• Sonuç bulunamadı

Din nedir, ne değildir? Din

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Din nedir, ne değildir? Din"

Copied!
67
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Din

Din nedir, ne değildir?

(2)

Din Sosyolojisi

Din sosyolojisi, dini kolektif ve sembolik bir olgu olarak görür. Yani bireysel değil,

toplumsal ve kolektif niteliktedir.

Din sosyolojisi, inanç ve bilgiden çok, semboller ve ritüellerle ilgilenir.

Emile Durkheim’ın Dinsel Yaşamın Temel Biçimleri (1912) isimli eseri, din

sosyolojisinin klasiklerinden biridir.

(3)

Din, kültürün en başından beri vardı

Dinsel pratikler ve inançlar, kültürün başlangıcına işaret eder.

Ölülerin belirli

biçimlerde gömülmesi adeti, Neandertal

topluluklarında vardı.

(4)

Modern toplumlarda

Modern toplumlarda bilimsel açıklamaların dinsel inanç ve pratikleri gerileteceği

düşünülmüşse de, bu düşünce doğru çıkmamıştır.

Çeşitli konularda bilimsel açıklamaları ikna edici bulan insanlar da hayatın ve ölümün

anlamı türünden varoluşsal sorular karşısında dinsel açıklamaları önemseyebilmektedirler.

(5)

Din ne değildir?

Din, tektanrıcılıktan ibaret değildir.

Din, ahlak değildir.

Din bir yaradılış kuramı olmadığı gibi, tarihsel gelişimi de açıklamaz

Din her durumda metafizikle özdeş değildir.

(6)

Din nedir?

Bütün dinler, bir dizi simge içerir.

Bu simgeler, bazı ritüellerle bağlantılıdır.

Bütün dinlerde tanrı yoktur ama ilahi varlıklar vardır.

(7)

Ritüeller

Dinle ilgili ritüeller çok çeşitlidir.

Bunlar dans ve müziği içerebilir

Bazı şeylerin yenmesi ya da tersine, yenmemesini

içerebilir

Belirli bedensel hareketleri içerebilir.

Bütün bunlar, gündelik hayattaki benzerlerinden farklı bir havayla ve farklı bir biçimde gerçekleştirilirler.

(8)

Büyü ile dinsel ritüeller farklıdır

Büyü, genellikle bireyseldir ve

olaylara/olgulara müdahaleyi amaçlar.

Dinsel ritüeller ise bireysel olabildiği gibi, topluluk tarafından da yerine getirilebilir.

Dinsel ritüellerde olaylara ve olgulara

müdahale amacı varsa da, büyüdeki gibi doğrudan değil, ilahi güçlerin ikna edilmesi yoluyladır.

(9)

Geleneksel toplumlar

Geleneksel toplumlarda din, toplumsal hayatın merkezinde yer alır.

Profesyonel din adamlığı olmasa bile, dinsel (ve büyüsel) alanda yoğunlaşmış insanlar vardır.

Bunlardan en yaygını ve en iyi bilineni, şamanlardır.

(10)

Şaman

Şamanlık, orta ve kuzey asya kökenli bir inanç sistemidir.

Daha çok göçebe kandaş topluluklarda görülür.

Şaman, bu dünya ile öteki dünya arasında ilişki kurabilen, ruhlarla konuşabilen kişidir.

(11)

Totemcilik ve Animizm

Durkheim’a göre totemizm, dinsel yaşamın ilksel biçimidir.

Totem, klanın belirli bir bitki ya da hayvanla

kurduğu törensel ilişkidir.

Bu ilişki sıklıkla totem hayvanı ya da bitkiyi

yeme tabusunu da içerir.

(12)

Animizm

Canlı ve cansız doğal fenomenlerin

toplumda ve insan hayatında bir takım sonuçlar doğuran ruhlarla donatılmış olduğu inancı.

(13)

Dinsel düşüncede “ilerleme” yoktur!

Şamanizm, totemcilik ve animizm bilinen en eski dinsel pratiklerdir.

Ancak eski olmaları, onların “basit” olduğunu göstermez.

Çeşitli antropolojik çalışmalar, totemci ya da animist toplulukların çok gelişkin ve karmaşık teolojilere sahip olabildiğini göstermiştir.

Ayrıca tektanrıcı dinlerin içinde de

totemcilikten kalma semboller ve inançlara rastlanır.

(14)

Tek Tanrılı Dinler

Üç tek tanrılı dinin kökeni, aynı coğrafyadır: Ortadoğu

Bu dinlere “İbrahimi dinler” adı verilir.

Çünkü üçü de kendilerini aynı atadan türemiş sayarlar: Hazreti İbrahim’den.

(15)

Musevilik

Musevilik, en eski tek tanrılı dindir. İsadan Önce 1000 dolaylarında ortaya çıkmıştır.

Yahova, Mezopotamya’da yaşayan topluluklardan birinin savaş tanrısıydı.

Daha sonra evrilerek tek tanrıya dönüştü.

Musevilik, Yahudi topluluğuna özgü bir dindir, evrensel değildir.

(16)

Hıristiyanlık

Hıristiyanlık,

Museviliğin pek çok yönünü benimsemiştir.

İsa da Kudüslü bir Yahudidir.

İsa'dan sonra üçüncü yüzyılda Roma’nın, resmi din olarak

Hıristiyanlığı

kabulünden sonra, hızla yayılmıştır.

(17)

İslam

İslam da Ortadoğu kökenlidir ve üç tek tanrılı dinin sonuncusudur.

İ.S. Yedinci yüzyılda ortaya çıkmış, bir kaç yüzyıl içinde hızla yayılmıştır.

Müslümanlar, diğer tek tanrılı dinlerin

peygamberlerini de kabul ederler ancak, Müslümanlara göre Tanrı’nın iradesini en doğru temsil eden, son peygamber Hz.

Muhammed’dir.

(18)

Uzakdoğu Dinleri

Uzakdoğu dinlerinin geçmişi tek tanrılı dinlerin üçünden de eskidir.

Bu dinler, yapısal olarak da farklıdır.

Hatta bunların din değil de inanç

sistemleri olarak adlandırılması daha uygun olabilir.

(19)

Hinduizm

Hinduizm, altı bin yıldan daha uzun bir tarihe sahiptir.

Hint alt kıtasına

özgüdür. Bu bakımdan Museviliği çağrıştırır.

Ama ondan farklı

olarak bir kurucusu ve bir kitabı yoktur.

Hinduizmin en belirgin inançlarından biri,

reenkarnasyon inancıdır.

(20)

Samsara (Reenkarnasyon) ve Karma

Samsara, dünyadaki doğum-ölüm-yeniden doğuş döngüsünü ifade eder.

Karma ise ruhun bu döngü içindeki hareketini düzenleyen prensiptir.

Bu döngüden kurtuluş, nirvanaya ulaşmakla olur. Yani mutlak sükunet, aydınlanma,

kayıtsız şartsız özgürlük, en yüksek mutluluk.

(21)

Budizm

Budizmde Tanrı fikri yoktur.

Altıncı yüzyılda yaşamış Siddharta Gautama

Sakyamuni’nin

öğretilerine dayanır.

Buda, peygamber değil, aydınlanmış kişidir.

(22)

Taoizm

Taoizm, adını “yol”

kavramından alır.

Kurucusu Çinli bir filozof olan Lao Tsu’dur. (MS 7. yüzyıl)

Tanrı fikri yoktur, bunun yerine bir tür mistik panteizm

vardır.

Tao yaratıcı prensiptir ve canlı ve cansız bütün fenomenlerde görülür.

(23)

Konfüçyanizm

Konfüçyanizm de dinden çok bir ahlak sistemi olarak düşünülebilir.

Adını Çinli bir filozof olan Konfüçyüs’ten alır.

MS. 6. yüzyılda yaşayan Konfüçyüs, ideal bir toplumsal ve siyasal düzen tasarlar.

Bu düzenin esası, atalara ve geleneklere saygıdır.

(24)

Ateizm

Ateizm, tanrıtanımazlık demektir.

Yani, dinlerin hiç birini kabul etmediği gibi,

tanrının varlığını da kabul etmeyenlere ateist denir.

Ateistleri tanrı fikrini kabul etmekle birlikte dinleri

reddeden deistlerle karıştırmayın!

(25)

Dine ilişkin kuramlar

Dine sosyolojik açıdan getirilen yaklaşımlar, asıl olarak üç “klasik” kuramcıdan izler taşır:

Marx, Durkheim ve Weber.

Bu üç düşünürün hiç biri dindar değildi ve dinin öneminin zaman içinde azalacağını düşünmüşlerdi.

Her üçü de dinin bir yanılsama olduğuna inanıyordu.

(26)

Marx

“Din, kalpsiz bir

dünyanın kalbi, ruhsuz bir dünyanın ruhu, halkın afyonudur”

Marx’a göre din, insanın kendine

yabancılaşmasının bir

sonucudur. Esas olarak, ideolojidir ve

eşitsizlikleri

meşrulaştırmaya yarar.

(27)

Feuerbach

Marx’ın din konusundaki görüşlerini etkilemiş olan Ludwig Feuerbach, dini kültürel gelişme sırasında insanın ürettiği değerlerin ve düşüncelerin Tanrıya mal edilmesi anlamına geldiğini söyler.

Bu anlamda din, insanın kendine

yabancılaşmasıdır.

(28)

Durkheim

Durkheim, dini toplumsal işlevi

açısından değerlendirir.

Totemciliği dinin “ilk” ya da en yalın biçimi olarak ele almıştır.

Totem, topluluğun simgesidir ve temel değerleri temsil eder.

Yani aslında topluluk, kendi varlığına

tapmaktadır.

(29)

Ritüeller

Durkheim, dinsel ritüellerin toplumsal bağlılığı sağladığını söyler

Bunlar sadece ibadetle ilgili ritüeller değildir;

evlilik, doğum, ölüm gibi olaylarda da dinsel ritüeller yapılır ve bunlar, grup dayanışmasını artırıcı etki yapar.

Durkheim’a göre küçük geleneksel

topluluklarda din, yaşamın her alanına nüfuz etmiştir.

(30)

Modern toplumda

Durkheim, modern toplumda dinin öneminin azaldığını ileri sürer.

Ona göre modernlik ilerledikçe bilimsel

açıklama dinsel açıklamanın yerini alacak, ritüeller insanların yaşamında giderek daha küçük bir yer kaplayacaktır.

Durkheim, “eski tanrılar öldü” derken ilahi güçleri ya da tanrıları içeren dinlerin

önemlerini kaybedeceklerini kasteder.

(31)

Weber

Max Weber, pek çok farklı dinsel pratiğe ilişkin çalışmalar yapmıştır.

Bunlar arasında Hinduizm, Taoizm,

Budizm ve Musevilik de vardır.

Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu

(1904) isimli eseri, dinle ekonomi arasındaki

ilişkiyi ortaya koyar.

(32)

Dinin işlevi

Max Weber dinin her koşulda eşitsizlikleri meşrulaştırma işlevi yoktur- bu anlamda Marx’tan farklı düşünür.

Ona göre bazı örneklerde din, toplumsal değişime ilham vermiştir.

Örneğin Kalvinistlerin kapitalizmin gelişiminde önemli bir yerleri vardır.

(33)

Kalvinizm

16. yüzyılda yaşayan bir hukukçu ve teolog olan Calvin, katolikliğin

yenilenmesi gerektiğini söyleyen bir reformcuydu.

Kutsal metnin içeriğinin toplumsal hayatın

düzenlenmesinde belirleyici olması gerektiğini savunmuş, bu anlamda din ile ahlak

arasında bir özdeşlik önermiştir.

(34)

Doğu dinleri

Weber’e göre doğu dinleri, kapitalizmin gelişiminin önünde engeldir.

Örneğin Hinduizm, bir “öteki dünya” dinidir.

Maddi dünyayı kontrol etmeye ilişkin bir iddiası yoktur.

Benzer biçimde, Konfüçyanizm de değişimi ve dünyanın denetimini değil, geleneğin

sürdürülmesini ve uyumu öne çıkarır.

(35)

Değerlendirme

Sosyolojinin “kurucu babaları”nın üçü de dini farklı boyutlarıyla ele almıştır

Marx ideolojik boyutunu, Durkheim toplumsal dayanışma işlevini, Weber ise ekonomi ile

ilişkisini ortaya koyar.

Bu nedenle, kendilerinden sonra dini

inceleyen sosyologlar, bu üç yaklaşımı da kullanmışlardır.

(36)

Dinsel örgütlenme

Bütün dinlerde geniş ya da dar bir cemaat vardır.

Ancak cemaatin örgütlenme biçimi farklılık gösterir.

Örneğin Weber ve Ernst Troelsch’in kilise/tarikat ayrımı, önemli bir kategorileştirmedir.

Onlara göre kilise geniş ve katı bir yapıdır.. Tarikat ise daha gevşektir ve genellikle bir kiliseye karşı protesto hareketi olarak başlamıştır.

Kiliseler daha muhafazakârdır, daha belirli bir bürokrasileri ve hiyerarşileri vardır. Tarikatların çoğunda resmi görevliler yoktur, tarikat mensubu

olmak genellikle aileden devralınan değil, seçilen bir şeydir.

(37)

Mezhepler ve kültler

Bir başka kategorizasyon, Howard Becker tarafından yapılan mezhep/kült

kategorizasyonudur.

Mezhep, tarikatın kurumsallaşmış halidir.

Örneğin Kalvinizm doğduğunda asıl olarak bir protesto hareketi iken, zamanla bir mezhebe dönüşmüştür.

Kültler ise bir yanlarıyla tarikatlere benzerler ama daha gevşek ve geçici yapıdadırlar.

(38)

Kültler

Gevşek yapılı kültler, genellikle esin verici bir liderin etrafında oluşur.

Bireysel deneyimi öne çıkarır.

Bir külte resmen

katılmak söz konusu değildir.

(39)

Değerlendirme

Bu kategorileştirme çabaları, Hıristiyanlık örneğinden yola çıktıkları için, başka dinlere uygulanmaları

genellikle mümkün olmaz.

Örneğin katı bir bürokrasisi ve dinsel görevlileri olan Hıristiyanlığın aksine, İslamın pek çok yorumunda çok daha gevşek bir örgütlenme vardır.

Aynı şekilde, tarikatlar için de Hıristiyanlık tarihinden alınan örnekleri Batı dışı coğrafyalara uygulamak mümkün olmaz. Çünkü özellikle doğu dinlerinde, bu örneklerde görülen türden ateşli yandaşlıklar pek bulunmaz, başka inançlara hoşgörü yaygındır.

(40)

Kurumsal din/halk dini

Sosyologlar açısından önemli bir

kategorileştirme de kurumsal din ile halk dini ayrımıdır.

Eğitimli sınıfların kitabi bilgilere ve tefsire dayalı dinsel pratikleri ile geniş halk

kesimlerinin pratikleri arasında kategorik farklılıklar vardır.

(41)

Halk dini

Pek çok durumda,

“yüksek dinin” gündelik ihtiyaçlar doğrultusunda yorumlanmasından

doğan “halk dini”,

genellikle ortodoks din adamları tarafından

“boş inançlar yığını”

olarak görülür ve tasvip edilmez.

(42)

Dünyada din mensupları 1993

Din %

Hıristiyanlar 33.5

Müslümanlar 18.2

Dini olmayanlar 16.4

Hindular 13.5

Budistler 6.0

Ateistler 4.3

Çin yerel dinleri 2.5

Yahudiler 0.3

Diğer 5

(43)

Toplumsal cinsiyet ve din

Dinlerin büyük bölümü, hiyerarşik olarak

örgütlenmiştir ve kadınların bu hiyerarşide bir yerleri olsa bile, bu yer en altlardadır.

Hıristiyanlıkta da diğer büyük dinlerde de görülen cinsiyet ayrımcılığı, yalnızca dinsel hiyerarşide değil, dinsel simgelerde,

ritüellerde ve inançlarda da görülür.

(44)

Dinsel imgeler

Üç tek tanrılı dinin ikonografisinde en iyi bilinen figür, Meryem Anadır.

Meryem Ana’ya belirli inançlarda kutsallık atfedilse bile, kutsal üçlünün bir parçası değildir

(Baba/Oğul/Kutsal Ruh)

(45)

Başkaldıran kadınlar

Elizabeth Cady Stanton, Kadının İncili’ni yazdığında (1895), Hıristiyanlığın eril tarihine de başkaldırıyordu.

Ona göre Tanrı kadınla

erkeği eşit olarak yaratmıştı ve Kutsal Kitap da bunu böyle yansıtmalıydı.

Kitap, erkekler tarafından yazılmış olması nedeniyle cinsiyet ayrımcılığı

yapmaktaydı.

(46)

İslamî Feminizm

19. yüzyıldan

başlayarak Müslüman kadınların da benzer yorumları ve

başkaldırıları olmuştur.

Bu kadınlar da Kur’anın tefsirinin erkekler

tarafından yapılmasının ayrımcılığa neden

olduğunu söylerler.

(47)

Kadın imgeleri

Dinsel kadın imgeleri, iki temel tip üzerinde şekillenir:

Müşfik ve yaratıcı ana tanrıça/Yıkıcı ve öngörülemez kadın

(48)

Dinsel örgütlerde kadınlar

Papa II. John Paul’ün 1994 tarihli mektubu:

“Kilisenin kadınlara rahiplik ünvanı verme yetkisi

yoktur ve bu hükme Kiliseye bağlı herkes kesinkes uymalıdır”

(49)

İslamiyette

İslamiyette Şii mezhebi dışında katı bir hiyerarşik örgütlenme yoktur.

Kadınların “din adamı” olmaları söz konusu değildir. Onların esas işi, anneliktir.

Elbette ki tarihte imamlık yapmış ya da ordu yönetmiş bazı istisnai kadınların varlığından söz edilir ancak “sıradan” kadınlar için bu tür işler uygun değildir.

(50)

Laiklik ve toplumsal değişme

Sosyolojinin “kurucu babaları”, dinin modern dünyada giderek ağırlığını kaybedeceğini

öngörmüşlerdi.

Ancak böyle olmadı, tersine, kökten dinciliğin çeşitli biçimlerde güçlendiği görüldü.

Dolayısıyla, laiklik, toplumsal dönüşümün

“doğal” bir bileşeni haline gelmedi.

(51)

Laikliğin anlamı

Laiklik, devletin dinler karşısında tarafsız

olması ve devlet yönetiminde herhangi bir dini prensibin referans alınmaması anlamına gelir.

Ancak, genellikle göründüğünden daha

karmaşık bir konudur. Çünkü dinsel pratik ve değerlerin sınırlarını çizmek, son derece güç bir iştir.

(52)

Yeni dinsel hareketler

Geleneksel inanç sistemlerinin güç

kaybedeceği düşünülürken, yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak yeni din

hareketlerinin ortaya çıktığı gözlenmiştir.

Bu hareketlerin ayırdedici niteliği, bireylerin kendi iradeleri ile katılmaları ve genellikle karizmatik bir lider etrafında toplanmalarıdır.

(53)

Farklı yaklaşımlar

Yeni dinsel hareketlerin kaynağını farklı biçimlerde yorumlayanlar vardır.

Bazılarına göre bunlar, laiklik sürecine bir tepkidir.

Bazıları ise geleneksel dinlerin tinsel

boyutlarını yitirmeleri nedeniyle insanların yeni arayışlara girdiğini söylerler.

İstikrarsızlık ve belirsizlik karşısında ruhsal ihtiyaçların giderilmesi de yeni dinsel

hareketlerin bir kaynağı olarak görülür.

(54)

Yeni Çağ Hareketi

“New Age” olarak adlandırılan yeni çağ

hareketi, geleneksel inançların bazı ögelerini biraraya getiren, kişisel deneyime ve gelişime önem veren bir harekettir.

(55)

Scientology

Kaliforniya’da L. Ron Hubbard tarafından kurulan Scientology

Kilisesi, bütün insanların ruhsal varlıklar

olduklarını ama bu

yönlerini ihmal ettiklerini ileri sürer.

Gerçek ruhsal

kapasitesine kavuşan insanın olağanüstü yeteneklere sahip olacağını söylerler.

(56)

Aum Şhinrikyo

Japonya’da kurulan bir tarikat olan Aum

Şhinrikyo tarikatı, 1995 yılında Tokyo

metrosuna zehirli gaz vererek binlerce insanın yaralanmasına neden olmuştu.

(57)

El-Kaide

11 Eylül 2001’de yaptığı uçak saldırısıyla adını duyuran El-Kaide, bu eylemi Müslümanlara yapılan zulümün cezası olarak adlandırmıştı.

(58)

Binyılcı hareketler

Binyılcılık olarak bilinen akım, çeşitli kollardan oluşur.

Kıyametten önce yaşanacak altın çağ fikrine dayalıdır.

Daha çok yoksul ve ezilen kitleleri etkisi altına alır. Çünkü topluca kurtuluşu vazeder.

(59)

Köktendincilik

Köktendincilik, asıl olarak, temel kutsal metinlere dönüşü ve bunların “gerçek”

yorumuna ulaşma arzusunu ifade eder.

Köktendinciler için mümkün olan tek bir doğru yaşam vardır. Belirsizliğe ve farklı yorumlara yer yoktur.

Köktendincilik, görece yeni bir olgudur. Son otuz yıl içinde ortaya çıkmıştır.

(60)

İslam köktendinciliği

İslam köktendinciliğinin görünürlük kazanması, 1979 yılında, İran İslam Devrimi sırasında

olmuştur.

Ancak fikri yapısının ve siyasal örgütlenmesinin daha eskiye gittiği

bilinmektedir.

(61)

Tarihsel süreç

İslam köktendinciliğinin ortaya çıkışı, Batı ile ilişkilerin belirlediği tarihsel süreç içinde

olmuştur.

Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren Müslüman dünya, Batı karşısında yenilmiş ve

ikincilleşmiştir.

Bu yenilgi duygusu ve rövanş isteği, köktendinciliğin ateşleyicisi olmuştur.

(62)

İran

1979’daki devrim, son

derece baskıcı ve sömürücü Şah rejimine karşı birleşen çeşitli siyasal ve toplumsal güçler tarafından

gerçekleştirilmişti.

Ancak Ayetullah Humeyni liderliğindeki köktendinciler, farklı grupları hızla safdışı bıraktılar ve tek başlarına idareyi ele aldılar.

(63)

Günümüzde

Günümüzde, İslami köktendincilik yalnızca İran’da değil, Cezayir, Bosna, Pakistan gibi ülkelerde de güç kazanmıştır.

Ancak aynı zamanda, köktendinci

yönetimlerin katılıklarını çok uzun zaman

sürdüremediklerini, toplumun tepkisiyle bazı konularda yumuşamak zorunda kaldıklarını söylemek gerekir.

(64)

Hıristiyan köktendinciliği

Hıristiyan köktendincileri,

“İncilin siyaset, hükümet, iş, aileler ve tüm insan ilişkileri için pratik bir kılavuz kitap olduğuna” inanırlar.

Bu nedenle de inançlarını yaymaya çalışırlar.

Örneğin ABD’deki “Ahlaki Çoğunluk” hareketi,

köktendinci bir harekettir ve kürtajın yasaklanmasından okullarda ibadetin

desteklenmesine kadar pek çok konuda kampanyalar yürütmüştür.

(65)

Yeni Hıristiyan Sağ

Yine ABD’deki Yeni Hıristiyan Sağ isimli

örgüt, kürtaj kliniklerinin basılarak doktorların tehdit edilmesi, okullarda ibadet yasağının sürmesini destekleyen parlamenterlerin

izlenmesi gibi etkinlikler gerçekleştirmektedir.

Bunlar, yeni bir “elit” yaratarak bunların medya, üniversiteler, siyaset ve sanatta

önemli yerlere gelmelerini desteklemektedir.

(66)

Elektronik kilise

Köktendinciler her ne kadar geleneksel

değerlerin ihyasını savunuyorlarsa da, çok aşırı uçlar dışında, genellikle teknolojinin nimetlerinden yararlanırlar.

Bunların başında da TV ve Radyo vaazları gelir.

(67)

Sonuç

Küreselleşme çağında kutuplaşmayı

destekleyen köktendincilik, ister Hıristiyan

ister Müslüman versiyonu olsun, şiddeti teşvik eder.

Dünya, daha önce olmadığı kadar küçülürken şiddetin teşviki, çok ciddi sonuçlara yol

açabilir ve açmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak Aristoteles, Fârâbî ve İbn Sînâ’da bilimin dışında ve bilimden ayrı olarak felsefe diye bir alan yoktur.. Yanı Mantık ilminden ayrı olarak Mantık

Sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: – “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ

• Din tanımı içerisinde Tanrı kavramının, irade sahibi bir insanın ve insan ile Tanrı/kutsal arasında bir tür ilişkinin varlığından söz

• Bu tanımların yanında, bugün geldiğimiz noktada zihin ve davranış birleştirilerek psikoloji, zihinsel süreçleri ve davranışları akademik ve uygulamalı olarak inceleyen

İlkel kabile dinleri, milli dinler, evrensel dinler Annemarie Schimmel Hak dinler, Batıl dinler Bağdadi, Şehristani, İbn Hazm. Misyonerli dinler,

Bütün dinlerin temelde insanın kurtuluşunu esas aldığını, bu kurtuluşu sağlamak için bir takım inanç, ibadet ve ahlâk sistemlerinden oluşan bir reçete sunduğunu göz

• Her dinî kültürün din kavramını ifade etmek üzere seçtiği kelimelere ait anlamların ortak noktasının “yol, inanç, âdet, bağ, kulluk” olduğu söylenebilir..

12 Bu konuda Turan (2013) tarafından yapılan araştırmada, ilahiyat fakültesi mezunu olan imam hatiplerin mesleki yeterlik puan ortalaması, ilahiyat önlisans ve