Din
Din nedir, ne değildir?
Din Sosyolojisi
Din sosyolojisi, dini kolektif ve sembolik bir olgu olarak görür. Yani bireysel değil,
toplumsal ve kolektif niteliktedir.
Din sosyolojisi, inanç ve bilgiden çok, semboller ve ritüellerle ilgilenir.
Emile Durkheim’ın Dinsel Yaşamın Temel Biçimleri (1912) isimli eseri, din
sosyolojisinin klasiklerinden biridir.
Din, kültürün en başından beri vardı
Dinsel pratikler ve inançlar, kültürün başlangıcına işaret eder.
Ölülerin belirli
biçimlerde gömülmesi adeti, Neandertal
topluluklarında vardı.
Modern toplumlarda
Modern toplumlarda bilimsel açıklamaların dinsel inanç ve pratikleri gerileteceği
düşünülmüşse de, bu düşünce doğru çıkmamıştır.
Çeşitli konularda bilimsel açıklamaları ikna edici bulan insanlar da hayatın ve ölümün
anlamı türünden varoluşsal sorular karşısında dinsel açıklamaları önemseyebilmektedirler.
Din ne değildir?
Din, tektanrıcılıktan ibaret değildir.
Din, ahlak değildir.
Din bir yaradılış kuramı olmadığı gibi, tarihsel gelişimi de açıklamaz
Din her durumda metafizikle özdeş değildir.
Din nedir?
Bütün dinler, bir dizi simge içerir.
Bu simgeler, bazı ritüellerle bağlantılıdır.
Bütün dinlerde tanrı yoktur ama ilahi varlıklar vardır.
Ritüeller
Dinle ilgili ritüeller çok çeşitlidir.
Bunlar dans ve müziği içerebilir
Bazı şeylerin yenmesi ya da tersine, yenmemesini
içerebilir
Belirli bedensel hareketleri içerebilir.
Bütün bunlar, gündelik hayattaki benzerlerinden farklı bir havayla ve farklı bir biçimde gerçekleştirilirler.
Büyü ile dinsel ritüeller farklıdır
Büyü, genellikle bireyseldir ve
olaylara/olgulara müdahaleyi amaçlar.
Dinsel ritüeller ise bireysel olabildiği gibi, topluluk tarafından da yerine getirilebilir.
Dinsel ritüellerde olaylara ve olgulara
müdahale amacı varsa da, büyüdeki gibi doğrudan değil, ilahi güçlerin ikna edilmesi yoluyladır.
Geleneksel toplumlar
Geleneksel toplumlarda din, toplumsal hayatın merkezinde yer alır.
Profesyonel din adamlığı olmasa bile, dinsel (ve büyüsel) alanda yoğunlaşmış insanlar vardır.
Bunlardan en yaygını ve en iyi bilineni, şamanlardır.
Şaman
Şamanlık, orta ve kuzey asya kökenli bir inanç sistemidir.
Daha çok göçebe kandaş topluluklarda görülür.
Şaman, bu dünya ile öteki dünya arasında ilişki kurabilen, ruhlarla konuşabilen kişidir.
Totemcilik ve Animizm
Durkheim’a göre totemizm, dinsel yaşamın ilksel biçimidir.
Totem, klanın belirli bir bitki ya da hayvanla
kurduğu törensel ilişkidir.
Bu ilişki sıklıkla totem hayvanı ya da bitkiyi
yeme tabusunu da içerir.
Animizm
Canlı ve cansız doğal fenomenlerin
toplumda ve insan hayatında bir takım sonuçlar doğuran ruhlarla donatılmış olduğu inancı.
Dinsel düşüncede “ilerleme” yoktur!
Şamanizm, totemcilik ve animizm bilinen en eski dinsel pratiklerdir.
Ancak eski olmaları, onların “basit” olduğunu göstermez.
Çeşitli antropolojik çalışmalar, totemci ya da animist toplulukların çok gelişkin ve karmaşık teolojilere sahip olabildiğini göstermiştir.
Ayrıca tektanrıcı dinlerin içinde de
totemcilikten kalma semboller ve inançlara rastlanır.
Tek Tanrılı Dinler
Üç tek tanrılı dinin kökeni, aynı coğrafyadır: Ortadoğu
Bu dinlere “İbrahimi dinler” adı verilir.
Çünkü üçü de kendilerini aynı atadan türemiş sayarlar: Hazreti İbrahim’den.
Musevilik
Musevilik, en eski tek tanrılı dindir. İsadan Önce 1000 dolaylarında ortaya çıkmıştır.
Yahova, Mezopotamya’da yaşayan topluluklardan birinin savaş tanrısıydı.
Daha sonra evrilerek tek tanrıya dönüştü.
Musevilik, Yahudi topluluğuna özgü bir dindir, evrensel değildir.
Hıristiyanlık
Hıristiyanlık,
Museviliğin pek çok yönünü benimsemiştir.
İsa da Kudüslü bir Yahudidir.
İsa'dan sonra üçüncü yüzyılda Roma’nın, resmi din olarak
Hıristiyanlığı
kabulünden sonra, hızla yayılmıştır.
İslam
İslam da Ortadoğu kökenlidir ve üç tek tanrılı dinin sonuncusudur.
İ.S. Yedinci yüzyılda ortaya çıkmış, bir kaç yüzyıl içinde hızla yayılmıştır.
Müslümanlar, diğer tek tanrılı dinlerin
peygamberlerini de kabul ederler ancak, Müslümanlara göre Tanrı’nın iradesini en doğru temsil eden, son peygamber Hz.
Muhammed’dir.
Uzakdoğu Dinleri
Uzakdoğu dinlerinin geçmişi tek tanrılı dinlerin üçünden de eskidir.
Bu dinler, yapısal olarak da farklıdır.
Hatta bunların din değil de inanç
sistemleri olarak adlandırılması daha uygun olabilir.
Hinduizm
Hinduizm, altı bin yıldan daha uzun bir tarihe sahiptir.
Hint alt kıtasına
özgüdür. Bu bakımdan Museviliği çağrıştırır.
Ama ondan farklı
olarak bir kurucusu ve bir kitabı yoktur.
Hinduizmin en belirgin inançlarından biri,
reenkarnasyon inancıdır.
Samsara (Reenkarnasyon) ve Karma
Samsara, dünyadaki doğum-ölüm-yeniden doğuş döngüsünü ifade eder.
Karma ise ruhun bu döngü içindeki hareketini düzenleyen prensiptir.
Bu döngüden kurtuluş, nirvanaya ulaşmakla olur. Yani mutlak sükunet, aydınlanma,
kayıtsız şartsız özgürlük, en yüksek mutluluk.
Budizm
Budizmde Tanrı fikri yoktur.
Altıncı yüzyılda yaşamış Siddharta Gautama
Sakyamuni’nin
öğretilerine dayanır.
Buda, peygamber değil, aydınlanmış kişidir.
Taoizm
Taoizm, adını “yol”
kavramından alır.
Kurucusu Çinli bir filozof olan Lao Tsu’dur. (MS 7. yüzyıl)
Tanrı fikri yoktur, bunun yerine bir tür mistik panteizm
vardır.
Tao yaratıcı prensiptir ve canlı ve cansız bütün fenomenlerde görülür.
Konfüçyanizm
Konfüçyanizm de dinden çok bir ahlak sistemi olarak düşünülebilir.
Adını Çinli bir filozof olan Konfüçyüs’ten alır.
MS. 6. yüzyılda yaşayan Konfüçyüs, ideal bir toplumsal ve siyasal düzen tasarlar.
Bu düzenin esası, atalara ve geleneklere saygıdır.
Ateizm
Ateizm, tanrıtanımazlık demektir.
Yani, dinlerin hiç birini kabul etmediği gibi,
tanrının varlığını da kabul etmeyenlere ateist denir.
Ateistleri tanrı fikrini kabul etmekle birlikte dinleri
reddeden deistlerle karıştırmayın!
Dine ilişkin kuramlar
Dine sosyolojik açıdan getirilen yaklaşımlar, asıl olarak üç “klasik” kuramcıdan izler taşır:
Marx, Durkheim ve Weber.
Bu üç düşünürün hiç biri dindar değildi ve dinin öneminin zaman içinde azalacağını düşünmüşlerdi.
Her üçü de dinin bir yanılsama olduğuna inanıyordu.
Marx
“Din, kalpsiz bir
dünyanın kalbi, ruhsuz bir dünyanın ruhu, halkın afyonudur”
Marx’a göre din, insanın kendine
yabancılaşmasının bir
sonucudur. Esas olarak, ideolojidir ve
eşitsizlikleri
meşrulaştırmaya yarar.
Feuerbach
Marx’ın din konusundaki görüşlerini etkilemiş olan Ludwig Feuerbach, dini kültürel gelişme sırasında insanın ürettiği değerlerin ve düşüncelerin Tanrıya mal edilmesi anlamına geldiğini söyler.
Bu anlamda din, insanın kendine
yabancılaşmasıdır.
Durkheim
Durkheim, dini toplumsal işlevi
açısından değerlendirir.
Totemciliği dinin “ilk” ya da en yalın biçimi olarak ele almıştır.
Totem, topluluğun simgesidir ve temel değerleri temsil eder.
Yani aslında topluluk, kendi varlığına
tapmaktadır.
Ritüeller
Durkheim, dinsel ritüellerin toplumsal bağlılığı sağladığını söyler
Bunlar sadece ibadetle ilgili ritüeller değildir;
evlilik, doğum, ölüm gibi olaylarda da dinsel ritüeller yapılır ve bunlar, grup dayanışmasını artırıcı etki yapar.
Durkheim’a göre küçük geleneksel
topluluklarda din, yaşamın her alanına nüfuz etmiştir.
Modern toplumda
Durkheim, modern toplumda dinin öneminin azaldığını ileri sürer.
Ona göre modernlik ilerledikçe bilimsel
açıklama dinsel açıklamanın yerini alacak, ritüeller insanların yaşamında giderek daha küçük bir yer kaplayacaktır.
Durkheim, “eski tanrılar öldü” derken ilahi güçleri ya da tanrıları içeren dinlerin
önemlerini kaybedeceklerini kasteder.
Weber
Max Weber, pek çok farklı dinsel pratiğe ilişkin çalışmalar yapmıştır.
Bunlar arasında Hinduizm, Taoizm,
Budizm ve Musevilik de vardır.
Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu
(1904) isimli eseri, dinle ekonomi arasındaki
ilişkiyi ortaya koyar.
Dinin işlevi
Max Weber dinin her koşulda eşitsizlikleri meşrulaştırma işlevi yoktur- bu anlamda Marx’tan farklı düşünür.
Ona göre bazı örneklerde din, toplumsal değişime ilham vermiştir.
Örneğin Kalvinistlerin kapitalizmin gelişiminde önemli bir yerleri vardır.
Kalvinizm
16. yüzyılda yaşayan bir hukukçu ve teolog olan Calvin, katolikliğin
yenilenmesi gerektiğini söyleyen bir reformcuydu.
Kutsal metnin içeriğinin toplumsal hayatın
düzenlenmesinde belirleyici olması gerektiğini savunmuş, bu anlamda din ile ahlak
arasında bir özdeşlik önermiştir.
Doğu dinleri
Weber’e göre doğu dinleri, kapitalizmin gelişiminin önünde engeldir.
Örneğin Hinduizm, bir “öteki dünya” dinidir.
Maddi dünyayı kontrol etmeye ilişkin bir iddiası yoktur.
Benzer biçimde, Konfüçyanizm de değişimi ve dünyanın denetimini değil, geleneğin
sürdürülmesini ve uyumu öne çıkarır.
Değerlendirme
Sosyolojinin “kurucu babaları”nın üçü de dini farklı boyutlarıyla ele almıştır
Marx ideolojik boyutunu, Durkheim toplumsal dayanışma işlevini, Weber ise ekonomi ile
ilişkisini ortaya koyar.
Bu nedenle, kendilerinden sonra dini
inceleyen sosyologlar, bu üç yaklaşımı da kullanmışlardır.
Dinsel örgütlenme
Bütün dinlerde geniş ya da dar bir cemaat vardır.
Ancak cemaatin örgütlenme biçimi farklılık gösterir.
Örneğin Weber ve Ernst Troelsch’in kilise/tarikat ayrımı, önemli bir kategorileştirmedir.
Onlara göre kilise geniş ve katı bir yapıdır.. Tarikat ise daha gevşektir ve genellikle bir kiliseye karşı protesto hareketi olarak başlamıştır.
Kiliseler daha muhafazakârdır, daha belirli bir bürokrasileri ve hiyerarşileri vardır. Tarikatların çoğunda resmi görevliler yoktur, tarikat mensubu
olmak genellikle aileden devralınan değil, seçilen bir şeydir.
Mezhepler ve kültler
Bir başka kategorizasyon, Howard Becker tarafından yapılan mezhep/kült
kategorizasyonudur.
Mezhep, tarikatın kurumsallaşmış halidir.
Örneğin Kalvinizm doğduğunda asıl olarak bir protesto hareketi iken, zamanla bir mezhebe dönüşmüştür.
Kültler ise bir yanlarıyla tarikatlere benzerler ama daha gevşek ve geçici yapıdadırlar.
Kültler
Gevşek yapılı kültler, genellikle esin verici bir liderin etrafında oluşur.
Bireysel deneyimi öne çıkarır.
Bir külte resmen
katılmak söz konusu değildir.
Değerlendirme
Bu kategorileştirme çabaları, Hıristiyanlık örneğinden yola çıktıkları için, başka dinlere uygulanmaları
genellikle mümkün olmaz.
Örneğin katı bir bürokrasisi ve dinsel görevlileri olan Hıristiyanlığın aksine, İslamın pek çok yorumunda çok daha gevşek bir örgütlenme vardır.
Aynı şekilde, tarikatlar için de Hıristiyanlık tarihinden alınan örnekleri Batı dışı coğrafyalara uygulamak mümkün olmaz. Çünkü özellikle doğu dinlerinde, bu örneklerde görülen türden ateşli yandaşlıklar pek bulunmaz, başka inançlara hoşgörü yaygındır.
Kurumsal din/halk dini
Sosyologlar açısından önemli bir
kategorileştirme de kurumsal din ile halk dini ayrımıdır.
Eğitimli sınıfların kitabi bilgilere ve tefsire dayalı dinsel pratikleri ile geniş halk
kesimlerinin pratikleri arasında kategorik farklılıklar vardır.
Halk dini
Pek çok durumda,
“yüksek dinin” gündelik ihtiyaçlar doğrultusunda yorumlanmasından
doğan “halk dini”,
genellikle ortodoks din adamları tarafından
“boş inançlar yığını”
olarak görülür ve tasvip edilmez.
Dünyada din mensupları 1993
Din %
Hıristiyanlar 33.5
Müslümanlar 18.2
Dini olmayanlar 16.4
Hindular 13.5
Budistler 6.0
Ateistler 4.3
Çin yerel dinleri 2.5
Yahudiler 0.3
Diğer 5
Toplumsal cinsiyet ve din
Dinlerin büyük bölümü, hiyerarşik olarak
örgütlenmiştir ve kadınların bu hiyerarşide bir yerleri olsa bile, bu yer en altlardadır.
Hıristiyanlıkta da diğer büyük dinlerde de görülen cinsiyet ayrımcılığı, yalnızca dinsel hiyerarşide değil, dinsel simgelerde,
ritüellerde ve inançlarda da görülür.
Dinsel imgeler
Üç tek tanrılı dinin ikonografisinde en iyi bilinen figür, Meryem Anadır.
Meryem Ana’ya belirli inançlarda kutsallık atfedilse bile, kutsal üçlünün bir parçası değildir
(Baba/Oğul/Kutsal Ruh)
Başkaldıran kadınlar
Elizabeth Cady Stanton, Kadının İncili’ni yazdığında (1895), Hıristiyanlığın eril tarihine de başkaldırıyordu.
Ona göre Tanrı kadınla
erkeği eşit olarak yaratmıştı ve Kutsal Kitap da bunu böyle yansıtmalıydı.
Kitap, erkekler tarafından yazılmış olması nedeniyle cinsiyet ayrımcılığı
yapmaktaydı.
İslamî Feminizm
19. yüzyıldan
başlayarak Müslüman kadınların da benzer yorumları ve
başkaldırıları olmuştur.
Bu kadınlar da Kur’anın tefsirinin erkekler
tarafından yapılmasının ayrımcılığa neden
olduğunu söylerler.
Kadın imgeleri
Dinsel kadın imgeleri, iki temel tip üzerinde şekillenir:
Müşfik ve yaratıcı ana tanrıça/Yıkıcı ve öngörülemez kadın
Dinsel örgütlerde kadınlar
Papa II. John Paul’ün 1994 tarihli mektubu:
“Kilisenin kadınlara rahiplik ünvanı verme yetkisi
yoktur ve bu hükme Kiliseye bağlı herkes kesinkes uymalıdır”
İslamiyette
İslamiyette Şii mezhebi dışında katı bir hiyerarşik örgütlenme yoktur.
Kadınların “din adamı” olmaları söz konusu değildir. Onların esas işi, anneliktir.
Elbette ki tarihte imamlık yapmış ya da ordu yönetmiş bazı istisnai kadınların varlığından söz edilir ancak “sıradan” kadınlar için bu tür işler uygun değildir.
Laiklik ve toplumsal değişme
Sosyolojinin “kurucu babaları”, dinin modern dünyada giderek ağırlığını kaybedeceğini
öngörmüşlerdi.
Ancak böyle olmadı, tersine, kökten dinciliğin çeşitli biçimlerde güçlendiği görüldü.
Dolayısıyla, laiklik, toplumsal dönüşümün
“doğal” bir bileşeni haline gelmedi.
Laikliğin anlamı
Laiklik, devletin dinler karşısında tarafsız
olması ve devlet yönetiminde herhangi bir dini prensibin referans alınmaması anlamına gelir.
Ancak, genellikle göründüğünden daha
karmaşık bir konudur. Çünkü dinsel pratik ve değerlerin sınırlarını çizmek, son derece güç bir iştir.
Yeni dinsel hareketler
Geleneksel inanç sistemlerinin güç
kaybedeceği düşünülürken, yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak yeni din
hareketlerinin ortaya çıktığı gözlenmiştir.
Bu hareketlerin ayırdedici niteliği, bireylerin kendi iradeleri ile katılmaları ve genellikle karizmatik bir lider etrafında toplanmalarıdır.
Farklı yaklaşımlar
Yeni dinsel hareketlerin kaynağını farklı biçimlerde yorumlayanlar vardır.
Bazılarına göre bunlar, laiklik sürecine bir tepkidir.
Bazıları ise geleneksel dinlerin tinsel
boyutlarını yitirmeleri nedeniyle insanların yeni arayışlara girdiğini söylerler.
İstikrarsızlık ve belirsizlik karşısında ruhsal ihtiyaçların giderilmesi de yeni dinsel
hareketlerin bir kaynağı olarak görülür.
Yeni Çağ Hareketi
“New Age” olarak adlandırılan yeni çağ
hareketi, geleneksel inançların bazı ögelerini biraraya getiren, kişisel deneyime ve gelişime önem veren bir harekettir.
Scientology
Kaliforniya’da L. Ron Hubbard tarafından kurulan Scientology
Kilisesi, bütün insanların ruhsal varlıklar
olduklarını ama bu
yönlerini ihmal ettiklerini ileri sürer.
Gerçek ruhsal
kapasitesine kavuşan insanın olağanüstü yeteneklere sahip olacağını söylerler.
Aum Şhinrikyo
Japonya’da kurulan bir tarikat olan Aum
Şhinrikyo tarikatı, 1995 yılında Tokyo
metrosuna zehirli gaz vererek binlerce insanın yaralanmasına neden olmuştu.
El-Kaide
11 Eylül 2001’de yaptığı uçak saldırısıyla adını duyuran El-Kaide, bu eylemi Müslümanlara yapılan zulümün cezası olarak adlandırmıştı.
Binyılcı hareketler
Binyılcılık olarak bilinen akım, çeşitli kollardan oluşur.
Kıyametten önce yaşanacak altın çağ fikrine dayalıdır.
Daha çok yoksul ve ezilen kitleleri etkisi altına alır. Çünkü topluca kurtuluşu vazeder.
Köktendincilik
Köktendincilik, asıl olarak, temel kutsal metinlere dönüşü ve bunların “gerçek”
yorumuna ulaşma arzusunu ifade eder.
Köktendinciler için mümkün olan tek bir doğru yaşam vardır. Belirsizliğe ve farklı yorumlara yer yoktur.
Köktendincilik, görece yeni bir olgudur. Son otuz yıl içinde ortaya çıkmıştır.
İslam köktendinciliği
İslam köktendinciliğinin görünürlük kazanması, 1979 yılında, İran İslam Devrimi sırasında
olmuştur.
Ancak fikri yapısının ve siyasal örgütlenmesinin daha eskiye gittiği
bilinmektedir.
Tarihsel süreç
İslam köktendinciliğinin ortaya çıkışı, Batı ile ilişkilerin belirlediği tarihsel süreç içinde
olmuştur.
Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren Müslüman dünya, Batı karşısında yenilmiş ve
ikincilleşmiştir.
Bu yenilgi duygusu ve rövanş isteği, köktendinciliğin ateşleyicisi olmuştur.
İran
1979’daki devrim, son
derece baskıcı ve sömürücü Şah rejimine karşı birleşen çeşitli siyasal ve toplumsal güçler tarafından
gerçekleştirilmişti.
Ancak Ayetullah Humeyni liderliğindeki köktendinciler, farklı grupları hızla safdışı bıraktılar ve tek başlarına idareyi ele aldılar.
Günümüzde
Günümüzde, İslami köktendincilik yalnızca İran’da değil, Cezayir, Bosna, Pakistan gibi ülkelerde de güç kazanmıştır.
Ancak aynı zamanda, köktendinci
yönetimlerin katılıklarını çok uzun zaman
sürdüremediklerini, toplumun tepkisiyle bazı konularda yumuşamak zorunda kaldıklarını söylemek gerekir.
Hıristiyan köktendinciliği
Hıristiyan köktendincileri,
“İncilin siyaset, hükümet, iş, aileler ve tüm insan ilişkileri için pratik bir kılavuz kitap olduğuna” inanırlar.
Bu nedenle de inançlarını yaymaya çalışırlar.
Örneğin ABD’deki “Ahlaki Çoğunluk” hareketi,
köktendinci bir harekettir ve kürtajın yasaklanmasından okullarda ibadetin
desteklenmesine kadar pek çok konuda kampanyalar yürütmüştür.
Yeni Hıristiyan Sağ
Yine ABD’deki Yeni Hıristiyan Sağ isimli
örgüt, kürtaj kliniklerinin basılarak doktorların tehdit edilmesi, okullarda ibadet yasağının sürmesini destekleyen parlamenterlerin
izlenmesi gibi etkinlikler gerçekleştirmektedir.
Bunlar, yeni bir “elit” yaratarak bunların medya, üniversiteler, siyaset ve sanatta
önemli yerlere gelmelerini desteklemektedir.
Elektronik kilise
Köktendinciler her ne kadar geleneksel
değerlerin ihyasını savunuyorlarsa da, çok aşırı uçlar dışında, genellikle teknolojinin nimetlerinden yararlanırlar.
Bunların başında da TV ve Radyo vaazları gelir.
Sonuç
Küreselleşme çağında kutuplaşmayı
destekleyen köktendincilik, ister Hıristiyan
ister Müslüman versiyonu olsun, şiddeti teşvik eder.
Dünya, daha önce olmadığı kadar küçülürken şiddetin teşviki, çok ciddi sonuçlara yol
açabilir ve açmaktadır.