• Sonuç bulunamadı

A. Yargı Organı ve Yargı Faaliyeti

GÖZLER, yargı organını ve yargılama faaliyetini Ģu Ģekilde tanımlamaktadır: “Bir veya birden fazla hâkimden oluĢmuĢ ve hukuki uyuĢmazlıkları çözmekle görevli organa yargı organı, bu organın hukuki uyuĢmazlıkları çözme fonksiyonuna da yargı fonksiyonu denir.”156

1982 Anayasası da yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağını ifade etmiĢtir. Yargı organının, böyle açık ifadelerle tanımlanması mümkün olmakla birlikte, yargı faaliyetinin bu denli açık ifadelerle tanımlanması mümkün olamamaktadır. Bunun nedeni, yargının görevinin çoğu zaman adaletin sağlanması olduğunun düĢünülmesidir. Elbette yargılama, adaletin sağlanması için yapılır. Bu bakımdan, adaletin sağlanması yargılamanın nihai amacı olarak görülebilir.157

Ancak adaletin sağlanması, yargının doğrudan doğruya yerine getirmesi gereken bir görev değildir. Yargının asıl görevi, yürürlükteki kanunları ilgili hukuki uyuĢmazlığa uygulamaktır. Hâkimler, kanunların haksız olduğunu düĢünseler dahi bu durum değiĢmeyecektir.158

Aksi halde kanunların ne olduğunu kimse bilmez, çünkü her hâkim kendi yargıları doğrultusunda karar vermiĢ olur. Böyle bir durumda, hukuk güvenliği kalmaz ve yargı, görev alanlarının dıĢına çıkarak kanun koyucu durumuna gelir.

Bir hukuk sisteminin adil olması isteniyorsa, bu talep öncelikle kanun koyucuya iletilmelidir. Kanunların adil olmasına rağmen uygulamada sorunlar yaĢanıyorsa, iĢte o zaman yargı organlarının adaletin sağlanmasına engel olduklarından bahsedilebilir. Dolayısıyla yargı faaliyeti, hukuki uyuĢmazlıkları yürürlükteki kanunlar çerçevesinde çözmek demektir. Ancak yürürlükteki kanunların yorumlanması faaliyeti, yargılama sürecinin önemli bir parçasıdır ve bu da hâkimlerin, adaletin sağlanmasında önemli bir rolünün olduğunu gösterir.

156 GÖZLER, Kemal, Devletin Genel Teorisi, (2.Baskı), Ekin Yayınları, Bursa, 2009, s. 337. 157 BALI, Ali ġafak, Hukuk – Toplum – Siyaset Üzerine SöyleĢiler, Çizgi Kitabevi,

Konya, 2011, 63.

Hâkimlerinin görevlerini baĢarıyla yerine getirmeleri de, yargılamanın ve adaletin gerçekleĢmesine dolaylı olarak katkı sağlamaları anlamına gelir. Aynı Ģekilde, yargılama sürecinde izlenen yollar ve bağlı kalınan ilkeler de adaletin gerçekleĢmesine dolaylı olarak katkı sağlarlar. Yargılamaya iliĢkin bu ilkelere ve yorum faaliyetinin önemine daha sonra değinilecektir. Ancak daha önce, yargı sistemlerine kısaca değinilerek bu sistemlerin demokrasiyle olan iliĢkisi değerlendirilecektir.

B. Yargı Sistemleri

Yargı sistemleri, her ülkede farklılaĢan biçimler almakla birlikte, genel olarak yargı birliği ve yargı ayrılığı olarak ikiye ayrılır. Yargı birliği veya yargı ayrılığının, hâkimlerin tarafsız ve bağımsız biçimde çalıĢmaları halinde önemsiz bir ayrım olduğu düĢünülebilir. Ancak yargı ayrılığının ve özellikle ayrı bir askeri yargının varlığının, demokrasi açısından önemli sakıncaları olabilir. Bu nedenle yargı sistemleriyle ilgili değerlendirmelerimiz, yargı organlarının demokrasiyle iliĢkisi çerçevesinde olacaktır.

1. Yargı Birliği

Adli idare sistemi olarak da bilinen bu sistemde, tek yargı organı vardır ve bu yargı organı hem kiĢilerarası uyuĢmazlıkları hem de kiĢilerle devlet arasındaki uyuĢmazlıkları karara bağlar.159

Aynı Ģekilde bu uyuĢmazlıklara uygulanan kanun da ortaktır. Dolayısıyla yargı birliği sistemi, farklı yargılama usulleri ve farklı kanunlara baĢvurmak suretiyle, yargı birliğinin ve doğal hâkim ilkesinin zedelenmesini engellemiĢ olur.

159 SELÇUK, 2007, s. 67.

Yargı birliği sisteminde, kamu hukuku – özel hukuk ayrımı yoktur.160 Ülkedeki bütün mahkemeler her türlü uyuĢmazlığı çözmeye yetkilidir.161

Devlet ve vatandaĢ arasındaki uyuĢmazlıklar için ayrı bir idari yargı örgütü yoktur. Yargı birliği sisteminde, devlet kurumlarının yargılanması için ayrı bir yargılama usulünün öngörülmemiĢ olması, bu sistemin uygulandığı ülkelerde devletin özel veya ayrıcalıklı görülmediğinin kanıtı olarak gösterilebilir. Çünkü yargı ayrılığı sistemi, devletin vatandaĢlardan üstün olduğu için, farklı yargılama usullerine tabi olması gerektiği izlenimi vermektedir.

1. Yargı Ayrılığı

Fransa‟da ortaya çıkmıĢ ve zamanla yayılmıĢ olan yargı ayrılığı sisteminin162 temel özelliği, devletle vatandaĢlar arasında çıkan uyuĢmazlıklar için ayrı bir yargı kolunun bulunmasıdır. Bu idari yargı kolu, sadece örgütlenme olarak ayrı değildir. Ġdari yargının kendisine ait ayrı kanunları vardır. Dolayısıyla idari yargının varlığı halinde birbirine çok benzeyen iki uyuĢmazlığa, iki farklı kanunun uygulanması söz konusu olmaktadır. Bu durumun demokrasiyi zedeleyen bir yanının olduğuna Ģüphe olmasa gerekir. Çünkü idari yargının sadece varlığı bile, aĢağıda değinilecek olan çeĢitli nedenlerle demokrasi bakımından sakıncalıdır. Bu nedenle idari yargının adaletli bir Ģekilde iĢliyor olması ihtimali, değerlendirmelerimiz açısından nispeten önemsiz bir veri olarak kabul edilecektir.

Yargı birliği ve yargı ayrılığı sistemlerini birbirinden ayırmada kullanılan ölçüt, ayrı bir idari yargının bulunup bulunmaması olmaktadır. Ancak Türkiye‟de ayrı bir askeri yargı da vardır ve Türkiye‟deki askeri yargının görev alanı Batı‟daki örneklerine nazaran oldukça geniĢtir. Dolayısıyla askeri yargı da ayrı bir yargı kolu olarak ortaya çıkmaktadır ve askeri yargının en azından, demokrasiyle bağdaĢıp bağdaĢmadığı hususunun tartıĢılması gerekmektedir. Bu çerçevede aĢağıda askeri

160 GÖZLER, Kemal, Hukuka GiriĢ, Ekin Kitabevi, Bursa 1998, s. 108.

161 ÇAĞLAYAN, Ramazan, “Ġdari Yargı Reformu”, Yargı Raporu: DemokratikleĢme

Sürecinde Yargı Kurumları, Stratejik DüĢünce Enstitüsü, Ankara, 2010, s. 26, 27.

yargıyla ilgili tartıĢmalara da girilecektir. Konunun Türkiye açısından taĢıdığı özelliği dikkate alarak, Türkiye‟deki durum hakkında da değerlendirmelerde bulunulacaktır.

C. Yargı Türleri

1. Adli Yargı

Yargı birliğinin olduğu ülkelerde, özel mahkemeleri saymazsak, bir tane yargı organı vardır. Bu yargı organı, yargı ayrılığı sisteminde adli yargıya tekabül eder. Adli yargı, diğer yargı organlarının görev alanlarına girmeyen bütün uyuĢmazlıklarda genel görevli yargı organıdır.163

2. Ġdari Yargı

Devletin vatandaĢlarla olan uyuĢmazlıkları için ayrı bir yargı örgütlenmesinin kurulması halinde idari yargıdan söz edilir. Bir hukuk devletinde, idarenin iĢlemlerine karĢı yargı yolunun açık olması zorunluluktur. Ancak bunun için ayrı bir yargı örgütlenmesine neden ihtiyaç duyulduğu sorulabilir. Genel yargı organı dıĢında ayrıca bir de idari yargı organı oluĢturmaya gösterilen en önemli gerekçe uzmanlaĢmadır, Ancak HAYEK‟in de iĢaret ettiği gibi, benzer bir uzmanlaĢma ceza hukuku için veya ticaret hukuku için de söz konusudur. Ama bunlar adli yargıdan ayrılmamıĢlardır.164

Dolayısıyla uzmanlaĢma gerekçesinin yeterli bir gerekçe olduğu söylenemez. Bununla bağlantılı olarak, idari yargının geliĢimi için ayrı bir idari yargı örgütünün gerektiği görüĢlerine de katılmak mümkün değildir. Neticede Anglosakson hukuk sistemi, yargı birliğine dayanmaktadır ve bu durum bir sorun teĢkil etmemektedir.

163 TANÖR, Bülent.,YÜZBAġIOĞLU, Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa

Hukuku, (2. Baskı), Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul, 2001, s. 430.

Kanaatimizce ayrı bir idari yargı örgütünün varlığı, devletin vatandaĢlar karĢısında üstün olduğunun düĢünüldüğü izlenimini vermektedir. Bu çerçevede vatandaĢların; idari yargıyı, devletin çıkarlarının korunması amacıyla kurulmuĢ, bağımsız ve tarafsız olmayan mahkemelerden oluĢan bir organ olarak algılamaları normal kabul edilmelidir. Çünkü idari yargının varlığı, böyle bir kuĢkuya zemin hazırlamaktadır. Unutulmamalıdır ki yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kadar önemli olan bir baĢka durum da, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu izlenimi vermesidir.165 Ġdari yargı, gerçekten bağımsızlık ve tarafsızlık ilklerine riayet edilerek yürütülüyor olabilir. Ancak onun dıĢardan nasıl göründüğü de önemlidir. AĠHM de verdiği kararlarda, mahkemelerin, tarafsız ve bağımsız oldukları hususunda, sanığa güven duygusu vermeleri gerektiğini ifade etmektedir.166 Dolayısıyla, kamu kurumlarının ve kamu çalıĢanlarının, vatandaĢlara göre ayrı yargılama usulüyle yargılanmaları, hukuk devleti açısından sakıncalı bir durumdur. Bu bakımdan demokrasilerde, mümkün olduğunca yargı birliğinin sağlanması gerektiğini düĢünüyoruz.

3. Askeri Yargı

Askeri yargının görev alanının diğer yargı organları gibi geniĢ çizilmesi, öncelikle yargı birliğine zarar veren bir durumdur. Yargı ayrılığı sistemi her ne kadar idari yargının konumu açısından tanımlanıyorsa da, görev alanı geniĢ çizilen bir askeri yargı da en az idari yargı kadar yargı birliğine zarar verir. Üstelik askeri yargının çok daha önemli sorunları vardır ve idari yargıdan kaynaklanan sorunların, bu sorunlar yanında önemsiz kaldığı söylenebilir.

165 FENDOĞLU, 2010, s. 6.

166 AĠHM, Coeme ve Diğerleri – Belçika davası, BaĢvuru No. 32492/96, paragraf 121, 22.06.2000

tarihli karar; DUTERTRE, Gilles, Avrupa Ġnsan Hakları Makkemesi Kararlarından Örnekler, Avrupa Konseyi Yayınları, Ankara, 2007, s. 229 – 230.

Ayrı bir yargı organı olarak askeri yargıya ihtiyaç duyulmasının nedeni, ordu içindeki disiplin sorunlarının çözülmesi olarak kabul edilmektedir.167

Askeri yargı, Batı demokrasilerinde de disiplin suçlarını yargılamakla sınırlandırılmıĢtır.168

Bu Ģekilde oldukça sınırlı bir örgütlenmenin öngörülmesi halinde, askeri yargının yargı içinde ayrıksı bir durum oluĢturmayacağı söylenebilir. Türkiye‟de ise askeri ceza yargısı ve askeri idari yargı sistemi vardır.169

Bu Ģekilde görev alanı geniĢ çizilmiĢ bir askeri yargının varlığı, demokrasi ve hukuk devletiyle örtüĢmeyen bir durumdur.

Öncelikle, askeri yargıda hâkimlerin bağımsızlığı sıkıntılı bir konudur. Türkiye‟nin durumunda ise, askeri yargının oluĢumunda ve iĢleyiĢinde yargı bağımsızlığına aykırı olan düzenlemeler bulunmaktadır. Askeri hâkimlerin mesleğe alımı ve atanması, Türkiye‟de Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.170 Bu durum; askeri hâkimleri, diğer hâkimlerden ayırmakta ve askeri hâkimlerin bağımsızlığına gölge düĢürmektedir. Ayrıca Türkiye‟de askeri mahkemelerde hâkimlerin yanı sıra subay üye de bulunmaktadır.171

Türkiye‟de askeri hâkimlerin yükselmelerinde “subay sicil belgesi” de dikkate alınır ve bu belge askeri hâkimin sicil üstlerince düzenlenir.172

Bu durum, Ģüphesiz hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını gölgelemektedir.

Türkiye‟de 2010 yılındaki anayasa değiĢikliklerinden önce askeri yargının görev alanı oldukça geniĢ çizilmiĢti.173

Anayasaya göre, asker kiĢilerin asker kiĢiler aleyhine iĢlediği herhangi bir suçta, askeri yargı görevli kabul ediliyordu. Yine asker kiĢilerin iĢlediği herhangi bir suç, askeri mahalde iĢlenmiĢse, yargılama adli yargıda

167

ERDEM, Fazıl Hüsnü / COġKUN, Vahap, Askeri Yargı ve Askeri Vesayet, Seta Analiz, Sayı 9, 2009, s. 4. http://www.setav.org/ups/dosya/6750.pdf E.T. 15.02.2011. 168 ÖZBUDUN, 2010, s. 388. 169 ERDOĞAN, 2009, s. 272. 170 GÖZLER, 1998, s. 125. 171 ERDEM / COġKUN, 2009, s. 11. 172 GÖZLER, 2000, s. 435.

değil askeri yargıda yapılıyordu.174

Aynı suçun, sırf asker kiĢiler tarafından iĢlenmesi nedeniyle veya sırf askeri mahalde iĢlenmesi nedeniyle, farklı yargılama usulleriyle ve farklı kanunlarla yargılanmaları anlamlı değildir. Bu durum her Ģeyden önce tabii hâkim ilkesine aykırıdır.175

Bu uygulamanın en ideal iĢlediği ortamda bile, en iyi ihtimalle yargıda çift baĢlılıktan söz edilir.

2010 değiĢikliği ile askeri yargının görev alanı sınırlandırılmıĢtır. DeğiĢiklikle birlikte, sivillerin savaĢ hali dıĢında askeri mahkemelerde yargılanmaması kabul edilmiĢtir. Askeri mahal kavramı da maddeden kaldırılmıĢtır. Kanaatimizce askeri yargı, Türkiye‟de Batı ülkelerinde olduğu gibi disiplin suçlarıyla sınırlandırılmalıdır.

Demokrasilerde yargı tarafsız olmalıdır ancak daha önce de değindiğimiz gibi bazen tarafsızlık yeterli olmaz. Yargı mensupları gerçekten tarafsız davranıyor bile olsalar, bıraktıkları izlenim bu tarafsızlığı anlamsız hale getirebilir. Yargının taraflı olduğunun düĢünülmesi bile yeterince sorunlu bir durumdur.176

Ġdari yargıyı değerlendirirken sözünü ettiğimiz, yargının dıĢardan nasıl göründüğü meselesi, askeri yargı açısından çok daha geçerli olsa gerekir. Yargı organının bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik Ģüphelerin bulunması, yargının gerçekten bağımsız ve tarafsız olmaması kadar sakıncalı bir durumdur. Çünkü yargı organlarının dıĢarıya nasıl bir görüntü verdiği de son derece önemlidir.177

ĠĢte askeri yargıya iliĢkin bu algı dahi, ayrı bir askeri yargı organının olmaması için yeterli bir sebeptir. Bir hukuk devletinde vatandaĢların, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda en ufak bir Ģüpheleri dahi olmamalıdır. Kaldı ki Türkiye‟deki askeri yargının düzenleniĢ biçiminde, tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Dolayısıyla hukuk devletini zedeleyen idari yargı ve askeri yargının, tamamen kaldırılarak yargı birliğine geçilmesi kanaatimizce en uygun davranıĢ olacaktır.

174 ÖZBUDUN, 2 Temmuz 2009 tarihli Yeni ġafak Gazetesi. 175 ÖZBUDUN, 2010, s. 389.

176 SELÇUK, 2007, s. 48.

177 YILMAZ, Halit, Türkiye’nin Yargı Bağımsızlığına ĠliĢkin Sorunları, Türkiye

4. Anayasa Yargısı

Anaysa yargısı dar anlamda, kanunların anayasaya uygunluğunun denetimi olarak, geniĢ anlamda ise devletin anayasal sınırlar içinde kalmasını sağlayacak uygulamalar olarak kabul edilmektedir.178 Anayasa yargısının iĢlevini gerçekleĢtirmek için kurulan Anayasa Mahkemeleri; modern demokrasiler için, hem hukuki hem de siyasi anlam taĢıyan kurumlardır.

Hukuk devletini gerçekleĢtirmenin en önemli araçların biri olan anayasa yargısı, siyasetin hukukileĢmesini sağlayarak yeni bir dönemin baĢlangıcı olmuĢtur. Artık yasama ve yürütme, iĢlemlerinde öncelikle anayasanın ne dediğine bakmak durumundadırlar. Anayasanın ne dediğine karar veren merci ise Anayasa Mahkemeleridir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemeleri, siyasi iktidarın denetimi konusunda en etkili kurum olarak ortaya çıkmıĢlardır. Bu da, Anayasa Mahkemelerinin siyasi sistem içindeki önemini ortaya koymaktadır. Anayasa Mahkemeleri, iktidarı oldukça etkin bir biçimde frenleyen mahkemelerdir ve bu anlamda siyasal bir güçtürler.179

Merkezi tipte Anayasa Mahkemelerinin fikir babası olan Hans Kelsen, Anayasa Mahkemelerinin, kanunları iptal yetkisinin bir tür yasama iĢlemi olduğunu söylemek için, bu iĢlemi negatif kanun koyuculuk olarak adlandırmıĢtır.180

ĠĢte bu negatif kanun koyuculuk aynı zamanda, siyasi iktidarlarla Anayasa Mahkemeleri arasında gerilim kaynağı olmaktadır.

Anaysa yargısı, iktidarın kötüye kullanılmasının önlenmesi ve insan haklarının bu yolla korunması amacıyla ortaya çıkmıĢtır.181 Anaysa yargısı günümüzde,

178

KABOĞLU, Ġbrahim, Anaysa Yargısı: Avrupa Modeli ve Türkiye, (4. Baskı), Ġmge Kitabevi, Ankara, 2007, s. 13.

179 ÜNSAL, Artun, Siyaset ve Anayasa Mahkemesi (“Siyasal Sistem” Teorisi Açısından Türk

Anayasa Mahkemesi), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1980, s. 27.

180 ÜNSAL, 1980, s. 27. 181 ERGÜL, 2007, s. 72.

çoğunluğun tiranlığa dönüĢmesinin önündeki en önemli engeldir.182

Çünkü siyasi iktidarı denetlemekte kullanılan diğer yöntemler, yeterince etkili değildirler. Üstelik özellikle parlamenter rejimlerde güçlü bir yürütmenin denetlenmesi çok daha zor olmaktadır. Bu durum anayasa yargısının siyaseten de önemini artırmıĢtır. Aslına bakılırsa anayasa yargısı, hukuki olmaktan çok siyasi bir amaca hizmet eder.183

Bu amaç da siyasi iktidarı sınırlandırmak ve bu yolla demokrasiyi korumaktır.

Anayasa yargısı aynı zamanda, anayasanın hukuk düzenindeki en üstün norm olmasının doğal bir sonucudur.184

Aksi halde devlet aygıtlarından vatandaĢlara kadar her kiĢi ve kurumun, hiçbir denetime ihtiyaç duyulmaksızın, bütün iĢlemlerinde anayasaya uymalarını beklemek gerekecekti. Kelsen bu nedenle, anaysa yargısı olmasaydı normlar hiyerarĢisi siteminin çökeceğini söylemiĢtir.185

Gerçekten, anayasalar en üstün norm olarak kabul ediliyorlarsa, bu üstünlüğü sağlamak için bir güvenceye ihtiyaç duyulur. Bu güvence Anayasa Mahkemeleridir.

Anayasa Mahkemelerinin siyasetin hukuki sınırlarını çizme görevi,186 mahkeme üyelerine büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Alexis de Tocqueville, ABD‟de yaĢanan büyük sorunların eninde sonunda Anayasa Mahkemesinin önüne geldiğini belirtmiĢtir.187

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi üyelerinin, siyasetin sınırlarını belirmekten öte, siyasete yön vermeye çalıĢmaları ihtimalinde; Anayasa Mahkemeleri, hem kendisini hem de siyaseti yıpratan bir tutum takınmıĢ olacaktır. Anayasa Mahkemelerinin, görev ihlali anlamına gelecek bu tür tutumları çalıĢmamızda da eleĢtirilecektir. Ancak nasıl ki demokrasi eleĢtirileri, demokrasiden vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmiyorsa, anayasa yargısına yöneltilen eleĢtiriler

182 DOEHRING, 2002, s. 205. 183 KABOĞLU, 2007, s. 241. 184 ARSLAN, 2008, s. 183., DOEHRING, 2002, s. 234. 185 KABOĞLU, 2007, s. 16.

186 ÜNAL, ġeref, Anayasa Hukuku Açısından Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Hakimlik Teminatı,

T.B.M.M. Kültür Sanat ve yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1994, s.125.

de anayasa yargısından ve Anayasa Mahkemelerinden vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmeyecektir.

Elbette Anayasa yargısının alternatifleri tartıĢılabilir. Yukarıda değinildiği gibi, demokrasinin alternatifleri; bugün için alternatif olmaktan ziyade, demokrasiyi daha da anlamlı kılan acı tarihi örnekler olarak kalmıĢlardır. Oysa anayasa yargısının alternatiflerini bulmak, çok daha mümkün görünmektedir. Öte yandan pratikte böyle bir alternatife ulaĢıldığı söylenemez. Bu anlamda en muhtemel alternatif, farklı seçim usulleriyle oluĢmuĢ bir ikinci meclistir. Ancak onun da siyasi sonuçlarının çok daha gerilim yaratmaya uygun olduğu söylenebilir. Üstelik bu kez iki temsil kabiliyeti olan kurum arasında temsil krizi yaĢanabilir. Oysa Anayasa Mahkemesi üyelerinin halkı temsil kabiliyetlerinin olmamasının bu açıdan bir avantaj olduğu söylenebilir. Aksi halde üyeler, kendilerine anayasanın öngördüğünden çok daha fazla rol biçebilirlerdi. Ayrıca, anayasanın yorumlanması görevinin siyasetçilere mi yoksa hukukçulara mı bırakılması gerektiği hususunda bir tartıĢma olmasa gerekir. Bu bakımdan siyasi iktidarın denetiminde, siyasi denetim ve yargı denetimi usullerinden yargı denetimi günümüzde öne çıkmıĢ durumdadır. Hem uzmanlığın gereği hem de objektifliğin gereği olarak Anayasa Mahkemeleri, alternatiflerinin çok önünde yer almaktadır. Dünyada Anayasa Mahkemelerine gösterilen ilgi de bu duruma kanıt olarak gösterilebilir.

a. Anayasa Mahkemelerinin Ortaya ÇıkıĢı

Anayasa Mahkemelerinin klasik anlamda bir mahkeme olduğu söylenemez.188 Çünkü Anayasa Mahkemeleri, diğer mahkemelerden farklı olarak siyasi amacı olan mahkemelerdir. Temelde, devlete karĢı insan haklarının korunması amacıyla kurulmuĢlardır.189

Bu yüzden Anayasa Mahkemeleri, Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra dünya genelinde yaygınlaĢmıĢtır. Ancak Anayasa Mahkemesi ilk defa ABD‟de

188 FORSTHOFF, E. Umbildung des Verfassungsgesetzes, Festschrift für Scgmitt C., Berlin, 1959,

s. 35 vd.; Aktaran; GÖREN, Zafer, Anayasa Hukukuna GiriĢ, BarıĢ Yayınları, Ġzmir 1997. s. 247; ERDOĞAN, 2009, s. 277.

ortaya çıkmıĢtır.190

ABD‟de 1803 tarihinde Yüksek Mahkeme, kanunların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine yorum yoluyla ulaĢmıĢtır.191

O tarihten itibaren ABD‟de kanunların anayasaya uygunluğu denetlenmektedir. ABD‟de bütün mahkemeler, anayasaya uygunluk denetimi yapabilmektedirler. Anayasa yargısı için özel bir mahkemenin kurulmadığı bu sisteme, “Amerikan modeli anayasa yargısı” denilmektedir. “Avrupa modeli” veya “Kelsen modeli” olarak bilinen merkezi modelde ise anayasa yargısı için kurulmuĢ özel bir mahkeme vardır.192

Dünyada Anayasa Mahkemeleri açısından yaygın olan sistem, Avrupa modelidir. Ancak hem bu modelin hem de Amerikan modelinin kuruluĢ felsefesi; insan haklarının, devletten gelebilecek ihlallere karĢı korunması olmuĢtur. Bunun yanı sıra Anayasa Mahkemelerinin, çoğunluğun, hukukla sınırlandırılması görevi, onları çoğulculuğa da hizmet eden bir kurum haline getirmiĢtir.193

Dolayısıyla günümüzdeki Anayasa Mahkemeleri; görevlerini yerine getirirken, kuruluĢ felsefesini, baĢka bir ifadeyle “varlık nedenini” göz önüne almak durumundadırlar. Böylece hem Anayasa Mahkemelerinin varlığına iliĢkin tartıĢmalar azalacaktır, hem de Anayasa Mahkemeleri kuruluĢ amacına hizmet etmiĢ olacaktır.

Gerçekten; parlamentonun, atamayla göreve gelmiĢ üyelerin oluĢturduğu bir mahkeme tarafından denetimi, bu denetimi benimseyen bütün ülkelerde tartıĢmaya yol açmıĢtır.194

Ancak parlamentonun anayasaya uygun davranıp – davranmadığını kontrol edecek bir kuruma ihtiyaç duyulduğu da ortadadır. Siyasi denetim usulünün zaafları göz önüne alınacak olursa, günümüzde Anayasa Mahkemelerinin, görev sınırları içinde kalmaları halinde, daha iyi bir alternatiflerinin bulunduğu

190

ÖZBUDUN, 2010, s.394.

191 GÖZLER, 2010, s. 435; ARSLAN, 2008, s. 182; Hâkim John Marshall‟ın karara

yazdığı gerekçe için bkz. GÖZLER, 2010, s. 435 – 437.

192 GÖZLER, 2000, s. 451. 193 ERGÜL, 2007, s. 249.

söylenemez.195

Ġktidarı da hukuk sınırları içinde tutmak istediğimize göre, bugün için bu görevi üstlenecek yegâne kurum, Anayasa Mahkemeleri olmaktadır.

b. Anayasa Mahkemelerinin Görevleri

Anayasa Mahkemelerinin öncelikli görevi, anayasanın üstünlüğünün güvence altına alınmasıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemeleri, “Anayasanın bekçisi” olarak tanımlanmıĢtır.196

Anayasanın üstünlüğü ise, anayasaya aykırı kanunların ve anayasa değiĢikliklerinin iptal edilmesi yoluyla sağlanır. Ancak anayasa değiĢiklikleri; esastan değil, sadece Ģekil bakımından denetlenir. Anayasa değiĢikliklerinin üzerinde bir norm olmadığına göre, anayasa değiĢikliklerinin anayasa çerçevesinde denetlenmesi anlamsız olacaktır. Çünkü bu normlar eĢit değerdedirler.197

1982 Anayasası da, anayasa değiĢikliklerinin sadece Ģekil bakımından denetlenebileceğini ifade etmiĢtir. Anayasa Mahkemeleri bu görevlerini yerine getirirlerken, anayasayı

Benzer Belgeler