanılması önlenmiĢ ve demokrasi korunmuĢ olmaktadır. Bununla birlikte, bir ülkede demokrasinin korunmasının, sadece o ülkenin içiĢleri ile ilgili bir durum olmadığını da ifade etmek gerekir. Demokrasilerin kırılganlığı ile ilgili açıklamalarımız hatırlanacak olursa; demokrasiler hala, küresel konjonktürün etkisiyle baĢka

26

SANCAR, Mithat, “Anayasal Demokrasi: Demokrasinin Sınırı mı Güvencesi mi?”, Demokrasi ve Yargı, (Editör: Ozan Ergül), Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara, 2005, s. 48.

27 ASHFORD, Nigel, Özgür Toplumun Ġlkeleri, Liberte Yayınları, Ankara, 2009, s. 140 28 DĠKMEN CANĠKOĞLU, 2010, s. 84.

29 RUSSELL, Bertrand, Ġktidar, Çev. Erol Esençay, Deniz Kitaplar Yayınevi, Ġstanbul, 1983, s. 36.;

(25)

rejimlere dönüĢmeye müsait durumdadırlar ve gelecekte demokrasilerin akıbetinin ne olacağını söyleyebilmek mümkün görünmemektedir.

4. Demokrasiyi Alternatifleriyle Anlamak

Her kavram belli ölçüde, karĢıtlarıyla yaĢar.30 Bu durum demokrasi açısından özellikle geçerlidir. Çünkü kanaatimizce demokrasinin alâmetifarikası, demokrasinin halk yönetimi olması değil, halkın yönetime hiçbir Ģekilde dâhil edilmediği rejimlerden olmamasıdır. Karl POPPER da aynı yönde; siyasi teorinin, “kim yönetmeli?” sorusunu, temel problem olarak almaması gerektiğini savunmuĢtur. O‟na göre temel problem, Ģöyle ifade edilebilir: “Bir devlet nasıl örgütlenmeli ki, kötü yöneticiler, kan dökülmeden yahut Ģiddet kullanmaksızın, yönetimden uzaklaĢtırılabilsin?31

Bu açıklama, demokrasinin, sadece halkın yönetimi anlamına karĢılık gelmediğini ortaya koymaktadır. Bu yüzden demokrasi eleĢtirilerken, demokrasinin, alternatiflerine göre konumu göz ardı edilmemelidir.

Diğer yönetim biçimlerinde yöneticiler; doğuĢtan, atama yoluyla, Ģiddetle ve bunlar gibi, halkın sürece müdahil olmadığı yöntemlerle göreve gelirler.32

Bu rejimler ya tek kiĢinin iktidarı ya da bir grup iktidarı mahiyetinde olurlar. Bu grup; aristokrat bir sınıf olabileceği gibi, bir parti teĢkilatının üst kadroları Ģeklinde de olabilir. Bunların hepsinin ortak özelliği, iktidarlarının her hangi bir sınırlamaya tabi tutulamamasıdır. MeĢruti monarĢilerde görülen kralın iktidarının sınırlanması ise, kralın yetkileri göz önüne alındığında oldukça göstermelik sınırlamalar olarak kalmıĢtır.

30

DOEHRING, Karl, Genel Devlet Kuramı, (3. Baskı), Çev. Ahmet Mumcu, Ġnkılâp Kitabevi, Ġstanbul, 2002, s. 215.

31 POPPER, Karl, “Açık toplum ve DüĢmanlarına Yeniden BakıĢ”, Çev. Ġhsan Duran

Dağı, Sosyal ve Siyasal Teori, (2. Baskı), Atilla Yayla (Derleyen), Siyasal Kitabevi, Ankara, 1999, s. 27.

(26)

Halkın söz sahibi olmadığı ve iktidarın gerçek anlamda denetlenmesinin söz konusu olmadığı bu rejimler diktatörlükler olarak anılır. Diktatörlükler, genelde totaliter veya otoriter bir karaktere bürünürler.33 Bu bakımdan totaliter ve otoriter rejimlerin özelliklerine kısaca değinmek gerekir.

Totaliter rejimlerde devlet; günlük hayatın her yerinde insanları baskı ve kontrol altında tutan, siyasi ve sosyal hayatın her alanında birinci derecede söz sahibi olmaya çalıĢan bir yapı arz eder. Ancak totaliter rejimlerin, diğer rejimlerden asıl farkı, devlete egemen olan “yanılmaz ideolojidir.”34

Rejimin bu kadar baskıcı olmasının sebebi de bu hâkim ideolojinin varlığıdır.

Totaliter rejimlerde devlet, tüm siyasi ve sosyal yaĢamı resmi ideoloji çerçevesinde düzenler. Tüm vatandaĢların bu ideolojiyi benimsemesi istenir ve bunun için çaba sarfedilir. Böyle bir durumda, devletin resmi ideolojisini benimsemeyenler de Ģüphesiz olacaktır. ĠĢte bu yüzden devlet, toplumdaki bu muhalifleri sindirmek adına çok daha aktif bir tutum sergilemektedir. Çünkü totaliter rejimlerde muhalefet, kabul edilemez bir olgudur. Bu yüzden; hem muhalif görüĢlerin oluĢmaması için propaganda yapılır, hem de muhalefet varsa bu muhalefetin susturulması için zora baĢvurulur.35

Devletin, propaganda ve baskı yöntemleri arasındaki önceliği ise hâkim ideolojinin vatandaĢlar tarafından benimsenmesi amacıyla yapılan propagandadır. Bu önceliğin gerçekleĢmesi amacıyla devlet, kitle iletiĢim araçlarını kontrol altında tutar36 ve böylece muhalif görüĢlerin yeĢermesine izin verilmemiĢ olur. ġayet, vatandaĢların büyük çoğunluğunun devlet ideolojisini benimsenmesi sağlanırsa, bu

33

KUTLU, Mustafa, Kuvvetler Ayrılığı: Temelleri – GeliĢimi, Hukuk Devletinin Kökenleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2001. s. 126.

34 YAYLA, Atilla, Totaliter Sistemlerin DönüĢümü Üzerine, Türkiye Günlüğü, Sayı

10, 1990, s. 24.

35 LINZ, Juan, Totaliter ve Otoriter Rejimler, Çev. Ergun Özbudun, Liberte

Yayınları, Ankara, 2008, s. 72 – 86.

(27)

çoğunluk bir bakıma devlet hesabına çalıĢan ajanlara dönüĢür ve rejimin sürdürülebilirliğine katkı sağlar. Bu yüzden devlet, vatandaĢların siyasetin içinde bir Ģekilde yer almaları için çaba gösterir.37

O nedenle totaliter rejimlerde, vatandaĢların siyasete ilgisizliği, arzu edilen bir durum değildir. Çünkü uzun vadede rejimin yaĢayabilmesi, vatandaĢların rejimi sahiplenmelerine bağlıdır.

Totaliter rejimlerin; tüm çabalara rağmen, vatandaĢlar arasında ikna edemedikleri de elbette olacaktır. Ancak muhalif olmanın en zor olduğu rejim, totaliter rejimdir. VatandaĢların; iktidarın belirlenmesinde ve devletin yönetiminde herhangi bir katkısı olmadığı gibi, iktidardan farklı düĢünüyor olmaları da baĢlı baĢına bir suçtur. Tahmin edileceği üzere totaliter devlet; muhalifleri susturmak için her yolu dener ve ekonomiden, medyaya birçok alanda tekel olduğu için, bunu gerçekleĢtirmekte uzun süre baĢarılı olur. Totaliter rejimler ellerindeki enstrümanları etkili kullanırlarsa, çok uzun yıllar varlıklarını devam ettirirler, ancak tarih göstermiĢtir ki hiçbir rejim sadece zora dayanarak varlığını sürdürememiĢtir.

Otoriter rejimler, totaliter rejimlere göre daha “makul” rejimlerdir. Çünkü totaliter rejimlerde, toplumun tamamının aynı ideolojiyi sahiplenmesi beklenir ki, bu durumun ne kadar ütopik olduğu aĢikârdır. Rejiminin, hayatın her alanını daraltan yaklaĢımı, aynı zamanda rejimin sonunu hazırlayan en önemli etmendir. Oysa otoriter rejimlerde, topluma bir ideoloji dayatılmaz ve sınırlı da olsa muhalif görüĢlerin varlığına izin verilir38

. Ancak muhalefet, sürekli muhalefet olarak kalacaktır. Çünkü iktidarın değiĢtirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte otoriter rejimlerde seçim olgusuna sıklıkla rastlanır. Ancak bu seçimler adil olmaktan çok uzaktır. Dolaysıyla, rejimin baskıcı yönünün ağırlık kazanıp kazanmayacağı, iktidarın takdirine kalmıĢ durumdadır.39

37 LINZ, Juan, 2008, s. 38.

38 ÇAĞLA, Cengiz, Yeni BaĢlayanlar Ġçin Siyaset Bilimi, Omnia, Ġstanbul, 2010, s.136. 39 LINZ, Juan, 2008, s. 139.

(28)

Bu özellikleriyle otoriter rejimler, günümüzde hala birçok ülkede varlığını sürdüren rejimler olarak dikkat çekmektedirler. Ancak son dönemde Arap ülkelerinde gerçekleĢen isyanlar dikkate alınırsa, otoriter rejimlerin de uzun vadede demokrasiye (en azından adil seçimlere) evrilmesi muhtemeldir. Bu ülkelerdeki isyanlara bakarak, insanların demokrasi özlemi içinde olduğunu söylemek için erken olabilir. Ancak bu isyanlar en azından, insanların otoriter bir rejimi artık istemediklerini açıkça göstermektedir. BaĢka bir ifadeyle, demokrasi doğrudan talep edilmese de, demokrasi olmayanın doğrudan reddi söz konusudur.

Tarih boyunca, insanların özgürlüğüne yönelik en önemli tehditlerden biri, herhangi bir Ģekilde sınırlanmamıĢ iktidarlardan gelmiĢtir.40

Bunun en yakın örneği de Ġkinci Dünya SavaĢı‟dır. SavaĢta milyonlarca insanın, birkaç diktatörün pervasız davranıĢları yüzünden hayatlarını kaybetmesi, iktidarları sınırlamanın ne kadar hayati olduğunu göstermiĢtir. ĠĢte demokrasi, halkın, yönetimde doğrudan veya dolaylı olarak söz sahibi olmasını sağlayarak, iktidarların aĢırılıklarını törpülemiĢtir. ġüphesiz demokrasinin de sorunları vardır ancak, “yönetilenlerin korunmasını hiç değilse bir dereceye kadar sağlayan sadece bir tek yönetim bulunabilmiĢtir bugüne dek, o da demokrasidir.”41

Diğer rejimlerde ise yönetilenleri koruyacak mekanizmaların varlığından söz edilemez.

Kısacası demokrasi ile diktatörlük arasında tercih yapmamız gerektiğinde, “iyi olduğu Ģüpheli olan demokrasi”‟yi “kötü olduğu kesin olan” diktatörlüğe tercih ediyoruz.42 Demokrasiyi sırf bu nedenle tercih etmiĢ olmamız dahi yeterli bir sebeptir. Demokrasi ise geliĢime açık, esnek bir rejimdir ve demokrasiyi geliĢtirmek için sürekli çaba sarf etmek gerekir. ĠĢte hemen hemen bütün demokrasi eleĢtirileri, aslında daha iyi bir demokrasiye sahip olmamız için gösterilen çabalardan ibarettir. Sonuç olarak demokrasi tüm eksikliklerine ve sorunlarına rağmen, diğer rejimlerin en iyi alternatifidir.43

40 KUTLU, 2001, s. 85.

41 RUSSELL, Bertrand, Ġktidar, Ġstanbul, 1990, s. 195.; Aktaran, KUTLU, 2001, s. 87. 42 POPPER, Karl, 1999, s. 28.

(29)

B. Demokrasinin Asgari ġartları

Demokrasiye ulaĢabilmenin Ģartları ile ilgili çalıĢmalar incelendiğinde, bu Ģartlar arasında iki veya üç tanesinin bütün çalıĢmalarda ortak olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi siyasi eĢitliktir. Demokraside herkesin bir oy hakkı vardır ve oy hakkı ile ilgili olarak, bu kuraldan her hangi bir sapma olursa artık demokrasiden söz edilmiyor demektir. Demokrasinin ikinci unsuru olarak da çoğunluk yönetimi sayılabilir. Demokrasi ile ilgili sayacağımız asgari Ģartlar bütün demokrasiler için geçerli olacağından, seçimlerle ilgili ayrı bir baĢlık kullanmadık. Çünkü seçimler temsili demokrasiye özgü kurumlardır. Ancak seçimlerle ilgili de bir takım asgari Ģartlar vardır, dolayısıyla seçimlerle ilgili Ģartlara çoğunluk yönetimi baĢlığı altında yer verilecektir.

1. Siyasi EĢitlik

Demokrasideki eĢitlik fikrine bugün dahi itirazlar vardır. Dolayısıyla bu fikrin iki bin beĢ yüz yıl önce, sınırlı da olsa uygulama imkânı bulması, o zamanın Ģartlarıyla devrim niteliğindedir. Doğaldır ki bu fikir, eski Yunan Ģehir devletlerinde hoĢ karĢılanmamıĢtır. Gerçekten, demokrasi kavramı eski Yunan Ģehirlerinde sadece halkın yönetimi anlamına gelmiyor, yoksul halkın yönetimi kavramına da karĢılık geliyordu.44

Halkın cahil ve yoksul kesimlerinin yönetime katılmasını eleĢtiren bu yaklaĢımın, iki bin beĢ yüz yıl sonra hala devam ediyor olması ilginçtir. Ġlginçtir, çünkü o dönemdeki demokrasi anlayıĢı, hemen her anlamda değiĢim göstermiĢtir. Bu yüzden denebilir ki, siyasi eĢitlik fikri; tarih boyunca, demokrasinin en büyük baĢarılarından ve en çok eleĢtirilen özelliklerinden biri olmuĢtur.

Demokrasiye getirilen en önemli eleĢtiri, çağlar boyunca değiĢmeyen, siyasi eĢitlik eleĢtirisidir. Buna göre; eğitimleri çok farklı olan insanlara eĢit oy hakkının

(30)

verilmesi yanlıĢtır.45

Çünkü eğitimli insanlar, siyasi konularda daha doğru karar verecek durumdadırlar ve onların çok gerisinde kalan cahil kesimden aynı Ģeyi beklemek yanlıĢtır. ĠĢte demokrasi tam da bu fikri reddetmek üzerine kurulmuĢ bir rejimdir.46 Çünkü her insanın, içinde bulunduğu rejim konusunda söz söyleme hakkı vardır. Bu durum, eğitim bakımından eĢitlikle ilgili değil, insan olmak bakımından eĢitlikle ilgilidir.47

Aksi halde köleliği de benzer argümanlarla savunmak mümkün olabilirdi.

Bir Yunan özdeyiĢi bu durumu veciz biçimde açıklar: “Ayakkabının neresinin sıktığını, ancak onu giyen kiĢi bilir.”48

Bir rejimin de iyi veya kötü olduğuna, en iyi o rejimde yaĢayanlar karar verir. ġüphesiz eğitim seviyesi veya bilgi kaynaklarına ulaĢma imkânı ve bu kaynakları takip etme ve değerlendirme isteği tamamen önemsiz Ģeyler değildir. Eğitim seviyesi yüksek olan biri muhtemelen, hayatın hemen her alanıyla ilgi olarak, eğitimsiz birine göre daha fazla bilgi sahibidir. Bu bilginin, siyasi hayatı daha doğru değerlendirme konusunda yardımcı olacağı kuĢku götürmez.

Benzer Ģekilde, belli bir ekonomik standardın altında yaĢam süren insanların, bilgi kaynaklarına ulaĢmada sıkıntı yaĢayabileceği söylenebilir. Ancak bu tez, günümüzde büyük ölçüde geçerliliğini kaybetmiĢtir. Ekonomik yetersizlikler; gazete, internet gibi kitle iletiĢim araçlarına eriĢmeyi zorlaĢtırsa da, günümüzde televizyonun bilgiye ulaĢmada önemli ölçüde yeterli olduğu pekâlâ söylenebilir. Dolayısıyla günümüzde yoksulluk, eĢit oya karĢı çıkmak için ileri sürülebilecek bir argüman olma vasfını kaybetmiĢ durumdadır.

Siyasi eĢitliğe getirilen bu eleĢtirilerden eğitim seviyesi ile ilgili olan eleĢtiri ise, bizi anlamsız sonuçlara götürebilir. Her Ģeyden önce eğitimli birinin, eğitimsiz

45 UYGUN, 2003, s.298.

46 ERDOĞAN, Mustafa, “Cahil” Olmayanlara Bir Demokrasi Dersi, 9 Mayıs 2009

tarihli Star Gazetesi.

47 ERDOĞAN, 9 Mayıs 2009 tarihli Star Gazetesi. 48 BEETHAM / BOYLE, 2005, s. 3.

(31)

birine göre daha rasyonel ve “doğru” oy kullanacağından nasıl emin olabiliriz? Örneğin Hitler dönemi Almanya‟sının yönetim kadrosunun, eğitimsiz oldukları söylenebilir mi? Eğitimin önemi yadsınamaz olmakla birlikte, görülmektedir ki eğitimin de önemi bir dereceye kadardır çünkü eğitimli olmak “doğru” veya “iyi” karar vermeyi garanti etmemektedir.

Eğitimli ve eğitimsiz birer farazi kiĢinin oy verme davranıĢlarını düĢünelim. Bu kiĢilerden eğitimli kiĢinin, hayata katı bir ideolojik pencereden baktığını ve oy verirken de kendisinin veya ülkenin çıkarlarından ziyade bu ideolojisini öncelediğini varsayalım. Eğitimsiz kiĢi ise yoksul ve gündemi takip etmekte zorlanan bir kiĢi olsun. Ancak bu eğitimsiz kiĢi örneğin, ülkedeki enflasyonun artmasından ziyadesiyle etkilenmektedir. Alım gücünün eskisine göre azalıp arttığını tespit etmekte zorlanmayacaktır ve oy verirken de ekonomik politikalarından memnun olmadığı iktidarın değiĢmesi için çaba gösterecektir.

Günlük hayat tecrübelerine dayanarak, örneğimizdeki gibi olayların, sayısız kez yaĢandığını söyleyebiliriz. Böyle bir durumda, hem kendisinin hem de ülkesinin çıkarları için oy kullanan eğitimsiz bir kiĢi iken, “yanlıĢ” oy veren, eğitimli kiĢi olmaktadır. Ayrıca burada kullanılan “yanlıĢ” ve “doğru” kelimeleri de doğal olarak tırnak içine alınmalıdır çünkü kimin doğru kimin yanlıĢ oy kullandığını tespit etmek de mümkün değildir.

Siyasi eĢitlik fikrine karĢı çıkanların ileri sürdükleri bir diğer argüman da uzmanlaĢma olmuĢtur.49

Buna göre, siyasi hayat uzmanlaĢmayı gerektirir ve bu konuda uzman olmayanların karar alma süreçlerine katılması yanlıĢtır. Çünkü demokrasi, siyaset konusunda uzman olmayan halktan, bu uzmanlık alanında karar vermesini beklemektedir.

Öncelikle bu eleĢtirinin de haklı yanları bulunduğunu ifade edelim. Gerçekten özellikle günümüzde uzmanlaĢma o kadar artmıĢtır ki birçok konuda, uzman

(32)

olmayan kiĢilerin fikir beyan etmesi bile zordur. Siyasette de örneğin, ekonomik politikalarla ilgili bir karar alınacağı zaman, ekonomistlerin fikirlerine ihtiyaç duyulacaktır.

Günümüzde Ġsviçre‟nin birkaç kantonu dıĢında doğrudan demokrasi örneği kalmadığına göre,50

vatandaĢların her konuda uzman olması gibi bir gereklilik de bugün için söz konusu değildir. Temsili demokrasilerde vatandaĢlar sistemle ilgili “temel” kararların alınması sürecine katılırlar, uzmanlık gerektiren iĢler ise temsilciler tarafından gerçekleĢtirilir. Doğrudan demokrasilerde ise vatandaĢlar bütün kararları kendileri aldığı için, uzmanlık eleĢtirisi doğrudan demokrasiler açısından daha anlamlıdır. Ancak bu durum da, doğrudan demokrasilerde siyasi eĢitliği haksız göstermek için yeterli bir gerekçe değildir.

Siyasi eĢitlik konusu tartıĢılırken eğitim seviyesi, yoksulluk gibi gerekçeler aslında hedef saptırma amacı gütmektedirler. Çünkü tüm bu görüĢler, konunun özünü tartıĢmaktan kaçınmaktadır. O öz de; tüm insanların, nasıl bir rejimde yaĢamak istedikleri hakkında karar vermek bakımından eĢit olduklarıdır. Bunu kabul etmeyen bir zihniyet, yukarıda da değindiğimiz gibi, benzer gerekçelerle köleliği de haklılaĢtırabilir. Oysa insanlık, o safhaları geçeli hayli zaman olmuĢtur. ĠĢte siyasi eĢitlikle ilgili tartıĢmaların günümüzde de hala zaman zaman gündeme gelmesi bu bakımdan oldukça ĢaĢırtıcıdır.

Siyasi eĢitliğe karĢı çıkanların aslında karĢı çıktıkları Ģey, toplumun “alt tabakasının” yönetime katılmasından duyulan rahatsızlıktır. Ancak kimse, durumu bu Ģekilde ifade etmek istemez. Siyasi eĢitliğe karĢı çıkanlar, kendilerine göre çok düĢük eğitim ve ekonomi seviyesinde olanlarla eĢit sayılmaktan rahatsızdırlar. Bunu bu Ģekilde söylemek mümkün olmadığına göre; eğitim ve uzmanlaĢma gibi bazı gerekçeler ortaya koymaya çalıĢmaları anlaĢılabilir bir durumdur. Netice itibariyle,

50 GÖZLER, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, (3. Baskı), Ekin Yayınları, Bursa, 2010,

(33)

siyasi eĢitliğe karĢı çıkan yaklaĢımlar; günümüz dünyasında itibar görmesi mümkün olmayan, arkaik yaklaĢımlardır.

2. Çoğunluk Ġktidarı

Demokrasinin özü siyasi eĢitliktir, çoğunluk yönetimi ise bu özün mantıki sonucu olmaktadır. BaĢka bir ifadeyle demokrasi, çoğunluk iktidara gelsin diye düĢünülmüĢ bir rejim değildir. Çoğunluk yönetimi; demokrasinin bir amacı değil, aracıdır. Ancak, oyların değeri eĢit olduğuna göre ve kararlar oy birliği ile alınamayacağına göre çoğunluğun oylarının dikkate alınması normaldir. Çünkü bunun dıĢındaki tek seçenek azınlığın oylarının dikkate alınmasıdır. Demokrasiyle ilgili bu açıklamalar, demokrasiyi doğru anlamak açısından hayati öneme sahiptir. Demokrasi hiç bir zaman, yalnızca çoğunluğun yönetmesi olgusuna indirgenmemelidir. Demokrasinin indirgenmesi gereken fikir, siyasi eĢitlik fikridir. Buradan hareketle demokrasilerde; vatandaĢların eĢitliğinin, çoğunluğun yönetiminden daha önemli bir ilke olduğu sonucuna ulaĢmaktayız. Dolayısıyla demokrasilerde çoğunluk iktidarı, azınlığın haklarıyla sınırlıdır. BaĢka bir anlatımla demokrasi; çoğunluğun iktidarıdır, ama çoğunluğun keyfi iktidarı değildir.51

Demokrasilerde çoğunluk iktidara gelir, ancak demokrasiyi çoğunluk yönetimi olarak tanımlamak eksikliktir. Çoğunluğun yönetimi bir zorunluluk olduğuna göre, demokrasilerde iktidarlar, her Ģeyi yapmaya kadir, bilge veya ulu değildirler. Demokrasilerde iktidar; çoğunlukta olmasına rağmen, demokrasi halkın yönetimi olarak tanımlanır. Bunun sebebi de iktidara sınırlı bir süre için verilen yönetme gücünün, baĢta azınlık hakları olmak üzere birçok unsur ile sınırlandırılmıĢ olmasıdır.52

Demokrasilerde azınlıkların çoğunluk iktidarına razı olmasının sebebi de, çoğunluğun, azınlığın haklarını gözeteceği düĢüncesidir. Aksi halde azınlıkların

51 SARTORĠ, 1996, s. 198 – 226. 52 SARTORĠ, 1996, s. 35.

(34)

demokrasiyi benimsemesinin bir anlamı olamazdı. Özellikle de iktidara gelme imkânı bulunmayan azınlıklar açısından durum böyledir. Bazı küçük azınlıkların, hiçbir zaman iktidara gelemeyeceklerini bilmelerine rağmen, demokratik rejim içinde huzurlu bir biçimde yaĢamaları, iktidarın tüm topluma eĢit davranmasıyla sağlanabilir. Kısacası demokrasilerde iktidarların, sadece kendilerine oy verenlere karĢı değil, tüm topluma sorumlulukları vardır.

Çoğunlukçu demokrasi anlayıĢına göre ise çoğunluğun yönetme hakkı sınırlandırılmaz.53

Azınlığın haklarını korumak gibi bir amacı olmayan bu anlayıĢ, günümüzde itibar görmemektedir. Bunun yerine, azınlığın haklarının korunduğu çoğulcu demokrasi anlayıĢı yerleĢmiĢtir.

GÖZLER, çoğulcu anlayıĢın içinde de çoğunluk yönetimi olduğunu hatırlatarak, çoğulculuğu sağlamak adına, çoğunluğun yönetim hakkının elinden alınmaması gerektiğini ifade etmektedir.54

Benzer Ģekilde ERDOĞAN, çoğunlukçu demokrasi anlayıĢının sakıncalı olduğunu ifade ettikten sonra ekler, “ancak çoğunluğun yönetmesi Ģartıyla.”55

Gerçekten, özellikle Anayasa Mahkemelerinin zaman zaman çoğunluğun yönetme imkânını sınırladığı bir gerçektir. Bu bakımdan günümüzde, iktidarın sınırlandırılması amacını taĢıyan hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerin, çoğunluk iktidarını kısmen de olsa azınlıklara dağıtma iĢlevi gördüğü söylenebilir. En azından pratikte bu tür sonuçların ortaya çıkabildiği gözlemlenmektedir.

Bu noktada ihtiyaç duyduğumuz Ģey, siyasi hayatta dengedir. Bir taraftan çoğunluğun yönetme yetkisi korunmalı, diğer taraftan da çoğunluğun bu yetkisini tüm toplumun yararına kullanmasının yolları aranmalıdır. Buradaki dengeyi sağlamanın kolay olmadığı da bir gerçektir. Çünkü çoğunluk, iktidarını güçlendirmek isteyecektir ve bunu yapmak adına azınlıklara baskı uygulayabilir. Azınlık da

53 GÖZLER, 2010, s. 263. 54 GÖZLER, 2010, s. 266.

(35)

çoğunluğun iktidarını mümkün olduğunca paylaĢmak için çaba sarf edecektir. O bakımdan demokrasilerde bu tür gerilimleri doğal karĢılamak gerekir.

Tek tür etnik, kültürel, dini yapının olduğu bir topluma çoğunlukçu demokrasi anlayıĢının uygun olacağı düĢünülebilir. Ancak bugünün dünyasında böyle bir ülkenin varlığından bahsetmek mümkün görünmemektedir. SELÇUK‟un da ifade ettiği gibi, “Doğanın da toplumun da yapısı çoğulcudur.”56

Ġçinde yaĢayacağımız rejimleri belirlerken de bu çoğulculuğu dikkate almalıyız.

ġüphesiz doğadaki çoğulcu yapı müthiĢ bir ahenk içindedir ve bu ahengi toplumlarda da görmeyi umut etmek bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Toplumlarda hem çoğulculuğu hem de ahengi görmek zor olabilir ama daha zor olan, tüm farklılıklarına rağmen insanları, farksızlarmıĢ gibi yaĢamaya zorlamak olmalıdır. Demokrasi insanlara, doğayı tarif ederken kullandığımız ahengi vaat etmez. Bununla birlikte, demokrasinin toplumdaki farklılıklarla uyumlu bir yönetim biçimi olduğu söylenebilir.57

ġüphesiz demokrasi; mutluluğu, barıĢı, ekonomik kalkınmayı vaat etmez. Öte yandan demokrasi, en azından tüm bu değerlere ulaĢmada diğer rejimlerden daha baĢarılı olacağını vaat eder. Bugün için de bu demokrasi, çoğulcu bir demokrasidir. Churchill, demokrasinin en kötü rejim olduğunu ifade ettikten sonra ekler: “Diğer rejimleri saymazsak.” Demokrasiyi bu pencereden anlamaya çalıĢmak bizce çok daha faydalı olacaktır. Demokrasi ne mükemmel bir rejimdir, ne de diğer rejimler kadar kötüdür. Farklılıkların bir arada barıĢ içinde yaĢamasını daha iyi mümkün kılan bir rejim bulunduğu takdirde, insanlık demokrasiye de yüz çevirmekte tereddüt etmeyecektir.

Seçimler demokrasiye temsil kavramıyla birlikte girmiĢtir. Demokraside temsil fikrinin ortaya çıkmasıyla birlikte; seçimler, demokrasiler için çok önemli bir kurum haline gelmiĢtir. Seçimlerin hangi koĢullar altında yapılacağı, hangi seçim sisteminin

56 SELÇUK, Sami, Demokrasiye Doğru, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 34. 57

BEETHAM, David, Demokrasi ve Ġnsan Hakları, Çev. Bilal Canatan. Liberte Yayınları, Ankara, 2006.

(36)

benimseneceği gibi hususlar, siyasi hayatın Ģekillenmesinde de fevkalade önemlidir. Doğal olarak seçimlerin bir takım Ģartlara sahip olması gerekir ve bu Ģartlara uyulması halinde seçimler bir anlam kazanacaktır.

Her Ģeyden önce seçimleri, seçim öncesi kanaatlerin oluĢtuğu süreçten ayırmak mümkün değildir.58

Seçim öncesi propaganda dönemi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi süreci demokratik usullere uygun olmazsa, salt seçimlerin serbestliği ve genelliği gibi ilkelerin varlığı ile demokratik seçim sağlanamaz. Bu bakımdan kamuoyunun sağlıklı bilgilendirilmesi anlamında medyanın rolü de oldukça önemlidir.

Günümüzde medyanın toplumu etkileme gücü dikkate alındığında, bir takım çevrelerin güdümünde olan bir medyanın, seçimleri ne ölçüde etkileyebileceğini kestirmek zor değildir. Kaldı ki bu durumun somut örneklerine de hem ülkemizde hem de dünyada rahatlıkla rastlanabilmektedir. Ġnsanların medyaya olan bağımlılıkları arttıkça, medyanın insanlar üzerindeki etkisi de artmıĢtır. Böylece insanların medyanın yönlendirmelerine maruz kalma ihtimali de artmıĢtır.59

Sağlıklı iĢleyen bir medya; hem toplumda kanaatlerin doğru oluĢmasına katkıda bulunur, hem de ideal bir muhalefet gibi çalıĢır ve iktidarı denetler. Ama tersi bir durum da bir o kadar tehlikelidir. Nitekim medyanın bu gücünün farkında olan bir takım çevreler de bu gücü kendi lehlerinde ve doğal olarak demokrasi aleyhinde kullanma eğilimindedirler.

Seçimlerin gerçekleĢmesi aĢamasında ise öncelikle, doğal olarak birden fazla partinin varlığı gerekir. Aksi halde bu bir seçim olmaz. Parti sayısının çok olması ve partilerin birbirleriyle uygun Ģartlarda rekabet edebiliyor olmaları da son derece önemlidir. Siyasi alternatiflerin olmadığı bir ülkede, seçimler göstermelik bir role sahip olacaktır. Bu nedenle etkili bir muhalefetin varlığı da demokrasinin asli unsurlarındandır. Her yönetim biçiminde iktidarın bulunduğu ancak, demokrasilerde

58 SARTORĠ, 1996, s. 95 59 SARTORĠ, 1996, s. 106

(37)

mutlaka muhalefetin de bulunması gerektiği kabul edilir. Nitekim pek çok düĢünür muhalefetin varlığını, demokrasinin temel Ģartlarından kabul etmiĢtir.60

Bu anlamda demokrasilerde muhalefetin, iktidardan daha önemli bir yere sahip olduğunu söylemek yanlıĢ olmaz.

Demokrasilerde halkın yönetime katılmasının en önemli aracı siyasi partilerdir. Siyasi partiler iktidara gelmek amacıyla kurulan, toplumun siyasi konularda bilgilenmesini ve siyasete katılımını sağlayan örgütlenmelerdir. Siyasi partiler siyasal katılımın baĢlıca kanallarındandır ve halk ile iktidar arasında köprü vazifesi görürler.61

Siyasi partilerin siyasette öneminin artması, partilerin nasıl bir yapıda olduklarını da önemli hale getirmektedir. Siyasi partilerin iĢleyiĢi, doğrudan ülke yönetiminin iĢleyiĢi üzerinde etkilerde bulunur. Siyasi partilerin, tabi olduğu hukuksal düzenlemelerden, halkla olan iliĢkilerine kadar birçok faktör demokrasinin iĢleyiĢini olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Örneğin Türkiye gibi, partilerde lider sultasının bulunduğu ülkelerde, milyonlarca seçmeni olan partiler için hayati öneme sahip kararlar, büyük ölçüde liderin kararına kalmıĢ durumdadır. Dolayısıyla demokrasinin sağlıklı biçimde iĢlemesi, aynı zamanda partilerin içyapısıyla da ilgilidir.

Bunlar dıĢında, demokrasilerde seçimlere hâkim olması gereken bir takım ilkeler vardır. Öncelikle daha önce de değindiğimiz, eĢit oy ilkesi geçerli olmalıdır. Oyların gizli verilmesi de bir baĢka ilkedir. Aksi halde seçmenler özgürce oy kullanamazlar. Seçmenlerin dilediği gibi oy kullanabilmesi için gerekli bütün önlemler alınmıĢ olmalıdır. Son olarak, seçimlerin adil bir Ģekilde sonuçlanması için gerekli denetimler yapılmalı ve seçimlere usulsüzlüklerin karıĢması önlenmelidir.

60 YILMAZ, 2000, s. 24

61 KAPANĠ, Münci, Politika Bilimine GiriĢ, (23. Baskı), Bilgi

(38)

Seçim sistemlerinin de seçimlere ve siyasi iktidarın belirlenmesine etkide bulunduğunu ifade etmek gerekir. Bu etkinin, tek baĢına siyasi iktidarı belirleyecek mahiyette olduğunu düĢünmek zordur. Bu konuda genel kanaat, seçim sisteminin seçim sonuçlarına sınırlı bir etkisinin olacağı yönündedir.

Seçim sistemleri genel olarak, çoğunluk sistemi ve nispi temsil sitemi olarak ikiye ayrılır. Çoğunluk sistemi genel anlamda, oyların çoğunluğunu alan parti veya adayın seçimi kazanması esasına dayanır.62

Çoğunluk sistemleri böylece büyük partilerin iĢine yarar ve küçük partilerin milletvekili çıkarmasını zorlaĢtırır. Nispi temsil sistemi ise partilerin aldıkları oy nispetinde temsil edilmelerini amaçlar. Böylece küçük partilerin de meclise girebilmeleri kolaylaĢır. Bu bakımdan, bu iki seçim sisteminden birinin tercih edilmesinin, büyük ölçüde siyasi bir tercih olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Çoğunluk sistemlerinin, azınlıktaki görüĢlerin temsilini zorlaĢtırdığı söylenebilir. Örneğin listeli çoğunluk sisteminde, bir bölgede seçimi kazanan parti, o bölgedeki bütün milletvekillerini tek baĢına çıkarır.63

Böylece diğer bir partinin, örneğin yüzde 40 oy almıĢ olsa dahi hiçbir adayı seçilmemiĢ olacaktır.

Öte yandan nispi temsil sistemleri, partilerin olabildiğince aldıkları oy ölçüsünde temsil edilmesini amaç edinir. Böylece çok küçük partilerin dahi mecliste temsil edilmesi yoluyla, halkın her kesiminin yönetime katılmıĢ olması amaçlanır. Fakat nispi temsil sisteminin yönetimde istikrarsızlığa yol açması tehlikesinin olduğu söylenebilir. Tüm bunlara rağmen aynı seçim sisteminin farklı ülkelerde tamamen farklı sonuçlara yol açmıĢ olduğu da bilinmektedir. BaĢka bir ifadeyle, çoğunluk sistemine rağmen temsilin, nispi temsil sistemine rağmen yönetimde istikrarın

62 ERDOĞAN, 2009, s. 106. 63 ERDOĞAN, 2009, s. 107.

(39)

sağlandığı örnekler vardır.64

Dolayısıyla bu noktada siyasi kültürün, seçim sistemine göre çok daha etkili olduğu söylenebilir.

C. Demokrasi Biçimleri

Halkın yönetime katılma Ģekli bakımından genel olarak iki demokrasi biçimden söz edilir. Bunlardan ilki, demokrasinin eski Yunan Ģehir devletlerinde ortaya çıkan Ģekli olan doğrudan demokrasidir. Diğeri ise halkın yönetime dolaylı olarak katıldığı temsili demokrasidir. Bu iki yöntem dıĢında bir de yarı doğrudan demokrasi modelinden söz edilebilir. Yarı doğrudan demokrasi, temsili demokraside yaĢanan aksaklıklara çözüm getirmek için düĢünülmüĢ bir modeldir ve temelde temsili demokrasiden farklı değildir. Bu yüzden yarı doğrudan demokrasi kavramına da temsili demokrasi kavramı içinde yer verilecektir.

1.Doğrudan Demokrasi

Doğrudan demokrasi ilk olarak Ġ.Ö. 5. yüzyılda Atina‟da kurumsallaĢmıĢtır.65 Doğrudan demokraside devlet yönetimine iliĢkin kararlar, vatandaĢların bir araya gelmesi sonucunda alınıyordu. Her vatandaĢın eĢit derecede oy ve söz hakkı vardı. Elbette buradaki oy, günümüzdeki gibi temsilci seçme anlamında değil, konuyla ilgili kendi görüĢünü belirtme anlamındaki oydur. Böylece, kelime kökeni olarak halk yönetimi anlamına gelen demokrasi, kelimenin gerçek anlamıyla gerçekleĢmiĢ oluyordu. Halk, devlet yönetimine iliĢkin bütün kararları bir meydanda toplanarak alıyor ve halkın dıĢında ayrı bir yönetici sınıf oluĢmamıĢ oluyordu.

Ancak eski Yunan‟daki doğrudan demokrasinin çok önemli bir kusuru vardı. O da vatandaĢlık statüsünün özgür doğan erkeklere özgü bir statü olmasıydı.66

64 Bu konuda bkz. LIJPHART, Arend, Demokrasi Motifleri: Otuz Altı Ülkede Yönetim Biçimleri

ve Performansları, (2. Baskı), Çev. GüneĢ Ayas, Utku Umut Bulsun, Salyangoz Yayınları, Ġstanbul, 2006.

65 BEETHAM / BOYLE, 2005, s.5. 66 BEETHAM / BOYLE, 2005, s.6.

Referanslar

Benzer Belgeler

Talepler doğrultusunda polyester malzemesinden her türlü sedef düğme, boynuz düğme, korozo düğme imitasyonu düğme ve aksesuarlar daha ekonomik üretilebilmektedir....

EtO sterilizasyonu düşük sıcaklıkta nem ve etilen oksit gazı ile sterilizasyonun gerçekleştirilmesidir. EtO gazı

 Doğal polimerlerden elde edilen lifler  Sentetik polimerlerden elde edilenler.  Anorganik

Derin su veya yüzücü çeltik yöntemiyle yapılan yetiştiricilik (Deep- water).. Su yüksekliği 1-5

Yaln›z Fran- sa’n›n Paris, Liyon, Bordo flehirlerinde, bu tür kumafllar üzerine yap›lan tecrübelerde muvaf- fakiyet görüldü¤ünü, yani kumafllar›n hakika-

Bu durumda, şev duraylılığı çözümlemelerinde depreme bağlı olarak etkiletilecek ivme gereğinden büyük bir deprem etkisi olarak analiz sonuçlarına yansıyacağı pek

Kitle kültürü, her şeyi satılacak “meta” olarak görür; Nâzım Hikmet’in, Necip Fazıl’ın, Turgut Uyar’ın veya Cemal Süreya’nın poetik tutumunun önemi

Yargısal denetimin işleyişi açısından iptal kararının niteliği, bağlayıcılığı, yasama organı tarafından kabul edilmiş olan bir hukuki işlemin onun iradesi