• Sonuç bulunamadı

NAKIS SANAYİNDE ÇALISAN ELEMANLARIN MESLEKİ YETERLİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE YETERLİLİKLERE DAYALI PROGRAM MODELİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "NAKIS SANAYİNDE ÇALISAN ELEMANLARIN MESLEKİ YETERLİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE YETERLİLİKLERE DAYALI PROGRAM MODELİ"

Copied!
156
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

NAKIŞ EĞİTİMİ BİLİM DALI

NAKIŞ SANAYİNDE ÇALIŞAN ELEMANLARIN MESLEKİ

YETERLİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE YETERLİLİKLERE

DAYALI PROGRAM MODELİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Leyla İNALKAÇ

Ankara Ocak, 2010

(2)
(3)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

NAKIŞ EĞİTİMİ BİLİM DALI

NAKIŞ SANAYİNDE ÇALIŞAN ELEMANLARIN MESLEKİ

YETERLİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE YETERLİLİKLERE

DAYALI PROGRAM MODELİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Leyla İNALKAÇ

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Huriye ÇIRAKOĞLU

Ankara Ocak, 2010

(4)

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne

Leyla İNALKAÇ‘ın “Nakış Sanayinde Çalışan Elemanların Mesleki Yeterliliklerinin Belirlenmesi ve Yeterliliklere Dayalı Program Modeli” başlıklı tezi 15.01.2010 tarihinde, jürimiz tarafından Nakış Eğitimi Ana Bilim / Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: Yrd. Doç. Dr. Neşe GÜNEŞ ...

Üye (Tez Danışmanı): Yrd. Doç. Dr. Huriye ÇIRAKOĞLU ...

(5)

iii

ÖN SÖZ

Bireyin estetik zevkinden doğan nakış, günümüz teknolojisi ile endüstri sektörü haline gelmiştir. Gelişen nakış endüstrisi için nitelikli insan gücüne gereksinim vardır. Bu nedenle sektöre insan gücü yetiştiren mesleki eğitim programlarının değişen gereksinimlere göre planlanması gerekmektedir. Bu planlanmanın yapılabilmesi için sektörün aradığı niteliklerin belirlenmesi gerekmektedir.

Bu araştırmada nakış endüstrisinde kaç tür elemanın çalıştığı, bu elemanlarda bulunması gereken yeterlilikler anket tekniği ve iş analizi yöntemi ile belirlenmiştir.

Dört bölüm halinde düzenlenen çalışmanın birinci bölümünde; araştırmanın problemi tanımlanmış, araştırmanın amacı, alt problemleri ve önemi açıklanmış, sınırlılıklar ve varsayımlar belirlenip araştırmayla ilgili tanımlara ve ilgili araştırmalara yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümde; sanat, el sanatları, işleme, işlemenin tarihi, eğitim, eğitim endüstri ilişkisi, istihdam ve eğitim-istihdam arsındaki ilişki, okul endüstri işbirliği, mesleki ve teknik eğitim, meslek liseleri, yüksek öğretim, bilgisayarlı nakış programları, nakış makinelerinin çeşitleri, nakışçı ve nakışta kullanılan araç ve gereçler ile ilgili bilgiler literatürden elde edilen bilgilerle açıklanmıştır.

Üçüncü bölümde; evren ve örneklem, verilerin toplanması ve analizi açıklanmıştır. Bu araştırmanın örneklemini İstanbul ili nakış sanayisinde bulunan 38 firma ve alanında uzman 142 elemana uygulanan anket formları oluşturmaktadır.

Dördüncü bölüm; araştırmada anketlerden elde edilen sonuçların yorumlandığı bulgular ve yorum kısmından oluşmaktadır.

Beşinci bölümde ise araştırmadan elde edilen sonuçlara ve konu ile ilgili önerilere yer verilmiştir.

Araştırmanın her aşamasında desteğini ve rehberliğini esirgemeyen ve sürekli olarak deneyimlerinden yararlandığım danışmanım, Sayın Yrd. Doç. Dr. Huriye ÇIRAKOĞLU ve Sayın Yrd. Doç. Dr. Neşe GÜNEŞ’e bütün katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Aynı zamanda araştırmanın her aşamasında desteğini esirgemeyen ve sonsuz bir sabırla destek veren aileme, Ebru nakış ve Fatih nakış yöneticilerine minnet ve şükran duygularımı sunarım.

Leyla İNALKAÇ ANKARA 2010

(6)

iv

ÖZET

NAKIŞ SANAYİNDE ÇALIŞAN ELEMANLARIN MESLEKİ

YETERLİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE YETERLİLİKLERE

DAYALI PROGRAM MODELİ

İNALKAÇ, Leyla

Yüksek Lisans, Nakış Eğitimi Dalı

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Huriye ÇIRAKOĞLU Ocak – 2010, 155 sayfa

Bu araştırmanın amacı, çalışma yaşamının gereksinim duyduğu elemanların niteliklerinin tanımlanmasında iş yaşamınca belirlenen ve benimsenen mesleki yeterlilikler doğrultusunda program modeli oluşturmaktır.

Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde bulunan İNSAD ve İstanbul Sanayi Odasına bağlı seksen adet küçük, orta ve büyük ölçekli nakış işletmesi oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi; evrenden seçilen ve evreni temsil ettiğine inanılan, nakış işletmelerinden ulaşılan otuz sekiz işletmede çalışan ve alanında uzman yüz kırk iki kişisinden oluşmaktadır. Örneklemi evrenden görüşmeyi kabul edenler oluşturmuştur.

Nakış eğitimi programının oluşturulmasında, nakış alanı için görev grupları belirlemek amacıyla uzman kişilere iş analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda “tasarımcı, desenci, işaretçi, numuneci, makineci, kalite kontrolcü ve kalite kontrol bölümü içinde onarıcı ve temizleyici” den oluşan altı görev grubu belirlenmiştir. Belirlenen bu görev gruplarının yeterlilik durumlarının önem derecelerinin belirlenmesi ve iş tanımları için işletmedeki konu ile ilgili uzman kişilere (tasarımcı, desenci, işaretçi, numuneci, makineci, kalite kontrolcü ve kalite kontrol bölümü içinde onarıcı ve temizleyici) görev gruplarını içeren anket uygulanmıştır. Toplanan veriler, önce veri kodlama formlarına işlenmiştir. Daha sonra bilgisayara aktarılan veriler üzerinde gerekli istatistiksel çözümlemeler için Excel ve SPSS 13.0 paket programından yararlanılmıştır. Frekans, yüzde ve aritmetik ortalamaları hesaplanarak tablolaştırılmıştır.

Araştırmadan elde edilen bulgu ve yorumlara göre, altı görev grubuyla ilgili mesleki yeterliliklerin büyük çoğunluğunun çok gerekli ve gerekli olduğu ortaya çıkmıştır. Çıkan bu sonuçlar doğrultusunda nakış alanı için eğitim programının genel yapısı oluşturulmuştur. Program oluşturulurken her bir görev dalı için uzmanlık eğitimi esas alınmış, bununla birlikte farklı bir görev yan dal olarak seçilmiştir. Ayrıca nakış eğitimi programı, ilköğretim mezunlarına meslek edindirmek amacıyla bir sertifika programı olarak önerilmektedir.

(7)

v

Hazırlanan program modelinin uygulanması sonucunda, nakış eğitimi alanından mezun öğrencilerin istihdam edilmelerinin daha kolay olması ile birlikte iş yaşamlarında daha başarılı ve verimli olacakları düşünülmektedir.

(8)

vi

ABSTRACT

DEFINING PROFESSIONAL QUALIFICATION OF THE PERSONEL

WORKING ON THE INDUSTRY OF EMBRIODERY AND THE

MODEL OF PROGRAM BASED ON PROFICIENCY

Post Graduate Study, the Training Branch of Embroidery

Supervisor: As. Prof. Dr. Huriye Çırakoğlu January – 2010, 155 page

The aim of this research is to create a program model, while defining the qualifications of the people whom are wanted and needed for the working area through the professional qualifications determined and accepted by business field.

The placement of the research is the eighty small, medium and large embroidery companies. The sample of the research is formed by the one hundred forty two experts who are believed to be chosen and represent this field from the thirty eight companies which are connected with. The sample is formed by the companies who accepted to be involved in.

While creating this program embroidery training, a working analysis is applied to the experts for the aim of determining the task groups for the field of embroidery. In conclusion of the analysis, six task groups defined as ‘designer, drawer, signer, sampler, machinery, quality controller and the quality controller part’ consist of six groups including repairer and cleaner. Inquires are carried out to the experts to determine the priority and the working description of these groups’ proficiency (designer, drawer, signer, sampler, machinery, quality controller and quality controller including repairer and cleaner). The data, firstly recorded to the data coding forms. And then, to make the necessary statistical analysis on the data which is corporate, excel and SPSS 13.0 are used. Frequency is scheduled calculating per cent and arithmetical average.

According to the results and comments of the research, it is clear that most of the professional qualifications about six task groups are pretty necessary. Due to these results the general structure of training program is formed. Proficiency training for each task groups is needed while forming the program, however a different task branch is chosen as a supplementary branch. Also embroidery training program is offered as a certificated program in order to supply a profession for the primary school graduates.

It is thought that after preparing this program model, the embroidery graduate will be more easily educated and they will be more profitable and successful.

(9)

vii

İÇİNDEKİLER

Sayfa

JURİ UYELERİ İMZA SAYFASI...ii

ÖN SÖZ ... iii 

ÖZET ... iv 

ABSTRACT ... vi 

TABLOLAR LİSTESİ ... x 

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi 

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ ... xii 

KISALTMALAR LİSTESİ ... xiii 

BÖLÜM I ... 1  1. GİRİŞ ... 1  1.1. Araştırmanın Problemi ... 3 1.2. Problem Cümlesi ... 6 1.3. Alt Problemler ... 6 1.4. Araştırmanın Amacı ... 6 1.5. Araştırmanın Önemi ... 6 1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 9 1.7. Varsayımlar ... 10 1.8. Terimlerin Tanımlanması ... 10 1.9. İlgili Araştırmalar ... 11 BÖLÜM II ... 15  2. KURAMSAL ÇERÇEVE ... 15  2.1. Sanat ... 15 2.2. El Sanatları ... 16 2.3. İşleme (nakış) ... 18 2.3.1. İşlemenin Tarihçesi ... 18 

2.4. Dikiş ve Nakış Makineleri ... 31

2.4.1. Dikiş ve Nakış Makinelerinin Tarihi Gelişimi ... 31 

2.4.2. Nakış Makinelerinin Çeşitleri ... 33 

2.4.2.1. Düz dikiş makineleri ... 34 

2.4.2.2. Otomatik dikiş-nakış makineleri ... 34 

2.4.2.3. Kasnak işi (süzeni) yapan makineler ... 35 

2.4.2.4. Bilgisayarlı nakış makineleri ... 35 

2.4.2.4.1. Aile tipi nakış makineleri ... 36 

2.4.2.4.2. Sanayi tipi nakış makineleri ... 36 

2.5. Bilgisayar Kontrollü Nakış’ın Tanımı ... 38

2.6. Elektronik (Bilgisayar Destekli) Nakış Makinelerinin Genel Özellikleri ... 38

2.6.1. Elektronik (Bilgisayar Destekli) Nakış Makinelerinin Nakış Kontrol Ünitesi Genel Özellikleri ... 38 

2.7. Bilgisayar Destekli (Elektronik) Nakış Makinelerinde Kullanılan Malzemeler . 45 2.7.1. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan Kumaşlar ... 45 

2.7.2. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan İplikler ... 45 

2.7.3. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan İğneler ... 47 

2.7.4. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan Telalar ... 48 

2.7.4.1. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan Telaların Özellikleri ... 48 

(10)

viii

2.7.4.2. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan Telaların Liflerine

Göre Çeşitleri ... 48 

2.7.4.2.1. Dokuma telaları ... 48 

2.7.4.2.2. Preslenmiş telalar (dokunmamış ( nonwoven ) telalar) ... 49 

2.7.4.2.3 Enjeksiyon telalar ... 49 

2.7.4.3. Nakış Yapımında Kullanılan Telalar ... 50 

2.7.5. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Kullanılan Puphy veya Eva ... 51 

2.8. Bilgisayar Destekli Nakış Makinelerinde Yapılan Nakış Çeşitleri ... 51

2.9. Bilgisayar Destekli Nakış’ın Yapılma Süreci ... 54

2.9.1. Nakış makinesinin ayarları ... 54 

2.9.2. Nakış makinelerinin bakımı ve temizliği ... 54 

2.9.3. Nakış ölçüleri ve işaret kalıbı ... 54 

2.9.4. Desen hazırlanması ... 55  2.9.5. Numune çalışması ... 55  2.9.6. Seri üretim ... 56  2.9.7. Yedek iş ... 56  2.10. Kalite Kontrol ... 56 2.11. Eğitim ... 56

2.11.1. Eğitim Sanayi İlişkisi ... 57 

2.11.2. Eğitim Ekonomi İlişkisi ... 58 

2.12. İstihdam ... 59

2.12.1. Eğitim İstihdam İlişkisi ... 60 

2.13. Sanayi (Endüstri) ... 63

2.13.1. Okul Sanayi İşbirliği ... 64 

2.13.2. Nakış Sanayi İlişkisi ... 65 

2.14. Sanayi Nakışçısı ... 66

2.14.1. Tanım ... 66 

2.14.2. Görevler ... 66 

2.14.3. Nakışçının İş Unvanları ... 66 

2.14.4. Kullanılan Alet ve Malzemeler ... 67 

2.14.5. Mesleğin Gerektirdiği Özellikler ... 67 

Sanayi nakışçısı olmak isteyenlerin; ... 67 

2.14.6. Çalışma Ortamı ve Koşulları ... 68 

2.14.7. Çalışma Alanları ve İş Bulma Olanakları ... 68 

2.14.8. Meslek Eğitiminin Verildiği Yerler ... 69 

2.14.9. Meslek Eğitimine Giriş Koşulları ... 70 

2.15. Mesleki ve Teknik Eğitimin Tarihsel Gelişimi ... 70

2.15.1. Üretim Sistemleri ... 70 

2.15.2. Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Tarihi ... 71 

2.15.2.1. İmparatorluk Döneminde Mesleki ve Teknik Eğitim ... 71 

2.15.2.2. Cumhuriyet Döneminde Mesleki ve Teknik Eğitim ... 72 

BÖLÜM III ... 75 

3.YÖNTEM ... 75 

3.1. Araştırma Modeli ... 75

3.2. Evren ve Örneklem ... 75

3.3. Verileri Toplama Teknikleri ... 76

3.4. Veri Çözümleme Yöntemleri ... 77

(11)

ix 4. BULGULAR VE YORUMLAR ... 79  BÖLÜM V ... 102  5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 102  5.1. Sonuç ... 102 5.2. Öneriler ... 121 KAYNAKÇA ... 122  EKLER ... 127

EK 1: MESLEK LİSELERİ El SANATLARI TEKNOLOJİSİ ALANI ÇERÇEVE ÖĞRETİM PROGRAMI HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ ……….128

(12)

x

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 1: Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne Bağlı Okulların Okul ve Öğrenci Durumu ... 69  Tablo 2: Anket Uygulanan Nakış İşletmeleri ... 78  Tablo 3: Uzman Kişilerin “Puncher (Desenci)” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirmelerinin Dağılımı ... 81  Tablo 4: Uzman Kişilerin “İşaretçi” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirmeleri-nin Dağılımı ... 84  Tablo 5: Uzman Kişilerin “Numuneci” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirme-lerinin Dağılımı ... 87  Tablo 6: Uzman Kişilerin “Makineci” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirmele-rinin Dağılımı ... 90  Tablo 7: Uzman Kişilerin “Onarıcı ve Temizleyici” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirmelerinin Dağılımı ... 93  Tablo 8: Uzman Kişilerin “Kalite Kontrol Elemanı” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri Değerlendirmelerinin Dağılımı ... 96 

(13)

xi

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 1: Nakış Alanında Çalışan Elemanların Görev Grupları ... 99 

Şekil 2: Sanayi Nakış Eğitimi Sertifika Programı Genel Yapısı ... 104 

Şekil 3: Tasarımcı Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 105 

Şekil 4: Desenci Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 106 

Şekil 5: İşaretçi Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 109 

Şekil 6: Numuneci Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 112 

Şekil 7: Makineci Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 115 

Şekil 8: Onarıcı ve Temizleyici Uzmanlık Eğitimi Sertifika Program Yapısı ... 117 

(14)

xii

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ

Sayfa

Fotoğraf 1. Elias Howe'un Masuralı Makinası ... 32 

Fotoğraf 2. Kollu Singer Dikiş Makinesi ... 32 

Fotoğraf 3: Düz Dikiş Makinesi ... 34 

Fotoğraf 4: Otomatik Dikiş-Nakış Makinesi ... 35 

Fotoğraf 5: Otomatik Dikiş-Nakış Makinesi www.derelimakina.net...50

Fotoğraf 6: Kasnak İşi Yapan Makine ... 35 

Fotoğraf 7: Aile Tipi Bilgisayarlı Nakış Makinesi ... 36 

Fotoğraf 8: Sanayi Tipi Bilgisayarlı Nakış Makinesi ... 37 

Fotoğraf 9: Yeni Kasnak Sürüş Sistemi ... 38 

Fotoğraf 10: İplik Kopmasını Algılayan Döner Sistem ... 39 

Fotoğraf 11: Yüksek Hıza Uygun İplik Germe Ayarı ... 39 

Fotoğraf 12: Uzaktan Kumanda ... 39 

Fotoğraf 13: Otomatik Yağlama Sistemi ... 40 

Fotoğraf 14: AC servomotor ... 42 

Fotoğraf 15. Elektrik Kontrol paneli ... 42 

Fotoğraf 16: LCD Monitör . ... 42 

Fotoğraf 17: Dokunmatik Kontrol Paneli ... 43 

Fotoğraf 18: CF Kartı ... 43 

Fotoğraf 19: Tek Kafalı Elektronik Nakış Makinesi ... 43 

Fotoğraf 20: İki Kafalı Elektronik Nakış Makinesi ... 44 

Fotoğraf 21: Dört Kafalı Elektronik Nakış Makinesi ... 44 

Fotoğraf 22: Sekiz Kafalı Elektronik Nakış Makinesi ... 44 

Fotoğraf 23: Çok Kafalı Elektronik Nakış Makinesi ... 45 

Fotoğraf 24: Dokuma Tela ... 49 

Fotoğraf 25: Nonwoven Tela ... 49 

Fotoğraf 26: Suda Eriyen Tela ... 50 

Fotoğraf 27: Ütü ile Eriyen Tela ... 50 

Fotoğraf 28: Kâğıt Tela ... 51 

Fotoğraf 29: Arma Örneği ... 52 

Fotoğraf 30: Lazer kesimi...53

Fotoğraf 31: Lazer Kesim Makinesi... 53

Fotoğraf 32: Pul-Payet Nakışı ... 53 

Fotoğraf 33: İşaret Kalıbı ... 54 

Fotoğraf 34: Desen Hazırlama ... 55 

(15)

xiii

KISALTMALAR LİSTESİ AR-GE: Araştırma Geliştirme

DİE: Devlet İstatistik Endüstrisi DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

GÜMEF: Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi İNSAD: İstanbul Nakışçılar Derneği

İŞKUR: İş ve İşçi Bulma Kurumu

SPSS: İstatistik Analize Yönelik Bilgisayar Programı MEGEP: Mesleki Eğitimi Geliştirme Projesi

(16)

BÖLÜM I 1. GİRİŞ

Sanat bir duygunun bir tasarının veya güzelliğin ifadesinde kullanılan yöntemlerin tümü; bu yöntem ve sonucunda ulaşılan üstün yaratıcılık, olarak tanımlanabilir (Meydan, Larousse 1972: 907).

Sanat her çağda, içinde yaşadığı toplumun gelenek, âdet gibi kolektif alışkanlıkları, ortaya çıkarılan eserleri; konu, şekil, anlam ve hatta teknik bakımdan etkilemiştir. Her sanat eserinde içinde doğduğu kültürün motifleri yer almıştır.

Güzel sanatlar, edebiyat, müzik, el sanatları, resim, heykel, mimari, tiyatro, dans gibi çeşitleri olan ve değişik biçimlerde ifade edilerek bize ulaşan eserlerdir. Örneğin resim, çizgi ve renklerle duyguları yansıtırken, bir edebiyat eseri duyguları sözcük ve söz sanatlarıyla yansıtmaktadır. El sanatları ise; gerek içsel gerekse kurulan örgütler aracılığıyla temel geçim kaynağı veya yan gelir sağlamak amacıyla yapılan, bireylerin bilgi ve becerilerine dayanan evde ve atölyelerde başka işlerden arta kalan zamanlarda veya bütün gün çalışarak üretilen geleneksel ve bölgesel özellik taşıyan basit araçlar kullanılarak yapılan üretime yönelik etkinliklerdir (Demiröz ve Ergenekon, 1983: 4).

“El sanatları bir bütün olarak bir topluluğun ya da ulusun kültürünü ve uygarlık düzeyini gösteren en önemli öğelerdir. Daha da açarak belirtmek gerekirse el sanatları; toplumun ekonomik düzeyini, inançlarını, örf ve âdetlerini yaşadığı coğrafi alanı, iklimi ve teknolojik düzeyini belirtir” (Sürür, 1982: 56).

Yüzyıllardan beri uygulanan ve el sanatlarının içinde önemli bir yeri olan işleme sanatı; duygu, düşünce, inanç sistemi gibi kaynaklarla gelişmiştir. İşlemeler bireyin yaratıcılığını, el becerisini ve estetik değerlerini ortaya koyan belgelerdir. İşleme değişik dokumalar ve deri üzerine elde ve makinede iğne veya tığla değişik iplikler kullanılarak düz veya kabarık olarak yapılan süslemedir (Sain, 1994: 106). Diğer bir tanımla işleme ipek, yün, keten, pamuk, metal vb. iplikler kullanılarak çeşitli iğneler ve uygulama biçimleri aracılığı ile keçe, deri, dokuma vb. üzerine yapılan bezemelere denir (Barışta, 1995: 1).

(17)

ve uygarlıkları ile yaygın hale getirmişler; teknik, motif ve renk bakımından en üst düzeye ulaşmışlardır. Türklerin Anadolu’ya güçlü bir tekstil sanatı ile geldikleri bilinmektedir. Divan-ı Lügat-ı Türk bu konuda tanıklık etmektedir.

Köklü bir geçmişin uzantısı olan Anadolu ve çevresi Türk işlemeciliği, akan zaman içinde coğrafi, sosyal, ekonomik şartlar ve beslendiği kaynaklara bağlı olarak değişiklikler göstermektedir (Barışta, 1995: 3).

19. yüzyıl sonlarında özellikle çarşı kesiminde devreye çeşitli makinelerin girdiği bilinmektedir. Her alanda olduğu gibi işleme alanına da makineler kullanılmaya başlanmıştır. Makinede yapılan işlemeler el işlemelerine çeşitlemeler katmış, özellikle İstanbul kapalı çarşı esnafının üretimiyle gelişen makine işlemeleri giderek imparatorluğun başka merkezlerine de yayılmıştır (Barışta,1999).

Türk işlemeciliğinin Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait birçok örneği bulunmaktadır. Dünyanın ünlü müzeleri ile yurdumuzdaki müzeler ve özel koleksiyonlarda yer alan parçalar sanat değeri yüksek ve çok gösterişli eserlerdir.

Türk işlemelerinin gelişmesinin, yayılmasının ve bu işlemelere önem verilmesinin önemli nedenlerinden biri de, değerli kişilere ve yerlere üzeri nakışlı eşyalar hediye etmek adet ve zevkinden doğmuştur. Renk ve motifler, adetleri gereğince fazla konuşmayan Türk kadınının aynı zamanda konuşma dili olmuştur.

Geçmişte giyim-kuşam, ev eşyası ve benzeri günlük kullanımda yeri olan işlemeler hediye verme, çeyiz hazırlama, çeyiz serme, sünnet düğünü gibi yollarla yayılarak bugüne ulaşmıştır. Günümüzde de ev aksesuarlarında, tüm giysilerde ve giysi aksesuarlarında işlemeler yaygın olarak kullanılmaktadır. Endüstriyel kalkınma ve kültürel değişmeye paralel olarak el ve makine yardımı ile yapılan işleme sanatı, günümüz teknolojisiyle bilgisayarlı makinelerle de yapılabilmektedir. Bu nedenle nakış sanatı bir yandan el sanatları içinde yer alırken, diğer yandan da endüstriyel sanatların içinde yeni bir özellik kazanmaktadır. Bilgisayar destekli nakış makinelerinde işlemeler çok seri olarak yapılarak yalnızca sanat olarak değil endüstri kolu olarak da yaşamımıza girmiştir.

Yaşadığımız yüzyılda teknoloji ve buna bağlı olarak da endüstri, toplum kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ülkelerin kalkınmışlık düzeyini belirlemek için kullanılan ölçütler arasında önemli yeri olan teknoloji, kendisinden yararlanılması için beraberinde nitelikli insan gücünün de bulunması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Gelişmiş ülkelere bakıldığında teknolojiyi üretebilecek ve kullanabilecek insan gücünün istenen nitelik ve nicelikte yetişme kaygısıyla gerekli

(18)

eğitim sistemleri oluşturdukları görülmektedir. Çünkü kalkınmayı hedefleyen toplumlarda nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde, eğitim sistemi önemli bir görev üstlenmektedir (Aykaç, 2002).

Eğitim yoluyla insana kazandırılan bilgi ve beceriler işgücü talep eden işletmeler tarafından kullanılmaktadır. İşletmeler bu sistem içerisinde sahip oldukları, eğitim ile istihdam ve verimlilik arasındaki ilişkilere yönelik görüşleri doğrultusunda istihdam politikalarını belirlemektedirler (Uyanık, 1997: 2).

Eğitim ve istihdam ilişkisi ilkel çağlardan beri süregelmekle birlikte değişik biçimlerde olmuş, uygarlığın değişik aşamalarında sürekli gelişme kaydetmiştir. Eğitim ve istihdam ilişkisi, bireyin yaşamanı sürdürebilmesi için çalışmayı öğrenme çabalarıyla başlamıştır. Çünkü iş bireyin giderek artan gereksinim ve isteklerinin karşılanmasını sağlayan başlıca araçtır. İşler ve içeriğinin değişimi sürerken, bu işlerin gerektirdiği yeterliliklerin bireylere kazandırılmasında eğitim etkili bir araç olmuştur. Eğitimin toplumsal bir kurum olarak ortaya çıkmasının nedenlerinden biri, üretimle ilgili rollerin öğretilmesinde aile içindeki kültürlenme sürecinin artık yeterli olmamasıdır. Toplumsal yaşamın gelişmesine paralel olarak, işbölümü ve uzmanlaşmanın artması, mesleki bilgi ve becerilerin aktarılması işlevini okullara yüklemiştir (Doğan,1983: 19). Ülkemizde mesleki ve teknik eğitimle bireye işin veya görevin etkinlikle yapılabilmesi için gerekli yeterlilikleri kazandırmak amaçlanmaktadır. Yeterlilik daha sonra kapasite ve yeteneği belirlemektedir. Hızlı gelişen endüstriyel teknoloji ve nakış sanayi sektöründe üretime uygun eleman yetiştirilmesi son derece önemlidir ve ülkemizde endüstriyel nakış üretimine uygun eleman yetiştirmek bir gereklilik haline gelmiştir.

1.1. Araştırmanın Problemi

Teknolojinin “değişme ve gelişme” hızının çok yüksek olması çağımızın en belirgin özelliklerinden biridir. Dünya, tarihinde görülmemiş bir hızla yepyeni koşulların egemen olduğu bir döneme girmiştir. Şaşırtıcı biçimde teknolojik, ekonomik, sosyal ve siyasal değişme ve gelişmeler oluşmaktadır. Bu nedenle, toplumlar dünyadaki yerlerini korumak için değişmelere ve gelişmelere ayak uydurmak zorundadır. Toplumların teknolojiden daha hızlı gelişmesi olası olmadığından bu gelişmelere ayak uydurmaları sanıldığı kadar kolay değildir. Ancak toplumlar teknolojiyi takip ederken, aralarındaki uzaklığı daraltabilirler. Bu da insan etkeninden tam olarak yararlanmakla

(19)

olasıdır. Kalkınma ekonomik büyüme ve değişmedir. Bu büyüme insanı temel unsur olarak kabul eder. Kalkınmada insanın amaç edinilmesi, hem insanı değiştirip çağa uyum sağlamasını hem de ona sunulan hizmetlerin iyileştirilmesini beraberinde getirir (Peker, 1994: 1-2).

Gelişmekte olan ekonomilerde, kalkınmanın sağlanmasında kaynakların etkin kullanımı, insan kaynağının gelişimine ve insana yatırıma verilen öneme bağlıdır. Gelişmiş ülkelerde ise kalkınmanın sürekliliğinin sağlanması, insana yatırım politikalarının sürekliliğine bağlı olmaktadır. İnsan, üretim sürecinde fiziksel ya da fikri emeği ile yer almaktadır (Başargan, 2000).

Kalkınma ancak üretimin artırılması ile gerçekleşebilir. Üretimin artırılması, eldeki üretim girdilerinin (insan, para, makine, donanım vb.) istenen nitelik ve nicelikte bulunmasına ve bunların en iyi biçimde yönetilmesine bağlıdır. Bu girdilerin işlenip üretim haline dönüşmesi insan ile olasılı olduğundan en önemli yeri insan faktörü tutmaktadır. İnsanı yetişmesi güç olduğu gibi, bir o kadar maliyeti fazladır. Bundan dolayı çoğu devletler insana yatırım yapmaktan kaçınırlar (Aydoğan, 1997: 23).

Ülkelerin uzun dönemli insan gücü politikalarını "stratejik" bir yaklaşımla ele alması gerekmektedir. Tüm bu değişikliklere ülkelerin uyum sağlaması; teknoloji transferi, teknoloji üretimi, yenilikleri izleme politikalarının uygulanması ile içinde teknoloji eğitimi de bulunan nitelikli insan gücü yetiştirilmesi, insan gücünün yerinde ve etkin kullanımı ile mümkün olacaktır (Güvenen, 1999: 24).

Nitelikli insan gücü öneminin artması, mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesini de gündeme getirmiştir. Teknolojik gelişme ve buna bağlı olarak araştırma-geliştirme (AR-GE) harcamalarının düzeyi de rekabet edebilirliğin en önemli göstergelerinden birisi durumuna gelmiştir.

Türk sanayi ve hizmetler sektöründe nitelikli işgücü gereksinimi, dışa açılmaya çalışan ve özellikle Gümrük Birliği'ne katıldıktan sonra uluslararası rekabet gücü kazanma çabası içindeki Türk Ekonomisi için önemli bir sorundur. Dışa açık ekonomi politikası, üretimde kalite ve maliyet faktörleri ile işgücünün nitelik ve verim düzeyinin yükselmesi gibi konuları ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle eğitim sisteminin Türkiye ekonomisinin gereksinim duyduğu nitelikli insan gücü yetiştirerek ekonomik kalkınmayı destekleme ve hızlandırma şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir (Başargan, 2000).

Bilindiği üzere, ülkelerin rekabet üstünlüğü, çalışanların teknolojik yeniliklere paralel bilgi ve beceri düzeyini yükseltmekle sağlanmaktadır. Böylece eğitim, ülkeler

(20)

arasında stratejik bir önem kazanmaktadır, hem değişen ve gelişen koşullara uygun insan gücü yetiştirmek, hem de var olan işgücünün zaman içinde yeni istihdam şartlarına uyum sağlayabilecek şekilde yeniden eğitilmesini sağlamak gerekmektedir (Güvenen, 1999: 24).

Gelişen teknolojilerin tüm sektörlerde yaygınlaşması, yeni üretim teknikleri ve buna bağlı olarak yeni ürünler ve sanayi dalları oluşması, bu alanlarda çalışan bireylerin teknik bilgi düzeylerinin sürekli bir biçimde arttırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumda mesleki eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gelecekte, bugünkünden çok daha yoğun ve sürekli yatırımlara gereksinim duyulacağı açıktır. Çünkü işletmelerin geleceği, üretim yapılarındaki hızlı değişime cevap verebilecek yeni sanayi kültürünün yerleştirilmesine ve sürekli bir biçimde geliştirilmesine bağlıdır. Çağdaş işletmenin gelecekte alacağı görünümün belirlenebilmesi içinse, eğitim sisteminin bütün girdilerinin genel bir çerçeve kapsamında açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler işi sürekli farklılaştırmaktadır. İşin farklılaşması, mesleki ve teknik eğitim programlarına dinamik bir nitelik kazandırmaktadır. İş ile birey arasında uyum sağlanabilmesi için programların değişen gereksinimlere göre yenilenmesi gerekmektedir. Mesleki eğitimin etkililiği, bireye kazandırılan davranışların, iş yaşamının gereksinimlerine uygun olmasına bağlıdır. Temel amacı bireyi iş yaşamında geçerliliği olan bir işe hazırlamak olan mesleki ve teknik eğitimde, eğitim programlarının bilim ve teknolojideki gelişmelere göre sürekli olarak yenilenmesi gerekir (Sezgin, 2000: 1). Mesleki ve teknik eğitimdeki bu genel eğilime paralel olarak nakış alanında da iş yaşamının istediği nitelikteki elemanlar yetiştirilmesi zorunluluktur. Meslek liselerinde öğrenci sayılarının azalması ve okullarda öğretilen el ve makine nakışlarının sanayide birebir karşılığının olmaması nedeni ile nakış mezunlarının istihdam sorunları olduğu bilinmektedir. Bunun için sanayide çalışan elemanlardan beklenilen yeterliliklerin belirlenmesi ve bu yönde programlar hazırlanması önemli görülmektedir.

Yeni bir sektör olan nakış sanayinde çalışan elemanların mesleki yeterliliklerinin belirlenmesi ve bu yeterliliklere dayalı bir program modelinin olmaması nitelik ve verimlilik açısından önemli bir sorundur.

(21)

1.2. Problem Cümlesi

Nakış sanayinde çalışan elemanların mesleki yeterlilikleri nelerdir ve bu yeterliliğe dayalı bir program modeli nasıl olmalıdır?

1.3. Alt Problemler

1. Nakış sanayinde kaç tür eleman çalışmaktadır? 2. Elemanlarda bulunması gereken yeterlilikler nelerdir? 1. Bilişsel yeterlilikler nelerdir?

2. Psikomotor yeterlilikler nelerdir? 3. Duyuşsal yeterlilikler nelerdir?

3. Nakış sanayinde çalışan elemanlarda bulunması gereken yeterliliklere dayalı eğitim programı nasıl olmalıdır?

1.4. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı çalışma yaşamında gereksinim duyulan insan gücü niteliklerinin tanımlanmasında, iş yaşamınca belirlenen ve benimsenen mesleki yeterlilikler doğrultusunda program modeli oluşturmaktır.

1.5. Araştırmanın Önemi

Sanayileşme; ekonomik, teknolojik, sosyal, kültürel ve eğitsel boyutları olan bir süreçtir. Sanayileşme sürecini bilimsel ve teknolojik çalışmaların, sosyal ve kültürel değerlerin dışında düşünmek olası değildir. Günümüzde teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin uygulamaya konulduğu sanayi yaşamın bütün boyutlarını etkilemektedir (Gürol, 1997: 17).

Hızla ilerleyen teknolojik gelişmelere paralel olarak sanayinin gelişen gereksinimlerine cevap verebilen nitelikli iş gücünü yetiştirebilmek için, eğitim programlarının bu gelişmelere göre sürekli olarak yenilenmesi gerekmektedir.

(22)

“İşletmeler, çok çeşitli mal ve hizmeti, zamanında ve kaliteli olarak üretmek zorundadırlar. Bu nedenle, teknolojiyi anlayan, uygulayabilen, verimli ve kaliteli hizmet üretebilen işgücüne duyulan ihtiyaç artmıştır. Yaşadığımız yüzyılda işgücü "eğitim alarak yetişmiş işgücü" olarak şekil değiştirecektir. İşletmelerin rekabet gücünü ise sahip oldukları "nitelikli işgücü" belirleyecektir.” (8. 5 yıllık kalkınma planı: 32)

Toplumun kalkınmasında bireyin, iş yaşamının gereksinimleri doğrultusunda ilgi ve yeteneklerine göre yetiştirilmesi ve istihdam edilmesi önemlidir. Kalifiye teknik iş gücünün yetiştirilmesi mesleki ve teknik eğitimin görevidir. Bu görevin yerine getirilmesinde okul ile sanayi işbirliği içinde olmalıdır.

Bugün ülkemizde başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere çeşitli kamu kuruluşları ve kamu hizmeti veren diğer kurumlar eğitim hizmeti vermektedirler. Verilen eğitim nitelik ve etkinlik bakımından işgücü piyasasının gereksinimini karşılamaktan uzaktır.

Mesleki ve teknik eğitim iş yaşamına nitelikli eleman hazırlarken hem genel eğitim, hem de sanayi ile bütünleşmek zorundadır. Mesleki ve teknik eğitim birey, toplum ve iş yaşamın gereksinimlerini dengeli olarak karşılamayı amaçlar. Mesleki eğitimin planlanması ve yürütülmesinde toplum ve iş yaşamını temsil eden grupların ortaklaşa çalışmaları gerekmektedir (Doğan, Ulusoy, Hacıoğlu, 1997).

Gelişen toplumumuzun, yaşadığımız teknoloji çağının ve günümüzde gözlenen küreselleşme ve uyum süreçlerinin ortaya çıkardığı yeni gereksinimler, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde bilgi kadar, hatta ondan daha fazla, doğrudan mesleğe yönelik beceri, iş teknikleri ve çabuk uyum yeteneği gibi yeni donanımları ön plana çıkarmakta, bu ise genel eğitimin içinde ve yanında çok tutarlı ve yeni bir meslek eğitimi yapılanmasını zorunlu kılmaktadır. Meslek eğitiminin yeniden yapılanmasında temel ilke, işyeri-okul bütünlüğüne dayalı ve ehliyet kazandırıcı bir meslek eğitimi sisteminin, örgün ve yaygın eğitimin her kademesinde uygulanmasını temin etmek olmalıdır. Sekizinci beş yıllık kalkınma planında mesleki eğitimde iş yeri okul bütünlüğüne dayalı bir eğitim olması gerektiği vurgulanmıştır. Ancak öngörülen bu hedef, henüz tam olarak gerçekleştirilememiştir.

Eğitimin iş yaşamından kopuk olarak gerçekleşmesinin iki önemli olumsuz sonucu vardır. Birincisi, çağ nüfusunun piyasanın işgücü taleplerine göre yönlendirilememesi ve ihtiyaç olmayan alanlarda milyonlarca insanın eğitilmesi; ikincisi ise, verilen eğitimin içerik olarak iş yaşamının gereksinimlerini karşılayamaması, günceli yakalayamamasıdır. Diğer bir ifade ile işgücü piyasasında

(23)

nitelikli işgücü açığı, niteliksiz işgücü fazlası sorunu aynı anda yaşanmaktadır. 2001 yılı DİE verilerine göre ülkemizde meslek lisesini tercih eden genç sayısı % 19,64’dür. Üniversite sınavını kazanamayanların sayısı ise % 60’ın üzerindedir ve vasıfsız eleman alarak iş piyasasında yer almaktadırlar. Ülkemizde çalışanların % 85,5’i herhangi bir mesleki eğitim almayan kişilerden oluşmaktadır. Bu durumu değiştirici önlemler alınmalı mesleki eğitim cazip hale getirilmelidir.

Eğitim yeni uzmanlık alanları yaratmak bu alanlarda insan gücü yetiştirmekle ülkenin insan gücü kaynağının gelişmesine ve istihdamın artmasına katkıda bulunmalıdır. Çalışanların kendilerini içinde yer aldıkları sistemin bir çalışanı olarak değil, ayrılmaz bir parçası olarak görmelerinin sağlanması gerekmektedir. Teknolojik uygulamaları anlama ve kullanabilme, problemleri çözebilme, değişik koşullara çabuk uyabilme, iletişim kurabilme, bireysel sorumluluk alabilme yetenekleri yüksek performanslı işgücünün sahip olması gereken niteliklerdir. Çalışanlarda bulunması gereken temel beceriler okuma, yazma, matematik, konuşma, dinleme; düşünme becerileri yaratıcı düşünme, karar verme, problem çözme; bireysel nitelikler ise sorumluluk, sosyallik, kendine saygı, dürüstlük, kendini yönetme olarak belirlenmiştir (Doğan, Akgül, Somuncuoğlu, 1998: 10).

Yeryüzünde binlerce meslek bulunmaktadır. Ülkemizde resmi olarak tanımı yapılmış 600 civarında meslek vardır. Meslekler insanın yaşamını sürdürebilmesi için icra ettiği ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışma, bilgi birikimi, seçilen mesleğe bağlı olarak yetenek geliştirmeyi gerektiren ve tüm bu sürecin sonunda bireylerin kazandığı unvanlardır. Nakış da bu mesleklerden bir tanesidir. İnsanların giysilerine, evlerinde ve iş yerlerinde kullandığı eşyalara kendi el emeğini kullanarak süslemeler yapması, nakışın ortaya çıkmasına, zamanla da gelişip yaygınlaşmasına neden olmuştur.

Gelişen teknoloji, nakışın sandıklardan çıkarılıp gündelik yaşamın sık kullanılan ve tüketilen ürünlerinde yer almasını sağlamıştır. Yüzyıllar boyu çeyiz malzemesi olarak kullanılan nakış, ev tekstili ve hazır giyim ürünlerinin vazgeçilmez dekoratif materyali haline gelmiştir.

Ev tekstilinde ve gündelik giyimde kendine özgülüğün ön plâna çıkması ile daha özel, bireysel zevklere hitap eden farklı güzellikleri yakalama çabası, çağdaş nakış anlayışını doğurmuş ve işlemeyi modanın ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir.

Günümüzde; el ve makine yardımı ile yapılan işleme sanatı, teknolojisinin gelişmesiyle artık bilgisayarlı makinelerle de yapılabilmektedir. Bu nedenle nakış sanatı bir yandan el sanatları içinde yer alırken, diğer yandan da sanayi dalı haline gelmiştir.

(24)

Buna paralel olarak bu alanda etkinlik gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin sayısı artmıştır. Nakış işlemeciliği profesyonel bir meslek haline gelmiştir.

Çağımızda sahip olduğumuz büyük bilgi birikimi sonucu, mal ve hizmet üretiminde gittikçe artan nicelikte ve nitelikte işgücüne gereksinim duyulmuş, artan eğitim yılları ile gereksinim giderilmeye çalışılmıştır. Ancak tek başına bu yeterli olmamış azami verimlilik düzeyine ulaşabilmek ve toplumsal refah düzeyini yakalayabilmek için ileri teknolojilerden yarar sağlayabilecek nitelikte eğitimi olan işgücüne sahip olmak gelişmenin bir ön koşulu haline gelmiştir.

İçinde yaşadığımız bilgi çağında, eğitimin sadece belli bir resmi eğitim sürecinde değil, “yaşam boyu” sürdürülebilir olması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Ülkemizde okullarda verilen mesleki eğitim, diğer meslek alanlarında olduğu gibi nakış endüstrisinin, istenen nitelikte eleman gereksinimini karşılamamaktadır. Son yıllarda bu konuda eğitim programları oluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak kaynak yetersizliği, var olan kaynakların etkin kullanılamaması, yetişmiş eleman azlığı programın uygulanabilirliğini zorlaştırmakta, bütün okullarda uygulanması konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Bu alanda büyük bir eksiklik bulunmaktadır.

Bu araştırma nakış sanayinde ara eleman olarak çalışabilecek insan gücünü yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Nakış eğitimi alanı için çağdaş ders programı modelinin oluşturulmasına örnek olması, çalışan elemanlarda istenen standartların belirlenmesi ve ilgililere yardımcı olması, eğitim istihdam arasındaki ilişkiyi yönlendirmesi, mesleğinde yeterli, ihtiyaca cevap verebilen kalifiye eleman yetiştirilmesine ışık tutması açısından önemlidir.

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırma İstanbul ilinde faaliyet gösteren 38 adet işletmedeki yönetici ve uzmanları kapsamaktadır.

Araştırmanın belirlenen amaçlara ulaşabilmesi için kapsamında sınırlamalar yapılmıştır. Bu sınırlamalar aşağıdaki gibidir.

1. İstanbul ili nakış endüstride çalışan elemanlardan oluşan mesleki yeterlilikler ile sınırlıdır.

2. Program modelinin oluşturulması alan ile ilgili uzman kişilerin (nakış alanında yeterli mesleki bilgi ve becerilere sahip kişi) görüşleri ve bu kişilere uygulanan

(25)

anketlerden sağlanan verilerle sınırlıdır.

1.7. Varsayımlar

Mesleki yeterliliklere ilişkin özelliklerin belirlenmesinde nakış sanayindeki yönetici ve uzman kişilerin değerlendirmeleri geçerli ve güvenilirdir.

1.8. Terimlerin Tanımlanması

Beceri: Gözlenebilen kas ve adale hareketi gibi fiziki belirli süreç ve

basamaklarından oluşan davranış (Doğan, 1997: 163).

Debbağlık: Derilerin tabaklanmasında kullanılan eriyikleri hazırlama işi.

Dericilik sanatı.

İstihdam: Ülkedeki mevcut işgücünün ekonomik faaliyetler içerisinde sürekli

biçimde çalıştırılmasıdır.

İş analizi: İşin belirlenen standartlarda yapılabilmesi için mesleğin

öğretilebilecek temel unsurlarını bilme, yapma ve iş alışkanlıkları ayrıştırarak mesleki yeterliliklerin belirlenmesi(Sezgin, 2000: 30-134).

Likert: Tutum ölçmek için yaygın olarak kullanılan bir ölçek türü.

Maluta: Sırt üzerinde taşınan ve başı da örten giysi aksesuarı

(acikarsiv.ankara.edu.tr).

Meslek analizi: Bir işin amaca uygun biçimde öğrenilmesi, yani davranışa

dönüştürülmesinde işlere göre işlemlerin belirlenip anlamlı bir sıraya konulması ve bunların öğretilmesi işidir (Külahçı, 1995: 24).

(26)

Tafting: Önceden dokunmuş bir kumaşa, tutam tutam iplik dikmeye dayanan bir halı çeşididir.

Uzman kişi: Nakış sanayinde çalışan, desen, tasarım, punç, makine, numune,

kalite kontrol ve bilgisayar alanlarında yeterli bilgi ve becerilere sahip kişi.

Vasıflı İşçi: İstenilen nitelikleri taşıyan, iyi yetişmiş usta, kalifiye işçi.

Vasıfsız işçi: Çalıştığı işin eğitimini almamış herhangi bir niteliği olmayan

elemandır.

Yeterlilik: Bir meslek alanına özgü görevlerin yapılabilmesi için gerekli olan

bilgi, beceri ve tavırlara sahip olma durumu ( Sezgin, 1980: 18).

1.9. İlgili Araştırmalar

Bu araştırma ile ilgili doğrudan veya dolaylı olarak, ulaşılabilen çalışmaların bir bölümü özet olarak bu kısımda verilmiştir.

AKSOY, H. Hüseyin (1995) “Endüstriyel Teknik Ortaöğretim Mezunlarının

Eğitim İstihdam İlişkileri” konulu doktora çalışmasında endüstriyel teknik ortaöğretim okullarının elektrik, elektronik, motor, tesviye ve metal işleri bölümleri mezunlarının eğitimleri ile ilgili işkollarında çalışanların eğitim-istihdam ilişkilerinin saptanması ve değerlendirilmesini amaçlamıştır. Araştırma Kapsamında Ankara Sanayi Odasına üye 60 işyerinde çalışan 379 mezun ve 52 yöneticiye uygulanmıştır. Araştırma sonucunda; Mezunlar, okul sonrası mesleki eğitim programlarından çok düşük bir düzeyde yararlanmaktadırlar. Mezunların büyük bir kısmı kısa sürede ilk işlerine girmekte ancak yine önemli bir kısmı iş bulmada güçlükle karşılaşmaktadırlar. Mezunlar çalıştıkları işlerde kendilerini orta derecede yeterli bulmaktadır. Mezunların işlerinden memnun olmalarıyla yeterlik düzeyleri arasında paralel bir ilişki saptanmıştır.

(27)

Elemanların Özelliklerini Çeşitli Değişkenlere Göre İnceleme” konulu yüksek lisans tezinde gelişen teknolojiye bağlı olarak nakış sektöründe de yeniliklerin olması kaçınılmazdır sonucuna varmıştır. Nakışın bilgisayar destekli makinelerle yapılması ile bu alanda yetişmiş eğitimli, kaliteli ve gelişmelere ayak uydurabilecek eleman ihtiyacı da ortaya çıkmıştır. İşte bu gereksinimlerin belirlenmesi ve nakış sektörünün tanınması amacıyla, bu araştırmada İstanbul ili nakış sanayisinde çalışan elemanların eğitim durumları ile işverenlerin çalışan elemanlarda aradıkları niteliklerin belirlenmesi ve eğitim- istihdam ilişkisine dayalı görüşleri incelenmiştir.

Araştırmada rastgele seçilen firmalara, oluşturulan anketler 23 firma yöneticisi ve 328 çalışan elemana araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular ışığında nakış sektöründe eğitim-istihdam ilişkisinin olmadığı pek çok meslekte olduğu gibi nakış endüstrisinde çalışanlarda da yasal olarak mesleki eğitimin zorunlu olmaması ve ucuz eleman çalıştırma bu sonuca sebep olmuştur. Ayrıca nakış sektöründe çalışanların %83,54’ünün yabancı dil %70,73’ünün de bilgisayar bilgisine sahip olmadığı ortaya çıkmıştır.

LAUGO, J. (1987) “Captued by the American Dream; Vocational Education in

the United States” konulu çalışmada, endüstrinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün geliştirilmesinin mesleki-teknik eğitim konularında beklenildiği ve ülkenin ihtiyacı olan sayıda ve nitelikte insan gücünün bu kurumlarda yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Araştırma bulgularına göre, okullarda verilen teorik derslerin yanında, pratik bilgilerin yetersiz kaldığı ve bunun ancak iş ortamında gerçekleştirilebileceği ve staj eğitimi alan bireyin kazanacağı niteliklerle yapılan üretimin kalitesinin artacağı düşüncesi ile ortaya çıkmıştır. Staj yaparak eğitimini tamamlayan bireylerin iş piyasasında aranan nitelikteki eleman oldukları, staj sonrasında bu elemanların işe yerleştirildiği ve eğitimlerin hizmet içinde de devam ettiği açıklanmıştır.

FER, S. (1999) “Hazır Giyim Endüstrisinde Modelist, Makastar, Makineci ve

Ütücü Mesleklerinde Çalışan İşgücünün Mesleki Yeterliliklerinin Belirlenmesi ve Yeterliliğe Dayalı Bir Program Modeli” konulu yüksek lisans çalışmasında, modelist, makastar, makineci ve ütücü mesleklerinde çalışacak nitelikli işgücünün mesleki yeterliliklerinin, yönetici ve işgücü görüşlerine göre belirlenmesi ve belirlenen bu mesleki yeterliliklere dayalı program modelinin çalışmasını amaçlamıştır. Araştırma Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana’da faaliyette bulunan küçük, orta ve büyük ölçekli

(28)

hazır giyim işletmelerinde çalışan 590 işgücü, 182 yönetici üzerinde yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, hazır giyim işletmelerinde modelist, makastar, makineci ve ütücü mesleklerinde çalışacak nitelikli işgücü için 34 grupta, 173 mesleki yeterlilik bulunmaktadır. 173 mesleki yeterliliğin 52’si tüm meslek grupları için ortak yeterlilikler grubunda yer alırken, bu gruptaki diğer 52 yeterlilik ise modelist, makastar, makineci ve ütücü mesleklerinde, çalışacak işgücü için yeterli görülmektedir. Belirlenen bu yeterlilikler doğrultusunda, hazır giyim endüstrisinde modelist, makastar, makineci ve ütücü meslekleri için öğretim envanteri hazırlanmıştır.

SARIKAYA, Türkan (2004) “Trikotaj endüstrisinde çalışan ortaöğretim

mezunlarının mesleki yeterliklerinin belirlenmesi ve yeterliliklere dayalı bir program modeli” konulu yüksek lisans tezinde trikotaj eğitimi program modelinin oluşturulmasında, trikotaj alanı için görev gruplarını belirlemek amacıyla uzman kişilere iş analizi uygulamıştır. Analiz sonucunda “kalıpçı, makineci, overlokçu, remayözcü, stilist ve bilgisayarcıdan oluşan altı görev grubu belirlenmiştir. Belirlenen bu görev gruplarının yeterlilik durumlarının önem derecelerinin tespiti ve iş tanımları için işletmelerdeki konu ile ilgili uzman kişilere “kalıpçı, makineci, overlokçu, remayözcü, stilist ve bilgisayarcı” görev gruplarını içeren anket uygulanmıştır. Toplanan veriler SPSS paket programından yararlanılarak bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Frekans, yüzde ve aritmetik ortalamaları hesaplanarak tablolaştırılmıştır.

Araştırmada elde edilen bulgu ve yorumlara göre, altı görev grubuyla ilgili mesleki yeterliliklerin büyük çoğunluğunun çok gerekli ve gerekli olduğu ortaya çıkmıştır. Çıkan bu sonuçlar doğrultusunda trikotaj alanı için eğitim programının genel yapısı oluşturulmuştur. Program oluşturulurken her bir görev dalı için uzmanlık eğitimi esas alınmış, bununla birlikte farklı bir görev yan dal olarak seçilmiştir. Ayrıca trikotaj eğitimi programı, ilköğretimden mezun olanlara meslek edindirmek amacıyla bir sertifika programı olarak önerilmektedir. Araştırma sonucunda hazırlanan program modelinin uygulanması sonucunda trikotaj eğitimi alanından mezun olanların istihdam edilmelerinin daha kolay olmasıyla birlikte iş yaşamlarında daha başarılı ve verimli olacakları düşünülmüştür.

UYANIK, Yücel (1997) “Ege Bölgesi Tekstil Konfeksiyon Sanayi’nde Eğitim

İstihdam İlişkisi” konulu doktora çalışmasında Türkiye’de genel makro veriler ışığında işverenlerin eğitim ve eğitimin istihdam politikaları içerisindeki yerinin belirlenmesini

(29)

amaçlamıştır. Araştırma kapsamına 1996 yılı temmuz-ekim döneminde Ege Bölgesi’nde tekstil ve konfeksiyon sanayinde faaliyet gösteren 50’den fazla işçi çalıştıran 51 firma yöneticisi oluşturmuştur. Araştırma sonucunda; İşletmelerde bulunan her bir kadro seviyesinin göz önünde bulundurulması suretiyle yapılan çalışmada, işverenlerin eğitime yaklaşım açıları farklılaşmaktadır. Ancak, herhangi bir eğitimi gerektirmeyen ve nitelik sahibi olmayan kişiler tarafından yapılacak işlerin iyice azaldığı günümüzde, işverenler eğitimin farklı yönlerini ele almış olsalar da, bunun önemli bir faktör olduğu yönündeki yaklaşımları, bu araştırmada da somut olarak ortaya çıkmıştır.

(30)

BÖLÜM II

2. KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Sanat

Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.

Bugün sanatın “duygusal ve düşünsel etkileme gücüne sahip oluşu daha belirleyicidir. Bu anlayışa en uygun tanımı yapan Thomas Munro’ya göre; “sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir.” Sanat, güzel ile uğraşır. Güzel göreceli bir kavramdır. Kendi içinde tutarlı bir bütünlüğü taşıyan şey çirkin, acı verici, iğrendirici bile olsa estetik açıdan güzeldir.

“Sanat, nesnel ve öznel yaklaşımlara göre farklı açıklanır. Nesnel yaklaşımda sanat, toplumsal etkilerle, öznel yaklaşımda ise salt bir bireysellikle yaratılır.” Kant’a göre; sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel sanatı ancak deha yaratabilir. Hegel’e göre; sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. Sanat, insan aklının ürünüdür. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır. Marks’a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir. B. Croce; güzelliğin yerine anlatımı öne çıkarır. Sanat, sezginin ve anlatımın birliğidir. Bireysel ve teorik bir etkinliktir. Doğa, sanatçının yorumu ile güzel olabilir.

Sanat, deha düzeyindeki zekânın, var olana karşı tepkisinin, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştığı bir alandır. Sanatçı, zekâsı ve sezgileriyle çağının önünde giden insan olduğu için, gerçek sanatın anlayanı azdır. Onu anlamak için çaba gerekir.

Sanat, felsefenin en büyük açıklanamamış sorularından biridir. Sanat duyguyla tasarlanmış, içine emek sarf edilmiş bir eserdir. “Sanattaki estetik, doğadaki güzelliklerin insan ruhunda oluşturduğu düzenli bir olgudur. Sanat; inanç, felsefe, bilim ve teknik becerisi içinde yaklaşmaya özen göstermektedir.” Sanatçının bilimsel ve sanatsal veriler doğrultusunda kendisini çizgi, renk ve sözcüklerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya

(31)

çıkmıştır. Sanat, önceleri biçim bakımından özgürlük ararken; bugün, anlam, konu, ruh ve estetik bakımından özgürlük aramaktadır.

Özçelikçi’ye (2005) göre sanat; “öyle bir kişilik ifadesidir ki, bir dile bir zümreye hitap etmez, o bütün insanlara hitap edecek boyutlarda engin ve bütün insanları etkileyecek çapta güçlü, evrensel bir ifade tarzıdır” (s. 3).

Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır. İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar.

Sanatı farklı bir biçimde de tarif etmek mümkündür. “İnsan aklının eşya üzerindeki pırıltısı”. İnsanların, tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir ifade çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir. Sanat, “insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç” olarak kabul edebilir. Sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır. Sanata ilişkin en önemli özellik anlatımdır. Kişinin çok özel iç dünyası, imgeleri, düşünüleri ve duyguları sanat ile görselleşir. Bu çok özel dünyanın dışa aktarılması, bir başka deyişle anlatımı, başkalarının anlatımının anlaşılması, insan için bir ihtiyaçtır. Hangi sanat formu olursa olsun yaratma eylemi anlatılmak isteneni izleyiciye iletme amacını güder.

“Sanatı en yalın biçimde tanımlamak gerekirse; sanat bir görüş ya da seziştir. Sanatçı bir imge ya da resim üretir. Sanattan tat alan biriyse yüzünü sanatçının ona gösterdiği yöne çevirir ve kendisi için açılmış olan pencereden bakarak, kendinde sanatçının imgesini oluşturur” (Sözen, Tanyeli, 2008: 37).

2.2. El Sanatları

Duyguları, düşünceleri belirtmek isteği, insanda en ilkel çağlardan beri başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. İnsanlar bunu birçok sanat dalında ortaya çıkarmıştır. Bu sanatlardan biri de el sanatlarıdır.

İnsanlar duygularını, sevinçlerini, nefretlerini, savaş ve barışlarını, en saf ve katışıksız biçimde belli bir süreçten sonra kazandıkları bilgi ve becerilerini, el sanatlarında ifade etmişlerdir.

(32)

Güzel sanatların bir kolu olan el sanatları göz nurunun, ince zevkin, uzun sabrın, gönüller de yatan düşüncelerin, sanat olarak ortaya dökülmesidir. El sanatları kişinin kendi elleriyle üretimde bulunduğu hobi ve aktiviteleri kapsayan bir sanat dalıdır. Bu üretim zevk ya da ticari amaçlı olabilir. Bazı el sanatları yüzyıllardan beri geçerli olan geleneklere dayanmaktadır (Vikipedi, özgür ansiklopedi).

El sanatları bir toplumun doğuştan batışa kadar süren, oluşan gelişen kuşaktan kuşağa çeşitli değişimlerle aktarılan önemli kültür varlıklarıdır. Bireyin renkte ve motifte el hüneri, beğenisi giderek toplumun olmuş; toplumsal beğeniyi yansıtmıştır. Milletler kendi doğası ve çevresi ile kendi dünya görüşünü el sanatlarındaki becerisi ile birleştirip kendi kültür varlıklarını oluşturmuşlardır.

El sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıttığı için zaman içerisinde yaygınlık kazanarak geleneksel hale gelmiştir.

Onuk (1988) el sanatlarını, bütün halk sanatları gibi, bir ulusun kültürel kişiliğinin en canlı ve anlamlı belgeleri şeklinde tanımlamaktadır.

El sanatları ilk dönemlerde insanların beslenme, giyinme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını, daha sonraki dönemlerde ve günümüzde ise insanların süslenme, yaşadıkları mekânları süsleme gibi kişisel zevk ve isteklerini karşılayan ürünler olarak üretilmiş ve üretilmektedir (Arlı, 1992). Geleneksel ve bölgesel özellik taşıyan el sanatları basit araçlar kullanılarak yapılan, üretime yönelik etkinliklerdir. Arlı el sanatlarını hammaddelerine göre şu şekilde sınıflandırmıştır.

1 - Hammaddesi lif olan el sanatları: halı, kilim, örgü işleri, işleme vb.

2- Hammaddesi ağaç olan el sanatları: dokuma tezgâhı, kapı, pencere, biblo, araba vb.

3- Hammaddesi taş olan el sanatları: çeşme, havuz, mihrap, mezar taşları vb. 4- Hammaddesi toprak olan el sanatları: çanak, çömlek, çinicilik, seramik vs. 5- Hammaddesi maden olan el sanatları: ısınma araçları, altın, gümüş eşya. 6- Hammaddesi deri ve hayvansal lif olan el sanatları: giyim eşyası, kundura, çizme, eldiven vb.

7- İnce dallar, saplar ve ağaç şeritleri işleyen el sanatları.

Köklü bir geçmişin ürünü olan ve çok zengin çeşitliliğe sahip hammaddesi lif olan el sanatları içinde yer alan işlemeler, maddi kültür varlığımızın en değerli belgeleridir. İnsanlığın çağlar boyunca yaratıp ürettiği kültür varlıkları, gelişim ve değişim içinde sürekli olarak geleceğe aktarılmışlardır. İşlemenin çeşitli üretim alanları

(33)

oluşmuştur. Saraylarda özel ödenek ayrılarak, atölyeler oluşturulmuş, evlerde hanımların ek geçim kaynağı olmuş, özel atölyelerde üretilip çarşı dükkânlarında insanların beğenisine sunulmuş, İnsanın duygularını yansıtma aracı ve günlük hayatta kullanılan eşyalar haline gelmiş, günümüzde ise zevk için alınan süs eşyaları niteliğine bürünmüştür.

2.3. İşleme (nakış)

Önemli kültür varlıklarımızdan biri olan ve geçmişten günümüze kadar gelen işlemenin birçok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları şunlardır.

Babaoğlu (1982) işlemeyi herhangi bir dokuma veya deri üzerine iğne vasıtasıyla çeşitli cins ve renklerdeki ipliklerle yapılan süsleme (s.3) olarak tanımlarken, Gönül (1973) beyaz veya renkli her cins kumaşa, iplikle ve iğne vasıtasıyla gergef üstünde, kasnakta veya elde yapılan süse verilen addır (6140) şeklinde tanımlamıştır.

Barışta (1995) ise; ipek, yün, keten, pamuk, metal vb. iplikler kullanılarak, çeşitli iğneler ve uygulama biçimleri aracılığıyla; keçe, deri, dokuma vb. üzerine yapılan bezemelerin işleme olduğunu belirtmiştir (s.1).

Sain (1975) işleme; pamuk, keten, yün, ipek, altın ve gümüş tellerin bir iğneye geçirilerek, o iğneyi kumaşa batırıp, öbür tarafına çıkarmak ve tekrar batırıp yüz tarafa geçirmek suretiyle yapılan işlemdir (s.10) derken, Çırakoğlu (1994) türlü dokumalar, deri ve keçe üzerine iğne veya tığla elde veya makinede çeşitli iplikler kullanılarak yapılan bezemeler (s.1) şeklinde tanımlamıştır.

Tabiattaki ve hayallerdeki şekilleri, insanlar, renkli olarak resimden önce işlemeyle (nakışla) canlandırmışlardır. İşleme, bilhassa kadınların başarıyla icra ettikleri çok ince bir sanattır.

2.3.1. İşlemenin Tarihçesi

Bireyin hayatının önemli bir parçası olan giyeceklerin ve etrafındaki nesnelerin süslenmesi isteğiyle ortaya çıkan işleme bezeme sanatlarının en eski örneklerinden biridir.

(34)

“M.Ö. 1. yüzyıldan Altay ve Pazırık’ta buz içinde kalarak korunmuş bir İskit mezarındaki buluntular arasında rengârenk keçelerle işli çadır ve halıya rastlanmıştır. Uygur Hanlarının yabancı elçileri altın ve gümüş telle işlenmiş örtülerle süslü tahtlarda kabul ettiklerini, bu yörede yapılmış araştırmalar ortaya çıkarmıştır. Yine bu araştırmalar sonucunda bulunan iğneler, işleme sanatının varlığına kuvvetli birer belgedir” (Berker, 1974: 3).

Altay çevresinde bulunan Katanda buluntularında ise M.Ö. 1-2. yüzyıldaki giyim biçimleriyle beraber metal plaka aplikelerin varlığı da belgelenmektedir (Barışta, 1999: 6).

M.Ö. 3. yüzyılda Mete’nin kurduğu Hun devletinden bugüne gelen parçalar ise çok zengin ürünlerden oluşan Anadolu öncesi Türk işleme sanatının ilk örnekleridir (Öğel, 1962).

“M.Ö. 3. yüzyıla kadar süren Hunlulardan kalan Altay bölgesi, Kem vadisi ve Selenge ırmağı çevresinden çıkarılan ürünler arasında, işlemelerle bezenmiş giysi ve örtüler, işlemenin varlığına tanıklık etmekte ve Hunluların yanında komşu Asya kültürleri ile ilgili bilgi vermektedir” (Barışta, 1999).

İ.Ö. 8. yüzyılın son çeyreğinde Ankara Frig Mekropolü’nde bazı kumaş parçalarında iplik çekilerek yapılmış ajur çeşitlerinin uygulandığı görülmektedir. İ.Ö. 9 - 7. yüzyılda yapılan kazılarda elde edilen metal plakalar ve uzun dikdörtgen metal kemerler ise Urartular’da metal plaka aplikenin varlığının delilidir (Barışta, 1999: 4).

M.Ö. 1800-1700 yılları arasında ise, erken Hitit döneminde uygulanan delikli zikzak sarma şeklinde karşımıza çıkan işleme çeşitleri görülmektedir (Barışta, 1999:4).

Berker (1974) M.S. 6. yüzyılda Türk hakanı İstemihan’ın çadırında bulunan işlemelere işaret ederek, Babil yazma eserlerinde iğnenin bir işleme aracı olarak kayıtlı olduğunu (s.3) vurgulamıştır.

Barışta (1995) ise “Türk İşleme Sanatı Tarihi” adlı eserinde Noin Ula mezarlarında bulunan elbiselerin biçimine ve işlemelerine benzeyen Talas boylarındaki kurganlarda yapılan kazılar sonucu çıkarılan elbiselerin İ.S. 1-4 yüzyıllarda görülen işleme sanatı ile ilgili bilgi verdiğini (s.8) söyler.

4 - 7. yüzyıllar arasında Romalılardan kalan portreler ve natürmortlarda işleme sanatının örneklerine rastlanmakta olduğunu ifade eden Barışta yine bu yüzyılda yeni işleme çeşitlerinin kullanıldığını belirtir.

“4 - 7. yüzyıllar arasında Romalılardan kalan keten üzerine zincir, yarma zincir işi ile işlenmiş portreler, ağaçlar ve meyve tabakları gibi konular işlenmiş, kumaş parçaları ile kum iğnesi, taftingle bezenmiş dokuma örnekleri yeni işleme çeşitlerinin kullanıldığını göstermektedir” (Barışta, 1995).

(35)

7-10. yüzyıllar arasında Bizans imparatorluğundan kalan parçalar arasında görülen işleme örnekleri ile Roma ve Kopt işlemelerinin teknik açıdan benzerlikler gösterdiğine dikkat çeken Barışta yine bu yüzyılda da yeni işleme iğnelerinin kullanıldığını belirtmiştir.

“7 - 10. yüzyıllar arasında Bizans imparatorluğundan kalan parçalar arasında tapestry iğneli dokuma türündeki bantların, panoların başka kumaşa aplike edilmesiyle yapılan ve keten üzerine zincir işi ile işlenmiş, konularını İncil’deki kutsal olaydan alan, madalyon biçimindeki panolar Roma ve Kopt işlemeleriyle teknik açıdan benzerlikler göstermektedir. İpek atlas üzerine sim sırma, sim yürütme iğneleri ve sarma ile işlenmiş dini konuların sergilendiği örnekler yeni, işleme iğnelerinin uygulandığını göstermektedir” (Barışta, 1995: 5).

1071 yılında Anadolu’ya gelen ve İslamiyet’i kabul eden Türklerin işlemelerinde İslâmi figürler görülmeye başlar. Ayrıca bu tarihten itibaren Türk işlemeciliği doğu ve batı kültürlerinin sentezi olan yepyeni bir üslupla karşımıza çıkar.

“1071 yılında Anadolu’ya gelen Türkler; Orta Asya, Anadolu eski uygarlıkları gibi güçlü kaynaklardan beslenmiş, İslâm’ın kabulüyle işleme sanatlarını İslâmi figürlere bezeyerek geliştirmiştir. Doğu, batı kültürleriyle yayılan Türk işlemeleri coğrafi ve kültürel çevre içinde zengin bir Anadolu işlemeciliği ile karşılaşmış, bütün bu kültürlerin sentezinden yepyeni bir üslûp ortaya çıkarmışlardır” (Barışta, 1995: 3).

İran ve Irak üzerinden geçerek 11. yüzyılda Anadolu’ya ulaşan Selçuklular ve onları takip eden Türk boyları bu yolculukları sırasında geçtikleri yerlerin sanatlarından etkilenmişler ve kendi işlemeciliklerine bu kültürlere ait işlemecilikle ilgili izlenimlerini de eklemişlerdir. Türk işleme ustaları geldikleri bu yeni çevrede Rum, Ermeni, Arap ve Acem ustalarla çalışmış, hem kendi hem de Anadolu kültürünün bu daldaki ürünlerinden yararlanmışlar, Anadolu ve çevresindeki işlemeciliği geliştirerek yeni bir boyut kazandırmışlardır (Barışta, 1995: 3).

518 yılında Çinli Song Yun’un, Akhun hükümdarının işlemeli ipek elbiselerle keçeden yapılmış çadırlarda oturduğundan söz etmesinden yola çıkarak Göktürk’lerin işleme yaptıkları sonucuna ulaşılabilir. Yine Göktürk’lerin işleme yaptıklarını gösteren bir başka delil ise, 568 yılında Kuça bölgesine gönderilen Bizans elçisi Zemarhos seyahatnamesinde hakanın ipekli işlemelerle süslü çadırlarda oturduğuna değinilmesidir (Barışta, 1995: 9).

Uygur sanatının köklü bir geçmişe sahip olduğunu belirten Barışta (1995), buna kanıt olarak Uygur soylularını aksettiren duvar resimlerini gösterir. Söz konusu bu resimlerde elbiselere işlemeler ve değişik süslemelerin yapıldığı göze çarpar. Bunun

(36)

yanı sıra bu resimlerde bitkisel ve geometrik bezemelerle işlenmiş elbiseler bu dönemde sarma iğnesinin uygulandığının göstergesidir. Bu çerçevede Uygur’lara ait pek çok etnografik eserin günümüze kadar geldiği (s.10) söylenebilir.

Çadırlarında görülen yapıştırma keçe tekniğini ataları olan Hun’lardan alan Selçukluların motiflerde kıvrak dal, geometrik şekiller ve hayvan figürleri kullandıkları görülmektedir. Kıvrak dallar arasında simetrik olarak yerleştirilen hayvan motifleri, sadece Selçuklulara özgü bir yöntemdir (Barışta, 1995: 11).

Selçuklular yaşadıkları coğrafyanın sanat özelliklerini özümseyerek yepyeni bir sanat anlayışını geliştirmişler ve ipekçiliğin gelişmesini sağlamışlardır. Selçuklular döneminden kalan “Varka ve Gülşah” hikâyesini bezeyen minyatürler incelendiğinde, çadırın ve atın üzerinde bulunan çulun ve Kubadabad Sarayı çinilerini bezeyen bazı figürlerin üzerindeki elbiselerin işlemelerle bezendiği görülmektedir. Bu öyküde göçebe ve çadır sanatının özellikleri görülmüştür (Barışta, 1995: 12).

Selçuklu Türk’lerinde işlemeye büyük önem verilmiştir. Fransa’da Lion Müzesinde teşhir edilen ve üzerinde altın telle işlenmiş yazılar bulunan kumaş, Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubâd’a aittir. Bu kumaş günümüze kadar ulaşan en eski işleme örneklerinin elde bulunan tek belgesidir (Berker, 1974: 3).

Bügün elimizde Anadolu Beylikleri Döneminden kalan işleme parçası bulunmamaktadır. Ancak Marko Polo, İbni Batuta gibi gezginlerin anılarında ve Aşık Paşaoğlu tarihi gibi kaynaklarda Anadolu’daki yaşayış biçimi, kültür düzeyi, örf, adet ile ilgili bilgiler verilmekte ve işlemenin varlığına değinilmektedir (Barışta, 1995: 12-13).

“İbn-i Batuta günlüğünde Kırım Türk hakanına yapılan geziyi anlatan bölümünde, işleme ile ilgili bilgilere yer vermiştir. Hakanın saraydaki kadınların mücevherlerle işlenmiş “maluta” adı verilen elbiseler giydiklerini, uluğ ve küçük hatunların başlarına kenarları inci ve sırmalarla işlenmiş olan örtüler örtüklerini, hizmetkârların da altın ve mücevher işlemeli ipek giysiler giydiklerini belirtmektedir. Batuta ikinci hatunun huzuruna çıktığı zaman 20 kadar gergef işleyen cariye gördüğünden söz ederek Anadolu dışındaki Türk beylikleri konusunda bizleri aydınlatmaktadır” (Barışta, 1995: 14).

Batuta’nın gergef işleyen cariyeler konusunda verdiği bilgileri Akşehir de bulunmuş bir mezar taşı üzerindeki gergef işleyen kadın tasvirleri tamamlamakta ve ortaçağda işlemecilerin önemini vurgulamaktadır.

İşleme sanatı Osmanlı Türk’leri devrinde en büyük değerini kazanmış ve ilerleme olanağına kavuşmuştur. Özellikle 16. yüzyılda eşsiz sanat niteliğine erişmiş, motif ve renk olarak en iyi şeklini almıştır (Berker, 1974: 3).

(37)

Osmanlı halkının büyük bir çoğunluğu bu dönemde belli bir refah seviyesinin üzerine ulaşmıştır. Sanatçıya değer verilmiştir. İstenilen malzeme dünyanın çeşitli ülkelerinden kolayca sağlanabilmiştir. Fetihlerle başlayan yayılma, öteki uygarlıklarla yakın ilişki kurma, hatta karşılıklı değiş-tokuş olanağı vermiştir. Bu nedenle gelişen Türk sanatlarından işlemecilik, Balkanlar, Orta Avrupa, Macaristan ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına almıştır (Berker, 1974: 4).

Fatih’in İstanbul’u alması ile başlayan Osmanlı İmparatorluğu döneminde yani 15. yüzyıl işlemeciliğinde her dalda olduğu gibi bu alanda da bir gelişme süreci başlamıştır. Çeşitli sanat dallarının ustalarının yanı sıra Bizans sarayı çevresindeki işleme atölyelerinin de katkısı ile bu dalda zengin bir ortam oluşmuştur. Bununla beraber beylikler döneminden imparatorluğa geçişle günümüze ulaşan, somut örnekler oldukça azdır (Barışta, 1995: 21).

“Doğuda ve batıda yapılan seferlerle imparatorluğun yayılmasının büyük bir

hızla sürdüğü 16. yüzyıldan kalan kaşbastılar, mendiller, uçkur, don, bohçalar, kavuk örtüleri, perdeler, yastıklar ve kalkanlar bu dönemin giyim, kuşam, ev süsleme ve gündelik eşya türleri ile ilgili bilgi vermektedir” (Barışta, 1995: 21).

Bu nesnelerin yapıldığı ince keten, ipek, atlas, düz ince ipek gibi kumaşlar, dokumacılıkta ulaşılan düzeyi sergilemektedir. Kumaş inceliğinde deri, kalın bükümlü, doğal boyalı ipek iplikler, çok ince çekilmiş altın, gümüş metal iplikler, metal plakalar üzerine kakılmış zümrüt, yakut ve inci gibi değerli süsleyici gereçler ile metal plakaların çevresine geçirilen sık bükülmüş, tok ince altın kordonlar, dericilik, ipek bükmecilik, iplik boyacılık, metal işçiliği konusundaki bilgimize ışık tutmaktadır (Barışta, 1995: 21).

Bu yüzyılda kaliteli kumaşlar ve gereçlerin üzerine yüzeysel pesent, pesent, hesap iğnesi, Slav iğnesi gibi sayılarak yapılan sert, kesik, basit geometrik çizgilere uyum sağlayan iğnelerin yoğunluğu dikkati çekerken, sarma gibi yuvarlak hareketli çizgiler az ve ikinci planda kalmıştır (Barışta, 1995: 22).

Bu yüzyıl işlemelerinde soyut, somut ve bazen de her ikisinin bir arada kullanıldığı karma konular seçilmiştir. Çoğu sembolik ve karma olan bu konular yüzyılın düşüncesini yansıtmıştır (Barışta, 1995: 22).

Seçilen konular çevresinde sanatçılar, tasarımlarını sergilerken ya soyutlamalarla somut biçimlemelere ya da nonfigüratif biçimlemelere başvurmuşlardır. Kavram ressamlığı olarak nitelendirilecek kalıplar oluşturulmuştur. Tasarılarını biçimlendirirken çoğunlukla soyutlamalarla nesnenin öz karakterini yansıtma çabası gütmüşler ve

Şekil

Tablo 2: Anket Uygulanan Nakış İşletmeleri
Tablo 3: Uzman Kişilerin “Puncher (Desenci)” İle İlgili Mesleki  Yeterlilikleri Değerlendirmelerinin Dağılımı
Tablo 4: Uzman Kişilerin “İşaretçi” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri  Değerlendirmelerinin Dağılımı  YETERLİLİK TANIMI  Gereklilik Derecesi  _  XGereksiz  1  Biraz  Gerekli 2  Gerekli 3  Çok  Gerekli 4  N % N % N % N %
Tablo 5: Uzman Kişilerin “Numuneci” İle İlgili Mesleki Yeterlilikleri  Değerlendirmelerinin Dağılımı  YETERLİLİK TANIMI  Gereklilik Derecesi  _  XGereksiz  1  Biraz  Gerekli 2  Gerekli 3  Çok  Gerekli 4  N % N % N % N %  1
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

[r]

DMO üzerinden alım yapılacaksa dmo katalog listesinden malzemeler seçilerek malzeme istem listesi oluşturulur ve muhasebe işlem fişi düzenlenerek gerekli onay

TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM YETERLİLİKLER ÇERÇEVESİ -PROGRAM YETERLİLİKLERİ-TEMEL ALAN YETERLİLİKLERİ İLİŞKİSİ (*).. Temel Alan Yeterlilikleri PROGRAM YETERLİLİKLERİ

TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM YETERLİLİKLER ÇERÇEVESİ -PROGRAM YETERLİLİKLERİ-TEMEL ALAN YETERLİLİKLERİ İLİŞKİSİ (*).. Temel Alan Yeterlilikleri PROGRAM YETERLİLİKLERİ

Merkez / Recep Tayyip Erdoğan Anadolu Lisesi Müdürlüğü AL - 10.. Merkez / Recep Tayyip Erdoğan Anadolu Lisesi Müdürlüğü AL

1-Alanına yenilik getiren, yeni bir düşünce, yöntem, tasarım ve /veya uygulama geliştiren ya da bilinen bir düşünce, yöntem, tasarım ve/veya uygulamayı farklı bir alana

Türkiye Geneli Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektörü 2022 yılı Ocak ayı ürün ihracatı değer bazında incelendiğinde; Kümes Hayvanları Etleri ve Sakatatları