• Sonuç bulunamadı

Obezlerde Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı: Karşılaştırmalı Bir Çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Obezlerde Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı: Karşılaştırmalı Bir Çalışma"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2002, 6 (1)

OBEZLERDE DEPRESYON, BENLİK SAYGISI VE BEDEN İMAJI:

KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA

Rukiye PINAR*

_________________________________________________________________________________________

ÖZET

Amaç: Bu çalışma obezlerde depresyon, benlik saygısı (BS) ve beden imajı (Bİ) düzeylerini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmanın örnekle-mini 87 deney (obez), 57 kontrol (nonobez) olmak üzere toplam 144 kişi oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Coopersmith Benlik Saygısı Ölçeği (BSÖ) ve Beden İmajı Ölçeği (BİÖ) kullanılmıştır. Obezite Beden Kitle İndeksi (BKİ) ile değerlendirilmiştir. Veriler yüzde-lik hesaplar, ki-kare, t testi, anova varyans ve Pearson kore-lasyon testleri kullanılarak yorumlanmıştır. Bulgular: Yaş ortalaması 41.18 ± 12.82 (13–78 yıl) olan olguların %72.9’u kadın, %59.7’si evli, %32’si ilköğrenimlidir. Olguların %70.8’i ekonomik durumunu iyi olarak tanımlamıştır; %32.6’sı sigara, %4.9’u alkol kullanmaktadır. Olguların BKİ deney grubunun lehine olacak şekilde farklılık göstermektedir (p<0.001). Deney grubunun kontrol grubuna göre öğrenim düzeyi daha düşük (p<0.001), ekonomik durumu daha iyi (p<0.01) ve yaş ortalaması daha büyüktür (p<0.05). Deney ve kontrol grubu arasında ailede obezite anamnezi açısından ileri derecede anlamlı farklılık bulunmaktadır (p<0.01). Deney grubunda kronik hastalık oranı daha fazladır. Beslenme alışkanlıkları açısından iki grup arasındaki fark deney grubunun lehine olacak şekilde hamur işleri tüketimindedir (p<0.01). Deney grubunun %42.5’i ve kontrol grubunun %35’i depresif olup, deney grubunun %58.6’sı, kontrol grubunun ise %45.6’sında benlik saygısı düşüktür. Deney grubunun %54.4’ü, kontrol grubunun %48.3’ünde beden imajı doyum düzeyi düşüktür. Depresyon, benlik saygısı ve beden imajı puanları açısından deney ve kontrol grubu arasında istatistiksel fark yoktur. Obezlerde depresyon ve benlik saygısı (p<0.001), depresyon ve beden imajı (p<0.01) arasında negatif anlamlı korelasyon; benlik saygısı ve beden imajı (p<0.001) arasında pozitif anlamlı korelasyon vardır. Sonuç ve Öneriler: Örneklemin küçüklüğü sonuçların genellenmesini engellemektedir. Ancak mevcut veriler bile obezitenin fizyolojik ve psikolojik sonuçları konusunda aydınlatıcı ipuçları vermektedir. Bu nedenle benzer çalışmaların daha büyük örneklem ile yapılması önerilmek-tedir.

Anahtar Sözcükler: Obezite, depresyon, benlik say-gısı, beden imajı

SUMMARY

Depression, Self-Esteem and Body Image in Obese People: a Comparative Study

Objective: To estimate the association between obesity and depression, self esteem and body image. Method: Sample was 144 people of 87 were obese selected randomly. Beck Depression Inventory, Coopersmith Self-esteem Scale and Body Image Scale were used as data collection instruments. Obesity was assessed by Body Mass Index (BMI) developed from calculated weights and heights. t test, chi-square test, anova variance analysis and Pearson’s correlation coefficent were used as statistically method. Results: Mean age was 41.18 ± 12.82 (13–78 yrs), of them 72.9% were women, 59.7% were married, and 32% were elemen-tary school graduated. 70.8% of the participants described their economical status as good, of them 32.6% smokers. Alcohol consuming rate was 4.9%. Mean BKI was higher in obese group (p<0.001). In obese group educational level was lower (p<0.001), economic status was better (p<0.01), and mean age was older (p<0.05) than controls. The association between obesity and family history for obesity was statis-tically significant (p<0.01). Chronic disease rate was higher in obese group. When investigating food consuming habits we determined a difference between two groups and found that bakery products have been consumed much more by obese than controls (p<0.01). 42.5% of obese and 35% of controls were depressive. Self-esteem was lower in 58.6 % of obese and 45.6% of controls. 54.4% of obese and 48.3% of there were a clear negative correlation between controls had lower body image satisfaction. In obese group depression and self-esteem (p<0.001), and body image satisfaction (p<0.01). Relationship between self-esteem and body image satisfac-tion was positive (p<0.001). Conclusion: Because of our small sample it is difficult findings would be general-ized. However current results give important cues on physical and psychological aspects of obesity. We recommended that prospective studies on psycholo-gical aspect of obesity would give more significant results and would be potential for a reduction through obesity prevention.

Key Words: Obesity, depression, self-esteem, body image

(2)

Pınar GİRİŞ

Avrupa ülkelerinde obezite prevalansı kadınlarda %10-25, erkeklerde %10-20 arasın-da iken; Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) kadınların %35’i, erkeklerin %31’i ve tüm nüfü-sun yaklaşık %20’si obezdir (Brown 2001). Ülkemizdeki obezite prevalansına ilişkin en geniş kapsamlı araştırma Türk Kalp Vakfı tara-fından 1991 yılında yapılan ‘Türkiye’de Erişkin-lerde Kalp Hastalığı Risk Faktörleri (TEKHARF)’ çalışmasıdır. Bu çalışmanın bir bölümü olarak yürütülen obezite taramasında prevalans kadın-larda %28.5, erkeklerde %9 olarak bulunmuş; 1995 yılında yapılan takip çalışmasında 25-44 yaş grubundaki kadınlarda ve 25-35 yaş gru-bundaki erkeklerde BKİ’nin önemli ölçüde artış gösterdiği saptanmıştır (Onat, Şurdum-Avcı, Şenocak ve ark. 1995). Dünya Sağlık Örgütü’-nün 1998 yılı verilerine göre dünyada 1.2 milyon obez bulunmaktadır (WHO 1998). Obe-zite hem ülkemizde hem de tüm dünyada bir epidemi halinde artmaya devam etmektedir. Avrupa ülkelerinde obezite prevalansı son 10 yılda %10-50 oranında artmıştır; prevalanstaki bu hızlı artış devam ederse, gelecek 20 yılda ABD’de toplumun tamamının obez olacağı ön görülmektedir (Korugan, Damcı, Özbey ve ark. 2000, Sadock ve Sadock 2000).

Gelişmiş ülkelerdeki sağlık harcamalarının %2 ila %8’inden, hatta bazı ülkelerde %15’in-den sorumlu olan obezite artık günümüzde koz-metik bir sorunun ötesinde bir hastalık olarak ele alınmaktadır. Obezite ile ilgili harcamaların çoğu obezitenin neden olduğu fiziksel ve psiko-lojik hastalıklar ile ilgilidir ki bunların başında koroner kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon ve bazı kanserler gelmektedir. Obeziteye bağlı en sık görülen psikolojik sorunlar ise klinik dep-resyon ve benlik saygısı düşüklüğüdür (Brown 2001, Korugan, Damcı, Özbey ve ark. 2000, Sadock ve Sadock 2000). Ayrıca toplumların obezlere yönelik önyargıları ve genel olumsuz bakış açısı bu grubun iş bulma güçlüğü yaşa-masına, daha düşük ücretlerle çalışmak zorun-da kalmalarına neden olarak obezitenin toplumsal maliyetini arttırmaktadır (Sadock ve Sadock 2000, Wardle, Volzc ve Golding 1995). Birçok ülkede obezite geniş boyutlarıyla ele alınarak incelenmektedir. Ancak ülkemizde yapılan çalışmalar daha çok obezitenin fizyolojik yönüne odaklanmakta ve obezitenin psikolojik etkileri göz ardı edilmektedir. Oysa, hemşirelik fizyolo-jik, psikolojik ve sosyolojik yönleriyle bireyi bir bütün olarak ele alan bir meslektir. Bu nedenle hemşirelerin obezite gibi fizyolojik hastalık ya da bozuklukların gerisinde yatan ya da bunlara eşlik eden psikolojik sorunları bilmeleri, bütüncül bakım anlayışı ile obezitenin

önlenmesi, tanı ve tedavisinde son derece önemlidir.

YÖNTEM

Araştırmanın amacı ve örneklem

Bu çalışma obezlerde depresyon, BS ve Bİ doyum düzeylerini incelemek amacıyla 15 Nisan - 30 Mayıs 2001 tarihleri arasında gerçekleşti-rilmiştir. Araştırmanın evrenini İstanbul ili, Kadıköy ilçesinde bulunan 4 spor salonuna son bir ayda kayıt olan ve bilgisayar kayıtlarında boy ve kilo değerleri bulunan 416 kişi oluştur-du. Bu bireyler obez (BKİ≥30 olanlar) ve non-obez (BKİ<30 olanlar) olarak iki gruba ayrıldı. Bu gruplamaya göre olguların 221’i obez, 195’i normal kilolu idi. Gruplama yapıldıktan sonra sonu çift numarayla biten telefon numaraları (n=258) aranarak örneklem grubunun seçimin-de randomizasyon yapıldı. Mesai saatleri içinseçimin-de arka arkaya iki kez aranıp bulunamayan birey-ler (n=53) çalışma dışı bırakıldı, 29 kişi çalış-maya katılmayı red etti, 32 kişi belirlenen saat-te randevusuna gelmedi, geri kalan 87’si obez, 57’si nonobez olmak üzere toplam 144 kişi çalışmanın örneklemi oluşturdu.

Veri toplama araçları

Araştırmada veriler 4 ayrı form yolu ile elde edilmiştir. Bunlar Bilgi Formu, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Coopersmith Benlik Saygısı ölçeği (BSÖ) ve Beden İmajı Ölçeği’dir (BİÖ).

1. Bilgi Formu: Sosyodemografik ve

obe-zite ile ilgili olabilecek değişkenleri içeren 14 sorudan oluşmaktadır. Obezite ile ilgili değiş-kenler 6 soruyu içermektedir. Bunlar: 8 gruptan oluşan en çok tüketilen besinler, öğün düzeni, egzersiz alışkanlığı, kronik hastalık varlığı, aile-de obezite hikayesi ve BKİ’dir. Obezite BKİ ile değerlendirilmiştir. BKİ, kilogram cinsinden ölçülen beden ağırlığının santimetre cinsinden ölçülen boyun karesine bölünmesi ile elde edilir ve BKİ’nin 30 ve üzerinde olması obezite olarak kabul edilir (Korugan, Damcı, Özbey ve ark. 2000). Bilgisayar kayıtları incelendiğinde olgu-ların tamama yakınının kilo vermek, bedenin bazı bölgelerindeki yağ birikimlerini azaltmak ve genel olarak bedensel görünümlerini güzel-leştirmek amacıyla spor salonuna devam ettik-leri belirlendi. Yine spor salonuna devam eden-lerin çoğu özel diyet uygulamakta idi. Bu nedenle, sonuçları etkileyebileceği düşünülerek en çok tüketilen besinler, öğün düzeni ve egzersiz alışkanlığı ile ilgili sorular spor salonu na kayıt olmadan önceki zamanı içerecek şekil-de soruldu.

(3)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2002, 6 (1)

2. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ): 1961

yılında Beck ve arkadaşları tarafından (Teğin 1980) geliştirilmiştir. On beş yaş ve üzerindeki ergen ve yetişkinlere uygulanabilen BDÖ, her birinde 4 seçenek bulunan 21 belirti katego-risini içerir. Bireyden, uygulama günü de dahil olmak üzere, geçirilen son bir hafta içinde kendini nasıl hissettiğini en iyi ifade eden cümleyi seçerek işaretlemesi istenir. Her maddeye 0 ila 3 arasında puan verilir ve tüm sorulara verilen yanıtların toplanmasıyla dep-resyon puanı bulunur. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 63’tür. Toplam puanın yüksek oluşu depresyon düzeyi ya da şiddetinin yüksek olduğunu gösterir. Ölçeğin ülkemiz için güve-nirlik ve geçerlik çalışması 1980 yılında Teğin tarafından yapılmıştır. Yapılan iki bağımsız çalışmada ölçeğin kesme puanları 17 ve 21 olarak alınmış, ölçeğin bu puanların üzerindeki olguları depresyon açısından normalden ayırd edebildiği belirlenmiştir (Teğin 1980). Kesme puanı örneklem ortalaması ve standart sapma toplamına bir eklenerek hesaplanabilmektedir (Hayran ve Özdemir 1996). Bizim çalışmamızda bu formül uygulanarak kesme puanı 15 olarak belirlenmiş ve 15 üzerinde puana sahip olgular depresif olarak değerlendirilmiştir.

3. Coopersmith Benlik Saygısı Ölçeği

(BSÖ): Stanley Coopersmith tarafından 1986

yılında hazırlanan, çeşitli yaş gruplarına, özel-likle yetişkinlere uygulanabilecek şekilde geliş-tirilmiş bir ölçektir. Ölçek “benim gibi” ve “benim gibi değil” şeklinde yanıt seçenekleri bulunan 25 ifadeden oluşmakta, toplam puan 0 ila 100 arasında değişmekte ve ölçekten alınan puan arttıkça BS artmaktadır. Ölçeğin ülkemiz-de güvenilirlik ve geçerlik çalışması Tufan ve Turan tarafından (1987) yapılmıştır. Ölçeğin bu çalışma için kesme puanı 65 olup, bu puanın altında değere sahip olanların BS düşük olarak değerlendirilmiştir.

4. Beden İmajı Ölçeği (BİÖ): BİÖ’ği

1953 yılında Secord ve Jourand tarafından geliştirilmiş, 1989 yılında Hovardaoğlu (Hovar-daoğlu 1990) tarafından geçerlik ve güvenirliği yapılarak Türk toplumuna uyarlanmıştır. Ölçek 40 madde içermekte olup, her bir madde bir organ ya da vücudun bir bölümü (kol, bacak, yüz gibi) ya da bir işlevi (cinsel faaliyet düzeyi gibi) ile ilgilidir. Her bir madde için 1’den 5’e kadar değişen puanlar alan ve “Hiç beğenmi-yorum”, “Beğenmibeğenmi-yorum”, “Kararsızım”, “Beğe-niyorum” ve” Çok beğe“Beğe-niyorum” şeklinde yanıt seçeneği bulunan ölçeğin toplam puanı 40 ile 200 arasında değişmekte olup, alınan puanın yüksekliği doyum düzeyinin yüksekliğini göste-rir. Çalışmamızda ölçeğin kesme puanı 135 olup

135 altında puana sahip olanlar Bİ düşük grup olarak tanımlanmıştır. Ölçeğin özellikle depres-yon ile ilgili araştırmalarda kullanılması öneril-mektedir. Çalışmada Bİ beden imajı doyumu ile eşanlamlı olarak kullanılmıştır.

Verilerin Değerlendirilmesi

Olguların bireysel ve obezite ile ilgili özel-likleri, depresyon, BS ve Bİ ortalamalar, sayı ve yüzdelik değerler ile verilmiş; nominal değiş-kenler arasındaki ilişkilerin incelenmesinde ki-kare testi, grup ortalamaları arasındaki farkın incelenmesinde t testi ve tek yönlü anova varyans analizi; sayısal değişkenlerin birbirle-riyle ilişki derecesinin belirlenmesinde Pearson Korelasyon testi kullanılmıştır. Ki-kare tablola-rında beklenen değer 5’in altında ise dört gözlü tablolarda Fisher ki-kare, dörtten fazla gözlü tablolarda Yates düzeltmeli ki-kare kullanılmış-tır. Ki kare tablolarında beklenen değerler parantez içinde verilmiştir.

BULGULAR

Sosyodemografik Özellikler

Deney ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. %60.4’ü (n=87) obez olan olguların yaş ortalaması 41.18 ± 12.82 yıl, %72.9’u (n=105) kadın ve %59.7’si (n=86) evlidir. Tüm grubun %33.3’ü (n=48) ilköğrenimli ve %72.2’-sinin (n=104) ekonomik durumu orta düzeydedir. Alışkanlıkları açısından incelendiklerinde, % 32.6’sı-nın (n=47) sigara ve %4.9’unun (n=7) alkol kullan-dığı görülmektedir.

Deney ve kontrol grubu arasında medeni durum, öğrenim düzeyi, ekonomik durum ve yaş açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Deney grubunda bekar olanlar beklenenin altında, kontrol grubunda ise üzerindedir; evli ve dul olanlar deney grubunda beklenenin üzerinde, kontrol grubunda altındadır (X2=14.93, p<0.05). Olguların öğrenim düzeyleri

incelendiğinde deney grubunda öğrenim görmeyen, ilköğrenimli ve ortaöğrenimli olanlarının oranının beklenen değerlerin üzerinde olduğu, buna karşılık yükseköğrenimli olanların beklenen değerlerin altında olduğu; kontrol grubunun ise bunun tersine bir dağılım gösterdiği ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür (X2=23.64, p<0.001).

Ekonomik durumu iyi olanlar obezlerde beklenen değerlerin üzerinde, kötü olanlar ise beklenen değerlerin altındadır. Kontrol grubu ise bunun tersine bir dağılım göstermekte ve ekonomik durum açısından iki grup arasında ileri derecede anlamlı fark bulunmaktadır (X2=7.14, p<0.01). Yine yaş

ortala-ması deney grubunda daha yüksek olup iki grup arasında hafif derecede anlamlı fark bulunmaktadır (t=3.32, p<0.05) (Tablo 1).

(4)

Pınar Tablo 1. Olguların Sosyodemografik Özellikleri

Deney (n=87) Kontrol (n=57) Toplam (n=144) Değişkenler

Sayı % Sayı % Sayı % X

2 p Cinsiyet Kadın Erkek 64 (63.4) 23 (23.6) 73.6 26.4 41 (41.6) 16 (15.4) 71.9 28.1 105 39 72.9 27.1 0.04 >0.05 Medeni Durum Bekar Evli Dul 15 (24.8) 58 (52) 14 (10.2) 17.2 66.7 16.1 26 (16.2) 28 (34) 3 (6.8) 45.6 49.1 5.3 41 86 17 28.5 59.7 11.8 14.93 <0.05 Öğrenim Düzeyi Öğrenimi yok İlköğrenim Ortaöğrenim Yükseköğrenim 20 (13.3) 32 (29) 23 (21.8) 12 (23) 23.0 36.8 26.5 13.7 2 (8.7) 16 (19) 13 (14.3) 26 (15) 3.5 28.1 22.8 45.6 22 48 36 38 15.3 33.3 25.0 26.4 23.64 <0.001 Ekonomik Durum İyi Orta Kötü 19 (15.1) 63 (62.8) 5 (9.1) 21.8 72.4 5.8 6 (9.9) 41 (41.2) 10 (5.9) 10.5 71.9 17.6 25 104 15 17.4 72.2 10.4 7.14 <0.01 Sigara Kullanıyor Kullanmıyor 27 (28.4) 60 (58.6) 31.0 69.0 20 (18.6) 37 (38.4) 35.1 64.9 47 97 32.6 67.4 0.71 >0.05 Alkol Kullanıyor Kullanmıyor 82 (82.8) 5 (4.2) 5.7 94.3 55 (54.2) 2 (2.8) 3.5 96.5 137 7 4.9 95.1 0.37 >0.05 t Yaş/ortalama 43.96 ± 12.8 36.94 ± 11.8 41.18 ± 12.8 (range:13-72 yıl) 3.32 <0.05

Obezite ile İlgili Özellikler

Olguların obezite ile ilgili özellikleri Tablo 2’de verilmiştir. Tüm olguların BKİ ortalaması 28.58 ± 5.78 olup deney ve kontrol grubu arasında ileri derecede anlamlı fark bulunmaktadır (t=14.76, p<0.001). Olguların %49.3’ünde (n=71) ailede obe-zite hikayesi vardır; deney grubunda ailede obezite hikayesi olanlar beklenen değerlerin üzerindedir ve iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (X2=7.63, p<0.01).

Tüm grubun %50.7’sinde (n= 73), iki grup arasında istatistiksel fark anlamlı olma-makla birlikte, deney grubunun %52.9’unda (n=46), kontrol grubunun ise %47.4’ünde (n=27) kronik hastalık vardır. Deney grubunda kronik hastalık hika-yesi olanlar beklenen değerlerin üzerindedir. Tüm grupta egzersiz yapanların oranı oldukça düşük (%13.2) olup,

istatistiksel anlamlı fark olmamakla birlikte, deney grubunda egzersiz yapanlar beklenen değerlerin altında, kontrol grubunda ise üzerindedir. Olguların yaklaşık yarısı (%45.8) öğünlerini düzenli aralarla aldığını ifade etmekle birlikte, deney grubun-da öğünlerini düzenli alanların oranı beklenen değer-lerin üzerinde olup, iki grup arasında hafif derecede anlamlı fark bulunmaktadır (X2=7.72, p<0.05).

Olguların en fazla tükettikleri gıdalar ve içecekler incelendiğinde %64.6 (n=93) oranı ile hamur işleri-nin birinci sırada geldiği, bunu %59 (n=85) oranı ile sebze ve %52.1 (n=75) oranıile asitli içecek, çay ve kahve tüketiminin izlediği; deney ve kontrol grubu arasında yalnızca hamur işlerinin tüketimi açısından anlamlı fark olduğu görülmektedir (X2=7.76, p<0.01) (Tablo 2).

(5)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2002, 6(1)

_______________________________________________________________________________________________________________ Tablo 2. Olguların Obezite ve Yeme Alışkanlıkları ile İlgili Özellikleri

Deney (n=87) Kontrol (n=57) Toplam (n=144)

Değişkenler Sayı % Sayı % Sayı % X2 p

Ailede Obezite Hik. Var Yok 51 (42.9) 36 (44.1) 58.6 41.4 20 (28.1) 37 (28.9) 35.1 64.9 71 73 49.3 50.7 7.63 <0.01 Kronik Hastalık Hik.

Var Yok 46 (44.1) 41 (42.9) 52.9 47.1 27 (28.9) 30 (28.1) 47.4 52.6 73 71 50.7 49.3 0.41 >0.05 Düzenli Egzersiz Yapıyor Yapmıyor 10 (11.5) 77 (75.5) 11.5 88.5 48 (49.5) 9 (7.5) 15.8 84.2 125 19 13.2 86.8 0.05 >0.05 Öğün Düzeni Düzenli Düzensiz Kısmen düzenli 48 (39.9) 23 (27.8) 16 (19.3) 55.2 26.4 18.4 18 (26.1) 23 (18.2) 16 (12.7) 31.6 40.4 28.0 66 46 32 45.8 32.0 22.2 7.72 <0.05 En Çok Tüketilen Besinler∗ 1. Hamur İşleri 64 (56.2) 75.6 29 (36.8) 50.1 93 64.6 7.76 <0.01 2. Hazır Gıdalar 13 (12.1) 14.9 7 (7.9) 12.3 20 13.9 0.20 >0.05 3. Cips, kuru yemiş vb

gibi gıdalar 22 (25.4) 25.3 20 (16.6) 35.1 42 29.1 1.60 >0.05 4. Sebzeler 53 (51.4) 60.9 32 (33.6) 56.1 85 59.0 0.32 >0.05 5. Et ve et ürünleri 39 (39.9) 44.8 27 (26.1) 47.4 66 45.8 0.09 >0.05 6. Asitli içecekler 42 (45.3) 48.3 33 (29.7) 57.9 75 52.1 1.28 >0.05 7. Süt ve süt ürünleri 25 (28.4) 28.7 22 (18.6) 38.6 47 32.6 1.52 >0.05 8. Meyveler 38 (41.1) 43.7 30 (26.9) 52.6 68 47.2 1.11 >0.05 t BKİ 32.21 ± 4.33 23.04 ± 2.20 (range:18.928.58±5.78 ±51.9) 14.76 <0.001

∗ Olgular her ifadeyi ayrı ayrı işaretlemişlerdir.

Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı

Tüm olguların depresyon puan ortalaması 14.43 ± 9.85 (range: 1-48); BS puan ortalaması 64.47 ± 18.37 (range: 20-92) ve Bİ puan ortalaması 135.81 ± 27.26’dır (range: 50-198). Deney grubunda kontrol grubuna göre depresyon puanı daha yüksek, BS ve Bİ puanları daha düşük olmasına karşın iki grup arasında anlamlı fark bulunmamaktadır (Tablo 3). Ancak kesme puanı ile değerlendirildiğinde; deney grubunun %42.5’inde (n=37), kontrol grubunun %35’inde (n=20) depresyon mevcut olup deney grubunun %58.6’sında (n=51), kontrol grubunun % 45.6’sında (n=26) BS düşüktür. Yine deney grubu- nun %54.4’ünde (n=47), kontrol grubunun ise %

48.3’ünde (n=27) Bİ düşüktür.

Olguların Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Puanlarının Sosyodemografik Özellikler Açısından Farklılıkları

Depresyon, BS ve Bİ puanlarının farklılık göster-diği sosyodemografik özellikler Tablo 4’te verilmiştir. Tablo incelendiğinde, depresyon puanının deney gru-bundaki kadınlarda daha yüksek olduğu, kontrol grubunun bunun tersine bir dağılım gösterdiği, ancak depresyon puanı açısından kadın ve erkekler arasın-da anlamlı istatistiksel farkın olmadığı; BS puanının istatistiksel yönden anlamlı fark olmamakla birlikte hem deney, hem de kontrol grubundaki kadınlarda

(6)

Pınar Tablo 3. Olguların Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Doyum Düzeyleri

Deney (n=87) Kontrol (n=57) Toplam (n=144) Değişkenler

X ± Sd X ± Sd X ± Sd t p

Depresyon 15.31 ± 9.96 13.10 ± 9.61 14.43 ± 9.85 0.373 >0.05 Benlik Saygısı 62.25 ± 19.26 67.85 ± 16.50 64.47 ± 18.37 0.254 >0.05 Beden İmajı 134.72 ± 29.75 137.49 ± 23.11 135.81 ± 27.26 0.133 >0.05 daha yüksek olduğu; Bİ puanının ise hem deney hem

de kontrol grubundaki kadınlarda erkeklere göre daha düşük olduğu, iki cins arasındaki farkın deney grubu (t= -2.21, p<0.05) ile tüm grupta istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (t= -2.03, p<0.05). Deney grubunda öğrenim düzeyi arttıkça depres-yon puanının düştüğü, kontrol grubunun da benzer bir dağılım gösterdiği, ancak depresyonunun deney ve kontrol grubunun hem kendi içinde hem de tüm grupta öğrenim düzeyine göre farklılık göstermediği belirlenmiştir. Gruplar BS puanı açısından incelen-diklerinde ilk ve ortaöğrenimliler birbirine yakın olmakla birlikte, deney, kontrol ve tüm grupta öğre-nim düzeyinin artmasına paralel olarak BS puanının arttığı, istatistiksel anlamlı farkın tüm grupta öğrenim görmemişler ve yükseköğrenimliler arasında olduğu belirlenmiştir (F=2.29, p≤ 0. 05). Bİ açısından grup-lar arasında anlamlı fark bulunmamakla birlikte, tüm grupta öğrenim düzeyinin artmasına paralel olarak Bİ puanının arttığı görülmüştür.

Ekonomik durum açısından incelendiğinde, deney, kontrol ve tüm grupta ekonomik durumun artmasına paralel olarak depresyon puanının azaldığı, BS puanının arttığı, ancak gruplar arasında anlamlı farkın olmadığı; Bİ açısından tüm grupta ekonomik durumu orta ve kötü olanlar arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı farkın olduğu belirlen-miştir (F=5.17, p<0.01).

Deney grubunda sigara kullananlarda depresyon puanı daha yüksektir, ancak sigara kullanan ve kullanmayan bireyler arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktur. Yine sigara kullananlarda hem deney, hem de kontrol grubunda BS puanı daha düşüktür. Sigara kullananlarda Bİ puanı deney, kontrol ve tüm grupta daha yüksek olup, iki grup arasında hafif derecede anlamlı istatistiksel fark bulunmaktadır (t=2.22, p<0.05).

Tüm grupta yaş artışına paralel olarak depresyon puanı artmakta ve bu artış hafif derecede anlamlılık göstermekte (r=0.169, p<0.05); yaş ile BS ve Bİ imajı arasında anlamlı ilişki bulunmamaktadır.

Olguların Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Puanlarının Obezite İle İlgili Özellikler Açısından Farklılıkları

Olguların depresyon, BS ve Bİ puanlarının obezite ile ilgili özellikler açısından farklılık gösterdiği özellikler Tablo 5’te gösterilmiştir. Tablo incelendi-ğinde; öğünlerinin düzenli olduğunu ifade edenlerde

depresyon puanının daha yüksek olduğu ve tüm grupta öğün düzeni açısından depresyonun hafifçe farklılık gösterdiği (t=2.30, p<0.05); BS ve Bİ puan-larının öğün düzenine göre değişmediği görülmek-tedir.

Deney grubunda, düzenli egzersiz yapanların depresyon puanlarının daha düşük; kontrol grubunda daha yüksek olduğu, ancak gruplar arasında anlamlı farkın bulunmadığı; BS’nin hem deney hem de kontrol grubunda düzenli egzersiz yapanlarda yapmayanlara göre daha düşük olduğu ve kontrol grubunda egzersiz yapan ve yapmayanlar arasında BS açısından anlamlı farkın bulunduğu (t= -2.65, p<0.05); Bİ puanlarının yine her iki grupta egzersiz yapanlarda daha düşük olduğu, ancak aralarında anlamlı farkın olmadığı saptanmıştır.

Kronik hastalığı olan deney grubundaki birey-lerde depresyon puanı daha yüksektir (t=3.42, p<0.01), her iki grupta benlik saygısı puanı daha düşüktür; deney grubunda kendi içinde ve tüm grupta kronik hastalığı olan ve olmayanlar arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmaktadır (t= -2.83, p<0.01). Bİ puanı hem deney (t= -3.80, p<0.001), hem kontrol (t= -2.18, p<0.05), hem de tüm grupta (t= -4.41, p<0.001) kronik hastalığı olanlarda daha düşüktür.

Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Arasındaki İlişki

Depresyon ile benlik saygısı arasında deney (r= -0.639, p<0.001), kontrol (r= -0.360, p<0.01) ve tüm grupta (r= -0.548, p<0.001) negatif anlamlı ilişki bulunmaktadır. Yine depresyon ve beden imajı arasında deney grubunda negatif anlamlı (r= -0.303, p<0.01), kontrol grubunda (r= -0.149, p>0.05) negatif anlamsız, tüm grupta ise negatif anlamlı (r= -0.255, p<0.01) ilişki bulunmaktadır. Benlik saygısı ve beden imajı arasındaki ilişki ise deney (r=0.365, p<0.01), kontrol (r=0.561, p<0.001) ve tüm grupta (r=0.426, p<0.001) pozitif anlamlıdır (Tablo 6).

(7)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2002, 6 (1)

_______________________________________________________________________________________________________________ Tablo 4. Olguların Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Puanlarının Sosyodemografik Özellikler Açısından Farklılıkları

Depresyon Benlik saygısı Beden imajı

Değişken adı

Deney Kontrol Toplam Deney Kontrol Toplam Deney Kontrol Toplam Cinsiyet Kadın Erkek 15.54±9.53 14.65±11.26 t= 0.37 p>0.05 11.82±9.19 16.37±10.19 t= -1.62 p>0.05 14.09±9.53 15.35±10.73 t: -0.68 p>0.05 62.67±20.49 61.08±15.71 t= 0.38 p>0.05 69.46±14.49 63.75±20.78 t: 1.18 p>0.05 65.32±18.60 62.17±17.75 t= 0.91 p>0.05 130.57±30.00 146.26±26.32 t= -2.21 p<0.05 136.87±23.65 139.06±22.32 t= -0.31 p>0.05 133.03±27.79 143.30±24.71 t= -2.03 p<0.05 Öğrenim düzeyi Öğr.görme. İlköğrenim Ortaöğrenim Yükseköğr. 17.55±9.79 16.37±11.42 13.34 ±7.54 12.50 ±9.95 F= 1.07 p>0.05 14.00±2.82 15.00±9.75 13.53±9.10 11.65±10.26 F= 0.40 p>0.05 17.22±9.39 15.91±10. 80 13.41±8.01 11.92±10.03 F= 1.94 p>0.05 56.00±5.65 64.75±19.11 63.69±15.87 72.76±14.75 F= 1.63 p>0.05 56.00±5.5 64.75±19.11 63.69±15.87 72.76±14.75 F= 1.62 p>0.05 58.72±19.45 62.75±18.78 63.91±16.11 70.50±16.43 F= 2.29 p≤0.05 1. ve 5. grup arasındaki fark anlamlı. 131.85±31.32 135.84±26.48 137.07±34.86 132.08±27.91 F= 0.15 p>0.05 115.50±1.50 125.81±5.6 137.38±4.53 145.19±3.06 F= 2.73 p>0.05 130.36±30.18 133.16±25.10 137.16±30.27 141.05±25.13 F= 0.94 p>0.05 Ekonomik durum İyi Orta Kötü 13.42±9.68 15.36±10.03 21.80±9.01 F= 1.41 p>0.05 6.50±2.94 13.80±10.55 14.20±6.54 F= 1.62 p>0.05 13.11±10.22 14.45±10.01 16.73±8.03 F= 0.65 p>0.05 67.68±19.81 61.68±18.66 48.80±21.05 F= 2.05 p>0.05 76.00±13.14 67.90±16.03 68.80±19.60 F= 1.20 p>0.05 68.22±18.73 64.41±17.87 58.13±20.50 F= 1.46 p>0.05 141.84±28.92 130.66±28.10 158.80±42.38 F: 2.88 p>0.05 140.83±20.86 133.39±22.67 152.30±21.66 F: 2.25 p>0.05 140±27.60 132±25.90 154±28.70 F= 5.17 p<0.01 2. ve 3. grup arasındaki fark anlamlı. Sigara Kullanıyor Kullanmıyor 18.65±11.08 14.61±9.42 t= 0.97 p>0.05 13.30±9.18 13.00±9.96 t= 0.11 p>0.05 15.34±10.36 14.00±9.61 t= 0,76 p>0.05 58.33±16.28 64.01±20.34 t= -1.27 p>0.05 65.80±19.05 68.97±15.12 t= -0.69 p>0.05 61.51±17.71 65.90±18.60 t= -1.35 p>0.05 144.51±26.97 130.31±30.09 t= -1.39 p>0.05 140.90±25.25 135.64±22.00 t= 0.81 p>0.05 142.97±26.03 132.37±27.29 t= 2.22 p<0.05 Yaş/ ortalama r= 0.165 p>0.05 r= 0.114 p>0.05 r= 0.169 p<0.05 r= 0.024 p>0.05 r= -0.068 p>0.05 r= -0.047 p>0.05 r= -1,102 p>0.05 r= 0.027 p>0.05 r= -0.072 p>0.05 Pınar

(8)

Tablo 5. Olguların Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Puanlarının Obezite İle İlgili Özellikler Açısından Farklılıkları

Depresyon Benlik saygısı Beden imajı

Değişken adı

Deney Kontrol Toplam Deney Kontrol Toplam Deney Kontrol Toplam Öğünler düzenli mi Evet Hayır 16.66±10.55 13.04±9.08 t= 1.41 p>0.05 16.77±9.59 11.82±8.61 t= 1.73 p>0.05 16.69±10.23 12.43±8.77 t= 2.30 p<0.05 63.33±19.82 60.26±18.92 t= 0.62 p>0.05 64.44±16.22 66.26±15.94 t= -0.36 p>0.05 63.63±18.79 63.28±17.56 t= 0.10 p>0.05 134.91±35.81 131.95±26.91 t= 0.37 p>0.05 130.94±19.53 138.21±22.87 t= -1.07 p>0.05 133.83±29.69 135.08±24.89 t= -0.23 p>0.05 Düzenli egzersiz Evet Hayır 14.40±7.97 15.42±10.22 t= - 0.30 p>0.05 18.22±4.29 12.14±10.15 t= 1.77 p>0.05 16.21±6.62 14.16±10.24 t= 0.84 p>0.05 60.50±19.20 62.48±19.38 t= -0.30 p>0.05 55.11±18.63 70.25±15.12 t= -2.65 p<0.05 57.94±18.60 65.46±18.20 t= -1.67 p>0.05 124.80±33.46 136.01±29.22 t= -1.12 p>0.05 136.44± 27.88 137.68±22.44 t= -0.14 p>0.05 130.31± 30.67 136.65±26.74 t= -0.94 p>0.05 Kronik hastalık Var Yok 18.56±10.41 11.65±8.08 t= 3.42 p<0.01 13.03±7.21 13.16±11.48 t= -0.05 p>0.05 16.52±9.68 12.29±9.62 t= 2.62 p<0.05 56.93±20.03 68.21±16.65 t= -2.83 p<0.01 64.44±16.69 70.93±15.99 t= -1.49 p>0.05 59.71±19.10 69.36±16.32 t= -3.25 p<0.01 124.06±28.59 146.68±26.56 t= -3.80 p<0.001 130.66±26.32 143.63±18.10 t= -2.18 p<0.05 126.50±27.77 145.39±23.26 t= -4.41 p<0.001

Tablo 6. Depresyon, Benlik Saygısı ve Beden İmajı Arasındaki İlişki

Benlik saygısı Beden imajı

Deney (n=87) Kontrol (n=47) Toplam (n=144) Deney (n= 87) Kontrol (n=47) Toplam (n=144) Depresyon r= -0.639 p<0.001 r= -0.360 p<0.01 r= -0.548 p<0.001 r= -0.303 p<0.01 r= -0.149 p>0.05 r= -0.255 p<0.01 Benlik saygısı r= p<0.01 0.365 r= 0.561 p<0.001 r= 0.426 p<0.001 TARTIŞMA

Fiziksel, psikolojik, sosyal ve kültürel birçok faktör ile ilişkili olabilen obezitenin daha çok endüst-rileşmiş toplumların hastalığı olduğu, ekonomik duru-mun iyileşmesine paralel olarak obezite prevalansının arttığı bildirilmekte ve obezite ile sosyal refah arasın-daki ilişkiye dikkat çekilmektedir. Çalışmamızda obe-zite ile ekonomik durum arasında literatür bilgisi ile uyumlu olacak şekilde anlamlı ilişkiler bulunmuştur (Tablo 1). Wardle, Volzc ve Golding’in (1995) çalış-masında da benzer sonuçlar elde edilmiş, obezlerin sosyoekonomik durumlarının daha iyi olduğu saptan-mıştır. Yiyecek bulma sorunu olan bazı ülkelerde ise, örneğin Gana’da, kilo kazanma mülkiyet ve başarı

imajı ile ilişkilendirildiğinden, endüstrileşmeye paralel olarak obezite prevalansı hızla artmaktadır (Brown 2001).

Çalışmamızda obezlerin öğrenim düzeyinin kontrol grubuna göre daha düşük olduğu belirlen-miştir (Tablo 1). Literatürde öğrenim düzeyi düşük olan kadınlarda, daha yüksek olan kadınlara göre obezite oranının 6 kat daha fazla olduğu bildiril-mektedir (Sadock ve Sadock 2000). Bir başka çalış-mada (Gortmaker, Must, Perrin ve ark 1993) obez adolösanların obez olmayanlara göre daha az öğre-nim gördükleri belirlenmiştir. Çalışmamızda olgulara kaç yıldır obez oldukları sorulmamış, dolayısıyla obezitenin çocukluk çağından bu yana var olup

(9)

olmadığı ve daha sonraki yıllarda bireylerin öğreni-mini etkileyip etkilemediği belirlenememiştir. Ayrıca çalışmamızdaki obez olguların çoğunun erişkin oldu-ğu, yaş ortalamalarının kontrol grubuna göre daha fazla olduğu ve obezitenin daha çok orta yaşlarda ortaya çıktığı göz önüne alındığında, obezite gelişi-minde öğrenim düzeyi düşüklüğünün ve buna bağlı yaşam tarzı değişikliklerinin rol oynadığı düşünül-mektedir. Çalışmamızdaki deney ve kontrol grubu arasındaki medeni durum farklılığının iki grubun yaş ortalamalarının farklı olmasından kaynaklandığı sanıl-maktadır.

Obezite gelişimini etkileyen önemli faktörlerden biri de çevre koşullarıdır. Çünkü obezite çoğu kez öğrenilmiş bir yeme davranışının sonucu olup birey ve ailenin yeme alışkanlıkları, öğün düzeni, en fazla tüketilen besinler ve egzersiz gibi yaşam tarzı ile ilgili faktörlerden ve kültürel faktörlerden etkilenir (Bouchard 1994, Flatt 1988). Ayrıca ailede başka obezlerin olması, genetik etkilerin yanı sıra (Kopel-man, Finer, Fox ve ark. 1994) bireyin kabul gördüğü bir çevre de yaratarak obeziteyi tetikleyebilir.

Çalışmamızda ailede obezite anamnezi bulunan-ların çoğunun obez grupta toplanması bu bilgileri destekler niteliktedir (Tablo 2). Kopelman, Finer, Fox ve arkadaşlarının çalışmasında (1994) obezitenin %40 oranı ile genetik geçiş gösterdiği bulunmuştur. Bouchard’ın çalışmasında da (1994) ebeveyn ve çocukların obezitesi arasında anlamlı korelasyon bulunmuştur. Bu bulgular obezite gelişiminde genetik faktörlerin rol oynamasının yanısıra aile çevresinin de önemli katkısı olduğunu düşündürmektedir. Çevresel etkilerin obezitede baskın rol oynadığı tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalarla da ortaya konul-muş, ikizler farklı ortamlarda yetiştiklerinde, erişkin yaşamlarında obezite oranlarında farklılık olduğu görülmüştür (Sorenson, Holst ve Stunkard 1992). Obezite temel olarak enerji alımının enerji harcanmasından fazla olduğu durumlarda ortaya çıkan fazla yağ birikimidir. Enerji harcanmasında ise en önemli faktör egzersizdir. Bu nedenle kilo kontro-lünde ve obezitenin önlenmesinde düzenli egzersiz yapılması son derece önemlidir (Flatt 1988, Grilo, Shiffman ve Wing 1993, Ravussin ve Danforth 1999, Ravussin, Lillioja, Knowler ve ark. 1988). Çalışma-mızda iki grup arasında anlamlı fark olmamakla birlikte, deney grubunda egzersiz yapanların bekle-nen değerlerin altında, kontrol grubunda ise üzerinde olduğu belirlenmiştir. Obez olanların düzenli egzersiz yapmaması, zaten beklenen bir bulgu idi; ancak tüm grupta düzenli egzersiz yapanların oldukça az olması (Tablo 2) Türk toplumunun düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmaması ile açıklanabilir.

Obezite etyopatogenezinde enerji alımı ve enerji harcanması arasındaki dengenin yanı sıra öğünlerin düzenli aralarla yenmesi ve tüketilen besinlerin türü de önemlidir (Flatt 1988, Ravussin ve Danforth 1999). Bizim çalışmamızda obezlerin öğünlerinin bulunduğu;

en fazla tüketilen besin türüi açısından gruplar incelendiğinde, hamur işlerinin obez grupta daha düzenli olduğu; öğün düzeni açısından iki grup arasında anlamlı farkın istatistiksel anlamlılık göste-recek şekilde daha fazla tüketildiği belirlenmiştir (Tablo 2). Öğünlerin düzenli yenmesinin obeziteye yol açmaktan ziyade, obeziteyi önleyeceği bilinen bir gerçektir. Çalışmamızdaki obez olguların düzenli olduğunu ifade ettikleri öğünlerde tükettikleri yiyecek miktarının fazla olduğu düşünülmekte, ancak olgula-ra tüketilen yiyecek miktarı ile ilgili soru yöneltilme-diği için kesin yargıya varılamamaktadır. Hamur işle-ri, hazırlanış biçimiyle ilgili olarak (örneğin börekler, hamurlu tatlılar) hem içerdiği yağ oranının, hem de şeker oranının yüksek oluşu nedeniyle kalori değer-leri yüksek besin grubundadır, bu nedenle tek başına bile ekmeğin aşırı tüketiminin obezite ile sonuçlana-cağı bilinen bir gerçektir.

Obezite hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, kas-eklem ağrıları ve hatta kanser gibi fiziksel sorun-ları (Brown 2001, Colditz, Willet, Stampfer ve ark. 1990, Modan, Halkin, Almog ve ark. 1994, Moler, Mellemgaard, Lindvig ve ark. 1994, Quesenberry, Caan ve Jacobsen 1998, Rissanen, Heliovaara, Knekt ve ark. 1990, Sadock ve Sadock 2000), depresyon, düşük benlik saygısı (Brown 2001) ve düşük beden imajı doyum düzeyi (Popkess-Vawter ve Banks 1992, Sadock ve Sadock 2000) gibi psikolojik sorunları beraberinde getiren ciddi bir sağlık sorunu, hatta tek başına bir hastalıktır. Obezitenin gelişmiş ülkelerdeki sağlık harcamalarının %2 ila %8’inden sorumlu oldu-ğu ve BKİ arttıkça sağlık hizmetlerinin kullanımının arttığı bildirilmektedir. Obezite ile ilgili harcamaların çoğu ise eşlik eden hastalıklarla ilgili olup, bu hastalıkların başında koroner kalp hastalıkları, diya-bet ve hipertansiyon gelmekte, obezite ile bu hasta-lıkların her biri arasında pozitif korelasyon bulunmak-tadır (Brown 2001, Quesenbery, Caan ve Jacobsen 1998). Obezite morbiditenin yanısıra erken mortalite için de risk oluşturur (Sadock ve Sadock 2000). Çalışmamızda, deney ve kontrol grubunda ista-tistiksel anlamlı fark bulunmamakla birlikte, literatür bilgisine paralel olacak şekilde obez bireylerde kronik hastalık oranının beklenen değerlerin üzerinde oldu-ğu saptanmıştır (Tablo 2).

Obezite ile ilgili en önemli psikolojik sorun dep-resyondur. Obezlerin anksiyete ve depresyona yanıt olarak fazla yedikleri, obezite gibi yeme hastalığı olanların yaklaşık %50’sinde klinik depresyon olduğu belirtilmektedir (Wardle, Volzc ve Golding 1995). Ancak yapılan bazı prospektif çalışmalarda çocuk-larda obezitenin gelişiminde anksiyete ve depres-yonun rol oynamadığı saptanmış, bu nedenle anksi-yete ve depresyonun obezite nedeninden çok obezi-tenin sonucu olabileceği bildirilmiştir (Sadock ve Sadock 2000).

Ayrıca neredeyse tüm dünya uluslarında güzellik ince olmakla eş değer görülmekte, bedenlerine ve

Pınar _

(10)

kilolarına dikkat edenlerin bedenlerini ve kendilerini sevdikleri, buna bağlı olarak ta benlik saygılarının yüksek olduğu düşünülmektedir. Tersine obezlerin çoğunlukla tembel, hatta aptal ve kötü oldukları düşünülmekte, birçok örneğinde de görüldüğü gibi, obezler toplumda alay konusu edilmektedir (Maddox, Back ve Liederman 1998, Sadock ve sadock 2000, Staffieri 1967). Yukarıda sayılan nedenler ve medya-nın ince insan imajını sürekli gündeme getirmesi gibi birçok faktörün etkisiyle obezlerin sosyal ön yargılara maruz kaldıkları; iş, eş ya da arkadaş bulma sorunla-rının olduğu, daha az eğitim aldıkları ve daha az gelir getiren işlere sahip oldukları belirtilerek obezitenin psikososyal boyutuna dikkat çekilmektedir (Canning ve Mayer 1966, Gortmaker, Must, Perrin ve ark. 1993, Sobal 1991, Wardle Volzc ve Golding 1995). Tüm bunlar obezlerin, Bİ doyumlarının yanısıra BS’nı ve sonuçta yaşamlarının kalitesini etkilemektedir. Bizim çalışmamızda iki grup arasında anlamlı fark olmamakla birlikte, obezlerin %42.5’inin depresif olduğu, %58.6’sının BS’nın düşük olduğu ve %54.4’-ünün Bİ puanlarının düşük olduğu belirlenmiştir. Ogden ve Evans’ın çalışmasında da (1996) obez olgularda depresyonun daha fazla olduğu ve obez-lerin BS’nın daha düşük olduğu; Kartal’ın çalışma-sında ise (1996), obezlerde BS’nın daha düşük oldu-ğu saptanmıştır. Galletly, Clark, Tomlinson ve arka-daşlarının 64 kadında yaptıkları prospektif çalışmada (1996) kilo kaybedilmesi ile depresyon oranında azalma ve BS’nda artma kaydedilmiş; bir başka çalışmada (Thomas ve Freeman 1990) BS ile cinsel çekicilik arasında ilişki bulunmuştur. Çalışma bulgu-larımız literatür bilgisi ile uyum içindedir. Çalışma-mızda deney grubundaki kadınlarda depresyon pua-nının daha yüksek olduğu, BS puapua-nının her iki gruptaki kadınlarda erkeklere göre daha yüksek, Bİ puanının daha düşük olduğu ve Bİ açısından deney grubunda iki cins arasında anlamlı istatistiksel fark olduğu belirlenmiştir (Tablo 4, t= -2.03, p<0.05). Ayrıca çalışmamızda öğrenim düzeyi yükseldikçe depresyon puanının düştüğü, ilk ve ortaöğrenimliler-de birbirine yakın olmakla birlikte BS puanının arttığı; Bİ puanı açısından öğrenim düzeyi düşük ve yüksek olanlar arasında fark olduğu belirlenmiştir (Tablo 4). Öğrenim düzeyi ile depresyonu ilişkilendiren çalışma-lara rastlanamamıştır. Ancak çalışmamızda öğrenim düzeyi yüksek olanlarda aynı zamanda obezite oranı-nın daha düşük olması, obezlerde ise depresyon oranının daha fazla olması bu sonucu etkilemiş olabilir. Ayrıca öğrenim düzeyi yüksek olanların depresyona yol açabilecek faktörlerle daha etkili başa çıkabilecekleri düşünüldüğünde, dolaylı olarak benlik saygılarının da yükseleceği ön görülebilir. Yine çalışmamızda her iki grupta da ekonomik durumun yükselmesine paralel olarak depresyonun azalması, olgularda ekonomik duruma ilişkin olumsuz faktör-lerin obeziteden bağımsız olarak depresyona yol açabileceğini düşündürmektedir. Ekonomik durumun artışına paralel olarak benlik saygısının artması ise az önce sözü edilen depresyon ve benlik saygısı

arasın-daki ilişki ile açıklanabilir. Çalışmamızda iki grup ara-sında anlamlı fark olmamakla birlikte, deney grubun-da sigara kullananlargrubun-da depresyon puanının grubun-daha yüksek olduğu; her iki grupta sigara kullananlarda BS puanının daha düşük olduğu; yine her iki grupta sigara kullananlarda Bİ puanının daha yüksek oldu-ğu; Bİ puanı açısından sigara kullanan ve kullanma-yanlar arasında hafif derecede anlamlı farkın bulun-duğu belirlenmiştir. Sigara, depresyon, BS ve Bİ arasında ilişkilerin varlığını gösteren çalışmalara rast-lanamamıştır. Ancak sigara kullanan ve kullanma-yanları depresyon, BS ve Bİ açısından bütüncül olarak değerlendirdiğimizde ortaya çıkan tablo; siga-raya depresif ve BS düşük olan bireylerde başa çıkma yöntemi olarak başvurulduğu ve bunun da Bİ puan-larına olumlu yansıdığıdır. Ancak bu konuda ileri çalışmalara gereksinim vardır.

Çalışmamızda her iki grupta da öğünlerini düzen-li yiyenlerde depresyon puanının daha yüksek olduğu ve iki grup arasında anlamlı farkın bulunduğu belir-lenmiştir (Tablo 5). Wardle, Volzc ve Golding’in çalış-masında (1995) obez olguların depresyona yanıt olarak daha fazla yedikleri ifade edilmektedir. Çalış-mamızda deney grubunda düzenli egzersiz yapan-larda depresyon, BS ve Bİ puanlarının düşük olması beklenen bir bulgu idi. Egzersizin serotonin ve oksi-tosin gibi antistres hormonlarının salgılanmasına neden olarak depresyonu önlediği ve azalttığı bilin-mektedir (Sadock ve Sadock 2000). BS ve Bİ puan-larının egzersiz yapan obez olgularda düşük olması ise, bu grubun kilo vermek amacı ile spor salonuna devam ediyor olmaları, ancak istenen sonuçları ala-mamış olmaları ile ilişkili olabilir. BS ve Bİ’na ilişkin kontrol grubunun sonuçları da deney grubunun sonuçlarını desteklemektedir. Bu grubun spor salonu-na devam etme nedeni, çoğunlukla fazla kilodan çok bedensel görünüm kaygıları olduğundan, egzersizden istenen sonuçların alınamamış olması BS ve Bİ’nı olumsuz etkilemiş olabilir.

Kronik hastalığı olanlarda depresyon puanının yüksek, BS ve Bİ puanının düşük olması beklenen bir bulgu olup sonuçlarımız literatür bilgisi ile uyum için-dedir (Ravussin, Lillioja, Knowler ve ark. 1988, Rissanen, Heliovaara, Knekt ve ark. 1990, Sadock ve Sadock 2000).

Bizim çalışmamızda deney grubunda depresyon ile BS ve Bİ imajı arasında negatif anlamlı, BS ve Bİ arasında pozitif anlamlı ilişki bulunmuştur (Tablo 6). Kontrol grubunda depresyon ve BS arasında negatif anlamlı, depresyon ve Bİ arasında pozitif anlamlı, BS ve Bİ arasında ise pozitif anlamsız ilişki bulunmak-tadır. Bu sonuçlar literatür bilgisi ile uyum içindedir (Galletly, Clark, Tomlinson ve ark. 1996, Thomas ve Freeman 1990).

SONUÇ VE ÖNERİLER

(11)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2002, 6 (1)

obezlerde depresyon puanı daha yüksek, BS ve Bİ puanları daha düşük olup, depresyon, BS ve Bİ hem bireysel hem de obezite ile ilgili bazı özelliklere göre farklılık göstermektedir. Çalışma grubunun küçük olması, örneklem seçiminde olguların gelişimsel özel-liklerinin dikkate alınmaması sonuçların genellenme-sinde güçlük yaratabilir. Ancak bu sınırlı örneklem ile elde edilen veriler bile, obezitenin fizyolojik ve psi-kolojik sonuçları konusunda ipuçları vermektedir. Hemşirelerin obezitenin gerisinde yatan ya da ona eşlik eden psikolojik sorunları bilmeleri obez bireylere bütüncül yaklaşımda son derece önemlidir. Bu nedenle obezite ve psikolojik durum arasındaki karşı-lıklı etkileşimi ortaya çıkarmak açısından daha büyük örneklem ile daha derinlemesine ve özellikle pros-pektif çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde obezitenin önlenmesi ve tedavisine bütün-cül bir gözle yaklaşılıp başarı sağlanabilir.

KAYNAKLAR

Bouchard C (1994) The Genetics of Obesity, Philadelphia, CRC Press, s.245.

Brown DB (2001) About Obesity, International Obesity Task Force.

Canning H, Mayer J (1966) Obesity - its possible effect on college acceptance, New Engl J Med, 275: 1172-1174.

Colditz GA, Willet WC, Stampfer MJ ve ark. (1990) Weight as a risk factor for clinical diabetes in women, Am J Epidemiol, 132(3):501-513.

Flatt JP (1988) Importance of nutrient balance in body weight regulation, Diabetes Metab Rev, 4: 571-581.

Galletly C, Clark A, Tomlinson L ve ark. (1996) A Group program for obese, infertile women: weight loss and improved psychological health, J Psychosom Obstet Gynaecol, 17(2):125-128.

Gortmaker SL, Must A, Perrin JM ve ark. (1993) Social and economic consequences of overweight in adolesence and young adulthood, N Engl J Med, 329: 1008-1012.

Grilo CM, Shiffman S, Wing RR (1993) The Meta-bolic and Psychological Importance of Exercise in Weight Control: Obesity: Theory and Therapy, AJ Stunkard, TA Wadden (Eds), New York, Raven Press, s.253-273.

Hayran M, Özdemir O (1996) Bilgisayar, İstatistik ve Tıp, Ankara, Medikomat Basım Yayın San.

Hovardaoğlu S (1990) Vücut algısı ölçeğinin güve-nirlik ve geçerlik çalışması. İçinde: Özdemir YD (1990) Şizofrenik ve majör depresif hastaların beden imgele-rinden doyum düzeyleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Kartal ŞMA (1996) Obesity and Its Psychological Correlates: Appearance-Esteem, Self-Esteem and Loneliness. Unpublished Master Dissertation, Ankara, Ankara University.

Kopelman PG, Finer N, Fox KR ve ark. (1994) ASO Concensus statement on obesity, Int J Obesity, 18 (4):189-191.

Korugan Ü, Damcı T, Özbey N ve ark. (2000) Klinik Obezite. Obezite Çalışma Grubu Yayını, İstan-bul, Roche Yayınları.

Maddox GL, Back KW, Liederman WR (1998) Overweight as social deviance and disability, J Health Soc Behav, 9(4):287-298.

Modan M, Halkin H, Almog S ve ark. (1994) Hyperinsulinaemia: a link between obesity and glucose intolerance, J Clin Invest, 75(3):809-817. Moler H, Mellemgaard A, Lindvig K ve ark. (1994) Obesity and cancer risk: a Danish record-linkage study, Eur J Cancer, 304(3):344-350.

Ogden J, Evans C (1996) The problem with weighting: effects on mood, self-esteem and body image, Int J Obes Relat Metab Disord, 20(3):272-277.

Onat A, Şurdum-Avcı G, Şenocak M ve ark. (1995) Türkiye’ de erişkinlerde kalp hastalığı ve risk faktörleri sıklığı taraması. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 19:178-185.

Popkess-Vawter S, Banks N (1992) Body image measurement in overweight females, Clin Nurs Res, 1(4):402-417.

Quesenberry CP, Caan B, Jacobsen A (1998) Obesity, health services use and health care costs among members of a health maintenance organiza-tion, Arch Int Med, 158(5):466-472.

Ravussin E, Danforth E (1999) Beyond sloth-physical activity and weight gain, New Engl J Med, 283:184-185.

Ravussin E, Lillioja S, Knowler WC ve ark. (1988) Reduced rate of energy expenditure as a risk factor for body weight gain, New Engl J Med, 318(8):467-472.

Rissanen A, Heliovaara M, Knekt P ve ark. (1990) Risk of disability and mortality due to overweight in a Finnish population, BMJ, 301:835-837.

Sadock BJ, Sadock VA (2000) Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook Of Psychiatry, Philadelphia, Baltimore, Lippincott Williams & Wilkins, s.1787-97. Second PF, Jourand SM (1953) The appraisal of body–cathexis, J Consult Psychol, 17:313-317. Sobal J (1991) Obesity and nutritional sociology: a model for coping with the stigma of obesity, Clin Soc Rev, 9:125-141.

Sorenson TI, Holst C, Stunkard AJ (1992) Childhood body mass index-genetic and familial environmental influences assessed in a longitudinal adoption study, Int J Obesity, 16(9):705-714.

Staffieri JR (1967) A Study of social stereotype of body image in children, J Pers Soc Psychol, 7:101-104.

Tufan B, Turan N (1987) Coopersmith Benlik Saygısı Ölçeği üzerinde geçerlik, güvenirlik çalışması. 23. Ulusal Psikiyatri Kongresi Bildirileri, İstanbul. Teğin B (1980) Depresyonda Bilişsel Bozukluklar: Beck Modeline Göre Bir İnceleme. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi.

(12)

Pınar

Thomas CD, Freeman RJ (1990) The Body Esteem Scale: constructive validity of the female subscales, J Pers Asses, 54:1-2.

Wardle J, Volzc C, Golding C (1995) Social varia-tion in attitudes to obesity in children, Int J Obes Relat Metab Disord, 19(8):562-569.

World Health Organization (1998) Obesity: Preven-tion and Treatment, Geneva, WHO.

Referanslar

Benzer Belgeler

醫界危機的分析與關鍵因素 (五) 3 2 醫界忽略 發展規劃 的原則 4P + 2K 18 ~多談問題,少談功蹟~ 2K 4P Concept Plan Business Plan Action Plan Resource

Temel olarak C, H, O ve N gibi elementlerden oluşan küçük molekül ağırlıklı organik moleküller ve polimerler belli sıcaklığa kadar yapı ve özelliğini korurlar.

Birbirine kovalent bağla bağlı olmayan iki ya da daha fazla polimerin veya kopolimerlerin fiziksel olarak homojen karışımıyla elde edilen polimer karışımına

İlkesi MEB’in Müzik Alanı Dal Öğretmenliği Atamasına Yönelik Olan Şartların Müzik Alanı Dal Öğretmenliğine Yönelik Nitelik Oluşturulamamasının Bir Göstergesidir”

Akne vulgarisin sistemik tedavisinde oral antibiyotikler, hormonal ajanlar ve izotretinoin kullan›lmaktad›r. Oral antibiyotikler: Komedonlu aknede topikal te- davi yeterli

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-10 sayılarını tabloya yerleştirin.. Her bir sayı sadece bir kez kullanılacak ve

Tan›mlay›c› ve kesitsel analitik tipteki bu çal›flma Selçuk Üniversitesi Beyflehir Meslek Yüksekokulu, Turizm 1. Araflt›rmaya kat›lanlara 34 soruluk bir anket

Bu nedenle ço- cuk cinselli¤i ile ilgili bilgiler çocuk e¤itimi ve sa¤l›¤› ile ilgili olan herkes, aile, ö¤retmenler ve sa¤l›k elemanlar› için temel bilgiler