• Sonuç bulunamadı

Bitmeyen konu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bitmeyen konu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

akan zaman, duran zaman

.melih cevdet anday

Bitmeyen Konu

Tercüme dergisinin şiir özel sayısı yazın tarihimizde önemli bir yer tutar;' çünkü Batı ozanlarından yapılan en başarılı çevirilerin topluca bulunduğu ilk derlemedir. Bundan ötürü de önemini hep koruyacaktır sanırım.

Şiir Özel sayısının dizgi, baskı, mizanpaj İşleriyle Orhan Veli Kanık gö­ revlendirilmişti; ama onun için bir görevden çok daha başka bir iş olmuştu bu; kendi işi, Yaprak gibi, kendi kitap larının baskısı gibi olmuştu. Nasıl titiz­

likle çalıştığını unutamam. Sayfa yapmakta üstün bir beğenisi vardır. Seçkinin elden geldiğince geniş kapsamlı olması için hepimizi coşturuyordu. Ben de Ed­ gar Allan Poe’dan çevirdiğim Anna-

bell Lee şiirine işte bu coşku içinde sarılmıştım. Baş yüreklendiricimiz Sa-baiıattin Eyüboğlu idi elbet. Elbet di­ yorum, çünkü Sabahattin, topluca gi­ rişilen işlerden çok hoşlanırdı. Şiir çe­ virisinde kimseyi gereksemeyecek güç­ teki yeteneğine karşın, sevdiği kimi ş\rler üzerinde, Orhan Veli ile, Necati Cumalı ile, benimle... çalışmayı yeğle­ mesi hep bu imece sevgisindendi. Siz onunla çakşırken sadece bir ya da iki dize bulmuş olsanız bile, Sabahattin, o şiirin işbirliği ile çevrildiğini söyle­ mekten büyük keyif duyardı. İşin de­ ğeri anlaşılsın diye kendisini bunca silmeğe bakan başka birini tanımış değilim. Tercüme özel sayısından önce, ondan sonra tanık olduğum bütün ça­ lışmalarında bunu görmüşümdür. Ken­ disi için hiçbir şey istemedi o gerçek­ ten.

Sabahattin Eyüboğlu’nun şiir çe­ virisindeki başarısını, sanırım, onun gizli ozanlığı ile açıklayabiliriz. Paris’ ten kardeşlerine yolladığı kimi mek­ tupların koşuk (manzum) olduğunu bilirim. Ayrıca onun yazıları da, bu giz­ li ozanlık yanını yansıtır. Örneğin, bir tarihten sonra, «güzel» sözcüğünü da­ ğarcığından atmıştır. Sabahattin, onun yerine hep «güzelim» sözcüğünü kul­ lanır. Onun biçemini izleyen candaş- ları da öyle. Bir tür şiir sevgisiydi bu, ama şiiri belli sözcüklerde bulmak gi­ bi, şiir yazmayanlara özgü bir duygu­ sallığı içeriyordu. Gerçekte «güzelim» sözcüğü, «güzelsin daha güzelini an­ latmaz: «yazık olmuş» bir güzeli im­ ler. «Buradaki güzelim ağaçları kes­ mişler!» tümcesinde olduğu gibi. «O güzel kadın ne hâle gelmiş!» demeyiz de, «O güzelim kadın...» deriz. Türk- çeye özgü bir deyiştir bu. Bence yay­ mağa kalkmamalı. Bir gün Orhan Ve­ li, benim bir düzyazı çevirimde, «Ka­ pıyı çaldım, evde kimse yoktu.» gibi­ sinden bir tümce görünce, «Kapı du­ var» dememin daha güzel olacağını söylemişti. Orhan Vell’dekl deyim düş­ künlüğünün de ona Sabahattin Eyüb- oğlu’dan geçtiğini sanıyorum. Günahı boynuma! Deyim kullanmağa karşı ol­ duğum sanılmasın, ama çeviride, ya o şiirini, öyküsünü, romanını, oyununu çevirdiğimiz yabancıda deyim düşkün­ lüğü yoksa? Üstelik biz, kendi yazıla- \ rımızı, şiirlerimizi hep deyimlerle mi

yazıyoruz?.

Diyeceğim, deyim düşkünlüğü, o günler, özellikle çevirilerde, çok yay­ gınlaşmıştı. Nurullah Ataç, «İki Yeni Gelinin H atıralarında, «Tehlikeli Alâ- kalar»da bol bo! deyim kullanır; öyle ki, hızını alamaz, kimi tümcelerde not düşerek, akima gfeien başka deyimleri de yazar aşağıya. Bu tutumun etkileri günümüze değin sürmüştür.

Bizde çevirinin Tanzimat’la başla­ dığını biliyoruz. Ama c zaman yapılan şiir çevirilerinde bir yabancı ozanı, de­ yişi, düşüncesi, biçemi ile bir yabancı ozanı bulmamız olanağı yoktur. Sanki o yabancı ozanlar, bizim Tanzimat ozanlarının biçemine sığınmış gibidir­ ler. Gerçek şiir çevirisi ise bizim ku­ şakta oluştu. O dönemde, şiir çevirir­ ken, şiir yazmanın tadını duyuyorduk. Bunda şiirin özüne değinen bir sorun olduğunu sanıyorum. Bence her ozan şiir çevirmelidir zaman zaman; böy- lece hem kendi geleneğinden kurtul­ mak, hem de anadili üzerinde düşün­ mek olanağım bulur. Gerçekte bu kurtuluş ile bu dönüş, ozan için en ge­ rekli sarsıntıdır. Yeter kİ, Tanzimat çevirmenlerinin iki yana da yarama­ yan çıkmazına düşülmesini.

Ama şiir çeviri sanatı, günümüz­ de, Tercüme özel sayısını epey geride bırakan aşamalara erişmiştir. Bugün, yabancı ülkeler ozanlarını, artık Ter­ cüme özel sayısında görüldüğü gibi tek tek şiirleriyle değil, kitaplarıyla tanı­ ma olanağına kavuştuk. Mutlu bir ka­ vuşma mıdır bu? Onu diyemem. Çün­ kü çeviri, özellikle şiir çevirisi, sanırım ki, hep sorunlu bir konu olarak kala­ caktır.

Yabancı bir ozam, çevirilerinden ne kadar tanıyabiliriz? Hele çevrilen dil başka bir dil ailesinden İse? Bence en iyisi çeviri ile aslını karşılıklı koy­ maktır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

D) Bu tarihte öğle vakti Güneş ışınları N şehrine M şehrine göre daha dik açı ile gelmektedir... İklim ve hava olayları doğal ortamı, insanın yaşam ve

1. İki basamaklı AB sayısına rakamları toplamı ek- lendiğinde üç basamaklı bir sayı elde ediliyor. A, B iki basamaklı doğal sayılar ve k sayma sa- yısıdır.. Tabanları

Saydam ’ın başbakanlığı bittikten sonra da sık sık hatırlanan ve çoğu zaman geçerliliğini kaybetmeyen bu sözün sahibi Refik Saydam, 19 M ayıs 1919’da

Çalışmamız Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kuru- lu tarafından onaylandıktan sonra Psikiyatri Ana Bi- limdalı tarafından Diagnostic and Statistical Manual of

Bir afazi tanı testi lisanın tüm özelliklerini yani konuşma, duyarak anlama, okuduğunu anlama, tekrarlama, isimlendirme, sesli okuma, yazma ve sayısal işlem yeteneklerini belli

Çalışmamızda iki grup ara- sında anlamlı fark olmamakla birlikte, deney grubun- da sigara kullananlarda depresyon puanının daha yüksek olduğu; her iki grupta sigara

Üretim araçlarının mülkiye­ tinden yoksun kılınmış, bu yüzden, yaşaya­ bilmek için, emeğini satmak zorunda kal­ mış işçi sınıfının salt nicel olarak değil, ni­

Anlatırlar: Bir gün adaya, Hüseyin Rahmi Beyin evine ga­ rip bir kurul gelmiş İstanbul'dan, imam, bekçi, birkaç yaşlı başlı efendi..