• Sonuç bulunamadı

Kekova sualtı araştırmalarında tespit edilen amphoralar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kekova sualtı araştırmalarında tespit edilen amphoralar"

Copied!
147
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

KEKOVA SUALTI ARAŞTIRMALARINDA

TESPİT EDİLEN AMPHORALAR

UĞURCAN ORHAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. ERDOĞAN ASLAN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

KEKOVA SUALTI ARAŞTIRMALARINDA

TESPİT EDİLEN AMPHORALAR

UĞURCAN ORHAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. ERDOĞAN ASLAN

Söz konusu Yüksek Lisans Tezi, SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından 18203005 proje numaralı “Kekova Sualtı Araştırmalarında Tespit Edilen

Amphoralar” adlı proje ile ilgili olup, ilgili birimce desteklenmiştir”

(3)

ÖNSÖZ

Paleolitik çağlardan itaberen yerleşimin söz konusu olduğu Likya Bölgesi, doğudan batıya, batıdan doğuya hareket eden gemiler için önemli bir geçiş bölgesi olmuştur. Aynı zamanda korunaklı limanları ve doğal koyları ile güvenli barınak olma işlevi de görmüştür. Tez konusun ana materyalini oluşturan sualtında tespit edilen amphoraların bulunduğu Kekova Adası, limanları sayesinde de Likya’nın ticari hayatında önemli bir role sahiptir.

“Kekova Sualtı Araştırmalarında Tespit Edilen Amphoralar” isimli çalışmada, 2012-2017 yılları arasında sualtında tespit edilen amphoralar konu olarak işlenmiştir. Antik dönemin ticari faaliyetlerini göstermesi bakımından önem arz eden amphoralar, tipoloji, köken, form ve dağılım olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda Kekova Adası çevresinde tespit edilen amphoralar bu bölgenin ticari yoğunluğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Bana her konuda destek olan, tez konumu belirlememde yardımcı olan, tüm sorularımı sabırla cevaplayan, hem yüzey hemde sualtı çalışmalarında bana görev veren danışmanım Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdoğan ASLAN’a bana verdiği tüm emekler için teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmalarım sırasında kaynak ve fikir olarak desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Mersin Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Erkan Alkaç’a, Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. E. Egemen Işık Aslan’a, L. Ufuk Erdoğan’a, Nadir Gümüşkaya’ya ve yıllardır aynı ekip içinde çalıştığımız Yusuf Kılıç’a, teşekkürlerimi sunarım.

Beni bugünlere yetiştiren, her anımda yanımda olan ve desteklerini asla üzerimden eksik etmeyen canımdan çok sevdiğim değerli aile üyelerim, Babam Bülent Orhan, Annem Hatice Orhan ve Ağabeyim Fahri Orhan’a minnet ve teşekkürü bir borç bilirim.

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Uğurcan ORHAN

Numarası 164203011006

Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji / Klasik Arkeoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı KEKOVA SUALTI ARAŞTIRMALARINDA TESPİT EDİLEN AMPHORALAR

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(5)

,... �--

-.c.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Adı Soyadı Uğurcan ORHAN

Numarası

164203011006

Ana Bilim / Bilim Dalı ARKEOLOJİ/ Klasik Arkeoloji

Programı Tez Danışmanı Doç. Dr. Erdoğan ASLAN

Tezli Yüksek Lisans • Doktora

o

Tezin Adı

KEKOVA SUALTI ARAŞTIRMALARINDA TESPİT EDİLEN AMPHORALAR

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Kekova Sualtı Araştırmalarında Tespit Edilen Amphoralar başlıklı bu çalışma 27/06/2018 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler

Doç. Dr. Erdoğan ASLAN Danışman

Prof. Dr. Ertekin Mustafa DOKSANALTI Üye

Dr. Öğr. Üyesi Erkan ALKAÇ Üye Doç. Dr. Aytekin BÜYÜK.ÖZER Üye

-

imza

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Uğurcan ORHAN

Numarası 164203011006

Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Erdoğan ASLAN Tezin Adı

Kekova Sualtı Araştırmalarında Tespit Edilen Amphoralar

ÖZET

Kekova Adası, günümüz Antalya ili Demre ilçesi Üçağız mevkiinde, Simena antik kentinin 1 km güneyinde Andriake Limanı’nın ise 4 km. batısında yer almaktadır. Ada, yaklaşık 7,5 km uzunluğunda ve en geniş yeri 1,8 km ölçülerindedir. Ada kuzeydoğu-güneybatı doğrultuludur ve çoğunlukla dik yamaçlı ve yüksek yeri yaklaşık 180 m olan dağlık yapıdadır. Adanın dağlık yapısı tarıma uygun olmamakla birlikte kentsel yerleşimi de oldukça kısıtlamaktadır. Bu nedenle adanın sadece iki bölümünde yerleşim bulunmaktadır. 2012-2017 yıllarında yapılan sualtı araştırmaları, Kekova Adası’nın çevresinde yer alan, Kuzey Yerleşim Alanı, Karaöz Mevkii ve Tersane Koyu Arkaik Batık Alanı olmak üzere toplamda 3 farklı alanda sürdürülmüştür. Karada yapılan çalışmalara paralel olarak yürütülen sualtı araştırmaları, yukarıda belirlenen bölgelerde tespit, gözlem ve fotoğraflama çalışmaları için dalışlar yapılarak gerçekleştirilmiştir.

Kekova Adası ve çevresi sualtında bulunan amphoraların tipi, tipolojisi ve kökenini belirleyerek, Ada çevresinde mevcut kültür varlıklarının Anadolu’daki yayılımı tespit edilmeye çalışılmıştır. Kekova adası ve çevresinde tespit edilen kültür varlıklarının tipini, dönemini ve kökeni hakkında bilimsel araştırma yöntemleri kullanılarak kataloglar halinde açıklanmaya çalışılmıştır. Fotoğrafları çekilen kültür varlıklarının daha önceki yıllarda yapılan çalışmalarda tespit edilen kültür varlıkları ile karşılaştırılmış, Ada ve çevresinde hâkim olan eserler tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak çalışmalarda otuzbeş farklı tipte, dokuz ayrı bölgeden; en erken örneği M.Ö. VIII. yüzyıla en geç örneği ise M.S. 13. yüzyıla tarihlenen amphoralar tespit edilmiştir. Bu kapsamda iki bin yüz yıllık süreç içerisinde Kekova Adası, deniz aşırı bölgeler ile yoğun bir ticari faaliyet içerisinde bulunmuştur.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Uğurcan ORHAN

Numarası 164203011006

Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Erdoğan ASLAN

Tezin İngilizce Adı Amphoras Detected İn Kekova Underwater Researches

SUMMARY

Kekova Island is located in Üçağız district of Demre city of Antalya province, 1 km south of Simena antique city and 4 km of Andriake port. west of the city. The island is approximately 7.5 km long and the largest is 1.8 km long. The island is northeast-southwest oriented and is mostly mountainous with a steep slope and a high altitude of about 180 m. Although the mountainous structure of the island is not suitable for agriculture, urban settlement is also very limited. For this reason, there are settlements in only two parts of the island. The underwater surveys conducted in 2012-2017 continued in three different areas around the Kekova Island, Kuzey Yerleşim Alanı, Karaöz Mevkii and Tersane Koyu Arkaik Batık Area. The underwater surveys carried out in parallel with the studies carried out on land have been carried out by diving for the identification, observation and photographing studies in the above mentioned areas.

Determining the type, typology and origin of amphoras in Kekova Island and its surroundings, attempts have been made to determine the spread of existing cultural assets around the island in Anatolia. It tried to be explained in catalogs by using scientific research methods about the type, period and rootedness of the cultural assets found in and around Kekova island. As a result, in studies, thirty-five different types, from nine different regions; The earliest example is BC. VIII. The latest example is AD. Amphoras dated to the 13th century have been identified. In this context, over two thousand one hundred years Kekova Island has been in intensive commercial activity with overseas territories.

(8)

I İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ .……….………...İ ÖZET………..………...İİ SUMMARY………..…….…..İİİ 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Konu ... 1 1.2. Amaç ... 1 1.3. Kapsam ... 1 1.4. Yöntem ... 2 2. LİKYA BÖLGESİ ... 3 2.1. Araştırma Tarihi ... 3 2.2. Coğrafyası ... 4 2.3. Tarihçesi ... 5 2.4. Ticaret ve Ekonomi ... 8 2.5. Deniz Ulaşımı ... 11

2.6. Kekova (Dolichiste) Lokalizasyonu ... 12

2.7. Limanları ... 13

3. AMPHORALAR ... 15

3.1. İtalya Amphoraları ... 15

3.1.1. Etrüsk Amphorası ... 15

3.1.2. Greko-İtalik Amphorası ... 16

3.1.3. Lamboglia II Amphorası ... 17

3.2. Grek Amphoraları ... 19

3.2.1. Lesbos Amphoraları ... 19

3.2.1.1. Arkaik Dönem Lesbos Amphorası ... 20

3.2.1.2. Klasik Dönem Lesbos Amphorası ... 20

3.2.2. Rhodos Amphoraları ... 21

3.2.2.1. Proto-Rhodos I Amphorası ... 24

3.2.2.2. Proto-Rhodos II Amphorası ... 25

3.2.2.3. Helenistik Rhodos Amphorası ... 26

(9)

II

3.2.2.5. Geç Rhodos Tip II ... 28

3.2.3. Kos Amphorası ... 29

3.3. Ege Bölgesi Amphoraları ... 30

3.3.1. LR 2 Amphoraları ... 30

3.3.1.1. LR 2A Amphorası ... 31

3.3.1.2. LR 2B Amphorası ... 32

3.3.2. LR 3 Amphorası ... 32

3.4. Marmara Ve Karadeniz Amphoraları ... 34

3.4.1. Ganos-Günsenin Tip I ... 34

3.4.2. Ganos- Günsenin Tip II-III ... 35

3.4.3. Ganos-Günsenin Tip III ... 36

3.5. Kilikya Amphoraları ... 37

3.5.1. Pompei V Amphorası ... 37

3.5.2. Zemer 41 Amphorası ... 38

3.5.3. LR 1 Amphoraları ... 40

3.5.3.1. LR 1-A Tipi Amphora ... 41

3.5.3.2. LR 1-B Tipi Amphora ... 42

3.6. Kıbrıs Amphoraları ... 42

3.6.1. Sepet Kulplu Amphora ... 42

3.7. Suriye Filistin Bölgesi ... 44

3.7.1. Berythus (Beyrut) Amphorası ... 44

3.8. Gaza Amphoraları ... 45 3.8.1. LR 4 Amphoraları ... 45 3.8.1.1. LR 4 A1 Tipi Amphora ... 46 3.8.1.2. LR 4 A2 Tipi Amphora ... 47 3.8.1.3. LR 4 B1 Tipi Amphora ... 48 3.8.1.4. LR 4 B3 Tipi Amphora ... 49

3.9. Kuzey Afrika Bölgesi ... 49

3.9.1. Mısır Amphoraları ... 49

3.9.1.1. AE 3 Amphorası ... 49

3.9.1.2. AE 5-6 Amphorası ... 50

3.9.1.3. AE 7 Amphorası ... 52

3.9.2. Tunus Amphoraları ... 53

(10)

III

3.9.2.2. Afrika III A - Keay XXV Amphorası ... 54

3.9.3. Tripolitania Amphoraları ... 55

3.9.3.1. Tripolitania I Amphorası ... 55

3.10. Kökeni Bilinmeyenler ... 56

3.10.1. Agora G198 Tipi Amphora ... 56

3.10.2. Hayes Tip 65 ... 56 SONUÇ ... 59 KATALOG ... 61 KISALTMALAR VE KAYNAKÇA ... 74 Kısaltmalar ... 74 Kaynakça ... 78 FİGÜRLER ... 110 Figürlerin Listesi ... 111 Özgeçmiş ... 135

(11)

1

1. GİRİŞ 1.1. Konu

Kekova Adası, günümüz Antalya ili Demre ilçesi Üçağız mevkiinde, Simena antik kentinin 1 km güneyinde Andriake Limanı’nın ise 4 km. batısında yer almaktadır. Konumu itibari ile Likya Bölgesi sınırları içerisinde bulunan Kekova’nın bölge içerisindeki rolünü ortaya koymak açısında Likya’nın bazı özelliklerine de değinilmiştir. Bölge’de daha önce çalışmış araştırmacıların yayınları, bölgenin coğrafyası, ilk yerleşimden günümüze kadar olan tarihi süreci, halkın geçim kaynakları, ekonomiye katkı sağlayan ürünleri, bu ürünler sayesinde yapılan ticaret, bu ticaretin kara ve daha çok deniz yolları ile deniz aşırı bölgelerle etkileşimi üzerinde durulmuştur. Tüm bu veriler ışığında da, Kekova’nın Akdeniz’in en büyük adası olarak Likya’daki ticari ve ekonomik rolü ortaya konulmaya çalışlmıştır. Çalışmanın asıl materyali ise amphoralar oluşturmaktadır.

Kekova Adası ve çevresinde 2012-2017 yılları arasında sualtı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Adanın üç farklı yerinde gerçekleştirilen sualtı araştırmalarında çok sayıda günlük kullanım kapları, mimari elemanlar, batıklara ait çapalar ve binlerle ifade edilebilecek yoğunlukta amphoralar tespit edilmiştir. Formunu tespit edebildiğimiz amphoralar çalışma kapsamına alınmış olup form, köken ve dağılım olarak incelenmiştir. Ayrıca sualtında tespiti yapılan amphoraların tarihlendirilmesi, kökenlerinin tespit edilmesi, dağılım alanları ve katalog, çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

1.2. Amaç

Kekova Adası ve kıyılarında, sualtında tespit edilen amphoraların tipolojisini saptayarak gruplandırmak, bu amphoralara tarihleme önerisinde bulunmak ve bu amphora formları ışığında kökenleri saptanarak, Kekova Adası’nın deniz yolu ile yapılan ticari ilişkilerini, dönemini ve kapsamını değerlendirmek amaçlanmıştır.

1.3. Kapsam

Bu çalışmada yer verilen amphoralar Kekova Adası’nın üç ayrı bölgesinde yapılan sualtı araştırmalarında bulunmuştur. Birinci bölge, adanın kuzeybatı ucunda yer alan Tersane Koyu yakınlarında 15-25 metre derinlikteki Kıbrıs ve Mısır batığının bulunduğu alanıdır ve Tersane Koyu Arkaik Batık Alanı olarak adlandırılmıştır. İkinci bölge, adanın kuzeye bakan yamacında yer alan ve Kuzey Yerleşim olarak adlandırdığımız kıyı şeridinin önündeki 12-30 metre derinlikteki araştırma alanı ve üçüncü bölge ise adanın güneydoğu ucunda yer alan Karaöz Mevkii’nde bulunan, 11-30 metre derinlikteki araştırma alanıdır.

(12)

2

Çalışmamızda yer verilen 35 farklı tip amphora üretim yerlerine ve tarihlerine göre sı-nıflandırıldığında İtalya Amphoraları (3 form), Grek Amphoraları (8 form), Ege Bölgesi Amphoraları (3 form), Marmara ve Karadeniz Amphoraları (3 form), Kilikya Amphoraları (4 form), Kıbrıs Amphoraları (1 form), Suriye Filistin Bölgesi (1 form), Gaza Amphoraları (4 form)’dır. Kuzey Afrika Amphoraları ise üç başlık altında incelenmiş Mısır Amphoraları (3 form), Tunus Amphoraları (2 form) ve Tripolitania Amphorası (1 form) olmak üzere incelenmiştir. Ayrıca Kökeni hakkında kesinlik kazanmayan (2 form) bu çalışmanın kapsamını oluşturmuştur. Çalışmaya konu olan amphoralar, toplamda 10 ana başlık ve 8 alt başlık altında toplanabilmektedir.

1.4. Yöntem

Bu çalışma farklı aşamalar ve bu aşamaları oluşturan teknikler ile kütüphane çalışmalarından meydana gelmiştir. İlk aşamada, Kekova Adası çevresinde belirlenen alanlara yapılan dalışlarda tespit edilen amphoralar fotoğraflanmış, bölge sınıflandırılmasına tabi tutularak belgelendirilmiştir. İkinci aşamada ise fotoğraflanarak belgelenen amphoraların, dijital ortamda çizimleri yapılarak literatür ve kütüphane taraması ile form, köken, dönemine göre sınıflandırılmıştır. Ancak birinci aşamada, çalışmanın sualtında yapılması, sualtınında çalışma süresinin kısıtlı olması ve alınan izinler gereği fiziksel müdahale yapılamaması gibi nedenlerle sualtında bulunan binlerce parçadan sadece form özelliklerini en iyi yansıtan birer örnek seçilerek, toplam 35 farklı tip amphoranın tipolojisi çıkartılmıştır. Bilindiği üzere amphora tipolojisi çalışmalarında petrografik analizler ve renk kodları da amphoraların kökeni ve üretim yerlerini tespit etmede kullanılan önemli verilerdir. Fakat sualtında amphoralara fiziksel müdahale yapılamadığından dolayı ve sualtında belli derinliklerde meydana gelen renk kayıplarından dolayı bu veriler elde edilememiştir. Bu nedenle çalışmada yer alan amphoraların sadece form özellikleri ile değerlendirilmiş ve benzerleri ile karşılaştırarak tarihlendirilmeye çalışılmıştır.

(13)

3

2. LİKYA BÖLGESİ 2.1. Araştırma Tarihi

Bölge hakkında ilk başvuru kaynağı Antik kaynaklardır1. Günümüze en yakın tarihli çalışmalar ise Beaufort’un 1817 yılında yayınlanan Karamanya2 ve Treuber’in 1886-1888’de yayımladığı Beiträge zur Geschichte der Lykier ve 1887’de yayımladığı Geschichte der Lykier ile başlamaktadır3. Sonrasında Akşit, 1967’de yayımladığı Likya Tarihi ve 1971’de yayımladığı Helenistik ve Roma Dönemlerinde Likya Tarihi adlı eserleri ile Likya hakkındaki karanlık noktaları aydınlatır niteliktedir4. Cate ise Likyalılar’ı köken ve dil bakımından inceleyerek 1969 yılında yayımladığı The Luwian Population Groups of Lycia and Cilicia Aspera During the Hellenistic Period adlı eseridir5. 1981 yılında Lycian Relations with Persians and Greeks in the 5th and 4th centuries adlı eserini yayımlayan Childs, Likyalılar’ın diğer kavimlerle ilişkilerini anlatması bakımından önemlidir6. Kolb ve Kupke’nin, 1989 Lykien7 ve Hellenkemper’in F. Hild ile 2004’te çıkarttığı Tabula Imperii Byzantini 8: Lykien und Pamphylien adlı eseri Likya Bölgesi için temel kaynak olarak kabul edebileceğimiz yayınlar arasındadır8.

Likya Bölgesi’nin önemli araştırmacılarından olan M. Zimmermann’ın, 1992’de yayımladığı Untersuchungen zur historischen Landeskunde Zentrallykiens isimli kitabı Likya tarihini, aynı yıl yayınlanan Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik adlı makale ise Likya’nın coğrafyasını ayrıntılı şekilde işlemiştir. Zimmermann’ın, Likya’nın ticaret ağını anlattığı makalesi de Die Lykische Häfen und die Handelswege im Östlischen Mittelmeer’dir ve 1993’te yayımladığı makaleleri Lykia’nın Rhodos himayesi altındaki döneminin siyasi

1 M.Ö. VIII. yüzyılın ortalarında yaşadığı kabul edilen Homeros, İlyada adlı eserinde Likyalılar ve onların yaşadıkları

yerler ile ilgili bilgiler vermesi bakımından ilk olma özelliği taşıdığı söylenebilmektedir1. M.Ö. 484 – 425 yılları

arasında yaşamış Herodotos’un, Tarih adlı eserinde Likyalıların kökenlerine dair bilgiler vermiş olup Homeros’un ardından Likya’ya dair bilgiler veren ikinci başvuru kaynağı niteliği taşımaktadır. M.Ö. II. yüzyılda yaşayan Pausanias’ın Perihegesis tes Hellados adlı eseri, M.Ö. II. yüzyılda yaşayan Polybios’un Historiai adlı eseri ve özellikle M.Ö. 60- M.S. 25 yıllarında yaşayan Strabon, Anadolu’nun ve özellikle Likya’nın tarihi ile birlikte coğrafyasına değinmiş, bölge tarihi hakkında da önemli bilgiler vermektedir. M.Ö. 59 - M.S. 17 yılları arasında eserini kaleme alan Titus Livius, Ab Urbe Condita’da, M.S. 23 - 79 yılları arasında yaşayan yaşlı Plinius ise Naturalis Historiasında Likya’nın tarihi coğrafyasına dair bilgiler vermektedir. Appianos Mithridatica ve Syriaca adlı eserlerinde Likya’nın Helenistik Dönemi hakkında önemli bilgileri kaleme almıştır. Son olarak ise M.S. I - II. yüzyıllarda yaşamış olan Plutarkhos, Bioi Paralleloi adlı eserinde bazı önemli kişilerin biyografilerini anlatırken bir yandan da Likya’nın tarihi coğrafyası hakkında bilgi vermiştir.

2 Beaufort 1817, 1-142. 3 Treuber 1887. 4 Akşit 1967; Akşit 1971. 5 Cate 1965. 6 Childs 1978. 7 Kolb-Kupke 1989, 1-80. 8 Hellenkemper-Hild 2004, 100-120.

(14)

4

olaylarını anlatması bakımından tarihe ışık tutacak niteliktedir9. Ayrıca G. E. Bean tarafından 1998 yılında yayımlanan Eskiçağda Lykia Bölgesi adlı eseri, Likya Bölgesi’nin tarihi, coğrafyası, siyasi olayları ve tüm Likya kentlerini ayrıntılı şekilde anlatması bakımından önemli bir başvuru kaynağıdır10.

2.2. Coğrafyası

Antik yazarlardan Strabon ( M.Ö. 60- M.S. 25)’da Likya’nın tarihi ve coğrafyası için önemli bilgiler11 vermekte olup, Likya’nın sadece fiziki coğrafyasını12 anlatmamış aynı zamanda beşeri ve ekonomik coğrafyaya13 da değinerek, bölgeyi anlamlandırmamıza büyük katkı sağlamıştır.

Likya Bölgesi’nin modern tanımını yapmak gerekirse; Anadolu’nun güney-batısında, doğuda Antalya Körfezi (mare Pamphylium), batıda Fethiye Körfezi (sinüs Glaucus) arasında, güney yönünde Akdeniz’e (mare Mediterraneum) doğru uzanmış bulunan bugünkü Teke yarım adasına Likya (Lycia) adı verilmiştir14. Bölgenin batısında Karia, kuzeyinde Phrygia ve Pisidia, kuzeydoğusunda ise Pamphylia Bölgesi yer almaktadır. En batıda Akdağ (Massikytos), doğuda Bey Dağı (Solyma) uzanmakta olup Akdağ’ın batısında Ksanthos Vadisi, vadinin ilerisinde küçük Kragos ve Antikragos sıradağları, Bey Dağı’nın doğusunda Alakır Vadisi ve onunda ilerisinde Tahtalı Dağı’nın sıraları yer almaktadır15. Dağlar ile çevrili olan Likya’nın en yüksek dağı 3086 metre ile Kızlar Sivrisi ile Beydağları olup, lokalizasyon olarak ise doğu-batı yönünde 120, kuzey-güney yönde 60 km, toplamda ise 5083 km2 biralana yayılmaktadır16 (Figür 1).

9 Zimmermann 1992.; Zimmermann 1993a, 110-130.; Zimmermann 1993b, 139-150.; Zimmermann

1996a,782-783.; Zimmermann 1996b, 265-277.; Zimmermann 1999, 559- 560.

10 Bean 1998, 21-40.

11 “Daidaia'nın sınırı olduğu Rhodos'luların Peraia'sından yelken açarak, Pamphylia'ya kadar uzanan Lykia’ya

gelinir…”: Str. Geo. XIV. 3. 1.

12 “Rhodosluların Daidala'sından sonra, Lykia'da, kentle aynı adı taşıyan bir dağa gelinir, Lykia kıyısı boyunca

yapılacak gezi buradan başlar; bu kıyı bin yedi yüz stadion uzunluğundadır ve engebelidir, geçilmesi zordur.”: Str. Geo. XIV. 3. 2.

13 “Limanları son derece iyi donatılmıştır ve nezih bir halk tarafından iskân edilmiştir. Gerçekten, ülkenin doğası

en azından Pamphylialı’ların ve Dağlık Kilikialı’larınkinin aynıdır; fakat öncekiler (Pamphylialı’lar) ya kendileri korsanlık yaptıklarından veya buraları korsanlara ganimet satışı için ve deniz üssü olarak verdiklerinden, bu yerleri korsanlık işleri için kullandılar. Pamphylia' da bir kent olan Side' de tersaneler Kilikia'lılara açıktı ve onlar burada tut­sakları onların hür insanlar olduklarını kabul ettikleri halde, açık arttırmayla satarlardı. Gerçi Pamphylia'lılar, İtalya'ya kadar deniz egemenliğini kazanmayı başardılar; fakat Lykia'lılar öyle uygar ve nezih bir şekilde yaşamlarını sürdürdüler ki, şimdiye kadar hiç utanç verici kazanç istekleri olmadı ve atadan kalma Lykia Birliği'nin nüfuz alanı içinde kaldılar.”: Str. Geo. XIV. 3. 2.

14 Akşit 1967, 19. 15 Bean 1998, 21. 16 Tüner 2002b, 63.

(15)

5

Likya’nın topoğrafyası incelendiğinde, bölgenin sınırlarını çizmesi ve kentlerin konumu konusunda belirleyici rolü17, kuşkusuz dağlar18oynamaktadır. Fakat dağlar kadar önemli başka bir husus ise bölgedeki nehirlerdir. Likya’nın doğusundan batıya doğru sıralandığında; Alakır Çayı (Gagas), Limyros (Göksu), Arykandos (Başgöz-Aykırıçay), Myros (Demre Çayı) ve Ksanthos (Eşen Çayı) önemli nehirlerdendir19.

2.3. Tarihçesi

Likya’nın coğrafyası, iklimi ve bereketli toprakları bu bölgeyi eşsiz kılan özellikleri arasındadır. Nitekim Paleolitik Çağlardan itibaren günümüze kadar ki süreçte yerleşim görülebilmekte, ayrıca Paleolitik Çağı izleyen süreçte ise buluntular seyrek de olsa ele geçmekte, Neolitik ve Kalkolitik Dönemlere ait veriler elde edilmektedir20. Elmalı’da bulunan kerpiç evlere ait duvarlar, öğütme taşları, depolama alanları, seramikler ve taş aletler, bu merkezin M.Ö. III. binin öncesine yani Kalkolitik Dönem’e tarihlendiğini göstermektedir21. Farklı dönemlerde yapılan yüzey araştırmaları ve kazılarda ise Semahüyük yerleşiminde ele geçen buluntular sayesinde bu merkezlerde, Erken Bronz Çağı’nda yerleşim olduğunu kanıtlar niteliktedir22. Likya’da, M.Ö. III. bin yılda, kesin bir iskânın olduğunu ise Semahöyük’te ele geçen buluntuların daha detaylı araştırması sayesinde söyleyebilmekteyiz23.

M.Ö. 1400 yıllarında ilk defa “Lukka” olarak Byblos metinlerinde karşımıza çıkmaktadır Likya ve Amarna arşivlerinde bulunan bir mektupta24“Lukki Ülkesi halkı” olarak

17 “Etrafını çepeçevre kuşatan dağları ile korunaklı bir kale görünümünde olan Lykia’nın, güneyindeki deniz yolunu

dışarıda tutacak olursak, koridoru andıran dar vadiler aracılığı ile geçit veren doğu, batı ve kuzeyde birer kapısı bulunmaktadır. Bu giriş noktasından en batıdaki Telmessos-Kemer üzerinde Ksanthos Vadisi’ne; kuzeydeki, Kibyra üzerinden Ksanthos Vadisi aksının kuzeydoğu uzantısı olan Seki Ovası’na ve doğudaki ise, Pamphylia Ovası’ndan Çandır Vadisi aracılığı ile Kemer ve Kumluca Ovalarına açılmaktadır. Bu üç nokta dışında Lykia dağları geçit vermemektedir. Nitekim Stadiasmos Patarensis’in güzergâhları da Lykia topoğrafyasının bu özelliğini yansıtmaktadır. Dolayısıyla dağlar Lykia’yı komşularından yalıttığı gibi, onu kendi içinde idari ve kültürel bazı bölgelere de ayırmaktadır.”: Takmer 2002, 41.

18 Likya’nın Jeolojik yapı ve dağları için bk.: Akşit 1967, 19-28.

19 Likya bölgesindeki nehirler hakkında daha ayrıntılı bilgi için bk.: Onur 2002, 53-61.

20Likya’daki Paleoliktik Dönem ve onu takiben farklı dönemlerdeki yerleşimler için bk.: Çevik 2015, 27-30. 21 Elmalı ve çevresindeki kazılarda ortaya çıkartılan Neolitik ve Kalkolitik seramikler hakkında bk.: Eslick 1978, 1

vdd.

22 Akşit 1967, 66 dp. 4.

23 “Semahüyük’teki Kazılar sonunda, Troia II ve Lerna III’den eskiye giden ve daha çok, geç Troia I ile çağdaş yapı

kalıntıları, gayet büyük pithoslar (en büyüğü 2m. X 1.30 m. X 0.95 m.) içerisinde sayıları dörde kadar çıkan iskeletler ve Troia I, Thermi ve Poliochni buluntularına paralel tarihlere ait küpler, Erken Bronz II devrine giren (geç Troia I, Poliochni, Kusura B, Tarsus Erken Bronz II) çanak-çömlek Kusura B devri terracotta mühürleriyle ayna zamana ait mühürler, beyaz-boyalı kırmızı-cilalı vazolar ve Troia II devre ile karşılaştırılan çömlekçi-çarkında yapılmış küpçükler elde edilmiştir. Bu çanak-çömleğin şekil ve çeşitli devirlere ait oluşundan, o devirde ticaret ve kültürel etkilerin bu bölgeye girmiş olduğu anlaşıldığı gibi, şehirciliğin ilerleme safhasında Anadolu’nun güneybatısında tipik bir köy hayatının örneğini vermiş olması bakımından ayrıca çok önemli ve ilgi çekicidir.”: Akşit 1967, 67.

(16)

6

geçmektedir25. Ayrıca M.Ö. 1400 tarihlerinde Kıbrıs’a (Alasia) karşı korsanlık faaliyetlerinde bulunulmuş, güçlü ittifaklar ve donanma kurmuş oldukları düşünülmüş olup denizci bir kavim oldukları üzerine yorumlar yapılabilmektedir26. M.Ö. 1000’li yıllara gelindiğinde tüm kavimleri, doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen Aiol, Ion ve Dor göçleri Likya’yı neredeyse hiç etkilememiştir27. Etkilememe nedeni ise tam olarak bilinmemekte olup topoğrafyasının verdiği avantajı kullandıkları söylenebilmektedir.

İlk kez Homeros’un İlyadası’nda M.Ö. VII. yüzyılda isimleri geçen Likyalılar, Priamos’un yanında, Troialı’ların müttefiki olarak savaşa katılmışlar ve komutanları olarak Sarpedon ile Glaukos’u atamışlardır28. M.Ö. VII. yüzyılın ilk yarısı içinde yerel krallıklarını kurmuşlardır. M.Ö. 560- 547/46 yıllarında Lydia kralı Kroisos’un baskılarına rağmen direnmişler, bağımsız kalmışlar fakat M.Ö. 545-540 yıllarında yaşanan savaşta, Harpagos29 tarafından Pers egemenliği altına alınmışlardır30.

M.Ö. 546 yılından sonra Likya, Perslilerin hâkimiyeti altına girmiş olsalar da, yerli sülalelerin idaresi kısmen de olsa devam etmektedir. Likyalılar, M.Ö. 451/50 yılında Atina-Delos Deniz Birliğine katılmışlar31. M.Ö. 448 yılında Perslilerle Atinalılar arasında yapılan “Kallias” anlaşması gereğin Persliler “Khelidoniai” adalarının (Beş adalar) batısına doğru çekilmesinin ardından M.Ö. 446 yılında Likya bağımsızlığını tekrar kazansa da kısa bir süre sonra, Pers hâkimiyetine girer32.

M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in Persleri yenilgiye uğratmasından hemen sonra Likya’nın hemen hemen her eyaletini egemenliği altına almıştır33. Büyük İskender’in Babil’de (M.Ö. 323) ölümünden sonra, ilk önce Makedonlar, M.Ö. 306’da Ptolemaios, M.Ö. 305’de

25 Çevik 2002, 10 dp. 6.

26 “Likyalılar (Lukkalar), 2. binyılda, M.Ö. 1400 tarihlerinde, Kıbrıs’a (Alasia) karşı korsanlık hareketlerinde

bulunmaktadırlar. Mernethap devrinde, (M.Ö. 1227), Likyalılar (Lukkalar) yine bir denizci kavim olarak, Libyalılarla beraber, Mısır istilasına katılmışlardır. Diğer taraftan M.Ö. 1295’te, Kadeş Savaşında, Hititler’in müttefiki olarak, Mısırlılara karşı savaşmışlardır. Bu olayların ilk ikisinde, Likyalılar bir denizci kavim olarak ve deniz kuvvetine sahip olarak görünmektedir. Ayrıca, bu olaylara müstakil bir şekilde katılmaktadırlar. Buradan anlaşılıyor ki, Likyalılar bu devirde kuvvetli bir filoya malik oldukları gibi, bağımsız bir devlet teşkilatı kurmuş olmalıydılar. Zira eğer diğer devletlerle ittifaklara girişmeleri, onlarla münasebet kurmaları bunu göstermektedir. Kıbrıs kralının bu akınları önleyememesi ise, Likyalılar’ın (Lukkalar’ın) gerçekten büyük bir deniz kuvvetine sahip olduklarını ispatlamaktadır. Hatta Kıbrıs kralının, sadece şikâyette bulunup, bunlara karşı harekete geçmekten dahi bahsetmeyişi, böyle bir kavme karşı koymaktan çekindiği şeklinde anlaşılabilir.”; Akşit 1967, 92.

27 Sevin 2007, 134. 28 Bean 1998, 25.

29 Pers kralı Kiros’un kumandanı “Harpagos”. 30 Sevin 2007, 134.

31 Akşit 1967, 116.

32 Akşit 1967, 115–118.; Foss 1996, 1.; Sevin 2007, 134-135. 33 Bean 1998, 27.

(17)

7

Antigonos ve ardından M.Ö. 301’de Lysimakhos bu bölgeye egemen olmuştur34. Bu dönemleri takip eden yıllarda bölge hâkimiyeti sık sık el değiştirmiştir.

M.Ö. 197 yılına gelindiğinde, Seleukos kralı III. Antiokhos’un (M.Ö. 223–187) Phaselis, Limyra, Andriake, Patara ve Xanthos’u ele geçirmiş, kısa süre sonra Roma’nın Magnesia’yı yenilgiye uğratması ile M.Ö. 189 yılında Likya ile yapılan antlaşma gereğince Likya, Rodoslulara verilmiştir35.

M.Ö. 167 yılında Roma’nın tanıdığı bir ayrıcalık sayesinde Likya bağımsız olmuş ve Likya kentleri “Likya Birliği” adı altında toplanmıştır. Bu birliğin ilk başkenti ise Patara olmuştur36.

M.Ö. 88 yıllarında ise Pontos kralı VI. Mithridates37 tarafından ele geçirilen Likya, Mithridates’in Sulla’ya karşı yenilgisinden sonra tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur38. Likya, Mithridates’in işgaline karşı koyduğu için ve savaşta Roma saflarında bulunduğundan dolayı, M.Ö. 84 yılında, Roma tarafında bağımsızlıkları verilmiş, kuzeyde bulunan birkaç şehir39 Likya’ya armağan edilmiştir40.

M.S. 42 yılına gelindiğinde, bölgede yaşanan olaylar nedeniyle41, M.S. 43’te İmparator Cladius’un da emriyle, bir Roma eyaleti olmasına karar verilmiştir42. M.S. 73/74 yılında Pamphylia ile birleştirilen Likya, Diokletianus (M.S. 284–305) ve Konstantinos (M.S. 324– 337)’un reformları ile yeniden tek başına bir eyalet haline getirilmiştir43. M.S. 363 yılında İmparator Julianus döneminde Likya durumunu korumakta ve M.S. 367-393 yılları arasında hüküm süren Gratianus döneminde durumu değişmemiştir44. M.S. 408-450 yılları arasında II. Theodosius döneminde başkent Myra olmuştur ve Aziz Nikolaos sayesinde dini bir kimlik kazanarak yükselişe geçmiştir45. M.S. VI. yüzyıla gelindiğinde, Likya’nın çöküşüne ve

34 Çevik 2015, 40. 35 Bean 1998, 27.

36 Hellenkemper-Hild 2004, 100. 37 Ayrıntılar için bk.; Arslan 2007, 73 vd. 38 Arslan 2002, 117.

39 Kuzeydeki üç şehir; Bubon, Balboura ve Oinoanda. 40 Bean 1998, 30.

41 “İ.Ö. l. yüzyıldaki Roma iç savaşları sırasında, Lykialılar yeniden Brutus ve Cassius'un yağmalarından zarar

gördüler; bunlar İ.Ö.44'de Julius Caesar'ı öldüren kişilerdi. Lykialıların Brutus'e haraç vermeme konusunda direnmeleri, Ksanthos'un istila edilmesi ve yıkımı ile sonuçlandı. Brutus ve Cassius'un İ.Ö. 42'de, Philippi'de Antonius ve Oktavius tarafından yenilgiye uğratılmaları ardından, Antonius Roma ülkesinden kendine pay olarak Doğu'yu aldı ve o da Lykia'nın özgürlüğünü doğruladı; böylece Lykia, Roma gücünün alanı dışında kalan yegâne Küçük Asya bölgesi olarak kaldı.”; Bean 1998, 30.

42 Akşit 1971, 119. 43 Hild 2004, 119-126. 44 Akşit 1971, 127. 45 Çevik 2015, 45.

(18)

8

zayıflamasına neden olan birçok olumsuzluk meydana gelmiştir. M.S. 529-530’da Myra merkez üssü olmak üzere büyük bir deprem meydana gelmiş ve M.S. 542-740 arasında kalan yıllarda bazı savaşlar ile yağmalara maruz kalmış aynı zamanda baş gösteren hastalıklar (veba salgını) yüzünden nüfus kırılmıştır46. Likya’nın bu dönemleri kapsayan yıllarda yaşadığı doğal felaketlerin yanı sıra diğer felaket ise Arap akınlarıdır. M.S. VII. ve VIII. yüzyıl Araplarla savaşılarak geçirilen yıllarıdır47. Doğu Roma için önemli bir deniz üssü olan Likya M.S. VII. yüzyılda en önemli askeri üst haline gelmiştir48. Söz edilen tarihler arasında Araplar ile savaşlar devam etmiş nitekim M.S. 1113 yılına gelindiğinde Türk egemenliği sayesinde bu savaşlar son bulmuş ve Likya, farklı bir kültür yönetimine girmiştir49.

2.4. Ticaret ve Ekonomi

Antik yerleşimlerin tümünde olduğu gibi, Likya’nın yerleşimi ve gelişimini de coğrafi konumu, iklimi, bitki örtüsü, nehirleri ve yer altı zenginlikleri belirlemiştir. Bölgenin verimli ovaları ve bereketli topraklarının yanı sıra Likya’yı öne çıkartan asıl etken ise Antik Dönem deniz ticaret rotaları üzerinde yer almasıdır. Söz konusu rotalar üzerinde konumlanan Likya, yaşamsal hammaddelerin ve çeşitli zenginliklerin taşındığı denizler sayesinde kalkınmış, gelişmiş ve bazı dönemler refah içinde yaşamışlardır.

Bölgenin zenginliklerinden biride ormanlarıdır. Dağların üzerini örten çam ağaçlarının yanı sıra gemi yapımında kullanılan sedir ağaçları50, Likya’nın hammaddelerinden bazılarıdır. Likya ekonomisinde oldukça önemli yeri olan bu ağaçlar, antik dünyada da oldukça ünlüydü51. Libanios, Likya’da filozof ve sofist olarak dersler veren Severus’tan kereste satın almıştır52. Ayrıca Neisa’da bulunan bir yazıtta: “Kilortes’in Arkhiereus olarak göre yaptığı yılda: Hiç kimse hiçbir zaman Kartapis’teki (Kıbrıs Deresi) ormanda kereste kesip yukarı taşıyamadı; ama sadece Hermaios’un oğlu Apollonios’un torunu Artemes ve Hermaios’un oğlu Theodotos’un torunu Hermaios (bunu) başardılar. (Bunu) okuyup öğrenen sizlerin bahtı açık olsun!” yazmaktadır53. Oldukça yoğun kullanıldığını gördüğümüz kerestenin, ayrıca işlenerek de ihracatının yapıldığını söylemek mümkündür. Patara’da sözü edilen sandaletlerde olduğu gibi keresteler, işlenerek farklı ürünler üretildiği de bilinmektedir54. Nitekim bu sandaletlerin ününü

46 Likya’nın M.Ö. 227 yılından M.S. VII. yüzyıla kadar ki yaşadığı felaketler için bk.; Duggan 2004, 123 vdd.;

Duggan 2005, 357 vdd. ddd

47 Arap akınları ve yapılan savaşlar için ayrıca bk.; Çevik 2002,10-17.; Çevik 2015 45-46. 48 Çevik 2015, 46.

49 Çevik 2015, 46-47.

50 Sedir ağaçları için bkz.: Tüner 2002b, 63 dp. 4. 51 Plinius Nat. Hist. XII. 132. 13.

52 Takmer 2006, 27 dp. 47. 53 Şahin 2007, 37 vd. 54 Çevik 2015, 123.

(19)

9

Lukianos:”Seni nankör kul! Patara’dan 1. sınıf sandaletler bile aldım senin için” der55. Tüm bunlar gösteriyor ki bölge, gelirlerinin önemli bir kısmını kereste ve kerestenin işlenmesi ile ortaya çıkartılan ürünlerin ihracından elde etmektedir.

Likya’nın ihracatında önemli yere sahip bir diğer ürün ise mor boyadır56. Üretimi oldukça zahmetli ve pahada değerli ürünler arasında olan57bu mor boyaya aynı zamanda purpur denilmekte ve özellikle Murex Trunculus, Murex Brandaris ve Hexaplex Trunculus türü kabuklu deniz canlılarından elde edilmektedir58. Andriake’deki gümrük yazıtında purpur, gümrüğe dâhil edilen mallar arasında da gösterilir59. Zira Likya sınırları içerisinde yer alan Andriake60 ve Aperlai’de61 mürex işliklerine62 rastlanılmıştır. Ayrıca Phaselis ve Gelidonya Adaları’nda da mürex işliklerine ait izler saptanmıştır63. Bilinen bu işliklerin de yardımı ile üretilen mor boyanın (Purpur), kesin olmamakla birlikte ihraç edildiği söylenebilmektedir.

Denizlerin önemli rol oynadığı Likya’da, deniz ürünlerinin64 olmaması söz konusu olamazdı. Başta balık olmak üzere birçok deniz ürününün bozulmadan taşınması ve taze kalabilmesi için tuzlanması şarttı. Yapılan araştırmalarda, Tristomon’daki65 dörtgen tekneye sahip yapılar aracılığı ile işliklerin boyutları ve kapasiteleri hesaplanarak büyük miktarda tuzlanmış balık üretimi yapıldığı ortaya çıkartılmaktadır66. Benzer yapıların Aperlai’de de olduğu tespit edilmiş ve Tristomon ve Aperlai’nin üretimi toplamda 400 ton olduğu hesaplanmıştır67. Üretimi yapıldığını kanıtlayan bir başka veri ise Kekova Adası üzerinde yer alan balık sosu işlikleridir68. Ada üzerinde 4 adet bulunan söz konusu işliklerde yapılan çalışmalarda ise, üretilen balık sosunun bir seferde 40.000 amphorayı dolduracak şekilde imal edildiği ortaya çıkartılmıştır69. Kekova’da tespit edilen bu son işliklerle birlikte üretimin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Üretilen bu sosların ise bölge ekonomisine önemli oranda katkı sağladığı düşünülmektedir. Ayrıca yine Andriake gümrük yazıtında, balıklar ile ilgili özel

55 Çığır 2003, 189.

56 Mürex kabuklusundan elde edilen mor boya ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk.: Adıgüzel-Kolancı 2017.

57 Takmer 2006, 25 dp. 38 ( 1.5 gr purpur üretimi için yaklaşık olarak 12.000 deniz kabuğu gerekmekte olup Antik

Dönemin en değerli ürünleri arasında gösterilmektedir.)

58 Forstenpointner v.d, 2007, 207. 59 Takmer 2006, 26.

60 Mürex işlikleri için bk.: Çevik-Bulut 2010, 42-43. 61 Foss 1994, 17, Fig. 31-32.; Aslan 2016, 31-46.

62 Mürex ve Mürex işlikleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk.; Forstenpointner v.d. 2009, 247 vd. 63 Çevik 2015, 133.

64 Balıkçılık için bk.; Plinius Nat. Hist. IX. 180.

65 Günümüz Antalya İli, Demre ilçesi, Üçağız köyü olarak geçmektedir. 66 Thomsen-Zimmermann 2002, 63-65.

67 Thomsen-Zimmermann 2002, 64.

68 Ada üzerindeki işlikler için bk.: Aslan 2017, 175 vd. 69 Aslan 2017, 182.

(20)

10

hükümler bulunmaktadır70. Deniz ürünlerinden elde edilen gelir sadece tuzlanmış balık veya balık soslarından sağlanmıyordu. Phaselis’te “dumanlı-isli- balık da satılmaktaydı71. Chelidonia (Gelidonya) Adaları yakınlarında ve Antiphellos çevresinde çıkarılan süngerlerinde değerli olduğu vurgulanmaktadır72.

Likya ekonomisinde önemli bir yeri olan diğer bir ürün safrandır. Antik kaynaklarda sözü geçen ve Likya’da Olympos Dağı’nda oldukça kaliteli olan safranın73, yetiştirildiğine dair bilgiler aktarılmaktadır74. Andriake gümrük yazıtında da Özel gümrüğe tabi mallar arasında safranın yer aldığı görülmektedir75. Ayrıca, zeytinyağı ve şarap da Likya için önem arz eden ürünler arasındadır. Arkeolojik buluntu olarak incelendiği zaman, en çok buluntu da bu ürünlerin üretim aşamasında kullanılan malzemelerden gelmektedir. Nitekim Bey Dağları, Rhodiapolis ve Myra çevresi yüzey araştırmalarında yoğun miktarda zeytinyağı-üzüm/şarap işliği tespit edilmiştir76. Kyaneai bölgesinde yapılan yüzey araştırmalarında da, çok sayıda şarap/zeytinyağı işliği bulunmuş ve bu alanda üretimin miktarı hesaplanmaya çalışılmıştır77. Bölgedeki ağaçların sayısı 200.000 olarak hesaplanmış, bu zeytinlerin işlendiği 600 kadar işlik ile toplam 600.000 litre zeytinyağı üretildiğini belirtmiştir78. Ayrıca Likya’da üretilen şarapla79 ilgili olarak kaynaklarda ”Likya’da yetişen bazı üzümlerden yapılan şarabın bağırsakların bozulmasına yol açacağını” belirtmektedir ve Telmessos şarabının80 çok ünlü olduğu hatta İtalya’ya dahi ihraç edildiği söylenmektedir81. Tüm bu işlikler ve üretimler birkaç bölgeyi temsil etmesine rağmen bu oran, Likya bölgesinin geneline uygulandığı zaman, zeytinyağı ve şarabın ekonomiye katkısının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda anlatılanlar dışında, ihraç edilip edilmediğini bilmediğimiz fakat Andriake gümrük yazıtında gümrüğe dâhil edilmiş birkaç ürün daha vardır ve bunlar özel gümrüğe tabi mallar olarak geçmektedir82. Fakat eldeki veriler, zift ve incir üretiminin olduğu ve ihracatının yapılarak, ekonomiye katkı sağladığını kanıtlar nitelikte değildir.

70 Takmer 2006, 152. 71 Çevik 2015, 135. 72 Tüner 2002b, 63 dp. 4.

73 Safranın ekilmesi, yetiştiriciliği ve kullanım alanları için bk.: Plinius Nat. Hist. XXI. 31-34. 74 Plinius Nat. Hist. XXI, 31.

75 Takmer 2006, 2.

76 Bulut 2005, 191 vd.; Bulut 2007, 417 vd.; Çevik 2008, 189 vd. 77 Kolb 1994, 86,87.

78 Kolb 1997,348 vd.; Kolb 1998, 387 vd.

79 Likya şarabının tıbbi ve insan üzerine etkileri için bk Plinius Nat. Hist. XIV. 117. 80 Telmessos’da üretilen şarap için bk.: Plinius Nat. Hist. XIV. 74.

81 Çevik 2015, 128 dp. 188.

(21)

11

2.5. Deniz Ulaşımı

Antik Dönemde yapılan denizcilik, günümüzde olduğu gibi açık denizler üzerinden yapılmamaktadır. Çünkü gemiler, güçlü motorlara ve açık deniz dalgalarına direnecek donanım ile modern navigasyon cihazlarına sahip değillerdi. Nitekim günümüzde dahi açık denizlerde yol almak zorlu ve tehlikelidir. Bu yüzden Antik Dönem denizcileri, kıyıları takip ederek varmak istedikleri rotalara ulaşmışlardır83.

Likya Bölgesi’nin coğrafi konumundan dolayı en erken dönemlerden itibaren Akdeniz ve Ege arasındaki deniz ticaretinin vazgeçilmez uğrak noktası olmuştur. Zira M.Ö. 14. yüzyıla tarihlenen Uluburun Batığı84ve M.Ö. 1200’lere tarihlenen Gelidonya Burnu Batığı85, Likya’nın Bronz Çağ’dan itibaren, işlek bir deniz ticaretinin var olduğunu belgelemektedir. Ayrıca Likya’nın konumu, limanları ve korunaklı koyları sayesinde Ege ve Levant bölgeleri arasındaki deniz ulaşımının önemli bir merkezi konumundaydı86. Uluburun Batığı kazısında ele geçen Kıbrıs kökenli bakır külçelerde, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz ticari güzergâhları içinde önemli bir yerinin olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Kıbrıs kökenli malların, Uluburun Batığı dışında, Mısır, Levant, Anadolu, Girit ve Yunanistan’da yapılan kazılarda ele geçmesi, batıdan doğuya geçişte önemli bir durak noktası olduğunu kanıtlamaktadır87.

Atina’dan Mısır’a gidecek herhangi bir gemi; Ege adaları, ardından Ionia, Rhodos, Likya kıyıları, Kıbrıs ve Phoinike güzergâhı üzerinde yol almaktaydılar88. Mısır’dan Roma’ya tahıl taşımakta olan Aleksandreia gemileri ise; Aleksandreia, Kap Akamas, Pamphylia Denizi ve Likya rotasını89takip ettiği söylenmektedir90.

83 Antik Çağ’da gemiler için bk.: Casson 2002.

84 Kenan ülkesinden yola çıkıp Kıbrıs'tan bakır aldığı ve Kaş yakınlarındaki Ulu burun açıklarında şiddetli Rüzgâr

nedeni ile battığı düşünülmektedir. Bronz Çağına (İ.Ö. 14. yüzyıla) tarihlenen Uluburun batığının kargosunu Kıbrıs kökenli 10 ton bakır külçe, 1 ton kalay ve 150 cam külçenin yanında, Miken ve Kıbrıs orijinli çanak çömlek, Mısır ve Kenan ülkesinden mühürler, mücevherler, Afrika’dan fildişi, Hippopotamus dişleri, Mısır Firavunu Akheneton'un karısı Nefertiti'ye ait mühür ve birçok ülkelerden gelen küçük objeler oluşur. Bu konu hakkında daha fazla bilgi için Bk.: Bass 1986, 269 vd.

85 Gelidonya burnunda batmış olan ve İ.Ö. 12. yüzyıla tarihlenen erken dönem bir Fenike ticaret gemisidir.

Geminin kargosu arasında bakır, kalay, kurşun külçeler, pişmiş toprak kaplar ve çeşitli ülkelere ait küçük objelerin yanı sıra ağırlık ölçü birimlerinin çeşitliliği, geminin Mısır, Suriye, Filistin, Kıbrıs, Hitit İmparatorluğu, Girit ve Yunanistan sınırları içinde, ticaret yapmış olduğunu göstermektedir. Bu konu hakkında daha fazla bilgi için bk.: Bass 1973, 29 vd.; Bass 1986, 269 vd.; 1991,69 vd.; Alpözen 1997, 95-96.

86 Tüner 2008, 68. 87 Erdem 2002, 96.

88 Tüner2008, 68 vd.; Casson 1979, 179.

89 “Zira Lukian Roma’ya tahıl taşıyan bir tahıl gemisi olan Isis’in Aleksandreia’dan yola çıktıktan sonra Kap

Akamas’ta bir fırtınaya maruz kalıp Sidon’a sürüklendiğini ve oradan yoluna devam etmek için harekete geçerek rotasını Kilikia sahili boyunca Kap Khelidonia’ya doğru yönelttiğini, fakat o yakınlarda yine bir tehlikeye maruz kalıp karaya oturduğunu bildirmektedir.”; Tüner 2008, 69 dp. 272.

(22)

12

Batı’dan gelen denizciler, Likya ve Kilikya kıyılarından geçerek, Suriye’den Mısır kıyılarına giden ana gemi rotasını oluşturmakta olup, Phoinike ve Syria gemileri Aleksandreia’ya giderken düz bir rota izlememekte, Likya ve Kilikya limanlarına uğrayıp hem yaşamsal ihtiyaçlarını giderirler hem de yeni mallar alırlar, buradan Rhodos’a giderek kargosunun bir kısmını boşaltır, gemiye de yeni mallar alarak Aleksandraia’ya doğru hareket ederlerdi91 (Figür 2).

Genel rotalara baktığımız zaman, güzergâhlar kuzey-güney ve doğu-batı yönlü olduğu ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz elde edilen veriler ışığında Likya Bölgesi, iki ana deniz güzergâhı üzerinde yer almasından dolayı, deniz ticaretindeki önemi ortaya çıkmaktadır.

2.6. Kekova (Dolichiste) Lokalizasyonu92

Orta Likya’nın sahil kesiminde yer alan Kekova Adası93, günümüz Antalya İli, Demre ilçesi, Üçağız köyü94 yakınlarında yer almakta olup, Simena (Kaleköy), Teimiusa (Üçağız), Aperlai (Sıcak İskelesi), Akvaryum Koyu, Gökkaya Koyu, İç Ada, Toprak Adası, Aşırlı Ada ve Kişnalı Ada gibi birçok adayı da kapsamaktadır95(Figür 3-6). Kekova Adası’nın konumu itibari ile Uluburun96 ve Gelidonya Burnu97 arasında bir noktada bulunması ise adanın denizcilik faaliyetleri açısından önemini ortaya koymaktadır.

Kekova ismi köken olarak incelendiği zaman birden fazla görüş ortaya atılmaktadır. Bunlardan birincisi; Philip Augustus’un, 1191'de Üçüncü Haçlı Seferi'nden dönerken, Myra ve Castellorizo arasındaki "Ckackoiis"’de durduğu söylenmekte, deforme olan isimden Kekova'nın türetildiği ve Yunan Kakkabos'u (keklik) temsil ettiği belirtilmektedir98. İkinci ise; olasılıkla “hayvan barınağı” olduğu ve kekliklerin yaşadığı bir ada olması nedeniyle, kekliklerin çıkardığı doğal sese -keklik ötüşüne- benzer bir isim olduğu söylenmektedir99.

91 Tüner 2008, 69 dp. 273-274.

92 Bölgede yapılan bazı çalışmalar için bk.; Zimmermann 1992.; Bean 1998.; Hohlfelder 1998.; Peschlow 2001,

197-208.; Hellenkemper - Hild 2004, 581 vd.; Çevik 2002.; Çevik 2015.; Kekova Adası üzerine en spesifik çalışma; Aslan 2014, 335 vd.; Aslan 2016.; Aslan 2017.; Ayrıca Kekova Bölgesi sualtı araştırmaları için bk.; Yıldız 1984.; Özdaş 2011, 60-68.; Aslan 2015a, 321 vd.; Aslan 2015b.; Aslan 2015c, 141-162.; Aslan 2016, 102 vd.; Aslan-Kılıç 2016, 27-50.

93 “Demre ilçesi sınırları içinde yer alan Andriake Limanı’nın 4 km. batısından başlayan ve bölgeye adını veren

Kekova Adası yaklaşık 7.5 km. uzunluğunda, en geniş yeri 1.8 km. ölçülerindedir. Ada kuzeydoğu-güneybatı doğrultuludur ve çoğunlukla dik yamaçlı ve dağlık yapısı yaklaşık 180 m. yüksekliğindedir. Adanın dağlık yapısı tarıma uygun olmamakla birlikte kentsel yerleşimi de oldukça kısıtlamaktadır.”; Aslan 2016, 23

94 “Köyün ismi, eskiden Tristomo olan ve aynı anlama gelen Yunanca sözcüğün Türkçe karşılığıdır.”; Bean 1998,

119.

95 Aslan 2016, 23. 96 Bass 1986, 269 vd.

97 Bass 1973, 29 vd.; Bass 1986, 269 vd.; 1991,69 vd.; Alpözen 1997, 95-96. 98 Foss 1994, 19.

(23)

13

Kekova Adası’nın, merkezi Likya’da yer alan; Phellos, Antiphellos, Aperlai, Apollonia, Isinda, Kandyba, Kyaenai, Trysa, Teimiussai Simena Tyberissus, Myra, Sura gibi kentlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir100. Özellikle Myra’nın liman yerleşimi olan Andriake101 ile birbirlerine çok yakın olmaları nedeniyle, Kekova’nın Andriake ile daha sıkı ilişkiler kurmuş olduğu yorumu getirilebilmektedir102. Zira bu ilişkileri kanıtlar nitelikteki veriler, Likya kentlerinin, kendi birlik ve beraberliklerini korumak, ortak düşmana karşı cephe almak için kendi birliklerini103 kurmuş olmalarıydı104. Bu konuda Strabon, oy hakkını paylaşan yirmi üç kent olduğunu söylemekte ve bunların Ksanthos, Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olarak105 belirtmektedir106. Merkezi Likya’nın kentleri arasında sadece Myra üç oy hakkına sahipti. Fakat birkaç ufak şehir bir araya gelerek de oy hakkı kazanabiliyorlardı ki nitekim Aperlai, Apollonia, İsinda ve Simena ile sympoliteia kurmuşlardır107. Orta Likya’da bulunan daha birçok kent bu şekilde sympoliteialar kurarak oy hakkına sahip olmuşlardır. Nitekim yazılı olarak elimizde veri olmasa da Kekova Adası’nın birkaç şehir ile bir araya gelerek sympoliteia kurmuş olma ihtimali düşünülmelidir. Bu bağlamda gerek üç hakkı alan Myra Kenti’ne yakınlığı gerekse Orta Likya’daki coğrafi konumu nedeniyle Kekova, önemli bir yere sahip olmalıydı.

2.7. Limanları108

Limanlara temelde bakıldığı zaman, yeni bir mal almak ya da elinde var olan malı değiş tokuş yöntemi kullanılarak ticaret yapan, farklı halk ve kültürlere ait temsilcilerin karşılaştığı alanlardır109. Likya’da bulunan limanlarla ilgili olarak Strabon; “Bin yedi yüz stadion uzunluğunda ve engebeli, geçilmesi zor fakat iyi donatılmış limanlara sahip110” olduğunu söylemekte. Nitekim Antik Çağ’da Doğu Akdeniz ticaret rotasının ortasında kalan Likya sahillerinin büyük bir kısmı, dağlık ve kayalıklardan oluşmakta ve sadece bazı yerlerde liman oluşumuna izin vermektedir111. Likya kıyısı boyunca doğudan başlanarak; Idyros, Phaselis, Korykos, Olympos, Posidarisus, Gagai, Melanippe, Phoinikos, Andriake, Simena, Teimiusa,

100 Likya bölgesinde yer alan antik kentler için bk.; Bean 1998, 33-182. 101 Andriake için daha fazla bilgi için bk.; Çevik-Bulut 2010, 37. 102 Bean 1998.; Takmer 2006.; Çevik 2015.; Aslan 2016.

103 Oluşturulan bu birliğe Sympoliteia adı verilmekteydi bk.; Tüner 2002a, 14-19. 104 Akşit 1971, 75-86.

105 Fakat Strabon’un sıraladığı bu kentler ile ilgili tartışmalar sürmektedir.; Akşit 1971, 76.; Bean 1998, 29.; Tüner

2002a, 15.

106 Str. Geo. XIV. 3. 3. 107 Akşit 1971, 78-79.

108 Limanların bölümleri ve tipoloji sorunu için bk.; Aslan 2016, 15. 109 Zimmerman 1992, 168.

110 Str. Geo. XIV. 3. 2.

(24)

14

Aperlai, Antiphellos, Kalamaki, Phoinike, Patara, Pydnai, Artymnessos/Perdikiai, Kalabantia, Karmylessos, Telmessos, Krya, Lissa, Lydai olarak batıya doğru sıralanabilmektedir112. Sözü geçen limanlar dışında isimleri bilinmeyen limanların da olduğu söylenmektedir113. Fakat konumu, siyasi ve ekonomik gücü nedeniyle uluslararası ticarette önemli rol oynayan, Andriake ve Patara gibi büyük limanlar bu özellikleri ile diğerlerinden ayrılmaktadır114. Nitekim Mısırdan Roma’ya tahıl taşıyan gemilerin115, taşıdıkları tahılı geçici olarak Patara ve Andriake’de depolaması bu limanların önemi ortaya koymaktadır116. Andriake limanına kısa bir mesafedeki Kekova Adası’nın konumu bu noktada önem arz etmektedir.

Kekova Adası üzerinde çalışan bir araştırmacı, ada üzerinde limanların bulunduğunu, temiz suyun yeterli olmadığını bu yüzden de ada üzerinde yaşayanların suyu sarnıçlarda depoladığını ve konumu nedeni ile ticarete uygun bir yer olduğunu belirtmektedir117. 1998 yılında ada üzerinde ve çevresinde yapılan araştırmalarda ise, eski taş iskele kalıntılarına rastlanmış ve buradaki limanların, bir bekleme yeri olarak işlev gördüğünü, Andriake’nin kalabalık limanına giriş yapamayan denizcilerin bu alanlarda bekleme yaptığını söylemektedir118.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise, Kekova Adası’nda iki farklı alanda iki farklı liman alanı tespit edilmiştir119. Bunlardan birincisi Ada’nın kuzeybatı bölümünde yer alan ve Tersane Koyu olarak adlandırılan doğal koydaki liman ve liman yapılarıdır120(Figür 7). İkinci olarak ise söz konusu Ada’nın kuzey yamacında, Kuzey yerleşim olarak adlandırılan alanın önünde, kısmen sualtındaki, liman veya mendirek oluşumudur ve küçük teknelerin yanaşma yeri olarak düşünülmektedir121(Figür 8). Söz konusu limanlar bakımından, bölgenin denizcilik faaliyetlerine önemli bir katkı sağladığı düşünülen Kekova Adası, bu nedenden dolayı önem arz etmektedir.

112 Tüner 2002a, 23.

113 Tüner 2002a, 23-24.; Aslan 2016, 20. 114 Aslan 2016, 20.

115 Arslan 2003, 108-112.

116 Zimmermann 1992, 201 vd.; Foss 1994, 25.; Aslan 2016, 20. 117 Foss 1994, 18.

118 Leadbetter 2003, 132.

119 Kekova Adası’nda tespit edilen limanlar ve liman yerleşimleri için bk. Aslan 2016, 47-79. 120 Aslan 2016, 58.

(25)

15

3. AMPHORALAR 3.1. İtalya Amphoraları 3.1.1. Etrüsk Amphorası

M.Ö. VIII. yüzyıldan M.Ö. III. yüzyıla kadar üretilen Etrüsk amphoraları, başta Fransa kıyılarında olmak üzere, Etrurya, Campania, Vulci, Tarquinia, Gravisca, Cerveteri, Pyrgi gibi şehirlerde ele geçmesi kökeninin Batı Akdeniz olabileceği fikrini doğurmuştur122. Nitekim yapılan bazı çalışmalarda kökeni İtalya olarak kabul edilmiş ve bu tip amphoralarda şarap taşındığı belirtilmiştir123. Batı Akdeniz’deki merkezlerde yoğun olarak tespiti yapılan bu amphoraların dağılımları da yine bu merkezlerin çevresi ile sınırlı kaldığı görülebilmektedir124.

Karakteristik denilebilecek forma sahip olan Etrüsk amphoraları, ovalaidal yumurta formlu gövdeleri, yok denilebilecek kadar kısa boyunları, omuza oturan kulak şeklinde kulpları ile benzerlerinden kolay bir şekilde ayrılmaktadır. Bazı dönemlerde halka biçiminde dışa çekik ağız kenarına sahipken bazı dönemlerde ise ağız kısmının uzatılarak üçgen daha belirgin bir çıkıntı yaptığı görülmektedir. Bu değişen formlar ise bazı araştırmacılar tarafında belli bir tipoloji içinde derlenmeye çalışmıştır125. Çalışmamızda tespit edilen Etrüsk amphorası ise bu tipoloji içinde Etrüsk A-ETR 3A tipi olarak saptanmıştır126. Tespit ettiğimiz Etrüsk A-ETR 3A formu ise nispeten tam olarak korunmuş sadece bir kulbu kırık şekilde günümüze kadar ulaşmıştır.

Etrüsk A-ETR 3A amphorasının benzerleri ise; Agde, Saint-Raphael, La Couronne, Collias, Sete, Tamaris, Rhone vadisinde, Lattes, Montjean, Vulci, Poggio Bracchino ve Capua’da bulunan merkezlerde ele geçmiştir127. Ayrıca Fransa’da Marsilya yakınlarında bulunan Ecueil de Miet 3 ile Cap d’Antibes batıklarında bu tip amphoralar M.Ö. 600-525 yılları arasına tarihlendirilmiştir128. Vulci’de yapılan kazılarda ele geçen örnekler M.Ö. 600-575 yıllarına129, Py tarafından benzeri M.Ö. 625-525 yıllarına130, Selinunte’de M.Ö. VI. yüzyıla ve Pestavecchia Nekropolü’nde M.Ö. VI.- V. yüzyıla131, Kekova Sualtı Araştırmalarında tespit edilen aynı tip amphora ise M.Ö. 625-525 yılları arasına tarihlendirilmiştir132. Çalışmamızda

122 Py 1993, 28-29.

123 Sciallano-Sibella 1991, 28.; Py 1993, 28-29.

124 Etrüsk amphoralarının dağılımı için bk.; Daniel 2009, 93.

125 Etrüsk amphoralarının tipoloji için bk.; Py-Py 1974, 141-254.; Gras 1985.; Bouloumie 1980.; Rizzo 1990 11-30.;

Daniel 2009, 20-34.; Okan 2011, 140-146.; Okan 2014, 27-40.

126 Py 1993, 29.

127 Py-Py 1974, 141-254.; Marchand 1982, 145-158.; Gras 1985. 128 Daniel 2009, 51-52, fig. 16.

129 Okan 2011, 145, dp. 544-545. 130 Py 1993, 29.

131 Etrüsk amphoralarının buluntu yerleri ve tarihlemesi için ayrıca bk.; Purpura 1978, 43-49, fig 1-10. 132 Aslan 2015a, 322, kat. no.9, fig. 1.9, 3.9.

(26)

16

tespit edilen Etrüsk A-ETR 3A amphorası ise La Liquiere’de bulunan yakın benzerinden dolayı M.Ö. 575-550 yılları önerilmektedir133(Kat. No: 1 - Fig. 9).

3.1.2. Greko-İtalik Amphorası

Class 2, Republicaine 1, Lamboglia 4 olarak da bilinen134 Greko-İtalik amphoraları, Grek amphoralarına benzerliklerinden dolayı bu isim ile anılmaktadır135. Farklı dönemlerde, farklı formlar ile üretim gören bu tip amphoraların üretim yerleri problemlidir. Fakat yapılan çalışmalar bu tipe ait amphoraların bazıları Fransa, İspanya, Afrika, İtalya sahilleri ve Sicilya’da bulunan merkezlerde üretildiği düşünülmektedir136. Bu kapsamda, 5 ana gruba ayrılan Greko-İtalik amphoralarının137 “a” formunun Sicilya’da, “b” forumunun İtalya’da, “c” formunun Cosa’da, “d” formunun Cosa yakınlarında ve Pompei’de, “e” formunun ise İspanya’da üretildiğini belirtmektedir138. Muhtemelen İtalya şarabını taşıyan bu tipe ait amphoralar139, Batı Akdeniz başta olmak üzere, özellikle İtalya, Sicilya, Fransa, İspanya ve Kuzey Afrika’daki merkezlerde yoğun olarak ele geçmekte, ayrıca Doğu Akdeniz’de ise bazı alanlarda az da olsa rastlanılmaktadır140.

Karakteristik bir ağız kenarına sahip bu amphoralar form olarak; mantar biçiminde ağız kenarına, silindirik kısa boyun, keskin bir açıya sahip omuza, ovalleştirilmiş eğimli kulplara, geniş ovoid bir gövdeye ve aşağı doğru çekilerek uzatılmış bir dibe sahiptir. Bu forma uygun olarak, çalışmamızda tespit edilen Greko-İtalik amphorasının ise mantar ağzı, kısa boynu ve iki adet kulbu ile günümüze kadar ulaşabilmiştir. Kulpların gövdeye oturduğu yerden itibaren yani gövde kısmı kırık olarak ele geçen amphoranın üzeri ise yoğun kalker tabakası ile kaplıdır. Ele geçen bu tipe ait amphora, belli bir kontekst oluşturmayıp tekil olarak tespit edildiğinden dolayı, benzerlerinden yola çıkılarak tarihlendirme yapılmaya çalışılmıştır.

Secca di Capistello Batığında ele geçen bu tip amphoralar, Toskana’da Cerbone Nekropolisi’nde M.Ö. IV. yüzyılın sonu M.Ö. III. yüzyılın başlarına141, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde M.Ö. III. – II. yüzyıl arasına142 Arslan Eyce Taşucu Amphora Müzesi’nde bulunan benzeri M.Ö. III. yüzyılın başlarına143 tarihlendirilmiştir. Çalışmamızda

133 Aynı tarihli benzerleri için ayrıca bk.; Duval 1998, 156, fig. 28. 134 Peacock-Williams 1986, 84.

135 Şenol 2009, 133.

136 Will 1982, 344.; Doğer 1991, 18.; Şenol 2009, 133. 137 Will 1982, 338-356.

138 Will 1982, 338-356 Peacock-Williams 1986, 84.

139 Will 1982, 354.; Peacock-Williams 1986, 85.; Şenol 2009, 133.;

140 Lamboglia 1955.; Beltran 1970.; Zemer 1977.; Riley 1979.; Peacock-Williams 1986, 85. 141 Şenol 2009, 215. dp. 238-239.; Olcese 2005, 60-75.

142 Alpözen v.d. 1995, 106. Env. No. 2834. 143 Şenol 2009, 215. Env. No. T018.

(27)

17

yer alan Greko-İtalik amphorası ise Elizabeth Lyding Will’in oluşturduğu tipolojideki “a” formu ile yakın benzerliğinden dolayı144 M.Ö. IV. yüzyılın sonları ile M.Ö. III. yüzyılın başlarına ait bir tarih önerilmektedir145 (Kat. No: 2 - Fig. 10).

3.1.3. Lamboglia II Amphorası

İlk defa Nino Lamboglia, bu tip amphoraları bilim dünyasına tanıttığından söz konusu form araştırmacının ismi ile anılmaktadır146. Form olarak karakteristik denilebilecek bir forma sahip bu amphoralar, kalın sağlam bir görünüşe sahiptir. Bu tip amphoraların başlangıçta üretim yeri problemli olmasına rağmen147 Kuzey İtalya’nın Adriyatik Denizi kıyılarında yapılan araştırmalarda söz konusu amphoralara ait atölyelerin bulunması ile kökeni hakkındaki tartışmalar netlik kazanmıştır148. Lamboglia II amphoralarının içerisinde, bölgenin üretimi ile paralel olarak zeytinyağı ve şarap taşındığı düşülmektedir149. Apulia Bölgesi’nde üretilen zeytinyağının bu amphoralarda taşındığı150 öne sürülmesine rağmen Madrague de Giens Batığında ele geçen Lamboglia II amphoraları üzerinde yapılan analizlerde içinde şarap taşıdığı ortaya çıkartılmıştır151.

Lamboglia II amphoraları, üretildiği yer ve çevresi olan İtalya Yarımadası’nın kuzeyi ve Güney Fransa kıyılarında tespit edilen batıklarda ele geçmişlerdir152. Bu bölgeler dışında ise başta Batı Akdeniz olmak üzere Doğu Akdeniz kıyılarında, Ege’de, Kuzey Afrika’da ve Karadeniz’deki bazı merkezlerde ele geçmiştir153. Ayrıca İskenderiye ve Delos gibi önemli ticaret merkezlerinde de yoğun olarak bu tipe rastlanılmıştır154. Nitekim Lamboglia II amphoralar, İna tarafından yapılan çalışmalarda Türkiye kıyılarında, Yalıkavak çevresinde tespit edilmiş155, yine benzer bölgeler olan Çeşme Yarımadası civarında İkizler Körfezi’nde de bu amphoraları taşıyan batık tespit edilmiştir156.

144 Will 1982, 338-356. pl. 85. b.

145 Greko-İtalik amphoralarının form gelişimi, ele geçen merkezleri ve tarihlendirmesi için bk.; Lamboglia 1955.;

Benoit 1957.; Peacock-Williams 1986, 84-85.; Sciallano-Sibella 1991, 30-31.; Doğer 1991, 15-19. R.11-15.; Py 1993.; Alpözen v.d. 1995, 45.; Olcese 2005, 60-75.; Tezgör-Inaishvili 2009.

146 Lamboglia 1955, 262-265.

147 Kökeni hakkında ayrıntıları için bk.; Peacock-Williams 1986, 99. 148 Cipriano-Carre 1989, 80-81. fig.12.

149 Lamboglia II amphoralarında taşınan ürünler için bk.; Peacock-Williams 1986, 100. 150 Şenol 2003, 72. dp. 174. 151 Formenti v.d. 1978, 95-100. 152 Formenti v.d. 1978, 98-100. 153 Sibella 2002, 9. 154 Empereur-Hesnard 1987, 33. 155 Sibella 2002, 9. 156 Özdaş 2007, 448.

(28)

18

Çalışmamızda tespit edilen Lamboglia II amphorasının, ağız, boyun ve kulpların bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiş tespiti yapıldığı yer itibari ile tekil durumda rastlanılmıştır. Bu tipe ait amphoranın form tanımı yapılacak olursa; kalın, dışa taşkın ağız kenarına, masif, silindirik ve yüksek bir boyuna, ağızın alt kısmından boyunun ise üst bölümünden başlayarak omuzda gövde ile birleşen oval kesitli kulplara, geniş bir gövdeye ve sivri bir kaideye sahiptir157. Bu forma uygun ele geçen Lamboglia II amphoralarının gelişimine uygun olarak ise bazı araştırmacılar alt gruplara ayırarak tipoloji oluşturmaya çalışmışlardır158.

M.Ö. II. yüzyıldan M.Ö. I. yüzyılın ortalarına kadar üretildiği bilinen Lamboglia II amphoraları159, üretildiği yıllar boyunca birçok etkiye maruz kalarak form değişimine uğramıştır. Üretildiği dönemlerde formu çok beğenilmiş ve tutulmuş olmalı ki kendisinden sonra üretilen çoğu amphorayı da bu sebeple etkilediği görülmektedir. Bu kapsamda çalışmamızda tespit edilen Lamboglia II amphorası benzerleri yardımı ile belli bir tipoloji yerleştirilecek ve tarihlemesi yapılacaktır. Nitekim yoğunlukla batıklarda bulunan bu amphoraların benzerleri; İkizceler’de tespit edilen batıktaki benzerleri M.Ö. II. yüzyılın ikinci yarısı M.Ö. I. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen örnekler ile karşılaştırılmıştır160. Kekova Adası’nda sualtında tespit edilen lamboglia II amphorası M.Ö. II. yüzyıldan sonraya161, Knidos sualtı araştırmalarında M.Ö. II. yüzyıl sonu M.Ö. I. yüzyılın ilk yarısına162,Marmaris Müzesi’nde bulunan bir benzeri M.Ö. II. yüzyılın sonu M.Ö. I. yüzyılın ilk yarısına163, Alanya Müzesi’nde M.Ö. II.-I. yüzyıla164, Arslan Eyce Taşucu Amphora Müzesi’nde M.Ö. II. yüzyıl sonu165 olarak tarihlendirilmiştir166. Çalışmamızda yer alan Lamboglia II amphorası, Vis Adası167 Sualtı kazında ele geçen yakın benzerinden dolayı M.Ö. II. yüzyılın sonları olarak tarihlendirilmesi uygundur (Kat. No: 3 - Fig. 11).

157 Lamboglia II amphoraları Dressel 6 amphorası ile yakın benzerlik gösterdiğinden dolayı bazı araştırmacılar bu

amphoraları iki isimle de anmışlardır.; Peacock-Williams 1986, 98-101.; Sibella 2002, 9. Bir başka araştırmacı ise bu formları iki ayrı amphora olarak incelemiştir.; Sciallano-Sibella 1991, 35-36.

158 Lamboglia II amphoralarının tipolojisi için bk.; Sciallano-Sibella 1991, 35. Slovenec 2003, 253. fig.1.; Radic 2003,

158. fig.2-3.

159 Şenol 2003, 70.

160 Özdaş 2007, 438-448. fig. 7-8. 161 Aslan 2015a, 232-266. fig. 1.11 - 3.11. 162 Aslan 2015b, 110-111. fig. 16. 163 Şenol 2003, 71. Env. no. 1-1-60. 164 Sibella 2002, 8-9. fig. 10. 165 Şenol 2009, 217. env. no. T151.

166 Benzer Lamboglia II amphoralarının tarihlemesi için bk.; Peacock-Williams 1986, 98-101.; Cipriano-Carre 1989,

80-81. fig.12.; Formenti v.d. 1978, 95-100.; Ožanić 2005, 137.

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmada ayrıca, öğretmen adaylarının güvenlik farkındalığının cinsiyete göre değişip değişmediği araştırılmış ve kız öğrencilerin sosyal ağ

AREN Sadun, İstihdam, Para ve İktisadi Politika, 11.b., Ankara: Savaş Yayınevi, 1998 DOĞAN Seyhun, IMF İstikrar Programları ve Türkiye, İstanbul: Işıklı Yayın, 1997

Konu ile ilgili bir çalışmada silisyumun uygulamalarının fasulye bitkisinde kök yaş ve kuru ağırlıkları üzerine etkisi bu çalışmadaki bulgulara benzer şekilde

Üçüncü makâl zümürrüd madeni- ni beyan eder: Zümrüt tafl›yan kifli yara- maz ve perîflân düfl 6 (kar›fl›k rüya)

fieyh Hasan Feyzî (ö.1102/1689)’ye atfe- dilen müstezâd kaside, Feyzî-i Kefe- vî’nin Ravzatü’l-‹bâd adl› eserinin 7b-9a varaklar›nda bulunmakta olup, eski

Dünyanın değişik yörelerinde yapılan çalışm alar­ da koroner kalp hastalığında; ilaçlardan koles- terollaminle % 19, gem fıblorozille %34, pravas- tadille % 31,

Sonuç ve öneri olarak; sportif aktivitelere katılan çalışanların, spor aktivitelerine katılmayanlara göre yaşam kalitesi, örgütsel bağlılık ve iş performansı

Tablo 3.67: Diyetle indüklenmiş obez sıçanlarda serum açile ghrelin