• Sonuç bulunamadı

YARGILAMAYA HÂKĠM OLAN TEMEL ĠLKELER

Hukuk devleti idealine ulaĢmak için hiç kuĢkusuz, yargılama faaliyetinin de bu ideale uygun biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla; uluslararası sözleĢmelerle, anayasalarla, kanunlarla, yargılamaya hâkim olması gereken ilkeler belirlenmektedir. Bu ilkelerin baĢında, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı gelmektedir. Bunların dıĢında, aleni yargılama ilkesi, makul sürede yargılama ilkesi gibi pek çok ilke bulunmaktadır. Bu ilkeler hukuk devletinin gerçekleĢmesinde, en az kanunların içeriği kadar önemlidirler.

1982 Anayasası; hâkimlerin bağımsızlığı, yargılamanın aleni olması, hâkimlik teminatı gibi, yargılamanın sağlıklı iĢlemesi için gerekli olan birçok ilkeyi düzenlemiĢtir. Aynı Ģekilde ceza kanunlarında da adil bir yargılamanın nasıl olması gerektiğine iliĢkin ayrıntılı düzenlemeler bulunmaktadır. Uluslararası sözleĢmeler ve tavsiye kararlarıyla da, yargılamaya iliĢkin ilkeler bakımından bir standart oluĢturulmaya çalıĢılmaktadır. Bunlardan, BirleĢmiĢ Milletler tarafından kabul edilen Bangalor Yargı Etiği Ġlkeleri, Türkiye‟de HSYK tarafından benimsenmiĢ ve bu durum hâkim ve savcılara duyurulmuĢtur.228 Bu konuda öne çıkan diğer iki belge de, Avrupa Konseyi Hâkimlerin Rolü ve Bağımsızlığı Tavsiye Kararı ile BirleĢmiĢ Milletler Yargı Bağımsızlığı Ġlkeleridir.229

Hukuk devleti ilkesinin gerçekleĢtirilmesinde yaĢanacak sıkıntılar, demokratik rejimin iĢleyiĢine darbe vuracaktır. Adaletin ve hukuki eĢitliğin sağlanamadığı bir

228 ERDOĞAN, Zafer, Hâkimler ve Yargı Etiği Kuralları, 18 Haziran 2008 tarihli

Radikal Gazetesi.

ortamda, demokrasinin sağlıklı biçimde iĢlemesi beklenemez. Hukuk ve yargı sisteminde uzun süre devam eden aksaklıklar, demokratik siteme olan güvenin kaybolması anlamına gelecektir. Bu nedenle, demokrasinin iĢleyiĢinde yargının, çoğu zaman dolaylı ve fakat önemli bir rolü bulunmaktadır.

Demokrasinin kendi bünyesinde barındırdığı çeliĢkilerin ve sorunların çözülmesi, ancak sağlıklı iĢleyen bir hukuk sisteminin varlığı halinde mümkün olabilir. BaĢka bir ifadeyle, hukuk sistemi, demokrasinin iĢleyiĢini kolaylaĢtırmalıdır. Bunun da yolu, hem kanunların hem de yargılamanın hukuk devleti ilkesine uygun olmasıdır. Bu bakımdan yargılamaya hâkim olan ilkeler, demokrasiler için hayati önem taĢımaktadırlar. Bu ilkelerin uygulama alanı bulmadığı bir sistemde, birbiriyle yakın iliĢkisi bulunan insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, adalet gibi kavramlara olan inanç zayıflar ve toplumsal barıĢ bozulur.230

Bu ilkelerin uygulama imkânı bulması halinde ise, tüm bu kavramlara iliĢkin sorunların çözümü kolaylaĢır.

A. Yargı Bağımsızlığı

Yargı bağımsızlığı kısaca, hâkimlerin görevlerini dıĢ etkilere maruz kalmadan yerine getirebilmeleri anlamına gelir. Bunun için de yargıda bağımsızlığa katkı sağlayacak bir takım güvenceler getirilmektedir. Yargı bağımsızlığı için getirilen bu güvenceler, hâkimlerin daha rahat çalıĢması ve görevlerini yerine getirirken engellerle karĢılaĢmamaları bakımından önemlidir. Ancak yargı bağımsızlığı her Ģeyden önce yargıya baĢvuranlar için getirilmiĢ bir güvencedir.231

Böylece yargıya baĢvuranların, yargıya güvenmesi ve yargının kararlarına saygı duyması sağlanmıĢ olur.

230 YILMAZ, Halit, Türkiye’nin Yargı Bağımsızlığına ĠliĢkin Sorunları, Türkiye

Barolar Birliği Yayınları, Ankara, 2009, s. 34.

1. Kurumsal Bağımsızlık

Yargının kurumsal bağımsızlığından kastedilen, yargının kurum olarak, yasamaya, yürütmeye ve ülkedeki diğer güç odaklarına karĢı bağımsız olmasıdır.232 Bunun sonucu olarak da, yargının, idari iĢlerini kendi bünyesinde yürütmesi gereği ortaya çıkmaktadır.233

Yargı, faaliyetlerini yürütürken hiçbir gücün etkisinde olmadan hareket edebilmelidir ve bunun için de, bu güçlerle organik bağlantısının bulunmaması gerekmektedir. Buradan hareketle, yasama ve yürütmenin, yargı personelinin seçiminde veya özlük iĢlerinin yürütülmesinde etkisinin olmaması gerektiği sonucuna ulaĢılmaktadır.

Yargı örgütü; dıĢardan müdahaleye (özellikle yürütmeden) açıksa, kurumsal bağımsızlık tehlikeye girer. Kurumsal bağımsızlık olmazsa veya sorunluysa, hâkimlerin kiĢisel bağımsızlığı anlamsız hale gelir.234

Bu yüzden yargının iĢleyiĢi ile ilgili kararlar (hangi hâkimin ne zaman, hangi mahkemede görevlendirileceği gibi) yargının kendi bünyesinde alınmalıdır.235

2. KiĢisel Bağımsızlık

KiĢisel bağımsızlık, hâkimlerin hiçbir etki altında kalmadan, özgürce karar verebilmeleri anlamına gelir. KiĢisel bağımsızlığı sağlayabilmek için bir takım güvencelere ihtiyaç duyulur. Bu güvencelerin baĢında, yargının kurum olarak bağımsız olması gelmektedir. Diğer güvenceler ise hâkimlik teminatı adı altında anılmaktadır.

232 FENDOĞLU, 2010, s. 88.

233 DĠKMEN CANĠKOĞLU, 2010, s. 237. 234 YILMAZ, 2009, s. 10.

235 ĠNCEOĞLU, Sibel, (BaĢlıksız Tebliğ), Eksiksiz Demokrasi, Türkiye Barolar Birliği

Hâkimlik teminatı, hâkimlerin bağımsızlığını sağlamaya yönelik tedbirlerden yalnızca bir tanesi236

ve fakat en önemlisidir. Hâkimlik teminatı, hâkimlerin görevlerini her türlü maddi ve manevi baskıdan uzak olarak yapmalarını sağlamaya yönelik alınmıĢ tedbirlerdir.237

Bu tedbirlerin baĢında ekonomik tedbirler gelir. Hâkimlerin belli bir refah seviyesine ulaĢması, görevlerini rahat biçimde yerine getirebilmelerine yardımcı olacaktır. Yine, hâkimlerin görevden alınma usulü de çok önemlidir. Hâkimler, yalnızca kanunlarda yazılı olan gerekçelerle görevlerinden alınabilmeli ve bu kararlara karĢı da yargı yoluna baĢvurulabilmelidir. Hâkimleri manevi baskılardan korumanın bir diğer yolu da, hâkimlerin atama iĢlemlerinin keyfi yapılmasının engellenmesidir. Çünkü keyfi alınabilen atama kararları, hâkimler üzerinde baskı kurmak için kullanılabilir.

Hâkimlerin, görevden alınmaları, atanmaları gibi kararların önemi dikkate alınırsa, bu kararların kim tarafından alınacağının da ne kadar önemli olduğu ortaya çıkacaktır. Bu kararların alınmasının yürütmeye bırakılması halinde, yargı bağımsızlığından söz edilemeyeceği ortadadır. Bu nedenle demokrasilerde, hâkimlerin özlük iĢlerinin yürütülmesi için bağımsız yüksek kurulların kurulması yoluna gidilmiĢtir. Türkiye‟de de bu amaçla kurulmuĢ olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bulunmaktadır.

Hâkimlerin denetiminin kim tarafından yapılacağı da ayrı bir sorundur. Yürütme tarafından yapılan denetim, hâkimleri baskı altına almanın bir yolu olarak görülebilir. Türkiye‟de 2010 anayasa değiĢikliklerinden önce hâkimlerin denetimi Adalet Bakanlığına bağlı müfettiĢlerce yapılıyordu. Bu sistemde, Bakanlığın, memnun olmadığı bir hâkimi teftiĢ yoluyla etkilemesi, kontrol altına almaya çalıĢması mümkündü. Gerçekten, yapılan yerli yersiz teftiĢlerin, hâkimlerin huzurunu bozacağı Ģüphe götürmez.238

Bu durum da, hâkimlerin karar verirken bağımsız olmalarına engel teĢkil eder. Dolayısıyla anayasa değiĢikliği ile getirilen

236 GÖZLER, 2000, s. 439. 237 GÖZLER, 2000, s. 442. 238 ÜNAL, 1994, 116.

düzenlemede olduğu gibi, denetim görevinin de HSYK tarafından yapılması uygun olacaktır.

Hâkimlerin bağımsızlığı, sadece yasama ve yürütmeye karĢı bağımsız olmak anlamına gelmemektedir. Hâkimler diğer yargı organlarına karĢı da bağımsız olmalıdırlar. Ayrıca hâkimler, dıĢarıdan herhangi bir kurum veya kiĢi tarafından da baskıya maruz kalmamalıdırlar. DıĢardan gelen bu baskıların önemli bir bölümü, basın organları aracılığıyla gerçekleĢmektedir. Yargılama devam ettiği müddetçe, basın organlarında dava ile ilgili yorum yapılmasından kaçınılmalıdır. Bu yorumlar davanın seyrini etkileme amacı taĢıyorlarsa suç teĢkil ederler. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu‟nda, adil yargılamaya teĢebbüs baĢlıklı madde, bu suçu Ģu Ģekilde düzenlemektedir:

“Madde 288. – (1) Bir olayla ilgili olarak baĢlatılan soruĢturma veya kovuĢturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkiĢi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kiĢi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun basın ve yayın yolu ile iĢlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Görüldüğü üzere kanuni düzenleme, basın yoluyla yargıyı etkilemek isteyenler için oldukça caydırıcıdır. Bununla beraber Türkiye‟deki basın organlarında, davalar hemen her yönüyle tartıĢılmakta ve yargıyı etkileyebilecek pek çok yorum yapılmaktadır. Bu durumun ise, hâkimleri etkilemeyeceğini düĢünmek oldukça zordur. Neticede hâkimler de insandır ve ne kadar bağımsız ve tarafsız olmaya çalıĢsalar da, bu yayınlardan etkilenmeleri doğaldır. Bu bakımdan, günümüzde basın yoluyla yargının baskı altına alınmaya çalıĢılması, yargı bağımsızlığını gerçekleĢtirmede önemli bir engel olarak kabul edilebilir.

Yargı bağımsızlığı, yargılamada uyulması beklenen sıradan bir ilke değildir. Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve demokrasi olmakla doğrudan ilgili bir ilkedir. Demokratik olmayan rejimlerde yargı, siyasi iktidarın kontrolü altındadır ve siyasi iktidarın toplumu baskı aracılığıyla kontrol altında tutmak için kullandığı araçlardan biridir. Toplumda yargının bağımsız olmadığı yönünde en ufak bir Ģüphenin dahi oluĢması, demokrasinin iĢleyiĢine zarar verir.

ÇalıĢmanın baĢında da değinildiği gibi, demokrasi kırılgan bir rejimdir. Demokrasinin sağlıklı bir Ģekilde sürdürülebilmesi için de, sistemin bir bütün olarak demokrasiyi beslemesi gerekir. Bunun için de, toplumun demokrasiyi benimsemiĢ olmasından, devlet kurumlarının iĢlemlerinde hukuka uygun davranmasına kadar pek çok faktörün bir arada bulunması beklenir. Bu listenin ilk sıralarında ise, hukuk devleti ve hukuk devletini gerçekleĢtirmenin en önemli araçlarından olan yargı bağımsızlığı gelmektedir.

B. Yargı Tarafsızlığı

Yargı tarafsızlığı, yargı bağımsızlığına göre daha kiĢisel bir durumu ifade eder. Çünkü tarafsızlık, hâkimin karar verirken kendi görüĢlerini veya yakınlık iliĢkilerini hesaba katmadan, tamamen objektif davranması anlamına gelmektedir. Bu ise hâkime bağlı bir durumdur. Oysa yargı bağımsızlığı için, gerekli hukuksal düzenlemelerin yapılmıĢ olması yeterli olabilir. Örneğin 1982 Anayasası‟nda, hiçbir kurum veya kiĢinin mahkemelere emir gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı belirtilmiĢtir. Yine, görülmekte olan bir dava hakkında mecliste görüĢme yapılamayacağı anayasa ile hükme bağlanmıĢtır. Dolayısıyla anayasa ve kanunlarla bu tür önlemlerin alınmıĢ olmasının, yargının bağımsızlığını sağlamak için yeterli olması beklenir.

Öte yandan, yargının bağımsızlığı için alınan önlemlere benzer önlemlerin yargı tarafsızlığı için alınmıĢ olması, yargının tarafsızlığını garanti etmeyecektir. Çünkü alınacak tüm önlemlere rağmen, yargı tarafsızlığı hâkimin kendisiyle ilgili bir durumdur. Hâkimin karar verirken, kendi inançları veya ideolojisi doğrultusunda

hareket ettiğini tam anlamıyla tespit etmek mümkün değildir. Aynı Ģekilde, hâkimin davanın taraflarından birine çeĢitli sebeplerle yakınlık duyması ve bu doğrultuda hareket etmesi halinde, yine tespiti ve engellenmesi zor bir durumla karĢı karĢıya kalınacaktır. Bu durum da, hâkimlerin yetiĢtirilmesi, göreve alınması usulü ve kiĢilik yapısı gibi faktörlerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Yargı tarafsızlığı kiĢisel bir durumu ifade etse de bu durum, tarafsızlık konusunda hiçbir önlem alınamayacağı anlamına Ģüphesiz gelmemektedir. Esasen bu konuda alınabilecek en önemli tedbir, yukarıda incelenen yargı bağımsızlığı olmaktadır. Yargı bağımsızlığı, hâkimlerin tarafsız olabilmesi için getirilmiĢ bir güvencedir.239

Aynı Ģekilde, yargılamanın aleni yapılması, kararların gerekçeli olması gibi yargılamaya iliĢkin kurallar, hâkimleri tarafsız davranmaya zorlayacak hususlardır.240

Ancak tüm bu güvenceler, hâkimin tarafsızlığını sağlamak için yeterli değildir ve hâkim tarafsız değilse, yargı bağımsızlığı bir anlam taĢımayacaktır. Bağımsız fakat taraflı bir yargı da, en az bağımlı bir yargının varlığı kadar tehlikeli bir durumdur.

Hâkimlerin tarafsızlığını sağlamak için getirilen güvenceler, objektif tarafsızlık olarak adlandırılmaktadır.241

Bu güvencelerden en önemlisi de yargılamayı ve hâkimi etkilemeye yönelik tutumların yasaklanmasıdır. Böylece insanlarda, hâkimlerin tarafsız olduğuna dair bir kanaat oluĢur. Sübjektif tarafsızlık ise, kiĢisel bir durumu ifade eder.242 Sübjektif tarafsızlıktan beklenen, hâkimin davanın taraflarına önyargısız ve tarafsız yaklaĢmasıdır.

Ġdari yargı ve askeri yargı sistemleri tartıĢılırken de değinildiği üzere, yargının tarafsızlığı kadar önemli olan bir baĢka husus daha bulunmaktadır. Bu husus da, toplumda oluĢan, yargının tarafsız olduğu yönündeki algıdır. Aynı Ģekilde, yargının

239 ÖZBUDUN, Ergun, Türkiye’nin Anayasa Krizi, Liberte Yayınları, Ankara, 2009, s. 73. 240 YILMAZ, 2009, s. 27, 28.

241 KAġIKARA, Serhat, Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi Çerçevesinde Adil Yargılanma Hakkı

ve Türkiye, Adalet Yayınevi, Ankara, 2009, s. 141.

bağımsız olduğu yönündeki algı da son derece önemlidir. Bu algı tek baĢına, yargının tarafsız ve bağımsız olması kadar önemli bir durumu ifade eder. Bu nedenle yargı sisteminde, yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından Ģüphe edilmesine neden olacak düzenlemelere yer verilmemesi gerekmektedir. AĠHM de, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda verdiği kararlarda, bu duruma iĢaret etmektedir. Mahkeme, Coeme ve Diğerleri – Belçika davasının kararında Ģu ifadelere yer vermiĢtir:

“Bu bağlamda (…) görünüm bile belli bir öneme sahip olabilir. Söz konusu olan, demokratik bir toplumda halka yansıtılması gereken mahkemelere karĢı güven duygusudur ve her Ģeyden önce, ceza davaları söz konusu olduğunda, bu güven duygusunun sanığa yansıtılması gerekir (bkz. Diğer örneklerin yanı sıra, Hauschildt – Danimarka davası, 24.05.1989 tarihli karar, Seri A No. 154, s. 21, paragraf 48 ve Pullar – BirleĢik Krallık davası, 10.06.1996 tarihli karar, Reports 1996 – III, s. 794, paragraf 38). Bir mahkemenin bağımsızlıktan ya da tarafsızlıktan yoksun olduğundan endiĢelenmek için meĢru bir neden bulunup bulunmadığına karar verirken, sanığın görüĢü önem taĢımakla birlikte, belirleyici değildir. Belirleyici olan bu endiĢenin nesnel açıdan haklı görülüp görülmeyeceğidir (bkz., gerekli değiĢikliklerle, yukarıda belirtilen Hauschildt davasının kararı, s. 21, paragraf 48 ve yukarıda belirtilen Gautrin ve Diğerleri davasının kararı, s. 1030 – 1031, paragraf 58)."243

Görüldüğü üzere AĠHM, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı hususunda, toplumdaki oluĢan algının önemine dikkat çekmektedir. Bu kararla AĠHM, nesnel açıdan haklı görülebilecek endiĢelerin varlığı halinde, yargı tarafsızlığının ve bağımsızlığının zedeleneceğini ifade etmiĢ olmaktadır. Dolayısıyla idari yargı ile askeri yargının varlığına yönelik tartıĢmalarda da, bu endiĢelerin dikkate alınması

243 AĠHM, Coeme ve Diğerleri – Belçika davası, BaĢvuru No. 32492/96, paragraf 121, 22.06.2000

gerekmektedir. Aynı Ģekilde, Türkiye‟de 2004 yılında kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri de, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartıĢmalarının merkezinde yer almaktaydı. AĠHM 2001 yılında, Devlet Güvenlik Mahkemeleri‟ne iliĢkin verdiği bir kararda, yukarıda incelenen kararda benimsediği anlayıĢı sürdürmüĢtür. Mahkeme, Türkiye‟deki Devlet Güvenlik Mahkemeleri‟nde Silahlı Kuvvetler mensuplarının bulunmasının, AĠHS‟in adil yargılanmaya iliĢkin maddesine aykırılık teĢkil ettiği sonucuna varmıĢtır. Kararda Ģu ifadelere yer verilmiĢtir:

“Bu doğrultuda, Mahkeme baĢvurucu gibi sivil olan Bay Ġncal ve Bay Çıraklar‟a ait davalarda vardığı sonuçtan ayrılmak için bir neden görmemektedir. Bir Devlet Güvenlik Mahkemesi‟nin önünde anayasal düzeni ve ulusun bölünmez bütünlüğünü bozmak (yukarıdaki paragraf 25 ve 27) ile suçlanan Bay Altay‟ın ordunun hukuk iĢlerine bağlı profesyonel bir subayın kendisini yargılayan yargıçların arasında bulunmasından dolayı endiĢe duyması anlaĢılabilir. Bu nedenden ötürü, Bay Altay‟ın Ġstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi‟nin haksız Ģekilde kendi davasının özellikleriyle ilgili olmayan düĢüncelerden etkilenebileceğinden endiĢe duymaya hakkı vardır. BaĢka bir deyiĢle, baĢvurucunun bu mahkemenin bağımsızlık ve tarafsızlıktan yoksun olduğuna iliĢkin endiĢeleri nesnel açıdan haklı görülebilir.

Bu bağlamda, Mahkeme SözleĢme‟nin 6. Maddesi‟nin 1. fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varmıĢtır.” 244

AĠHM, Devlet Güvenlik Mahkemeleri‟ne iliĢkin verdiği bu kararla, sanığın endiĢelerinin nesnel açıdan haklı olması hali ile ilgili olarak da somut bir örnek vermiĢ olmaktadır. Böylece sanığın, mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığı yönündeki endiĢelerinin, ne kadar önemli olduğu da ifade edilmiĢ olmaktadır.

244 AĠHM, Altay – Türkiye davası, BaĢvuru No. 22279/93, paragraf 74 – 75, 21.05.2001. tarihli karar;

Hâkimlerin tarafsızlığı konusunda Türkiye‟de yapılan bir araĢtırma dikkat çekici sonuçlar sunmaktadır. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı‟nın 2007 yılında hâkim ve savcılarla görüĢerek yaptığı bu araĢtırma, hâkim ve savcıların çoğunun “devletçi” oldukları ve devletin menfaatlerini, bireyin menfaatlerinden önde gördüklerini göstermektedir.245

AraĢtırmaya göre, görüĢmecilerin %51‟i, insan haklarının devlet için tehdit oluĢturabileceğini ifade ederken, tehdit oluĢturmayacağını söyleyenlerin oranı %28‟de kalmıĢtır.246

Bu araĢtırmadan haberdar olan bir kiĢi, devletin bir kurumu tarafından insan hakları ihlali ile karĢılaĢtığında, mahkemenin, devletin yanında olacağını düĢünebilir. Nitekim araĢtırmada, görüĢmecilerden; “ülkem söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem”, “önce devlet gelir” gibi yanıtlar alındığı ifade edilmektedir.247

Oysa mahkemelerin tarafsızlığına en çok da devlet – vatandaĢ uyuĢmazlıklarında ihtiyaç duyulur. Çünkü devlet, vatandaĢlarla kıyaslandığında aĢırı bir güçle donanmıĢ durumdadır. Bu aĢırı gücün, günümüzdeki demokrasilerde dahi devam etmekte olduğu rahatlıkla söylenebilir. Her ne kadar modern demokrasileri, anayasal demokrasiler olarak tanımlıyor olsak da; bu tanımın gerektirdiği sınırlamaların, devlet – vatandaĢ iliĢkilerinde devlet lehine oluĢan aĢırı güç dengesizliğini önemli ölçüde değiĢtirdiği söylenemez. Bu nedenle, yargının, devleti koruyan bir anlayıĢ sergilemesi durumunda, yargının demokraside yol açacağı tahribat çok daha büyük olacaktır.

TESEV‟in yaptığı araĢtırma, yargıda tarafsızlığın ne kadar önemli olduğunu ve tarafsızlığın ne kadar “masum” gerekçelerle aĢınabildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Gerçekten, hâkimlerin aslında bir taraf olduklarını düĢünmedikleri halde, taraf olarak davrandıkları durumlar söz konusu olabilir. Örneğin 1982 Anayasası, hâkimlerin kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceğini ifade etmiĢtir. Elbette buradaki vicdani kanaatlere göre karar verme durumu, kanunun veya

245 SANCAR, Mithat / ÜMĠT, Eylem, Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları Raporu, 2007.

http://www.tesev.org.tr/UD_OBJS/PDF/DEMP/YargidaAlgiveZihniyetKaliplariRaporu.pdf E.T. 24.02.2011.

246 SANCAR / ÜMĠT, 2007, s. 13. 247 SANCAR / ÜMĠT, 2007, s. 11.

hukukun dıĢına çıkma imkânını vermemektedir. Ancak kanunun sınırları aĢılmadan da hâkimin taraflı davranması mümkündür. Yukarıdaki örnekteki hâkimlerin vicdani kanaatlerine aykırı davrandıkları söylenemez. ĠĢte tarafsızlık konusundaki hassas nokta da, taraflı olduğunu fark etmemek olsa gerekir. Bu nedenlerle yargı tarafsızlığı, hâkimin kiĢiliği ile ilgili olmakla birlikte, toplumsal Ģartlardan, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ortamdan da tamamen soyutlanamayacak bir durumu ifade eder.

C. Aleni Yargılama Ġlkesi

Aleni yargılama ilkesi, duruĢmaların halka açık olarak yürütülmesi anlamına gelmektedir. Aleni yargılama, yargının iĢleyiĢi konusunda, halkın bilgi edinmesini sağlar.248

Aleni yargılama, birden çok amaca hizmet eder. Hâkimlerin görevlerini özenle ve tarafsız bir Ģekilde yapıp yapmadıkları, aleni yargılama ile denetlenmiĢ olur.249 Böylece insanların yargıya güvenmeleri de sağlanmıĢ olacaktır. Bu nedenlerle, mahkemede görülen dava ile ilgisi olsun olmasın, herkesin duruĢmaları izlemesi mümkün olmalıdır.

Uygulamada, insanların kendileriyle ilgili olmayan bir davayı izlemek için duruĢmalara katılmaları pek rastlanılan bir durum olmamakla birlikte, yargılamanın halka açık biçimde görülüyor olduğunun bilinmesi yeterli bir güvencedir. Bu nedenlerle demokrasilerde, aleni yargılama ilkesinden taviz verilemez. Ancak bazı özel haller için aleni yargılamaya getirilen istisnalar, bu durumun dıĢındadır.250

248 SELÇUK, Sami, Yargının “Hukuk Sınavı” / Türkiye’nin “Demokrasi” Sınavı, Yeni Türkiye

Yayınları, Ankara, 2002, s. 12.

249 KAġIKARA, 2009, s. 178.

250 Ayrıntılı bilgi için bkz. HAKERĠ, Hakan / ÜNVER, Yener, Ceza Muhakemesi Hukuku: Temel

D. Makul Sürede Yargılama Ġlkesi

Yargılamaya iliĢkin bir diğer önemli ilke de, makul sürede yargılama ilkesidir. Türkiye‟de önemli bir sorun olarak gündemde kalmaya devam eden, yargılamaların uzun süre sonuçlandırılamamasının; demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları bakımından önemli sakıncaları bulunmaktadır. Yargılamaların uzun süre sonuçlandırılamaması, hukuka ver yargı organlarına olan güveni sarsacaktır. Bu

Benzer Belgeler