• Sonuç bulunamadı

Gagauzların Kökeni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gagauzların Kökeni"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAGAUZLARIN KÖKEN~~

M. TÜRKER ACARO~LU*

Gagauzlar~n kökeni sorunu, öteden beri tart~~malara neden olmu~tur. Kimileri onlar~~ Anadolu Selçuklular~n~n torunlar~~ saym~~, kimileri de daha önce Karadeniz'in kuzey k~y~lar~ndan gelen eski Türk kavimlerinin kal~nus~~ olarak görmü~tür. Bu iki kuramdan hangisi daha do~ru, acaba?

Üsküplü tan~nm~~~ ozan ve yazar Ya~ar Nabi Nay~r (1908-1981) bütün Balkan ülkelerini kapsayan büyük bir geziden Ankara'ya dönü~te bir kitap yay~mlam~~t~l. Orada Romanya izlenimlerini yazarken, o s~rada bu ülkeye ba~l~~ olan Basarabya bölgesinde yo~un biçimde ya~ayan Gagauzlar aras~nda edindi~i bilgileri de bize aktarm~~u. Türkçe'de Gagauzlar üzerine ilk asal bil-giler bu kitapta bulunmaktad~r, san~r~m.

1938'de, Bulgaristan'~n Varna kentinde, Atanas Manov ad~nda Gagauz as~ll~~ bir lise tarih ö~retmeni Bulgarca bir kitap yarmlam~~t~2. ~~te bu kitab~~ elde eden Bükre~~ Büyükelçimiz Hamdullah Suphi Tanr~över (1885-1966) bunu Ya~ar Nabi Nay~r'a göndererek, Bulgarca bilen birisine tercüme ettirip ç~karmakta oldu~u "Varl~k" dergisinde tefrikadan sonra kitap biçiminde bas-t~rmas~n~~ rica etmi~. Amac~, Gagauzlan tan~up Türkiye'ye, belki de Trakya'ya göç ettirmek....

1938-40 y~llar~nda Ankara'da Gazi E~itim Enstitüsü Türkçe ve Edebiyat Bölümünde okurken "Varl~k"ta yaz~lar yaz~yor, Bulgarca'dan çeviriler yay~nl~-yordum. Rahmetli Nay~r, Ankara'da Bulgarca bilen ba~kas~n~~ tan~mad~~~~ için, bu i~i bana "havale" etti. Çeviri i~i bir y~l, dergide tefrikas~~ iki y~l sürdü. O s~-rada say~n Nay~r, yedek subay olarak ikinci kez askerli~e ça~~r~l~nca, dergiyi yönetme i~ini de bana b~rakt~. Dergi, Enstitü'ye yak~n Bahçelievler semtin-deki evinden yönetiliyordu. Askerlik dönü~ü bir önsözle bu yaz~lar~~ kitap ha-

Emekli Deneme Müdürü.

1 NAYIR, Ya~ar Nabi. -Balkanlar ve Tiirkliik .- Ankara, 1936.

2 MANOV, Atana~~ ~. -Potekloto na Gagauzite, tehnite nravi i obiçai.- Varna, 1938.

(2)

454 M. TÜRKER ACARO~LU

linde basurd13. Tarih: Ocak 1940. ~ç kapakta 1939 tarihi yaz~l~d~r. Ancak 500 nüsha bas~labilen kitab~n tümünü Tannöver sat~p al~p Ankara'daki ilgili ve yetkililere da~~tt~. Cumhurba~kan~~ ~nönü'ye de sunuldu~unu san~yorum. Bana yaln~zca birkaç tane verildi, ~imdi elimde tek nüsha kald~. Karaborsada bilgim d~~~nda fotokopiyle ço~alt~l~p yar~m milyona sat~lmaktad~r. ~kinci ba-s~m~~ bir türlü yap~larnam~~t~r. Türkçe'de Gagauzlar üzerine ç~kan en de~erli kitap budur, kan~s~nday~m. (Türk Tarih Kurumu, kitab~n yeni bas~m~n~~ yap-may~~ kararla~urm~~t~r).

Önsözünün sonunda Ya~ar Nabi Nay~r, kitab~~ ~öylece özetler: "~ki k~s~m-dan mürekkep olan eserin ilk k~sm~nda Gagauzlara dair mevcut tarihi ma1ü-mat ve ileri sürülmü~~ olan faraziyeler hulâsa olunmaktad~r. Bu mevzua dair ilim âleminde yap~lm~~~ olan - esasen mahdut - ne~riyat~~ eksiksiz takip etmi~~ olan müellif, bize bu husustaki bütün tezleri hulâsa ettikten sonra bir senteze var~yor ve inkar götürmez olan hakikati, yani Gagauzlar~n Türk soyuna men-subiyetini en kad delillerle ispat ediyor. Kitab~n bu k~sm~nda muhtelif tezler tam bir bitarafl~kla kar~~la~ur~lm~~~ ve hakikate uygun olmayanlar ~üphe gö-türmez delillerle red ve cerh edilmi~tir.

"Kitab~n ikinci k~sm~nda Gagauzlan yak~ndan tan~m~~~ ve ta gençli~inden beri onlara ait malümat ve materyal toplamaktan bir an geri dunnam~~~ bulu-nan B. Manov, bize Gagauzlar~n ya~ar~lann~~ anlat~yor. Son derece alâka uyand~nc~~ mahiyette olan ve Türk folklor ve etnolojisi bak~m~ndan büyük bir de~er ta~~yan bu k~s~mda müellif bize Gagauzlar~n dilleri, âdederi, ahlak ve ananeleri, giyini~~ ve mua~eret âdab~, edebiyat ve musikileri hakk~nda geni~~ ve etrafl~~ malûmat vermektedir".

~~te ben ba~l~ca bu kitaba dayanarak, Gagauzlar~ n kökeni ve tarihçesi

üzerine ileri sürülen tezleri özedemeye çal~~aca~~m.

* * *

Gagauzlar, vaktiyle Bulgaristan, Romanya ve bugün Moldova denilen ül-kede yo~un olarak ya~am~~, ya~amakta olan bir Türk kavmidir. Ana dilleri Türkçe'dir. Dince Do~u Ortodoks kilisesine ba~l~~ H~ristiyanlard~r. Çe~itli dö-

3 MANOV, Manas (~.). -Gagauzlar/Hristlyan Türkler. (Romanya ve Bulgaristan'da oturan

H~ristiyan Türkler hakk~nda tarihi ve etnolojik bir etild). Bulgarcadan çev. (M.) Türker Acaro~lu. Ya~ar Nabi'nin bir önsözil vard~r. -Ankara, Varl~k ne~riyau, 1939-40. 8°, 128 s., notah, 75 Kr~. (Varl~k yay~nevi~~i~~~ yarmlad~~~~ ilk kitapur).

(3)

GAGAUZLARIN KÖKENI 455 nemlerde Ruslar, Yunanl~lar, Bulgarlar, Romenlerce "asimile" edilmek çaba-lar~ na kar~~ n, bugüne de~in milliyetlerine ba~l~~ kalm~~, ana dilleri olan Türkçe'yi konu~arak dedelerinden kendilerine kalan ahlak ve törelerinden aynlmam~~lard~r.

Tarih, Gagauzlar ad~nda bir ulusun Balkan yar~madas~na gelip herhangi bir yere yerle~ti~ini kaydetmiyor. Ancak, tarihçilerle kaz~ bilimcilerin, Gagauzlar~n dili, gelenek ve görenekleri üzerindeki incelemeleri ile Türldük-bilimci Wilhelm Thomsen'in Orhun yaz~tlarm~~ okumas~ndan ve bu konudaki ara~t~rmalardan bunlar~ n özellikle "Türk-O~uz" ad~n~~ ta~~yan bir kavme ait bulunduklar~~ saptanm~~t~r ki, bizim Gagauzlar da bunlarla ilgili ve ili~kilidir.

Türk gücünün yarat~c~s~~ say~lan O~uz Han'~n Do~u Türkistan'da ölü-münden sonra 6 o~lunun çocuklar~~ olan 24 torunu, 24 Türk kayminin dede-leri olmu~tur. Bunlar ba~~ms~z topluluklara ayr~lm~~ ur ki, Peçenekler, Kumanlar, Uzlar bu arada say~labilir. Bütün bu insanlar ayn~~ dili, yani Türkçe konu~urlard~.

Kimi tarihçiler Kumanlarla Uzlan, ayr~~ ad ta~~yan ayn~~ ulusa ba~l~~ insan-lar sayarinsan-lar. Örne~in, ünlü Çek tarihçisi Jreçek4 buninsan-lar aras~ ndad~ r. Dolay~s~yla, Uzlarla Kumanlarm ayn~~ ulustan olduklar~~ apaç~kur.

Rus Türklük-bilimci Golubovskiy'es göre, bu Türk kavimleri Avrupa'ya do~ru iki yönden yürümü~ler: binleri Orta Asya'dan, Rus steplerini a~arak; ötekilerse ~ran'dan geçerek... Hepsi de bir ve ortak O~uzlar ad~~ alt~nda...

Bunlardan ikincilere Selçuk Türkleri, daha sonra Osmanl~~ Türkleri de-nilmi~tir ki, bu adlar, bildi~iniz gibi, ilk devlet ba~kan~n~n ad~ndan al~nm~~t~r. Ancak, Orta Asya'dan güneye, Rus bozk~rlar~na do~ru Türkler ad~yla yürüyen birinciler, ayr~~ ayr~~ ad alm~~lar: Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar; bunlar~ n her biri ayr~~ siyasal ba~~ms~zl~k sahibiydi. IX. yüzy~la do~ru, bunlar ~til (Volga) ve Gank ~rmaklar~~ aras~na yerle~tiler.

1036 y~llar~na do~ru, Kumanlarca kovalanan Uz Türkleri, ~til ve Don ~r-maklar~n~n bat~~ yönlerine yönelmi~ler, buralarda Peçeneklerle kar~~la~m~~-lard~r. Peçenekler aras~nda kavga ç~km~~, ordular~~ ikiye ayr~lm~~ur. 80.000 ki-

JREÇEK, Dr. -~storiya na b~lgarite (Bulgarlarm tarihi). -T~rnova, 1886, s. 268.

5 GOLUBOVSK~Y, N. -Peçenegi, torki i polovtsi do na~estviyah tatarov. -Kiev, 1884. Ayr~ca,

Cami (Baykut)'un Osmanl~~ ülkesinde H~ristiyan Türkler adl~~ kitab~na da bak: ~st., 1923, s. 31; 2. bas~m: ~st., 1932.

(4)

456 M. TURKER ACARO~LU

~iden olu~an ilk bölüm, kendi yasal lulavuzlan olan Tirah Han ~ n yöneti-minde kalm~~, 20.000 ki~ilik bir güç olan ikincilerse Uz Türklerine sald~ran Kagen Han'~n yönetimine girmi~tir. Ancak, bu ikinci bölüm yenilerek Tuna'ya ve Silistre'ye do~ru çekilmek zorunda kalm~~t~r. Bizans kaynaldanna göre, Kagen Han kendisini burada garnizon komutan~na tan~tarak bütün ordusuyla birlikte Bizans uyru~una girmi~tir. "1048 y~l~ndan önceki zaman-larda Kagen Han, iki dedesi ve 20.000 Peçenekle birlikte H~ristiyan olarak herhalde Dobruca'da olmas~~ gereken, Tuna üzerindeki Drister kasabas~n~n yak~nlar~nda bulunan s~n~r kasabalannda yerle~mek hakk~n~~ elde etmi~tir"6.

Tirah Han ise, 80.000 ki~ilik ordusuyla oldu~u yerde kalm~~, Uz Türkleriyle sava~maktan çekinmi~tir. En sonunda o da çarp~~m~~, yenik dü~-tükten sonra Tuna Irma~~'n~n buz tutmas~ndan, Bizans ordular~mn geri çe-kilmi~~ olmas~ndan yararlanarak ordusuyla birlikte Tuna'y~~ geçmi~tir. Ancak, Bizans imparatoru bunlara kar~~~ bir ordu gönderdi~inden, Peçenekler amana dü~mü~, Bizans yönetiminde kalmay~~ kabul etmi~lerdir. Tirah Han ~stanbul'a gönderilerek H~ristiyan edilmi~tir. Silahlar~~ ellerinden al~nanlar-dan bir bölümü Sofya ve Ni~~ yörelerine gönderilmi~; ötekilerse topra~~~ i~le-meye zorunlu tutulmu~tur. Ancak bu i~e al~~k~n olmamalar~~ nedeniyle bunlar süreklice ayaklanarak Tuna boylar~nda kendi adamlar~~ çevresinde toplanm~~-lar, böylece Bizans ~mparatorlu~unu derde ve endi~eye sokmu~lard~r. Bizansl~lar, bunlarla uzun süre sava~mak zorunda kalm~~lard~r (1048-1053). Peçenekler yenilerek güçten dü~mü~, kal~nulan Kumanlar aras~na sokularak Rus, Bizans ve Macar topraklar~na da~~lm~~lard~r.

1055 y~l~nda Kumanlarca kovalanan Uz Türkleri, Rus emaretine yönel-mi~lerdir. 1060 y~l~nda Rus prensleri Uz Türklerini kovalayarak, bunlar~, Peçenekler gibi, Tuna'y~~ geçmeye mecbur etmi~lerdir. Bir Yunan tarihçisine göre, "1065 y~l~nda Tuna'n~n kuzey yörelerinde Uzlar ya da O~uzlar denilen ba~ka bir Türk ulusu ortaya gkm~~ur..."7

Ba~ka Yunan tarihçilerine göre, bunlar~n say~s~~ 60.000 - 600.000 ki~iden olu~uyordu. Türlü-çe~itli kay~klarla Tuna'y~~ geçen bunlar, orada bulunan, kendilerini geçirtmemek isteyen Bulgar ve Yunanl~lardan olu~an ordu güç-lerini da~~tarak bütün Bulgaristan'a da~~lm~~lard~r. Bunlar~n bir bölümü Selanik ve Yunanistan'a dek ilerleyerek yollar~~ üzerindeki her ~eyi ya~ma et-

6 Süreli risale, y~l Vi!, kitap 32, Sredets, 1890.

(5)

GAGAUZLARIN KÖKENI 457 mi~ler, dönü~te k~~~n ~iddetinden ya~malad~klar~~ ~eyleri f~rlatarak ac~nacak bir duruma dü~mü~lerdir. Ancak, en büyük bölümü olu~turan ötekiler, Bulgaristan'daki egemenliklerini sürdürmü~ler, oradan Trakya ve Makedonya'y~~ ya~malanu~lard~r. imparator kendilerine arma~anlar vererek bunlara kar~~~ yürümek zorunda kalm~~t~r. Ancak, o s~rada ordu çok c~l~zm~~. O denli ki, ondan 60 y~l öncesine de~in ~stanbul'dan çe~itli dü~manlara kar~~~ durmadan harekete geçen kalabal~k bir orduya kar~~, Konstantin Duka, bu sefer Uzlara kar~~~ ancak 150 ki~iyle ç~kabilmi~. Ama, Selanik'e yakla~an bu küçük birlik, müthi~~ dü~man~n açl~ktan, veba hastal~~~ndan peri~an

oldu-~unu, Peçeneklerle Bulgarlann sald~r~lar~na u~rad~~~n~~ ö~renmi~tir.

Bu felaketten kurtulan Uzlar~n bir bölümü, Bizans uyru~una geçmeyi kabul etmi~, ötekiler geri dönerek Rus s~n~rlar~~ üzerinde yerle~mi~tir. Ancak, 1080 y~l~nda Rus prensi Vladimir Monomah, bunlar~~ tümüyle yok etti~inden, Uzlar siyasal ba~~ms~zl~klar~n~~ sonsuza dek yitirmi~ler, Deli-orman yöresinde ya~ayan Türk as~ll~~ Proto-Bulgarlar (~lk-Bulgarlar), Peçenekler ve türlü-çe~itli Türk kavimleri aras~na serpilmi~lerdir. Bunlardan ayr~lan üçüncü bir bölüm ise, Kara-kalpak ad~yla Rus uyru~una geçerek oralarda s~n~r bekçili~i görevi yapmaya, Kala-u~~ ad~n~~ almaya ba~lam~~t~r. Bunlar, H~ristiyanl~k.' kabul etmi~~ Rus uyruklan olmakla, Rus kilisesinin süreklice manevi bask~s~~ alt~nda ya~a-m~~lardir. Manov, burada hakl~~ olarak: "Acaba, Kala-uz'un Gaga-uz sözcü~ü ile bir ilgi ve ili~kisi yok mu?" diye sorar.

1224 tarihinde Ruslarla Kumanlardan olu~an ortak ordunun Mo~ollarca yok edilmesi üzerine, Rus s~n~rlar~~ üstünde ya~amakta olan Uz Türkleri, kitle halinde, aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalarak, Tuna'y~~ geçmi~ler, Türk kavimlerinden Peçeneklerle ~lk-Bulgarlar~n ya~amakta olduklar~~ Dobruca'ya gelip yerle~mi~lerdir8.

Bunlardan H~ristiyan olanlar Karadeniz k~y~lar~na, Silistre, Mankalya, Kavarna, Balç~k, Varna vb. gibi daha içerlek yerlere yerle~mi~ler, buralarda bugüne dek Uzlar ya da O~uzlar halinde kalarak milliyetlerini, dilleri olan Türkçe'yi korumu~lar; ancak, H~ristiyanl~k~~ kabullerinden sonra Gagauzlar ad~n~~ alm~~lard~r. Mo~ollarca bozguna u~raulan Kumanlar ise, Bizans

~mparatorlu~u'na göç etmek zorunda kalm~~lar, bunlardan bir bölümü

H~ristiyan Uz Türkleriyle birle~mi~ler; ikinci bir bölümü de ~lk-Bulgarlara ve

8 ~VANOV, Yordan, Sofya'da ç~kan "Mir" gazetesinin 26 ~ubat 1926 tarihli say~s~nda Kumanlar ba~l~kl~~ yaz~: "~una da i~aret edelim ki, eski bir Bulgar belgesinde, ilk kez Dobruca'ya gelen Bulgarlarm. Kumanlann bir bölümü oldu~u, yaz~l~d~r".

(6)

458 M. TURKER ACARO~LU

Müslüman Peçeneldere kar~~m~~lar, en büyük bölümü olan üçüncü bölüm de Trakya ve Makedonya'ya inerek oralarda Bizanshlarm kendilerine verdik-leri topraklara yerle~mi~lerdir.

Gerçekten, Bulgaristan haritas~n~~ inceleyecek olursak, görürüz ki, gerek Bulgaristan'da, gerekse Makedonya'da birçok yer ad~, bize vaktiyle buralarda Kumanlarm ya~ad~klar~n~~ an~msat~r. Örne~in: Makedonya'da Kuman-ova ad~nda bir kasaba ile Kumantsi, Kumançevo ve Koman adlar~nda köyler var. Bulgaristan'da da Kumanlar (Kumanite), Kumanlar (Kumanovtsi), Kuman-itsa, Kuman-ova (Yeni-köy), Kumanlar (Radoslavovo), Kumanova-çuka vb. gibi köy ve da~~ adlar~ndan ba~ka; Koman, Koman-tsi, Kuman, Kuman-a, Kuman-ov, Kuman-ovski, Kumaniçli-yata vb. gibi ki~i ve soyadlar~, takma ad-lar vard~r. Dikkate de~er olay ~u: bütün bu yer ve ki~i adad-lar~na Deli-oraman'~n çok uzaklar~nda rastlanmakta, Deli-orman yöresinde Kumanlar~n ya~am~~~ olmalar~na ili~kin en ufak bir iz ve belirti bile bulunmamaktad~r. Böylece, Deli-orman yöresinde yaln~zca Peçeneklerin, Uzlarm, oralarda biraz bulun-mu~~ olan Proto-Bulgarlarm, daha sonra Osmanl~~ Türklerinin izlerini gör-mekteyiz. Örne~in: o zamanlardan kalma ~u köyler vard~r: Uzlar (Uzovo), Horozlar, Araplar, Turupçular (Orlyak), Geyikçiler (Rogaçevo), Kaspi-çan (Uzlar~n ba~kanlar~ndan birinin ad~), Peçenek vb. Bütün bunlar, bu toprak-larda vaktiyle bu O~uz kavimlerinin ya~ad~klar~n~~ ispatlar. Bu türlü-çe~idi ka-vimler, ilk zamanlarda kendi özel kavim adlar~n~~ belki korumu~lard~r. Ama, zamanla yeni ku~aklar ve hele Osmanl~~ Türklerinin bu yerleri kendi egemen-likleri alt~na almalar~~ üzerine, çabucak eriyip gitmi~lerdir. Bunun nedeni, yaln~zca aralar~ndaki din ve soy birli~i olmas~~ de~il, ayn~~ zamanda hemen birbirinin ayn~~ olan bir dille (Türkçe) konu~malar~d~r. Böylece ortakla~a Türkler ad~n~~ alm~~lard~r. Ancak, dinlerindeki ayr~l~k sayesinde Gagauzlar, kendi adlar~n~~ koruyabilmi~lerdir.

O zamanlar Silistre yak~n~nda, Dobruca'n~n kuzey-do~usunda 100.000'i a~k~n Peçenek vb. toplanm~~~ bulunuyordu. Bunlar~n önemli bir bölümü, daha Rusya'dayken ~slâml~~~~ kabul etmi~ti. Arap co~rafyac~larmdan El-Bekir9, Peçenekler aras~nda ~slam dinini yayan bir ki~inin 1009 y~l~nda çevresine 12.000 Peçenek toplad~~~n~~ söyler. Aralar~nda ç~kan bir sava.~~mdan sonra, bunlar~n hepsi ~slâml~~~~ kabul etmi~tir. O zamanlar bu topraklarda'° Asparuh

9 M~LET~Ç, Süreli risale, kitap LXVI; Sofya, 1905.

ZLATARSK~, V.N. -~storiya na pirvo bilgarsko tsarstvo (~lk Bulgar Hanlig~~ tarihi). 1. cilt. -Sofya, 1918; s. 220.

(7)

GAGAUZLARIN KÖKENI 459 (~sperih) Han'~n ~lk-Bulgarlar~~ ya~amaktayd~. Bunlar Slavlar~n kovalamas~n-dan saklanabilmi~~ olanlard~~ ki, dilleri" ve töreleri, oralara gelen Peçeneklerinkinin ayn~~ idi, ayn~~ kökten gelme idiler. Yeni gelenlerin bask~s~~ alt~nda kalan bu ~lk-Bulgarlar~n bir bölümü, küçük topluluklar, ayr~~ ayr~~ aileler halinde yava~~ yava~~ güney -bat~ya, A~a-baba (Aboba) 'ya" do~ru göç etmeye ba~lam~~lar, daha seyrek olarak, kendi soyda~lanmn ya~ad~~~~ bu top-raldan daha s~cak, daha bereketli bulmu~lard~r. Böylece, Deli-orman'da az~n-l~k halinde kalan bu ~lk-Bulgarlar, O~uz kavimleri aras~nda azar arar eriyip gitn~i~lerdir. Bu yörede yap~lan kaz~lar, Proto-Bulgarlar~n vaktiyle oralarda yerle~tiklerini ispatlamaktad~r. Ancak, do~al olarak, bunlara üstün gelen Peçenekler, Uzlar ve Gagauzlar'd~r.

Dobruca ve Karadeniz k~y~lar~na yerle~en O~uzlar, ~lk-Bulgarlar ve Gagauzlar aras~nda H~ristiyanl~~~n h~zl~~ bir biçimde yay~lmas~na kar~~, Osmanl~~ Türklerinin buralara gelmesinden önce Tele-orman denilen Deli-orman" yöresine yo~un biçimde yerle~mi~~ olan Peçenelder, ortak bir ad ol-mak üzere Türkler ad~yla Müslüman olarak kalm~~lard~r. Manov, bu Türklere Gacallar ya da Çitaklar da denildi~ini yazarsa da bu do~ru de~ildir. Deli-or-man Türkleri hiçbir zaDeli-or-man kendilerine Gacal ya da Çitak dememi~lerdir. Asl~nda Gacal sözcü~ü, Bulgarca "g~jva: sar~k bezi" sözcü~ünden gelir. Çit-ak da "ak sar~k" demektir. Deli-orman Türklerine bu adlar~~ verenler, kendileri de~il, yerli Bulgarlard~r.

XVII. yüzy~lda Bulgaristan'~~ da gezen Evliya Çelebi, Bulgaristan'~n kuzey-do~usuna "Uz eyaleti" ad~n~~ vermi~tir. Bundan da anla~~l~yor ki, Bulgaristan'~n o yöresi, o tarihlerde de Uzlar~n ülkesi ad~n~~ ta~~makta devam ediyordu. Evliya Çelebi, Silistre halk~n~n orta boylu, ~en ve sa~lam insanlar olduklanm söyledikten sonra: "Burada Çitaklar denilen bir kavim daha var-d~r ki, bunlar Tatar, Bulgar, Ulah ve Moldovanlar~n kar~~mas~ndan meydana gelmi~tir. Bunlar~n kad~nlar~~ erkeklerden kaçar, gizlenirler. Çok namuslu ve utangaçurlar. Konuklar~na sayg~~ gösterirler. Halk sakin, içten ve iyi kalplidir.

~ l MLADENOV, St. -Polojenieto na Asparuhovite bdgari v~v reda na Türkskiya Mon ot

ario-ahayskite narodi (Ural-Altay uluslanndan Türk kolu içindeki Asparuh Bulgarlannin durumu); ss. 22-23.

12 Geografiçeskiy obzor: "Abobskaya ravnina i gorie e okrujayu~tiya", "Stariya poseleniya na

Abobskoy ravnine"; K.H. ~korpil; 1905, ss. 28-29.

13 Deli-orman Türkçe "Deli" ve "Orman" sözcüklerinden olu~mu~tur. Osmanl~~ Türkleri

buralara gelmezden önce, buraya "Tele-orman" ad~~ verilmi~tir. Bizansh tarihçi Kinam: "Epi opus "Tenu-orman" diye anar.

(8)

460 M. TÜRKER ACARO~LU

Ahlâk~~ da iyidir. Hac~-o~lu-pazarc~~~~ (Dobriç) reasyas~na (Dobruca Çitaklan) derler. Bunlar~ n kendilerine özgü bir özellikleri vard~r. Dobruca ve Deli-or-man sakinleri, fevkalâde bir kavimdir. Bunlar cesur, kahraDeli-or-man ve ~ecaatli in-sanlard~r" der ve dillerinde bir ayr~m (fark) bulundu~unu sözlerine ekler.

Çek as~ll~~ kaz~bilimci ~korpire göre, Deli-ormandaki Peçenekler ve öteki Türk kavimleri, Bulgaristan'~n çe~itli yerlerine da~~lm~~lar; Deli-orman'da yaln~zca yo~un bir topluluk halinde, belki de az kar~~~ k olarak Gacallar ad~yla ~lk-Bulgar lar kalm~~lard~ r. Yine ~korpire göre, Gagauzlar gibi, Gacallar da Aspan~h (~sperih) Han'~ n ~lk-Bulgarlanmn" kal~ nt~lard~r; bunlar Balkan ya-r~ madas~na VII, yüzy~ l~ n ikinci yaya-r~s~ n~n ba~laya-r~nda gelmi~tir. ~u farkla ki, Gacallar Müslümanl~ klar~n~~ korumu~lar, Gagauzlar ise H~ ristiyanl~~~~ kabul etmi~lerdir. Ayn~~ bilgine göre, bugünkü Bulgarlann o ~lk-Bulgarlarla hiçbir ilgi ve ili~kisi yoktur. ~korpil: "Slavlar ~lk-Bulgarlar~~ yutmam~~lar; tam tersine, ~lk-Bulgarlar Slavlar~ n bir bölümünü yutmu~lard~ r" der. Bu Çek bilgini, bir söylentiye göre Müslüman Gacallarla H~ ristiyan Gagauzlar gibi dinleri ayr~, dilleri bir olan bu iki kavim aras~nda dostluk, hattâ akrabal~k ili~kilerinin var oldu~unu, birbirleriyle temasta olduklar~~ yerlerde k~z al~ p verdiklerini de söyler.

Ünlü Bulgar tarihçisi Prof. Dr. V. N. Zlatarski'ye göre15, göçebe olarak Bizans imparatorlu~u s~ n~rlar~ na giren Peçenekler 800.000, Kumanlar 40.000, Uzlar ise 600.000 ki~iydiler. Bunlar buralara XII. yüzy~lda gelmi~lerdi. Soyda~lan olan Müslüman Osmanl~~ Türklerini ise, ancak XIV. yüzy~ lda Balkan yar~madas~nda görüyoruz.

Osmanl~ lar~n bu yerlerde görünü~ü, Gacallarca istenen bir ~ey olmu~tur. Çünkü, ilkin aralar~nda din ayr~l~~~~ yoktu. ~kincisi, Kangli kavrninden gelen Peçenekler, soyca Osmanl~ lara en yak~ n bulunuyordu. Onun için Osmanl~ lar~ n buralara yay~lmas~yla Peçenekler hiçbir bask~~ d~~ymam~~lard~. Çünkü; dilleri, dinleri ve ahlâklan aras~nda hemen hemen hiçbir ayr~ m yoktu. Dolay~s~yla, bir az~ nl~ k olu~turan ~lk-Bulgarlar~ n, Deli-orman ile Dobruca'n~n kuzey-do~usunda ya~ayan ve ço~unlu~u olu~turan O~uz ulusu ile soyda~l~ktan ötürü birle~mi~~ olmas~n~~ kabul etmek, gerçe~e uygundur.

I-1 ~KORP1L, K. -Byzantinoslavica, V; Prag, 1933; s. 180.

15 ZLATARSK~, V.N. -Orta ça~larda Bulgar devleti tarihi. II. cilt. -Sofya, 1934; s. 114. (Kitap Bulgarcad~r, dilimize çevrilmemistir).

(9)

GAGAUZLARIN KÖKEN~~ 461 ~korpil, Peçeneklerin ve öteki O~uz kavimlerinin ortadan kalkmas~ n~~ kabul ediyorsa da, buna kar~~, Deli-orman'da az~nl~ k halinde kalm~~~ olan ~lk-Bulgarlar~ n Slavlar, çe~itli O~uz kabileleri, daha sonra buralara gelen Anadolu Osmanl~lar' aras~nda eriyip gitti~ini kabul etmiyor.

Gerçekten, ~lk-Bulgarlar~n ortadan kalkmas~~ gibi bir ~ey yoktur. Yaln~z, kurulan Bulgar devleti içindeki kültürlü iki ulus - ~lk-Bulgarlar ile Slavlar - aras~nda olu~an bir özümleme ve benze~me (assimilation) vard~r. Bu uluslar, kimi O~uz kavimleri~~i, örne~in Kumanlar~~ da yutmu~lard~ r. ~lk-Bulgar ulusu yeni Slav-Bulgar devletini kurarak 200 y~l yönetmi~, bütün öteki ba~la~~k (müttefik) uluslar~~ kendisine katm~~ur.

Burada Manov küçük bir not dü~er: "Her yönden birbirinden ayr~~ olan iki ö~enin birle~mesi, kalabal~k bir ulusun epey küçük bir yabanc~~ ulusun ad~n~~ benimsemesi, tarihte görülmemi~~ bir ~ey de~ildir. Frans~zlar kendi ad-lar~n~~ küçük bir Germen kavn~i olan Franklara borçludur. Ruslar, küçük bir ~skandinav kavmi olan Rus'un ad~ n~~ ta~~ r. Böylece, Slavlar da Bulgar ad~ n~~ alm~~t~r."

Böyle kültürlü, uygar, giri~imci, yi~it ve örgütçü bir ulusu, yani Bulgar ulusunu Deli-ormandaki Gacallar ve Türk kavimleri aras~nda aramak da söz konusu olamaz. Çünkü bu sonuncular saf, temiz kalpli, kolay aldan~c~, tutucu bir kavimdir. Kadere boyun e~er, bugün sahip bulundu~u ~eyden fazlas~ n~~ is-temez. Bulgar karakterine tümüyle ayk~r~~ olan saffeti ve güvenirli~i dolay~-s~yla herkes taraf~ ndan kolayca sömürülebilir.

Kimi kaz~bilimcilerin Gagauzlar~n kendilerine "Eski Bulgarlar" dedikleri yolundaki "terane"leri de ciddi de~ildir; çünkü bu ad yeni zamanlar~ n mal~-d~r.

Miletiç'el" göre: "~lk-Bulgarlar~n iz b~rakmadan yitip gitmelerinin anlam~~ ~udur: ~lk-Bulgar ö~esi, cenkçi olmak dolay~s~yla, çok büyük Bulgar devleti içine serpilerek Slavlarla pek s~k~~ bir ili~kiye girmi~; ailelerindeki Slav kad~n-lar~~ da - ki ~lk-Bulgarlar bunlarla evlenmek zorunda kalm~~t~~ - Slav dil ve ya~a-m~~ ç~ kar~na olarak onlara pek çok etkilerde bulunmu~tur. Yeni gelen bu Asparuh (~sperih) ~lk-Bulgarlar~n~n say~s~n~ n ne oldu~u ispatlanm~~~ de~ildir. M~LET~Ç, Makedonski p~-egled, y~l IX, kitap 3-4; Sofya, 1935, s. 194. Gagauzlar~ n kökeni, 1Ftadloff, Mo~kov gibi bilginlerin ara~t~rmalar~ ndaki aç~ klamalara göre, ~lk-Bulgarlarla asal çizgilerinde bir ortakl~ k göstermemektedir. Gagauzlarm H~ristiyan dini için de bunlar~ n güney Rusya'dan H~ristiyanla~m~~~ olarak geldikleri kabul edilmi~tir.

(10)

462 M. TÜRKER ACARO~LU

En sonunda denilebilir ki, Osmanl~~ Türklerinin geli~ine de~in Bulgaristan'~n kuzey-do~u kö~esinde belli say~da ~lk-Bulgarlar kalm~~~ bile olsa, bunlar Türklerle kar~~mak için dil bak~m~ndan da kolayca benze~ebilmi~, özümle-nebilmi~lerdir (assimilation)".

Ancak, Manov'un ileri sürdü~üne göre, ne bir "assimilation", ne de Bulgarlar~n Slavlar aras~nda yitip gitmesi söz konusu de~ildir. Tam tersi, ~lk-Bulgarlar~n ve Balkanlar'a çok önceden yerle~mi~~ bulunan öteki soyda~~ ka-vimlerin önlerine ç~kan bütün Slavlarla birle~meleri sonucunda Asparuh (~sperih) Han ~n Bulgarlar~~ siyasal ve askeri alanda o denli güçlenmi~tir ki, onlara yaln~zca adlar~n~~ vermekle kalmam~~, eski Bulgar ulusal ruhunu da a~~lam~~ur. Ancak Slavca, bir kültür dili olmak dolay~s~yla sivrilmi~, yeni kuru-lan devletin resmi ve zorunlu dili olmu~tur.

En sonunda, ~korpil'in sand~~~~ gibi, e~er Gacallar ve Gagauzlar ~lk-Bulgarlarm kal~nt~lar~~ iseler, o halde as~l kendi adlar~~ olan Bulgarlan neden Gacallar ve Gagauzlar olarak de~i~tirmek zorunda kalm~~lard~r? Manov gibi, biz de bunu anlayam~yoruz. O Bulgarlar ki, Slavlar gibi daha güçlü, say~ca daha kalabal~k, daha kültürlü uluslara bile kendi adlar~n~~ vermi~ler, hatta bunu zorlam~~lard~!..

Bütün bunlardan sonra, öyle san~l~r ki, bugünkü Gagauzlar ve Gacallar Deli-orman ve Dobruca'dald ~lk-Bulgarlarm kal~nus~~ de~il, ancak Tuna'y~~ ge-çerek Balkan yar~madas~n~n çe~itli kö~elerinde yap~lan sava~larda zarflat~l-d~ktan sonra da~~lan, en sonunda Deli-ormanda, Tuna ve Dobruca yöre-sinde kalm~~~ bulunan soyda~lar~~ aras~nda durgun bir s~~~nak ve bar~nak ara-mak zorunda kalan Peçenekler, Kumanlar, özellikle Uzlar gibi ba~l~ca Türk ya da O~uz kavimlerinin torunland~r'7.

Dobruca ve Tuna k~y~s~~ ovalar~nda oturan Gagauzlar ve Gacallar, acaba Selçuklu ve Osmanl~~ Türlderine oranla daha m~~ eskidirler? Acaba, onlar~n buralara geli~i Rusya yönünden mi olmu~tur, yoksa Anadolu'dan m~? Bu so-rulara yan~t verebilmek için tarihsel bilgilerimiz henüz k~tur. Ama, bunun için, her ne denli dü~üncemizi tam tarihsel kan~t ve tan~tlara dayand~ramaz-sak da, ~unu biliyoruz ki, Gacallar ve Gagauzlar aras~nda korunan bir söylen-tiye göre, dedeleri Rusya taraf~ndan gelmi~tir. Bununla birlikte, Gacallar ve Gagauzlar aras~ndaki töre ve ahlak birli~i ile özellikle Anadolu'dan gelen Türklerde rastlayamad~~~m~z dil özellikleri birlikteli~ini göz önüne alarak ce-

(11)

GAGAUZLARIN KÖKENI 463 saretle söylenebilir ki, ilkin, onlar Deli-orman ve Tuna k~y~s~~ topraklann~n birbirine h~s~m olan eski sakinleridir; ikincisi, kökenleri kuzeylidir. Bunu, Polanyal~~ ünlü Türklük-bilimci Prof. Dr. Tadeusz Kowalski (1889-1948) de Bulgaristan Türklerinin dilini inceledi~i yap~unda°8 ~öylece do~rular: "Tuna Türk'ünün özel karakteri, bizim bu halk~~ Osmanl~~ Türklerinin Balkan yan-madas~na egemen olduktan sonra Anadolu'dan gelme s~radan göçmenler olarak saymam~za engeldir. Bu bak~~~ aç~s~mn dinleri dolay~s~yla Gagauzlarla bir ilgi ve ili~kisi yoktur, biçimindeki bir dü~ünce kabul edilemez."

Bulgar dilbilimci Prof. Lübomir Miletiç (1863-1937), Sofya'da 1935 y~-l~nda yay~nlanan bir ara~t~rmas~nda: "Deli-ormanl~lann dili ile Gagauzlar~nki esas bak~m~ndan birdir. Balkan yar~madas~nda konu~ulan Türkçe ile bu Türkçe aras~nda önemli a~~z ayr~mlan vard~r" demektedir.

Gacallar ve Gagauzlar~n dili aras~ndaki benzerlik ve bunun Osmanl~cadan ayr~l~~~~ üzerine bir fikir vermek için, Manov, kitab~nda 17 söz-cü~ün kar~~la~t~rmal~~ bir listesini sunar (s. 17).

Bu sorun üzerine ayr~nt~l~~ bilgi için Kowalski'nin az önce an~lan incele-mesine bak~labilir. Ancak, Kazan Türçesinin bir yandan Osmanl~ca, öte yan-dan ~lk-Bulgarca ile kar~~la~ur~lmas~nyan-dan ç~kan sonuç, Gacallar ile Gagauzlar~n kuzey Rusya yörelerinden gelme olduklar~n~~ do~rula~naktad~r. Deli-orman Türkleri gibi, Gagauzlar da asl~nda yumu~ak olan sözcükleri, daha da yumu~atmay~~ severler. (Manov'un "Gagauzlar - H~ristiyan Türkler" kitab~n~n ikinci bölümündeki örneklere balulabilir.)

Her iki kav~nin sözcükleri farks~zd~r, ifade biçimleri de ayn~d~r. Örne~in: Osmanl~~ Türkleri pekitme (tekit) yerine "evet" sözcü~ünü kullan~r. Gacallarla Gagauzlar buna kar~~l~k "yoo" derler. Yine her ikisi de Osmanl~~ Türklerinin "getir"i yerine "kavra" derler. "Acele" yerine "alat" derler ki, "alatlayorum" diye çekilir. Osmanl~cada bu sözcük yoktur. "Orospu" yerine" "güvende" derler. Manov, Gacallarla Gagauzlar aras~nda ortakla~a kullan~lan daha 11 sözcü~ü - anlamlanyla birlikte - belirtir (s. 18).

Bugün de Gagauzlar~n konu~tu~u dil, dinleri gibi, hep birdir. Bu dile kan~m~~~ olan yabanc~~ sözcüklerin ancak yerel bir özyap~s~~ vard~r. Çe~itli köy

ve kasabalarda ya~ayan Gagauzlar~n dilleri aras~ndaki ayr~m Gagauzlar~n tek

18 KOWALSK1, Tadeusz. -1,es Turcs et la langue turque de la Bulgarie du Not-d-est.

-Krakowie, 1933; s. 28. Kuzey-do~u Bulgaristan'da Türkler ve Türk dili adl~~ bu ara~t~rma, 1949'da

(12)

464 M. TÜRKER ACARO~LU

bir dili bulunmad~~~~ sonucunu vermez. Hatta kimi yabanc~~ sözcükler ya da Türkçe elderle son bulan yabanc~~ sözcükler, Gagauzlar gibi yaz~lar~~ olmayan-lar için de~il, yaz~s~~ ve belli bir edebiyat~~ bulunan diller için bile bir ola~anüs-tülük göstermez. Kald~~ ki, Gagauzlar gibi yaz~s~z ve edebiyats~z bir halk için, bu, bir ~ey de~ildir. Gagauzlar~n y~llarca Selçuk Türlderiyle birlikte ya~ama-lar~~ sayesinde, dilleri yeteri kadar Osmanl~caya benzemi~tir: özellikle Varna, Balç~k, Kavarna yörelerinde...

Venedik'te 1303 y~l~nda San Marko kilisesinin mihrab~nda bulunan, bü-yük ~talyan ozan~~ Pecrarca taraf~ndan arma~an edilen Kuman yazmalar~ndar~, Gacal-Gaguz diliyle Kuman dili aras~ndaki fark pek kolay anla~~l~r. Macar Türklük-bilimci C,za Kunn19, bulunan belgelerin Kumanlara ait oldu~unu, daha 1880 y~l~nda Budape~te'de ispatlam~~t~r. Alman as~ll~~ Rus Türklük-bi-limci Radloff ise, bunlar~n anlam~n~~ aç~klayarak (Codex Comanicus)'u mey-dana getirmi~tir". Bu Türkçe H~ristiyan yazmas~n~n kimi parçalar~n~, Manov, Gagauz ve Bulgar dilleri aras~nda kar~~la~t~rmalar yaparak kitab~na al~r (ss. 18-19). Gagauzc-a metni ~öyledir:

Ay Luka der evangeliye içinde: O gün açan Ristos doomu~.

Gelmi~~ inster kira da demi~~ çobanlara Kim koynar~~ güdarmi~ler:

Ben size süylerim, büyük sevinmek, Büyün doodu kurtaran dübüdüz dünya'.

Ayn~~ Venedik yazmas~nda "Atam~z" adl~~ Tanr~~ duas~~ da a~a~~daki gibidir. Gagauzcas~: "Ya göklerdâ olan Babam~z; senin ad~n an~ls~n. Padi~ah~n gelsin, senin kuvvetin göktâ gibi, erdi de olsun. Gündelik ekmeemizi ver bizi bu gün. Hem bizim borçlar~m~z~~ baa~la, nical biz da bizi borçlu olanlar~~ ba-a~leyor~s. Hem bizi fenalaa kolverme; illa bizi fenal~ktan kurtar."

KUNN, C ~a, -Codex Comanicus bit~liotecae ad templum di~4 Marci Venedarum, primum ex integro edidit.- Budapest, 1880.

"RADLOFF, W. -Das tiirkische Sprachmaterial des Codex Cumanicus.- ("Wmories de 1'Acad6rne impftiale des sciences de Saint-P&ersbourg", tome XXXV, No. 6, St. Ntersbourg, 1887).

(13)

GAGAUZLARIN KÖKEN~~ 465 Asparuh (~sperih) Bulgarlarm~n dili ise, Bulgar dilbilimcisi Prof. Dr. Mladenov'a göre, "eski ve yeni Türk dilleri s~ras~nda önemli bir yer almakta; bazen Do~u Türkçesi ile Bat~~ Türkçesi aras~nda birle~tirici bir köprü durumu göstermekte, bazen de Kumanca ile paralel bir biçimde gitmektedir." Dolay~s~yla, Osmanl~-Gagauz dilinden ayr~ lmaktad~ r. Örnek olmak üzere, Manov, Osmanl~-Gagauz diliyle kar~~la~t~rmalar~~ yap~lm~~~ 9 ~lk-Bulgarca söz-cük verir. Bunlar aras~nda s~~~r, y~lan, tavuk, tav~an, arslan, sinek gibi hayvan adlar~~ vard~r (s. 20).

Görüldü~ü gibi, ~lk-Bulgarlar, dil bak~ m~ ndan Peçenekler, Uzlar (Gagauzlar) ve Osmanl~ lardan çok, Kumanlara yak~nla~~ rlar. Böylece, iki grup olu~ur: ~lk-Bulgarlar ile Kumanlar; Peçenekler, Uzlar (Gagauz ve Gacallar) ve Osmanl~ lar. Ancak hep birlikte, bir bütün olarak ele al~ n~ nca, hepsinin de Türkçe gibi ortak bir dil kökeni var. Türkçe bugün bile o denli ayr~~ ifade biçimlerine bölünmedi~inden, Türk kavim ve halklar~, tek bir ulus olma durumunu arzeder.

Gördü~ümüz üzere, Tuna k~planyla Do~u Balkan ve Kara-deniz aras~n-daki topraklara Türk kökenli birçok kavim toplanm~~t~r. Bunlar, uzun y~llar kendi adlar~n~~ ve dillerini korumu~tur. Ancak, zamanla ve hele dince birbiri-nin z~dd~~ olan iki toplulu~a, H~ristiyanl~ k ve Müslümanl~k gibi iki dine ayr~l-malar~, bunlardan ~slâmli~~~ kabul edenlerin ortakla~a Türkler ya da Gacallar ad~ n~~ korumalar~ na, H~ ristiyanl~~~~ kabul edenlerin de Gagauzlar, yani H~ristiyan Uzlar ya da O~uzlar, ya da "H~ ristiyanla~m~~~ Türk kavimleri" unva-n~n~~ korumalar~na neden olmu~tur. Bu topraklar~ n Türk rengine, buralar~~ gezip dola~an G. Lejean'~n co~rafya atlas~~ da tan~ kl~k etmektedir". Bunu ba~ka bir ~ngiliz atlas~nda da görmekteyiz22.

~korpil "Byzantinoslavica"23 adl~~ kitab~ nda ~unu yazar: "Bu atlaslarda bu topraklardaki Türk ö~esi, ufak kimi ayr~ l~klarla, yo~un bir topluluk halinde gösterilmi~, Balkan yar~madas~ n~n kuzey-do~usunda Dobruca, Deli-orman ve Koca-Balkan'~n iki kuzey bölümünü; Koca-Balkan'~n güneyinde de Burgaz körfezi k~y~s~ndaki Mand~ra gölüne dökülen Rus-kasr~~ deresine dek uzand~~~~ belirtilmi~tir.

21 LEJEAN, G. -Ethnographie de la Turquie.- Gotha, Perthes, 1861.

22 MACKENZ~E, G. Muir and A.P. ~RBY, 1867. 23 ~KORP~ L, K. -Byzantinoslavica. V. -Prag, 1933; p. 174.

(14)

466 M. TÜRKER AGARO~LU

Bulgar kral~~ II. Asen'in Ragusa (Dubrovnik) tüccarlar~na 1230-1231'de verdi~i fennandan anla~~ld~~~na göre, adlar~~ an~lan Türk kavimlerinin y~~~l~~ bulundu~u bu yerlere "Karvuna ya da Karbona topra~~" denilirmi~; buralann yönetim merkezi "Karvuna" (Balç~k)" kasabas~ym~~. Bu yöre halk~ndan, özel-likle önemli bir bölümü H~ristiyan olan Uzlardan Bizansl~lar asker toplarm~~. Bu O~uz kavimleri ne tümüyle ba~~ms~z, ne de hükümet yönetimi alt~nda olmad~~~ndan, hükümet için tehlikeli say~l~rm~~. Çünkü, bunlara s~n~r bekçi-

li~i için güvenilemezmi~, buralara ya~ma için sald~ran türlü-çe~idi kavimler varm~~. Çokluk kendileri de bu kavimlerin ya~ma i~lerine

kat~ld~-~~ndan, hükümet süreklice, bunlar üstünde uyan~k bulunmak ya da bu

ka-vimleri genel bir topluluk ve olabildi~ince yararl~~ olacak bir duruma sokmak zorunda kalm~~t~r.

~znik imparatoru VIII. Mihail Paleolog, uygun bir andan yararlanarak

kendisine s~~~nm~~~ bulunan Konya Sultan' ~zzettin Keykâvus'u -esasen kendi-sine vaadi bulundu~undan- ayn~~ dinden, ayn~~ soydan olduklar~~ için bu kavim-lere hükümdar yapmay~~ dü~ünmü~. Bu adam, H~ristiyanlarla H~ristiyan, Türklerle Müslüman olmas~n~~ iyi bilen bir ki~iymi~".

Mo~ollar~n takibine u~rayan Konya Sultan~~ ~zzettin Keykâvus, 1259 y~-l~nda ~znik (Nikaia) imparatoru VIII. Mihail'e s~~~nmak zorunda kalm~~, kendisiyle yanda~lar~n~n yerle~mesi için arazi istemi~ti. ünlü tarihçi Hammer'e göre, yanda~lan binlerce ki~iymi~. imparator Mihail'den olumlu yan~t alan ~zzettin, H~ristiyan olan annesi ve yanda~lanyla birlikte ~znik'e do~ru yola ç~km~~t~. Viyana Ulusal Kitapl~~~nda bulunan XIV. yüzy~la ait "O~uzname"26 adl~~ Farsça bir yazmadan anla~~ld~~~na göre, ~zzettin Anadolu'dan gizlice filosuyla kaçm~~, Varna'da demirlemi~tir. Yunanl~~ tarihçi Grigoras'a göre, ~zzettin Mihail'den "ya göçebe a~iretlere kar~~~ bir ittifak, ya da kendisi ve yanda~lan için en uygun bir sömürge olan Rumeli topraklan-n~n bir bölümünü" istemi~tir.

24 MLADENOV, St. -B~lgarska istoriçeska biblioteka (Bulgar tarih kitapl~~~), 1931, cilt I, s.

131: "(Balç~k) ya da (Balç~h) kil ve çamur demektir. Ka~garh Mahmud da "balç~k"' çamur olarak gösterir. Bu, Orta Türkçede de böyledir".

25 GR~GORAS, N. -Romayki istoriya", cilt IV, s. 4.

26 Viyana Kitapl~~~nda bulunan XIV. yüzy~ldan kalma bir Fars yazmas~. "O~uzname" ve ~zzeddin üzerine ayr~nular için bak: Selçuklu Türklerinin Dobruca'ya yerle~meleri, "Bulgar

Bilimler Akademisi Dergisi", cilz X, 1915. ~u kayna~a da bak: Dr. Ivan K. D~M~TROV, XIII. yüzy~l ortalar~nda.

(15)

GAGAUZLAR1N KOKEN~~ 467 Mihail önceleri ~zzettin'in bu ricas~n~~ yerine getirmek istememi~; ancak 1261 y~l~nda ~stanbul'u yeniden ele geçirince görkemli bir biçimde kente dönmü~, ~zzettin'i de beraberinde götürmü~tür. Mihail, "Karvuna Yurdu"ndaki çe~itli kavimleri genel bir yönetim alt~nda toplaman~n, kendi yurdunun esenli~i bak~m~ndan zorunlu oldu~unu anlay~nca, ~zzettin'in yöne-timinde ba~~ms~z bir devlet meydana getirmeye karar vermi~, böylece onun iste~ini de yerine getirmi~tir.

O~uzname'de ~mparatorun Dobruca'da ba~~ms~z bir devletin

kurulu-~una izin verdi~ini okuruz.

"~stanbul hükümeti kesinlikle inand~~ ki, kuzey Bulgaristan'a art~k yer-le~mi~~ bulunan Peçeneklere boyun e~dirmek, Tuna ötelerinden gelen her yeni barbar ak~n~n~~ hemen ve ba~ar~yla defedebilmek için, imparatorlu~un Balkanlardaki kuzey-do~u s~n~r~nda ba~~ms~z ve güçlü bir bölge kurmak ge-rekmektedir. Gerekli askeri sa~lanm~~, iyice örgütlenmi~~ olan bu bölge, Balkan yanmadas~na gelecek yeni barbar ak~nlar~na kar~~~ a~~lmaz bir set gö-revini görecekti"27.

~zzettin'in yönetiminde kurulan bu yeni devletin amac~, yabanc~~

ak~nla-r~na kar~~~ koymak, Mihail'in iyi ili~kilerde bulundu~u T~rnovaedaki Bulgar Kral~~ Konstantin Tih'in emellerine kar~~~ korkuluk durumunu almaktan iba-retti. Gerçekten, bunlar imparatorun yard~m~na ko~arak zafer kazan~yordu.

~zzettin, hükümet yönetimindeki i~lerini yoluna koyduktan sonra,

yöne-timi day~s~~ Sar~~ Saltuk'a b~rakarak istanbura gitti (1263)28. Bu hükümetin resmi dini H~ristiyand~. ~stanbul Patrikhanesine ba~l~~ bir ekzarh~~ vard~~ ki, "Kavarna"da otururdu. Bu yüzden Gagauzlar, H~ristiyan olmalar~~ dolay~s~yla, devletin birinci s~n~f ö~esi say~l~rd~. Bunlara öteki H~ristiyanla~an ~lk-Bulgarlarla ba~ka Türk kavimleri de kat~lm~~, genel bir Gagauzlar, yani H~ristiyan O~uzlar unvan~n~~ alm~~lard~r21.

Milliyet denilen ~eyin o zamanlar bir anlam~~ yoktu; çe~idi milletleri bir araya toplayan dince s~n~rlan~rd~.

27 ZLATARSK~, V.N. -Orta ça~larda Bulgar devleti tarihi. II. cilt.- Sofya, 1934; s. 112. 28 HAMMER, cilt I, s. 165: "Bundan bir süre (San Saltuk'un yerle~mesinden) sonra bu kol

(Sar~~ Saltuk kolu) K~nm'a göç etmi~tir".

29 Gagauzca'da (G~ga) ya da (Gaga) hak, do~ru anlam~na gelir. "Allah g~gan~~ versin!"

demek, Türkçe'de: "Allah lây~lum versin!" demektir. Böylece G~ga-uz ya da Gaga-uz, Hakka inanan Uz demektir, yani Hakka inanmayan O~uzlar'~n, putatapanlann (putperestlerin) aksi demektir.

(16)

468 M. TÜRKER ACAROÜLU

Patrikhane'nin bir Sen-Sinod karar~ndan (1652)3" sonra, Kavarna'daki ekzarhl~~~n "kendi s~ n~ rlar~~ içinde bulunan bütün köy ve kasabalanyla bir-likte" Varna'daki metropolitli~e ba~land~~~n~, o zamanki Metropolit Antim'in yönetimine girdi~ini görürüz.

VIII. Mihail Paleolog'un yard~m~yla ~zzettin taraf~ndan kurulan yeni dev-let, Selçuk Türklerinin bunlarla birle~mesi nedeniyle, yeterince güçlenmi~tir. Çünkü, dedi~imiz gibi, ~zzettin buraya kendi askerleri ve donanmas~yla gel-di~inden, birkaç kez imparator VIII. Mihail'e yararl~~ olmu~tur.

Sar~~ Saltuk'un ölümünden (1265-1346) sonra, Karvuniye hükümdar~~ olarak kendisine ard~l (halef) olandan söz edilmemektedir. Bunun nedeni, Hammer'de ve "O~uzname"de yaz~ ld~~~~ gibi, acaba, Selçuk Türklerinin göç-leri mi?3° Yoksa, kavimler aras~nda ba~a geçmek yüzünden ç~ kan kavgalar m~? Bunu bilmiyoruz. Ancak, bilinen bir ~ey var ki, o da ~u: Türk kavimleri; dedi-~imiz gibi, gerek H~ ristiyan Gagauzlar olsun, gerekse ~slamla~t~ r~ lm~~~ Putperesder bulunsun, hep ço~unlu~u olu~turmu~, en güçlü ö~e olmu~tur.

Bunun sonucu olarak ~unu kabul etmek kesinlikle garip de~ildir: bu ka-vimler aras~nda ba~a geçmek için yap~lan sava~~mlarda, Bulgar kral~~ Asen'in komutanlar~ ndan biri olan, Kuman ya da Türk soylu, ama H~ ristiyan olan Bal~k (Balik), ba~a geçerek bu O~uz kavimlerinin hükümdar~~ olmu~, VIII. Mihail Paleolog'un yard~ m~yla ba~~ms~z bir O~uz devleti kurmu~tur. Bulgar krall~~~n~n son y~llar~ nda boyarlar - özellikle bunlar~n kral soyundan olanlar~~ - ellerinde bulunan yarar ve ç~ karlar~~ vaat ettikleri bölgelerin valiliklerinden yararlanarak ba~~ms~z devletler kuruyor, hatta resmi krall~k hükümetine de el at~yordu. Onun için, bu dönemde, Dobrotiç'inki gibi bir tak~m yar~~ ya da tam ba~~ms~z hükümetlerin kuruldu~unu görürüz.

"Varna Kaz~bilim Derne~i Haberlerrnde32 ~unlar~~ okuruz: "1346 y~l~ nda Balç~ k kasabas~~ hilkümdarl~~~n~~ Kuman boyarlar~~ soyundan Balikas yapm~~t~r. Kendisi o zaman Istanbul'da ba~gösteren iç kavgalara kat~ lm~~. ~mparatoriçe Anna'ya karde~leri olan Teodor ve Dobrotiç'in yönetiminde 1.000 süvari göndermi~tir. Bu boyar~ n ve kasaban~n ad~, Varna Acemler (Aksakovo) kö-yünde bulunan bir yaz~ tta an~ lmaktad~ r. Bu köy pek eskidir, 1444 y~ l~ ndan

3() NIKOLAU, ~oanis. -Odisos. -Varna, 1894; s. 200.

31 "O~uzname"ye göre, Dobruca Türkleri Sar~~ Saltuk'la birlikte güç etmi~, kendilerine arazi verilmi~tir. G.D. Balasçev'e göre ise, ("Mihail Paleolog", Sofya, 1930) "O~uzname'nin verdi~i bu bilgi do~ru de~ildir".

(17)

GAGAUZLARIN KÖKEN~~ 469 kalma Mühlüz istihkâmlan burada bulunur. Yaz~ tta bunlardan söz edilmekte, köyün Vladislav taraf~ ndan al~nd~~~~ söylenmektedir. Bu yaz~ t bir kireçta~~~ üzerine kaz~mp oyulmu~tur. 0.27 m geni~li~inde, 0.15 m kal~nl~~~nda, 0.21 m uzunlu~undad~r. Kendisine bir örne~ini gönderdi~imiz Dr. Jreçek, bu yaz~t üzerine ~u dü~ünceleri ileri sürdü: "~lk sat~r~~ herhangi bir ki~i ad~~ olabilir. (Teodoros, Teofilos vb. gibi). ~kinci sat~r~nda, ku~kusuz, Balikas'~n ad~~ var ki, bunun için 1346 y~l~~ Kantaküzen'de söz edilmektedir (111/95). Üçüncü sat~-r~nda Karvunas'~n ad~~ vard~ r. Bu ta~~ n, karde~i Teodor'un mezar ta~~~ oldu-~unu san~ r~ m".

Bal~k do~rudan do~ruya T~rnova'daki Bulgar krallanyla ili~ki kurdu~u gibi, Bizans imparatorlanyla, Tatarlarla, Venediklilerle ve ba~kalanyla görü-~erek ticaret antla~malan yap~yordu.

Kantaküzen'e göre, ~mparatoriçe Anna, "Kanuna Arhontu Balik" ad~nda birine ba~vurmu~. Bundan anla~~ld~~~na göre, Bal~ k o zamanlar bir kral de~il, ancak bir arhont (voyvoda) saphyormu~.

Daha sonra bu O~uz devletinin T~rnova'daki Bulgar Kral~~ ~i~man'la bir ittifak meydana getirdi~ini, birçok i~te onunla birlikte hareket etti~ini görü-rüz33.

imparator Kantaküzen'in amlar~na göre, Bal~ k'~ n Mihail Paleolog'un ka-l~tglanyla (varis) olan ili~kisi ~öyle:

"~mparatoriçe Anna, ~stanbul'dan ba~ka bütün kentlerin Kantaküzen'e kat~ld~~~n~~ görünce, Kanuna Voyvodas~~ Balik adl~~ birine elçiler göndererek yard~m ricas~ nda bulunmu~tur. Balik bu ricay~~ memnunlukla kabul etmi~, ~ mparatoriçeye "Teodor ve Dobrotiç adlar~ ndaki karde~leriyle özel olarak seçti~i 1.000 süvari eri göndermi~tir. Bunlar deniz k~y~lar~ndaki kentleri im-paratordan ay~rarak imparatoriçeye kat~lmaya ikna etmi~lerdir. ~mparatoriçe bunlar~~ büyük bir iltifat ve sayg~~ ile kar~~layarak, Dobrotiç'i büyük Dük Apokavu'nun k~z~yla evlendirmi~, kendisini Yunan ordusuna komutan yap-m~~t~r":".

" Dobrucanska biblioteka (Dobruca kitapl~~~ ), No. 1, Sofya, 1917: "Balik'in Bulgarl~~~~ ye

Dobruca'n~ n yönetimine ili~kin Bulgar karakteri ~u gerçekle de saptan~r ki, Balik, Yoan Men gibi Kral Aleksandr'~n o~lu olan ve temiz Bulgar topraklar~ n~~ yüzy~llar boyunca yönetenlerden biri olan bir hükümdara ard~l (halef) olmu~tur".

(18)

470 M. TÜFtKER ACARO~IU

Bal~k'~n ölümünden sonra, O~uzlar~n taht~~ Dobrotiç'e geçmi~~ (1357)35, Bizansl~larla olan aile ili~kileri dolay~s~yla kendisine (Despot) denilmi~tir36. Dobrotiç'in hükümdarl~~~nda devlet güçlenmi~tir. Selçuklular~n donanma-s~na varis olan bu adam, donanmas~n~n güçlenip örgütlenmesi için çaba gös-termi~tir. O zamanlar ilk kez olarak (Karvuna Yurdu)'na - ondan önce Küçük

~skit yurdu denilirdi - (Dobrotiç yurdu) ad~~ verildi ki, yeni Türk yazarlar~~

daha sonra buna (Dobruca) demi~lerdir. "Bu ad, bu ülkenin XIV. yüzy~ldaki ba~~ms~z hükümdarlar~ndan biri olan Dobrotiç'ten al~nm~~t~r".

Dobrotiç'in ölümünden sonra, yerine Yanko geçmi~tir (1386). Bunun anas~, az önce denildi~i gibi, Büyük Dük Apokavu'nun k~z~~ olan bir Rum ka-d~md~r. Yeni tarihçiler Yanko'yu ~vanko diye yazm~~lard~r. O~uzlar~n bu son Despotu, ~stanbul Cenevizlileriyle bir antla~ma yapm~~t~r ki, burada Yunanl~lar ve Bulgarlann kendi uyru~u oldu~u kaydedilir. Demek oluyor ki, o, Bulgar, Yunan vb. uluslar~n uyrukluk etti~i ba~~ms~z bir hükümdarm~~.

Sultan I. Bayazet'in ak~nlar~m (1398) durduramad~~~ndan, sultan~n yö-netimine giurrek zorunda kalm~~t~r. Böylece, 1263 tarihinde Mihail Paleolog'un yard~m~yla Kara-deniz'in bat~~ k~y~lar~nda, do~rudan do~ruya

~stanbul Patrikhanesi'ne ba~l~~ olarak ba~~ms~z bir ekzarhl~k halinde

kurul-mu~~ bulunan ba~~ms~z O~uz devleti ortadan kalkm~~ur. Bir daha kurulama-yan bu devlet, tam 130 y~l ya~am~~t~r.

O~uz devletinin Osmanl~lar~n eline geçmesinden sonra Gagauzlar~n ve

~lk-Bulgarlar~n bir bölümü ~slâml~~~~ kabul etmi~tir. Öteki bölümü ise,

Türklere kar~~~ Müslüman görünerek uzun süre H~ristiyanl~~~n~~ korumu~; gö-rünü~te, gerek k~l~k-k~yafet, gerekse dil yönünden, Türklerden ayr~l~klar~~ ol-mad~~~~ için, dinlerini gizlemekte zorluk çekrnemi~tir.

Bilindi~i üzere, ~stanbul Türk egemenli~ine girdikten sonra, Fatih Sultan Mehmet, din ve milliyet ayr~m~~ yapmaks~z~n bütün H~ristiyanlarm ba~~~ olarak yaln~zca ~stanbul Patri~ini tan~m~~u. Müslüman Türklerin bu zafer sarho~luklar~~ sürüp gittikçe, reayan~n okul ve kilise i~leri söz konusu bile olamazd~. Kilise törenleri katakomplarda yap~l~yordu. Ancak; Patrikler Vezir, Papazlar da Pa~alar taraf~ndan kabul edilmeye ba~land~~~~ zamandan sonrad~r

35 JREÇEK. -~storiya na b~lgarite (Bulgarlar~n tarihi), s. 416: "Dobrotiç, Karadeniz

k~rlarradaki arazinin, ~i~n~an'~n yüksek yönetimi alt~nda yar~~ ba~~ms~z bir hilkil~ndar~~ idi".

36 Dobrotiç, Do~u Bulgaristan'da ba~~ms~z bir devlet kurmu~tur. Kimi tarihçiler, onun

(19)

GAGAUZLARIN KÖKENI 471

ki, H~ristiyanlar dinsel törenlerini serbestçe yapmaya ba~lad~lar, okullar~n~~ açt~lar.

Gagauzlar ise, H~ristiyan olmalar~~ nedeniyle, Patri~in yönetiminde kal-m~~lard~. Patrik de dinsel ve ulusal i~lerde bunlar~~ istedi~i gibi kullanmak-tayd~. Bunlar~n birço~u Rumca e~itim-ö~renim görerek, Rum terbiyesi alarak Elen (Helen) ad~n~~ alm~~ur37. Küçük bir bölümü ise, Türklerin, ötekiler de Bulgarlar~n ve Ruslar~n etkisi alt~nda kalm~~t~r. Bu olgu, Rus bilgini Mo~kov, Çek bilgini Jreçek'in de aralar~nda bulundu~u birçok Türklük-bilimciye üç türlü Gagauz bulundu~u zann~n~~ vermi~tir: "Rum Gagauzlar~", "Bulgar Gagauzlar~", "As~l Gagauzlar"". Kara-deniz k~y~lar~nda ya~ayan, Rumlar~n et-kisinde kalanlar Rum Gagauzu say~lm~~lar; iç Bulgaristan'da ya~ayanlar Bulgar Gagauzu ve As~l Gaguzlar ise, Bulgaristan'~n kuzey-do~usunda ya~ayan ve bugüne dek dillerini, gelenek ve göreneklerini tümüyle korumu~~ olanlar... Böylece Bulgarlar~n etkisinde kalanlar, Mo~kov'a" göre, "Sveti, Kako, Lelya" vb. gibi sözcükler kullan~rken, Rumlar~n etkisinde kalanlar "Ay, Akona (~kona), Hristos ane~ti, Kali mera" vb. gibi sözcükler kullan~rm~~. Ötekilere, yani Türklerin etkisinde kalanlara gelince, bunlar da ötekilerin, örne~in "Kako"suna kar~~l~k "Abla"; "Lelya"s~na kar~~l~k "Teyze"; "~kona"s~na kar~~l~k "Put tahtas~" derler~ni~.

Varna köylerinden Kestiriç'e (Tsarevo) u~ram~~~ bulunan Mo~kov, bu-rada konu~ulan Gagauzcada da ayr~m gördü~ünü söyler. Mo~kov'a göre, ör-ne~in: "~çin" edat~~ kimi yerlerde "için"; kimi yerlerde de "komaa" olarak kul-lan~lmaktad~r. Kimileri örne~in: "Benim için; Senin için; Onun için" derken, ötekiler "Benim komaa; Senin komaa; Onnun komaa" derlermi~. Mo~kov'u yan~lg~ya dü~üren nedenlerden biri de örne~in Kestiriç köyünde i~itti~i: "Bu testi su için" tümcesini kimilerinin: "Bu testi su komaa" biçiminde kullanma-lar~d~r. Oysa bu tümcede "Koymak" mastar~~ kullan~lm~~t~r. Bu da "için" eda-tm~n kar~~l~~~~ de~ildir. Bundan dolay~, birinci tümce ile ikincisi aras~nda ay-r~m vard~r. ~kinci tümceden: "Bu testi su koyma& mahsustur" anlam~~ ç~kar.

37 N~KOV, Peter, -Bilgaiskoto vijrajdane viv Varna 1 Varnensko (Varna ve yöresinde Bulgar

uyan~~~). -Sofya, 1934; s. 50: "Ba~lins~zh~a (1878) de~in, hatta' ondan sonra da Bulgarlar~n birço~u kendilerini Rum saymakta devam etmi~lerdir".

38 M~LET~Ç, Dr. -Staro-bilgarskato naselenie v~v severo-iztoçna B~lgariya (Kuzey-do~u

Bulgaristan'da Eski-Bulgar halk~), s. 15.

38 MO$KOV, V.D. -Turetskiya plemena Balkanskago poluostrove (Balkan yar~madas~nda Türk kavimleri). -Moskova, 1904.

(20)

472 M. TÜRKER ACAFtO~LU

Jreçek de ayn~~ biçimde aldanm~~, Dimitriy ki~i ad~n~~ Gagauzlar~ n Demir olarak dillerine çevirdiklerini sanm~~t~ r. Gerçekte ise, Demir, 'jelez - Jelezo" ad~n~n çevirisidir. Gagauzlarda Dimitriy'in kar~~l~~~~ Miti~'tir. Ayn~~ son ekle bi-ten buna benzer adlar da vard~r: Gabi~, Pati~, Petru~, Paru~~ vb. gibi. Her özel ad bir de s~fat al~r: Uzun Gabi~, Oynak Pati~~ vb. gibi. (Bunlar takma add~r.)

Jreçek ve öteki kimi tarihçilerde ba~ka yanl~~lar da görürüz: Bunlar Ak-dere (Bela), Kuru-köy (Koru-köy, Goritsa), Tapt~ k (Kipra), Kara-Hüseyin (Stratsimir) vb. gibi Rum köylerini Gagauz köyü sanm~~lard~ r.

Dr. Miletiç "Kuzey-do~u Bulgaristan'da Eski-Bulgar halk~" adl~~ kitab~nda (s. 126) Hezar-grad (Razgrad) ilinin Pop-köy (Popovo) ilçesine ba~l~~ Hac~-Yürük (Opaka) ve Palamartsa (Palamartsi) adl~~ Bulgar köyler' için ~öyle der:

"Türklerle ili~ki kurmak, onlara yard~mda bulunmak zorunda kalan Eski-Bulgarlar, bu ilçede de, ~öyle diyelim, ikinci bir ana dili benimsemi~ler. Bunlar daha çok bunu konu~urlar, evlerinde de bu dille görü~ürler. Onun için, kimilerinde bunlar~n iyi Bulgarca bilmedi~i, daha çok Türkçe konu~-tu~u kan~s~~ olu~mu~tur".

Dr. Miletiç'in bu aç~klamalar~, bize kal~rsa, biraz abartmal~d~ r. Çünkü, ba~ka yerlerde, hattâ ~slâml~~~~ kabul etmi~~ bulunan Bulgarlar~ n k,-ncli dille-rini korumalar~m ne ile aç~klayabiliriz? Bu köyler halk~n~n henüz -av~a~may~~ ba~aramayarak, Gagauzlar ve Gacallar gibi, Türk dilini koruduklar~ n~~ kabul etmek daha do~ru olmaz m~?

Gagauzlar mânen Rum yönetiminde bulundu~undan Rum okullar~na, Rum kiliselerine gider, ancak Türkçe konu~urlard~. Daha sonra III. Yoakim unvamyla ~stanbul Patri~i olan Varna Rum Metropolidi Yoakim'in 1867 y~-l~ nda ~stanbul Patrikli~ine yazd~~~~ bir rapordan anla~~ld~~ma göre, kendile-rine "Türkçe konu~an Elenler" ad~~ verilen Gagauzlar, Rum metropolitli~i ile ilgilerini keserek, o zamanlar Varna'da Papaz Konstantin taraf~ ndan ilk kez kurulan Bulgar kilisesi cemaatine ba~lanm~~lar, çocuklar~n~~ da yeni aç~ lan Bulgar okuluna göndermeye ba~lam~~lard~ r.

Bununla birlikte, bunlar~n önemli bir bölümü Rum kilisesi yönetiminde kalmay~~ sürdürmü~ler, hep Türkçe konu~arak Rum harfleriyle Türkçe oku-yup yazm~~lard~ r. Okuduklar~~ kitaplar Karamanl~ lardan al~ nm~~~ olup 4° Avram, Yako, Antoniy, Aleksiy ve Büyük ~skender üzerine yaz~lm~~~ yap~ tlard~r. Halk türkülerini ve masallar~n~~ a~~zdan a~za nakletmi~lerdir. Gagauzlar~n

I() Rum harfleriyle yaz~lm~~~ Türkçe bir okuma kitab~: "S.A. Hudarerdo~lu: Teodotu, "i Turkofonos Eliniki filologia", sel. 299-307.

(21)

GAGAUZLARIN KÖKENI 473 ço~unlu~u olu~turdu~u yerlerde ~ncil'in dualar~, sureleri, ö~ütleri hep Türkçe olarak okunmu~tur. (Manov'un kitab~n~ n ikinci bölümüne bak~labi-lir.)

Gagauzlar kendi milliyetlerinde kuvvet ve metanetle ~srar etmektedirler. Gagauz köylerine yerle~en Bulgar aileleri, Gagauzlar~~ Bulgarla~t~racaklar~~ yerde, kendileri Gagauzla~m~~lard~r. Hatta, Gagauz köylerindeki Bulgar ö~-retmenleri, Bulgarca ö~retecekleri yerde, Gagauzlar~n ahlak, gelenek ve gö-reneklerini de benimseyerek, kendileri Türkçe ö~renmi~lerdir. Böylece, Gagauzla~an bu Bulgar aileleri, birçoklar~n~n Gagauzlar~n kökence Bulgar olduklar~, sonradan dillerini unuttuklar~~ biçiminde yanl~~~ bir tak~m dü~ünce-ler ortaya atmalar~ na neden olmu~tur. Oysa, gerçekten, bu gibidü~ünce-ler Gagauzlarca özümlenmi~~ (asimile edilmi~) Bulgar aileleridir.

1787-91 Suvorov sava~lar~nda Gagauzlardan birço~u Bulgarlarla birlikte Novo-rosiysk'e göç etmi~, 1801-12 y~llar~~ aras~nda da Basarabya'ya yerle~mi~-lerdir ".

Mo~kov'a göre, Basarabya'da o zamanlar 70.000 kadar Gagauz vard~ . "~slam ansiklopedisi"ne'2 göre ise, Surguzlarla birlikte, bütün Gagauzlar 100.000 ki~iyi a~ar. Ancak, 1938 y~l~na göre, Basarabya'daki Gagauzlar~n say~s~~ 150.000'e yükselmi~, bütün Romanya'da ise 300.000 ki~i olmu~tur. (Bu, Ya~ar Nabi Nay~r'~n verdi~i say~d~r, s. 81).

Yunanl~~ tarihçi Papadopulos Vretos'a göre, 1853-54 y~llar~nda Varna nü-fusu 16.000 ki~iden olu~uyordu, bunlardan 6.100 ki~i ortadoks H~ristiyan, yakla~~ k 10.000 ki~i Müslüman Türktü. Bir Rum istatisti~ine göre, 1865 y~-l~nda Varna Gagauzlarm~n say~s~~ 7-8 bin ki~i olarak gösterilmi~tir.

Basarabya'daki Gagauzlar aras~nda Kaptan Dimitriy ad~ nda birinden söz edilir. Bu Gagauz, Çar I. Nikola'y~~ ölümden (bir Arab~n sald~r~s~ ndan) kur-tarm~~t~ r. Kaptan Dimitriy Rum as~ll~d~r, bir süvari subay~~ olan Vatikioti'nin ta kendisidir. Suvorov ve Rumatsov'un yönetiminde çal~~m~~, Yunan ba~~ms~zl~k sava~~nda (1821) Basarabyal~~ Bulgarlardan iyi talim görmü~~ bir müfrezeyle Rami'ye yerle~erek sava~a kat~lmak üzere haz~ r lanm~~sa da erken çatan ölümü (1821) yüzünden bu dü~üncesi suya dü~mü~tür. Bu subay~n an~s~ na, bugün Basarabya'da Dimitrovka ad~n~~ ta~~yan bir köy vard~r.

T~TOROV, ~. -B~lgarite 171 Besarabiya (Basarabya'da Bulgarlar). -Sofya, 1903; s. 21: "Bulgarlarm Türkiye'den en önemli, en yo~un güçleri Türk-Rus sava~~ndan (1828-29) sonra olmu~tur".

(22)

474 M. TÜRKER ACARO~LU

Gagauzlar uygun boyda, sa~lam bacakl~ , sa~lam kollu insanlard~r. Renkleri esmer, burunlar~~ iri, gözleri mavidir. K~zlar~~ güzel ve beyaz tenli olur. Yüzleri toparlak ve dolgun, gö~üsleri iridir. Yüzlerine pudra sürer, ya-pay benler olu~tururlar. Ya~l~~ kad~nlar~~ çirkin olur. K~zlar delikanl~lardan kaçmaz, ancak bu gençlerle konu~urken a~~zlar~n~~ parmaklanyla örterler. Gagauz, yarad~l~~ça ~en, cesur, çevik, müsrif denecek yollu cömerttir. iyiliksever, yard~msever, konukseverdir. Son derece kinci ve y~lmazd~r. Korkmad~~~n~~ ispatlamak isteyince, en tehlikeli i~lere at~l~r; kendisini b~çak-lar; hattâ kalçalar~ndan bir parça et kesip pi~irdi~i, bunu meze diye arkada~-lar~na sundu~u bile olur. Bu gibi ne~eli zamanlar~nda yumruklanyla pencere camlar~n~~ k~rarak ellerini parçalar; kadehleri a~z~na atarak çi~ner... Bunlar, gerçek bir Gagauz için üstün nitelik say~l~r. ~u Gagauzca dizeler, bu konuda yeterince tipiktir: Mihanee vannah, Tezgâhtara çatmal~, Kadehi k~rmak, Elini sarmak Hovardaya, hovardaya Pek namd~r.

Tan~nm~~~ Bulgar yazan Anton Stra~imirov (1872-1937) "Soya~ac~m" ba~-l~~~~ ile 1919'da Rusçuk'ta yay~nlad~~~~ bir an~-yaz~s~nda Varna Gagauzlann~~

~öylece anlat~r:

"Kad~n yönünden Gagauzlar mutlu adamlard~. Bu da sanki ~iddetli ahlâk kurallar~ndan de~il, belki safl~ktan, biraz da bütün güçlerini vapurlardaki a~~r, yorucu i~lerde kullanmalar~ndan, sonra e~lence, oyun ve kavgalardan ileri geliyordu. Kad~nlar~n bile içmesine kar~~n, aralar~nda alkolik yok gi-biydi. Bu insanlar öç al~c~~ de~ildiler, asla! Bir gün birkaç Gagauz arkada~~ meyhanenin birinde içmi~ler, (kar~~lamaca) denilen bozuk bir Bulgar dans~~ oynuyorlard~. Sandalyede püsküller içinde kaybolmu~~ bir laterna çal~n~yor, biz de mahallenin bütün kopuklar~, seyir için pencerelere abanm~~~z. ~~te, or-tada oynayanlann yeni bir (ahbab)1 ç~kageldi. Henüz mahmur oldu~undan, sessiz sadas~z onlar~n masas~na oturup içmeye ba~lad~. Bu gelen, büyük bir oyuncu olmal~yd~: oynayanlar, o da bir mendil sallas~n, diye çevresine ko~u~-tutar. Ama herif içmek, mahmur mahmur susmaktan ba~ka bir ~ey yapm~-yordu. O vakit oyunculardan biri kolundan tutup çekti, sessiz adam gene k~-m~ldamad~~~ndan, beriki ona öylesine bir tokat a~ketti ki, adamca~~z~n ya-na~~~ ~im~ek gibi panldad~. Döven yine oyununu sürdürdü. Ancak, laterna su-sunca, tokatlanan aya~a kalkt~. Demin kendisine vuran~n tam kar~~s~na geçip dineldi, dimdik durmas~n~~ söyledikten sonra: (O öyle vurulmaz, bak böyle

(23)

GAGAUZLARIN KÖKENI 475 vurulur!) diye ona öylesine bir ~amar patlatu ki, suçlu bir de~nek gibi yere y~ k~ld~ , burnundan sel gibi kanlar bo~and~. ~u da var ki, bundan ba~ka bir ~ey olmad~. Ertesi gün, bu iki adam~, k~zlar gibi el ele vermi~, sokaktan geçerler-ken gördüm.

"Bu çe~it olaylara kar~~n, Gagauzlarda, her e~lence çokluk saplama, öl-dürme gibi b~çak oyunlar-1)11a biterdi. Kom~umuz Manol, bir gün, öteki kom-~umuz Ane~ti ile Çak~r'~n meyhanesinde içtikten sonra ba~lam~~lar söz kavga-s~na! Manol elini kemerine atarak Ane~ti'ye demi~~ ki: (Tüü, b~ça~~m~~ evde komu~um, yoksa ben sana gösterirdim). Ane~ti kar~~l~k vermi~: (Git, al da gel, seni burada beklerim). Manol eve var~p b~ça~~n~~ al~r, Çak~r'~n meyhanesine döner, kendisini sessizce bekleyen Ane~ti'yi öldürür!...

"Bütün bunlar~n böyle olmas~n~n nedeni, Varna'n~n Ba~c~lar mahallesi-nin gerçekten küçük bir karanl~k cumhuriyet olu~u idi...43

Dr. Jreçek Gagauz tipi için ~u betimlemeyi yapar: "Gagauz tipi, Bulgar ve Yunan tipinden o denli ayr~d~ r ki, insan çabucak ay~rabilir. Gagauzlar, ufak-tefek, bal~k etinde, geni~~ sert kafal~, k~sa boyunlu, güçlü-kuvvetli kollu, iri ba-cakl~~ insanlard~ r. Gözleri kara, saçlar~~ kara, tenleri esmerdir. Genç k~zlar~n gözlerinde özel bir ate~~ par~ldar, ancak iri kalçalar~na hep beyaz ve mavi na-k~~l~~ ~alvarlar giyen ya~l~~ kad~nlar çokluk çirkindir. ~urada-burada ba~ka ö~e-lerle kar~~m~~lar da görülür ki, bunlar sar~~ Bulgar saçl~~ ya da Yunan profilli olurlar."

Gagauz genellikle ~en, e~lenceyi sever, ~akac~d~r. K~~~ mevsiminde türlü-çe~itli ~ölenler verir. Bu ~ölenlerde k~zlarla delikanl~lar aras~nda manzum, ka-fiyeli, alegorik fikirler söylenir (kitab~n II. bölümüne bak), türlü oyunlar oy-nan~r. Bu oyunlardan birini Jreçek ~öylece anlat~r (1890):

"içki ve yemeklerin verdi~i zevk ve ne~eden sonra, genç Gagauzlardan biri tav~an k~l~~~na girer. Bunun için "yemeni"lerini (bir çe~it hafif ve kaba ayakkab~ ) ba~~na ba~layarak iki uzun kulak yapar. S~rt~ na kocaman bir go-cu~u tersine giyer, yüzünü maskeler. Gaydan~n ahengine uygun bir biçimde s~çramaya, tav~an gibi ba~~r~p oynamaya ba~lar. Çevresindekiler bu s~ rada gaydac~ya ~öyle seslenir: "P~rk~ldat, balam, p~rk~ldat" (~i~ir, o~lum, ~i~ir). Bir bölümü de oyuncuyu "Cirt, balam, cirt" (Tutun, o~lum, tutun) diye cesaret-lendirir. Bir genç, elinde ~arap kadehi oldu~u halde ortada dola~~ r, konuk-

43 Bu yaz~n~n tamam~~ için bak: Varl~ k dergisi, Ankara, 1938, cilt V, say~~ 117, ss. 715-717:

Gagauz hayat~. Ayr~ca bak: Türker ACARO~LU, Bulgar hikâyeleri antolojisi, in., 1967, ss. 6-10:

(24)

476 M. TÜRKER ACARO~LU

lara sorar: "Ne vereyim sana? ~arap ister misin?". Kendisine: "~arap istemem, k~m~z ver bana!" kar~~l~~~~ verilir. Bu genci bir ba~kas~~ izler. Bu da türlü meze ve yiyecekler sunar. (Türk mezesi, biber, h~yar tur~usu vb.). Bu delikanl~~ da konuklara: "Ne meze vereyim?" diye sorar. "Meze istemem, koz isterim" yan~-t~n~~ al~r. Kimileri koz yerine ayn~~ anlama gelen Tatarca "~idauk" sözcü~ünü söylerler".

Bu oyun Gagauzlara özgü bir ~ey de~il. Bu bir Tatar oyunudur. Böylece, Gagauzlarla Tatarlar aras~nda vaktiyle ili~ki bulundu~u da anla~~lmaktad~r. Gagauzlar~n an~lar~~ aras~nda Tatarlar~n kendilerini kovalad~~~~ anlat~l~r. Onun için, acele eden bir kimseye Gagauzlar: "Ne aladayorsun? Tatarlar m~~ kovallyor?" derler.

Gagauzlar ipek böcekçili~i, ipekçilik, hayvan bak~c~l~~~, özellikle

ba~a-l~kla u~ra~~r. ~pek böce~i beslemeyen, ba~~ sahibi olmayan tek bir Gagauz

ailesine rastlanmaz.

Ailede erke~in sözü dinlenir; o, ailenin ba~~~ say~l~r. Kad~n, verilen emri dinler; boyun e~er. Kad~n~n emirleriyle hareket eden erke~e iyi gözle bak-mazlar. Bu, zillet (alçalma) sally~r. Bu gibi erkekler için Gagauzlar ~öyle der: "Onun ba~~na fesi kar~~ koyar" ya da "Kar~n~n yüz laf~ndan birini dinlemeli".

Din yönünden Gagauz ba~nazd~r. En küçük dinsel yükümlülüklerini, dinsel kimi inam~lara aç~kça ayk~r~~ olsa bile, tümüyle ve ba~nazl~kla yerine getirir. Kendisini hiç kimse bunun tersine inand~ramaz. Onun için: "Öyle bulduk, böyle götürece~iz" derler. Belli yortularda kuzu, buza~~, koç vb. kur-ban ederler. Yaln~z erkek çocu~u olan aileler, Yeni y~l gecesi ile 3 ~ubat günü horoz kesip da~~t~rlar.

Giysilerine gelince; Gagauzlar türlü ça~larda türlü giysiler giyip ku~an-m~~lard~r. Erkekleri eski ça~da "Bir gödü çaa~~r" (çak~~r) giyermi~~ ki, bu, ge-ni~~ paçal~, kaytanla dikilmi~~ dar bir poturdur. S~rtlar~na "Camadan" giyerler ki, bunun da kar~~l~kl~~ ve çift dü~-'meleri vard~r, bir tür cekettir. Bundan ba~ka "Konto~" denilen k~sa bir ceket daha vard~r; bunu giymeyerek sol omuzlar~na atarlar. Poturun üstüne geni~~ bir "Ku~ak" sararlar; bunun üzerine de bir "Silâhl~k" sararlar. Silahl~k me~inden ve deriden yap~lm~~t~r. Ayaklar~na "Yemeni" giyerler. Ba~lar~n~~ "Çatma" ya da "Servieta" ve "Fes" ile örterler. Vars~l olanlar~~ k~sa bir tür çizme giyer ki, buna "Tomak" ad~n~~ verirler, uzun bir dizlik örterler. Bunlar k~rm~z~~ püsküllerle süslenir. Daha sonralar~~ "çak~~r" yerine "~alvar" giymeye ba~lam~~lard~r. Gagauzlar bunu ~zmirli Rumlardan

(25)

GAGAUZLAR1N KÖKENI 477 alm~~t~r. Ba~lar~na ak "Takke", bunun üstüne de "Fes" takar, üstüne "Yazma" sararlar.

Kad~n giysileri, K~ r~ ml~~ Tatar kad~nlar~ n~ n giysileri gibidir. "Don", "Gömlek", "Anteri" giyerler. Entari, uzun ve kollar~~ k~sad~r. Kol bölümlerinin yirik yerleri dü~me ya da ba~aklarla tutturulur. K~y~lar~~ s~rma ile süslenmi~~ bir de "Konto~" giyerler. Ba~lar~na "Fes" takar, üzerine "Çember" (Yazma) sa-rarlar. Boyunlar~na "Mamuka" denilen bir boyun atk~s~~ (~al) atarlar. Yaz~n "Terlik", k~~~n da "Nal~n" giyerler. Daha sonralar~, ba~lar~ndaki feslerin üze-rini tak~~ ak~nlar~yla da süslemeye ba~lam~~lard~r; buna "Tas-tepelik" ad~n~~ ve-rirlerdi. Boyunlar~na elmaslar, mahmudiyeler vb. takarlar. Daha sonra "~alvar" giymeye ba~lam~~lard~r.

"Revue du Monde musulman" dergisinde44 G. Kopescu'nun "Les Gagautci" (Gagauzlar) ba~l~~~~ ile yay~nlad~~~~ bir makaleden, bu adam~n Gagauzlar~~ hiç tan~ mad~~~ n~~ anlar~z. Bu adama göre, Dobruca'da 3.628 Gagauz vard~ r; bunlar~n bütün gelenek ve görenekleri, o çevrede ya~ayan öteki insanlar~n törelerinden farks~zd~ r. Az konukseverdirler. Konu~tuklar~~ dile bak~ l~ rsa, bunlar~n Müslümandan ba~ka bir ~ey olmamalar~~ gerekir. Yunan >7:-. da Bulgar Ortodoks-H~ristiyan dinini tutarlar. Son derece pintidir-ler. Söylentiye göre, Türkler vaktiyle bunlardan ~slâml~~~~ kabul etmek iste-meyenlerin dillerini kesmi~lerdir. Ana-babalar~n~n böyle bir cezaya u~rauld~-~~ nu~rauld~-~~ görenler, kendi çocuklar~ na ana dillerini ö~retmediklerinden, bunlar Türkçe konu~mak zorunda kalm~~lard~r.

Atina'daki Elefteru'daki kitabevince ç~kar~lan "Ansiklopedik Yunan söz-lü~irnün V. c~ldinde ~unlar~~ okuruz:

"Gagauzlar: Bulgar iken Türkle~tirilmi~ler, ancak dinlerini korumu~lar-d~r. Genel Sava~tan önce Kara-denizein Avrupa k~y~lar~nda Varna ve yöresin-den Rus Basarabya's~na dek olan topraklarda ya~arlard~. ~smail yöresinde yo-~un bir halde idiler ki, buralar~~ sava~tan sonra Romanya'ya geçmi~tir. Daha çok bal~kç~l~kla, kömür i~leriyle u~ra~~rlar. Uzun süre Türk terbiyesi ald~kla-r~ndan, kuzey Trakya'daki H~ ristiyanlar gibi, kurban kesmeye al~~m~~lard~ r; buna da Türkler gibi (Kurban) derler".

Jreçek (1890), Gagauzlar~~ Bulgar krall~~~~ yönetiminde ya~ayan, H~ristiyanl~~~~ Türklerin yönetimine geçmeden önce kabul etmi~~ eski bir Türk kav~ninden saymaktad~r.

II Paris, Decembre 1906, tome I: Populations musulmanes de Roumanie, p. 196, III: Les

(26)

478 M. TÜRKER ACARO~LU

Sofya üniversitesi profesörlerinden Dr. Stefan Mladenov, Gagauzlar üzerine bir makalesinde 45 sonuç olarak der ki:

"Gagauzlar, dil yönünden do~rudan do~ruya Asparuh (~sperih) ~lk-Bulgarlar~n~n torunlar~~ say~labilece~i gibi, Kuman ya da Uzlarlar~n (O~uzlar~n) da torunlar~~ say~labilirler. Belki de "Bulgar Gagauzlar~" ve "As~l Gagauzlar"~n Asparuh'un ~lk-Bulgarlar~n~n soyundan gelmeleri olas~d~r. Onun için kendilerini Bulgar sayar, Bulgarl~~a ba~lan~rlar. Belki de ~lk-Bulgarlara yak~n olan Kumanlarm kalmuland~r".

"Odissos" (Varna) kitab~n~n yazar~~ olan Yunanl~~ Nikolau (1894), Gagauzlarm IX. yüzy~lda ya da az önce ya da az sonra Avrupa'n~n do~usuna inen, Tuna'y~~ geçerek Kara-deniz'in bat~~ k~y~lar~nda, Hac~-o~lu-pazarc~k (Dobriç) ile Varna aras~na, galiplerce tutsak edilerek de~il, galip bir du-rumda gelip yerle~en büyük bir Tuna kavminden olduklar~n~~ söyleyen ilk adamd~r.

Prof. ~~irkov, "Bulgaristan"46 adl~~ kitab~nda ~öyle der: "Gagauzlar Ortodokstur, ama Türkçe konu~tuklar~~ halde, Bulgar ~ark~lar~~ söyler, Bulgar törelerini tutarlar. Gagauzlar, özellikle Varna ve Balç~k yöresinde ya~arlar. Say~lan 10.175 ki~i kadard~r".

Doktorov, "Varna Kaz~bilim Derne~i Haberleri"nde47Gagauzlann kendi-lerine (Kubanlar) dediklerini yazar, (Kefe)'den gelmi~~ olduklar~n~~ söyler. (Kubanlar) sözcü~ü (Kumanlar) '~n kar~~l~~~d~r. (Kefe) de (Kaffa) kentinin Tatarca ad~d~r. (Güney Rusya'da, yani Ukranya'daki bugünkü Feodosiya kenti).

"Svobondna B~lgariya" (Ba~~ms~z Bulgaristan) gazetesinde48 ~unlar~~ oku-ruz: "Gagauzlar, ~sa'dan önce vaktiyle Kara-deniz yoluyla Avrupa'ya geçerek bir bölümü Kara-deniz k~y~lar~nda, öteki bölümü Panonya (Macaristan)'da yerle~en eski Kumanlar ya da Gauzlar~n t'a kendileridir".

* * *

Birçok dilbilimci, Türklük-bilimci ve kaz~bilimciler "Gagauz" sözcü~ü-nün kökenbilimi (etimolojisi) üzerine yorumlara girmi~lerdir. Bunlardan kimisini memnunlukla aktar~yoruz:

48 MLADENOV, Stefan. -B~lgarska istoriçeska biblioteka (Bulgar tarih kitapl~~~) dergisi, 1931, cilt I, s. 134.

46 ~~~RKOV, Dr. A -B~lgariya (Bulgaristan), co~rafya notlan. -Sofya, 1910; s. 142. 47 Varna Kaz~~ bilim Derne~i Haberleri, V. kitap; Varna, 1912, s. 5.

(27)

GAGAUZLARIN KÖKENI 479 Rus Bilimler Akademisi üyesi Dr. Radloff, (A~uz) ya da (O~uz - Uz) söz-cüklerine, Uzlar'da ola ki bir kabile anlam~~ ifade eden (Ga) ya da (Gaga) ekinin getirildi~ini sand~~~n~~ söyler.

Türklük-bilimci Mo~kov, Uzlar~n ya da O~uzlar'~n ba~~na gelen (Gaga) sözcü~ünün Uzlara ba~l~~ özel bir kabile anlam~~ ta~~d~~~n~~ sand~~~n~~ ileri sü-rer.

Dimitrov, "Gagauzlann kökeni" konulu bir ara~t~rmas~nda48 bu sözcü~-ün Sanskritçede (Nesil: ku~ak) anlam~na gelen (Ga) ya da ikiye katlanan (Gaga) sözcü~ünden olu~tu~unu sanmaktad~r. Böylece, Gagauzlar demek, Uzlar~n torunlar~, ard~llan demekmi~. Dimitrov, sonuç olarak diyor ki:

"inanmak isteriz ki, Gagauzlar yaln~zca Uzlar~n, Guz, O~uz, Uzen ve Tonguzlarm de~il, hattâ asil bir kavim olan Uzbek (Özbek)'lerin de ard~lla-r~d~r. Bütün bu h~s~m-akraba kavimlerin ç~kt~~~~ Alt-Ural da~lar~~ ne denli yük-sekse, söz konusu olan Gagauzlar~n soylan da o denli yüksek, büyük ve asil-dir"

Yuanis Nikolau, Varna üzerine yazd~~~~ kitapta (s. 135) Gagauz sözcü-günü Homeros'un (Agavlar) sözcü~üne yak~nla~urmaktad~r (ilyada 5). Bu topraklar~n en eski sakinleri olan bu insanlardan Pliniy de (Katuzlar, Krovuzlar) diye söz eder: "O yörelerde ve Odessos (Varna) kentinde Krovuzlar ki, bir Trak ya da Got ulusudur, ya~ar. Kara-deniz k~rlanyla Panisu (Kamç~) ~rma~~ndan Kurni (Balç~k yak~n~nda Ekrene köyü) ye dek olan yer-lere egemen bulunuyorlard~. Daha sonra, barbarlar~n (Katuzlar) dedi~i Pigmey ulusunun geldi~ini söylerler".

Buralan gezip gören Apostol Andrey, bunlara (Agavlar) der. Bir tak~m-lar~~ da (Gagauz) sözcü~ü ile (Hakauz — Haksever) sözcü~ü aras~nda bir ilgi ve ili~ki bulur.

Ba~ka bir tak~m~~ da (Aga-Uz), yani (A~abey-Uz) der.

Prof. St. Mladenov, Gagauzlar'dan söz ederken, ~unu da söyler: "Gagauz ad~n~n (Gök-Uz) sözcüklerinden yap~ld~~~~ anla~~l~yor".

Bizantinolog G.D. Balasçev (1930), Gagauzlar'~n adlar~n~~ O~uz devletini kuran ~zzettin I. Keykâvus'tan ald~klar~n~~ sand~~~n~~ söyler. Çünkü, do~u uluslar~~ (K) harf~ni (G) gibi telâffuz ederlermi~. Örne~in, (Kalata) yerine

49 D~M~TROV, G. -Gagauzi, potekloto im i proizhojdenie na du~nata (Gagauzlar; kökenleri

Referanslar

Benzer Belgeler

Park ve yeflil alanlara geride kalan dört y›l boyunca 408 bin 632 adet çiçek, 70 bin 101 adet bitki, 11 bin 567 adet fidan diktik.. Vatandafllar›m›z›n park ve

A) K B) L C) M D) N.. Elementler periyodik sisteme artan atom numarlarına göre sıralanır. Aynı periyotta soldan sağa, aynı grupta ise yukarıdan aşağıya gidildikçe

H.: Kuzey Anadolu ve Trakya Bölgesi Bufo viridis (Bufonidae, Anura) Populasyonlar›n›n Taksonomik bir Arafl- t›rmas›. Çaydam, Ö.: ‹zmir’de Bulunan Anura Türlerinden Bufo

[r]

‹kinci basamak sa¤l›k kurulufllar› özel t›p merkezleri, özel dal merkezleri, ilçe- belde entegre hastaneleri, küçük ölçek- li devlet hastaneleri, büyük ölçekli dev-

MATEMATİK.. Aşağıda renkleri dışında özdeş olan mavi, sarı ve kırmızı renkli kartlar verilmiştir. Her renkten eşit sayıda kart bulunmaktadır.. Dizilen bu kartların

Verilen bilgilerden yola çıkılarak aynı gün Güney Yarım Küre'de eş yükseltide oldukları bilinen X, Y ve Z şehirlerinde yaşanan gece süreleri arasındaki ilişki

1. gün satılan dürüm sayısı, aynı gün satılan pizza sayısından 75 tane fazla olmuş ve 2.. Beraber sinemaya gitmek isteyen Ece ve İpek, uygun oldukları zaman