• Sonuç bulunamadı

Din eğitim ve öğretiminde duyguların transferi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Din eğitim ve öğretiminde duyguların transferi"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M.Ü. İlôlıiyat Fakültesi Dergisi 19 (2000), 105-122

Din

Eğitim

ve

Öğretiminde

Duygulann Transferi

Doç. Dr. Ya§ar FERSAHOGLu· Abstract

Transference of Emotions in Religious Education

Humans have such dimensions as emotion, thought, and action. Any model of education which can not establish a balance among these dimensions are of no avail. Our emotions express our reactions towards inner and outer phenomena. Among various enıotions love is of a distinctive one. Love is one of the first enıotions to emerge in the child. And Relig-ion teaches that the basic source and object of love is the transcendent God. One who does not achieve such kind of love can not find happiness in life, and is bound to be unproduc-tive. Thus, an intportant question remains here: can transference be used for enıotions as it is used for instruction? The answer to this question is sintply "yes". Transference from concrete to abstract, or from one emotion to anather is possible in orientation of emotions.

It is the task of education to expose potential emotions, develop and finally establish a balance among them.

A. Duygunun Tanımı, Çeşitleri ve Önemi

1. Duygunun Tanımı: Duygu, "İnsanın çevresiyle etkileşiminde duyabildiği uyaranlara kar§ı haz ya da elem yönünde uyarıldığını anlatan bir tepki"1

veya

"İçerde cereyan eden, belli bir süre içinde karakteristik bir geli§me gösteren

(entfaltung) ve yaşanmakta olan çevreye ya da çevrede ya§anılan türlü durumla-ra kar§ı yönelmeyi (zuwendung) ve sakınınayı (abvendung) gerektiren olumlu ya da olumsuz özel iç ya§ayı§lar"2 olarak tanımlanmaktadır. Rohracher, duygu için, "Duygular, §Uurun etkisi olmadan iç ve dı§ olaylara bir reaksiyon olarak beliren ve ekseriya dil ile anlatılması güç olan ho§ ya da ho§ olmayan ruhsal olgulardır"3 diyor.

2. Duygulann Çeşitleri: Duyguları yoğunluk açisından üç bölümde ele al-mak mümkündür.

a) Duygu (feeling), "Heyecanlara göre yoğunluğu daha az olmakla birlikte sürekliliği ve kalıcılığı daha fazla olan sempati, sevgi, kıskançlık, pi§manlık, gurur,

MÜ ilahiyat Fakültesi, Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

İbrahim Ethem Ba§aran, Eğitim Psikolojisi, Ankara 1996, s. 120.

Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, Ankara 1983, s. 30. Yavuz, a.g.e., s. 29.

(2)

106 ~ Ya§ar FERSAHOGLU

utanç gibi durumlardır."4 Morgan, hissi (feeling) "Bir §eye kar§ı içte olu§an bir

duygusal ve heyecansal tepkinin farkında olu§"5 §eklinde açıklamaktadır.

b) Heyecan (affect), "Belli anlarda, belli yoğunluklarda doğan, kısa süreli

olup bedensel belirtilerin de e§lik ettiği duygu durumlarıdır".6 Korku, öfke ve

ürkme gibi. Heyecan, organizmanın ho§ olan veya olmayan bir durum kar§ısında

duygusal anlamda bir cevabı"7 §eklinde de tanımlanmaktadır. Heyecanın bir

ba§ka tanımı da §öyledir: "Bir uyarıcıya kar§ı gösterilen ve yüksek derecede

duygulanmadan ötürü fizyolojik deği§ikliklerle sonuçlanan uyarım (tepki) veya

organizmanın, sessiz ve olağan durumundan herhangi bir biçimde uzakla§ma-sı"8dır.

c) Tutku (pession-ihtiras), ''Yoğunluğu ve sürekliliği çok fazla olup, ki§iyi

gerçekleri görmekten uzakla§tıracak (gerçeğe kar§ı gözleri kör eden) nitelikteki

duygulardır"9 Tutkuyu, "Yoğunluğu ve sürekliliği ile öteki özlemlerden ayrılan a§ırı özlem veya istek, tutkunluk, ihtiras"10 olarak tanımlamak da mümkündür.

Duygularımız iç ve dı§ olaylara kar§ı tepkilerimizi ifade ederler. Dil ile

ifade-leri zordur. Ho§ duygular bizde haz uyandırırken, ho§ olmayan duygular elem ve

sıkıntı doğururlar. Ho§ olan duygu kaynakh;ırına yakla§ır; ho§ olmayan duygu

kaynaklarından uzakla§ırız. 11

3-Duyguların Önemi: İnsan iç dünyası itibariyle iki yönü olan bir yaratıktır. Bunlardan birincisi sevgi, korku, heyecan, a§k, cezbe, vicdan, vecd, nefret v.b.

ihtiva eden duygu dünyası, ikincisi ise fikir, tefekkür, nazar, istidlal, kıyas,

man-tık, zihin ve zeka kavramlarını içeren akıl ve dü§ünce dünyasıdır. Hislerin

merke-zi kalp, dü§üncenin merkemerke-zi olarak da beyin (dimağ) kabul edilmektedir.12

inanmanın bir kalp meselesi olduğu dü§ünülürse dini akidelerimizin duygu

dünyaınızia ne kadar ilgili olduğu söylenebilir. Aslında insan davranı§ı bu iki

dünyanın izdivacının bir ürünüdür de denebilir. Bu itibarla her iki dünyanın

ahenkli bir §ekilde beslenmesi ve dengeleurnesi gerekir. insanda bu dengeyi.

sağlayamayan bir eğitim gerçek anlamda amacına ula§amaz. Batı kültürünün,

insanın otomatla§tığı, kendisine ve doğaya yabancıla§tığı bir bunalımı ya§adığını

ileri süreİıler, onun bu noktaya Descartes'ta itibaren insanın duygusuyla

dü§ün-4 Günsel Koptagcl, Tıpsal Psikoloji, Arıkara 1991, s. 93.

C. T. Morgan, Psikolojiye Giriş, (çev: Hüsnü Aııcı ve Jğr.), Ankara 1991, s. 225.

6 Koptagcl, Tıpsal

Psikoloji, s. 93.

Rasim Ad asal, Medikal Psikoloji, İstanbul 1977, s. 85 ı.

Ru§cn Alaylıoğlu-A. Fcrhan Oğuzkan, Ans(kldpedik Eğitim Sözlüğü, İstanbul1976, s. 128.

9

Koptagcl, Tıpsal Psikoloji, s. 93.

10 Alaylıoğlu ve dğr.,

Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü, s. 315.

11

Ya§ar Fcrsahoğlu, Din Eğitim ve Öğretiminde Dııygıı Eğitimi, İstanbul1998, s. 28, 29. 12

(3)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duygulann Transferi·~ 107

cesinin arasını açmasıyla, duygusal ya§antıların akıl dı§ı kabul edilerek reddedil-mesiyle geldiğini savunmu§lardır. Onlara göre batılı insan maddi alanda pek çok §ey kazanmı§ fakat bu kazanımlar onun kendi iç dünyasının anlamını kaybetmek pahasına elde edilmi§ tir

.B

"Şer'i yol yalnız akla ve yalnız hisse hitap etmez." diyen

İsmail Hakkı İzmirli, İslam eğitim ve öğretiminin hem aklı, hem hissi tatmin

ettiğini, kafayı ok§adığı gibi kalbi de ok§adığını zikretmektedir. Ona göre bu eğitim anlayı§ı kalbe kafadan daha fazla ağırlık vermi§tir.14 Bu konuda Hüseyin

Atay da aynı §ekilde dü§ünmekte ve İsla~ eğitiminin duygu yoğunluklu bir

eğitim olduğuna i§aret etmektedir. ıs İslam'ın bu tavrı onun aklı ihmal ettiği

anlamına gelmemelidir.

W. James, dini ya§ayı§ın duygu boyutu üzerirıde büyük bir hassasiyetle dur-mu§tur. Onu böyle bir hassasiyete iten sebep, duygunun, dinin ilk ve derirı

kaynağı olmasıdır. ıa Allah korkusu, Allah a§kı, Allah'a saygı ve bağlılık tamamen insana has psikolojik hallerdir. ı? Bergson'a göre de "Bir din ne kadar incelmi§ ve ulvile§mi§ ise, bir toplumun ve bir insanın hayatında da o derece yükseltki bir yer tutar". ıs

Çocukta ilk uyanan duygulardan biri sevgidir. ı9 Biz bu yazıda duyguların

transferi ile ilgili olarak sevgiyi baz alacak, dü§üncelerimizi onun üzerinde açık­

lamaya çalı§acağız. Bu nedenle biraz da sevginin önemi üzerinde durmak istiyoruz.

Açıktır ki çocuğun dünyaya gözünü açtığı andan itibaren en çok muhtaç ol-duğu §ey sevgidir. Çünkü onun maddi beslenmesinde anne sütü ne kadar gerekliyse manevi beslenmesinde de sevgi o kadar önemlidir. Sevgi, çocUğun

§ahsı için önemli olduğu gibi, ba§kalarıyla ili§kileri açısından da önemlidir.

Özel-likle Allah-kul ili§kisi açısından sevginin yeri tartı§ılmaz. Bu itibarla din eğitim ve öğretiminin asli görevi Allah-kul ili§kisinde sevgiyi egemen kılmak olmalıdır. Sevgiden çok korku üzerine tesl,s edilen bir eğitim beklenen verimi sağlamaz. Zira sevgi, insanı sevgi objesine yakla§tırırken, korku insanı korku objesinden uzakla§-tırır.ıo

ıJ E. Robert Omstein, Yeni Bir Psikoloji (çev: Erol Göka-Feray !~ık), İstanbull990, s. 8.

14 İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelilm, Ankara 1981, s. 27. ıs Hüseyin Atay, Kur'iln'a Göre İman Esaslan, Ankara, ts., s. 104. ıa BeJii Ziya Egemen, Din Psikoloj~i. Ankara 1952, s. ll. ı7 NcJa Am1aner, Din Psikolojisine Giriş, Ankara 1980. I, 115.

ıs Armaner, a.g.e., I, 124.

ı9 Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyecin Eğitime Getirdiği Değerler, İstanbull982, s. 228.

20 Mustafa Şekip Tunç, Bir Din Felsefesine Doğru, İstanbul1957, s. 58; Josc Ortega Y. Gas>ct, Sevgi

(4)

108 .~ Ya§ar FERSAHOÖLU

Sevgi aynı zamanda diğer olumlu duygularımızı beslemektedir. Sevgi

olma-dan güven ve bağlanma duygusu geli§mez. İnsan sevmediği bir varlığa güveneme-.

yeceği ·gibi ona bağlanamaz da. Demek oluyor ki, bütün güzel duygularımız gıdalarını sevgiden almaktadırlar. Sevginin ihmal edildiği bir din eğitiminde

Allah'la kul arasındaki bir ili§ki anlamsız, ·bayağı ve sıradan bir ili§ki halinde

tezahür eder ki, böyle bir ili§ki insanı kendinden beklenen aksiyana sevk

ederne-yeceği gibi, inancın da ibiidetİn de hazzını duymaya yetmez. Hazdan yoksun olan

davranı§lar ise uzun ömürlü olamazlar.

Allah sevgisi gerek psikolojik olarak ve gerekse din bakımından önemli bir

kavramdır.21 Böyle bir sevgiye ula§mı§ olan insanlar sadece Allah'ı sevmekle

kalmaz; O'nun bir hatırası olarak kabul ettikleri her§eyi severler. Yunus,

Elif okuduk ötürü Pazar eyledik götürü,

Yaradılmı§ı ho§ gördük

Yaradan'dan ötürü.22

derken bu gerçeği dile getirmektedir. Bu noktadan hareketle Gazall, "Allah

sevgisi kuvvetlendiği zaman Allah ile münasebeti olan en küçük §eye dahi geçer.

Hatta sıkıntı, acı, elem ve kederi bile sever. Gerçek sevgi, acı duygusunu zayıf1a­

tır."23 demektedir. Gasset de, "Özel ya§amlarımızda, sevgi ölçüsünde bereketli bir

duygu yoktur; sevgi giderek doğurganlığın simgesi bile olur."24 derken bu gerçeği

dile getirmektedir. Böyle bir sevgiye ula§mı§ insanların hiçbir §ikayetleri yoktur.

Onlar her halükarda §öyle söylerler: Ho§tur bana senden gelen Ya gonca gül yahut diken Ya hil'attir yahut kefen

Lütfun da ho§ kalırın da ho§25

Halis Ayhan, Leibnitz'in İman ile Aklın Uygunluğu, isimli eserinden

konu-muzia ilgili §Öyle bir nakilde bulunuyor:

"Gerçek erdem, ancak Allah'ı sevmekle mümkündür. Fakat bu sevgi ate§ini

kalpten, nurunu akıldan alan bir sevgi olmalıdır. ݧte Allah'ı bu §ekilde

sevebilir-sek, yaptığımız i§lerden, husus! bir haz duyarız. Öyle bir an gelir ki, insan,

toplu-luğun menfaatına hizmet etmekten daha büyük ki§isel bir menfaat olamayacağını

anlar. Ba§kalarının huzuru için çalı§maktan kendi kendini de tatmin etmi§ olur.

21 Halis Ayhan, Eğitime Giriş, s. 53.

ıı Ahmed Kabaklı, Türk Edebiyatı, İstanbul1966, II, 132.

23

Gazali, İhyaa ulumi'd-din (çev: A. Serdaroğlu), İstanbul1975, II, 41. Gazali burada duygulann bir ba§ka transferinden bahsetmektedir.

24

Jose Ortega Y. Gasset, Sevgi Üstüne (çev: Yurdanur Salman), İstanbul2001, s. 8.

25

(5)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duygulann Transferi~ 109

Bir kere Allah'ın iradesine boyun eğip O'nun daima en iyisini isteyeceğine inan-dık mı, giri§tiğimiz i§lerde muvaffak olup olmayacağımızın ehemmiyeti kalmaz. Yalnız yaptığımız i§lerde kendi hatamızi anlarız. Allah'ın yaptığı her i§ bizi mem-nun eder."26

Yeri gelmi§ken belirtelim ki Resulullah da böyle dengeli bir sevgiye dikkat çekmektedir. Hz. Ali'nin, sünnetinden sorması üzerine Allah'ın resulü §öyle bir cevap vermi§tir: "Marifet sermayem, akıl dinimin aslı, sevgi benim temel hareket noktamdır"

P

Allah sevgisi İslam'ın nazarında bir çıkı§ noktası olarak görülmektedir. O-lumlu her hareket, güzel olan her duygu ondan hız almakta, ondan beslenmekte-dir. Kulun Peygamberle ili§kileri de sevgi bağlamında ele alınmakta ve değerlen­ dirilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Peygamber'e ittiba, kaynağını Allah sevgisinden alan bir tutum 9larak ifade edilmektedir. Allah, Peygamberi'ne hitaben §öyle buyuruyor: "Ey Muhammed, de ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağı§lasın ... "~5 Ayetten anlıyoruz ki ber'e uymak Allah sevgisiyle alakah olup, Allah sevgisine nail olmak da Peygam-ber'e uyrnağa bağlıdır.

Özetle diyebiliriz ki: İnsan denen varlık, bütün üstün niteliklerine, büyük medeniyetler kurmu§ olmasına, teknolojik harikalar yaratmasına ve engin bilim gücüne rağmen sevgi olmadan mutluluğa erememektedir. Dini anlayı§a göre sevginin temel kaynağı ve aynı zamanda objesi ise a§kın bir varlık olan Allah' dır.

Olaylar göstermi§ ve göstermektedir ki, böyle bir sevgiden mahrum olan insan mutsuz, böyle bir sevgiye dayanmayan kulluk verimsizdir. Böyle bir sevgiyle beslenmeyen dünyada insan-Allah ili§kisi, insan-insan ili§kisi, insan-hayvan ili§kisi, insan-doğa ili§kisi bozulmakta, hayat çekilmez hale gelmektedir.

Sevgiden yoksun olan insanlar özgeci duygulardan da yoksun olurlar. Özgeci duygulardan yoksun olan insanlar ise arı:cak kendilerini dü§ünürler. Bu tür insanlar zamanla bencil duyguların esiri haline gelirler. Bunların kendi çıkarları, kendi heva ve hevesleri için yapamayacakları kötülük yoktur. Kur'an'da bunlar-dan "heva ve hevesini kendine tanrı edinen''29 insanlar olarak bahsedilmektedir. İnsanlara, hayvaniara ve doğaya zarar veren hep bunlardır. Tabiat bunlar eliyle bozulur; çevre bunlar marifetiyle çöplük haline dönü§ür. Yürekleri sevgi dolu insanların, insanlığa kazandırdığı ne kadar güzellik ve yarar varsa, sevgisiz insan-ların vereceği o kadar çirkinlik ve zarar vardır. O halde bütün eğitimcilerin

26

Lcipnitz, İman ile Aklın Uygıınlıığu, s. 7. den naklen Halis Ayhan, Eğitime Giri§, s. 63, 64.

27

Gaziili, İhyii, IV, 648. Gaziili'nin kitabına aldığı bu hadisi Kadı [yaz zikretmi§tir. 28

Al-i İmran, 3/31. Zeynuddin cl-lraki hadisin herhangi bir isnadını bulamadığım bildirmektedir. Bkz. el-Muğnt an lıamli'l-esfiir, Beyrut 1983, IV, 361, 1. nolu dipnot.

(6)

110 ~Yaşar FERSAHOÖLU

hummalı bir gayret ve el birliğiyle sevgiye yönelmeleri ve yöneltmeleri gerekmek-tedir. Allah sevgisinin bu gayrette ayrı bir yeri vardır.

B. Transferin Tanımı, Çeşitleri ve Önemi

1. Transferin Tanımı: Transfer, sözlük anlamı itibariyle bir yerden ba§ka bir yere ta§ıma veya götürme eylemi, bir kimsenin herhangi bir hakkını bir ba§kasına aktarmasını sağlayan edim30; bir hesabı ba§kasının hesabına, bir nesneyi bir

yerden öbür yere geçirme, aktarma, geçme, olarak tanımlanmaktadır.31

Öğrenmede transfer (geçi§) ise, kazanılan bilgi, anlayı§ ve hünerlerin belli bir alan içinde kalmayarak ba§ka alanlara yayılıp etkide bulunması olayı; yerle§-mi§ bir alı§kanlık, beceri veya ülkünün benzeri ba§ka alı§kanlık, beceri, dü§ünce veya ülkülerin öğrenilmesinde yardımcı olması hali32, anlamlarına gelmektedir.

Buna göre herhangi bir konuda elde edilen bilgilerin bir ba§ka konuda yardımcı olmasına geçi§ yoluyla öğrenme (transfer) denmektediı}3 Biz bu çalı§mamızda transfer anlamında "aktarma" ve "geçi§" kelimelerini de kullanacağız.

2. Transferin Çeşitleri: İki çe§it transfer vardır: Olumlu (pozitif) transfer, olumsuz (negatif) transfer.

a) Olumlu (pozitif) transfer, daha önce öğrendiklerimizin yeni öğrendikleri­

ınizi kolayla§tırmasına, yani olumlu katkıda bulunmasına denmektedir. Basketbo-lun hentbolu kolayla§tırması gibi.

b) Olumsuz (negatif) transfer, daha önce öğrendiklerimizin yeni öğrendikle­ rimize kar§ı engelleyici, zorla§tırıcı olmasına denmektedir.34

Tek veya iki parmak-la daktilo yazmayı öğrenmi§ olmanın on parmakla bakmadan yazmayı zorla§tır­

ması gibi.

Görüldüğü gibi öğrenmenin aktarılması (transfer of training) olarak adlandı­ rılan bu olayın öğrenmeye katkısı olduğu gibi zararı da olabilmektedir.35

Bundan dolayı eğitimcilerin bu durumu göz önünde bulundurarak, öğrettiklerini, sağlıklı ve yeni öğrenmeleri kolayla§tırıcı bir §ekilde öğretmeleri gerekmektedir.

3. Transferin Önemi: İnsanoğlu dünyaya geldiğinde kısıtlı bir donamma sahiptir. Birkaç refleks hareket dı§ında yapabileceği hiçbir ~ey yoktur. Hiç bir bilgiye sahip değildir. Kur'an'da onun bilgisizliği §U ifadelerle dile getirilmektedir:

30

Meydan Larausse, İstanbull973, XII, 260.

31

Mustafa Nihat Özön, Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü, İstanhul1962, s. 227.

32

Ru§cn Alaylıoğlu ve dt;ır., Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü, s. 238. 33

Fcriha Baymur, Genel Psikoloji, İstanbul1994, s. 161.

34

Morgan, Psikolojiye Giriş, s. 115; Lutfi Öztahağ, Psikolojide İlk Adım, İstanbul 1970, s. 137.

35

(7)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duyguların Transferi ~ I I I

"Allah sizi an]:lelerinizin karnından hiç bir. §ey bilmez bir halde çıkarmı§tır. Belki

§ükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermi§tir".36

Böyle bir yetersizlik içinde dünyaya· gelen insan bir uyum problemiyle kar§ı

kar§ıyadır. Kar§ısına çıkan bu problemi çözmek, yani hayata uyum sağlayabilmek

için devamlı öğrenmek, ·bilgi ve beceri sahibi olmak zorundadır. Bu zorunlulukla

her gün yeni §eyler öğrenir; birçok öğrenme durumlarıyla kar§ı kar§ıya gelir. Bu

öğrenme sürecinde öğrencinin kar§ısına çıkacak olan en büyük imkan aktarma

(transfer)dır. "Eğitimciler her zaman aktarma konusuna önem vermi§lerdir."

diyen Morgan, aktarmanın olmadığı yerde eğitimin anlamını kaybedeceğine

i§aret etmektedir. Ona göre eğitimdeki temel dü§ünce, bir düzeyde yapılan

öğrenmenin insanı daha üst düzeydeki bir öğrenmeye hazırlamasıdır. Bu nedenle

bazı üniversitelerdeki dersler diğer bazı dersler için "öngerek" kabul edilmi§tir.37

Eğitimin temel amaçlarından biri, öğrencinin, okuldaki öğrendikleriyle

§im-diki problemlerini çözebilmesini ve gelecek hayata hazırlanmasını sağlamaktır.

Bir ba§ka ifade ile çocuğun okulda elde ettiği bilgi, beceri ve tutumları, yeni

durumlarla kar§ıla§tığında kullanabilme yeterliğine ula§masıdır.38 Bunlar ise geni§

ölçüde bir aktarmayı ifade eder.

Transfer (aktarma-geÇi§) olayında benzerlikler önemlidir. Bunlar,

muhteva-nın benzerliği, tekniklerin benzerliği ve prensipierin benzerliği olarak ele alın­

maktadır.39 Morgan'a göre uyarıcı benzerliği ile davranım benzerliği olumlu

(pozitif) aktarmayı kolayla§tırmaktadır.40

. Din eğitim ve öğretiminde de tı;ansferin önemi tartı§ılmazdır. Kur'an'da

te-mel ilke bir bilgiden bir ba§ka bilgiye, özellikle de fizik bilgiden metafizik bilgiye

ula§maktır; ula§tırmaktır. Bu ilkeden hareketle Kur'an, bir taraftan Kur'an

okumayı emrederken diğer taraftan kainat kitabını ve nefsi okumayı

emretmek-tedir. Çünkü o kitapta öyle bilgi ve belgeler rtıevcuttur ki insan o bilgi ve

belge-lerden ba§ka bilgilere ula§ma imkanına sahiptir. Nitekim Kur'an'da bu bilgi ve

belgelerden bahisle §Öyle buyurulmaktadır: "O'nun hak olduğu meydana çıkınca­

ya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dı§ dünyada ve hem de kendi

içle-rinde göstereceğiz ... "41 Bu ayete göre hem dı§ dünyada, hem de bizzat insanın

kendisinde öyle bilgi ve belgeler ar§ivlenmi§tir ki bunları elde eden insan bu

bilgilerden Allah bilgisine ula§abilir. Kur'an'da dı§ dünya ile ilgili pek çok ayet

mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek verelim: "De ki: "Yeryüzünde dola§ın.

Al-36 En-Nahi, ı6/78. 37 Morgan, a.g.e., s. 118.

38 İbrahim Ethcın Ba§aran, Eğitim Psikolojisi, Ankara ı 996, s. 32 7. 39 Öztabağ, Psiknlojide İlk Adım, s. 138.

40

Morgan, Psiknlojiye Gi~, s. ı ı 7.

(8)

112. ~ Ya§ar FERSAHOÖLU

lah'ın yaratmaya nasıl ba§ladığını bir gorun. ݧte Allah aynı §ekilde ahiret yaratmasını da gerçekle§tirecektir ... "42 Burada bir taraftan Allah'ın dünyayı nasıl

yar~ttığı ile ilgili bilgiden ahiretin yaratılmasına geçi§ öngörülürken, diğer taraf-tan Allah bilgisine ula§ma öngörülmektedir. Ba§ka örnekler: "And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik. Onları, bakanlar için zinetlendirdik. Onları kovulmu§ her §eytandan koruduk. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ate§ onu kovalar. Yeri yaydık. Oraya sabit dağlar yerle§tirdik. Orada her §eyi bir ölçüye göre bitirdik. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için geçimlikler meydana getirdik. Hazinesi bizim katımııda olmayan hiçbir §ey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz."43 "Bu insanlar, devenin nasıl

yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?"44

Bunlar dı§ dünya ile ilgili pek çok örnekten sadece birkaçıdır. İnsanın kendi-siyle ilgili olarak da §öyle buyuruluyor: "Öyleyse insan neden yaratıiclığına bir

baksın."45 "İnsan yiyeceğine

bir baksın."46

Bu ayetleri sıralarken §Unu da ifade etmeliyiz ki Kur'an'ın temel ve nihat amacı evren ve insanla ilgili somut bilgiler vermek ve orada kalmak değ, bu bilgilerden Allah bilgisine geçi§i sağlamaktır. Bu geçi§i (transfer) sağlayamayan bilgi istenen, beğenilen bir bilgi değildir. Bu bilgilerle transfer olayını gerçekle§ti-remeyen insanlar için Kur'an'da §öyle bir ifadeye §ahit oluyoruz: "Bu, Allah'ın va'di. Allah verdiği sözden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler. Onlar, dünya hayatının görünen kısmını bilirler ... "47 Bütün bilgilerine rağmen istenen transferi

sağlayamayan insanlar için bir ba§ka ifade de §öyledir: "Ey Muhammed, heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın §a§ırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? ... "48

. Buraya kadar yazdıklarımızın özeti §Udur: İnsanlar hayata uyum sağlamak, problemlerini çözmek için bilgi ve tecrübeye muhtaçtır. ·Onların öğrenmek zorunda olduğu bu bilgiler sınırsızdır. Bu itibarla da her bilgiyi sıfırdan öğrenme­ leri imkansızdır. Bu durumda en çıkar yol, yeni bir bilgiyi öğrenirken eski bilgi ve tecrübelerden yararlanmak yani bilgiler arasında geçi§i sağlamaktır. Buna "öğ­ renmede transfer" adı verilmektedir.

42 cl-Ankcbut, 29/20. 43 cl-Hicr, 15/16-2 l. 44 cl-Öfi§iyc, 88/17 • 20. 45 ct-Tank, 86/5. 4 ö Abese, 80/24. 47 cr-Rum, 30/97. 48 cl-Olsiyc, 45/23.

(9)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duyguların Transferi 0 113

Din eğitim ve öğretiminde temel prensip insanın fizik bilgiden bir a§kın var-lığın bilgisine ula§masıdır ki İslam'da buna Allah bilgisi (marifetullah) denmekte-dir.

C. Duygulann Transferi

Şöyle bir soru sorulabilir: Bilgiler gibi duyguların da transferi mümkün

mü-dür? Yine sevgiyi baz alacak olursak, sevginin beslenip geli§tirilmesi, bir varlıktan

bir ba§ka varlığa aktarılması (transfer) mümkün müdür? Keza bir duygudan ba§ka

bir duyguya geçebilir miyiz? Bu sorulara verilecek cevap "evet"dir. Nasıl ki bir

bilgiden bir ba§ka bilgiye, evrenin bilgisinden Allah bilgisine ula§abiliyorsak, bir duygudan ba§ka bJr duyguya, ki§inin duygusundan ba§ka birinin duygusuna geçi§ (transfer) yapabiliriz. Bunu §U ayete dayanarak söyleyebiliyoruz: "Hac ibadetinizi

bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anı§la Allah'ı anın ... "49

İslam'dan önce Araplar kendilerine göre hac ibadetlerini yapar; sonra

Mina'da durarak atalarının özel günlerinden bahseder, onları övgü dolu sözlerle

yad ederlermi§. Bu ayet-i kenmede ise yeni bir anlayı§ ve tutumla müslümanların

o eski adeti kaldırarak, onun yerine Mina'da Allah'ı zikir ile me§gul olmaları

istenmektedir.50

Ayet-i kertmede iki transferden bahsetmek mümkündür. Bunlardan birincisi İslam öncesi Arapları'nın ataları ile ilgili olarak gösterdikleri bir tutum ve

davra-nı§ın, Allah'la ilgili bir tutum ve davranı§ haline dönü§türülmesidir ki, biz buna

fiilt aktarma (transfer) diyebiliriz. İkincisi ise İslam öncesi Arapları'nın, atalarını

büyük bir CO§ku içinde içtenlikle andıkiarı gibi, müslümanların da aynı co§ku ve

samirniyet içinde, hatta onlarınkinden daha kuvvetli olarak Allah'ı anmaları

gereğidir ki buna da duygusal aktarma diyebiliriz. Ayette geçen "zikir-anma"

kelimesi, hiç bir nimetle kayıtlı olmaksızın bir muhabbetin, bir olgun a§kın

eseridir.51 Öyle ise konumuz açısından üzerinde durulması gereken husus Allah'ı

anarken müslümanların 'ula§ması gereken bir duygu yoğunluğu ve bir içtenliktir.

Bu yoğunluk ve içtenliğe ula§amayan bir anı§ (zikir) Allah'la kul arasındaki

ili§kiyi beklenen düzeye ula§tıramaz. En içten, en yoğun anma, insanın atalarını

anınası olarak dü§ünülürse yapılacak ݧ, bir te§bihle konuyu açıklığa kavu§turmak

ve o insanlar atalarını nasıl andılarsa sizler de onların andıkiarı gibi, hatta

onla-rınkinden daha ziyade bir §evk, muhabbet ve samirniyetle Allah'ı anınız,

demek-tir. Bu ifadeleri eğitim açısından değerlendirecek olursak §öyle bir sonuca

ula§-mamız mümkündür: İnsanların, atalarını sevrneleriyle Allah'ı sevrneleri arasında 49 cl-Bakara, 2/200.

50

Bk. Elmalılı Muhammed HamJi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1992, Il, 58; Süleyman Atc~, Yüce Kur'iln'ın Çağd~. Tefsiri, İstanbull998, ı, 348.

51 Elınalılı,

(10)

114 0 Ya§ar FERSAHOÖLU

orantısal bir ili§ki vardır. Buradan hareketle, atalar sevgisinden Allah sevgisine transfer mümkündür, diyebiliriz.52

Çünkü biz biliyoruz ki, sevgi, nesnesi olan sevgiliye doğru bir göçtür; bir göçü§tür.53

Duygusal geçi§leri iki ba§lık altında ele ala biliriz: 1- Bir Varlıktan Bir Ba§ka Varlığa Geçi§, 2-Bir Duygudan Bir Ba§ka Duyguya Geçi§.

1. Bir Varlıktan Bir Ba§ka V arİığa Geçi§

Bir varlıktan bir ba§ka varlığa duygu transferini bir bahçıvan yöntemiyle a-çıklayabiliriz. Bir bahçıvan elindeki herhangi bir fideyi -bu bir tohum da olabilir-önce, "me§tele", "fidelik" veya "sera" diyebileceğimiz ve çok uygun §ardarda hazırlanmı§ bir yere diker. Onun orada en güzel bir §ekilde beslenip büyümesi için elinden gelen gayreti gösterir. İhtimamla beslenen bu fide belli bir olgunluğa ula§tığında bahçıvan tarafından yerinden alınarak aktarılması dü§ünülen yere aktarılır.

Duygularımızıda bu yöntemi kullanarak bir varlıktan ba§ka bir varlığa akta-rabiliriz. İnsandan Allah'a duygu transferini dü§ünelim. Burada da sevgiyi baz alalım. Çünkü yukarıda da gördük ki bir kul için Allah sevgisi hayat! bir önemi haizdir. Sevgi hem çocukta ilk uyanan önemli duygulardan biridir; hem diğer bütün olumlu duyguların kendisinden beslendiği bir kaynaktır ve hem de varlık­ lar arasındaki özellikle de Allah'la kul arasındaki kaçınılmaz ili§kilerin düzeyli bir ili§ki olmasını sağlayan temel duygudur. Bu itibarla din eğitiminde çözülmesi gereken önemli bir problemdir. Belki de günümüz insanı bu problemin sağlıklı bir §ekilde çözülememi§ olmasının sıkıntısını ya§amaktadır. Kur'an-ı Kerim "Onlar Allah'ı hakkıyle takdir edemediler."54 derken bu probleme i§aret etmektedir. Bu i§aret aynı zamanda din eğitimcilerinin eğitim etkinliklerinde bulunurken dikkat etmeleri gereken önemli bir noktayı da göstermektedir. Bu önemli nokta ise Allah'la kul arasındaki sevgi bağını geli§tirmek ve güçlendirmektir. Zira Gasset'in ifadesiyle, "Sevdiğiniz Tanrı'ya bedeninizin uzantısı olan bacaklarınızia yürüyerek ula§amazsınız; gene de O'nu sevmek, O'na doğru gitmek demektir. Sevdiğimizde içimizdeki dinginliği ve sürekliliği terk ederek gerçekten o nesneye doğru göç ededz."55

Bu nasıl olur? Çocukta Allah sevgisinin tesisi, geli§mesi ve güçlendirilmesi

nasıl temin edilecektir?

52

Tersine bir geçi§ten de bahsedilebilir. Fakat çocuk için somuttan soyura ilkesini de göz önünde bulunduracak olursak, en ideal duygu geçi§i atalar sevgisinden Allah sevı,-isine geçi§tir,

diyebili-riz.

53

Gasset, Sevgi Üstane, s. 10-13. 54

cl-Hac, 22/74.

55 Gasset,

(11)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duyguların Transferi~ 115

Bu problemi çözerken tabi olacağımız ilke tabiariyle somuttan soyuta ilkesi-dir. Çünkü çocuk için kullanabileceğimiz en uygun ilke bu ilkedir.56

Uygulayaca-ğımız yöntem ise yukarıda örneğini sunduğumuz bahçıvan yöntemidir. Bu yön-temin pedagojik ifadesi, bir duyguyu -burada sevgi- somut bir ortamda geli§tirip olgunla§tırmak ve oradan soyut bir ortama aktarmaktır. Sevginin beslenip

geli§e-bileceği en uygun ortam neresidir, diye bir soru sorulabilir. Hemen belirtelim ki

· çocukta sevginin beslenip geli§ebileceği deği§ik ortamlar sayılabilir. Bu ortamlar içinde en uygun olanı aile ocağı, ana kucağıdır.

Fonksiyonu itibariyle aile ocağının önemine i§aret eden Resfilullah §öyle bu-yurmaktadır: "Herdoğan fıtrat üzere doğar. Fakat çocuğun annesi ve babası onu kendi dinlerine döndürürler. Yahudi iseler Yahudi, Hıristiyan iseler Hıristiyan ve MecOsi iseler Meclisi yaparlar."~7 Bu hadis bize eğitimin imkanını gösterdiği gibi, anne ve babanın bu eğitimdeki fonksiyonunu da belirtmektedir. Buradan hare-ketle diyebiliriz ki: Çocuğun eğitiminde kurum olarak en etkin kurum aile, aile içinde en etkin ki§iler ise anne, babadır. Çocuğun duygusal geli§imiyle ilgili olarak eri etkin ki§inin anne olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü çocuk duygusal beslenme açısından anneye herkesten fazla muhtaçtır. Anne sevgisi öyle bir sevgidir ki, bazı dü§ünürler bu sevgiyle Tanrı sevgisi arasında olumlu bir bağ kurmu§lardır.58 "Anne mekteptir" özdeyi§i annenin bu önemine i§aret

etmek-tedir. Öyle ise diyebiliriz ki anne ile çocuk arasındaki ili§kinin düzeyi eğitim­ öğretim, özellikle de duygusal geli§im açısından hayati bir önemi haizdir. Çocukta sevginin sağlıklı bir §ekilde olu§up geli§ebilmesi için bu düzeyli ili§kiye ihtiyaç vardır. Anneyle çocuk arasında olması gereken düzeyli ili§ki, çocuğun, annesinin yüzünü yeterince görebildiği, kokusunu yeterince alabildiği, sesini yeterince

duyabildiği, sıcaklığını yeterince hissedebildiği ve en önemlisi sütünü yeterince

alabildiği ili§kidir.

Burada önemine binaen çocuğun anne sütüyle beslenmesi konusunda

biraz-cık durmak istiyoruz. Bilindiği gibi süt alma süresi Kur'an'a göre de modern pedagojiye göre de iki yıldır.59

Anne sütü çocuğun bedensel beslenmesinde

olduğu gibi ruhsal beslenmesinde de önemlidir. İslami dü§ünceye göre anne sütünün, çocuğun ki§ilik ve karakter geli§iminde önemli etkisi vardır. İslam bilginleri, Peygamberimizin "Alınan sütle benzeme hasıl olur"60 §eklindeki bir

ifadesine dayanarak çocuğun ki§ilik ve karakterinin sağlıklı bir §ekilde olu§abil-mesinin aldığı gıdaya özellikle de anne sütüne bağlı olduğu sonucuna

varmı§lar-56 Namık Kemal Önder, Öğretimde Program, İlkeve Yönıemleıi, İstanbul 1992, s. 52.

57 Buhil.ıi, "Tefsir", 30; Müslim, "Kader", 23.

58 Bk. Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi (çev: Okhan Gündüz), İstanbul2001, s. 50.

59 cl-Bakara, 2/233; İbrahim Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, İstanbul 1984, s. 78;

Mustafa Öcal, Din Eğitim ve Öğretiminde Metodlar, Ankara 1990, s. 63.

60

(12)

116 0 Ya§ar FERSAHOGLU

dır. Bu dü§ünceden hareketle ahmak kadınların süt annesi olarak seçilmesi

yasaklanmı§tır.61 ݧ bu yasakla kalmamı§ süt annesi olmaya layık olan örnek

kabHelere de i§aret edilmi§tir. Resulullah'ın Müzeyne kabilesini, süt anneliğe elveri§li bir kabile olarak göstermesi bu cümledendir. Çünkü bu kabile, güvenilir, ehl-i emanet insanlardan olu§maktadır.62 "Süt devresinde verilen süt, tabiat ve

karakteri deği§tirir" anlayı§ı, müslümanları seçici davranmaya itmi§, süt annesi olacak kadınların temiz bünyeli, asil, helalden beslenen, akıllı, dindar ve güzel ahlaklı olmaları §artı aranmı§tır.63

Çocuk, annesiyle kurduğu sağlıklı bir ili§kiyle istenen sevgi yoğunluğuna ula-§abilir.64 Din eğitimcilerine dü§en görev, somut bir ortam olarak kabul ettiğimiz aile ocağı ve anne kucağında geli§en bu duyguyu Allah'a transfer etmek, Allah sevgisi haline getirmektir. Bu geçi§ sağlanabildiği takdirde çocukla Allah arasında sevgi merkezli sıcak bir ili§ki kurulabilecek, anne sevgisi halindeyken Allah sevgisi haline dönü§en sevgi ise böylece sonsuzla§ıp evrenselle§ecektir. Ancak böyle bir sevgiye sahip olan insanlar inanmanın ve o inancın gereğini yerine getirmenin hazzını, getirememenin elemini ya§arlar. Böyle bir durumda Allah adına yapılan her§ey bir angarya olmaktan çıkar, içtenlikle ve zevkle yapılan bir görev haline gelir. Allah kavramı, kendisinden uzak durulması gereken bir korku kaynağı olmaktan kurtulur; kendisine yakla§ılması, güvenilmesi ve her halükarda kendisine sığınılması gereken bütün güzel sıfatlarla muttasıf sevgi kaynağı bir kavram haline gelir.

Yukarda ifade etmeye çalı§tığımız mutlu sonuca ula§ılamadığı takdirde sade-ce korku ve itaate dayalı bir tutum ortaya çıkar ki bu, çocukla Allah arasındaki . ili§kiyi istenen düzeye ula§tıramaz. Benimseme yerine zora dayalı bir kulluk

ili§kisi, sağlıklı bir kulluk ili§kisi değildir. Haz duygusunun kaybolduğu böyle bir durumda yeterli sevgiden mahrum kalan çocuk, gerek o anda ve gerekse yeti§-kinlik devresinde, himayesine sığınacağı, sonsuz güven duyacağı, sevgiyle yakla-§acağı bir sığınak bulamaz. En küçük bir etki kar§ısında yıkılır; bedbaht olur. Olaylar kar§ısında direncini kaybeder. Hayatında gelecek endi§esi ve korku egemen hale gelir.

Bu yöntemle sevgi Allah'a transfer edilebileceği gibi insanlara, hayvanlara,

doğaya da transfer edilebilir.

61 İhn

Hacer, el-Metiılibü'l-iiliye, II, 79; Heysemt, Mecmau'z-zeviiid, Beyrut 1967, IV, 262.

62 İhn Hacer, el-Metiılibü'l-iiliye., Il, 80. 63

Daha fazlahilgi için hk. İ. Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye., s. 96, 97, v.J.

64

(13)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duygulann Transferi~ 117

2. Bir Duygudan Bir Başka Duyguya Geçiş

Genel eğitimde olduğu gibi din eğitim ve öğretiminde de bir duygudan bir

ba§ka duyguya geçi§ (transfer) mümkündür. Bunu adalet duygusuyla düzen ve

tertip duygusunu baz alarak açıklamaya çalı§alım.

Din eğitim ve öğretiminde, çocukta ilk uyandırılacak duygulardan biri de

adalet duygusudur. Çünkü bu duygu, İslam eğitim ve öğretiminin hareket

nokta-lanndan biridir. Çünkü adalet genel anlamı itibariyle bir §eyi layık olduğu yere

koymak demektir.65 Allah'ı layık olduğu yere koymak, insanları layık oldukları

yere koymak, hayvanları ve doğayı layık oldukları yere koymak. Bu duygudan

yoksun olan çocuklar veya yeti§kinler e§ya ve olayları layık oldukları yere

koya-mazlar. E§ya ve olayları layık oldukları yere kayamayanlar Allah'ı da layık olduğu

yere koyamazlar. Kur'an-ı Kerlı:n'de Allah'ı layık olduğu yere koyamayan

insan-lardan bahisle §öyle buyurulmaktadır: "(Onlar), 'Allah be§ere hiçbir §ey

indir-memi§tir' demekle Allah'ı hakkıyla takdir edemediler."66 Ayette geçen "kadr"

kelimesi, bir §eyin ne olduğunu iyice bilmek, takdir etmek, anlamlarına

gelmek-tedir. Bu- durumda "Onlar Allah'ı hakkıyla takdir edemediler" ifadesi, "Onlar

layıkıyla Allah'ı takdir edemediler; O'nu gereği gibi bilemediler; O'na gereğince saygı gösteremediler."67 Şeklinde anla§ılabilir. Açıktır ki, Allah'a gereğince saygı

gösterememek, O'nu layık olduğu yere koymamak adaletsizliktir.

Adalet kainattaki düzenin temel kanunudur. Varlıklar, e§ya ve olaylar doğru

değerlendirilemediği, konmaları gereken yere kanmadığı takdirde hayatın düzeni

bozulur; güzelle çirkin, doğru ile yanlı§, hayır ile §er yer deği§tirebilir; haksız haklı

yerine geçebileceği gibi, haklı haksız yerine dü§ebilir. Bu ise bir anar§inin, bir

kaosun bir zulmün habercisidir.

İslam eğitim ve öğretiminde adalet duygusunun önemli bir yeri vardır. Bu

sebeple Kur'an'ın birçok ayetinde adalet konusuna dikkat çekilmektedir. Bu

cümleden olarak §Öyle buyurulmaktadır: "Allah, size mutlak olarak §Unları

emrediyor: Emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman

adal~tle hükmetmenizi ... ""5 A.yette İslam'ın temel prensiplerinden iki tanesine

dikkat çekilınektedir: Emaneti ehline vermek; adaletli davranmak. Bir §eyi ehline

vermek o §eyi layık olduğu yere koymaktır. Bu da bir adalettir; adil davranı§tır.

İslami dü§ünceye göre adalet kavramı evrensel bir kavramdır. Bütün

insan-lara, hatta bütün varlıklara kar§ı gözetilmesi gereken bir tutumu ifade

etmekte-dir. Muhatabımız iyi olabilir; kötü olabilir. Güçlü olabilir; zayıf olabilir.

Müslü-65

Ya§ar Fcrsahoğlu, Kur'iln'da Zihin Eğitimi, İstanbull996, s. 559.

60 cl-En'iim,

6/91.

67 Süleyman

Atc§, Yüce Kur'an'ın Çağd~ Tefsiri, III, 196. 65

(14)

118 ~ Ya§ar FERSAHOÖLU

man olabilir; gayr-ı müslim olabilir. Siyah olabilir; beyaz olabilir. Sevdiğimiz bir kimse olabileceği gibi, sevmediğimiz, nefret ettiğimiz bir kimse de olabilir. Kim ne olursa olsun ona adil davranmak görevimizdir. Bazı hallerde duygularımız bizi zorlayabilir. Sevdiğimiz, korumak ve kollamak istediğimiz bir kimseye farklı, sevmediğimiz, nefret ettiğimiz bir kimseye farklı davranmak isteyebiliriz .• Bu konuda baskı ve zorlama altmda da kalabiliriz. Bütün bunlara rağmen adaletle davranmak zorundayız. Böyle bir davranı§, adalet duygusu geli§IDݧ insanlar için hiç de zor bir ݧ değildir. ·

Zulmü alkı§layamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmi§e kalkıp sövemem. Adam aldırma da geç git, diyemem, aldınnm.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldınnm, 69

mısralan böyle bir duygunun ifadesidir. Kendilerinde adalet duygusu geli§ınݧ olan insanlar sonucun ne getireceğini dü§ünmezler. Onlarda sadece adaletle davranmanın verdiği bir haz duygusu vardır. Adalet için acı çekmekten bile haz duyarlar. Büyük medeniyetler de böyle insanların omuzlannda yükselir.

Dedik ki: Her halükarda adaletle davranmak gerektiğini vurguladık. Bunun-la ilgili oBunun-larak Maide suresinde §öyle buyurulmaktadır: "Ey inananlar, Allah için adaletle §ahitlik edenler olun. Bir topluluğa kar§ı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adaletli olun. Bu, Allah korkusuna daha çok yakı§an (bir davra-nt§)dır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir".70

Görüldüğü gibi, ba§kalannm haklarıyla ilgili karar ve davranı§larımızda his-lerimize yer yoktur. Çünkü adaletin dini, dili, ırkı, mezhebi, mektebi, me§rebi yoktur. Yukanda da söylediğimiz gibi adalet İslam nazarmda evrensel bir kav-ramdır. Bir günlük adaleti, altını§ yıllık ibadetten efdaF1 sayan, "Kıyamet

günün-de Allah'ın en çok sevdiği ve kendisinin meclisine en yakın insan adil imam (devlet ba§kanı)dır. O gün Allah'ın en çok kızdığı ve kendisinin meclisine en uzak insan da zalim imam (devlet ba§kanı)dır."72 huyuran peygamber bu dinin

peygamberidir.

Bir insanın adaleti kendi §ahsı için savunması ve gözetmesi yeterli değildir. Adalet duygusu geli§ıni§ olan insanlar adaleti ba§kaları için de savunur ve göze-tirler. Şöyle buyuruluyor: "Ey İnananlar, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarımı aleyhinde bile olsa, Allah için §ahitler olarak adaleti ayakta tutun, (onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun. Çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse

69

Mehmet AkifErsoy, Safahat, İstanbul1987, s. 361-362.

70 el-Maide, 5/8.

71 Ac!Oni, Ke§[ü'l-Hafô., Il, 58. 72

(15)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duygulann Transferi~ 119

adaletten dönüp heva (tutkulan)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, §Üphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır"Y

Bütün bunlar, insanın geli§mi§ bir adalet duygusuna sahip olmasını gerekli kılıyor. Bu nasıl olur? Bir insanın gönlünde adalet duygusunu nasıl tesis edebilir; nasıl geli§tirebiliriz? Biz bu konuda da transfer yönteminden yararlanılabileceğini dü§ünüyor; hatta gerekli görüyoruz. Bilindiği gibi eğitim-öğretimde somuttan soyura geçi§ ilkesi herkesçe benimsenmi§ önemli bir ilkedir.74 Biz bu ilkeden

hareketle çocukt~ adalet duygusunu geli§tirebiliriz. Şöyle ki: Soyut bir kavram olan adalet duygusuna somut varlıklar üzerinde geli§tireceğimiz bir ba§ka duygu-dan geçebiliriz. Mesela bu duygu düzen-tertip duygusu olabilir. Düzen-tertip duygusunu somut varlıklar üzerinde geܧtirdikten sonra bunu adalet duygusuna aktarabiliriz. Çü.1kü aynen ad~let duygusu gibi düzen-tertip duygusu da bir §eyi yerine koymaya dayanan bir duygudur. Anne, baba ve öğretmen, küçük ya§lar-dan itibaren çocuğa, kullandığı e§yayı yerine koymayı öğretiyor, bu öğrenme de bir tutum haline geliyorsa çocukta düzen-tertip duygusu geli§iyor demektir. Çocuk, sabahleyin kalktığında pijamasını düzenli bir §ekilde yerine koyuyor; kitap ve defterlerini, kalemini, pergelini, kalemtra§ını, silgisini ve diğer gereçleri-ni aynı itina ile çantasına yerle§tiriyorsa, yemeğini vaktinde yiyor; dersine vak-tinde çalı§ıyor; yarağına vaktinde gidiyor; di§lerini vaktinde ve muntazam bir §ekilde fırçalıyorsa, di§ fırçasını ve macunu yerlerine koyuyorsa; özetle çocuk, düzenli, tertipli olmaktan haz, düzensiz ve tertipsiz olmaktan elem duyuyorsa eğitim amacına ula§ıyor; çocukta düzen-tertip duygusu geli§iyor demektir.

Çocukta geli§en düzen-tertip duygusunu adalet duygusuna aktarmak müm-kündür ve daha da kolaydır. Sözü §öyle bağlayabiliriz: Adalet duygusuyla, düzen-tertip duygusu arasında doğru orantılı bir ili§ki mevcuttur.

D. Tersine Transfer Mümkün müdür?

Pedagojik kurallara uygun olan transfer her ne kadar somuttan soyuta ise de, soyuttan soyura veya soyuttan somuta geçi§ler de her zaman mümkündür. Çocuk için en doğru olan ilke somuttan soyura ilkesidir. Çünkü öğrenmenin §artlarından biri de çocuğun duyu organlarını öğrenme etkinliğine katmaktır. Ne kadar çok duyu organını öğrenme etkinliğine karabilirsek ba§arımız o kadar artar. O halde çocuk, konuyla ilgili durumlan görmeli, sesleri i§itmeli, e§ya ve araçları eline. alıp incelemeli, dokunınalı ve koklamalıdır. Böyle bir prensipten hareket eden öğretmen, öğretme konusunu bizzat yerinde inceletmeli ve izletmelidir. Sözün özü öğretimde geçerli olan §ey, somut olan e§ya olay ve varlıklardan

73

cn-Nisa, 4/135. 74

(16)

120 ~ Ya§ar FERSAHOGLU

giderek soyut olan kavrarnlara geçmektir.75 Duygularımızın öğrenmeyle yakından

"ilgili olduğunu biliyoruz. Bu itibarla bu konuda da somuttan soyuta hareket etmek gerektiğine inanıyoruz. Kur'an'ın her vesileyle insanların dikkatini kainata çekmesini ba§ka türlü izah edemeyiz. Din eğitimcilerinin özellikle imanla ilgili çalı§malarında bu konuya özel itina göstermeleri gerekmektedir. Allah'a iman konusu bu bakımdan önem arzetmektedir. EğitimeHer bu önemi farkedemez, çalı§malarında Kur'an'ın dikkat çektiği hususları ihmal ederlerse hiç de

istenme-yen durumlarla kar§ıla§abilirler.

-Kur'an'a göre insanın yaratılı§ amacı Allah'a kulluktur.76 Kulluk duygusu ile

ilgili olarak Kur'an'ın ilk suresinde, "(Allahım), aricak sana kulluk e<;ler ve ancak senden yardım dileriz"77 buyurulmaktadır. Bir ba§ka sı1rede ise, "Allah'a kulluk

edin; O'na hiçbir §eyi ortak ko§mayın ... "78 emri vardır.

"Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz."; ifadesinde "an-cak" kelimesinin altı çizilmeli, inanç eğitimi ona göre verilmelidir. Bu, §U demek-tir: Allah'ım, ne pahasına olursa olsun, senden ba§ka hiçbir varlığa kul köle olmam. Ancak sana kulluk ederim ve ancak senden yardım dilerim.

Burada konumuz açısından iki ince nokta vardır. Bunlardan birincisi, "an-cak sana" anlamına gelen "iyyake" lafzıdır. Allah, bununla insanın, sadece kendisine kulluk etmesini ve sadece kendisinden yardım dilernesini istemektedir.

İkincisi ise kulluk ile yardım arasında bir ili§kinin kurulmasıdır. Çünkü biz

biliyo-ruz ki, tedbir alınmadığı takdirde insan, kim kendini · besliyor, kim kendine

yardım ediyorsa onun kulu, kölesi durumuna dü§ebilir. "Elini uzatan ayağını

uzatamaz" özdeyi§i bu psikolojiyi doğrulamaktadır.

Nisa suresinin 36. ayetinde, ancak Allah'a kulluk konusunda daha açık ve kesin bir yasakla kar§ıla§ıyoruz: "O'na hiçbir §eyi ortak ko§mayın ... " Kur'an'da konuyla ilgili pek çok ayetin bulunması konunun önemini göstermektedir.

Din eğitimcileri, insanda Allah'a kulluk duygusunu geli§tirirlerken dikkat çekilen hususlarda ihmal gösteriderse telafisi mümkün olmayan yanlı§lara sebep olabilirler. Bu yanlı§ların en tehlikelisi tersine bir transferdir. Kullukla ilgili tutumları Allah'ın istediği gibi olu§mayan insanlar, tersine bir geçi§le kulluk duygularını kısmen veya tamamen, ba§ka varlıklara transfer edebilirler. Bu transfer, Allah'a ortak veya ortaklar bulma §eklinde tecelli edebileceği gibi, kendisini tanrıla§tınm§ veya tanrıla§tırılmı§ insan ve varlıklara kulluk, kölelik §eklinde de olabilir. Bu açık olabileceği gibi, gizli de olabilir. İslam dünyasını bu

75 Bk. N. Kemal Önder, a.g.e., s. 52, 53. 76

ez-Zariyat, 51!56.

77 el-Fatiha, 1/5, 6.

(17)

Din Eğitim ve Öğretiminde Duyguların Transferi~ 121

açıdan tartı§makta yarar vardır. İslam dünyasında tersine bir transferin akıllara

durgunluk verecek pek çok dramatik örnekleri vardır. Bunları ayn bir çalı§mada

ele alacağımız için detaya girmiyoruz. ·

Allah'ın hayata koyduğu kanunlardan biri de ikame kanunudur. Hayat

bo§-luk kabul etmez. İnsan, doğu§tan tapınma duygusuna sahiptir. Tapınınası

gere-ken gerçek Tanrı'yı bulamadığı zaman gerçek dı§ı tanrılar bulur. Gerçek Tanrı'ya

kulluk konusunda sağlıklı ve yeterli bilgilerle donanmadığı takdirde ise, ya O'na

ortak ko§arak veya bir ba§ka biçimde ama mutlaka bir yanlı§la açığını kapatmaya,

kafasındaki ve gönlündeki bo§lukları doldurmaya çalı§ır. Din eğitimcileri bu

gerçeği bilmeli, insanlara inanç eğitimi verirken onların inançlarında bo§luk bırakmamalıdırlar.

Sonuç

İslam eğitim ve öğretiminde duyguların transferi ile ilgili dü§üncelerimizi §U §ekilde özetleyebiliriz:

Transfer (geçi§-aktarma) eğitimci için önemli bir imkandır. Bu imkan doğru

değerlendirildiği takdirde ba§arılı sonuçlar alınabilir. Bu itibarla eğitimcilerin bu

imkandan azami derecede yararlanmaları gerekir.

Bilgilerde transfer mümkün olduğu gibi, duygularda da transfer mümkündür.

Bilgilerde olduğu gibi duygularda da transfer somuttan soyuta doğru yapılır.

Bunun esası §öyledir: Somut olan bir varlıkta, baz alınan duygu veya duygular

geli§tirilir; oradan aktanlmak istenen varlığa pedagojik kurallara göre aktarılır.

Bu varlık soyut bir varlık olabileceği gibi somut bir varlık da olabilir. Önemli olan somuttan harekettir.

Aktarma iki §ekilde yapılabilir: Birincisi bir varlıktan bir ba§ka varlığa,

ikin-cisi ise bir duygudan ba§ka bir duyguya. Bir' varlıktan bir ba§ka varlığa transferde,

duygu geli§imine en uygun §artları ta§ıyan bir kurum veya ki§i, -ki biz bu çalı§ma­

da aileyi, aile içinde de anneyi önerdik- çocukta duygu geli§imi için eğitsel açıdan

hazırlanır. Seçilen bu kurum veya ki§ide baz alınan duygular geli§tirilir ve

akta-nlmak istenen varlığa aktarılır. Bir duygudan bir ba§ka duyguya transferde ise

aktarmaya uygun olan duygulardan biri, bir kısmı veya birçoğu, somut bir

ortam-da geli§tirilerek hedeflenen duygulara aktarılır.

Duygusal geçi§ler hep aynı istikamete olmayabilir. Yeterli bir eğitimin

olma-yı§ı ·veya eğitimsizlik sebebiyle duygular yönlerini kaybederek ters istikamette de

hareket edebilir. Mesela, Allah'a kulluk, insana veya bir ba§ka varlığa kulluk

§eklinde istikamet deği§tirebilir.

Duygu eğitimine tabi tutulan çocuk veya yeti§kinlerin potansiyel olarak bu

duygulara sahip olmaları gerekir. Eğitimin i§levi potansiyel olarak var olan bu

(18)

122 ~ FERSAHOGLU

Eğitimin, olmayan duyguları var etmek gibi bir görevi yoktur. Yazımızı Mustafa

Şekip Tunç'un §U sözleriyle bitirelim: "Terbiye enerji yaratmaz, enerjileri terbiye

gayesine göre en iyi ve en etkili bir hale getirmeyi sağlar."79

79

Referanslar

Benzer Belgeler

Yusuf Ziya Yılmaz Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Başkanı Sadece somut olan kültürel mirasımızı değil somut olmayan kültürel mirasımızı

Tablo:55-YaĢ, Eğitim Durumu ve Görev Yeri DeğiĢkenleri Ġle YaĢanılan Yerin Sosyal ve Kültürel Hayatının Din Görevlileri Üzerindeki Etkisi Arasındaki ĠliĢki

Din öğretimi sürecinde kullanılacak yöntemler, bunları etkili kılacak araç ve materyallerin seçimini de etkilemektedir... Araç ve

 Ünite planı, öğretmenin gözetimi ve denetimi altında, öğrencilere belirli bir süre içinde ve eğitim amaçlarına uygun olarak birtakım bilgi, beceri ve

 Metni değerlendirme: Metnini yapısını ve türünü anlama, dil yapısını keşfetme, metin yapısı ve biçimini değerlendirme vb. Adımları sırayla, teker teker ya

 Oyun eğitim bilimleri sözlüğünde; Belirli öğrenmeler için düzenlenen, oyunun yapısı ve kurallarına uyarak, bazı amaçlara ulaşmak için öğrencilerin

• Din tanımı içerisinde Tanrı kavramının, irade sahibi bir insanın ve insan ile Tanrı/kutsal arasında bir tür ilişkinin varlığından söz

(Demirhan Ünlü, Kur’an-ı Kerim’in Tecvidi, s.. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü.. DİN ÖĞRETİMİ