• Sonuç bulunamadı

Fransızları sesiyle büyüleyen Esin Afşar'a müzik konusunda konuştuk:Esin Afşar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fransızları sesiyle büyüleyen Esin Afşar'a müzik konusunda konuştuk:Esin Afşar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

isimli oyunu gil

AVENUE

VICTORIA

24

«----

14

1 4

---

12

Fransızları

sesiyle

büyüleyen TlÇsın

Afşar’la müzik konusunda konuştuk.

Ak

tfjlt

tM ** t£

FSAR

HÜKÜMET GERÇEK SANATÇIYI

DESTEKLER VE PLA K ŞİRKETLERİ

SADECE ARABESK MÜZİĞE YATIRIM

YAPM AKTAN VAZGEÇERSE”

M ÜZİĞİM İZİN GELİŞEBİLECEĞİNİ

SÖYLÜYOR. '

—Halk sizi öncelikle tiyatro oyuncu­ luğundan tanıyor, ama sizin ayrıca müzikçi yanınız da var. Bize tiyatro ve müzik sanatçısı olarak kendinizi tanıtır mısınız?

—Ben önce müzikçiyim. Ankara Devlet Konservatuarında piyano ve şan eğitimi gördüm, Ankara Devlet Tiyatro­ larında Muhsin Ertuğral’un genel Mü­ dürlüğü sırası.da piyanist olarak girdim. Bir oyunda, orkestra çukurunda piyano çalıyordum. Muhsin Ertuğral “sahnenin altında toz yutuyorsun, sahnenin üstüne çık” dedi bir gün bana, denemek için de bir rol verdi. Sonra da sınavla tiyatroya aldı. Tiyatroya adımımı atmam böyle oldu. 12 yıl devlet tiyatrolarında tiyatro oyuncusu olarak görev aldım.

Devlet Tiyatrosunda oyuncu oldu­ ğum yıllarda konuk sanatçı olarak Ankara Meydan sahnesinde oynadığın "Fantastik” isimli müzikalle müzik dün­ yasına girmiş oldum, 1968'i 69'a bağla­ yan yılbaşı gecesi Ankara Bulvar Palas Kulübünde hafif batı müziğimize eğil­ dim. Dost, ağabey hoca Ruhi Su ile çalışarak yavaş yavaş repertuarımı modernize halk müziğimizden oluştur­ maya başladım. Böylece de ülkemizde modem folk müziğimizin öncülerinden biri oldum.

— iki sanat dalı arasında tercihiniz var mı, varsa neden

—Müziği de tiyatroyu da çok

seviyo-seçme yapamam, .rüm ü müzikli oyun .i. iki yıl önce oynadı- us'un “ Kelaynaklar"

’" i belli bir yol __ ı daha uygun __ ı bu türe özel bir ı mi?

mmin nedeni, bizim yadaki halk müzik- jin i olmasıdır. Özel- açısından. Dünyaya açılabi- . Ç Junun da bu olduğuna inandığım içindir. Yoksa tereciye tere satarak, dış ülkelerde bir şeyler yapa­ bilmek mümkün değildir. Geçen yıl Fransa turnesinde başarılı olup, çok iyi eleştiriler alınca, bu yıl da Paris’de 12 nisan 1986'da "Theatre dela Ville” Sarah Bernard tiyatrosunda konser vereceğim. Burada konser verebilmek çok güç. Zira, bir Olimpia'da olduğu gibi, kira ödeyerek bu sahneye çıkmak mümkün değil. Oraya çıkabilecek yete­ nekli sanatçıyı, müzik otoriteleri kendile­ ri saptıyorlar. Ben böyle önemli bir yere çıkmak konser verme imkânını, kendi öz müziğemizle beğeni kazanarak elde etmiş oldum, özellikle Drama Köprüsü, Gülnihal gibi parçalar çok ilgi gördü.

—Konserlerinizin çoğunlukla ya­ bancı ülkelerde olması dikkati çeki­ yor. Tesadüf mü yoksa orada şartla­ rın ve ortamın daha uygun olduğunu mu düşünüyorsunuz?

—Yabancı ülkelerde konser vere­ bilmem çok eskilere dayanır. 1968'de folka yeni başladığım sırada o devrin dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, tiyatroyu bıraktığım için bana sitem edince, kendisini ve eşini konserime davet ettim. Çağlayangil yaptığım müzi­ ği çok beğe'ndi ve beni konser vermek üzere Macaristan'â yolladı. Dış ülkelere ilk gidişim böyle oldu. Bir gün de, tiyatroyu bıraktığım için bana kırgın olan Muhsin Ertuğrul'a Budapeşte’de kaldı­

ğım otelde rastladım. O da beni dinledikten sonra fikrini değiştirdi ve benimle barıştı. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından bana diplomatik sanatçı ünvanı verildi. Böylece ülkeden ülkeye giderek, müziğimizi tanıtmaya çalıştım. Her gittiğim ülkeden, elde ettiğim başarılardan ötürü övgü dolu telgraflar aldım.

—Güzel müzik ve güzel ses nedir sizce? Bizde müziğin şu anda içinde bulunduğu durumun değerlendir­ mesini de yapar mısınız?

—Güzel müzik çağdaş, doğaya uygun, kulağa hoş gelen melodi dizisi diye tarif edilebilir. Aslında bu kişiye göre değişen bir şey pek tabii. Müzik eğitimi görmüş, ya da çok dinleyen kişiler, kalite ve güzel müzikten (yani çağdaş, çok sesli müzikten) tad alabilir­ ken, başka bir kesim ucuz ve yoz müzikten tad alıp diğerini gürültü olarak niteleyebiliyor.

Güzel sese gelince: gerçek güzel ses. doğanın insana armağanıdır. Ne var ki bunu geliştirip, güzelleştirmek insanın elindedir. Bu da şan eğitimi ile olur.

Bugün müziğimizin içinde bulundu­ ğu durum, klasik müzik kastediliyorsa. iyidir, önemli genç orkestra şeflerimiz, dünyaya sesini duyurmuş müzisyenle­ rimiz var. Diğer türlere gelince tam bir türlü. Dünyanın hiç bir ülkesinde bu kadar çok müzik türü olamaz. Çeşit arttıkça yozlaşma da artıyor, örneğin arabesk tür dediğimiz yoz müziğin bile çeşitleri var. En fazla ağlatan, biraz daha orta şekerli olan (piyanist-şarkıcı deni­ len kişilerin yaptığı müzik) hafif batı müziği kılığına sokulmuş olan (böylece TRT'ye bile yutturup yayına girmeyi başaranları) türler var.

Klasik sanat müziği, çok sesli sanat müziği, hafif batı müziği, Türkçe sözlü hafif batı müziği, halk müziği, pop müziği, pop folk müziği ve daha neler neler.

(2)

Piyasada gerçek sanatçılar yerine orasını burasını açarak gazinolarda boy gösterenlerin revaçta olduğu, gerçek sanatçıların arada bir konser vermek içinse birtakım izinlerin gerektiği, prog­ ramlarında kısıtlamalar yapıldığı plak şirketlerinin ancak arabesk, ya da tatara titiri yapan sanatçılara yatırım yaptığı, gerçek sanatçıların ceplerinden ödeye­ rek bir plak ya da kaset çıkarabildikleri (o da denetimden geçme şansı varsa) bir ortamda müziğimizin içinde bulun­ duğu durum acıklı.

—Yabancı ülkelerde yapılan mü­ ziğin sanatçıların ve seslerin daha uzun süreli ve kalıcı olduğunu görü­ yoruz. Bizde ise sesler ve sanatçılar gelip geçici, bunu nasıl izah edersi­ niz?

—Yabancı ülkelerde de hafif müzik­ te bir takım yozlaşmalaryok değil, (punk müziği gibi) Meselâ Fransa'da bir zamanlar Jaques Breli, Gilbert Becaud gibi değerler bir süre plak yapamadılar. Ne var ki bunlar hastalığı çabuk atlatıyorlar. Bizde ise hastalık kronikle­ şiyor. Onlarda gerçek değere bizde olduğundan daha çok önem veriliyor. Basın gerçek değere gereken eleştiriyi getirdiği, boyalı basın yok denecek kadar az olduğu (bizde ise ciddi basın yok denecek kadar az) hükümet gerçek sanatçıları desteklediği ve gereksiz kısıtlamalar yapılmadığı için (TRT’deki gibi) onlarda sanat ve sanatçı daha kalıcı oluyor.

— Müzik dinleyicisi ve müziğe İlgi, batı ülkelerinde nasıl, bizde hangi seviyede?

—Dönüp dolaşıp herşey eğitime dayanıyor. Batıda bizdeki kadar eğitim eksikliği olmadığından, onlarda sanat

ve sanatçıya bakış açısı farklı oluyor pek tabii, dinleyicisi de, eleştirmeni de sanatçısıda daha eğitimli,

—Sanatçı olarak Türkiye’de eksik ve yetersiz bulduğunuz hususlar?

—Batı ülkelerinde hafif batı müziği­ nin de oku Harı var. Müzik eğitimli sanatçı yetiştiriliyor, her bacağını açan sahneye çıkamıyor örneğin, kısacası hafif müzik hafife alınmıyor batıda. Bir yerlere gelebilmek için belli bir kültür birikimi gerekir. Basının da. plakçıların da, sanatçıların da daha bilinçli, daha seviyeli olmaları gerekir. Daha çok satmak kaygısı ile ucuz olanı değil, iyi ve güzel olanı seçmeli, basın da sanatçı

da, plakçı da. TRT'de gereksiz denetim­ lerle tatara titiriye itmemeli sanatçıyı. Halk böyle istiyor yanlışından da kurtarmalayız kendimizi. Halk kötüye şartlanmamalı. Halkı şartlama yerine, iyiye yöneltmeye çaba gösterelim. Suçlu aranıyorsa, en son suçlu halktır.

— Biraz da yaptığınız müzikten söz edelim. Modernize edilmiş halk müziği yapıyorsunuz. Bunu biliyo­ ruz. Prgramınızı nasıl hazırlıyorsu­ nuz, repertuarınızda neler var, müzi­ ğin düzenlenmesi nasıl oluyor? Biraz da bu konularda okuyucularımızı aydınlatır mısınız?

—Programım iki bölümden oluşu­ yor. ilk bölümde Aşık Veysel. Karaca- oğlan, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal. Kul Ahmet gibi halk ozanlarımızın dizelerini modernize edilmiş olarak söylüyorum, ikinci bölümde ise yaşa­ yan bestecilerimizle, zaman zaman bana ait besteleri seslendiriyorum. Halk türkülerinin modernize edilmesi de elbette çok seslendirilmesi demek oluyor. Bazen bir piyano bazen de üçlü enstrüman (flüt gitar ritm aleti gibi) eşliğinde söylüyorum. Halk müziğinin melodisini kesinlikle saptırmıyorum, ama belli bir yorum getiriyorum. Düzen­ lemeyi de genellikle çalışığım kişilerle birlikte yapıyoruz. Yapılan müziğin bir özelliği ve Türkücülerimizin söyledikle­ rinden farklılığı, eğitimli bir sesle olma­ sıdır. Ben çok zengin olan Halk müziğimizin eğitimli bir sesle yapılması gerektiğine inanıyorum. Repertuarımda 100 u aşkın şarkı var. Konser program­ larımda genellikle 25 şarkı söylüyorum. Bir de unutmadan söyliyeyim, tiyatrocu olduğum için ayrıca kabare türü şarkıla­ rı da repertuarıma alıyorum.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

WoS, Scopus ve TR Dizin dergi seçim ve değerlendirme kriterleri arasında makale değerlendirme süreçleri, editör ve bilim kurulu üyelerinin kurumsal ve uluslararası

Bu çalışma için toplanan ancak ilk on sıralaması yapıldığından Tablo 2 ve Tablo 3’te yansıtılamayan verilere göre, 2000-2019 yılları arası 20 yıllık dönemde

APANO - 保諾錠 [ 發表藥師 ] :王昭方 藥師 [ 發布日期 ] :2003/1/5 APANO 學名為 MIFEPRISTONE,中文名為保諾錠,是早期懷孕終止的另一選擇。APANO

[r]

Çam pamuklu koşnili (Marchalina hellenica Gen.), ülkemizde kızılçam ağaçlarından beslenen ve salgıladığı bal şebnemi özelliği ile çam balı üretiminde kullanılan

Fikret Adilin biraz karışıkça olan bir cümlesini - zâfı telif dolayısile - ı çıkaramamış olan Faruk Gürtunca.. i yazık ki bu yazısını çürütebilecek;

Davet ettiğiniz insanla­ ra emniyet edip etmemek bahsini çıkar­ mak ne Türk ne insan şiarıdır!" (Sf. Edebiyat tarihimizin ünlü isimleriyle ta­ nışıyoruz;

(Mimar Koca Sinanm eseridir. Kanuni Süleymamn veziri v e damadı Mahmud paşa ile eşi Şah Sultan yaptırmıştır. dir.Yaptıran Kanunî Süleymamn sadnâzamlanndan K ara