• Sonuç bulunamadı

Belh (Afganistan) Özbeklerinin efsaneleri üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Belh (Afganistan) Özbeklerinin efsaneleri üzerine bir araştırma"

Copied!
317
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI

BELH (AFGANİSTAN) ÖZBEKLERİNİN EFSANELERİ

ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Sinan Gönen

Noorullah SAİFİ

144201001013

(2)

i T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Noorullah SAİFİ

Numarası 144201001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

ii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Noorullah SAİFİ

Numarası 144201001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Sinan Gönen

Tezin Adı Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırmabaşlıklı bu çalışma ……../……../2016 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

iii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Noorullah Saifi

Numarası 144201001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Sinan Gönen

Tezin Adı Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma ÖZET

“Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma” adlı bu çalışmada, Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Belh vilayeti Özbeklerinin kültürel mirası olan efsanelerin unutulmadan kayıt altına alınması hedeflenmiştir.

Afganistan Asya ülkelerinden biridir. Bu ülkenin yaklaşık 30 milyon üzerinde nüfusu olup 34 vilayetten uluşur. Bunlardan biri Belh vilayetidir. Belh vilayeti Afganistan’ın en büyük ve önemli şehirlerinden biridir. Bu vilayetin tahminen 1,3 milyon nüfusu olup komşu illerine göre nüfusu çoktur. Belh çok derin bir tarih ve kültüre sahiptir. Belh’in bu tarihi zenginliği ve Türklerin bu bölgeye bıraktığı kültür mirasları, zengin bir araştırma bölgesi olmasının da nedeni olmuştur.

Efsanelerle ilgili çalışmaya başlamadan önce sahaya gidilmiş ve yöre ile ilgili bilgiler toplanmıştır. Böylece kaynak kişiler tespit edilerek, derlemeler yapılmıştır.

Çalışma Özet, Ön Söz, Giriş, Üç Bölüm, Sonuç, Kaynakça ve Eklerden oluşmaktadır. Çalışmanın Giriş kısmında Belh vilayeti ile ilgiligenel bilgiler, Birinci

Bölümde efsane ile ilgili kısa bir bilgi verilmiştir. İkinci bölümde efsanelerin incelemesi

yapılmıştır. Üçüncü bölümde derlenen efsaneler önce Arap alfabesiyle yazılıp sonra transkripsiyon yapılarak Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

(5)

iv T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

encin

in

Adı Soyadı Noorullah SAİFİ

Numarası 144201001013

Ana Bilim / Bilim Dalı Turkish Language and Literature Department Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Assoc. Prof. Dr. Sinan Gönen

Tezin İngilizce Adı A Research on Legends of Balkh (Afganistan) Uzbeks ABSTRACT

Balkh is one of the 34 provinces of Afghanistan located in the northern part of the country is known for the cultural heritage of the Uzbek people. The study is a way of preserving the cultural heritage of the Uzbek people in order to be not forgotten.

Afghanistan is located in South-Central Asia consists thirty-four provinces and has a population of nearly 30 million people. Balkh province is one of the largest and important city in Afghanistan. The population of this province is 1.3 million; more than any other neighboring province. Turks had been lived there which is the reason behind the historic richness and the cultural heritage of this area.

Prior to collect data about the legend, we visited the place and collected basic information about the region in order to identify the knowledgeable person,so that the supply of the necessary tools and materials for recording could be provided.

The collected information is presented in three chapters that include abstract, preface and introduction, and at the end the result following bybibliography and appendices. The introduction section includes general information about the Balkh province with a brief information about the legends. The second chapter includes the investigated study about the legends. The third section is written in both Arabic alphabet Turkish as well as in modern Turkish language.

(6)

v

İÇİNDEKİLER

BILIMSEL ETIK SAYFASI ... I YÜKSEK LISANS TEZI KABUL FORMU ... II ÖZET ... III ABSTRACT ... IV KISALTMALAR ... XII TRANSKRİPSİYON İŞARETLERİ ...XIII ÖN SÖZ... XIV

GİRİŞ ... 1

BELH’İN TARİHİ, COĞRAFİ DURUMU VE MEŞHUR ŞAHSİYETLERİ ... 6

1.BELH’İNİSİMLERİ ... 6

2.BELHİLİNİNCOĞRAFYASI ... 7

3.BELH’İNTARİHİ ... 8

4.BELHŞEHRİNDEKİTÜRKHAKİMİYETLERİHAKKİNDAKISABİRBİLGİ ... 9

5.BELHVEİSLAMİYETDÖNEMİ ... 11

6.1751’DENBUGÜNEBELH ... 13

7.BELH’İNMEŞHURŞEYHLERİ ... 13

8.BELH’İNMEŞHURALIMLERİ ... 14

BİRİNCİ BÖLÜM 1.EFSANE İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER ... 15

1.1.EFSANE KAVRAMI ... 15

1.2.EFSANE TANIMI ... 15

1.3.EFSANE ÖZELLİKLERİ VE İŞLEVLERİ ... 17

1.4.EFSANELERİN OLUŞMASI ... 19

1.5.EFSANE DERLEME FIŞI ... 20

İKİNCİ BÖLÜM 2.METİNLERİN İNCELENMESİ ... 22

2.1YARATILIŞ EFSANELERİ/OLUŞUM DÖNÜŞÜM EFSANELERİ... 24

2.1.1. Şekil Değiştirme Efsaneleri ... 24

2.1.1.1. Taş Kesilme Efsaneleri ... 24

2.1.1.1.1. Çaç Baba ... 24

2.1.1.1.2Gilemtabe’deki Çiftçi ... 24

2.1.1.1.3.Kırk Kız ... 25

2.1.1.1.4.Kuturbolak’daki Çiftçi ... 25

2.1.1.2.Diğer Şekil Değişikliğine Bağlı Efsaneler ... 26

2.1.1.2.1. Baykuş ... 26

2.1.1.2.2.Kaplumbağa ... 26

2.1.1.2.3.Maymun ... 27

(7)

vi

2.1.1.3.1Ebabil Kuşu ... 27

2.1.1.3.2.Baykuş ... 28

2.1.1.3.3.Sultan Sencer ... 28

2.1.1.3.4.Hz. Hızır (a.s.) ve Lokman Hekim ... 29

2.1.1.3.5.Cuvazin Piri Hoca Ruşnayi ... 29

2.1.1.3.6.Devenin Piri Veysi Kerni (Veysel Karani) ... 30

2.1.1.3.7.Baykuş ... 30 2.1.1.3.8.Eskide Tıp ... 30 2.1.1.3.9.Tavuk ... 31 2.1.1.3.10.Yılan ve Büğelek ... 31 2.1.1.3.11.Kongırat ... 32 2.1.1.3.12.Duvarın Nemi ... 32 2.1.1.3.13.Tambur ... 33 2.2.TARİHİ EFSANELER ... 33

2.2.1.Adları Belli Yerlerle İlgili Efsaneler/ Tabiat Şekilleriyle İlgili Efsaneler ... 33

2.2.1.1. İşan Baba Mezarlığı... 34

2.2.1.2. Görmar (Yılanın Görü) ... 34

2.2.1.3.Azadkoh ... 34

2.2.1.4.Pehlivan Taşı ... 35

2.2.1.5. Kaysar’ın İsmi I ... 35

2.2.1.6.Kaysar’ın İsmi II ... 36

2.2.1.7.Kaysar’ın İsmi III ... 36

2.2.1.8. Hulm İsmi ... 36 2.2.1.9.Torabad ... 37 2.2.1.10.Sevinçli Hoca ... 37 2.2.1.11.Halebeçegan... 37 2.2.1.12. Yılkıçı ... 38 2.2.1.13. Emir Timur ... 38

2.2.2.İnsan Topluluklarının Yaşadığı Yerlerle İlgili Efsaneler/Yerleşim Yeri ile ilgili Efsaneler ... 39

2.2.2.1.Hocaheyran ... 39

2.2.3.Tarihi Şahsiyetlerle ilgili Efsaneler ... 39

2.2.3.1. Baykara... 39

2.2.3.2.Baykara’nın Yüzüğü ... 40

2.2.3.3.Mahmut Han ve Meşreb ... 40

2.2.4.Rüyada Haber Verme İle İlgili Efsaneler ... 41

2.2.4.1. Mezar-ı Şerif`in Tarihi ... 41

2.2.4.2.Sultan Hüseyin Baykara ve Hz. Ali’nin Ravzası ... 41

2.2.5.Kaleler, Surlar, Köprülerle İlgili Efsaneler ... 43

2.2.5.1.Sofikale ... 43

2.3.OLAĞANÜSTÜ KUVVETLER VE VARLIKLAR ÜZERINE EFSANELER ... 43

2.3.1.Evliyalar Üzerine Anlatılan Efsaneler ... 43

2.3.1.1.Kök Sultan Baba ... 43

2.3.1.2.Hz. Sultan Baba ... 43

2.3.1.3.Belh Evliyaları ... 44

2.3.1.4.Hacı Piyade ... 44

2.3.1.5.Hoca Parsa ... 45

2.3.2.Ziyaret Yerleri Üzerine Anlatılan Efsaneler ... 45

(8)

vii

2.3.2.2. Şahveli Pehlivan ... 46

2.3.2.3.Pehlivan Ahmet Zemçi Veli ... 46

2.4.KESIKBAŞLA ILGILI EFSANELER ... 47

2.4.1. Cura Meleng... 47

2.4.2.Meşreb ... 47

2.5.HIZIR VE DİĞER DİN BÜYÜKLERİ ÜZERİNE ANLATAN EFSANELER ... 47

2.5.1.Hızır’ı (a.s.) Gören İnsan ... 47

2.5.2.Amin Ağa ve Hz. Hızır (as) ... 48

2.5.3.Nevai ve Hz. Hızır (as) ... 48

2.5.4.Şahi Meşreb ve Hızır (as) ... 49

2.5.5.Hz. Ali (r.a) ve Veysi Keren ... 49

2.5.6.Afak Hoca ve Meşreb ... 50

2.5.7.Sofi Allah Yar ... 50

2.5.8.Hz.İbrahim Edhem ... 50

2.5.9.Hz. Ömer (r.a) ... 51

2.5.10.Toba Ağacı ... 52

2.5.11.Hz. Ömer’in Sadakati... 52

2.5.12.Hz. Ömer’in Adaleti ... 53

2.5.13.Hz. Ali (r.a) ve Hz. Muaviye ... 53

2.5.14.Aral Peygamber ... 53

2.5.15.Hz. Faruk Miyancan ve Hz. Hızır (as) ... 54

2.5.16.Peygamber Efendimize Kızının Sorusu ... 54

2.5.1.7.Hafız Curabay ve Hz. Hızır (as) ... 54

2.5.18.Meşreb ve Hocası ... 55

2.5.19.Hz. Şah-ı Meşreb ... 55

2.5.20.Davud Peygamber ... 56

2.5.21.Ashab-ı Kehf ... 56

2.5.22.Baba Ruşen ve Hz. Ali (r.a) ... 57

2.5.23.Seyit Ekbercan Ağa ... 58

2.5.24.Şehit Emir Zabihullah ... 58

2.5.25.Hacı Ekber Ağa ... 58

2.6.HAYVANLAR VE KUŞLAR ÜZERINE EFSANELER ... 59

2.6.1. Hüthüt Kuşu ... 59 2.7.DEV VE CİN ÜZERİNE EFSANELER ... 60 2.7.1. Dev ve Cin ... 60 2.7.2.Müslüman Cin ... 60 2.7.3.Cin I ... 61 2.7.4.Cin II ... 61

2.8.AŞK VE SEVGİ ÜZERİNE EFSANELER... 62

2.8.1. Nevai ve Cariye ... 62

2.8.2. Nevai ve Sevgilisi ... 62

2.8.3. Emir Timur’un Kızı ve Tohtemiş Han’ın Oğlu ... 63

2.9.FALCILAR ÜZERİNE EFSANELER ... 63

2.9.1. Falcı ve Kaybolan İnek... 63

2.9.2. Kadir Bağşı ... 64

(9)

viii

2.10.1. Çilten... 64

2.11.MECZUPLAR ÜZERİNE EFSANELER ... 65

2.11.1. Yorga Meleng ... 65

2.11.2.Cura Meleng... 65

2.11.3.Deli Ramazan ... 66

2.11.4.Deli Ramazan ve Üstad Rehim İbrahim ... 66

2.11.5.Molla Meleng ... 67

2.12.DİĞER EFSANELER ... 67

2.12.1. Padişahın Kızı ve Onun Elbisesi ... 67

2.12.2.Baycure ... 67

2.1.2.3.Devlet Kiptan ... 68

2.12.4.Köydeki Değirmen ... 68

2.12..5.Meşreb ve Çiftçi ... 69

2.12.6.Kayıp Olan Genç Nasıl Geldi?... 69

2.12.7.Baba Zengi’nin Eşi ... 69

2.12.8.Cendebalada (Bayrak kaldırma) Gözü Açılan Abbas Bina ... 70

2.1.3.GÖK CISIMLERIYLE ILGILI EFSANELER ... 70

2.13.1.Yıldızlarla İlgili Efsaneler ... 70

2.13.1.1.Yedi Yıldız ... 70

2.14.SULARLA İLGILI EFSANELER ... 71

2.14.1. Kaysar ile Andhoy’un Suyu ... 71

2.14.2.Hoca Abbas Veli ... 71

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3.METİNLER ... 73

3.1.YARATILIŞ EFSANELERİ/OLUŞUM DÖNÜŞÜM EFSANELERİ... 73

3.1.1.Şekil Değiştirme Efsaneleri ... 73

3.1.1.1.Taş Kesilme Efsaneleri ... 73

3.1.1.1.1.Çaç Baba ... 74

3.1.1.1.2.Gilemtabe’deki Çeftçi ... 77

3.1.1.1.3.Kırk Kız ... 79

3.1.1.1.4.Kuturbolak’daki Çiftçi ... 80

3.1.1.2.Diğer Şekil Değişikliğine Bağlı Efsaneler ... 81

3.1.1.2.1.Baykuş ... 81 3.1.1.2.2.Kaplumbağa ... 82 3.1.1.2.3.Maymun ... 83 3.1.1.3.Açıklayıcı Efsaneler ... 84 3.1.1.3.1.Ebabil Kuşu ... 85 3.1.1.3.2.Baykuş ... 87 3.1.1.3.3.Sultan Sencer ... 89

3.1.1.3.4.Hz. Hızır (a.s.) ve Lokman Hekim ... 92

3.1.1.3.5.Cuvazin Piri Hoca Ruşnayi ... 94

3.1.1.3.6.Devenin Piri Veysi Kerni (Veysel Karani) ... 95

3.1.1.3.7.Baykuş ... 96

3.1.1.3.8.Eskide Tıp ... 98

3.1.1.3.9.Tavuk ... 99

(10)

ix

3.1.1.3.11.Kongırat ... 104

3.1.1.3.12.Duvarın Nemi ... 106

3.1.1.3.13.Tambur ... 108

3.2.TARİHİ EFSANELER ... 109

3.2.1.Adları Belli Yerlerle İlgili Efsaneler/ Tabiat Şekilleriyle İlgili Efsaneler ... 109

3.2.1.1.İşan Baba Mezarlığı ... 111

3.2.1.2.Görmar (Yılanın Görü) ... 113

3.2.1.3.Azadkoh ... 114

3.2.1.4.Pehlivan Taşı ... 116

3.2.1.5.Kaysar’ın İsmi I ... 118

3.2.1.6. Kaysar’ın İsmi II ... 119

3.2.1.7.Kaysar’ın İsmi III ... 121

3.2.1.8. Hulm İsmi ... 122 3.2.1.9.Torabad ... 123 3.2.1.10.Sevinçli Hoca ... 124 3.2.1.11.Halebeçegan... 125 3.2.1.12.Yılkıçı ... 126 3.2.1.13.Emir Timur ... 128

3.2.2.İnsan Topluluklarının Yaşadığı Yerlerle İlgili Efsaneler/Yerleşim Yeri ile İlgili Efsaneler ... 130

3.2.2.1.Hocaheyran ... 130

3.2.3.Tarihi Şahsiyetlerle İlgili Efsaneler ... 131

3.2.3.1.Baykara... 131

3.2.3.2.Baykara’nın Yüzüğü ... 132

3.2.3.3.Mahmut Han ve Meşreb ... 136

3.2.4.Rüyada Haber Verme İle İlgili Efsaneler ... 137

3.2.4.1.Mezar-ı Şerif`in Tarihi ... 137

3.2.4.2.Sultan Hüseyin Baykara ve Hz. Ali’nin Ravzası ... 142

3.2.5.Kaleler, Surlar, Köprülerle İlgili Efsaneler ... 145

3.2.5.1.Sofikale ... 145

3.3.OLAĞANÜSÜTÜ KUVVETLER VE VARLIKLAR ÜZERINE EFSANELER ... 147

3.3.1.Evliyalar Üzerine Anlatılan Efsaneler ... 147

3.3.1.1. Kök Sultan Baba ... 147

3.3.1.2.Hz. Sultan Baba ... 149

3.3.1.3.Belh Evliyaları ... 150

3.3.1.4.Hacı Piyade ... 151

3.3.1.5.Hoca Parsa ... 153

3.3.2.Ziyaret Yerleri Üzerine Anlatılan Efsaneler ... 154

3.3.2.1. Şehid Semeriddin ... 156

3.3.2.2.Şahveli Pehlivan ... 158

3.3.2.3.Pehlivan Ahmet Zemçi Veli ... 160

3.4.KESIKBAŞLA ILGILI EFSANELER ... 161

3.4.1.Cura Meleng... 161

3.4.2.Meşreb ... 163

3.5.HIZIR VE DİĞER DİN BÜYÜKLERİ ÜZERİNE EFSANELER ... 165

3.5.1.Hızır’ın (a.s.) Gören İnsan ... 165

3.5.2.Amin Ağa ve Hz. Hızır (as) ... 167

(11)

x

3.5.4.Şahi Meşreb ve Hızır (as) ... 172

3.5.5.Hz. Ali (r.a) ve Veysi Keren ... 175

3.5.6.Afak Hoca ve Meşreb ... 177

3.5.7.Sofi Allah Yar ... 180

3.5.8.Hz. İbrahim Edhem ... 185

3.5.9.Hz. Ömer (r.a) ... 189

3.5.10. Toba Ağacı ... 191

3.5.11.Hz. Ömer’in Sadakati... 193

3.5.12.Hz. Ömer’in Adaleti ... 195

3.5.13.Hz. Ali (r.a) ve Hz. Muaviye ... 197

3.5.14.Aral Peygamber ... 198

3.5.15.Hz. Faruk Miyancan ve Hz. Hızır (as) ... 200

3.5.16.Peygamber Efendimize Kızının Sorusu ... 201

3.5.17.Hafız Curabay ve Hz. Hızır (as) ... 202

3.5.18.Meşreb ve Hocası ... 204

3.5.19.Hz. Şah-ı Meşreb ... 207

3.5.20.Davud Peygamber ... 209

3.5.21.Ashab-ı Kehf ... 212

3.5.22.Baba Ruşen ve Hz. Ali (r.a) ... 217

3.5.23.Seyit Ekbercan Ağa ... 220

3.5.24.Şehit Emir Zabihullah ... 222

3.5.25.Hacı Ekber Ağa ... 224

3.6.HAYVANLAR VE KUŞLAR ÜZERINE EFSANELER ... 225

3.6.1.Hüthüt Kuşu ... 226 3.7.DEV VE CİN ÜZERİNE EFSANELER ... 228 3.7.1.Dev ve Cin ... 228 3.7.2.Müslüman Cin ... 230 3.7.3.Cin I ... 231 3.7.4.Cin II ... 234

3.8.AŞK VE SEVGİ ÜZERİNE EFSANELER... 236

3.8.1.Nevai ve Cariye ... 238

3.8.2.Nevai ve Sevgilisi ... 240

3.8.3.Emir Timur’un Kızı ve Tohtemiş Han’ın Oğlu ... 243

3.9.FALCILAR ÜZERİNE EFSANELER ... 244

3.9.1.Falcı ve Kaybolan İnek... 245

3.9.2.Kadir Bağşı ... 246

3.10.AĞAÇLARLA ILGILI EFSANELER ... 248

3.10.1.Çilten... 249

3.11.MECZUPLAR ÜZERİNE EFSANELER ... 251

3.11.1.Yorga Meleng ... 252

3.11.2.Cura Meleng... 254

3.11.3.Deli Ramazan ... 255

3.11.4.Deli Ramazan ve Üstad Rehim İbrahim ... 257

3.11.5.Molla Meleng ... 258

(12)

xi

3.12.1.Padişahın Kızı ve Onun Elbisesi ... 260

3.12.2.Baycure ... 262

3.12.3.Devlet Kiptan ... 264

3.12.4.Köydeki Değirmen ... 265

3.12.5.Meşreb ve Çiftçi ... 266

3.12.6.Kayıp Olan Genç Nasıl Geldi?... 268

3.12..7.Baba Zengi’nin Eşi ... 270

3.12.8.Cendebalada (Bayrak kaldırma) Gözü Açılan Abbas Bina ... 271

3.13.GÖK CISIMLERIYLE ILGILI EFSANELER ... 272

3.13.1.Yedi Yıldız ... 272

3.14.SULARLA İLGİLİ EFSANELER ... 274

3.14.1.Kaysar ile Andhoy’un Suyu ... 275

3.14.2.Hoca Abbas Veli ... 276

SONUÇ... 277

KAYNAKÇA ... 279

EFSANELERİN DERLENDİĞİ KAYNAK KİŞİLER ... 283

EKLER... 289

(13)

xii KISALTMALAR

age. Adı geçen eser çev. Çeviren a.g.t. Adı geçen tez a. y. Aynı yer Ank. Ankara C. Cilt

Haz. Hazırlayan

TDK Türk Dil Kurumu

Motif Index Motif Index of Folk-Literature

s. Sayfa

S. Sayı

T.D.V. Türkiye Diyanet Vakfı

TTK Türk Tarih Kurumu

Üniv.

vd.

Üniversite Ve diğerleri

(14)

xiii TRANSKRİPSİYON İŞARETLERİ ا a, e, س s آ â, ā ش Ş وا o, ö, u, ü ص ṣ ` ا I ض ḍ, ż ِ ا ı, ط ṫ ب B ظ ẓ پ P ع A ت T غ Ġ ث ẟ ف F چ c ق ḳ ج c ك K ح ḥ گ G ل L م M خ ẝ ن N د d گن Ñ ذ ẕ ه H ر R و v, ö, o, u, ü ز Z ی Y

(15)

xiv ÖN SÖZ

Zengin bir kültüre sahip olan Özbekler, Türk dünyasının en önemli halklarından biridir. Özbekler çoğunlukla Özbekistan Cumhuriyeti ve Afganistan sınırları içerisinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Özbekler değişik devletlerin hakimiyetinde kendi zengin kültürleriyle birlikte varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir. Bizim çalışmamız Afganistan Özbeklerine has olduğu için ve bu coğrafyada yaşayan Özbeklerin unutulmakta olan folkloru üzerinde az da olsa katkımız bulunduğu için mutluluk duymaktayız.

Halk edebiyatının anlatmaya dayalı türlerinden efsaneler, Özbek Türk toplumunun hayata bakış açısını, yaşayış tarzını, aralarındaki samimiyeti yansıtan anlatmalardandır. Afganistan Özbek Türklerinin efsaneleriyle ilgili yapılan her hangi bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bundan dolayı yaptığımız çalışma, Afganistan’daki Türklerin efsaneleri hakkında ilk çalışma sayılır. Afganistan Türklerinin halk bilimi sahasında akademik çalışmaları fazla olmadığı için gün geçtikçe kendi halk bilimi hazinelerini kaybetmektedir. Bunların arasında efsane türü de vardır. Birçok sözlü ve yazılı türde olduğu gibi efsaneler de unutulmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise sözlü oldukları için bugünkü teknolojinin getirdiği yeniliklerle, anlatılma özelliğini gün geçtikçe yitirmesidir. Afganistan Türklerinin efsaneyle ilgili bilgi sahibi olmamaları ve gün geçtikçe efsanelerin yeni nesillere ulaşmaması çok üzücü bir durumdur.

Avrupa’da efsane çalışmaları 19. yüzyılın başlarında başlamıştır. Buna karşın Afganistan Türklerinde hala, eskisi gibi efsane, masal ile karıştırılmakta ve aynı kavram olarak tanınmaktadır. Türkiye’de efsaneyle ilgili çalışmaların tarihi, Avrupa’da yapılan çalışmaların tarihine uzak olsa bile bu alanda önemli çalışmaları görmek mümkündür. Türkiye’de, son yıllarda birçok üniversitede yapılan çalışmalarla efsaneler toplanmaya başlanmıştır. Bu tarzda efsaneler unutulmaktan az da olsa kurtulmaktadır. Ben de Türkiye’de yapılan çalışmaları örnek alarak kendi ülkemleilgili“Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmayı yapmaya karar verdim.

(16)

xv

Belh vilayeti sınırları içinde yaşayan Özbek Türkleri arasında anlatılmakta olan efsanelerden 102 metni esas alarak, sahada derleme metotlarına göre toplayıp efsanelerin yapısını bozmadan ve fazla süslü bir anlatıma kaçmadan yazıya aktardık. Bu tez Ön Söz ve Girişten başka, Üç Bölüm ve Sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında Belh vilayeti hakkında genel bilgi verilmiştir.

Birinci Bölümde efsane kavramı ve özellikleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise efsaneler incelenmiştir. İncelediğimiz bu bölümde efsaneleri üç kısımda “A”, “B”, “C” olarak sıralandırdık. “A” kısmında “Metinlerin Özeti ve Epizotları” çıkarılmıştır. “B” kısmında “Efsanelerde Yer Alan Halk Bilimi Unsurları” ve “C” kısmında ise “Türkiye’deki Benzer Metinler” yer almaktadır. Üçüncü bölümde ise derlediğimiz efsaneleri önce Arap alfabesiyle yazıya geçirdik, sonra yazdığımız efsaneleri transkripsiyon ettik. Üçüncü aşamada da Türkiye Türkçesine aktardık. Sonuç kısmında yaptığımız çalışmanın neticesi verilmiştir. Çalışmanın son kısmında kaynak kişilere ait kimlik bilgileri bir liste halinde yer almaktadır. Yazılı kaynaklardan kullandığımız metinlerin künyeleri verilmiştir. Son olarak derleme sürecinde çektiğimiz fotoğraflardan örnekler bulunmaktadır.

Derlemelerim sırasında yardımlarını esirgemeyen Belh Özbek halkına, çalışmamın başından sonuna kadar bana yardımlarını esirgemeyen ve büyük sabır gösteren tez danışmanım ve hocam Sayın Doç. Dr. Sinan Gönen’e, beni maddi ve manevi destekleyip hep teşvik eden babam Sayın Hacı Seyfuddin’e, sevgili annem Olguz’a, kardeşlerim Bahruddin, Dr. Asadullah ve Cemaliddin Saifi’ye, derleme yapmak için uzak yollara giderken, sıcak soğuk demeden hep yanımda olan sevgili arkadaşım Nisar Ahmet Faik’e, çalışmamın yazım aşamasında yardımda bulunan Nilgün Aydın ve Aydın Göktaş’a son olarak hiçbir zaman beni yalnız bırakmadan manevi desteğini esirgemeyen sevgili eşime ve oğullarım Kemaleddin ile Gafur Bek’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Noorullah SAİFİ 09.01.2016

(17)

1 GİRİŞ

Belh vilayetinin merkezi Mezar-ı Şerif ve ilçelerinde yaşayan Özbek Türklerinden derlediğimiz efsanelere geçmeden önce kısaca da olsa efsanelerin geçtiği coğrafyayı, efsaneleri derleme şeklimizi ve derlemelerleilgiliizlenimlerimizi aktarmakta fayda olduğunu düşünüyoruz.

Afganistan Türklerinin çoğunluğu bu ülkenin Faryab, Cevizcan, Şibirgan, Seripul, Semengan, Belh, Bağlan, Kunduz, Tahar, Badahşan, Badgis, Herat’ta, bir kısmı da Kabil, Kandahar, Nimruz ve diğer vilayetlerde yaşamaktadır. Görüldüğü gibi bu bölgelerde yaşayan Özbek Türklerinin folklorunu toplayıp bir çalışmaya sığdırmak oldukça zor görünmektedir. Bundan dolayı çalışmanın sınırı “Belh (Afganistan) Özbekleri Efsanelerinin Üzerine Bir Araştırma” olarak belirlenmiştir.

Coğrafi yapı itibarıyla Cevizcan, Seripul ve Semengan arasında genel olarak Özbekistan boyunca uzanan bir il olan Belh, Kuzey Afganistan’da merkezi bir yapıya sahiptir. Belh vilayetinin Hindokoş dağlarına paralel olarak uzanan ve bölgenin soğuk vilayetlerden biri olması nedeniyle kışın erken başlayıp sert geçmesi ve yolların bozuk ve çamurlu olması bu bölgelere ulaşımı güçleştirmektedir. Bundan dolayı sahada çalışma süreçlerinde kaynak kişiye ulaşmakta zorluklar yaşadık. Normalde, Afganistan’da merkez ve ilçeler arasında ulaşım imkānlarını devlet sağlayamadığı için zorluk çekilmektedirler, özellikle kış mevsiminde yağış nedeniyle ilçelere gitmek günler sürmekte, hatta bazı ilçelerin aylarca merkezden ilişkisi kesilmektedir. İstediğimiz bölgelere gitmek için vasıtamızın olmaması ve çalışma saatleri içerisinde derleme yerinde bulunmakta güçlük çekmemiz çalışmamıza yansımıştır.

Bir diğer husus da Afganistan’da 37 seneden beri devam eden savaştır. Savaşların nedeni olan terörist örgütleri ülkenin her bir vilayetinin emniyetini tehdit ettiği gibi Belh vilayeti de teröristlerin etkisinden uzak kalmamıştır. Derleme süreçlerinde kaynak kişilere ulaşmamız ve uzak ilçelerde yaşayan Özbekleri yakından görmemiz sahanın güvenli olmadığından dolayı çok zor oldu, bununla birlikte emniyetli

(18)

2

olmayan bölgelere gitmemeyi tercih ettik. Buna bağlı oarak yaşadığımız bir olayı anlatmak istiyorum:

Belh’in uzak ilçelerinden biri Zari ilçesidir, bu ilçenin çoğunluğu Özbek Türkleridir. Oraya gitmeden önce bölgeden bize yardım edecek birisini bulmamız lazımdı. Zira bu ilçe hem merkezden uzak, hem güven açısından tehlikelidir. Zari’ye gitmek için aylar önce hazırlanmıştık. 2 Eylül 2015 günü yola çıktık. O gün arkadaşlarla birlikte Zari ilçesine doğru hareket ederken arkadaşlarımın birisine Zari’den telefon geldi ve o arayan kişi Zari ile Mezar-ı Şerif yolunda teröristlerin 13 kişiyi arabadan indirip yolun üstünde öldürdüğünü söyledi. Biz bu haberin gerçek olup olmadığını öğrenmek için önce oradaki ilçe emniyet müdürlüğünü arayıp sorduk, malesef onlar haberin gerçek olduğunu söyledi. Bu haberi duyunca yanımdaki arkadışımın babası Zari’ye gitmek için bize izin vermedi. Maalesef o gün Zari’ye gidemedik ve ondan sonra da yol daha çok kötüleştiği için gitme fırsatını da bulamadık.

Derleme süresi içerisinde ulaşabildiğimiz bölgelerdeki dergi, gazette ve kitapları taradık, şehirde yaşayanlarla irtibata geçtik. Belh’in uzak köylerinde doğup büyüyenlerden önce kendi bölgeleri hakkında bilgi alıp sonra bölgeye gidebildiğimiz kadar gittik ve değerlendirme yaptık. Böylece efsanelerin oluşmasına uygun yerleri tespit etme şansımız oldu. Bu arada Belh’in bütün ilçelerinden yatılı öğrencisi olan Belh Üniversitesi öğrencileri ve değerli hocalarından, Mezar-ı Şerif’te yaşayan Özbekler ile bağlantı kurup yaşadıkları çevrede anlatılan sözlü kültür ürünleri hakkında ön bilgiler tespit edebildik. Ayrıca derleme sürecinde Belh şehir merkezinde çeşitli vesilelerle tanıştığımız birçok kişiden Mezar-ı Şerif’in çeşitli yerleriyleilgiliolarak efsane derlemek imkānını bulabildik.

Belh vilayetinin birçok ilçe ve uzak köylerinde haftanın belli günlerinde pazar olur. O günlerde merkezden ilçe veya köye ulaşım imkānlarının kolaylaşmasıyla birlikte kaynak kişilere ulaşarak derlemelerimizi yapmaya devam ettik.

Bir diğer husus, başka bölgelerde unutulmakta olan halk bilimi unsurları, Afganistan’da da farklı nedenlerle unutulmaktadır. Halk arasında, konuşma sırasında öğüt veya tecrübe amacıyla kullanılan efsaneler ne yazık ki yazıya geçirilmemiştir.

(19)

3

Yazıya geçirilmediği için kendi kültürüne ait çoğu efsaneler unutulmaya yüz tutmuş ve aynı zamanda yabancıların efsaneleri gün geçtikçe içimize girip kendi kültürümüzü tehlikeye atmıştır.

Afganistan sınırı içerisinde yaşayan Özbeklerin efsaneleri konusunda Belh Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Özbek-Türk Bölümü hocası Prof. Dr. Muhammed Salih Rasih’in söylediklerini önemli bulduk: “Bize göre efsane ve masal terimleri aynı

kavramı kapsar yani irtek Türkçesi ve efsane de Farsçasıdır. Bildiğimize göre Afganistan’da folklor ürünleri neredeyse unutulmaktadır. Bizim bir hanım Prof. [İngeburg Boldaf] hocamız var, o Afgan Türklerinin folklorunu çok araştırmış ve iyice bilir. Bu konuyla ilgilişunu söylüyor: “Ben 50 veya 40 sene önce Afganistan’a geldiğimde buradaki çoğu yaşlanan dedeler, neneler folklor ürünlerini (Köşikler, ölengler, efsaneler vs.) ezbere bilirdi ama şimdi buraları gezdiğimde koskocaman mahalleden folkloru bilen bir kişiyi de bulamıyoruz”. Malesef hocamızın söylediği gibi Afganistan’da bizim folklor mirasımız gün geçtikçe yok olmakta. Şimdi efsaneyi söylemek ve efsaneyi bilen insanlar, kadın veya erkek olsun, sayıları az olmakta ve maalesef Afganistan’da bizim folklor mirasımızı özellikle efsaneleri derleyip yazıya aktaran insanlar olmamıştır. Bundan dolayı söyleyebilirim ki bizim efsane mirasımızın yüzde sekseni ortadan kaybolmuştur. Şimdi siz efsaneleri derleyip yazıya geçirmişsiniz bana göre çok iyi iş yapmışsınız. Efsaneleri derleyip yazıya geçirmek ilmi bir çalışma ve efsanelerden bizim birçok gerçekleri, birçok şeyleri bulmamız mümkündür. Efsane edebi bir şekildir ki bize babalarımızdan miras kalmış ve bu tarihimizde çok ilgi çekip kaynak sıfatında kullanılabilir. Bildiğimize göre efsane hayal ürünü bir şey ve bunu edebiyatta ve folklorda söyleyen kişiler, gerçeği hayal ile bulup söylemişler ama efsanelerin içerisinde birçok tarihi gerçekler hatta tarihte yazılmamış konular efsanede gizlenmiştir. Benim bakışımdan, efsanenin hayatımızda hem tarih açısından ve hem folklor açısından çok önemli yeri var. Afganistan’da Özbeklerin folkloruyla birkaç ilmi çalışma olmuş biri Feyzullah Aymak’ın “Halk Durdaneleri” isimli çalışması ve diğeri Salih Muhammed’in yazdığı birkaç eser. Bundan ayrı efsane konusunda özel bir çalışma olmamış, efsaneleri kimse toplamamış ve kimse de yazmamıştır.”

(20)

4

Afganistan Özbeklerinin halk bilimi üzerine çalışan araştırmacılardan yanında olan Üstat Halmurat’tan şu bilgileri aldık: “1979 yılında bir hanım öğrenci,

Almanya’dan Afganistan’a gelmiş ve Afganistan Türklerinin halk bilimini derleme yapmış. Onun ismi İngeburg Boldaf. İngebur şu an Almanya’nın bir üniversitesinde akademisyendir ve profesör unvanını halk bilimi alanından almıştır. İngeburg, Cevizcan’da gezerken, Almanya’da okuyan il emniyet müdürü onu görür ve ona “Sen buralarda yalnız gezme yanına birisini al, senin hayatın da tehlikeye düşmesin ve bizi de mahcup etme” der. O Kabil’e gelir ve Kabil Üniversitesi’nden yardım ister. Üniversiteden bir Özbek bulamazlar, sonra İngeburg’u bir mektup ile Mezar-ı Şerif’e gönderirler. O dönemde Belh’te üniversite yoktu ama öğretmenlikvardı, mektupta ona yardım edecek birisini zikretmişler. Ben İngeburg’a yardım etmek için hazır oldum. Bir ay onunla Cevizcan, Faryab, Serpul vilayetlerinin ilçe ve köylerini gezip folklur malzemelerini topladık. O buradan topladığı malzemelerden iki kitap yazmıştı ve sonra duyduk ki buradan derlediği malzemelerden profesör unvanını almış. İngeburg yazdığı kitaplardan iki cildini bana göndermişti ve hala yanımdadır. Ondan sonra böyle bir çalışma olmamıştır diye düşünüyorum”.

Türkiye’de efsaneler üzerine yapılan çalışmalar ile kendi memleketimizde yapılan çalışmaları kıyas ettik. Sonuçta bu alanda çalışma yapma fikrine vardık. Bu konuyu Sayın hocamız Doç. Dr. Sinan Gönen’e söylediğimizde bizi çok teşvik etti ve yaşadığımız bölgeyle ilgili bir çalışma yapmamızı önerdi. Biz de Belh’te yaşayan Özbeklerin arasında anlatılan efsaneleri derleyerek yazıya geçirmeye çalıştık.

(21)

5

Afganistan’da birçok eğitimli insanın efsane çalışmasını ilmi ve araştırmaya değer saymadığını öğrendik. Bunun büyük sebebi de bu ülkede halk bilimi sahasında göze çarpıcı çalışmaların olmamasıdır. Efsanelerin unutulmasında günümüzün her alanında gelişmekte olan yeni teknoloji (televizyon, sinema, telefon vs.) sebep olmuş ve bununla birliktegelecek nesilleri birçok güzellikten ve kendi kültür zenginliklerinden uzak bırakmıştır. Eski dönemlerde günümüzdeki teknoloji olmadığı için o dönemin insanları annelerinden ve babalarından efsaneden başka şeyleri öğrenmemiştir. Sonuçta şunu söylememiz uygundur ki folklor ilminden bilgisi olmayan bir toplum, teknolojiyi bahane ederek kendi kültür zenginliğini hızla kaybeder.

(22)

6

BELH’İN TARİHİ, COĞRAFİ DURUMU VE MEŞHUR ŞAHSİYETLERİ

1.Belh’in İsimleri

Türkistan’ın önemli merkezlerinden biri Belh’tir. Afganistan’ın kuzey bölgeleri Güney Türkistan adıyla da anılmıştır. Tarih uzmanları Afganistan’daki Türkistan’a Belh’in engin ve eski tarihine sahip olduğu için küçük Türkistan da demişlerdir. “Horasan bölgesinde doğu-batı yönünde bir geçiş noktasında yer alan Belh, söz konusu dönemde Şehirlerin Anası olarak nitelendirilmiş ve stratejik açıdan bir hayli önem kazanmıştır. Nitekim İslam dinini kabulu öncesinde farklı din, kültür ve etnik kimliklerin havzası olan şehir, İslamlaşmadan sonra da bu özelliğini sürdürmüştür. Belh şehri, tarihi süreçte İslam bilim ve kültür tarihine önemli katkılardabulunmuştur” (Gülersoy, 2014: 235).“Bu şehir Afganistan’ın kuzey bölgelerinin merkezi ve coğrafya açısından önemli sayıldığı için Tüklerin hâkimiyetleri büyüyünce başkent olarak seçilmiş ve onlardan birçok abide bugüne kalmıştır. Afganistan Türklerinin (Özbek, Türkmen) büyük kısmı bu vilayette yaşamaktadır. Yaşamakta olan Türklerin çoğunluğu şehir ve ilçelerde hayatlarını sürdürmektedir. Türklerin bu vilayetteki tarihi, şehrin temelinin atıldığı günden beridir”.

Esas konuya girmeden önce Belh’in ismi ile ilgili bilgi vermeyi düşündük. Belh’in ismiyleilgiliDr. Nimetullah Şehrani, Prof. Vambery’nin ileri sürdüğü görüşü kendi kitabında Üstat Hüseyin Yemin’den atfederek şöyle yazmıştır: “Belh kelimesinin kökeni Türkçe’dir ve Türkçe kelimelerden biridir. Belh kelimesi, Türk-Moğol kelimelerinin kökeninden olup kelimenin aslı Balık (Balig) tır ve anlamı ‘şehir’ demektir. Çin’in bazı bölgelerinin ismlerinin son ekleri “Balig”dir, mesela: Hanbalig vs. Belh kelimesi ‘Balıh veya Balik’ kökeninden alınmıştır, çünkü Türk sultanlarının başkentine ‘Balık ve Balıh’ derlermiş. Örnek: Hanbalık ve Hanbalıh veya Hanbelh” (Şehrani, 2010: 182).

Bu konu ile ilgili Tahsin Yazıcı, İslam ansiklopedisinde şu görüşü ileri sürmektedir: “Belh şehri Amuderya’nın güneyindeki Dehâs ırmağı üzerinde ve Kûhibâbâ dağının eteğinde kurulmuştur. Adını eski Farsça’da (Persçe) Bahtriş, Avesta’da Bahdi (Bahdrı)

(23)

7

ve Grekçe’de Baktra şeklinde geçen Baktres’ten (muhtemelen Dehâs ırmağının eski adını) alır1”.

Belh dünyanın en eski şehirlerinden biridir, bu yüzden araştırmacılar ve tarih uzmanları onun ismini değişik şekillerde eserlerinde yazmışlardır, ālimlerin her bir yazısında Belh’in vasfı için ayrı ayrı isimler nisbet edilmiştir. “Bazıları Belh’in ismini Belh-i Bami, Belh-i Güzin, Ommul Bulad, Belh’ulhusna, Murvaridi Şark, Darulfukaha, Kubbatul İslam, Hazar Şehr, Babuli Dovvum, Ommul Kurra, Maşuka, Merciyabad, Darul İctihad, Belh Duruhşan, Belh Şehri Nozak, Belh Şehri Nevid, Belh Şehri Navşad, Navzaki Navşad, Belhi Ziba, vs” (Şehrani, 2010: 180). Ve bu şehrin İslamdan önceki isimleri ilgili tarih kaynaklarda da kaydedilmiştir. “İslamdan önceki tarih kaynaklarda bu şehrin isimleri, Ariana, Vice, Bakterye, Bakteris (Bahteris), Buhdi ve Belika (Belhika), Belh-i Güzin, Babul-i Dovum, Serzemin-i Tilayi, Hazar Şehr, Murvarid-i Şark vs diye anılmıştır (Ansari, 2008: ا).

2.Belh İlinin Coğrafyası

Belh, tarihi asırlar boyunca çeşitli hâkimiyetlere sahne olmuş bir vilayettir. Afganistan’la Orta Asya arasında bir köprü vazifesi görmekle beraber Belh ve Özbekistan arasındaki Hayratan sınır kapısı ve İpek Yolu bulunması açısından da gerek iktisadi gerekse siyasi yönden bugüne kadar önemini korumuştur. Belh ilinin, güneyinde Semengan ve Serpul doğusunda Semengan ve Kunduz, batısında Cevizcan ve Serpul, kuzeyinde ise Amuderya ve Özbekistan Cemhuriyeti bulunmaktadır. Ama eskide Belh hududu çok genişti ve onun sınırları: Batıdan Mergab Derya’sına kadar, doğudan Taharistan’a kadar, güneyden ise Bamyan dağlarına kadar ve Kuzeyi Amuderya’ya kadar geniş bir bölgeyi içine kapsardı. (Helik, 2015: 17).

Belh’in sadece Özbekistan ile ticari sınır kapısı olan Hayratan Benderi (Hayratan Ticari Kapısı), Hulm ilçesi ve Şortepe Amuderyası’na yakın düşmektedir. Güneye

(24)

8

gittikçe rakım derece derece artmakta ve dağ eteklerine doğru 1800 metreye ulaşmaktadır. Belh eyaletinin merkezi Mezar-ı Şerif’tir. Belli başlı yerleşim yerleri ise; Mezar-ı Şerif, Hulm, Dehdadi, Şolgara, Devletabad ve Çimtal’dır. (Erkin, 2005: 9).

Belh Afganistan’ın kuzey kısmındaki en büyük vilayetlerinden biridir ve bu vilayetin “Yer ölçümü 16890 km² dir, onun nüfusu son hesaplara göre 1122600 kişi olarak tahmin ediliyor.” (Ansari, 2008: 1).

Belh vilayetinin toplamda 14 ilçesi vardır ve bunlar: Dihdadi, Nehri Şahi,

Hulm,Marmul, Kaldar,Şurtepe,Devlet Abat,Belh,Çar

Bölek,Çimtal,Şolgere,Çarkent,Kuşendi veZari.

Belh’in 25 kilometre uzağında büyük âlim ve arif Mevlânâ Celaleddin’in doğum yeri Belh ilçesi vardır. İlçede Mevlana’nın babasının (Bahauddin) isminde bir köy de vardır, bu köy ilçenin kuzey batısında olup merkezden 5 kilometre uzaktadır.

3.Belh’in Tarihi

Tarihçilere göre, Belh çok derin bir tarih ve zengin bir medeniyete sahiptır ve farklı kaynaklarda zikredildiği gibi Orta Asya’da dünya uygarlığına ev sahipliği yapmış bir kenttir. Belh’in tarihine önem katmış Türkler çok eskiden beri burada yaşamakta. Yaşayan Türkler Belh’in kuruluşundan itibaren burada Belh tarihinin en önemli parçasını oluşturmaktadır. Türklerin yanında Taciklerin de bu şehirde yaşamış olması, bu iki milletin tarih boyunca kardeş ve dost olduğuna tanıktır.“Türkler Efrasyab gibi bu şehri bina etmiştir. Belh’te yaşayan Taciklerin de tarihinin çok eskilere dayanması göz ardı edilemez. Bu yüzden Türk ve Tacik bir arada zikredilmiştir.”(Şehrani, 2010: 184).

Şehri kimin ne zaman korduğu belli değildir, ama bununla ilgili birçok rivayet vardır. Burada birkaç farklı görüşü zikretmeye çalışacağız. “Rivayetlere göre bu şehrin ilk defa temelini atan kişi Belh bin Bulah bin Saman bin Selam bin Ham bin Nuh olmuştur” (Ansari, 2008: 7). “…bu şehri İran yaratılış efsanelerinde geçen Keyûmers yaptırmaya başlamış, efsanevî hükümdarların üçüncüsü olan Tahmûras tamamlatmıştır. Bir rivayete göre de Belh yine efsanevî hükümdarlardan olan Minûçihr b. İrec tarafından yaptırılmıştır. Belh’in bir süre Turan Hükümdarı Efrâsiyâb’ın başşehri

(25)

9

olduğu da rivayet edilir. Milâttan önce 329’a kadar Persler’in (Ahamenîler) Bahtriş satraplığının merkezi olan Belh bu tarihte İskender’in eline geçti. İskender’in ölümünden sonra Selevkos Krallığı sınırları içinde kaldı; daha sonra Baktriana Krallığı’nın ve Kuşanlar ile Eftalitler’in (Ak Hunlar) başşehri oldu.

Sâsânîler döneminde (226-651) ise burada Horasan merzübanlarından biri kalırdı. İslam fethinden bir süre önce Nevbahar adlı mâbedi ile Budistler’in ziyaretgâhlarından biri olduğu gibi Zerdüştler için de büyük önem taşıyordu1”.

4.Belh Şehrindeki Türk Hakimiyetleri Hakkında Kısa Bir Bilgi

Belh şehri Türk hakimiyetleri dönemlerinde de en yüksek ve kültür zenginliğine ulaşmıştır. Belh şehri Sâmânîler’in döneminde şöyle nitelendirilmiştir: “Şehir Sâmânîler’in son dönemlerinde büyük bir gelişme gösterip ticaret ve yüksek kültürü ile diğer şehirlerden ayrıldı. Arap coğrafyacılar bu dönemlerdeki Belh’in güzelliğini ve ihtişamını anlata anlata bitiremezler ve ona “Beldelerin anası” anlamına gelen “Ümmü’l-bilâd” lakabı ile görkemli, muhteşem anlamına gelen “Behiyye” (El-Belhü’l-behiyye) sıfatını verirler. Sâmânîler’in bu dönemlerinde buraya vali olarak tayin ettikleri Fâik Hasan, Alp Tegin ve Sebük Tegin hemen hemen bağımsız idiler. Sâmânî toprakları Gazneli Mahmud’la Karahanlılar arasında bölüşülünce Belh Mahmud’un payına düştü. Ancak Karahanlılar’dan İlig Han Nasr, Çağrı Tegin adlı kumandanını Belh’in zaptlığına memur olarak tayin etti. Çağrı Tegin şehri aldı ve bizzat Gazneli Mahmud tarafından yaptırılan Bâzâr-ı Âşıkan’ı yıktırdı. Bundan Hindistan’da haber alan Mahmud geri dönüp Çağrı’yıuzaklaştırdı; ancak burası daha sonra Belh Gazneliler’le Selçuklular arasında devamlı bir mücadele alanı haline geldi. Dandanakan Savaşı (1040) sonunda geçici bir süre için Selçukluların elinde kaldı; sürekli Selçuklu egemenliğine ise Gazneliler’den Mevdûd döneminde girdi (1043). Alparslan burasını Kuzey Afganistan’ın zaptı için bir hareket üssü haline getirdi. Alparslan’ın

(26)

10

hükümdarlığı sırasında (1063-1072) oğlu Ayaz Belh’e vali oldu (1072). Çok geçmeden Ayaz’ın yerini Melikşah’ın diğer kardeşi Tekiş aldı. Burada ayaklanmalar eksik olmuyordu. Nitekim Berkyaruk, hükümdarlık iddiasında bulunan ve emîr-i emîrân denilen Muhammed b. Süleyman b. Çağrı Bey’in ayaklanmasını bastırmak üzere Belh’e geldi ve burada yedi ay kaldı. Sultan Sencer döneminde (1118-1157) İmâdeddin Kamaç adında bir valinin yönettiği Belh parlaklığını korudu. Ve burayı 1152’de Gurlular’dan Alâeddin Hüseyin Belh’i aldı. Ancak ikinci yıl Oğuzlar, Kamaç’a önerdikleri anlaşma kabul edilmeyince şehre girip burayı yağmaladılar ve Sencer’in yeğeni Karahanlı Mahmud Han’a itaatlerini arzederek burada kaldılar. Arkasından şehrin egemenliği Karahıtaylar’a geçti ve Gurlular’dan Bahâeddin Sâm b. Muhammed, Karahıtaylar’a bağlı Türk valisi ölünce burayı işgal etti (1198) ve Gurlu Devleti topraklarına kattı. Daha sonra Belh’i Gurlular’ın düşmanı Hârzemşah Alâeddin aldı (1205) ve vali olarak Türk kumandanı Çağrı’yı (veya Câfer) tayin etti. 1221’de Cengiz Han’ın yönettiği bir ordu tarafından yerle bir edilip halkı kılıçtan geçirildi ve yaklaşık 100 yıl harabe halinde kaldı. İbn Battûta şehrin VII. (XIII.) yüzyıl başlarındaki harabe halini tasvir eder. Cengiz Han’ın ölümünden sonra Belh Çağatay Hanlığı emîrlerinin payına düştü ve Timurlular dönemine kadar onların yönetiminde kaldı; bu dönem Belh’in en parlak devirlerinden birini oluşturur. Şehri 1506’da Özbekler’den Şeybânî Han, üç yıl sonra da Safevî Hükümdarı Şah İsmâil zaptetti. Şah İsmâil’in Çaldıran’da Osmanlılar’a yenilmesi üzerine (1514) tekrar Özbekler’e geçti1”.

Özbekler 16. yüzyılda Belh’e girmiştir ve“1640’larda Moghul Şah-ı Cihan, Özbeklerle nafile bir şekilde savaşmıştır. Aurangzeb gençlik yıllarında Belh’in hükümdarlık tahtına geçmiştir. 1736’da Belh, Nadir Şah tarafından ele geçirilmiştir. Durani Monarşisi altında Afganların eline geçen Belh, 1820’de Kunduz’lu Şah Murat tarafından fethedilmiştir ve bir süre Buhara Emirliği’nin gündeminde kalmıştır. 1850’de

(27)

11

Muhammed Akram Han Belh’i ele geçirmiş ve o zamandan beri Afgan yönetiminde kalmıştır”1.

5.Belh ve İslamiyet Dönemi

Belh’te yaşayanların Koşanilerin döneminde Müslüman olduğu bilinmektedir. “Koşanilerin döneminde Belh’te kültür, medeniyet ve sanat ilerlemişti, bu coğrafyalara İslam dinī gelecek yıllarda Koşanilerin kültür, medeniyet ve sanat yükselmesi çürümeye yüz tutmuştu. Onların bu kültür ve medeniyette yükselmesi İslamiyet asrına kadar devam etti diye bileriz, sonrada yerini İslam dinine bıraktı. Belh, İslam’ın ilk asırlarında (M.650) yıllarında başka bir medeniyet ve kültür sahip olduki buna Belh’in ilk İslam kültür dönemi denilir2”. Belh şehri İslamın Orta Asya’ya yayılması açısından da önemli bir merkez sayılır. “İslam ve Arap unsurları bu bölgelere gelince eski medeniyet ve kültür yerini yeni bir İslam medeniyet ve kültürüne bıraktı, ve buradan İslam medeniyet ve kültürü kuzey ve batı, Çin ve Hind’a kadar yayıldı(Elhame, H.1376: 109). Ama bu şehir hangi tarihte Müslümanların eline geçtiği, bununla ilgili birçok tarihçi kesin bir tarih söylememektedir. “Belh’in İslam egemenliğine hangi tarihte girdiği kesin olarak belli değildir ama farklı kaynaklarda farklı seneleri kaydedilmektedir, mesela, Özbekistan sitelerinden birinde 711. Yılında Belh feth edildiği söylenir3. Bir başka kaynakta ise Ahmedof şunu kesin olarak kendi eserinde belirtmektedir. “Belh, Hicri 90, Miladi 709 yılı Emeviler döneminde birinci Velid (86-96 Hicri) (705-715 M) büyük bir savaştan sonra Araplar eline geçti, Araplar Belh şehrini harap ve viran etti, insanlarını da Burukan’a sürgün etti. Burukan Batı Horasan’ın merkeziydi ve burayı Arap Hükümdarı Esed bin Abdullah (735-738 M) bina etmişti. Burukan Belh’in yanında idi, Mahmud bin Veli’ye göre bu bölge Gülnebi mahallesinda, Belh’ın kuzeyindedir. Araplar Navbahar mabetini yıktı ve 400’e yakın

1https://tr.wikipedia.org (05.01.2016 16.45)

2https://uz.wikipedia.org/wiki/Balx(13.01.2016 8.40) 3https://uz.wikipedia.org/wiki/Balx(13.01.2016 12.17)

(28)

12

keşiş ve rahibi öldürdü. (Ahmedof, (ter: Seyit İbrahim Kaysari), 2014: 32).Bazı kaynaklara göre ise, Hz. Osman döneminde Basra Valisi Abdullah b. Âmir b. Küreyz’in kumandanlarından Ahnef b. Kays 32 (653) yılında Belh’e bir sefer düzenlemiş ve halk 700.000 dirhem haraç ödemeyi kabul etmiştir (Belâzürî, s. 592). Ancak şehir ve bölgenin Arap egemenliğine tam olarak girişi Muâviye dönemine rastlar. Belh 42 (662-63) veya 43’te (664) Kays b. Heysem veya Abdurrahman b. Semüre tarafından fethedildi, bu seferler sırasında Nevbahâr adlı ünlü mâbed yıkıldı (Belâzürî, s. 594). 671’de Rebî‘ b. Ziyâd adlı Emevî kumandanı bir ayaklanmayı bastırmak üzere Belh’e geldi. 709’da Vali Kuteybe b. Müslim’e karşı ayaklanan Eftalit Prensi Tarhan Nîzek Belh’i aldıysa da daha sonra Kuteybe’nin gönderdiği kuvvetlere yenildi. Halkın sık sık ayaklanması şehrin harabe haline gelmesine sebep oldu.(Belh şehri İslam ordusunun bu şehri feth etmesi sırasında abadlık açısından çok zarar gördü). Bunun üzerine Araplar Belh’i bırakıp oraya 2 fersah (yaklaşık 12 km.) mesafede bulunan Berûkan adlı bir yeri ordugâh haline getirerek buraya yerleştiler; böylece Belh 725’e kadar harabe halinde kaldı. Bu tarihte Esed b. Abdullah el-Kasrî şehri yeniden inşa ederek ordugâhı buraya taşıdı ve yönetimini de sonradan Abbâsî veziri olan Hâlid’in babası Bermek’e verdi. 735’te yeniden Horasan valiliğine tayin edilen Esed, bu tarihe kadar Horasan’ın başşehri olan Merv’in yerine Belh’i merkez yaptı ve gelişmesini sağladı. Esed ölünce (738) onun yerine gelen Nasr b. Seyyâr el-Kinânî Belh’i daha çok askerî maksatlarla imar ettirdi ve bu amaçla yaptırdığı Hinduvan Kalesi içine 10.000 kişilik bir kuvvet yerleştirdi. Ancak Belh’in diğer bölgelere uzaklığını bahane ederek yine Merv’i Horasan’ın başşehri yaptı.Abbâsîler’in ilk dönemlerinde adı pek geçmeyen Belh’i Hârûnürreşîd döneminde (786-809) kumandan Ali b. Mâhân, âsi Râfi‘ b. Leys b. Nasr’a karşı üs olarak kullandı. Sonraları Abbâsîler’den bağımsız olarak Horasan’da hüküm süren Tâhirîler’in eline geçen şehir bu dönemde Bânîcûrî emîrlerinin idaresinde kaldı. Bunlardan Dâvûd b. Abbas el-Bânîcûrî babasının yerine buranın valisi oldu (847). Ancak 870’te (veya 871) Ya‘kub b. Leys tarafından şehirden çıkarıldı. Semerkant’ta Sâmânîler’e sığınan Dâvûd anca bir süre sonra Belh’e dönebildi ve burada öldü. Ölümünden sonra Belh’in yönetimi akrabalarından Ebû Dâvûd Muhammed b. Ahmed’e

(29)

13

kaldı (874). Saffârîler’den Amr b. Leys bu bölgeyi egemenliği altına almasına rağmen Belh’in Ebû Dâvûd’un elinde kaldığı anlaşılmaktadır. Amr b. Leys’in Belh civarında Sâmânîler’e esir düşmesi üzerine burası da onların eline geçti (900)1.

6.1751’den Bugüne Belh

1751’de Afgan Şahı Ahmed Dürrânî Belh’i kendi egemenlik alanı içine aldı. 1826’da Buhara Emîri Özbek Han’ın işgaline uğrayan şehir 1841’de Afganlılar tarafından tekrar ele geçirildi ve bundan böyle sürekli olarak onların elinde kaldı. Ancak Hz. Ali’ye atfedilen bir mezarın üzerine büyük bir türbe yapıldıktan sonra XX. yüzyılın başlarından itibaren bu türbenin etrafında Mezâr-ı Şerif isimli bir şehir oluşmaya başladı (1988’deki tahminî nüfusu 130.000) ve nüfusu gittikçe azalan Belh eski rolünü kendi aleyhine gelişmekte olan bu yeni şehre bıraktı. Bugün küçük bir kasaba izlenimini veren Belh’in nüfusunu Özbeklerle Türkmenler ve Tacikler oluşturmaktadır2.

7.Belh’in Meşhur Şeyhleri

Belh’in İslâm kültür ve medeniyet tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bir rivayete göre kâğıt ilk defaBelh’te imal edilmiş ve İslâmî dönemde Abbâsî Veziri Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî’nin gayretiyleBağdat’ta da kâğıt yapımına başlanmıştır. Belh’te hadis, tefsir, fıkıh, felsefe, tıp ve coğrafya alanındayetişen âlimler daha sonra Bağdat ve Dımaşk başta olmak üzere çeşitli şehirlere dağılarak İslâm kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Bundan dolayı şehir “Kubbetü’l-İslâm” ve “Dârü’l-fıkh” adıyla anılmıştır. İslâm tarihinde adını duyurmuş Belhli birçok âlim arasında tâbiînden Dahhâk b. Müzâhim (ö. 105/723), Mukatil b. Hayyân (ö. 135/752), Atâ b. Meysere (ö. 135/752), Mukatil b. Süleyman (ö. 150/767), meşhur sûfî İbrâhim b. Edhem (ö. 166/783), Ebû Hanîfe’nin talebelerinden kadı Ebû Mutî‘ el-Belhî

1http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=d050411 (01.15.2016 21.10) 2http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=d050411 (01.15.2016 21.10)

(30)

14

(ö. 197/812), Sûfî Şakık-i Belhî (ö. 194/810), muhaddis Abdullah b. Muhammed el-Belhî (ö. 295/908), Sûfî Muhammed b. Fazl el-el-Belhî (ö. 319/931), Mu‘tezilî kelâmcı Ebü’l-Kasım el-Belhî el-Kâ‘bî (ö. 319/931), tanınmış coğrafyacı ve astronom Ebû Zeyd el-Belhî (ö. 322/934), Mevlânâ’nın babası Sultânülulemâ Bahâeddin Veled (ö. 628/1231) sayılabilir1.

8.Belh’in Meşhur Ālimleri

Geçen 6000 sene içerisine Belh, ilim, siyaset, kültür ve edebiyat alanlarında binlerce şahsiyet eğitmiştir. Bu şahsiyetler yalnız ülkede değil bütün dünyada tanınmıştır. Buna Zerdeşt ve Mevlana Celaluddin Muhammed Belhî örnek verilebilir. Ama Belh’ten geçen meşhur şahsiyetlerin hepsinin ismini bir arada söylemek mümkün değil ama birkaç tane örnek verilebilir: Zerdeşt, Yama Paça, Mevlana Celaluddin Belhî, Rabia Belhî, Nasir Hısrav Belhî, Dekiki Belhî, İbni Sinayı Belhî, Abu Şükür Belhî, Şehit Belhî, Camist Hekim, Endani Belhî, Elame Seyit İsmail Belhî, Emir Husravi Belhî, Vatvat Belhî, Ansuri Belhî, Abu Meşeri Belhî, Fatime Belhî, Şekik Belhî, Keykubat Belhî, Peri Çistay Belhî, Ruhsane Belhî, Aşufteyi Belhî, Nebi Meskun, Vasif Bahtari, Merhum Ishak, Üstad Abdussamad Cahid v.s2.

1http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=d050411 (01.15.2016 21.10) 2http://www.elections.pajhwok.com/dr/content/(08.01.2016 11.39)

(31)

15

BİRİNCİ BÖLÜM

1.EFSANE İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER 1.1.Efsane Kavramı

“Belh (Afganistan) Özbeklerinin Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmamızın metinlerin incelenmesi bölümüne geçmeden önce, efsane kavramının tanımı ve özellikleri üzerinde bilgiler vereceğiz.

1.2.Efsane Tanımı

Sözlü gelenekte yaşanan bu anonim masallara dilimizde Arapça “Usture” (Cemi esatir); Farsça: “Fesane, efsane”: Yunanca: “Mitos, mit” kelimeleri ad olarak verilmiştir. İlk devir insanları, bugün okumamış zümrelerde görüleceği üzere tabiat hadiselerinin sebeplerini bilmiyorlardı. İnsanın nereden gelip nereye gittiği, hayatla ölümün mahiyeti, yıldızların hareketi, denizin yükselmesi, yağmurun yağması; hayvan, bitki, toprak, orman, dağ, ateş, maden vb. gibi hadise ve maddelerin teşekkül ve icadı onları hayret, korku, heyecan veya memnunluk içinde bir takım hayaller kurmaya yöneltti. Bu hayaller, insanın kendi ruhunu, hayatını eşyaya, tabiata aksettirmesinden ibaret olan düşünce tarzını doğurdu. (Elçin, 1981: 312)

Sözlüklerde efsane, “Masal, asılsız hikaye;” “Masal, boş söz, saçma lakırdı. Dillere düşmüş meşhur olmuş hadise;” “Bir olayı akıl dışı, olağanüstü yolda gelişmiş gösteren söylenti. Genel anlamda masal, olmayacak şey” biçimlerinde tarif edilmiştir. (Güzel ve Turan, 2005: 409).

Şu kaynakta da efsanenin tanımı şu şekilde yapılmıştır:“Hayali varlıklar ve kahramanlar hakkında düzeltilmiş destan, [Amyane, Mecaz] temeli olmayan her şey1.

Efsane terimi; rivayet, epsane (Uygur Özerk Bölgesi), anız, anız-engime, epsane, hikayet (Kazakistan), epsana, legenda, anız, anız-engime (Karakalpakistan), efsane, rivayet (Özbekistan), apsana, rovayat (Türkmenistan), esatir, mif, efsane (Azerbaycan), rivayet, legenda (Başkurdistan), rivayet, legenda, ekiyet, beyt (Kazan Türkleri), efsane

(32)

16

(Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Balkan Türkleri, Kırım Türkleri), şekillerinde karşımıza çıkmaktadır. Kelimenin aslı Farsça fesanedir. Türkçemizde dinī özelliklere sahip metinlere menkıbe denilmektedir. Yunancadan dilimize geçmiş olan mitos ve mit kavramları da efsane kavramıyla yakından ilgilidir. Türkiye Türkçesinde efsane kelimesinin yanı sıra söylence de kullanılmaktadır. (Alptekin, 2014: 15).

Bununla birlikte, Almanca “sage”, Yunanca “myth/mythos”, Arapça “usture, esatir” ve Rusca “predaniya, skaz” kelimeleri de efsane karşılığı olarak yabancı dillerde görülmektedir. (Ergun, 1997: 1).

Max Lüthi’nin efsane ile ilgilitarifi ise şöyledir: “Efsane kavramı, duygusal bir anlatımla, anlatıcı tarafından bilinçli olarak gerçek olaylar anlatıldığını iddia eden, dinleyicilere bu olayın gerçek olup olmadığını, gerçek ise nasıl olduğunu düşündüren ve bu gerçekten haberdar olmayı isteten, nesilden nesile sözlü aktarım yoluyla geçen ve karakteristik bir şekle sahip anlatım türünün adıdır. Dar anlamda masal ile efsane arasında benzerlik varsa da, olayların gerçekliği bakımından büyük farklılık bulunur” (M. Öcal Oğuz-vd. 2010: 145)

Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, efsane tanımı ile ilgiliolarak Grimm Kardeşlerin tarifini şöyle dile getirir: Efsane, gerçek veya hayali muayyen şahıs, hadise veya yer hakkında anlatılan bir hikâyedir.

Bu tarif üç ana unsuru içine almaktadır:

1. Efsane, anlatıcının tarihi zaman kavramı içinde uygundur. Şöyle ki:

a. Efsane muayyen bir tarihi (gerçek veya hayali) hadise ile birleştirilmiştir. b. Efsane, muayyen bir şahısla, yani, bir ad verilen tarihi (gerçek veya hayali) bir şahsiyet ile birleştirilmiştir.

2. Efsane, anlatanın coğrafi alan kavramına uygundur; yani, o, belirli bir yerle birleştirilmiştir.

3. Efsane hakiki bir hikâyedir. Gerçi o, tabiatüstü hâdiselerle iş görür, ama anlatıcılar tarafından ona inanılır. Onu anlatanın ve dinleyenin hakiki dünyasına mahsusmuş gibi itibar edilir. Bu hususu masalla mukayese edersek şöyle diyebiliriz:

(33)

17

peri masalları da tabiatüstü hâdiselerle iş görür, fakat anlatıcıları ona inanmazlar. (Sakaoğlu, 1992: 9).

Efsanelerin bir tarafı az çok tarihe dayanırsa da bir tarafı da inanılmaz olaylarla süslüdür. Yani, kaynak tarih olmakla beraber, Halkın hayal gücüyle geliştirilir ve bu arada gerçek unutularak efsane doğar... efsaneler “Tarihi olaylarla örülmüş birer masaldır” ifadesi hiç de yanlış değildir. (Çankaya, 1982: 7).

Kitaplarda efsanenin karşılığı kıssa ve ustura diye gösterilip, edebi açıdan efsane, insanların, hayvanların, kuşların ve korkutucu varlıklar yani dev, peri, cin ve ejderhan’ın yaşam hayatlarından geçen hayal ve hatıradır. Efsaneler bazen sırlar ve bazen de öğretici, ahlaki amaçlarıyla yan yana olup, çoğu zaman efsane, okuyucuların eğlenme ve eğlendirme amacıyla yazılır. (Banuval, 2010: 59).

Efsane türünü şekil ve yapı, içerik, işlev ve yaratım özelliklerini dikkate alarak şu şekilde tanımlamak uygun olacaktır. Efsane; anlatı türleri içinde, masal, destan ve halk hikayesine göre daha kısa, içinde abartma ve olağanüstülük bulunan nesir anlatıdır. Konuları doğadaki oluşumlar ve insan (özellikle dinī ve tarihi şahsiyetler) olan, somut kanıtlar ortaya koydukları için anlatılanların gerçek olduğuna inanılan bu anlatmalarda olağanüstülüklerle yapılan açıklamalar önemli bir yer tutar. Nedeni belli olmayan varlık, olay ve oluşumlara açıklama getirme, toplumsal ideal ve kurumları geçerli kılma gibi işlevleri vardır. Herhangi bir yerde , herhangi bir zamanda ve herhangi bir kişi tarafından anlatılabilir. (M. Öcal Oğuz vd., 2010: 145)

1.3.Efsane Özellikleri ve İşlevleri

Efsanenin, (legend) tabiat olaylarının, akla sığmayacak biçimde ve olağanüstü bir anlatımla açıklanan şekli olduğu herkesçe malumdur. Efsanenin, bu olağanüstü olma özelliğinin yanında bir özelliği daha vardır ki o da, halkın inançlarına ters düşmemesi, inançların çarpıtılmadan, olduğu gibi aksettirilmesidir. (Çankaya, 1982: 7).

(34)

18

1. Efsaneyi şekillendiren olay, zaman kavramı içinde bir tarih gerçeğine bağlıdır, bir hadise veya bir şahsiyet ile birleşen kavram, onun hayatı etrafında özellik kazanır.

2. Efsanenin olayı, coğrafi alanı boyutları içinde belli odaklara bağlıdır.

3. Efsane yaşanmış ve toplum hayatında bağlı kalınmış bir değerler manzumesine veya ruh yüceliğine istinat eder, toplum tarafından gerçek kabul edilir. (Öztürk, 1985: 142).

Efsanelerin çoğunda kahramanlar manen yücelirler, diğer türlerde bu yücelme görülmez, destanlarda bir tanrı inancı yaşanır, fakat bu yaşama hali bir yücelme değildir. (Öztürk, 1985: 144).

William R. Bascom’un belirttiği gibi “Efsaneler ilahî olmaktan çok dünyevîdir”. B. Malinowski, efsanelerin güvenilir tanıklıkta bulunmak ve toplumsal ihtirası doyurmak için anlatıldıklarına dikkat çekmiştir. Mit, masal ve efsaneyi anlatılış amaçlarına ve işlevlerine göre değerlendiren Malinowski, efsanenin olağandışı bir gerçeklikle yüz yüze gelmekten doğduğunu da ifade etmiştir. (M. Öcal Oğuz vd., 2010: 146)

Bilge Seyidoğlu, masal ve efsaneyi karşılaştırırken “inanma”yı merkeze alarak tanımlamasını şu şekilde yapmıştır; “Efsaneler sözlü geleneğin ürünü olan bir anlatım türüdür. Temelinde inanç unsuru vardır. Efsaneyi anlatan ve onu dinleyenler efsanenin gerçek üzerine kurulduğuna inanırlar. Bu gerçek objektif bir gerçek değildir. Efsaneyi nakledenler ve dinleyenler efsanedeki olayların gerçekten olmuş olduğuna inanırlar. Efsaneler bu özellikleri ile masaldan ayrılırlar. Masallarda anlatılan şeylerin yalan olduğu masalın başında belirtilir. ‘Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken’ gibi tekerlemelerle masala başlanır. Efsane anlatılırken de ‘Annemden duyduğuma göre, Büyüklerimden duyduğuma göre olay şöyle olmuş, şöyle gerçekleşmiş’ gibi efsanenin gerçek olduğunu kuvvetlendiren sözlerle efsane anlatılır. Efsaneler kısa anlatım türleridir. Bir veya birkaç motif ihtiva ederler. Bu özellikleri ile de diğer anlatım türlerinden ve masallardan ayrılırlar” (M. Öcal Oğuz vd., 2010: 146)

(35)

19 “1. Şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılılar. 1. Anlatılanların inandırıcılık vasfı vardır.

2. Umumiyetle şahıs ve hadiselerde tabiatüstü olma vasfı görülür.

3. Efsanelerin belirli bir şekil yoktur; kısa ve konuşma diline yer veren bir anlatımdır” (Sakaoğlu; 1980: 5-6).

1.4.Efsanelerin Oluşması

Halk arasından efsaneleri toplarken karşılaştığımız mevzulardan biri de efsane ile masalı karıştırmalarıydı. Aslında bu iki terim iki başlık altında incelenmektedir. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu bu konuyla ilgili şu açıklamayı getirir: “Masal ile efsanenin birbirlerine bu kadar yakın olmaları daha başka hususlarda da görülür. Ama aralarında mühim bir fark vardır o da onların teşekkülleridir. Masalın teşekkülü ile efsanenin teşekkülü arasında daha tariflerinde başlayan bir fark vardır. Masalın hayal mahsulü olmasına karşılık efsanenin gerçek olarak kabul edilmesi, teşekkül meselesinde aralarındaki farklılaşmaya yol açacaktır (Sakaoğlu, 2013: 23).

Efsanelerin şekillenişi konusunda, Ali Öztürk, R. Roice’nin kaidelerini şu şekilde aktarmıştır: efsanelerin değer türlerden farklı olmasını ve bu hususta değişik görüşler ileri sürülmüşse de, en geçerli ve kabul edilir görüş R. Roice’nin ileri sürdürdüğü, ona göre efsaneler üç ayrı kaide etrafında oluşurlar.

1. Menşelerleilgilikaide aynı inanç ve düşünce anlayışına sahip olan bütün memleketlerde, milletlerde muhayyele aynı şekilde tezahur eder ve böylece benzer efsaneler meydana gelir.

2. Birinin yerine diğerinin geçmesi kaidesi, bir kahramanın hatırası zayıfladıkça onun şerefine duyulan saygıyla meydana gelen efsane, zamanla bu kahramanı terk ederek, daha güçlü kişilik kazanan birisine mal olur.

3. Adepte olabilme kaidesi: Çevre ve zaman değiştiren bir efsane, yeni bir çevrede sosyal ve etnografik şartlara kendini adepte eder. (Öztürk, 1985: 144).

Aslana binip yılanı kamçı olarak kullanma motifiyle kurulan efsaneyi birinci kaideye, “Didon Hilesi” diye bilinen, kurnazlıkla toprak elde etme motifine yer veren

(36)

20

efsanede Hasan Sabbah’ın yerine Battal Gazi’nin geçmesini ikinci kaideye, yusufçuk veya ibibik kuşunun aslında iki çoban veya iki kardeş olması şeklinde değişiklik göstermesi de sonuncu kaideye örnek olarak gösterilebilir. Verilen örneklerin çoğaltılması meseleye daha da açıklık kazandıracaktır. Muhtelif kitaplarda okuyacağımız herhangi bir efsane bunlardan birine örnek olabilir. (Sakaoğlu, 2013: 24).

1.5.Efsane Derleme Fişi

Bu çalışmada derleme fişi yoluyla Belh (Afganistan) Özbeklerinin arasında anlatılan efsaneleri tespit etmeyi düşündük. Şimdiye kadar Afganistan’ın Özbekleri arasında böyle bir çalışma yapılmamıştır.

SORULAR

1- Bölgenizde dünyanın, insanların, hayvanların ve bitkilerin yaratılışını açıklayan hangi efsaneler anlatılmaktadır? (Yarasanın tüysüzlüğü, köstebeğin körlüğü, kaplumbağanın evi gibi)

2- Bölgenizde yıldızlar, bulutlar ve gök cisimleri ile ilgili hangi efsaneler anlatılmaktadır. (Çoban Yıldızı, Ülker Yıldızı, Samanyolu vb.)

3-Bölgenizde yer adlarını açıklayan (köyünüzün, mahallenizin, çevrenizin adı nereden geliyor) hangi efsaneler anlatılmaktadır?

4- Çevrenizde bulunan akarsu, pınar ve göllerle ilgili hangi efsaneler anlatılmaktadır?

5- Çevrenizde bulunan dağlar ve kayalarla ilgili hangi efsaneler anlatılmaktadır? 6- Bölgenizde taşlaşma ya da taş kesilme hadisesini anlatan hangi efsaneler anlatılmaktadır?

7- Bölgenizde hayvanlarla ilgili (kuşlar, canavarlar, kurtlar, ayılar vs.) hangi efsaneler anlatılmaktadır? (Meselâ güvercin neden kutsaldır, keklik, baykuş neden uğursuzdur vs.)

8- Bölgenizde aşk ve sevda üzerine hangi efsaneler anlatılmaktadır? (Ağa Kızı ile Çobanın Aşkı, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi)

(37)

21

9- Bölgenizde veliler, şeyhler ve bunlara ilaveten, diğer din büyükleri ile alakalı yatırlar ve ziyaret yerlerine ait hangi efsaneler anlatılmaktadır?

10- Çevrenizde olağanüstü varlıklar (Hıdır, Cinler, Periler, Şeytan, Melek vb.) üzerine hangi efsaneler anlatılmaktadır?

11- Bölgenizde tarihi olaylar ve şahıslara ait hangi efsaneler anlatılmaktadır?

Efsaneyi anlatanın: Adı, Soyadı:

Doğum Yeri ve Tarihi: Tahsili:

Mesleği:

Efsanenin anlatıldığı yer:

Efsaneyi kimden ya da nasıl öğrendiği:

Efsaneyi derleyenin: Adı, Soyadı:

Eğitimi:

Referanslar

Benzer Belgeler

Tipik gri renk, su altında kalmış gley horizonunda görülür, Ferro-oksit fazla ise toprak mavimsi gri renk alır,. Beyaza yakın açık renkler kireç, alçı, MgCO 3 veya tuz

Orta taneli silt ve ince çakıl taneleri kolayca elenebilirken daha ince tane boyu sınıfları için suda çökeltme metodu geliştirilmiştir.. Sıkı tutturulmuş silttaşı,

karşılık gelen tane boyu), derecelenme (sorting) (dağılım eğrisinin ne kadar yayvan veya dar olduğu), yamukluk (skewness) (dağılım eğrisinin ye tarafa eğimli olduğu)

Öğreten Sorular Bölümü: Kazanımlara %100 uyumlu olarak hazırladığımız öğreten sorular ile öğ- rencilerimiz konuyu daha iyi kavrayacak, kazanımın bir sonraki aşaması

Matematik Doğal Sayılar..

onluk …… birlik.. Kaç tane

14- 87 tane portakalı 4 kasaya eşit olarak paylaştıralım.. tane

Tane şekli analizleri, biri 68/12 nolu kayma zo- nunun (Seymen, 1970) az deforme olmuş kenar kesi- mine ve diğeri aynı zonun şiddetli deforme olmuş or- ta kesimine ilişkin (68/12-i)