• Sonuç bulunamadı

A. Bir “Üst Kavram” Olarak MeĢruiyet

MeĢruiyet, Lipset‟e göre: “Siyasi sistemin, mevcut siyasi kurumların, toplum için en uygun kurumlar olduğuna iliĢkin bir inancı yaratma ve sürdürme kapasitesini ifade eder”292 Bu tanım, yargıda meĢruiyet sorununu tartıĢırken de baĢvurabileceğimiz bir tanımdır. MeĢruiyet, sadece iktidara yönelen değil, devletin bütün kurumlarına yönelen bir sorgulamadır. Yargının da, toplumun bu sorgulamasından azade tutulması beklenemez. ġayet insanlar, yargının olabilecek en iyi Ģekilde çalıĢtığını düĢünmüyorlarsa, bu durumdan rahatsız olurlar. Yargının yanlıĢ veya kötü çalıĢtığını düĢündüklerinde ise, ülkedeki yargı sisteminin meĢruluğunu sorgularlar.

Tüm iktidar yapılanmalarının, meĢru kabul edilmeye ihtiyacı vardır.293 Aksi halde iktidarlarını, zorla devam ettirmek durumunda kalırlar ve bir iktidarın sadece zorlamayla varlığını uzun süre devam ettirmesi beklenemez. Bu tespit, elbette öncelikle siyasi iktidarlara yönelik bir tespittir. MeĢruiyet tartıĢmaları da büyük ölçüde siyasi iktidarın meĢruiyeti üzerinde ĢekillenmiĢtir. Öte yandan devletin bütün kurumları, devlet iktidarının uzantısıdırlar. Yargı, yasama ve yürütmeden bağımsız olsa da neticede devletin bir iĢlevidir ve yaptırım yoluyla devlet iktidarını kullanır. Dolayısıyla siyasi iktidardan, bir kamu görevlisine kadar devlet iktidarını kullanan bütün kiĢi ve kurumlar meĢru yollarla göreve gelmeli ve meĢru yollarla görevlerini

292 DĠKMEN CANĠKOĞLU, 2010, s. 18.

293 COġKUN, Vahap, Ulus – Devletin DönüĢümü ve MeĢruluk Sorunu, Liberte Yayınları, Ankara,

yerine getirmelidirler. Ancak siyasi iktidarın meĢruluğu ile diğer devlet kurumlarının meĢruluğu farklı temellere dayanır.

Siyasi iktidarın meĢruluğunun, çok daha karmaĢık temellere dayandığı söylenebilir. Diğer devlet kurumlarının ise kanunlarla göreve gelmeleri ve kanunlar doğrultusunda görevlerini yerine getirmeleri halinde meĢruluk sorunu yaĢamaması beklenir. Yargıya iliĢkin meĢruiyet tartıĢmaları da bu nedenle genel mahkemeler üzerinde yoğunlaĢmaz. Yargıdaki meĢruiyet tartıĢmaları, genel mahkemelerin yetkilerinden daha farklı yetkilere sahip olan yüksek mahkemeler ve özellikle de Anayasa Mahkemeleri üzerinde yoğunlaĢmaktadır. Bunun nedenlerine geçmeden önce meĢruluk kavramı ve siyasi iktidarın meĢruluğu hakkında bir takım açıklamalarda bulunmak yararlı olacaktır. Siyasi iktidarın meĢruluk temeli ve bu temelin zaman içinde gösterdiği değiĢim, yargıda meĢruiyet sorununu açıklanırken de fikir verici olacaktır.

Weber‟in meĢruluk tipolojisinde, siyasi iktidarın meĢruluğunun üç kaynağı vardır. Bunlar; geleneksel, karizmatik ve hukuki meĢruluktur.294

Geleneksel meĢruluk fikrine göre siyasi iktidarın meĢruluğunun kaynağı, vatandaĢların devlete ve siyasi iktidara olan bağlılığıdır. Bu geleneksel bağlılık, siyasi iktidarın zaten iktidar olmakla meĢru olduğu anlamına gelmektedir. Karizmatik meĢrulukta ise siyasi iktidarın meĢruluğu, vatandaĢların karizmatik lidere olan bağlılığı ile açıklanmaktadır. Hukuki meĢruluk, siyasi iktidarın meĢru kabul edilebilmesi için, artık geleneklerin veya karizmatik liderin yeterli olmadığı bir aĢamaya geçildiğini göstermektedir. Hukuki meĢrulukta, siyasi iktidara rıza gösterilmesinin nedeni, siyasi iktidarın hukuka uygun davranıyor olmasıdır.

Weber, günümüzde hukuki meĢruluğun geçerli olduğunu ifade etmiĢtir.295 Günümüzde, geleneksel ve karizmatik meĢruluğun izlerinin de hala devam ettiği

294 KAPANĠ, 2009, s.97.

295 GÖNENÇ, Levent, MeĢruiyet Kavramı ve Anayasaların MeĢruiyeti Problemi,

söylenebilir. Ancak bugün için sadece gelenekle veya liderin karizmasıyla bir siyasi iktidarın varlığını sürdürebileceğini söylemek zordur. Son dönemde Arap ülkelerinde yaĢanan isyanlar da buna kanıt olarak gösterilebilir. Nitekim sivil itaatsizlik fikri de meĢruiyet kavramına dayanır. Bir kanunun veya bir uygulamanın haksız olduğu açıkça anlaĢılıyorsa, bu durumda sivil itaatsizlik hakkının bulunduğundan söz edilir.296 Bu durumda, vatandaĢların kanunlara riayet etmemesi, onları haksız göstermek için yeterli bir neden olamamaktadır.297

MeĢruluğu açıklamaya yönelik yaklaĢımlar, meĢruluğun içeriğinin değiĢken ve tespitinin zor olduğunu göstermektedir. Siyasi iktidarlar, hem iktidara gelirken, hem de iktidar devam ederken meĢruluğa ihtiyaç duyarlar. Çünkü toplumda meĢruiyet sorgulaması sürekli devam eden bir faaliyettir.298

MeĢruiyet sorgulamasının sürekli devam etmesi, meĢruluğun sabit bir temeli olmadığını göstermektedir. Bu nedenle meĢruluğun da tıpkı demokrasi gibi, dinamik bir kavramı ifade ettiği söylenebilir. Ancak meĢruiyet kavramının yaĢadığı değiĢim, demokrasi kavramının yaĢadığı değiĢime göre, sınırlarının tahmin edilmesinin çok daha zor olduğu bir çizgide seyreder.

Günümüzde, kanunilik ve meĢruiyet kavramları arasında bir yakınlaĢma olsa da bu kavramlar aynı anlama gelmezler. MeĢruluk, ne kanunilik kavramıyla ne de hukukilik kavramıyla birebir örtüĢür.299

Bu durumun nedenlerine kısaca değinmek gerekirse; bir iktidarın kanunlara uygun davranmasının, o iktidarı, kanuni bir iktidar yapmaya yettiği, ancak meĢru bir iktidar yapmaya yetmediği söylenebilir.300 Bu duruma gerekçe olarak da, kanunların, açıkça haksız olması ihtimali gösterilebilir. Bu nedenle, kanunilik meĢruluğa karinedir301 ancak kanunlara uygun davranan bir

296

ÖKÇESĠZ, Hayrettin, Sivil Ġtaatsizlik, (4. Baskı), Legal Kitapevi, Ġstanbul, 2011, s. 153 – 154.

297 Sivil itaatsizlik konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. ÖKÇESĠZ, 2011. 298 COġKUN, 2009, s. 139.

299 DĠKMEN CANĠKOĞLU, 2010, s. 42. 300 COġKUN, 2009, s. 133.

iktidar da meĢruluk sorunu yaĢayabilir.302

Aynı Ģekilde hukukilik de meĢruluğun garantisi değildir.303

Bunu nedeni, meĢruluğun siyasi ve sosyolojik bir kavram olmasıdır.304 Böylece meĢruluk, bu disiplinlerin sahip olduğu bütün öngörülmezlikleri bünyesinde barındıran bir kavram olmaktadır. MeĢruluğun dayanağı tek ve sabit değildir. Zamanla bu dayanak değiĢebilir. Bu da meĢruluğun, tam anlamıyla tanımlanamayan bir kavram olması sonucunu doğurmaktadır.305

Bununla birlikte, günümüzde hukuk, en önemli meĢruiyet kaynaklarından biri haline gelmiĢtir. Gerçekten, günümüzde hukuka aykırı bir iĢlemin meĢru kabul edilebileceğini düĢünmek zordur. Bu bağlamda, öğretide, hukuk ve meĢruiyet kavramlarının birbirlerinden farkı olmadığını savunanlar olmuĢtur.306

Nitekim BALI‟ya göre, hukuk ve meĢruluk kavramlarının birbirlerinden ayrı ve bağımsız olduğu söylenemez.307

Gerçekten, çalıĢmamızın baĢında kanun ve hukuk kavramlarını birbirinden ayırdığımız düĢünülürse, hukukun meĢruluk sorunu yaĢamaması gerektiği düĢünülebilir. Çünkü hukuk kavramı, kanun kavramından farklı olarak, yürürlükte olan kuralları değil, adaleti gerçekleĢtirmeye yönelmiĢ bir değerler bütününü ifade etmektedir. Ancak bu tespite rağmen, meĢruluğu, siyasi ve sosyolojik bir kavram olarak kabul ettiğimiz takdirde, hukukun da meĢruiyet sorunu yaĢaması, kanaatimizce doğal karĢılanmalıdır. Çünkü meĢruiyet kavramı, bir kesinlikten ziyade, bir oranı ifade etmektedir. Hemen hiçbir hukuk kuralının da, toplumun tamamı tarafından onaylandığı veya itiraz gördüğü söylenemez. Özellikle günümüzün çok kültürlü toplumlarında, ortak bir hukuk anlayıĢını yakalamanın

302

KAPANĠ, 2009, s. 88.

303

ATAY, Ender Ethem, Hukukta MeĢruiyet Kavramı,

http://www.hukuk.gazi.edu.tr/editor/dergi/1_2_10.pdf E.T. 15.02.2011 s. 5.; Aksi yönde bkz. BALI, 2011, s.117.

304 ERDOĞAN, 2009, s. 6.

305 DĠKMEN CANĠKOĞLU, 2010, s. 27. 306 BALI, 2011, s.130.

307 BALI‟ya göre hukuk kavramı, meĢruluk kavramı tarafından nitelendirilmeye elveriĢli değildir.

O‟na göre bunun nedeni, hukukun; yenilikçi ve reformist olmaması ve hukukun kendi baĢına eyleyebilme kapasitesine sahip olmamasıdır. Dolayısıyla bu durum, hukuku, meĢruluğun süjesi olmaktan alıkoymaktadır. BALI, 2011, s.130 – 131.

zorluğu göz ardı edilmemelidir. Örneğin, hem evrensel hukuk ilkelerine uygun, hem de ilgili toplumun değerleriyle örtüĢen bir hukuk normunun, zamanla meĢruiyet sorunu yaĢaması muhtemeldir. Toplumun önemli bir kesiminin onayladığı bir ceza normu, zamanla bu vasfını yitirebilir. Ancak normun, meĢruiyet vasfını yitirirken, toplumun bir baĢka kesimi tarafından da desteklenmeye devam etmesi mümkündür. Benzer Ģekilde, günümüzde, insan kurban etmeyi öngören bir dinin, toplum tarafından meĢru kabul edilmeyeceği rahatlıkla söylenebilir. Oysa insan kurban etmek, bundan yüzlerce yıl önce bazı toplumlarda görülen ve meĢru kabul edilen bir olguydu. Dolayısıyla sadece hukukun değil, dinlerin dahi meĢruiyet sorgulamasına tabii olacağını düĢünmekteyiz.

Tüm bu nedenlerle meĢruiyet kavramını, bir “üst kavram” olarak ifade etmekteyiz. Çünkü meĢruiyet çoğu zaman; kanun, hukuk, demokrasi, gelenek gibi kavramları bünyesinde barındırmaktadır. Bu durumun, aynı zamanda meĢruiyet kavramına dinamizm ve öngörülmezlik kattığı söylenebilir.

B. MeĢruiyetin Güncel Temelleri

MeĢruluğun temellerinin zamanla değiĢmesi, bu değiĢimin sürekli izlenmesini gerektirmektedir. Günümüzde, meĢruluğun en önemli temelinin hukuk olduğu söylenebilir. Hukukun yanı sıra, meĢruluğun, iki önemli ve güncel temelinin varlığından söz edilebilir. Bunlar, demokrasi ve insan haklarıdır.

1. MeĢruiyet - Demokrasi ĠliĢkisi

ÇalıĢmanın baĢında demokrasinin tarihsel geliĢimine ve günümüzdeki yükseliĢine iliĢkin yapılan açıklamalar, günümüzde siyasi iktidarların meĢruluğunu temin edecek önemli kaynaklardan birinin de demokrasi olduğunu göstermektedir. Demokratik yöntemlerle göreve gelmeyen veya göreve geldikten sonra demokrasiyle bağdaĢmayan eylemlerde bulunan siyasi iktidarlara, günümüz toplumlarının onay vermesi çok zor görünmektedir. Demokratik olmayan rejimlerde ise siyasi iktidarlar; varlıklarını, baskıya ve Ģiddete borçludurlar. Ancak bu tür yöntemlerin de artık,

eskisi kadar etkili olamadıkları bir dönemden geçmekteyiz. Dolayısıyla günümüzde siyasi iktidarlar, meĢru kabul edilmek için demokrasiye ihtiyaç duyarlar. Devletin diğer kurumlarının yetkileri tespit edilirken de bu durum göz önünde tutulmalıdır.

Günümüzde demokrasinin, önemli bir meĢruiyet kaynağı haline geldiğini gösteren pek çok örnek bulunmaktadır. Örneğin; bir sendikaya baĢkan seçilecekse, bir Ģirketin yönetim kurulu bir karar alacaksa veya bir apartman toplantısında yönetici seçilecekse, demokratik yöntemler dıĢında bir yöntemin kullanılması, tamamen saf dıĢı edilmiĢ bir ihtimal olmuĢtur. Demokratik yöntemlerin, günlük hayatın içinde bu denli yer alması, demokrasi ve meĢruiyet iliĢkisini doğru değerlendirmek bakımından önemli bir gösterge olmaktadır.

MeĢruluğun demokrasi ile olan iliĢkisinden yargı adına çıkarılabilecek sonuç ise, yüksek mahkemelerin üyelerinin seçiminde mümkün olduğunca demokratik yöntemlere yer verilmesi olmalıdır. Örneğin 2010 Anayasa değiĢikliklerinden önce, 1982 Anayasası‟na göre, Anayasa Mahkemesinin bütün üyelerini CumhurbaĢkanı seçiyordu. Böylesine önemli bir mahkemenin üyelerinin bu Ģekilde seçilmesi, Anayasa Mahkemesinin meĢruluğuna da zarar veren bir durumdu. Dolayısıyla demokrasinin günümüzde kazandığı anlam, yargı için de bir anlam ifade etmelidir. Bunun en pratik yolu da, yüksek mahkemelerin üye seçiminde demokrasi ve temsil kavramlarının değerlendirilmesi olarak belirmektedir.

2. MeĢruiyet - Ġnsan Hakları ĠliĢkisi

Ġnsan haklarını evrensel bir standarda kavuĢturma çabalarının son yarım yüzyılda aldığı mesafe dikkate değerdir. Özelikle, daha önce de değinilen AĠHS‟ni, bu konuda yeni bir döneme girildiğinin iĢareti olarak kabul etmek gerekir. Ġnsan haklarının bu denli itibar kazanması, insan haklarına yönelik ciddi ihlallerin olduğu ülkelere, uluslararası toplumun müdahalesinin meĢru kabul edildiği bir döneme girilmesine vesile olmuĢtur. Benzer gerekçelerle, demokrasi kavramının artık insan haklarını da bünyesinde barındıran bir kavram olduğu söylenebilir. Nitekim çalıĢmamızın anayasal demokrasilerin temel özellikleri bölümünde, bu konuyla ilgili

ayrıntılı değerlendirmelerde bulunarak, insan haklarının günümüzde kazandığı önemi açıklamaya çalıĢtık. Bu önem açıkça göstermektedir ki insan hakları, günümüzde bir meĢruiyet kaynağı haline gelmiĢtir.

Sadece siyasi iktidarın değil, insan haklarına saygı göstermeyen hiç bir kamu kurum veya kiĢisinin, artık meĢru kabul edilemeyeceği bir dönemde olduğumuz rahatlıkla söylenebilir. Bu tespit, hukukun ve elbette yargının da insan haklarının günümüzde kazandığı bu önemi dikkate alması gerektiğine iĢaret etmektedir. Nitekim günümüzdeki hukuk devleti anlayıĢının, insan haklarına dayanan bir hukuku öngördüğünü ifade etmiĢtik. Yargı da görevini hukuka uygun biçimde yerine getirdiği müddetçe meĢruluk sorunu yaĢamayacaktır.. Ancak yüksek mahkemeler ve özellikle Anayasa Mahkemeleri, görevlerini hukuka uygun bir Ģekilde yerine getirseler dahi meĢruiyet sorgulamasına tabi tutulmaktadır. Bu noktada insan hakları bağlamında söylenebilecek Ģey, varlık nedeni insan hakları çerçevesinde siyasi iktidarı sınırlandırmak olan Anayasa Mahkemelerinin, görevlerini yerine getirirlerken anayasanın dıĢına çıkmamak Ģartıyla insan haklarını öncelikle gözetmelerinin, meĢruluklarını pekiĢtirecek en önemli etken olduğudur. Neticede, günümüzün en geçerli meĢruluk zeminlerinden birisi insan hakları olduğuna göre, Anayasa Mahkemeleri için de en geçerli meĢruluk temeli insan haklarının korunması olsa gerekir.308 Üstelik Anayasa Mahkemelerinin kuruluĢunda, insan haklarının korunmasına verilen önemin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemelerinin meĢruluğu tartıĢmalarında, Anayasa Mahkemelerinin insan haklarına olan yaklaĢımı, tartıĢmanın dıĢında tutulmamalıdır.

Benzer Belgeler