• Sonuç bulunamadı

Avni Arbaş

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avni Arbaş"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7'7S9-%

Her devir büyük sanatçılara gebedir.

Ancak

her devrin kendi çapında

sanatçı çıkardığını unutmamak gerek

30 yıldan beri çalışmalarını

Paris’te sürdüren Avni Arbaş, geçtiğimiz hafta Türkiye’ye geldi. Bundan altı yıl önce, Türkiye’de geçirdiği kısa tatil dönemini saymazsak, “yeni­ den doğuş” diye nitelediği bu gelişinde, sanatçı, uzun bir süre Türkiye’de çalışacak ve ocak ayında Ankara’da bir sergi açacak. Aşağıda, sa­ natçıyla yapılan bir konuşma bulacaksınız.

Paris’deki otuz yılınızın kısa bir dökümünü yapar mısınız?

B iliy o r s u n u z P a r is ’ e 1946’da Fransız bursu ile gittim ve 1953’e kadar da sergi açmadım; zamanım çalışmak ve etüd etmekle geçti. André Lothe ve Fer­ nand Léger’nin atelyelerine birkaç kez dinleyici olarak gittimse de, eğitim tarzları beni ilgilendirmedi. En iyi hocaları müzelerde buldum. 1953’den itibaren Paris ve diğer ülkeler ve şehirlerde zaman zaman ya kişisel ser­ giler açtım, yahut da Salon de Mai, Ecole de Paris, Tu­ rin Bienali, RajekaÇizsri B'- enali gibi bienallere, Düs­ seldorf ve Muniek’teki gibi karma sergilere girdim . 1958’de, Antikes de Picasso Müzesi’nde, St. Paul de Vence’da, New York ve Cincinati’de, Cenevre’de sergilerim oldu. Bu arada Montherlant’ın piyeslerini Paris’teki bir yaymevi için renkli taş baskısı olarak re­ simledim.

P a n s , ö z e l l i k l e

empresyonistlerden bu

vıına re «samın, yontucunun Kdbe’si gibiydi. 1960’lardan sonra bu önemini yitirmeye

başladığı söylenebilir mi?

Paris'in dün ve bugün size

verdikleri, kazandırdıkları

nelerdir?

Eskisi gibi olmasa bUe ö- nemini yitirdiği söylene­ mez. Eğer bir miktar olgun­ luğa vardımsa bunu da mu­ hakkak Paris’e borçluyum. Dünyada sanat ve fikir ha­ reketlerinin kavşak noktası olan Paris’te insan haliyle, kendi öz kültürünün üzerine daha bir hayli şeyler kata­ biliyor; eğer Avrupa karşı­ sında birtakım aşağılık komplekslerimiz varsa -ki

benim pek olmadı- insan genellikle onlardan da kur­ tuluyor. Mamafih, ne ya­ zık ki kurtulmayanlar da var.

Genel olarak plastik sa­ natlar üzerine konuşacak olursak... Plastik sanatlar­ da moda olmanın ötesinde bir anlam taşıyan, önemse­ diğiniz yenilikler var mı şu sıralarda ?

Tabiî var, her devirde ol­ duğu gibi zamanımızda da modaların dışında olanlar var ki onlar da zamanla meydana çıkacaklar ve her hakiki sanat eseri gibi her an yeni ve taptaze kalacak­ lardır.

Ekonomik kriz Batı'da ne kadar etkiledi resim piyasa­ sını? Ekonomi - resim ilişki­ leri...

Sanatçılar ekonom ik krizlerin kurbanları oluyor­ lar. Bilhassa yaşayanlar, ölmüş sanatçıların çok para eden eserleri ise zenginler tarafından emin bir yatırım

olarak hisse senetleri gibi satın alınıyor. Geçen sene Paris’te bu işlerle uğraşan biri, geçenlerde Zürich’ten bana telefon ederek birkaç değerli resim almamı söyle­ di. Ben de bir Kandinsky, bir de Bomard aldım ve bankadaki kasasına kapat­ tım. Merak edip de portre mi, manzara mı olduğunu sormadı bile. Ressam adlan kâfi geldi ona.

Borsa grafikleri bir za­ manların ünlü soyut resim

sanatçılarının eserlerinin

büyük puan kaybettiğini gösteriyor. Soyut sanatın pabucu hepten dama atıldı mı sizce?

Hayır hepsinin pabucu dama atıldı diyem eyiz. Herhalde şimdiye kadar ya­ pılanların en iyileri kalacağı gibi bundan sonra da ya­ panlar ve alanlar olacak. Bu düşünceyi yalnız so­ yut resim konusunda değil, genelde, bütün resim konu­ larında savunuyorum.

Picasso’lar Braque’lar,

Ma üsse '1er, Giacome tti ’1er yüzyılın yalnız sanatına de­ ğil, dünyaya bakışımıza bü­ yük katkıları olan sanatçı­ lardı. Onlarla birlikte bü­ yük ustalar devrinin kapan­ dığı söylenebilir mi?

Zannetmiyorum. Her de­ vir büyük sanatçılara gebe­ dir. Ancak her devrin kendi çapında sanatçı çıkardığını unutmamak gerek.

Türkiye'de Türk sanatçı­

larını izlem e olanağını

buldunuz mu ? Türkiye 'de resim sanatı üzerine dü­ şünceleriniz ?

Uzaktan Türk sanatçıla­ rını her zaman izledim, bil­ hassa derginiz bana çok yardım etti. Memleketimiz­ de resmin çok ileride olduğu kanısındayım. Yalnız, Tür­ kiye’deki resim çalışmala­ rıyla ilgili olarak şunu da söylemek isterim. Kültür Bakanlığımıza ve buradaki galerilere büyük işler düşü­ yor; Türk ressamının ya­ bancı ülkelerde eserlerini sergileyebilme olanağını bulması, resim dünyasına açılabilmesi için. Böyle bir olanak sağlandığında, bü­ yük başarı kazanacağımıza inanıyorum. Ancak bu kül­ tür alışverişi yalnız resim dalında değil, sanatın çeşitli dallarında düşünülmeli, uy­ gulanmalı.

Fransa’da bir tüketim

toplumunun içinde yaşıyor­ sunuz. Sanatçı bu toplu­

mun istem lerin e ayak

uydurmadan sanatını sür­ dürebiliyor mu. Yoksa sa­ natçı da tüketim toplumu­ nun gereklerine paralel ola­ rak, bol eser üreten bir kişi olma durumunda mı?

Hakiki sanatçı çok zor da olsa, bu durumların dışında yaşayabilir ve sanatını de­ vam ettirebilir. Zaten sa­ natkârın amacı da özgürlü­ ğünü yitirmeden yaşamak ve eser vermek değil midir? Ünlü Fransız res­ samı Jacques V illon ’ a sormuşlar: “ Üstad, resimle yaşanır mı?” O da, “ İlk yetmiş senesi zordur, ama sabrederseniz yaşanır” , de­ miş.

Z E Y N E P O R A L

©

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gök cisimlerinde çarpma nedeniyle olu- flan havza ya da çukurlar›n, cisimdeki kütlenin da¤›l›m›n› de¤ifltirdi¤i ve yeni- den kararl› hale gelebilmek için cismi

Halûk bu eseri hastalığı yüzünden yazam adığı için büyük ıstırap

Epey müddettenberi hakkında soruşturmalar yapılmakta olan Halit Ziya ile şoför Karakin dün Adliye’ye verilmişler ve ikinci Sullı Ceza Hâkimi tarafından

Geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Kronolojik Türk Sinema Tarihi (1914-1988) adlı önem­ li bir saptama uğraşından sonra bu yıl da Türkiye Si­

D’après l’ordre du sultan Moustafa, les pages de la Petite chambre durent se transporter dans l’ancien scraï, et alors cette chambre fi •'ul-ù-fail fermée ; plus

İşte Beyoğlu dramatik belgeseli yakın tarihimizi bile çözümleyemeyecek duruma geldiğimizin belgesi sayılabilir. Nostalji, bu­ günden düşmanca hesap sormaya

Basın gerçek değere gereken eleştiriyi getirdiği, boyalı basın yok denecek kadar az olduğu (bizde ise ciddi basın yok denecek kadar az) hükümet gerçek sanatçıları

Râbia Hatun olayı münasebetiyle, İsmail Hâmi için yalancılıktan, sahtekârlıktan bahsedilmiştir.. Bence bu teşhis